Browsing by Author "Şentürk, Tunay"
Now showing 1 - 20 of 51
- Results Per Page
- Sort Options
Item 12.201 Hastanın koroner risk faktörleri ve koroner anjiografi sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 2014-12-18) Günay, Şeyda; Serdar, Osman Akın; Özyılmaz, Sinem Özbay; Dereli, Seçkin; Aydınlar, Ali; Güllülü, Sümeyye; Yeşilbursa, Dilek; Baran, İbrahim; Özdemir, Bülent; Kaderli, Aysel Aydın; Şentürk, Tunay; Sağ, Saim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Giriş: Koroner arter hastalığı (KAH) Türkiye’de önemli bir sağlık problemi olup erişkin ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Çalışmamızın amacı merkezimizde koroner anjiyografi ile değerlendirilmiş olgularda koroner risk faktörlerinin prevalansını belirlemek, risk faktörleri ile KAH yaygınlığı ve topografik olarak damar tutulumu arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Metod: Bu çalışmaya 1993 ve 2012 yılları arasında elektif şartlarda koroner anjiyografisi yapılmış 12.201 hasta alındı. Retrospektif olarak hastaların dosyaları incelenerek anjiyografi sonuçları ve risk faktörleri saptandı. Risk faktörlerinin KAH yaygınlığı (non-kritik, 1 damar, 2 damar, ≥3 damar hastalığı) ve kritik koroner lezyon yerleşim yeriyle ilişkisi araştırıldı. Bulgular: Çalışmaya 8085 erkek, 4116 kadın hasta alındı. KAH yaygınlığı 80 yaş altında erkeklerde daha fazla iken ≥80 yaş grubunda cinsiyetler arasında anlamlı bir fark saptanmadı. ≥3 damar tutulumu diyabetik hastalarda daha fazla iken, hipertansiyon ve hiperlipidemi KAH yaygınlığı ile ilişkisizdi. ≥80 yaş grubunda kritik koroner yerleşimi açısından cinsiyetler arası anlamlı fark saptanmazken, 80 yaş altında kritik koroner lezyon yerleşimi tüm koronerlerde kadınlara göre erkeklerde daha fazlaydı. Sonuç: Türk hastalarda KAH riskini doğru değerlendirmek için kullanılan skorlama sistemlerinde yaş ve cinsiyetten bağımsız olarak diyabet varlığı diğer risk faktörlerine göre daha ağırlıklı bir değere sahip olmalıdır.Publication Acute effect of hemodialysis on arterial elasticity(TÜBİTAK, 2015-01-01) Sağ, Saim; Yeşilbursa, Dilek; Yıldız, Abdülmecit; Dilek, Kamil; Şentürk, Tunay; Serdar, Osman Akın; Aydınlar, Ali; Sağ, Saim; YEŞİLBURSA, DİLEK; YILDIZ, ABDULMECİT; DİLEK, KAMİL; ŞENTÜRK, TUNAY; SERDAR, OSMAN AKIN; AYDINLAR, ALİ; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nefroloji Anabilim Dalı.; 0000-0003-1744-8883; 0000-0001-8404-8252; AAW-9185-2020; C-1517-2017; AAF-5116-2019; AAI-6632-2021; EHA-0046-2022; HIG-9032-2022; EUF-5229-2022Background/aim: Reduced arterial elasticity is an independent predictor of cardiovascular mortality in patients with end-stage renal disease (ESRD). Hemodialysis (HD) treatment per se can bring additional risk factors for vascular disease. Our study was designed to determine whether a single hemodialysis session leads to an acute alteration in parameters of arterial elasticity in ESRD.Materials and methods: In this study, 58 patients undergoing chronic hemodialysis and 29 healthy controls were enrolled. Large artery elasticity index (LAEI) and the small artery elasticity index (SAEI) were measured by applanation tonometry. The acute effect of a hemodialysis session on arterial elasticity indices was assessed by comparison of prehemodialysis and posthemodialysis determinations.Results: At baseline, LAEI did not differ significantly in patients compared with controls. In contrast, the SAEI was significantly lower in patients (4.1 +/- 2.6 mL/mmHg x 100) than in healthy individuals (8.9 +/- 3.4 mL/mmHg x 100, P < 0.05). In patients with ESRD, no significant changes in LAEI was observed after HD, but SAEI deteriorated significantly (from 4.1 +/- 2.6 mL/mmHg x 100 to 3.4 +/- 2.3, P < 0.05).Conclusion: We conclude that ESRD patients face a significant reduction in SAEI, which is exacerbated by a dialysis procedure.Item Acute myocardial infarction associated with use of herbal medication(Springer Heidelberg, 2008-10) Şentürk, Tunay; Baran, İbrahim; Özdabakoğlu, Osman; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; C-1517-2017; 