Browsing by Author "Barut, Erdoğan"
Now showing 1 - 20 of 32
- Results Per Page
- Sort Options
Item Annual patterns of total soluble sugars and proteins related to cold-hardiness in olive (Olea europaea L. 'Gemlik')(Taylor & Francis, 2007-07) Eriş, Atilla; Gülen, Hatice; Barut, Erdoğan; Cansev, Asuman; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Bahçe Bitkileri Bölümü.; 0000-0002-3353-846X; AAE-6913-2019; AAH-4255-2019; 6602612385; 35208237200; 26657823900; 26326677200Annual patterns of cold hardiness, total soluble sugars (TSS) and proteins (TSP) were characterised during two consecutive years (May 2003-April 2005) in leaf and bark tissues of olive (Olea europaea L.) 'Gemlik' trees. One-year-old shoots from 13-year-old olive trees were collected each month and exposed to low temperature at 4 degrees C, -5 degrees C, -10 degrees C, or -20 degrees C for 12 h to determine their cold-hardiness (LT50; assessed by electrolyte leakage). A considerable increase in cold-hardiness was observed with decreasing temperature. Leaf and bark tissues exhibited an increase in cold-hardiness during the Autumn, which reached a maximum in mid-Winter, then gradually decreased during the Spring, and reached a minimum in mid-Summer. Results indicated that leaf and bark tissues in both experimental years responded similarly to cold, with a continuous increase in their TSS and TSP contents during field adaptation in Autumn and Winter, which paralleled their cold-hardiness. The annual cycle of TSP from leaf and bark tissue was characterised by one dimensional SDS-PAGE. A seasonal fluctuation was observed in leaf proteins of 66 kDa and 43 kDa, and in bark proteins of 70 kDa, 43 kDa and 16 kDa, which paralleled cold-acclimation. Evaluation of these leaf and bark TSP profiles showed that these polypeptides disappeared in the Summer, followed by their accumulation again during the Autumn and Winter. Moreover, all these polypeptides became less visible during the Spring. The relationships between these five proteins, TSS contents, and cold-hardiness in olive are discussed.Publication Application of choline and glycine betaine alters levels of total phosholipids in olea europaea L. related to cold hardiness(Federation Amer, 2013-04-01) Cansev, Asuman; Gülen, Hatice; İpek, Meryem; Barut, Erdoğan; CANSEV, ASUMAN; Gülen, Hatice; İPEK, MERYEM; BARUT, ERDOĞAN; Uludağ Üniversitesi; 0000-0001-7586-3108; 0000-0002-3353-846X; AFW-5375-2022; AAH-4255-2019; AAE-6913-2019; AAH-3233-2021Item Assessment of genetic relationship among male and female fig genotypes using simple sequence repeat (SSR) markers(Univ Agr Sci & Veterinary Med Cluj-Napoca, 2017-04-05) Tangu, Nesrin Aktepe; Durgut, Erdem; Ercişli, Sezai; Teoman, Sevin; İpek, Bayram; Ertürk, Ümran; Barut, Erdoğan; İpek, Ahmet; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Bahçe Bitkileri Bölümü.; 0000-0003-1469-6777; AAE-4675-2019; AAH-3233-2021; AAG-7343-2021; AAE-6913-2019; AAH-2551-2021; 57194462289; 16031208900; 7801661220; 26657823900; 6603912487Fig (Ficus carica L.) is a traditional crop in Turkey and widely cultivated around the Mediterranean areas. The gynodioecious fig species is present in two sexual forms, i.e. the domesticated fig (female tree) and the caprifig (male tree). Caprifigs are crucial for high quality fig production and breeding while, the studies on assessment of genetic relationship among caprifigs is limited. The aim of this study was to determine genetic diversity among 45 caprifigs and 2 female figs collected from four provinces in Marmara and Aegean Sea Regions of Turkey using simple sequence repeat (SSR) markers. In this work, 24 SSR markers were tested, one