Browsing by Author "Katar, Selahattin"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Item Gestasyonel yaşları 32 haftadan küçük doğan prematürelerde transportun mortalite ve morbiditeye etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2013-11-08) Katar, Selahattin; Yıldız, Doğan; Turgut, Abdülkadir; Taşkesen, Mustafa; Saka, GünayGiriş: Bu çalışmada amaç, hastanemizde doğan ve gestasyonel yaşları 32 haftadan küçük prematüre bebeklerle dış merkezlerde doğduktan sonra hastanemize transfer edilen gestasyonel yaşları 32 haftadan küçük prematüre bebeklerin mortalite ve morbidite sonuçlarını karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Hastanemizde doğan gestasyonel yaşları 32 haftadan küçük 40 hasta (Grup 1) ile aynı süre içerisinde dış merkezlerde doğup hastanemize transfer edilen ve gestasyonel yaşları 32 haftadan küçük 108 prematüre hasta (Grup 2) araştırmaya alındı. İki grup arasında mortalite ve morbidite (intraventriküler kanama (İVK), prematüre retinopatisi (ROP), respiratuvar distres sendromu (RDS), nekrotizan enterokolit (NEK) ve bronkopulmoner displazi (BPD)) açısından karşılaştırma yapıldı. Bulgular: Her iki grupta demografik özellikler, cinsiyet, vücut ağırlığı ve gestasyonel yaş verileri benzerdi (p>0,05). Grup 2’de normal vaginal yol ile doğum daha fazlaydı (p<0,001) Grup 2’deki hastaların başvuru anında %90’nında hipotermi, %2,7’sinde ise hipoglisemi saptandı. Grup 2’deki hastaların mortalitesi Grup 1’e göre daha yüksek, ancak istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05). İVK, ROP, RDS, NEK ve BPD Grup 2’de daha yüksek oranda görülmesine rağmen, iki grup arasındaki karşılaştırmada istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05). Sonuç: Sonuç olarak, doğduktan sonra prematürelerin transfer edilmesi mortalite ve morbiditeyi olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle acil durumlar dışında en iyi transportun intrauterin transport olduğu, özellikle ileri derecede prematüre doğan hastaların en üst düzeyde imkanları olan merkezlerde tedavi edilmeleri gerektiği unutulmamalıdır.Item Güney Doğu Anadolu Bölgesinde çok düşük doğum ağırlıklı prematürelerde retinopati sıklığı ve risk faktörlerinin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2014-04-21) Katar, Selahattin; Taşkesen, Mustafa; Ekmekçiler, Belgin; Saka, GürayGiriş: Prematüre retinopatisi (PR) çocukluk döneminde görülen en önemli körlük nedenidir. İleri derecede düşük doğum ağırlıklı prematürelerin yaşam oranlarının artmasıyla PR sıklığında da artış görülmektedir. PR’nin en önemli risk faktörleri, düşük doğum ağırlığı ve erken gestasyonel dönemdir. Bu çalışmanın amacı, vücut ağırlığı 1500 gramın altında doğan prematüre bebeklerde, PR risk faktörlerini ve retinopati görülme oranlarını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Ağustos 2010-Aralık 2102 tarihleri arasında yenidoğan yoğun bakım ünitemizde izlenen doğum haftası 32 haftanın ve doğum ağırlığı 1500 gramın altında olan 84 hasta alındı. Retinopati gelişen ve gelişmeyen iki grup arasında risk faktörleri açısından karşılaştırma yapıldı. Bulgular: Grup 1’deki hastaların ortalama gestasyonel yaşları ve doğum ağırlıkları sırasıyla 27,86±2, 0 hafta, 1,146,66±278,58 gram idi. Grup 2’deki hastaların ise ortalama gestasyonel yaşları ve doğum ağırlıkları sırasıyla 29,08±1,96 hafta, 1,289,36±74,77 gram idi. Hastaların %44’ünde retinopati saptandı ve bunların %7,1’inde ise ileri derecede retinopati geliştiği için tedavi uygulandı. Retinopati gelişen hastalarda risk faktörleri; düşük doğum haftası (p=0,007), düşük doğum ağırlığı (p=0,007), transfer edilmiş olmak (p=0,01), intraventriküler kanama (p=0,04), ventilasyon süresinin uzaması (p=0,006), oksijenin uzun süre verilmesi (p=0,001) ve kan transfüzyonu (p=0,01) istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Sonuç: PR, dünyada çocukluk yaş grubunda en önemli körlük nedenidir. Fakat erken tanı ve uygun tedaviyle körlük önlenebilir. Bu nedenle PR risk faktörlerinin saptanması önemlidir.Item Yenidoğan pnömotorakslı hastalarda anjiyocat ile sualtı drenajının toraks tüpüne göre değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2019) Katar, Selahattin; Taşkesen, MustafaGİRİŞ ve AMAÇ: Pnömotoraks yenidoğan hastalarda morbidite ve mortalitesi yüksek olan önemli bir solunum sıkıntısı nedenidir. Semptomatik pnömotorakslı hastalarda acil olarak plevral boşluktaki serbest hava boşaltılmazsa ölümle sonuçlanabilir. Bu yazıda amaç pnömotoraks tanısıyla takip edilen hastaların, daha az agresif ve kolay bir yöntem olan branül ile kapalı su altı drenajı ile plevral boşluktaki serbest hava drenajının sağlanabildiğini işaret etmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Ağustos 2010 - Kasım 2015 tarihleri arasında yenidoğan yoğun bakım ünitesinde pnömotoraks tanısı ile yatırılan hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. BULGULAR: 2010 Ağustos -2015 Kasım tarihleri arasında yenidoğan yoğun bakım ünitemize toplam 1017 hasta yatırıldı. Bunların %1.6’sı (n: 17) pnömotoraks tanısı aldı. Ortalama vücut ağırlığı: 2314.7±1023.4 gram (730-3600gram), gestasyonel yaş ortalaması: 34.0±5.4 hafta (24-40 hafta) idi. İki hastada bilateral, bir hastada solda, 13 hastada is sağda pnömotoraks görüldü. Üç hasta herhangi bir girişim olmadan spontan düzelirken, dört hastada tüp torakostomi, 10 hastada ise branül ile kapalı su altı drenajı sağlandı. Tüp torakostomi uygulanan hastalardan birinde tüp yerinden çıktığı için yeniden girişim uygulandı. Branül ile drenaj sağlanan hastalarda herhangi bir komplikasyon görülmedi. Primer tanı dokuz hastada respiratuar distres sendromu, beş hastada asfiksi-mekonyum aspirasyonu, üç hastada yenidoğanın geçici takipnesi idi. İki hasta kaybedildi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Pnömotoraksta zaman kaybı olmadan ve agresif cerrahi bir işleme maruz kalmadan yenidoğan pnömotorakslı hastalarda branül ile kapalı su altı drenajının, çocuk cerrahisi uzmanına ulaşılamadığında, yenidoğan konusunda belli tecrübesi olan hekimler tarafından kolay uygulanabileceğini düşünmekteyiz.