Browsing by Author "Keni, Nermin"
Now showing 1 - 7 of 7
- Results Per Page
- Sort Options
Item Evans sendromlu olguda tekrarlayan derin ven trombozu atakları ve faktör V leiden heterozigot mutasyon birlikteliği: nadir bir olgu(Uludağ Üniversitesi, 2012-08-10) Keni, Nermin; Özkocaman, Vildan; Özkalemkaş, Fahir; Ali, Rıdvan; Irmak, Gönül; Esen, İrfan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı/Hematoloji Bilim Dalı.Kanamaya meyil oluşturan Evans sendromu ile tromboza meyil oluşturan trombofilik durum birlikteliği oldukça nadir görülmektedir. Olgumuz Mart 2009’ da İTP tanısı almış olup (trombosit: 5710), takiplerinde 3 ay sonra derin ven trombozu (DVT) gelişmesi üzerine incelenip; aile öyküsü ve edinsel risk faktörleri dışlandıktan sonra heterozigot faktör V leiden mutasyonu saptandı. Düşük molekül ağırlıklı heparin (DMAH) ile 1 yıl antikoagülan tedavi verildi. Olguya İTP nüksleri nedeni ile tanıdan 7 ay sonra ikinci basamak tedavi olarak splenektomi yapıldı. Splenektomiye yanıtlı olan olgunun takiplerinde anemi gelişmesi üzerine tetkik edilip Evans sendromu tanısı kondu. Splenektomiden 16 ay sonra ikinci DVT atağı gelişen olguya uzun süreli DMAH tedavisi planlandı. Olgu splenektomiden 19 ay sonra hemogramı normal olup, herhangi kanama diyatezi yokken muhtemel tromboza bağlı bir komplikasyon sonucu ani ölüm ile kaybedildi.Item Relationship between glycemic control, microalbuminuria and cognitive functions in elderly type 2 diabetic patients(Taylor & Francis Ltd, 2014-06-23) Gül, Bülent Cuma; Öz Gül, Özen; Cander, Soner; Eroğlu, Ayça; Hartavi, Mustafa; Keni, Nermin; Bayındır, Ayşenur; Ersoy, Canan Özyardımcı; Ertürk, Erdinç; Tuncel, Ercan; İmamoğlu, Şazi; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nefroloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Endokrinoloji ve Metabolizma Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; 0000-0003-2467-9356; A-7063-2018; AAI-1005-2021; AAH-8861-2021; AAJ-6536-2021; 23988796000; 26040787100; 25027068600; 24437934700; 55370753300; 56341244400; 56340081700; 6701485882; 7005488796; 7006929833; 6602297533Aim: The prevalence of diabetes is increasing in elderly populations, and is thought to be an important risk factor for cognitive dysfunction in this age group. Methods: The study included 104 patients aged over 60 years who were followed-up for type 2 diabetes for at least 6 months, in addition to 44 controls. Glycemic parameters, microangiopathic complications, microalbumin elimination, and the Standardized Mini Mental State Examination (SMMSE) scores were used as indicators of cognitive function. Results: The SMMSE scores of diabetic patients were significantly lower than the control group (p<0.05). The average SMMSE score for normoalbuminuric diabetic patients was 22.36 +/- 4.66, compared with 22.61 +/- 4.90 for the microalbuminuria patients (p = 0.84). A positive correlation was found between SMMSE scores and patients' hemoglobin values and education levels, whereas a negative correlation was noted between SMMSE scores and systolic and diastolic blood pressures and hemoglobin A1c levels (p<0.05). Patients with diabetic neuropathy, a microvascular complication of diabetes, were found to have significantly lower SMMSE scores (p = 0.011). Conclusion: Elderly diabetic patients showed decreased cognitive function compared to volunteers. No relationship was established between microalbuminuria and cognitive functions, although diabetic neuropathy was found to be related to decreased cognitive function.Item Relationship vitamin D levels and microalbuminuria in type 2 diabetic patients(Oxford University, 2012-05) Gül, Özen