was monomorphic and the remaining markers amplified 82 alleles. The number of polymorphic alleles per SSR marker ranged from 2 to 7. The observed heterozygosity (Ho) differed from 0.18 to 0.76 and expected heterozygosity (He) ranged between 0.24 and 0.81. The polymorphism information content (PIC) varied from 0.42 to 0.98. A UPGMA analysis based on Dice similarity matrix clustered fig genotypes into two main groups and similarly, STRUCTURE analysis placed fig genotypes into two different gene pools (K=2). Fig genotypes collected from the same region were not clustered together in a group indicating that the fig genotypes did not cluster on the basis of their collection sites. Our results demonstrated that caprifigs and female figs are not genetically distinct and they clustered together in a group. All fig genotypes had distinct SSR marker profiles suggesting that there were no synonyms or homonyms. These results revealed a high genetic variation among fig genotypes and 23 SSR markers were enough to discriminate all fig genotypes analysed in this study demonstrating that SSR marker system is suitable for genetic analysis in figs.Item Assessment of inter- and intra-cultivar variations in olive using SSR markers(University of Sao Paolo, 2012) İpek, Ahmet; Barut, Erdoğan; Gülen, Hatice; Ipek, Meryem; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Bahçe Bitkileri Bölümü.; AAE-6913-2019; AAH-3233-2021; 6603912487; 26657823900; 6603211102; 16031208900Olive (Olea europaea L.) production in the world has been made by using many cultivars, and the genetic uniformity of commercial cultivars is important for standard olive oil and table olive production. The genetic variation among and within commonly cultivated olive cultivars in Turkey was analyzed using SSR markers. A total of 135 leaf samples were collected from 11 commonly cultivated olive cultivars from 11 provinces in four geographical regions of Turkey. Seven SSR primer pairs generated 46 SSR markers, and the number of SSR markers per primer pair ranged from 4 (UDO-14) to 9 (GAPU-89) with an average of 6.57. This high level of SSR polymorphism suggests that olive production in Turkey has been made using genetically diverse olive cultivars and this high level of genetic variation is probably due to the location of Turkey in the center of the origin of olive. The UPGMA dendrogram, developed to visualize the estimated genetic relationships among the 135 samples, demonstrated that the clustering of olive cultivars was not based on geographical regions of cultivation. Presence of genetic variation was detected within a nationwide grown Turkish olive cultivar, called 'Gemlik'. Olive growers successfully discriminated olive cultivars with distinct morphological and pomological characters. However, there was some confusion about the identification of cultivars with similar phenotypic traits. To prevent misidentification of olive cultivars and to minimize intra-cultivar variation, certified propagation materials which were characterized using DNA based molecular markers should be used during the establishment of new olive orchards.Item Böğürtlende mikro çoğaltım çalışmaları(Uludağ Üniversitesi, 2006) Yıldız, Demet; Barut, Erdoğan; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Bahçe Bitkileri Bölümü.Bu çalışmada, “Bursa-I” ve “Chester” böğürtlen çeşitlerinde koltuk tomurcukları kullanılarak mikro çoğaltım denemeleri yapılmıştır. Bu amaçla örnekler 20 Mayıs 2005 ve 26 Haziran 2005 tarihlerinde alınarak araştırma 3 farklı aşamada gerçekleştirilmiştir. Bunlar başlangıç (MS + 30 g/l Sakkaroz + 0.103 g toz vitamin + 7 g Agar + 0.5 ve 1.0 mg/l BAP), sürgün (MS + 30 