Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi / Journal of Uludag University Medical Faculty
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/5066
Browse
Browsing by Author "0000-0001-6486-3399"
Now showing 1 - 7 of 7
- Results Per Page
- Sort Options
Item Erişkinde nadir hastalıklardan langerhans hücreli histiyositoz: 22 yıllık tek merkez deneyimi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-11-30) Ersal, Tuba; Özkocaman, Vildan; Yalçın, Cumali; Orhan, Bedrettin; Candar, Ömer; Çubukçu, Sinem; Koca, Tuba Güllü; Ali, Rıdvan; Özkalemkaş, Fahir; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı/Hematoloji Bilim Dalı.; 0000-0001-5419-3221; 0000-0003-0014-7398; 0000-0002-5129-2977; 0000-0003-3970-2344; 0000-0001-7602-6926; 0000-0001-9623-8096; 0000-0003-4168-2821; 0000-0001-6486-3399; 0000-0001-9710-134XLangerhans hücreli histiyositoz (LHH) erişkinde nadir rastlanılan multi-sistemik (MS) ve heterojen bir hastalıktır. Erişkin hastaya yaklaşım ve tedaviyle ilgili veri oldukça azdır. Bu çalışmada Mart 2000 ile Mart 2022 tarihleri arasında merkezimize sevk edilen LHH’li 16 erişkin hastayı retrospektif olarak inceledik. Hastaların %68,7’si erkek ve ortanca yaş 30,5 yıl idi. Tanıda hastaların %50’sinde tek bölgede, %50’sinde MS tutulum vardı. Riskli organ tutulumu 3 hastada (%18,75) mevcuttu. En çok tutulan alanlar kemik ve akciğer (%43.75), sonrasında ise santral sinir sistemi (SSS) (%31,25) idi. Sistemik tedavi endikasyonu olan 8 hastanın tamamına birinci sırada vinorelbin ve steroid tedavisi verildi. Diğer hastalara cerrahi eksizyon veya radyoterapi uygulandı. Tedaviye tam yanıt oranı %37.5, kısmi yanıt oranı %37.5 idi. Hastaların 3’ü (%18,75) nüks etti. Tek bölge tutulumu olan hastaların hepsi hayatta ve nüks gelişmedi. On bir hasta ise halen hayattadır. Median genel sağkalıma (OS) ulaşılamadı, 3 yıllık OS %79.8 idi. Otuz yaş üzerindeki hastaların sağkalımı daha düşük bulundu. Ancak bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0.2). MS hastalığı olanların median OS verileri daha kötüydü (48 aya karşı ulaşılamadı, p=0.02). Tanı yaşının 30’un üzerinde olması ve SSS tutulumu bulunması daha düşük OS ile ilişkiliydi ancak bu istatistiksel olarak anlamlı değildi. Dalak ve karaciğer tutulumu olan hastalarda hızlı hastalık progresyonu ya da tedaviye refrakterlik izlendi. Özellikle kötü prognostik özellikleri olan hastalara birinci basamakta vinblastin/steroid bazlı tedaviler yetersiz kalabilir. Erişkin LHH’da klinik ve prognostik özelliklerinin daha iyi belirlenebilmesi, uygun tedavi stratejilerinin geliştirilmesi için çok merkezli, prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.Item Gebelik ve kronik miyeloid lösemi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-03-23) Yıldız, Hicran; Karacan, Yasemin; Ali, Rıdvan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı/Hematoloji Bilim Dalı.; 0000-0001-8616-4935; 0000-0003-4241-5231; 0000-0001-6486-3399Kronik miyeloid lösemi (KML), kemik iliğindeki hematopoietik kök hücrelerin monoklonal çoğalmasıyla karakterize myeloproliferatif bir hastalıktır. Gebelikte KML oldukça nadir görülür, tahmin edilen yıllık insidansı 100.000 gebelikte 1’dir. KML gebelikte görülen lösemilerin %10’undan azını oluşturur. Gebelikte löseminin tedavi ve bakım süreci, anne ve bebek sağlığı açısından son derece önemlidir. Lösemili gebe olguların hemşirelik bakımının önemine dikkat çekmek ve daha etkin bir hemşirelik bakımına ilişkin farkındalık oluşturmak amacı ile 27 yaşında, 5 aylık gebe , KML tanılı olgu ele alındı. KML tedavisi altında sağlıklı canlı doğum yaptırıldı. Gebelik ve pospartum hemşirelik bakımı gerçekleştirildi.Item