Öz; Gül, Bülent; Yıldız, Abdülmecit; Eroğlu, Ayça; Keni, Nermin; Ersoy, Canan; Ersoy, Alparslan; İmamoğlu, Şazi; Yurtkuran, Mustafa; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nefroloji Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Dahiliye Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Endokrinoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-0710-0923; AAH-8861-2021; AAH-5054-2021Item Renal tutulum olan ve olmayan lupus hastalarının başvuru sırasındaki karakteristiklerinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2012-04-05) Koca, Nizameddin; Keni, Nermin; Ersoy, Alparslan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nefroloji Bilim Dalı.Sistemik lupus eritematozus (SLE), heterojen karakterde olması nedeniyle farklı klinik bulgularla başlayabilir. Renal tutulum prognozu olumsuz olarak etkilemektedir. Bu çalışmada, merkezimizde yeni SLE tanısı konulan hastaların başvuru bilgileri retrospektif incelenerek renal tutulumu olan ve olmayan hasta gruplarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. 1986-1999 yılları arasında polikliniğimizde SLE tanısı konulan 70 hastanın başvuru sırasındaki yaş, cinsiyet, klinik ve laboratuvar bulguları kaydedildi. American Collage of Rheumatology kriterlerine göre renal tutulumu olanlardan histopatolojik evreleme için biyopsi alındı. Renal tutulumu olan ve olmayan SLE hastalarının semptom, bulgu ve laboratuvar verileri ayrıntılı olarak irdelenerek gruplar karşılaştırıldı. Renal tutulumu olan ve olmayan hastaların cinsiyet dağılımı ve hastalığın başlangıç yaşı benzerdi. Hastalarda en sık artralji (%67.1), halsizlik (%61.4), anemi (%54.3) ve fotosensitivite (%42.9) görüldü. 42 renal tutulumlu hastada en sık evre 3 ve evre 4 lupus nefriti saptandı. Bulantı ve göz tutulumu olan hasta oranı renal tutulumu olan grupta daha yüksekti. Çalışmamızda sonuç olarak; istatistiksel anlamlılığa ulaşamasa da klinik olarak renal tutulumu olan hastalarda cilt, iskelet-kas sistemi ve konstitüsyonel semptomların daha az olduğu gözlenirken hematolojik ve gastrointestinal sistem tutulumunun daha fazla olduğu gözlendi. Dolayısıyla renal tutulumun diğer semptom ve bulgularla bağlantılı olup olmadığı konusunda daha fazla sayıda hastayı içeren çok merkezli prospektif çalışmalar yapılmasının gerekli olduğu kanaatindeyiz.Publication Serum uric acid is not associated with diabetic nephropathy in patients with type 2 diabetes(Carbone Editore, 2015-03-30) Gül, Cuma Bülent; Yıldız, Abdülmecit; Gül, Özen Öz; Hartavi, Mustafa; Cander, Soner; Eroğlu, Ayça; Keni, Nermin; Bayındir, Ayşenur; Ersoy, Alparslan; Ersoy, Canan; YILDIZ, ABDULMECİT; ÖZ GÜL, ÖZEN; Hartavi, Mustafa; CANDER, SONER; Eroğlu, Ayça; Keni, Nermin; Bayındır, Ayşenur; ERSOY, ALPARSLAN; ERSOY, CANAN; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nefroloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-0710-0923; AAI-1005-2021; AAH-5054-2021; AAH-8861-2021; HIG-9032-2022; CUI-5353-2022; HUR-0563-2023; COU-0270-2022; FEA-3241-2022; CFL-1808-2022Introduction: Although epidemiologic studies suggest a link between serum uric acid (SUA) and vascular complications in diabetes, the relationship of uric acid with diabetic nephropathy remains unclear. We aimed to investigate the relationship between SUA and the degree of albuminuria in patients with type 2 diabetes (T2D).Materials and methods: The cross-sectional study included 223 T2D patients. Nephropathy was graded as follows: nor-moalbuminuria, urinary albumin excretion (UAE) less than 30 mg per gram of creatinine (mg/g Cr); microalbuminuria, 30 to 300 mg/g Cr; or macroalbuminuria, more than 300 mg/g Cr. SUA was measured using a uricase-peroxidase enzymatic method.Results: The degree of nephropathy was as follows: normoalbuminuria in 163 subjects, microalbuminuria in 45 subjects, and macroalbuminuria in 15 patients. SUA did not