g/l Sakkaroz + 0.103 g toz vitamin + 7 g Agar + 0.1, 0.5 ve 1.0 mg/l BAP) ve köklendirme (1/3 MS + 30 g/l Sakkaroz + 0.103 g toz vitamin + 7 g Agar + 0.2 ve 0.4 mg/l IBA) aşamalarıdır. Araştırma sonucunda başlangıç ve sürgün çoğaltım aşamalarında her iki böğürtlen çeşidinde örnek alma tarihleri açısından önemli farklılıklar bulunmuştur. Genel olarak, haziran ayında alınan eksplantlar, Mayıs ayında alınanlardan daha başarılı sonuçlar vermiştir. Köklendirme aşamasında ise yine her iki çeşit için köklenme oranı %88-100 arasında değişmiştir. Köklenme aşamasında eksplant alma zamanı ve ortamların etkisi önemli bulunmamıştır.Item Böğürtlende mikroçoğaltım çalışmaları(Uludağ Üniversitesi, 2006) Yıldız, Demet; Barut, Erdoğan; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı.Bu çalışmada, “Bursa-I” ve “Chester” böğürtlen çeşitlerinde koltuk tomurcukları kullanılarak mikro çoğaltım denemeleri yapılmıştır. Bu amaçla örnekler 20 Mayıs 2005 ve 26 Haziran 2005 tarihlerinde alınarak araştırma 3 farklı aşamada gerçekleştirilmiştir. Bunlar başlangıç (MS + 30 g/l Sakkaroz + 0.103 g toz vitamin + 7 g Agar + 0.5 ve 1.0 mg/l BAP), sürgün (MS + 30 g/l Sakkaroz + 0.103 g toz vitamin + 7 g Agar + 0.1, 0.5 ve 1.0 mg/l BAP) ve köklendirme (1/3 MS + 30 g/l Sakkaroz + 0.103 g toz vitamin + 7 g Agar + 0.2 ve 0.4 mg/l IBA) aşamalarıdır. Araştırma sonucunda başlangıç ve sürgün çoğaltım aşamalarında her iki böğürtlen çeşidinde kullanılan ortamların önemli etkisi görülmemiştir. Ancak örnek alma tarihleri açısından önemli farklılıklar bulunmuştur. Haziran ayında alınan eksplantlar, Mayıs ayında alınanlardan daha başarılı sonuçlar vermiştir. Köklendirme aşamasında ise yine her iki çeşit için köklenme oranı %88-100 arasında değişmiştir. Köklenme aşamasında eksplant alma zamanı ve ortamların etkisi önemli bulunmamıştır.Item Bursa yöresinde ahududu yetiştiriciliği ve sorunları(Uludağ Üniversitesi, 1996-07-11) Akın, Nazilli; Barut, Erdoğan; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı.Bu çalışmada, Bursa yöresinde ahududu yetiştiriciliği yapılan merkezlerde üretim koşulları ve yetiştiricilikte karşılaşılan sorunlar belirlenmiştir. İncelemeler sonucunda Bursa yöresinin ahududu yetiştiriciliğine uygun ekolojiye sahip olmasına rağmen, ahududu yetiştiriciliğinin küçük, dağınık ve eğimli alanlarda yapıldığı tespit edilmiştir. Genel olarak üreticilerin çeşit zenginliğine sahip olmadığı, ahududu fidanlarını kendi bahçelerinden dip sürgünü yöntemi ile temin ettikleri, bilinçsiz gübreleme yaptıkları, hastalık ve zararlılarla mücadeleye yeterince önem vermedikleri, sulamaya önem verilmesine karşılık sulama yöntemlerini tam olarak bilmedikleri ve hasat sırasında ve pazarlama aşamasında zorluklarla karşılaştıkları anlaşılmıştır. Ayrıca inceleme yapılan köylerde yaygın olarak "telli terbiye sistemleri" nin kullanıldığı ancak arazi yapısının elverişsiz olduğu durumlarda "herek sistemi"nin kullanıldığı saptanmıştır.Item Cevizlerde sürgün ve durgun aşı uygulamaları üzerine bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 1987-09) Barut, Erdoğan; Eriş, Atilla; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı.Bu çalışma, 19B6-19B7 yıllarında Uludağ Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü' nde yapılmıştır. Değişik tarihlerde uygulanan "kabuk aşı" ile "yama", "I" ve "yogalı göz aşılarının" tutma ve sürme oranları gözlenerek, aşının başarısına etki eden faktörler belirlenmeye çalışılmıştır. Aşılar J.regia L. çöğürleri üzerine, ''kabuk aşısı'' ile ''yama göz aşılarında" Yalova-1, Yalova-3, Yalova-4, Bilecik, 1974/7 çeşitleri; ''I" ve ''yongalı göz aşılarında" ise Yalova-3 çeşidi kullanılarak yapılmıştır. 