Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi / Journal of Uludag University Medical Faculty
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/5066
Browse
Browsing by Author "0000-0001-5945-2317"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Publication D vitamininin fingolimod tedavisi alan multipl skleroz hastaları üzerine etkisinin araştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-10-26) Sarıdaş, Furkan; Lazrak, Sarah Hamide; Koç, Emine Rabia; Turan, Ömer Faruk; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroloji Anabilim Dalı.; 0000-0001-5945-2317; 0000-0001-5596-5246; 0000-0002-0264-7284; 0000-0002-6752-1519Multipl skleroz (MS), genç erişkin yaşta başlayan merkezi sinir sisteminin kronik, inflamatuar ve nörodejeneratif bir hastalığıdır. MS genç yetişkinlerde travmatik olmayan sakatlığın önde gelen nedenidir. D vitamininin immünomodülatör özelliklere sahip olduğu bilinmektedir. Eksikliği MS gelişimi için çevresel bir risk faktörü olarak tanımlanmakta ve hastalık aktivasyonu ile ilişkilendirilmektedir. Bu çalışmanın amacı fingolimod tedavisi alan MS tanılı hastalarda başlangıç vitamin D düzeyleri ve replasman tedavisi ile hastalığın klinik ve radyolojik sonlanımı arasındaki ilişkiyi belirlemektir. 2015-2023 tarihleri arasında merkezimizde takip ettiğimiz 214 hastanın tıbbi kayıtları retrospektif değerlendirildi. Vitamin D düzeyi verileri tedavi öncesi için 132 ve replasman tedavisi için 98 hastada analiz edildi. Sonlanım parametreleri; radyolojik aktivasyon, yıllık atak oranı, yeni atak gelişmesi, Genişletilmiş Özürlülük Durum Ölçeği (EDSS)’nde progresyon ve hastalık aktivitesine dair kanıtın olmaması-3 (NEDA-3) olarak belirlendi. Fingolimod tedavisi başlangıcında vitamin D düzeyleri ile hastalığın klinik veya radyolojik aktivasyonu veya progresyonu ile herhangi bir ilişki saptanmadı. Vitamin düzeyi düşük olan hastalarda replasman tedavisi ile >30 μg/L sağlanamayan hastalarda belirlenen sonlanım parametlerinde farklılık saptanmadı. Yüksek hastalık aktivasyonu olan alt grup değerlendirildiğinde de olumlu yönde herhangi bir fark ve değişim gözlemlenmedi. Sonuç olarak başlangıçtaki düşük serum vitamin D düzeyi veya yetersiz replasmanı ile klinik ve radyolojik kötüleşme arasında ilişki saptanmadı. Ancak sonuçları etkileyebilecek diğer risk faktörlerinin ve türk popülasyonuna özgü genetik polimorfizmlerin de değerlendirildiği daha geniş kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.Item Fokal Başlangıçlı Bilateral Tonik Klonik Nöbetlerde nöbet süresi ile demografik, klinik ve radyolojik özellikler arasındaki ilişkinin araştırılması(2024-04-16) Sarıdaş, Furkan; Mesut, Gizem; Demir, Aylin Bican; Bora, İbrahim; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroloji Anabilim Dalı; 0000-0001-5945-2317; 0009-0006-2052-6335; 0000-0001-6739-8605; 0000-0002-9435-6037Video-elektroensefalografik izleme (VEM), nöbetlerin davranışsal ve elektroensefalografik (EEG) aktivite süresini objektif olarak değerlendirmek için altın standarttır. Bugüne kadar nöbet süreleri farklı hasta gruplarında klinik olarak veya EEG ile değerlendirilmiştir. Bu çalışma, VEM ile değerlendirilen