differ significantly according to the degree of albuminuria. In addition, multivariable analysis demonstrated that hyperuricemia was not an independent predictor of neither microalbuminuria nor macroalbuminuria in T2D patients.Conclusion: Hyperuricemia does not reflect the severity of nephropathy in T2D patients.Item Sistemik lupus eritamatozus hastalarında klinik ve laboratuvar verilerin geriye dönük analizi(Uludağ Üniversitesi, 2012) Keni, Nermin; Dilek, Kamil; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.UÜTF Nefroloji/Romatoloji Bilim Dalı' nda Sistemik Lupus Eritamatozus (SLE) tanısı ile izlenen olgularda klinik ve laboratuvar verileri geriye dönük irdeleyerek, bunların birbirleri ve Lupus Nefriti başta olmak üzere morbidite ve mortalitesi yüksek olan organ tutulumları ile ilişkisini değerlendirmek. İleri yaş başlangıçlı lupus (İYBL) hastalarında klinik ve laboratuvar verilerini karakterize etmek.UÜTF Romatoloji/ Nefroloji Bilim Dalı' na 1980-2010 yılları arasında başvuran, ACR kriterlerine göre SLE tanısı konarak izlenen 180 olgunun üniversitemiz arşivinde kayıtlı bulunan dosyalarına ulaşılmış; yaş, cinsiyet, hastalık yaşı, UÜTF' de takip süresi, aktivasyon süreleri, mevcut tedavileri, klinik bulgular ve laboratuvar bulguları geriye dönük analiz edilmiştir. Dosyaların incelenmesinde tanı sırasındaki bilgiler dikkate alınarak veriler elde edilmiştir.Laboratuvar ve klinik bulguların, Lupus Nefriti olan ve olmayan olgular arasındaki karşılaştırılmasında; ortalama hastalık yaşı, takip süresi, sedimentasyon değerleri ve aktivasyon göstergelerinin Lupus Nefriti olan hastalarda anlamlı olarak daha yüksek olduğu gözlendi. Klinik ve laboratuvar veriler arasında da anlamlı birliktelikler görüldü. İYBL hastalarında Lupus Nefrit sıklığının ve ateş, malar raş gibi aktif hastalığa eşlik eden bulguların sıklığının azaldığı görüldü. SLE tanılı hastaların tanı ve takibinde olduğu kadar, mortalitesi yüksek organ tutulumların izlemi ve tedavi planının efektif yapılabilmesi için klinik ve laboratuvar verilerin dikkatli irdelenmesinin önemi büyüktür. İYBL hastalarının karakteristiklerinin farklı olduğunu bilmek hastalık yönetiminde önemlidir.Item Tedaviyle ilişkili AML-M4 gelişen endometrium kanserli bir olgu(Uludağ Üniversitesi, 2011-07-08) Çubukçu, Erdem; Kurt, Ender; Karkucak, Mutlu; Ölmez, Ömer Fatih; Deligönül, Adem; Görükmez, Orhan; Keni, Nermin; Yakut, Tahsin; Özkocaman, Vildan; Manavoğlu, Osman; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı/Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Tıbbi Genetik Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Hematoloji Bilim Dalı.Solid organ tümörlerinde alkilleyici ajanların ve topoizomerazların yaygın kullanılmaya başlanması kanser hastalarının yaşam süresinin uzamasına bağlı olarak ikincil lösemi insidansını arttırmıştır. Tedavi ilişkili lösemiler tüm lösemilerin yaklaşık %10-20 sini oluşturur. Olgumuz Mart 2008 tarihinde endometrium kanseri tanısı almış olup, sisplatin-doksorubisin-radyoterapi tedavisi sonrası takiplerinde trombositopeni saptandı. Bunun üzerine yapılan kemik iliği materyali değerlendirilmesi sonucunda French American British (FAB) sınıflamasına göre AML M4 tanısı alan olgumuzun kemik iliği materyaline yapılan moleküler sitogenetik (FISH) analizinde de inv 16 pozitif olarak bulularak tanı doğrulandı. Olgumuz, kısa sürede lösemiye bağlı komplikasyonlar nedeniyle kaybedildi. Primer malignitenin tedavisi takibinde kısa süre bile olsa hematolojik durumlar dikkatli olarak incelenirse bir çok tedavi bağımlı AML saptanabilir. Sonuç olarak, tedaviyle ilişkili akut löseminin 5 ay gibi kısa sürede gelişen ve inv 16 pozitif saptanan endometrium kanserli olgumuz, literatürde nadir görülmesi sebebiyle önem taşımaktadır.