15 Mart 1986 tarihinde yapılan "kabuk aşıda" en yüksek aşı tutma oranları Yalova-3 çeşidinde % 90, Yalova-1 çeşidinde % 80 ve Bilecik çeşidinde % 70 olurken; Yalova-4 ve 1974/7 çeşitlerinde % 40 ile en düşük sonuçlar alınmıştır. Aşıdan sonra en fazla sürme oranları ise, Yalova-1 çeşidinde % 80 ve Yalova-3 çeşidinde de % 70 olarak saptanmıştır. ''Yama göz aşıları" 27 Haziran 1986 ve 20 Ağustos 1986 olmak üzere farklı iki dönemde yapılmıştır. İlk dönemde yapılan aşılarda Yalova-3 çeşidi % 70 ve ikinci dönemde yapılan aşılarda da Yalova-1 çeşidi % 80 ile en yüksek aşı tutumunu vermiştir. Sürme oranı ise ilk dönemde % 60 ve ikinci dönemde % 30 ile en fazla Yalova-3 çeşidinde görülmüştür. Yalova-3 çeşidi kullanılarak yapılan ''I göz aşılarında", aşı tutma oranları 25 Temmuz 1986' da% 20, 19 Ağustos 1986'da % 30 ve 6 Eylül 1986'da % 40 olmuştur. 6 Eylül 1986 tarihinde yapılan aşılarda görülmemesine rağmen diğer tarihlerde yapılanlarda% 10'luk sürme saptanmıştır. 25 Temmuz 1986, 19 Ağustos 1986 ve 6 Eylül 1986 tarihlerinde Yalova-3 çeşidi kullanılarak yapılan "yongun göz aşılarında" ise, ilk yapılan uygulamalardan başarılı sonuçlar elde edilemezken, son iki tarihteki uygulamalardan ancak % 20' lik bir başarı sağlanmıştır. Bu metotda sadece Ağustos ayı uygulamalarında % 10' luk sürme olmuştur. Araştırmadan elde ettiğimiz sonuçlara göre, “kabuk aşı” ile "yama göz aşıları'', kullanılan amaç ve çeşitler itibariyle, yöremizde en uygun metotlardır. Ancak ekolojik şartlar, amaç ve kalemin fizyolojik durumu, aşı tekniği ve aşıdan sonraki bakım işleri aşının başarısı üzerine etkili faktörler olarak gözlenmiş olup, bunlar üzerinde önemle durulmalıdır.Item Çileklerde CO2 uygulamalarının bitkinin vegetatif ve generatif gelişimi üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1996) Barut, Erdoğan; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Bahçe Bitkileri Bölümü.Bu çalışma "Elsanta” çiçek çeşidinde değişik CO2 uygulamalarının (340, 600, 900 ppm) bitkinin ve getatif ve generatif gelişimi üzerine olan etkisini tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla bitki başına çiçek sayısı, meyve sayısı, verim, yaprak sayısı ve yaprak alanı ile yaprak, petiol ve kök kül miktarları, meyve invert şeker ve asit miktarları araştırma parametreleri olarak ele alınmıştır. Araştırma sonucunda 900 ppm'lik CO2 uygulamaları en yüksek çiçek ve meyve sayısı ile yaprak, petiol ve kök kül oranlarını verirken 600 ppm'lik uygulamalar verim, yaprak sayısı ve alanı açısından daha etkili olmuştur. Meyve asit ve invert şeker oranları açısından ise uygulamalar arasında önemli fark görülmemiştir.Item Damla sulama sistemi ile içinde blahton ve kum bulunan saksılarda yetiştirilen çileklerde kalsiyum içeren ve içermeyen besin çözeltilerinin vegetatif ve generatif gelişme üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1996) Barut, Erdoğan; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Bahçe Bitkileri Bölümü.Bu çalışma damla sulama sistemi ile beraber verilen kalsiyum içeren ve içermeyen besin çözeltilerinin, içinde blahton ve kum bulunan saksılardaki "Elsanta” çilek çeşidine ait bitkilerin vegetatif ve generatif gelişimi üzerine olan etkilerini tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla bitki başına çiçek ve meyve sayıları, verim, yaprak alanı ile yaprak toplam karbonhidrat oranı, meyve toplam asit ve invert şeker oranları, kalsiyum eksikliği belirtisi gösteren yaprak oranları parametreler olarak ele alınmıştır. Araştırma sonucunda genel olarak hem kum hem de blahton ortamlarında kalsiyum içermeyen çözeltilerin çiçek sayısı, meyve sayısı, verim, yaprak alanı ve toplam karbonhidrat oranları açılarından azalmalara neden olduğu; meyve asit ve invert şeker miktarları yönünden ise önemli farklılıklar oluşturmadığı gözlenmiştir.Item Determination of non-phytotoxic doses of glycine betaine and choline in Olea europaea L.