Kronik faz KML hastalarında bosutinib kullanımı: Tek merkez deneyimi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-11-22) Pınar, İbrahim Ethem; Koca, Tuba Güllü; Ersal, Tuba; Yalçın, Cumali; Orhan, Bedrettin; Candar, Ömer; Çubukçu, Sinem; Hunutlu, Fazıl Çağrı; Ali, Rıdvan; Özkocaman, Vildan; Özkalemkaş, Fahir; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç hastalıkları Anabilim Dalı/Hematoloji Bilim Dalı.; 0000-0003-4168-2821; 0000-0001-5419-3221; 0000-0002-5129-2977; 0000-0003-3970-2344; 0000-0001-7602-6926; 0000-0001-9623-8096; 0000-0002-4991-9830; 0000-0001-6486-3399; 0000-0003-0014-7398; 0000-0001-9710-134XKronik Myeloid Lösemide (KML), etyolojisinde sorumlu tirozin kinaz aktivitesi gösteren bcr-abl füzyon geninin keşfinden sonra, bu aktiviteyi inhibe eden ilaçların keşfiyle, daha uzun sağkalım sürelerine ulaşılabilmiştir. Bu ilaçlarla tedaviye zamanla direnç gelişmesi, ikinci ve üçüncü kuşak ajanların geliştirilmesinin önünü açmıştır. Bu çalışmamızda, merkezimizde ikinci kuşak tirozin kinaz inhibitörü (TKİ) – bosutinib - tedavisi alan hastaların, klinik, laboratuvar, moleküler yanıt, yan etki profili ve mortalite üzerindeki etkilerini değerlendirmeyi amaçladık. KML nedeniyle bosutinib tedavisi başlanan 17 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların tedaviye kaçıncı sırada başlandığı, klinik, laboratuvar ve moleküler yanıt durumları retrospektif olarak elektronik hasta kayıtlarından tarandı. Elde edilen veriler hastaların ilaç başlanma sırasına göre karşılaştırıldı. İkinci (n=2), üçüncü (n=7) ve dördüncü (n=8) sırada bosutinib başlanan hastaların yaş, cinsiyet, komorbidite sayısı, bosutinib tedavi süresi açısından anlamlı bir fark gözlenmezken KML tanı yaşları arasında anlamlı bir farklılık mevcuttu. Moleküler yanıt ve yan etki profili açısından değerlendirildiğinde, ilacın başlanma sırası ile anlamlı bir farklılık yoktu. Hastaların genel sağkalımı 43,38 ± 4,98 ay (%95 GA: 33,62 – 53,16 ay) olarak gözlemlendi. Bosutinib tedavisinin her yaş grubunda, ilacın her başlanma sırasında kullanımının, stabil moleküler yanıt sağlaması açısından güvenli olduğu gözlemlendi. Yan etki profili açısından kullanımını sınırlayacak bir profile sahip olmaması nedeniyle KML tedavisinde tercih edilebilir bir molekül olarak düşünülmelidir.Publication Miyelom zimba gibi gelir: Roy adaptasyon modeli bir olgu sunumu(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-21) Karacan, Yasemin; Yıldız, Hicran; Ali, Rıdvan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Ana Dal/Hematoloji Bilim Dalı; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi; 0000-0001-8616-4935; 0000-0003-4241-5231; 0000-0001-6486-3399Multiple miyelomlu bireylerde semptom yönetimi, kemik hastalığı ve böbrek fonksiyon bozukluğuna bağlı semptomlar başta olmak üzere, enfeksiyon, anemi, ağrı ve pıhtılaşma bozukluğu gibi spesifik sorunları içermektedir. Diğer hastalıklarda olduğu gibi, miyelomlu hastanın tanı ve tedavi sürecinde hemşirelik bakımı önemli bir yer tutmaktadır. Hemşirelik bakım modelleri hastanın sistematik ve kapsamlı şekilde ele alınmasını sağlayarak bakımının kalitesinin arttırılmasına katkıda bulunmaktadır. Roy Adaptasyon Modeli bunlardan biridir. Roy Adaptasyon modelinde fizyolojik, benlik kavramı, rol fonksiyonu ve karşılıklı bağlılık olmak üzere dört uyum alanı vardır ve hemşireler hastalarına bu uyum alanları doğrultusunda bakım vermektedir. Olgu sunumunda, bel ağrısı nedeniyle başvuran radyolojik, laboratuvar, sitogenetik ve kliniği ile Durie Salmon’a göre lambda hafif zincir, evre III B multiple miyeloma tanısı almış ve ayaktan kemoterapi tedavi planı hazırlanmış bir hasta ele alınmaktadır. Bu olgu sunumu, Multiple miyelomlu bir hastaya Roy Adaptasyon Modeli doğrultusunda verilen bakımın North American Nursing Diagnosis Association hemşirelik tanılarıyla birlikte ele alınması konusunda, hematoloji ve onkoloji alanında çalışan hemşirelere rehber olmak amacıyla hazırlanmıştır.Item Nodüler lenfosit predominant Hodgkin lenfoma tanılı hastalarda tek merkez deneyimi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-11-19) Candar, Ömer; Özkocaman, Vildan; Özkalemkaş, Fahir; Ersal, Tuba; Pınar, İbrahim Ethem; Yalçın, Cumali; Orhan, Bedrettin; Ali, Rıdvan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı/Hematoloji Bilim Dalı.; 0000-0001-7602-6926; 0000-0003-0014-7398; 0000-0001-9710-134X; 0000-0001-5419-3221; 0000-0001-9907-1498; 0000-0002-5129-2977; 0000-0003-3970-2344; 0000-0001-6486-3399Nodüler lenfosit predominant Hodgkin lenfoma (NLPHL) az görülen ve prognozu oldukça iyi olan bir hastalıktır. NLPHL tüm Hodgkin lenfomalı (HL) hastaların %5’ini oluşturmaktadır. Hastalıkla ilgili en önemli sorunlar hastalık nüksü, Hodgkin dışı lenfomaya transformasyon ve tedavi ilişkili yan etkilerdir. Erken evre hastalıkta tedavisiz izlem, cerrahi, tutulu alan radyot erapisi ve tek başına ritüksimab tercih edilirken, yüksek tümör yükü olan olgularda ve ileri evre hastalıkta kemoimmünoterapi kullanılır, radyoterapi eklenebilir. Hastalık nüksü sonrasında dahi tedavi yanıtları oldukça iyidir. Tedaviye yönelik verilerin tamamı retrospektif çalışmalardan gelmektedir. Çalışmamızda kliniğimizde Aralık 2011-Aralık 2020 tarihleri arasında NLPHL tanısı alan 10 hasta değerlendirildi. Hastaların medyan yaşı 36 (28-60) yıldı. NLPHL tanılı hastalar HL tanılı hastaların %2.08’ini oluşturmakta idi. Hastaların %80’ni (n=8) erkekti. Tanı anında hastalarımızın %70’ni (n=7) erken evre idi ve tüm hastaların ECOG (Doğu Kooperatif Onkoloji Grubu) performans skoru 0’dı. Hastalarımızın hepsinde başvuru şikayeti ele gelen lenfadenopatiydi. Tanı anındaki hemogram ve biyokimyasal parametreler normal referans aralığındaydı. Tüm hastalarımı- zın bakılan immünhistokimyasal boyamalarında CD20 pozitifliği mevcuttu ve yalnız 1 (%10) hastanın CD30 pozitifliği mevcuttu. Dokuz (%90) hastamıza ilk sıra tedavi olarak ABVD (doksorubisin, bleomisin, vinblastin, dakarbazin) kemoterapisi uygulandı. Bir (%10) hastamıza ise kombine modalite tedavisi (CMT) olan ABVD ile birlikte RT uygulandı. Bir hastamıza hastalık progresyonu nedeni ile diğer hastamıza ise geç nüks sebebi ile kurtarma tedavisi sonrası otolog kök hücre nakli yapıldı. Kliniğimizde tanı konulan NLPHL hastalarının Amerika ve Almanya gibi yabancı ülkelerde yayınlanan literatürlerde belirtilen insidans oranları ve verilen ilk basamak tedavi seçimi ile uyumsuz bir tablo oluşturmaktadır. Bu farklılığın Türkiye’den bildirilecek diğer verilerle karşılaştırılması ve tartışılması uygun olacaktır.Item Primer-kronik idiyopatik trombositopenik purpuralı tanılı hastalarda splenektominin uzun dönem sonuçları: 300 hastadan oluşan tek merkez deneyimi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-02-03) Altınel, Yüksel; Taşpınar, Ersoy; Türkan, Halil; Aksoy, Fuat; Özen, Yılmaz; Ali, Rıdvan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Hematoloji Bilim Dalı.; 0000-0001-5808-9384; 0000-0002-4185-0082; 0000-0001-6486-3399Mevcut çalışma kapsamında, İdiyopatik Trombositopenik Purpuralı (İTP) hastalarında yapılan splenektominin uzun sonuçlarını belirleyerek literatür eşliğinde tartışmak amaçlanmıştır. 2008 ve 2017 yılları arasında Kronik ITP nedeniyle splenektomi yapılan 300 hasta, retrospektif olarak çalışmaya dahil edildi. Veriler, hastaların tıbbi kayıtlarından ve ameliyat notlarından elde edildi. Hastalar, cinsiyet, başvuru anındaki şikayet, majör kanama durumu, trombosit sayıları ve diğer hematolojik parametreler, ilk basamak tedavi kombinasyonları, splenektomi prosedürleri (açık veya laparoskopik), postoperatif trombosit sayıları ve splenektomi ile ilgili olarak, splenektomi sonrası erken ve geç dönem sonuçları, rekürrens, mortalite ve morbidite, splenektomi sonrası üçüncü basamak tedavi ihtiyacı açısından değerlendirildi. Kronik ITP nedeniyle splenektomi yapılan 306 hastanın 6’sı veri eksikliği nedeniyle çalışma dışı bırakıldı. Verisine ulaşılan 300 hasta (88 erkek ve 212 kadın) çalışmaya dahil edildi. 254 (% 84,6) hastada tam yanıt, 2 (% 4) hastada yanıt vardı ve 46 (% 15,3) hastada ise yanıtsızlık vardı. ITP'nin iki yıldaki rekürrens oranı 44 (% 14.6) idi. İTP hem medikal hem de cerrahi tedavilerin uygulanabilirliği açısından en çok görülen hematolojik hastalıklardan biridir ve günümüz tedavi algoritmasında ilk seçenek steroid olarak bilinmektedir. Medikal tedaviye yanıt alınamayan, ilaç yan etkisi gelişen veya yüksek doz steroid ihtiyacı olan hastalarda ise splenektomi halen önemli bir tedavi seçeneği olarak görünmektedir.Item Relaps refrakter multiple myelomda iksazomib, lenalidomid, deksametazon kombinasyonu deneyimi: Gerçek yaşam verisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-04-20) Ersal, Tuba; Özkocaman, Vildan; Yalçın, Cumali; Orhan, Bedrettin; Candar, Ömer; Çubukçu, Sinem; Koca, Tuba Güllü; Hunutlu, Fazıl Çağrı; Yavuz, Şeyma; Pınar, İbrahim Ertal; Ali, Rıdvan; Özkalemkaş, Fahir; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç hastalıkları Anabilim Dalı/Hematoloji Bilim Dalı.; 0000-0001-5419-3221; 0000-0003-0014-7398; 0000-0002-5129-2977; 0000-0003-3970-2344; 0000-0001-7602-6926; 0000-0001-9623-8096; 0000-0003-4168-2821; 0000-0002-4991-9830; 0000-0003-1250-644X; 0000-0001-9907-1498; 0000-0001-6486-3399; 0000-0001-9710-134Xİlk oral proteazom inhibitörü (PI) olan iksazomib, lenalidomid ve deksametazon (IRd) ile kombinasyon halinde relaps refrakter multipl miyelomun (RRMM) tedavisi için onaylanmıştır. Bununla birlikte, klinik çalışma sonuçları her zaman gerçek dünyadaki sonuçlarla örtüşmez. Bu çalışmanın amacı, gerçek yaşamda RRMM'li hastaların tedavisi için iksazomib bazlı kombinasyon tedavisinin sonuçlarını değerlendirmektir. Çalışmaya Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı’ndan toplam 45 RRMM tanılı hasta retrospektif olarak dahil edildi. Medyan takip süresi 15.9 ay (0.3-53.8) ve medyan yaş 66 (40-84) idi. Hastaların %8.8’i 2. sırada, % 15.5’i 3. sırada, %35.5’i 4. sırada ve %40’ı da ≥5. sırada iksazomib aldı. Genel olarak, IRd’den önce hastaların %100’ü PI (bortezomib %100, karfilzomib %31.1), %88.8’i immünomodülatör ilaç (IMID) (lenalidomid %86.6, pomalidomid %33.3, talidomid %4.4) almış ve %55.5’ine de otolog kök hücre nakli yapılmıştır. Hastaların hepsi lenalidomid ve deksametazon ile kombinasyon halinde iksazomib almıştır. Tedavi, yan etki nedenli düşük bir kesilme oranıyla (%6.6) iyi tolere edilmiştir. En sık görülen yan etkiler sitopeni (%50) ve enfeksiyon (%25) olmuştur. Genel yanıt oranı %77.7, çok iyi kısmi yanıt oranı %20, tam yanıt oranı % 28,5 kısmi yanıt oranı %11.4, minimal yanıt oranı %5.7, stabil hastalık oranı %5.7, progresif hastalık oranı %28.5 saptandı. İksazomib tedavisinde medyan progresyonsuz sağkalım (PFS) 29.1 aydı (%95 GA 17.2–40.9). PFS 12 ve 24 ayda sırasıyla %75 ve %59 idi. Medyan genel sağkalım (OS) 22.6ay (%95 GA 18.8–40.9) idi; OS 12 ve 24 ayda sırasıyla %73 ve %49 idi. Gerçek yaşamda RRMM hastalarında IRd etkili, güvenli ve oral verilebilmesi nedeniyle kolay uygulanabilir bir rejimdir.