8342098300; 25221805700; 35572557400Item Akut koroner sendromlu ve kararlı angina pektorisli hastalarda serum rage ve s100b düzeyleri, koroner arter hastalığı şiddeti ile ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 2018) Öztürk, Alper; Şentürk, Tunay; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Koroner arter hastalığı (KAH) karşımıza, kararlı (stabil) angina pektoris (SAP) ve akut koroner sendrom (AKS) şeklinde çıkabilmektedir. AKS terimi; kararsız angina pektoristen (USAP), ST elevasyonsuz miyokard infarktüsü (NSTEMİ) ve ST elevasyonlu miyokard infarktüsüne (STEMİ) kadar değişen klinik sendromları kapsamaktadır. İleri glikasyon ürünleri (AGEs) hücre yüzeyinde ileri glikasyon ürünleri reseptörü (RAGE) ile etkileşimi sonucunda hücre fonksiyonlarında etkilenmeler, gen ekspresyondaki değişikler, oksidatif stres, kronik inflamasyon, azalmış apopitozis, hücre göçü ve proliferasyonu gibi yanıtlar ortaya çıkmaktadır. Bu yolakların aterosekleroz, kalp yetmezliği, malignite ve diyabetik komplikasyonlarda temel bir rol oynadığı kabul edilmektedir. RAGE'nin kanda çözünür formu (sRAGE) çözünür AGE'lere bağlanan yalancı bir reseptör olarak görev yapmaktadır ve AGE-RAGE etkileşimini engelleyerek hastalıklara karşı koruyucu rolünün olduğu düşünülmektedir. S100B proteininin Ca+² reseptör proteini olarak fonksiyon gördüğü, hücre yapısı, büyüme, enerji metabolizması ve hücre içi iletişim gibi çeşitli süreçleri düzenlediği düşünülmektedir. Çalışmamızın birincil amacı stabil koroner arter hastalığı, AKS hastaları ve sağlıklı kontrol grubu arasında sRAGE ve S100B düzeyleri arasında tanı koymaya yardımcı bir farklılık varlığının araştırılması, sRAGE ve S100B düzeylerini etkileyen parametrelerin değerlendirilmesidir. Çalışmamızın ikincil amacı ise AKS hastalarında sRAGE ve S100B seviyelerinin başvuru anı, 6. saat ve 12. saat ölçümlerinin kendi aralarında ve troponin düzeyi ile karşılaştırılması, tanısal süreçte başarılarının karşılaştırılmasıdır. Çalışmamıza 147'si erkek 85'i kadın olmak üzere 232 olgu dahil edildi. Olguların 36'sı (%15,5) sağlıklı kontrol, 70'i (%30,2) stabil koroner arter hastalığı ve 126'sı (%54,3) AKS grubuna dahildi. S100B kitindeki teknik sorun nedeni ile S100B değerlendirilmesi yapılamadı, sRAGE ölçümleri değerlendirmeye alındı. Kontrol grubu, stabil koroner arter hastaları ve AKS hastalarının başvuru anı ölçümleri arasında yapılan karşılaştırmada sRAGE düzeyi açısından farklılık saptanmadı (p=0,93). sRAGE düzeyi tüm koroner arter hastaları ve sağlıklı kontrol grubu arasında karşılaştırıldığında da istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı (p=0,77). Başvuru sırasındaki sRAGE düzeyi troponin ve yaş ile bağımsız olarak ilişkili, sRAGE 12. saat düzeyi ise kreatinin ile bağımsız ilişkili saptandı. sRAGE düzeyi, AKS hastalarında süre ilerledikçe düşüş eğiliminde olmakla birlikte bu düşüş eğilimi istatistiksel anlamlılığa ulaşmadı (p=0,062). Başvuru anındaki sRAGE düzeyi ile 12. saat ölçümleri arasında istatistiksel anlamlı farklılık saptandı (p=0,03). Kadın popülasyonda tüm KAH olan bireylerin sRAGE düzeyi, sağlıklı kontrol grubundan anlamlı olarak daha düşük izlendi (p=0,02). sRAGE biyobelirteçinin kadın popülasyonda hasta ve sağlıklı ayırımı yapılması için oluşturulan ROC analizinde eğri altında kalan alan %69,2 olarak hesaplanmış olup sRAGE için cut-off değer 315 pg/ml alındığında sensitivie, spesifite, negatif prediktif değer, pozitif prediktif değer ve doğruluk oranları sırasıyla %74,2, %57,1, %30,7, %89,6 ve %71,4 olarak hesaplanmıştır. Sonuç olarak çalışmamızda tüm popülasyonda AKS, stabil koroner arter hastalığı ve kontrol grubu arasında ayırım yapılması için sRAGE düzeyinin başarılı bir biyobelirteç olmadığı ancak kadın popülasyonda ve 50 yaş üzerinde sağlıklı ile hasta grupları arasında ayrım için kullanılabileceği gösterilmiştir. AKS seyirinde, özellikle hastane başvuru anı ile 12. saat ölçümü arasında anlamlı olmak üzere, düşüş eğiliminde olduğu saptanmıştır. Çeşitli çalışmalarda farklı sonuçların görüldüğü bu biyobelirteç için daha geniş popülasyonda ve uzun süreli takip içeren çalışmaların gerekliliği anlaşılmıştır.Item Akut ST Segment Elevasyonlu Miyokard İnfarktüsü Geçiren N-asetil sistein uygulanan hastalarda oksidatif stres ve QT dispersiyonu ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 2006-08-04) Şentürk, Tunay; Yeşilbursa, Dilek; Serdar, Osman Akın; Serdar, Zehra; Sağ, Saim; Yuvanç, Uğur; Cordan, Jale; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.