(Elsevier, 2012-09-23) Cansev, Asuman; Gülen, Hatice; İpek, Meryem; Barut, Erdoğan; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Bahçe Bitkileri Bölümü.; 0000-0002-3353-846X; AAH-4255-2019; AAE-6913-2019; AAH-3233-2021Item Different whip grafting methods on walnut(International Society Horticultural Science, 2001) Germain, E.; Barut, Erdoğan; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı.; 26657823900This research was conducted to increase the success of walnut propagation using different whip grafting methods. Graftings were applied to potted and unpotted seedlings under controlled and uncontrolled conditions in the early spring time of 1998-1999, in Bursa vicinity. All graftings were done by hand using cvs. 'Yalova-1', 'Yalova-3', 'Sebin', 'Kaplan-86', 'Bilecik' and 'Pedro'. For this purpose, bud take and burst were observed as parameters.Item Distribution of olive (Olea europaea L.) genotypes in the Southern Marmara region of Turkey(Pakistan Botanical, 2009-06) Barut, Erdoğan; İpek, Ahmet; Gülen, Hatice; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Bahçe Bitkileri Bölümü.; AAE-6913-2019; 26657823900; 6603912487; 6603211102High quality olive oil can be produced from a standard cultivar with high olive oil quality. In this study, olive genotypes grown in the Southern Marmara Region has been determined using simple sequence repeats (SSR) markers. A total of 70 samples from 10 major olive growing locations in the Southern Marmara Region were collected. SSR analysis demonstrated that olive production in this region has been made using primarily a single genotype called "Gemlik". There were some genotypes (8%) were misidentified as "Gemlik" by the farmers since their SSR marker profiles were different from remaining "Gemlik" cultivars. Due to the repropagation of "Gemlik" using green cuttings, it has become the major olive cultivar grown in this region. On the other hand, traditional repropagation of olive using grafted seedlings increases time, expenses and technical expertise required for reproduction. Therefore, repropagation of "Gemlik" using green cuttings promoted the distribution this genotype in the Southern Marmara Region. Although "Gemlik" cultivar is popular and primarily consumed as table olive in Turkey, a standard olive oil production can be made using "Gemlik" cultivar grown in this region. Techniques to increase the quality of olive oil produced from "Gemlik" cultivar should be developed in the future.Item Effects of training method, ligth and fruit load on photosynthesis and transpiration in apple(Uludağ Üniversitesi, 1996) Barut, Erdoğan; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Bahçe Bitkileri Bölümü.In this study, the effects of training method (slender spindles, Y-system), light (light, shade) and fruit load (trees with or without fruits) on the rates of photosynthesis and transpiratîon of leaves on long and short shoots, flower formation and yield in apple cv. Cox's Orange were investigated. As a result of the research, non-fruiting trees in 1994 gave more the rates of photosynthesis and transpiratîon in 1995. And Y-systems and light conditions were found more effective with respect to flower formation, yield, rates of photosynthesis and transpiration in both fruiting and non-fruiting trees than slender spindles and shade conditions.Item Ethephon uygulamalarının Gemlik zeytin çeşitinde meyve kopma kuvveti üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1987) Eriş, Atilla; Soylu, Arif; Barut, Erdoğan; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Bahçe