fokal başlangıçlı bilateral tonik-klonik nöbet (FBTKN) tanısı olan epilepsi hastalarında, demografik, klinik ve nörogörüntüleme bulguları ile nöbet süresi arasındaki ilişkiyi ortaya koymayı amaçlamaktadır. Nisan 2005 ve Ocak 2024 tarihleri arasında merkezimizde FBTKN tanısı alan rastgele seçilmiş 58 hastanın tıbbi öyküleri, nörogörüntülemeler, VEM kayıtlarından elde edilen klinik ve iktal EEG bulguları retrospektif olarak analiz edildi. En kısa fokal aktivite frontal lob epilepsisinde ve en uzun jeneralize aktivite parietooksipital lob epilepsisindeydi. Fokal aktivite süresi frontal ve eksternal kapsül lokalizasyonlu lezyonlarda daha kısa, mezial temporal lokalizasyonda daha uzundu. Fokal aktivite süresi meziyal temporal sklerozda daha uzundu. Jeneralize aktivite süresi ensefalomalazi ve polimikrogiride daha uzun, kortikal displazide ise daha kısaydı. Lezyonlara kortikal atrofi eşlik ettiğinde fokal aktivite süresi daha kısaydı. Anti nöbet ilaç türü ile nöbet süreleri arasında herhangi bir korelasyon yoktu. Nöbet süreleri semiyolojik bulgulara, radyolojik özelliklere ve epilepsi sendromlarına göre değişebilir. Farklılıkları klinisyen için epilepsi sendromu türü, status olasığı, semiyolojik eşlik eden bulgular hakkında bilgi verici olabilir.Item Multipl skleroz hastalarında hastalık modifiye edici tedavilere uyumu etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi(2024-01-26) Koç, Emine Rabia; Sarıdaş, Furkan; Turan, Ömer Faruk; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroloji Anabilim Dalı; 0000-0002-0264-7284; 0000-0001-5945-2317; 0000-0002-2092-0504Multipl skleroz, dünya çapında yaklaşık 2,3 milyon insanı etkileyen, en sık genç yetişkinlerde görülen, edinilmiş sakatlığa yol açan nörolojik bir hastalıktır. MS kronik bir hastalık olduğundan hastaların uzun süreli tedavi kullanması gerekmektedir. Hastaların tedaviye uyumu hastalığın seyrini ve uzun dönem prognozu etkilediğinden öncelikli olarak dikkate alınması gereken bir konudur. Tedavi uyumunu etkileyen birçok faktör vardır. Olumsuz faktörlerin tespiti ve düzeltilmesi tedavi etkinlik ve güvenirlilik sonuçlarını ve hastalık sonlanımını etkiler. Bu çalışmada MS polikliniğinde takip edilen hastaların hastalık modifiye edici tedavilere uyumuna etki eden faktörlerin değerlendirilmesi planlanmıştır. Çalışmaya 209 MS hastası dahil edildi ve hastaların yaşı, cinsiyeti, hastalık süresi, eğitim düzeyi, geliri, ilaç kullanımı ve ilaç uygulanma şekli kaydedildi. MS hastalarına Morisky İlaç Uyum Ölçeği-8 (MMAS-8) uygulandı. Ortalama MMAS-8 puanı 6,05±1,94 idi. Tedavi uyumu %31 düşük (n=66), %36,4 orta (n=76) ve %32,1 yüksek (n=67) idi. Yaş, cinsiyet, hastalık süresi, gelir düzeyi, hastalığı değiştirici tedaviler, bu tedavilerin türü ve uygulanma şekline göre tedaviye uyum açısından farklılık saptanmadı (p= 0,074, 0,070, 0,600, 0,976, 0,940, 0,356, 0,249, 0,053, 0,701). Çalışmamızda MS hastalarında yaş, eğitim düzeyi, hastalık süresi, tedavi seçeneği veya uygulama şeklinin hastalık değiştirici tedaviye uyumu etkilemediği görüldü. Çalışma sonuçlarımız MS hastalarında ilaç uyumunu etkileyen farklı faktörlerin açıklanması gerektiğini göstermektedir.