Çalışmanın amacı, miyokard infarktüsünde ek tedavi olarak, N-asetil sisteinin (NAS) oksidatif stres, infarkt büyüklüğü ve QT dispersiyonu üzerine olan etkisinin değerlendirilmesidir. Akut miyokard infarktüsü (Mİ) geçiren hastalar, streptokinaz ile birlikte 24 saat süreyle intravenöz infüzyon şeklinde 15 gram N-asetil sistein alanlar (n=15) ve almayanlar (n=15) şeklinde iki gruba ayrıldı. Oksidatif stresin değerlendirilmesi için kabulde, 4 saatte ve 24. saatte plazma malondialdehid (MDA) düzeyleri ölçüldü. Tüm hastaların başlangıçta, 4. ve 24. saatte 50 mm/sn ile 12 derivasyonlu elektrokardiyografileri çekilerek QT dispersiyonları ve “Bazett” formülü ile hıza göre düzeltilmiş QT dispersiyonları hesaplandı. Reperfüzyonun değerlendirilmesi için koroner anjiyografi yapıldı. Kabulde her iki grup arasında plazma MDA düzeyleri arasında farklılık yoktu. N-asetil sistein ile tedavi edilen hastalarda, plazma MDA düzeyleri azalırken, NAS ile tedavi edilmeyen hastalarda, plazma MDA düzeyleri 4. saat ve 24. saatte artış gösterdi (sırasıyla p=0.001 ve p=0.0001). 24. saatte NAS alan hastalarda, NAS almayan hastalara göre, QT dispersiyonu (p=0,04) ve hıza göre düzeltilmiş QT dispersiyonunun yüzde değişiminde (p=0.03) anlamlı olarak azalma izlendi. NAS tedavisi, iskemi reperfüzyon sırasında lipid peroksidasyonunu ve sonucunda QT dispersiyonunu anlamlı olarak azaltabilmektedirItem Aortic distensibility and coronary artery bypass graft patency(Bmc, 2009-03-26) Özdemir, Levent; Özdemir, Bülent; Biçer, Murat; Baran, İbrahim; Kaderli, Aysel Aydın; Şentürk, Tunay; Emül, Ali; Yetgin, Zeynel Abidin; Güllülü, Sümeyye; Aydınlar, Ali; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı.; 0000-0002-8974-8837; C-1517-2017; ABC-2231-2020; AAI-6632-2021; 7004168959; 6507770944; 35572557400; 7801322152; 8342098300; 23967725800; 26436271200; 57204660708; 6603131517Background: Aortic distensibility is an elasticity index of the aorta, and reflects aortic stiffness. Coronary artery disease has been found to be substantially associated with increased aortic stiffness. In this study we aimed to retrospectively analyze the association of angiographically determined aortic distensibility with the patency rates of coronary bypass grafts Methods: The study was conducted in the Cardiology department of the Applied Research Centre for Health of Uludag University. The coronary angiograms of 53 consecutive coronary bypass patients were analysed retrospectively. Aortic distensibility was calculated using the formula: 2 x (change in aortic diameter)/(diastolic aortic diameter) x (change in aortic pressure). The number of stenosed and patent bypass grafts and the patient characteristics like age, risk factors were noted. Results: There were 44 male (83%) and 9 female (17%) cases. Eighteen cases had only one saphenous vein grafting. The number of cases with two, three and four saphenous grafting were 18, 11 and 1; respectively. In the control angiograms the number of cases with one, two, three and four saphenous vein graft obstruction were 15 (31.3%), 7 (14.6%), 1 (2.1%) and 1 (2.1%) respectively. The aortic distensibility did not differ in cases with and without saphenous graft occlusion (p > 0.05). Also left internal mammary artery (LIMA) graft patency was not related to the distensibility of the aorta (p > 0.05). We also evaluated the data for cut-off values of 50 and 70 mmHg of pulse pressure and did not see any significant difference between the groups in terms of saphenous or LIMA grafts. Conclusion: In this study we failed to show