Browsing by Author "Kahveci, Hasan"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Item Greig cephalopolysyndactyly syndrome: A case report(Uludağ Üniversitesi, 2011-02-23) Karaman, Ali; Kahveci, Hasan; Laloğlu, FuatIntroduction: The Greig cephalopolysyndactyly syndrome (GCPS) is a pleiotropic, multiple congenital anomaly syndrome. Case Report: The patient had high forehead, frontal bossing, macrocephaly, apparent hypertelorism, down-slanting palpebral fissures and a broad nasal root. The feet showed bilateral polydactyly with cutaneous syndactyly of the fifth digits. Conclusion: GCPS is a rare condition with an autosomal dominant mode of inheritance. The primary findings include hypertelorism, macrocephaly with frontal bossing, and polysyndactyly. Presented here is a case of a 1 week old female with typical clinical manifestations of GCPS.Item Preterm bebeklerde nekrotizan enterokolit için risk faktörlerinin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2011-03-02) Tayman, Cüneyt; Tonbul, Alparslan; Uras, Nurdan; Kahveci, Hasan; Köseoğlu, Burhan; Tatlı, M. MansurGiriş: Bu çalışmada nekrotizan enterokolit (NEK) gelişiminde anne, bebek ve bebek bakımı ile ilişkili faktörlerin etkilerinin değerlendirilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Doğum haftası ≤32 ve doğum ağırlığı ≤1500 gram olan hastalar çalışmaya dâhil edildi. Maternal demografik özellikler ve gebelik öyküsü, antenatal ve natal takipteki problemler, antenatal steroid tedavisi, doğum şekli (NVY, C/S), ve bebeğin doğum öyküsü kayıt edildi. NEK tanısından önce prematüre bebeğe uygulanan ventilasyon tedavisinin süresi ve transfüzyon sayıları kayıt edildi. Çalışmaya evre 2 ve evre 3 NEK olguları alındı. Bulgular: Beş yüz otuz iki hastadan 61’ine (%11,4) NEK tanısı konuldu ve çalışma grubu olarak belirlendi. 60 hasta kontrol grubu olarak seçildi. Çalışma ve kontrol grubu arasında demografik özellikler, APGAR skoru, resüsitasyon gereksinimi ve antenatal steroid kullanımı açısından farklılık bulunmadı. NEK’li hastalarda ventilatörde kalım süresinin (p=0,037) ve eritrosit süspansiyonu transfüzyon sıklığının daha fazla olduğu görüldü (p=0,032). Antenatal steroid kullanımının evre 2 NEK’li hastalarda daha fazla olduğu (p=0,011), evre 3 olanlarda ventilatörde kalım süresinin daha fazla olduğu bulundu (p=0,020). NEK’li hastalarda mortalite oranı %31,1 olarak saptandı. Ölen hastaların %84’ünde evre 3 NEK olduğu, doğum ağırlığı ve haftalarının daha düşük olduğu görüldü. NEK grubunda respiratuvar distress sendromu (RDS) (p=0,02); RDS ve patent duktus arteriosus (PDA) birlikteliği daha fazla olduğu (p=0,03), intrakranial kanamanın (‹KK) evre 3 NEK’te fazla olduğu (p=0,034) saptandı. Evre 3 NEK’li olgularda RDS, PDA ve ‹KK birlikteliği daha fazla bulundu (p=0,006). Evre 3 NEK’li hastaların annelerinde kronik hipertansiyon (p=0,003), eklampsi (p=0,034) ve infeksiyon (p=0,011) sıklığının fazla olduğu görüldü. Sonuç: Bu çalışmada antenatal, natal ve postnatal faktörlerin NEK gelişiminde önemli rol oynadığı gösterilmiş olup, bu faktörlere yönelik alınacak önlemlerle hastalığın sıklığının azaltılabileceği önerilmiştir.Item Yenidoğan yoğun bakım ünitesindeki hastane enfeksiyonları(Uludağ Üniversitesi, 2014-02-13) Parlak, Emine; Kahveci, Hasan; Alay, Handan KöksalGiriş: Hastane enfeksiyonları, yenidoğanlarda önemli morbidite ve mortalite nedenidir. Bu nedenle yenidoğan yoğun bakım ünitesinin enfeksiyon etkenleri ve antimikrobiyal direnç durumunun bilinmesi rasyonel antibiyotik kullanımı açısından çok önemlidir. Gereç ve Yöntem: Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde 2009-2011 yılları arasında saptanan hastane enfeksiyonları retrospektif olarak değerlendirildi. Ulusal Hastane Enfeksiyonları Sürveyans Kontrol Birimi verileri doğrultusunda, izole edilen suşlar, antibiyotik duyarlılıkları, invaziv araç kullanımı, enfeksiyon hızları ve enfeksiyon çeşitleri hesaplandı. Bulgular: Toplam 4258 hasta, 34625 hasta günü, 6536 ventilatör günü, 98 üriner kateter günü, 601 santral venöz kateter günü ve 590 umblikal kateter günü izlendi. Hastane enfeksiyon hızı %3,26 (139/4258), hastane enfeksiyon insidans dansitesi %4,01 bulundu. Pnömoni 61’le (%43,88) ilk sıradaydı. Enfeksiyon etkeni olarak izole edilen suş sayısı 36 idi. Gram-negatif etkenler 23 (%63,88), gram-pozitifler 8 (%22,22) ve Kandida spp. 5 (%13,88) oranındaydı. En sık izole edilen gramnegatif izolat Klebsiella spp. 7 (%19,4) ve Pseudomonas spp. 7 (%19,4) idi. Enterobacteriaceae’lerde en etkili antibiyotikler meropenem ve imipenem olarak belirlendi. Gram-negatif enterik basillerde, genişlemiş spektrumlu beta laktamaz pozitifliği %63,64 olarak bulundu. Yenidoğan yoğun bakım ünitemizde ventilatör ilişkili pnömoni hızı 6,73, ventilatör kullanım oranı %19 bulundu. Sonuç: Her yoğun bakım ünitesi etkenlerini belirlemeli ve antimikrobiyal direnç paternlerini izlemelidir. Ampirik antibiyotik tedavi stratejilerini oluşturmalıdır. Hastane enfeksiyonlarının azaltılması veya tamamen önlenmesi aktif sürveyans sisteminin yürütülmesi, enfeksiyon kontrol kurallarına uyulması, alet kullanımının sınırlandırılması ve rasyonel antibiyotik kullanım kurallarına uyulması ile mümkün olabilir.