Bitkileri Bölümü.Bu araştırma, çeşitli dozlardaki (2000, 2500, 3000 ppm) Ethephon uygulamalarının Gemlik zeytin çeşidinde meyve kopma kuvvetine etkilerini araştırmak amacıyla 1986, 1987 yıllarında yapılmış ve aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir. Tane kopma kuvveti her iki yılda ve tüm uygulamalarda zamanla önemli ölçüde azalmıştır. Ethephon 'un her üç dozu 1986 yılında tane kopma kuvvetini kontrole göre düşürmüş, ancak bu azalış önemli olmamıştır. Son örnek alma zamanındaki meyve kopma kuvvetleri kontrolde 255 g, ethephon uygulamalarında ise 190-200 g arasında kalmıştır. 1987 yılı uygulamaları, 1986'ya göre daha az etkili olmuş, tane kopma kuvvetleri son örnek alma zamanında kontrolde 150 g, 2500 ve 3000 ppm 'lik dozlarda sırasıyla 132 g ve 126 g bulunmuştur. Her iki yılda tane kopma kuvvetlerindeki bu azalmalar mekanik bir hasat için yeterli görülmemiştir. Ayrıca, meyve kopma kuvvetlerindeki standart sapmanın yüksekliği, bu çeşitte meyve kopma kuvvetinin mütecanis olarak azalmadığını göstermektedir. Ethephon 'un beklenilen düzeyde etkili olmaması, uygulamalardan sonraki günlük ortalama sıcaklıklarının 15° C 'nin altında bulunmasına ve ethephon çözeltilerine karıştırılan Ca 'lu bileşiklere bağlanabilir. Ethephon her iki yılda da doğal meyve ve yaprak dökümlerini etkilememiştirItem Farklı çeşitler ile yeni kurulan bir nektarin bahçesinde büyüme ve gelişmenin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1996-09-11) Kayımtu, Aynur; Barut, Erdoğan; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı.1994-1996 yıllarında gerçekleştirilen bu çalışmada "Independence", "Nectared-6" ve "Nectared-8" çeşitleri ile yeni kurulan bir nektarin bahçesinde bitkilerin büyüme ve gelişmesi incelenmiştir. Bu amaçla gövde çapı ve sürgün uzunluğu ölçümleri ile fenolojik gözlemler yapılmıştır. Gövde çapı ölçümleri açısından 02.03.1994 ile 18.03.1996 tarihleri arasında "Independence" çeşidinde %77, "Nectared-6" çeşidinde %120 ve "Nectared-8" çeşidinde de %89'luk bir artış saptanmıştır. Sürgün uzunlukları açısından ise 01.07.1994 ile 18.03.1996 tarihleri arasında "Independence" çeşidinde % 327, "Nectared-6 çeşidinde %289 ve "Nectared-8" çeşidinde de %241'lik bir artış gözlenmiştir. Yapılan fenolojik gözlemlerde ise her yıl çeşitler arasında önemli farkın olmamasına rağmen yıllar arasında önemli farklılıkların olduğu görülmüştür.Item Gemlik zeytin çeşidinde çiçek tomurcuğu farklılaşması ve gelişimi üzerine bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 2002) Barut, Erdoğan; Ertürk, Ümran; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Bahçe Bitkileri Bölümü.Bu araştırma, 2000-2001 yılları arasında Bursa iline bağlı Çakırca ve Aksungur köylerinde ‘Gemlik’ zeytin çeşidine ait ağaçlardaki çiçek tomurcuğu farklılaşması (morfolojik ayrım) ve gelişimini saptamak amacıyla yapılmıştır. Çalışmada, tomurcuk örnekleri Ekim ayının sonundan çiçeklenme periyoduna kadar 10 günlük aralıklarla alınarak FAA eriyiğinde tespit edilmiştir. Daha sonra örnekler parafine gömülerek, kesit alınmış ve mikroskop altında incelenmiştir. İncelemeler sonucunda çiçek tomurcuklarının morfolojik ayrım dönemi ve çiçek tomurcuğunun bazı gelişim dönemleri (çanak yaprak, taç yaprak, erkek organ ve tohum taslaklarının görülmesi) tespit edilmiştir. Genel olarak, tomurcuklardaki morfolojik ayrımın Şubat ayının ilk haftasında, tohum taslaklarının görülmesinin de Nisan ayı ortalarında olduğu saptanmıştır.Item Gemlik zeytin çeşidinde çiçek yapısının sitolojik olarak incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2012) Uysal, Tuğba; Barut, Erdoğan; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı.Bu