association of angiographically determined aortic distensibility with coronary bypass graft patency in consecutive 53 patients with coronary artery bypass graft surgery (CABG).Item Ascaris-induced eosinophilic myocarditis presenting as acute ST elevation myocardial infarction and cardiogenic shock in a young woman(Lippincott Williams & Wilkins, 2012-03) Şentürk, Tunay; Özdemir, Bülent; Keçebaş, Mesut; Beşli, Feyzullah; Yeşilbursa, Dilek; Serdar, Osman Akın; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; AAF-5116-2019; C-1517-2017; 8342098300; 7004168959; 36198369900; 35767335000; 6603558686; 6507416315Item Association between paraoxonase 1 activity and severity of coronary artery disease in patients with acute coronary syndromes(Taylor & Francis, 2008-06) Şentürk, Tunay; Sarandöl, Emre; Güllülü, Sümeyye; Erdinç, Selda; Özdemir, Bülent; Baran, İbrahim; Aydınlar, Ali; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.; 0000-0002-2593-7196; 0000-0002-8974-8837; C-1517-2017; ABE-1716-2020; AAI-6632-2021; 8342098300; 55943324800; 57204660708; 24334883200; 7004168959; 35572557400; 6603131517Objective - We sought to investigate serum paraoxonase/arylesterase activities in patients with acute coronary syndromes (ACS) and their correlations with the severity and extent of coronary artery disease (CAD). Methods and results - Three groups of patients were investigated: 89 patients with ACS, 54 patients with normal coronary angiograms (no-CAD group), and 27 healthy comparison subjects. ACS patients were divided into three groups according to their clinical presentation: unstable angina pectoris (UAP Braunwald Ill-B, n = 31), non-ST elevation myocardial infarction (NSTEMI) (n = 27), and ST-elevation myocardial infarction (STEMI) (n = 31). Serum paraoxonase/arylesterase activities were measured spectrophotometrically. Angiographic CAD extent was expressed both by the number of vessels diseased and by the Gensini scoring system. Results showed that serum paraoxonase/ arylesterase activities and the paraoxonase/high density lipoprotein-cholesterol (HDL-C) ratio were significantly lower in the STEMI, NSTEMI, UAP groups than in no-CAD and control groups. Serum paraoxonase/arylesterase activities and paraoxonase/HDL-C ratio were reduced in patients with 2-vessel disease (VD) and 3-VD compared to the I-VD and no-CAD group (P<0.001). In patients with ACS, the Gensini score correlated inversely with serum paraoxonase (r = -0.419, P< 0.001), arylesterase (r = -0.492, P< 0.0001), and the paraoxonase/HDL-C ratio (r = -0.377, P< 0.001). Serum arylesterase (r = 0.161, P = 0.03) and paraoxonase (r = 0.135, P = 0.002) activities were positively correlated with HDL-C levels. Serum arylesterase activity (P< 0.0001), gender (P = 0.0037), diabetes mellitus (P = 0.005) and LDL-C levels (P = 0.03) were independent predictors of CAD presence. Conclusions - Serum paraoxonase/arylesterase activities are reduced in ACS patients and inversely correlated with the severity of CAD.Publication Association of epicardial adipose tissue thickness by echocardiography and heart rate recovery in metabolic syndrome(Elsevier, 2013-10-29) Böyük, Ferit; Özdemir, Bülent; Sağ, Saim; Şentürk, Tunay; Kaderli, Aysel Aydın; Güllülü, Sümeyye; Aydınlar, Ali; Böyük, Ferit; ÖZDEMİR, BÜLENT; Sağ, Saim; ŞENTÜRK, TUNAY; Kaderli, Aysel Aydın; GÜLLÜLÜ, NAZMİYE SÜMEYYE; AYDINLAR, ALİ; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Bölümü; C-1517-2017; AAI-6632-2021; AAW-9185-2020; JIX-2728-2023; JHE-3353-2023; CXL-7581-2022; JGR-6552-2023Item Association of microalbuminuria with presence and severity of coronary artery disease in non-diabetic cases(Springer, 2007-11) Aydın Kaderli, Aysel; Şentürk, Tunay; Özdemir, Bülent; Baran, İbrahim; Kazazoğlu Ali, Rıza; Ekicibaşı, Erkan; Aydınlar, Ali; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Item Atriyal fibrilasyon tedavisinde kriyobalon ve radyofrekans ablasyon ile pulmoner ven izolasyonu yöntemlerinin retrospektif olarak etkinlik ve güvenirliliğinin karşılaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023) Uluuysal, Ömer; Şentürk, Tunay; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; YokAtriyal fibrilasyon (AF), sık görülen ve birçok komplikasyonlara yol açabilen bir aritmi türüdür. Tedavisinde medikal yaklaşımlar yeterli olmazsa girişimsel yöntemler tercih edilmektedir. Bu da radyofrekans (RF) veya kriyobalon ablasyon ile pulmoner ven izolasyonu şeklinde olmaktadır. Bu yöntemlerle aritmi odakları belirli noktalara enerji verilerek tamamen izole edilmekte ve aritmiye yol açan reentri halkaları ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Biz bu çalışmada ablasyon tekniklerini güvenlik ve etkinlik açısından karşılaştırıp diğer klinik ve medikal faktörlerin de tedaviye etkisini araştırdık. Çalışmaya Ocak 2013-Aralık 2020 tarihleri arasında Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Hemodinami Laboratuvarında AF nedeniyle kriyobalon ve RF ablasyon yöntemleriyle pulmoner ven izolasyonu tedavi uygulanan 18 yaş üstü 205 hasta alınmış, kriterlere uygun 178 hasta analiz edilmiştir. Retrospektif, tek merkezli olma özelliğindeki çalışmamız için, hastaların verileri üniversite hastanesi bilgisayar sisteminden ve e-nabız sisteminden alınmıştır. Hastaların elektrokardiyografi (EKG) kayıtları, ekokardiyografik ölçümleri, demografik özellikleri, komorbid hastalıkları, işlemler öncesinde ve sonrasında aldıkları medikal tedaviler, kan parametreleri ayrıntılı olarak incelenmiş, tüm bu faktörlerin AF nüksüne ve komplikasyonlara etkisi araştırılmıştır. Komplikasyonlar hemorajik, tromboembolik ve perioperatif olarak ayrılmıştır. İşleme alınan hastaların 114 (%64)’üne kriyobalon, 64 (%36)’üne de RF yöntemi uygulandı. RF grubunda 39 (%21,9) hastaya Navistar Smarttouch kateteri, 25 (%14,1) hastaya da Thermocool Smarttouch bidirectional ablasyon kateteri kullanıldı. Kriyobalon grubunda AF nüksü görülen hasta oranı %36,8 iken RF grubunda bu oran %37,5 olarak bulundu. Komplikasyon oranlarına bakıldığında kriyobalon ve RF gruplarında sırasıyla tromboembolik komplikasyon oranları %7,9 ve %0, hemorajik komplikasyon oranları majör kanama için %0,0 ve %3,1, klinik olarak anlamlı majör olmayan (CRNM) için %5,3 ve %6,3, minör kanama için %8,8 ve %4,7, perioperatif komplikasyon oranları %8,8 ve %4,7 olarak belirlendi. Sonuç olarak kriyobalon ve RF ablasyon yöntemleri arasında AF nüksü veya komplikasyonlar açısından anlamlı bir farka rastlanmadı. Bu açıdan çalışmamızda literatürle uyumlu sonuçlar alındı. Komorbid faktörlerden sigara ve hipotiroidinin AF nüksünü tüm yöntemlerde arttırdığı görüldü.Item Capecitabine-induced cardiotoxicity mimicking myocardial infarction(Bohn Stafleu van Loghum, 2009-08) Şentürk, Tunay; Kanat, Özkan; Evrensel, Türkkan; Aydınlar, Ali; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Tıbbi Onkoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-8974-8837; C-1517-2017; AAI-6632-2021; 8342098300; 55881548500; 6603942124; 6603131517Capecitabine, a fluoropyrimidine derivative, is an orally administered drug that delivers 5-fluorouracil (5-FU) selectively to the tumour. The drug has demonstrated activity in metastatic colorectal cancer. We describe a male patient receiving capecitabine therapy with typical chest pain and electrocardiographic changes consistent with ST-segment elevation myocardial infarction. Capecitabine-induced cardiotoxicity may develop in patients who have had a previous episode of 5-FU-induced cardiotoxicity. Capecitabine-induced cardiotoxicity is a rare condition that may lead to diagnostic and therapeutic dilemmas.Item Cardiac metastasis in a laryngeal carcinoma and associated electrocardiographic changes(Sage Publications, 2006-10) Güllülü, Sümeyye; Özdemir, Bülent; Şentürk, Tunay; Baran, İbrahim; Cordan, Jale; Filiz, Gülaydan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.; C-1517-2017; 57204660708; 7004168959; 8342098300; 35572557400; 6602518666; 6602693514In patients with cancer, metastases to the heart are rare and usually difficult to diagnose unless they cause symptoms. Cardiac