Browsing by Author "Altun, Oktay"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Conparision of prostaglandin analogues for cervical ripening at term pregnancies(Galenos Yayincilik, 2009-03-01) ÖZERKAN, KEMAL; Alyamaç, Funda Akpınar; Özerkan, Kemal; Altun, Oktay; Esmer, Ahmet; Arslan, Emel; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.; K-2269-2016; AAH-9791-2021Objective: Our aim that compare the efficacy and safety of vaginal misoprostol with vaginal dinoprostone in term labor induction and cervical ripening.Material and method: The patients included in the study had medical or obstetric indication for induction of labor, had reached a gestational age of at least 37 weeks, had unfavourable bishop score and 61 alive singleton pregnancies in cephalic presentation. 50 proportional to g misoprostol, at every 4 hours, maximum 4 doses were applied to one group and; 0.5 mg dinoprostone, at every 12 hours, maximum 2 doses were applied to the other group. The data were analyzed statistically by Chi square test and Fisher's exact test when applicable.Results: Intervals from application of initial dose to delivery time were 13 +/- 1,51 hours and 13,8 +/- 1,75 hours for the dinoprostone and misoprostol groups, respectively (p= 0.724). More women in dinoprostone group were given birth vaginally within 24 hours, but this was not statistically significant(% 74.1 vs % 57.1, p=0.187). Induction agent dose, oxytocin augmentation requirement, mode of deliveries and neonatal outcomes were not significantly different between two groups.Conclusion: Vaginal misoprostol has similar efficacy and safety as vaginal dinoprostone. One may be an alternative to the other in cervical ripening and labor induction. Misopristol, due to cost effectiveness can be prefered.Publication Evulation of rh d alloimmunized pregnancies treated with intrauterine transfusions and perinatal outcomes(Galenos Yayincilik, 2009-09-01) Kimya, Yalçın; Bülbül, Mehmet; Cengiz, Candan; Altun, Oktay; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.; 0000-0001-5695-2586; A-6588-2019Objective: To analyze a data of Rh D alloimmunized pregnancies and perinatal outcomes due to fetal anemia and managed with intrauterine transfusions.Material and methods: Between 1994 to 2005 years, 119 inrauterine transfusions performed for 31 pregnant Rh alloimmunized women. Files data retrospectively in a department of obstetrics and gynecology were analyzed.Results: Totally 31 RhD immunized pregnant women with complicated fetal anemia were made 119 intrauterine transfusions. 13 fetuses were hydropic. While in 9/13(69,2%) of these hydropic fetuses the condition resolved, it persisted in 4/13(30,8%). The fetal survival was 16/18(88,9%) for nonhydropic, 9/9(100%) for the resolving hydropic, and 2/4(50%) for the persistently hydropic fetuses.Conclusion: Fetal anemia due to RhD alloimmunization can manage with intrauterine transfusions until the end of the 35th week of gestation with a good perinatal outcome.Item Preeklamside plazma homosistein ve paraoksonaz düzeylerinin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2009) Altun, Oktay; Kimya, Yalçın; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.Plazma paraoksonaz düzeyinde azalma ve hiperhomosisteinemi ile ilişkili olan endotelyal disfonksiyon, preeklampsinin temel unsurudur. Çalışmamızın amacı ağır preeklamptik gebelerde plazma homosistein ve paraoksonaz düzeylerini saptamak, homosistein ile paraoksonaz arasındaki ilişkiyi araştırmaktır.Mayıs 2007 ile Mayıs 2008 tarihleri arasında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum polikliniğine başvuran, 26. gebelik haftasından büyük, eylemde olmayan 30 ağır preeklamptik ve 30 sağlıklı gebe çalışmaya dahil edilmiştir. Periferk venöz kanlar her hangi bir ilaç verimeden önce alındı. Gruplar demografik değişkenler, kan basıncı, doğum şekli, fetal doğum ağırlığı, apgar skoru, hematolojik değerler, biyokimyasal değerler, plazma homosistein ve paraoksonaz düzeyleri açısından karşılaştırıldı. İstatistiksel değerlendirmelerde oranların karşılaştırılmasında ki-kare, grup ortalamalarının karşılaştırılmasında t-testi ve Mann-Whitney U testi kullanıldı. Homosistein ve paraoksonaz değerleri için ROC analizinde sensitivite ve spesifitesi anlamlı olan eşik değer noktaları bulundu.