Browsing by Author "Kavlak, Ahmet"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Item Hıristiyanlıkta incil yorumlarının tarihsel kaynakları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-03-15) Kavlak, AhmetHermeneutik felsefi bir kavram olmakla birlikte asıl itibariyle dinsel kökenlidir. Felsefede yorum ve anlam sorununu ifade etmekle birlikte asıl kullanımı Hıristiyanlık teolojisinde gerçekleşmiştir. Çünkü Hıristiyanlık hem yeni bir din, hem de Yahudiliğin devamı olma iddiasında olduğu için, hem de kurucusu olan Hz. İsa’ya ilahlık vasfı da verdiği için ister istemez ortaya çıkan çelişkileri açıklama ve yorumlama ihtiyacı gerekmiştir. Bu nedenle yorum konusu en fazla Hıristiyan teolojisinde kendisini göstermiştir. Hıristiyanlık, kurucusunu ilah kabul ettiği için İncillerden daha önemli kabul eden, aynı zamanda ortaya çıktıktan bir kaç yüzyıl sonra “kutsal kitap” kavramına sahip olan ve bu “kutsal kitap” kavramını Augustinus’tan sonra kilisenin gerisinde bırakan, Hz. İsa’nın kendisinin Yahudilere gönderildiğini söylemesine rağmen putperestlere de yönelen bir din olduğu için tüm bu çelişkiler büyük bir yorum geleneğinin doğmasını gerektirmiştir. Hıristiyanlık üzerine yapılacak tüm felsefi veya teolojik çalışmalar, Hıristiyanlıktaki problemlerin tarihsel kaynaklarını göz önüne almak zorundadır. Bu aynı zamanda isabetli yorumun bir şartıdır. Bu çalışmada Hristiyanlığın tarihsel problemlerinin kökenlerine ve o problemleri temsil eden tarihi şahsiyetlerin fikirlerine ve birbirleriyle olan ilişkilerine yoğunlaşılmıştır.Item “İrade” ve “kelam” sıfatları üzerine(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-03-25) Kavlak, AhmetDinler arasındaki başlıca farklılığın tanrı tanımlarındaki farklılıktan ibaret olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü dinlerin tanrı tanımları dışındaki tüm inanç esasları temele aldıkları tanrı tanımının genişletilmesinden ibarettir. Bir dini tanımak o dinin tanrı tanımını doğru bilmek demektir. Tanrı tanımı ise inancın kaynağı olan tanrıya hangi sıfatlara sahip olarak inanılması emredildiğini bilmekten ibarettir. Sıfatların tanımı ise mutlak olarak tanrı tanımı demektir. Nihayetinde putperest inançlar ve politeist inançların bir bölümü müstesna, tüm dinlerde tanrı görünmez bir varlık olduğu için, tanrı zaten sadece sıfatlarıyla bilinen bir varlık durumundadır. Dolayısıyla tanrının sıfatlarının netleşmesi dinin doğru anlaşılması için en önemli kuraldır. Hıristiyanlıktan baba-oğul inancı ve muhtevası, Yahudilikten Yahudilere “seçilmişlik” veren ve altı günde kainatı yaratıp yedinci gün dinlenen tanrı Yehova inancı ve muhtevası çıkarılırsa geriye Hıristiyanlık ve Yahudilik kalmaz. Tüm dinler gibi İslam dininin de diğer dinlerden en önemli farkı sıfatlar konusundadır. Bu nedenle sıfatların netleşmesi İslam dininin doğru anlaşılması için zaruridir. İslamiyet konusunda araştırma yapan herkes için ve bilhassa başta din felsefesi olmak üzere tüm felsefi düşünce metodolojisi içinde araştırma yapanlar için en önemli hakikat, sıfatlar konusu netleştirilmeden İslam dininin anlaşılamayacağı hakikatidir. Bu çalışmada İslam dinini anlamada en kritik iki sıfat olan “kelam” ve “irade” sıfatlarının tanımı ve etkisi üzerinde durulmuştur.Item “Nedensellik” üzerine(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-30) Kavlak, AhmetNedensellik ya da nesnede cari olan zorunluluk kavramını yalnızca neden-sonuç ilişkisi olarak ele almak problemin sadece bir bölümünü oluşturmaktadır. Problemin bu bölümü felsefe tarihinde ya epistemik ya da ontolojik şüphecilik olarak kendini göstermiştir. Nedensellik, hem evrenin işleyişinin çözümlenmesi için, hem de kesin bilginin elde edilmesinin bir kriteri olarak düşünceye konu olmuştur. Ancak nedensellik anlayışının özellikle hipotezlerin ve kuramların doğruluk kriterini belirlemede kullanılabilecek bir yönü daha vardır. O da sonuçtan hareketle nedenin vasıflarındaki zorunluluğun tespit edilmesidir. Bu problem, düşüncenin varsayımlardan ayrılması için özellikle bilimsel düşüncenin deney imkanı olmayan bölümünde göz önüne alınması zorunlu bir problemdir. Sonuçtan hareketle nedenin vasıflarının belirlenmesi usulü gerçekleştirilmeden ortaya konulan düşüncelerin birer varsayımdan ve kanaatten ibaret kalmaları kaçınılmaz görünüyor. Bu çalışmada nedenselliğin ikinci yönü olan sonuçtan hareketle nedenin zorunlu vasıflarının tespit edilmesine ilişkin akıl yürütmenin usulü tartışılmıştır.Item Şehir ve entelektüel üretkenlik(Uludağ Üniversitesi, 2013) Kavlak, Ahmetİnsan zihni, duyulardan elde edilen kavramlarla hem düşünme yeteneğini icra eder, hem de bu elde ettiği kavramlarla ilişkilendirdiği kelimelerle iletişim kurar. Nesneler, olaylar ve duygular kelimelerle aktarılır. Dolayısıyla düşünme ve iletişim halinde iken kelimeler zihindeki daha önce oluşturulmuş olan kavramların çağırılması görevini görür. Zihin sadece kavramlarla düşünmekle kalmaz, kavramlar üzerine de düşünür. Anlama ise kavramlardan ibaret değildir. Ancak kavramlar olmadan anlama gerçekleşemez. Zihin ne kadar çok kavram dağarcığına sahipse anlaması o kadar kolaylaşacaktır. Dolayısıyla insana en çok kavram sağlayan ortam, anlamayı en çok kolaylaştıran ortamdır. Bu ortam ancak kalabalık ortamdır. Burada insan zihninin kavram yakalama şansı daha yüksektir. Kavramlar üzerine düşünme etkinliği olarak felsefe de ancak kalabalık bir ortamda hususan şehir hayatında var olabilir. İnsanın bulunduğu farklı ortamlar, farklı yaşam tarzları, kelimelere farklı anlamlar yükleyecek, aynı kelimenin zihinde farklı çağrışımları uyanacaktır. Anlama bir tür çağrışımların örtüşmesi olduğuna göre doğru anlama, ancak kavram sayısının çokluğu ile elde edilebilme şansına sahip olacaktır. Öyleyse daha çok kavram üretimi daha çok doğru anlayabilme imkânı demektir. Daha çok kavram da ancak daha çok ihtiyaçlardan ve onların karşılanabilmesi için daha çok insanla yaşantı tecrübe etmekle mümkündür. Bu ortam ancak şehir hayatı olabilir. Felsefe de bu nedenle ancak şehir hayatının bir sonucu olabilir.