metastasis of laryngeal carcinoma is also rarely reported in the literature. This report deals with a 63-year-old male patient with carcinoma of the larynx that involved the heart. The patient presented with chest pain, and the electrocardiogram revealed new ST segment elevation in the precordial leads. The cardiac markers were negative, and the electrocardiogram showed no changes during the course in the cardiology clinic. Although the patient was stable, he had massive hemorrhage at his tracheotomy site and died on the sixth day of hospitalization. A necropsy of the myocardium showed metastasis of squamous cell carcinoma to the heart. We conclude that the electrocardiographic changes in cancer patients during the course of the disease may provide a clue for detection of cardiac involvement. Heart metastasis in cancer patients is rare. When this rare events occurs, diagnoses are usually based on postmortem examinations. However, electrocardiographic changes may serve as a clue for detection of involvement of the myocardium. Here we present a male patient, aged 63 years, with laryngeal carcinoma with heart metastasis, a rare condition reported 3 decades ago by Harrer et al.Item Cardiac pauses in competitive athletes: A systematic review examining the basis of current practice recommendations(Oxford University Press, 2015-10-14) Puppala, Krishna; Krishnan, Balaji; Sakaguchi, Scott; Chen, Lin Y.; Karim, Rehan; Dickinson, Oana; Benditt, David G.; Şentürk, Tunay; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; C-1517-2017; 8342098300Aims It is generally recommended that individuals aspiring to competitive sports should undergo pre-participation cardiovascular assessment, particularly including arrhythmia risk evaluation. In regard to bradyarrhythmias, the 36th Bethesda Conference suggested that asymptomatic cardiac pauses <= 3 s are 'probably of no significance', whereas longer 'symptomatic' pauses may be abnormal. This study focused on assessing the evidence for the '3 s' threshold. Methods A systematic literature search was undertaken including Embase (1980-) and Ovid Medline (1950-). The following MeSH terms were used in the database searches: Cardiac. mp & pause. mp. Additionally, pertinent publications found by review of citation lists of identified publications were examined. Individuals with reversible causes of bradyarrhythmia (e.g. drugs) were excluded. Results The study population comprised 194 individuals with cardiac pauses of 1.35-30 s. In 120 athletes, specific records for pause durations were provided, but it was not always clear whether pauses occurred at rest. Among these 120 athletes, 106 had pauses <= 3 s, of whom 92 were asymptomatic and 14 were symptomatic. Fourteen athletes had pauses >3 s, of whom nine were asymptomatic and five were symptomatic. There were no deaths during follow-up (7.46 +/- 5.1 years). With respect to symptoms, the <= 3 s threshold had a low-positive predictive value (35.7%) and low sensitivity (26.3%), but good negative predictive value (86.7%) and specificity (91%). Conclusion While the evidence is not incontrovertible, the 3 s pause threshold does not adequately discriminate between potentially asymptomatic and symptomatic competitive athletes, and alone should not be used to exclude potential competitors.Item Continuous positive airway pressure therapy improves arterial elasticity in patients with obstructive sleep apnea(W B Saunders CO, 2010-10) Eryılmaz, Salih; Aydınlar, Ali; Şentürk, Tunay; Ursavaş, Ahmet; Aydın, Aysel Kaderli; Özdemir, Bülent; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı; 0000-0002-8974-8837; AAI-3169-2021; AAI-6632-2021; C-1517-2017; 37037269800; 6603131517; 8342098300; 8329319900; 36460564300; 7004168959Background: Reduced arterial elasticity is an important mediator of accelerated atherogenesis and consequent increased cardiovascular morbidity in obstructive sleep apnea (OSA). The aim of our study was to investigate whether continuous positive airway pressure (CPAP) therapy may improve