Çalışmaya dahil olan ağır preeklamptik ve kontrol grubundaki gebelerin demografik verileri arasında fark yoktu (p> 0.05). Ağır preeklamptik gebelerin ortalama plazma homosistein düzeyi (12,7 ± 3,703 ?mol/L ) kontrol grubundan (5,8140 ± 1,250 ?mol/L) istatistiksel anlamlı olarak yüksekti (p<0,001). ROC analizine göre homosistein ağır preeklampsiyi %98,8 doğrulukla tanımlayabiliyordu. Eşik değeri 7,23 ?mol/L olarak kabul edildiğinde, homosisteinin ağır preeklampsiyi tanımlamaktaki sensitivitesi %100, spesifisitesi %86,7 olarak belirlendi. Ağır preeklamptik gebelerin ortalama paraoksonaz düzeyi (183,31 ± 16,79 U/L) kontrol grubundan (428,59 ± 66,51 U/L) istatistiksel anlamlı olarak düşüktü. (p<0,001) ROC analizine göre paraoksonaz ağır preeklampsiyi %79,1 doğrulukla tanımlayabiliyordu. Eşik değeri 273,4 U/L olarak kabul edildiğinde, bu değerin altında, paraoksonaz ağır preeklampsiyi tanımlamaktaki sensitivitesi %90, spesifisitesi %60 olarak belirlendi. Homosistein düzeyi ile paraoksonaz düzeyi (r= -0,371; p=0,004) arasında negatif yönde bir korelasyon belirlendi.Preeklampsinin etyolojisinde, yüksek plazma homosistein düzeyi ile düşük plazma paraoksonaz düzeyi rol oynuyor olabilir. Preeklampsi etyopatogenezini anlayabilmek için geniş serilerle yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır.Item Spontan preterm doğumun öngörülmesinde serviks uzunluğunun longitudinal takibi(Uludağ Üniversitesi, 2009-06-21) Tanrıkulu, İsmail; Özerkan, Kemal; Develioğlu, Haldun Osman; Altun, Oktay; Kıran, Beray; Aydın, Gerçek; Arslan, Emel; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.Amaç: Preterm doğum açısından düşük risk grubunda bulunan gebelerde gebelik boyunca takip edilecek servikal uzunluk ölçümlerinin spontan preterm doğumun öngörülmesinde yerini araştırmak Gereç ve Yöntem: Şubat 2004 – Eylül 2006 tarihleri arasında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniğine başvuran, preterm doğum açısından düşük riskli 57 gebe 13-36. gebelik haftaları arasında servikal uzunluk değişiklikleri açısından iki haftalık aralıklarla transvajinal ultrasonografi ile takip edildi. Saptanan hunileşme varlığı ayrıca not edildi. Servikal uzunlukları 30 mm’nin altında olan hastalar iki gruba randomize edilerek bir gruba profilaktik tokoliz amaçlı nifedipin uygulandı. Bulgular: Çalışma kapsamındaki gebelerin %89.5’i 37. gebelik haftasının üzerinde, %10.5’i preterm doğum yaptı. 13-36. gebelik haftaları arasında 2 haftalık aralıklarla ölçülen serviks uzunluğu haftalar boyunca tüm gebelerde anlamlı olarak azalma göstermekle beraber (p<0.001), bu azalma preterm doğum yapan gebelerde termde doğum yapanlardan farklı değildi (p=0.79). Serviks uzunluğu 30 mm’nin üzerinde ve altında olan hastalarda preterm doğum oranları farklı bulunmadı (p=0.60). Servikal uzunlukları 30 mm’nin altında olup profilaktik nifedipin tedavisi verilen hastaların ortalama doğum haftası ile tedavi verilmeyen hastaların ortalama doğum haftasında fark yoktu (p=0.47). Servikal hunileşme saptanan ve saptanmayan hastaların arasında da preterm doğum oranları açısından farklılık belirlenmedi (p=0.46). Sonuç: Preterm doğum açısından düşük risk grubunda olan gebelerde servikal uzunluk ölçümleri spontan preterm doğumu öngörmekte faydalı değildir. Ayrıca servikal kısalma saptanan hastalarda nifedipin ile profilaktik tokoliz etkili bulunmamıştır.