çalışma 2010-2011 yılları arasında Uludağ Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümüne ait Sitoloji Laboratuarında gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada 'Gemlik' zeytin çeşidinde "var" yılı ve "yok" yılı ağaçların sürgünlerindeki somak sayısı, somaklardaki çiçek sayısı, tam ve erkek çiçek oranları, tam ve erkek çiçek yapıları, dişi organ, başçık ve çiçek tozlarının yapıları, boyutları, dişi ve erkek organ anormallikleri ayrıntılı olarak stereo ve ışık mikroskobu altında incelenmiştir.Araştırma sonucunda, `Gemlik' zeytin çeşidinde çiçek gözlerinin oluşumundan tam çiçeklenmeye kadar olan fenolojik gözlem sonucunda, çiçek gözlerinin Mart ayında belirginleştiği Haziranın ilk haftasında da çiçeklenme başladığı gözlenmiştir.Somak yapısı incelendiğinde somaklarda tepe tomurcuklanma ve dallanmalar meydana geldiği görülmüştür. Somaklarda en çok 5'li tepe tomurcuk yapısı ve 3'lü, 4'lü dallanmalar tespit edilmiştir. Genel olarak "Var" ve "Yok" yılı ağaçlarındaki sürgünlerde ortalama 5-27 adet somak oluşumu, somaklarda da 9-30 adet çiçek bulunduğu gözlenmiştir. "Var" ve "Yok" yılı ağaçlarının somaklarında yapılan tam ve erkek çiçek sayım sonuçlarında her iki verim yılının ağaçlarında da somaklardaki tam çiçek sayısı erkek çiçek sayısından fazla olarak tespit edilmiştir.`Gemlik' zeytin çeşidinde görülen tam çiçeklerin kısa kalın boyuncuklu ve büyük tepecikli dolgun ovaryumlu normal bir pistile sahip olduğu görülmüştür. Dişicik tepesinin iki loblu açık yeşil bir yapıya sahip olduğu, boyuncuğun (stilus) epidermis, iki iletim demeti ve bir iletken doku olmak üzere üç kısımdan oluştuğu belirlenmiştir. Ovaryumun iki lokulu ve her lokulde iki anatrop tohum taslağı içerdiği tespit edilmiştir. Erkek çiçekte yapılan incelemelerde farklı iki tipte dişi organ anormallikleri saptanmıştır. Birinci tipte dişi organın boyuncuğunun hiç gelişmediği görülmüştür. İkinci tipte ise anormal dişi organların farklı boyuncuk uzunluklarına sahip olduğu saptanmıştır. Erkek organda da farklı tipte anormallikler gözlenmiştir. Başçıklardaki anormallikler tek bölmesinde ya da tamamında meydana gelebildiği gibi sadece tek bir çiçek tozu kesesinin gelişmemesi şeklinde anormallikler de tespit edilmiştir.Item Gemlik zeytin çeşitinde bilezik alma, seyreltme ve büyümeyi düzenleyici kimyasal maddelerin verim, kalite ve periyodisiteye etkileri üzerine bir araştırma(Bursa Uludağ Üniversitesi, 1992-02-24) Barut, Erdoğan; Eriş, Atilla; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı.1989-1991 yılları arasında, Uludağ- üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü'nde yapılan bu araştırmanın denemeleri Bursa îli Gemlik ilçesi'nde, "Gemlik" zeytin çeşitine ait bir üretici bahçesinde yürütülmüştür. Araştırmada, "Gemlik" zeytin çeşitinde verim ve kaliteyi artırarak periyodisitenin şiddetini azaltmak için bilezik alma (15 Şubat 1989 ile 15 Şubat 1990 ve 15 Mart 1989 ile 15 Mart 1990), NAA ile çiçek seyreltmesi (tam çiçeklenmeden 10 gün sonra 100 ve 150 ppm) ve GAs (küçük meyve dönemlerinde 25, 50, 100 ppm) uygulamaları yapılmıştır. Ayrıca, bilezik alma ve GAs'ün birlikte etkisini görmek amacıyla, "bilezik alma+GA3" kombinasyonlarına da yer verilmiştir. Araştırmada değerlendirme parametreleri olarak, sürgünlerdeki somak, somaktaki çiçek ve her somakta tutan meyve sayıları, verim, kilogramdaki dane (meyve) sayısı, meyve uzunluğunun genişliğine oranı, et/çekirdek oranı ile meyvelerin (çekirdeksiz) pH, asit, yağ ve kül oranları ele alınmıştır. Bu çalışmada, 1989 ve 1990 yıllarında, her yıl hem "yok" hem de "var" dönemlerindeki ağaçlara uygulamalar yapılmış ve aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir. 1. Genel olarak bütün uygulamalar, ele alınan parametreler açısından kontrollere göre daha başarılı sonuçlar vermiştir. 