arterial elasticity in subjects with OSA. Methods: In 44 subjects with OSA, we measured arterial elasticity by applanation tonometry before and after 6 months of treatment with CPAP. Nine OSA+ subjects withdrew from the study. Results: The 35 patients with OSA who completed the 6-month CPAP treatment showed a marked reduction in both the large artery (LAEI, P = 0.001) and small artery (SAEI, P = 0.009) elasticity indices, independent of potential confounders. In OSA+ subjects who withdrew from the study, SAEI and LAEI did not change significantly over time. Conclusions: Six months of CPAP therapy improves arterial elasticity in subjects with OSA.Publication Coronary risk factors and coronary angiography results of 12.201 patients(Elsevier, 2015-07-01) Günay, Şeyda; Serdar, Osman Akın; Özyılmaz, Sinem; Dereli, Seçkin; Aydınlar, Ali; Baran, İbrahim; Özdemir, Burhan; Yeşilbursa, Dilek; Güllülü, Sumeyye; Kaderli, Aysel Aydın; Şentürk, Tunay; GÜNAY POLATKAN, ŞEYDA; SERDAR, OSMAN AKIN; Özyılmaz, Sinem; Dereli, Seçkin; AYDINLAR, ALİ; Baran, İbrahim; Özdemir, Burhan; YEŞİLBURSA, DİLEK; GÜLLÜLÜ, NAZMİYE SÜMEYYE; Kaderli, Aysel Aydın; ŞENTÜRK, TUNAY; Uludağ Üniversitesi; 0000-0003-1744-8883; 0000-0003-0090-3835; 0000-0002-8974-8837; 0000-0003-4829-8400; 0000-0003-0012-345X; AAI-5350-2021; AAI-6632-2021; AAG-8709-2020; AAB-5861-2021; AAJ-3962-2020; C-1517-2017; AAF-5116-2019; CDA-1396-2022; FRF-3343-2022Publication Dislodgement of a sirolimus-eluting stent in the circumflex artery and its successful deployment with a small-balloon technique(Turkish Soc Cardiology, 2011-07-01) Şentürk, Tunay; YEŞİLBURSA, DİLEK; ŞENTÜRK, TUNAY; ÖZDEMİR, BÜLENT; Özdemir, Bülent; Serdar, Osman Akın; SERDAR, OSMAN AKIN; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0003-1744-8883; AAF-5116-2019; C-1517-2017Coronary stent dislodgement or embolization before deployment is a rare but serious complication in interventional cardiology. A 60-year-old male presented with unstable angina five years after coronary artery bypass surgery. There was a stenosis (70%) in the obtuse marginal branch of the circumflex artery. During percutaneous coronary intervention, a sirolimus-eluting stent was stripped from its balloon mainly because of significant proximal angulation and incarcerated within the proximal circumflex artery. A smaller balloon dilatation catheter was advanced and pushed through the inside of the slipped stent. Using this technique, the stent could be advanced into the lesion and was successfully deployed. To our knowledge, this is the first case report on sirolimus-eluting stent dislodgement.Item Effect of percutaneous transluminal coronary angioplasty on QT dispersion and heart rate variability parameters(Clinics Cardive Publ Pty, 2009) Aydınlar, Ali; Şentürk, Tunay; Özdemir, Bülent; Kaderli, Aysel Aydın; Aydın, Özlem; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-8974-8837; AAI-6632-2021; C-1517-2017; 6603131517; 8342098300; 7004168959; 7801322152; 57197050271Background: The aim of the study was to analyse parameters reflecting the sympathovagal control of ventricular depolarisation and repolarisation [heart rate variability (HRV) and QT interval dispersion (QTd)] in patients undergoing elective percutaneous transluminal coronary angioplasty (PTCA), and determine whether HRV correlates with QT dispersion parameters. Methods: The study consisted of 26 consecutive patients (16 men, 10 women) with single-vessel coronary artery disease (CAD) who underwent elective coronary angioplasty. HRV analyses of all subjects were obtained with the time-and frequency-domain methods. For frequency-domain analysis, low-frequency HRV (LF), high-frequency HRV (HF) and the LF: HF ratio were measured. For time-domain analysis, standard deviations of the normal-to-normal QRS intervals (SDNN) and square roots of the mean squared differences of successive N-N intervals (rMSSD) were obtained. QT intervals were also corrected for heart rate using the Bazett's formula, and the corrected QT interval dispersion (QTcd) was then calculated. All measurements (HRV parameters and QTcd) were made before and immediately after PTCA. Results: QTcd was significantly decreased after PTCA (52.2 +/- 3.5 vs 42 +/- 3.9 ms). SDNN (94.1 +/- 22 vs 123.9 +/- 35.2 ms), rMSSD (43.7 +/- 20.1 vs 73.4 +/- 14.5 ms) and HF (51.1 +/- 48.8 vs 64.2 +/- 28.6 ms(2)) were significantly higher after PTCA, whereas LF (142 +/- 41.5 vs 157.2 +/- 25.9 ms(2)) and the ratio of LF: HF (3.3 +/- 1.9 vs 2.1 +/- 1.2) were significantly decreased after PTCA. We observed a significant negative correlation after PTCA between QTcd and LF (r = -0.87, p = 0.01) and between QTcd and the ratio of LF: HF (r = -056, p < 0.05). Conclusion: Among the patients with CAD undergoing PTCA, QTcd significantly decreased after PTCA, and negatively correlated with LF, the parameter reflecting the sympathetic system.Item Effective inhibition of cardiomyocyte apoptosis through the combination of trimetazidine and N-acetylcysteine in a rat model of myocardial ischemia and reperfusion injury(Elsevier, 2014-12) Şentürk, Tunay; Çavun, Sinan; Avcı, Berrin; Yermezler, Aysun; Serdar, Zehra; Savcı, Vahide; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı.; ABE-6685-2020; AAC-9702-2019; C-1517-2017; 8342098300; 6507468595; 6603017388; 55938747300; 57222002284; 6603687024Objective: Apoptosis is the early and predominant form of cell death in infarcted myocardia. The aim of the study was to investigate the effects of trimetazidine (TMZ) and N-acetylcysteine (NAC), used alone or in combination, on oxidative stress, infarct size, and ischemia-reperfusion (IR)-induced cardiomyocyte apoptosis in a rat model of myocardial IR. Methods and results: Myocardial IR was established by ligating an area under the left main coronary artery for 30 min followed by 3 h of reperfusion. Saline (1 ml/kg), NAC (50, 150 mg/kg), or TMZ (3, 5 mg/kg) was intravenously injected during the middle of the ischemic period. At the end of the reperfusion, blood samples were collected from the animals to measure serum M30 and M65 levels, which are markers of cell death, the S100b level, which is a marker of inflammation, and the malondialdehyde (MDA) level, which is a marker of oxidative stress. The infarct size was evaluated as the ratio of the infarct area to the risk area. Apoptotic activation was assessed by caspase-3 immunostaining and a TUNEL assay. TMZ and NAC, either alone or in combination, significantly reduced serum MDA levels, infarct area and apoptotic activity compared to those observed in saline group. Interestingly, the infarct area was more smaller in TMZ (3 and 5 mg/kg) injected groups (9.72 +/- 1.3% and 9.96 +/- 2.3%) than those observed in NAC (50 and 150 mg/kg) (16.1 +/- 2.5% and 19.1 +/- 2.14%) or TMZ (5 mg/kg)- NAC (150 mg/kg) combination groups (16.9 +/- 1.6%). However, the apoptotic activity was reduced more significantly in the combination of TMZ (5 mg/kg)-NAC (50 mg/kg) compared to TMZ-only group. Neither TMZ or NAC treatments nor the combination of the drugs significantly affected serum M30, M65 and S100B levels. Conclusion: Intravenous NAC and TMZ administration decreased oxidative stress, infarct area and apoptotic activity in a rat model of IR. Although the combination treatment was more effective in reducing the apoptotic activity than either treatment groups alone, TMZ treatment was more successful in reducing the infarct area than NAC or combination treatments. Present results suggest that, in addition to mechanical attempts to secure myocardial reperfusion, the use of TMZ and NAC may help to reduce IR injury.Item Effects of carvedilol on left ventricular functions and 24-hour blood pressure profile of dipper and non-dipper hypertensive patients(Springer, 2007-11) Şentürk, Tunay; Kaderli, Aysel Aydın; Özdabakoğlu, Osman; Özdemir, Bülent; Baran, İbrahim; Güllülü, Sümeyye; Yeşilbursa, Dilek; Aydınlar, Ali; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-8974-8837; AAI-6632-2021; C-1517-2017
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »