2019 Cilt 45 Sayı 3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/18588
Browse
Browsing by Author "Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı."
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Item Benign mediastinal/hiler lenfadenopatilerde etyoloji(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-11-11) Özlü, Tevfik; Bülbül, Yılmaz; Öztuna, Funda; Özsu, Savaş; Tekinbaş, Celal; Erbay, Müge; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı.Çalışmamızda benign mediastinal/hiler lenfadenopati saptanan hastalar takip edilerek lenfadenopatiye neden olan hastalıkların dağılımı incelenmiştir. Çalışmamız, Mayıs 2015 ile Haziran 2016 tarihleri arasında prospektif olarak yürütüldü. Çalışmaya mediastinal/hiler lenfadenopati nedeni ile EBUS/ Mediastinoskopi/ Torakoskopi yapılan olgular alındı ve başlangıçta biyopside malignite saptanan hastalar çalışmadan çıkarıldı. Çalışmaya dahil edilen benign mediastinal/hiler LAP saptanan 93 hastanın %59.1 (55)’i kadın, %40.9 (38)’u erkek, yaş ortalaması 55.1 (±12.6) idi. Seksen üç hastaya Endobronşiyal Ultrason Eşliğinde Transbronşiyal İğne Aspirasyonu (EBUS TBİA), 7 hastaya mediastinoskopi, 2 hastaya Video-asiste torakoskopik cerrahi (VATS) ve 1 hastaya torakotomi yapıldı. Hastaların %53.8 (50)’inde sarkoidoz, %12.9 (12)’unda antrakoz, %5.1 (5)’inde tüberküloz, %4.3 (4)’ünde silikozis, %1.1 (1)’inde churg strauss sendromu, %1.1 (1)’inde hipersensitivite pnömonisi, %1.1 (1)’inde enfeksiyon, %1.1 (1)’inde kanser, %19.4 (18)’ünde nedeni bilinmeyen lenfadenopati bulundu. Çalışmamızdaki esas bulgu benign mediastinal/hiler lenfadenopatinin en yaygın nedeninin sarkoidoz olarak bulunmasıdır. Enfeksiyöz nedenlerden tüberküloz ise 3. sıklıkta LAP nedeni olarak bulunmuştur. Ayrıca granülomatöz lenfadenitin benign mediastinal/hiler lenfadenopatilerin yarısından fazlasını oluşturduğu görülmüştür. Mediastinel/hiler LAP’lerin büyük oranda EBUS TBİA yöntemiyle örneklenebildiği saptanmıştır. Ayırıcı tanının yapılamadığı olgularda takip ile tanıya gidilebileceği de anlaşılmaktadır.Item Karaciğer nakil hastalarında latent tüberküloz tedavi yaklaşımı: Bursa Uludağ Üniversitesi deneyimi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-10-22) Coşkun, Funda; Sakarya, Merve; Selimoğlu, Kerem; Dündar, Halit Ziya; Kıyıcı, Murat; İşçimen, Remzi; Yeşilbursa, Dilek; Bolca, Naile Topal; Kaya, Ekrem; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Organ Doku Nakli Koordinatörlüğü.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Gastroenteroloji Bilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anestezi ve Reanimasyon Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.Bu çalışmada Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde değerlendirilen ve karaciğer nakli yapılan hastalardaki latent tüberküloz sıklığını ve tedavi durumlarını incelemeyi amaçladık. Son 2 yıl içerisinde karaciğer nakli amacıyla başvuran 16’sı kadın 60 hasta çalışmaya alındı. Yaş ortalaması 53,8 idi. Olguların değerlendirmesinde 39 olguda tüberkülin cilt testi (TCT) 5 mm ve üzerinde pozitif olarak değerlendirildi. Olguların 25’inde karaciğer nakli gerçekleşmişti. Bütün olgular Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı tarafından değerlendirilerek TCT pozitif olan olgulara izoniyazid profilaksisi önerildi. Tedavi önerilen olguların sadece 3 tanesinin ilacını kullandığı saptandı. Latent tüberküloz tedavisi başlanılması önerilen olguların sadece %8’inin tedavi aldığını saptadık. Latent tüberküloz tedavisi karaciğer nakli olan hastalarda TCT pozitifliği saptanması durumunda rehberler tarafından kuvvetle önerilmektedir. Olgularımızda bu çalışmayı yaparak uyum oranının çok düşük olduğunu saptadık. Düzenli takiplere gelen bu hastaların profilaksi tedavisini kullanmaları yönünde değerlendirilmesi gerekmektedir.Item KOAH ve overlap sendromlu hastalarda kardiyopulmoner egzersiz testinin değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-10-10) Cengiz, Arzu Ertem; Coşkun, Funda; Ursavaş, Ahmet; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı.Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) sistemik inflamasyon ile seyreden bir hastalıktır ve sistemik inflamasyon KOAH’ta morbidite ve mortalitenin ana nedenidir. OSAS ve KOAH birlikteliği yani Overlap Sendromu (OS) toplumda % 1 sıklığında görülmektedir. Bu iki hastalığın birlikteliğinde sistemik inflamasyon şiddeti daha da artmaktadır. Bu nedenle de OS’lı hastalarda morbidite ve mortalite daha fazla oranda görülmektedir. Bu çalışmanın amacı KOAH ve OS’li hastalarda kardiyopulmoner egzersiz testleri arasında anlamlı farklılık olup olmadığını saptamaktı. Çalışmamızda 18 hastaya Kardiyopulmoner Egzersiz Testi (KPET) yapılmıştır. Test yapılan hastaların 12’si KOAH’lı ve 6’sı OS’lu idi. Çalışmaya alınan hastalara Vmax Encore, USA cihazı kullanılarak semptom sınırlı incremental KPET uygulandı. KPET sonucu maksimum oksijen tüketimi (VO2max ml/kg/min) KOAH’lı grupta 15,5 ±6,4, OS’lı grupta 12,4±6 saptandı. Bu açıdan anlamlı fark yoktu (P>0,05). Karbondioksit üretimi (VCO2 L/min) açısıdan da iki grup arasında anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Maksimum iş kapasitesi (work-watt) KOAH’lı grupta 59,2±29, OS’lı grupta 45,8±19 saptadı. Bu değerler arasında da anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Hastaların maksimum kalp hızı dakikada KOAH’lı grupta 120±21, OS’lı grupta 116±18 olarak saptandı. Oksijen pulse değeri (ml/atım) ve maksimum kalp hızı açısından İki grup karşılaştırmasında anlamlı fark yoktu (p>0,05) .Maksimum ventilasyon oranı (VEmax-L/dk) KOAH’lı grupta 43±13, OS’lı grupta 36,6±9,2 olarak saptadı. İki grup arasında anlamı fark saptanmadı (p>0,05). Endtidal CO2 değeri ve Endtidal O2 değeri açısında KOAH’lı ve OS’lı grup karşılaştırıldığında anlamlı fark saptanmadı (p >0,05) . Solunum katsayısı yani RQ oranı KOAH’lı grupta 1,1 ±0,4 iken OS’lı grupta 1,1±0,4 saptandı. İki grupta anlamlı fark yoktu. Anaerobik treeshot (AT) değeri KOAH’lı ve OS’lı grupta benzerdi. Bu değerler arasında da istatistiksel anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Sonuç olarak değerlendirildiğinde KOAH ve OS’lu hastalarda KPET değerlerini normal popülasyona göre düşük saptamakla birlikte iki hastalık arasında anlamlı farklılık saptamadık.Item Obstruktif uyku apne sendromlu hastalarda fibrinojen düzeylerinin değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-11-27) Demirdöğen, Ezgi; Ursavaş, Ahmet; Karadağ, Mehmet; Coşkun, Funda; Edigen, Dane; Uzaslan, Esra; Ege, Ercüment; Gözü, Oktay; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı.Obstrüktif uyku apne sendromu (OUAS) hastalarında vasküler hastalık riski artmıştır. Bu hastalarda kardiyovasküler hastalık gelişimine ait kesin mekanizma bilinmemektedir. Fibrinojen normal plazmanın ana bileşenidir. Akut faz reaktanı olan fibrinojen düzeyleri inflamatuar yanıtın bir parçası olarak yükselmektedir. Fibrinojenin koroner arter hastalığı ve inme için bağımsız risk faktörü olduğu gösterilmiştir. Çalışmamızda yeni orta/ağır OUAS tanısı almış hastalarda ve non-apneik olgularda plazma fibrinojen düzeylerini karşılaştırmayı ve polisomnografi (PSG) parametreleri ile ilişkisini değerlendirmeyi amaçladık. Tüm gece PSG sonrası yeni tanı almış 50 orta ve ağır OUAS olgusu ile 33 nonapneik kontrol olgu çalışmaya dahil edilmiştir. uyku çalışmasının ardından sabah 8.00-9.00 saatleri arasında kan örnekleri alınarak plazma fibrinojen düzeyleri Clauss metodu ile ölçülmüştür. Her iki grup arasında yaş, cinsiyet, sigara alışkanlığı açısından fark saptanmadı. Plazma fibrinojen düzeyleri OUAS grubunda (4.2 ± 0.14 g/L) kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0.028). Plazma fibrinojen düzeyleri; Epworth uykululuk skalası (ESS) skoru (r=0.301, p=0.006), yaş (r=0.327, p=0.003), beden kitle indeksi (BKİ) (r=0.388, p<0.001), ortalama oksijen desaturasyonu (r=0.258, p=0.019), oksijen desaturasyon indeksi (r=0.281, p=0.010), oksijen satürasyonunun % 90’ın altında kalma süresi (r=0.248, p=0.024) ve arousal indeksi (r=0.220, p=0.046) ile pozitif korele idi. Plazma fibrinojen düzeyleri ile uykudaki oksijen saturasyonu arasında (r= -0.254, p=0.029) negatif korelasyon mevcuttu. Çoklu doğrusal regresyon analiz ile EUS skoru ve BKİ’nin, AHİ’den bağımsız olarak, fibrinojen düzeyleri ile ilişkili değişkenler olduğu saptanmıştır. Sonuçta plazma fibrinojen düzeyleri ile ESS ve BKİ’nin ilişkili olduğu bulunmuştur. Fibrinojen düzeyleri ve nokturnal desaturasyon arasındaki ilişki, hipoksi inflamasyon ilişkisini desteklemektedir. Yüksek fibrinojen düzeylerinin OUAS’lı hastalarda vasküler hastalık gelişimi için önemli bir faktör olabileceği sonucuna varılmıştır.