2. Sürgünlerdeki somak sayılarının artışı açısından" bilezik alma+GAs" uygulamaları en başarılı sonuçları sağlamıştır. Özellikle, "II.Bilezik alma (15 Mart 1990)+50 ppm GA3" uygulaması "yok" döneminde 56.33 adet ve "var" döneminde de 146.00 adet somak sayısı ile en yüksek değerleri vermiştir. 3. 1989 yılı "yok" ve "var" dönemlerinde yapılan NAA ile seyreltme uygulamaları sonucunda, 1990 yılı her iki döneminde de somaktaki çiçek sayılarında önemli artışlar sağlanmıştır. 4. Genel olarak bütün uygulamaların etkisiyle her somakta tutan meyve sayılarında bir artış olmuştur. 1989 yılı "yok" döneminde "I.Bilezik alma (15 Şubat 1989)+50 ppm GA3" (1.81 adet) ve "var" döneminde "I.Bilezik alma (15 Şubat 1989)+100 ppm GA3" (2.79 adet),-1990 yılı "yok" döneminde "100 ppm NAA"(0.94 adet) ve "var" döneminde de "II. Bilezik alma (15 Mart 19,90)+100 ppm GA3"(1.73 adet) uygulamaları yüksek değerler vermiştir. 5. Araştırma sonucunda, 1989 ve 1990 yıllarında "bilezik alma + GA3" uygulamalarından en iyi verim artışı sağlanarak periyodisitenin şiddeti azaltılmıştır. Yine, tek olarak uygulanan GA3 ve bilezik alma uygulamaları da verimi artırmıştır. 6. Kilogramdaki dane (meyve) sayısı açısından, "bilezik alma+GA3" uygulamaları en yüksek değerleri vermiştir. örneğin, 1989 yılı "yok" döneminde "II.Bilezik alma (15 Mart 1989) +50 ppm GA3" (296.66 adet) ve 1990 yılı "var" döneminde de "II.Bilezik alma (15 Mart 1990) + 25 ppm GA3" (241.66 adet) uygulamaları yüksek meyve ağırlığını sağlamıştır. 7. Meyve uzunluğunun genişliğine oranında 1989 yılındaki bazı ekstrem değerlerin dışında, uygulamalar arasında önemli farklılıklar ortaya çıkmamıştır. Meyvelerin et/çekirdek oranları da uygulamaların etkisiyle artmıştır. Bu parametre açısından, özellikle kombinasyon ve GAa uygulamalarının olumlu etkileri daha fazla olmuştur. 8. Araştırma sonucunda, meyvelerin pH, asit ve kül oranları üzerine uygulamaların önemli etki yapmadığı ortaya çıkmıştır. Yağ oranlarında ise, 1989 yılında bir azalma görülürken; bu azalma 1990 yılında tüm uygulamalar için tespit edilmemiştir.Item Genetic diversity among some blackberry cultivars and their relationship with Boysenberry assessed by AFLP Markers(Academic Journals, 2009-10-05) İpek, Ahmet; Barut, Erdoğan; Gülen, Hatice; İpek, Meryem; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Bahçe Bitkileri Bölümü.; AAH-3233-2021; AAE-6913-2019; 6603912487; 26657823900; 6603211102; 16031208900Blackberry cultivation has increased its popularity in Turkey due to the use of more blackberries in Turkish cuisine. To provide farmers with well adapted blackberry cultivars, some blackberry cultivars including a Boysenberry genotype from North America has been planted to various geographical regions in Turkey. In this study, genetic diversity among these blackberry cultivars and their genetic relationship with Boysenberry and raspberry were analyzed using AFLP markers. Our results indicated that Blackberry cultivars from North America had narrow genetic background which can pose a problem for future breeding programs. Blackberry genotypes selected from Bursa province of Turkey shared all AFLP markers with the cultivar Chester, which suggests that they were not unique genotypes. Although genetic similarity between Boysenberry and blackberry was low, Boysenberry was genetically related to common blackberry cultivars. On the other hand, AFLP analysis was unable to detect any genetic relationship between Boysenberry and common raspberry cultivars from North America in this study.