Browsing by Author "Moğol, Elif Başağan"
Now showing 1 - 18 of 18
- Results Per Page
- Sort Options
Item Anestezi polikliğine başvuran, ortopedi ve travmatoloji hastalarının sosyodemografik özelliklerine göre anksiyete düzeylerinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Baydur, Abdülvahit; Moğol, Elif Başağan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Amaç: Elektif şartlarda ortopedi ve travmatoloji tarafından operasyonu planlanan hastaların anksiyete düzeylerini, nedenlerini; yaş, eğitim durumu, cinsiyet, medeni durum, meslek gibi demografik özelliklerin anksiyete düzeyine etkisini belirlemektir. Gereç-Yöntem: Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim dalının anestezi polikliniği'nde, elektif şartlarda operasyon planlanan, 18-75 yaş arası 300 yetişkin hasta ankete alındı. American Society of Anesthesiologists (ASA) sınıflamasına göre I-III grubu, okuma yazma bilen, onkolojik dışı cerrahi planlanan, psikiyatrik ve nörolojik herhangi bir hastalığı olmayan, psikiyatrik ilaç ve kronik alkol kullanmayan hastalar çalışmaya dahil edildi. Preoperatif anestezi muayenesi öncesi, çalışmaya dahil edilen tüm hastalardan; demografik bilgi formunu ve BECK anksiyete ölçek formunu doldurmaları istendi. Bulgular: Elektif operasyon planlanan 300 hastanın anket sonuçlarını değerlendirdiğimiz bu çalışmamızda; kadınların preoperatif dönemde anksiyete düzeylerinin erkeklere göre daha yüksek olduğu, 18-39 yaş grubunun BECK-A değerlerinin daha düşük bulunduğu, evlilerde ölçek puanının evli olmayanlara göre daha yüksek olduğu, yapılan birçok çalışmaya zıt olarak bizim çalışamızda eğitim düzeyi ile anksiyete hali arasında ters yönde anlamlı ilişki olduğu, meslek grupları arasında ise emekli grubun ölçek puanı ev hanımları hariç diğer meslek gruplarından daha yüksek olduğu görülmüştür. Sonuç: Preoperatif anksiyete cerrahiyi, anesteziyi ve postoperatif iyileşmeyi olumsuz etkileyen önemli bir sağlık sorunudur. Ameliyat öncesi hastaların çoğu anksiyete içinde olup, anksiyete düzeylerini düşürmeye yönelik preopertif bilgilendirme ve farmakolojik premedikasyona ihtiyaç vardır, bu yüzden preoperatif anksiyete konusu daha dikkatle ele alınmalı ve hastaların anksiyetelerini azaltmaya yönelik daha çok araştırmalar yapılmalıdır.Item Artertiyovenöz fistül cerrahilerinde lokal anestezi ve rejyonal anestezinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2015) Terkanlıoğlu, Serkan; Moğol, Elif Başağan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Kronik böbrek yetmezliği (KBY) hastalarında komplikasyon ve maliyetin düşük olması, uzun süre kullanılabilmesi nedeniyle vasküler erişim yolu olarak arteryiovenöz fistül (AVF) tercih edilmektedir. Çalışmamızda AVF cerrahisi için uygulanan lokal ve rejyonal anestezi yöntemlerini, fistül oluşturulan arter ve ven çapı ile kan akımı üzerine etkisini, bloğun oluşma süresini, cerrah ve hasta memnuniyetini, ilk hemodiyaliz seansı sırasındaki AVF performansını değerlendirerek karşılaştırmayı amaçladık. Çalışmamız lokal ve rejyonal anestezi uygulanarak primer AVF formasyonu planlanan 18-85 yaş arası 40 hastada gerçekleştirildi. Hastalar lokal anestezi ve rejyonal anestezi uygulanmasına göre sırasıyla Grup LA (n=20) ve Grup RA (n=20) olmak üzere iki gruba ayrıldılar. Rutin monitorizasyon uygulandıktan sonra kan basıncı, nabız dakika hızı, SpO₂, periferik perfüzyon indeksi(PPİ), vücut ve ortam sıcaklığı kaydedildi. Ultrasonagrafi cihazı ile brakiyal arter ve sefalik veninin çapı aynı şekilde alt aksiller bölgede aksiller ven ve aksiller arter çapı ve pulsatilite indeks(Pİ) bloktan önce, bloktan sonra 20. dakikada ve postoperatif 1. günde ölçüldü. Operasyondan sonra cerrahi ekibin memnuniyeti ve hastanın ağrısı değerlendirildi. İlk hemodiyaliz seansında AVF performansı sorgulandı. Demografik verilerde, cerrahi sürede, vücut ve ortam sıcaklığında anlamlı farklılık görülmedi. Cerrahi memnuniyet Grup RA'da yüksekti(p= 0.005). Grup LA'da operasyon sonunda ve postoperatif 8.saatte Vizüel Analog Skala değeri daha yüksekti (p= 0,0001). Grup RA'da 20. dakikada aksiller arter ve ven çapı, sefalik ven çapı, brakial arter çapı genişti (p= 0,0001). Grup RA'da 20. dakikada Pİ değeri daha düşüktü, PPİ değeri yüksekti (p= 0,0001). Sonuç olarak brakiyal pleksus bloğunun neden olduğu veno-arteriyal dilatasyon ve artmış arteriyal kan akımı ile AVF oluşturulabilmesi için en uygun koşulların sağladığına inanıyoruz.Item Çalışan kalpte koroner arter cerrahisinde desfluran ve total intravenöz anestezi'nin (TIVA) hemodinami üzerine etkilerinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2010) Özbey, Tuğçe; Moğol, Elif Başağan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Çalışmamızda, çalışan kalpte gerçekleştirilen koroner arter `'bypass'' (ÇKKAB) cerrahisi geçirecek hastalarda desfluran ile total intravenöz anestezi'nin (TIVA) hemodinamik değişiklikler, kardiyak komplikasyonlar ve derlenme zamanı üzerine etkilerini karşılaştırdık.Etik kurul onayı alındıktan sonra, ASA II-III grubu, 35-80 yaş aralığında sol ventrikül disfonksiyonu olmayan, elektif ÇKKAB cerrahisi geçirecek 30 olgu çalışmaya alındı. Anestezi indüksiyonu 0.2 mg/kg etomidat, 5 mikrogram/kg fentanil, 0.6 mg/kg roküronyum ile sağlandı. İdamede Grup D'de %50 oksijen-hava karışımı içinde Desfluran (0.8-1.2 MAC) veya Grup T'ye 0.1-0.2 mg/kg/dakika propofol infüzyonu ile TIVA kullanıldı. Kalp atım hızı (KAH), sistolik arter basıncı (SAB), diyastolik arter basıncı (DAB), ortalama arter basıncı (OAB), pulmoner arter basıncı (PAB), pulmoner arter oklüzyon basıncı (PAOB), santral venöz basınç (SVB) ve kardiyak indeks (CI) kaydedildi. Ayrıca atım hacmi indeksi (SVI), sistemik vasküler rezistans indeksi (SVRI), pulmoner vasküler rezistans indeksi (PVRI), sol ve sağ ventrikül atım iş indeksi (LVSWI, RVSWI) standart formüllerle hesaplandı. Gözlenen kardiyak komplikasyonlar ve derlenme özellikleri kaydedildi. İstatistiksel değerlendirmede Shapiro Wilk testi, Mann Whitney U testi, Wilcoxon sıra toplam testi kullanıldı.Olguların demografik verileri, preoperatif özellikleri benzer bulundu. İki çalışma grubunu karşılaştırdığımızda KAH'da ES döneminde grup D'deki azalmanın, grup T'ye göre daha belirgin olduğu belirlendi (p<0.05). SAB ve DAB'daki değişiklikler benzer bulunurken, OAB'da sadece İS döneminde Grup D'deki düşüşün grup T'ye göre daha fazla olduğu saptandı (p<0.05). SVB, PAB, PAOP, CO ve CI, RVSWI değerleri arasında anlamlı farklılık izlenmedi. Grup D'de SVI değerinde OS döneminde anlamlı düşme saptandı (p<0.05) .SVRI değerlerinde her iki grupta da farklılık izlenmedi Gruplar arası karşılaştırmada PVRI'da; CİS, MRÖ, MRS, OS dönemlerinde Grup D' deki artışın grup T'deki artıştan fazla olduğu saptandı(p<0.05, p<0.01, p<0.01, p<0.05). İki grubu karşılaştırdığımızda; LVSWI değerlerinde; OS döneminde Grup D'deki düşüş anlamlı olarak farklıydı (p<0.01). RVSWI değerlerinde de gruplar arasında farklılık saptanmadı. İki çalışma grubu arasında kardiyak komplikasyonlar ve hastaların derlenme süreci açısından fark bulunmadı.ÇKKAB cerrahisi geçirecek hastalarda bir volatil anestezik ajan olan desfluranın, TIVA'ya benzer hemodinamik etkiler gösterdiğini saptadık. Desfluranın, ÇKKAB cerrahisinde sık kullanılan TIVA'ya alternatif olarak kullanılabilecek bir volatil anestezik ajan olduğu sonucuna vardık.Item Çocuklarda trendelenburg pozisyonu ve valsalva manevrasının internal jugulre ven çapı ve yerleşimi üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2013) Dinçyürek, Gamze Naime; Moğol, Elif Başağan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Bu çalışmada 2-12 yaş arası çocuklarda supin, supin+valsalva, trendelenburg, trendelenburg+valsalva, ters trendelenburg ve ters trendelenburg+valsalva manevralarının sağ internal juguler ven çapı (RIJV) üzerindeki etkilerinin ultrason (US) eşliğinde karşılaştırılmasını amaçladık. Etik kurul onayı ve hastaların ebeveynlerinden yazılı onam alındıktan sonra ASA I, 2-12 yaş arası 100 hasta çalışmaya dahil edildi. Operasyon odasına alınan hastaların yaş, boy, ağırlık, ASA grubu ve cerrahi tipi kaydedildi. Hastalara EKG, noninvaziv kan basıncı, periferik oksijen satürasyonu, soluk-sonu CO2 basınç monitorizasyonu uygulandı. %100 konsantrasyonda O2 ile 2-3 dakika preoksijenizasyonu takiben hastalara kirpik refleksi kayboluncaya kadar propofol ve 2 ?g/kg fentanil ile indüksiyon uygulandı. Larengeal maske yerleştirilerek hava yolu sağlanan hastaların anestezi idamesinde %50 hava-%50 O2 karışımı içinde %2 konsantrasyonda sevofluran kullanıldı. Genel anestezi altındaki olguların RIJV çapları supin, supin+valsalva, trendelenburg, trendelenburg+valsalva, ters trendelenburg ve ters trendelenburg+valsalva manevraları uygulanarak US eşliğinde ölçüldü. Trendelenburg ve ters trendelenburg pozisyonları için masaya 15 derece (º) açı verildi. Valsalva manevrası için hastaya 15 saniye süreyle 20 cm H20 hava yolu basıncı uygulandı. Ölçümler sırasında hasta başı 20º kontrlateral tarafa çevrildi. Supin (S) pozisyondaki RIJV çapları supin+valsalva (SV), trendelenburg (T), ters trendelenburg (TT), trendelenburg+valsalva (TV) ve ters trendelenburg+valsalva (TTV) ile karşılaştırıldı. Ters trendelenburg pozisyonunda anlamlı fark bulunmadı (p=0.111). Diğer pozisyonlarda anlamlı fark saptandı (p<0.01). RIJV çap ölçümlerinde en fazla çap artışı TV manevrasında saptandı (p<0.001). Sonuç olarak trendelenburg pozisyonu ve valsalva manevrası RIJV çapını anlamlı olarak arttırırken ters trendelenburg pozisyonunun RIJV çap değişimi üzerine etkisi yoktur. Ters trendelenburg pozisyonuna valsalva manevrası eklendiğinde RIJV çapı anlamlı olarak artmaktadır. Trendelenburg pozisyonu valsalva manevrası birlikte uygulandığında en anlamlı RIJV çap artışı bulunmuştur.Item Covid-19 pandemisi sürecinin anesteziyoloji ve reanimasyon hekimlerinin depresyon, anksiyete ve stres seviyeleri ile çalışma ve sosyal hayatlarına olan etkisinin değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021) Soylu, Nuri Burkay; Moğol, Elif Başağan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Bu çalışmada, 2019 sonu ve 2020 yılına damgasını vuran COVID-19 pandemisinin anesteziyoloji ve reanimasyon hekimlerinin sosyoekonomik yaşantılarına olan etkilerini ve COVID-19’la mücadele ile geçen bir yıldan sonra depresyon, anksiyete ve stres seviyelerini DASS-21 (Depression, Anxiety and Stress Scale – 21) ölçeği ile değerlendirmeyi amaçladık. Anket, Uludağ Üniversitesi Etik Kurulu’nun 16 Eylül 2021 tarihli ve 2020-16/1 numaralı onayının ardından SurveyMonkey üzerinden hazırlanıp çevrimiçi bir şekilde katılımcılara yönlendirilmiş, dağıtımda bu site üzerinden özel alınan bir internet sitesi kısayolu kullanılmıştır. Katılımcıların birden fazla kez anket doldurması engellenmiştir. Toplam 38 soru sorulmuştur. Anketin sonunda katılımcılardan DASS-21 ölçeğini doldurmaları istenmiştir. Bağlantı kısayolu, sosyal medya ve mobil haberleşme uygulamaları aracılığıyla dağıtılmıştır. Araştırmaya 198 gönüllü katılmıştır. Yanıt verenlerin 122’si kadın (%61,62), 76’sı (%38,38) erkektir. Katılımcıların 75’i (%37,88) araştırma görevlisi, 113’ü (%57,07) anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanı, 2’si (%1,01) yoğun bakım yan dal eğitimi alan uzman hekim, 4’ü (%2,02) yoğun bakım yan dal uzmanı, 1’i algoloji yan dalı eğitimi alan uzman hekim, 3’ü ise (%1,52) algoloji uzmanıdır. 42 katılımcı (%21,21) bir eğitim-araştırma hastanesinde, 87 katılımcı (%43,94) üniversite hastanesinde, 35 katılımcı (%17,68) devlet hastanesinde, 13 katılımcı (%6,57) şehir hastanesinde, 21 katılımcı ise (%10,61) özel hastanede görev yapmakta olduğunu belirtmiştir. Ankete katılan tüm hekimlerin %81,6’sı depresyon, %62’sı anksiyete ve %71,1’i stres semptomları göstermektedir. Kadın hekimlerde tüm skorlar daha yüksektir (p<0,05). Asistan hekimlerin depresyon skorları, uzman hekimlere göre daha yüksektir (p<0,05). Eğitim-araştırma hastanelerinde çalışan hekimlerde tüm skorlamalar, diğer kurumlarda çalışan hekimlere göre daha yüksektir (p<0,05). Neredeyse tüm hekimler pandemi sürecinde iş yükü, gelir değişikliği, çalışma yeri değişikliğine III uğramıştır. Tüm hekimlerde DASS-21 skorlarının yüksekliği düşündürücüdür ve anesteziyoloji ve reanimasyon hekimlerinin altında kalmış oldukları psikolojik baskıyı göz önüne sermiştir.Item Deksmedetomidin ve esmololün derlenme döneminde oluşan artmış hemodinamik yanıt tedavisindeki etkinliklerinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2011) Günay, Hülya; Moğol, Elif Başağan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Çalışmamızın amacı, anestezinin derlenme döneminde oluşan artmış hemodinamik yanıt tedavisinde esmolol ve deksmedetomidinin etkinliklerinin karşılaştırılması idi.Endotrakeal entübasyon uygulanarak elektif girişim planlanan 60 ASA I-II hasta, cerrahi bitiminde ekstübasyon öncesi hemodinamik parametrelerde kontrol değerine göre %20'den fazla artış olduğunda, 1 mg/kg esmolol (Grup E, n=30) ya da 0.5 µg/kg deksmedetomidin (Grup D, n=30) kullanılmasına göre randomize olarak ayrıldı. İndüksiyon öncesi(K), çalışma ilacı öncesi (Z1) ve sonrası 1., 3., 5., ve 10. dk (Z2, Z3, Z4, Z5) ekstübasyondan önce (Z6), ekstübasyondan hemen sonra (Z7) ve ekstübasyondan sonraki 1., 3., 5., 10. ve 15. dk (Z8, Z9, Z10, Z11, Z12) kalp atım hızı (KAH), sistolik kan basıncı (SKB), diyastolik kan basıcı (DKB), ortalama kan basıncı (OKB), periferik oksijen satürasyonu (SpO?), soluk sonu karbondioksit (ETCO2) değerleri kaydedildi. Ekstübasyon süresi, derlenme süresi kaydedildi Analjezik gerektiren ağrı süresi visuel anolog skala (VAS>4) ile değerlendirildi ve kaydedildi. Kognitif fonksiyonlar "Kısa hafıza oryantasyon konsantrasyon testi (SMOCT)" 20. ve 50.dk'da değerlendirildi.Çalışma ilacının verilmesi sonrası tüm dönemlerde KAH'deki düşme Grup D'de daha belirgindi (Z2-Z10:p<0.001, Z11:p=0.001, Z12: p=0.006). SKB değerleri çalışma ilacının verilmesi sonrası Grup D'de 3. dk'da yüksek (p<0.001), ekstübasyondan önce ve sonrasındaki tüm dönemlerde daha düşüktü (Z6-Z10:p<0.001, Z11:p=0.02, Z12:p=0.04). DKB değerleri Grup D'de çalışma ilacı verilmesi sonrası 1.dk'da yüksek (p=0.001), ilaç verildikten sonraki 10.'da ve ekstübasyondan önceki dönemde daha düşüktü (p=0.045, p=0.001). OKB değerleri Grup D'de ilaç verilmesi sonrası 3. dk'da yüksek (p=0.019), sonraki tüm dönemlerde daha düşüktü (Z4-Z10:p=0.001, Z11:p=0.001, Z12:p=0.03). Grup D'de SpO2 değerleri çalışma ilacının verilmesi sonrası tüm dönemlerde yüksekti (p=0.001, p=0.003, p=0.002, p=0.007, p=0.001, p=0.001, p=0.002, p=0.001). Grup D'de ETCO2 çalışma ilacı verilmesi sonrası 5. ve 10.'da dk yüksekti (p=0.044, p=0.049). Analjezik gerektiren ağrı ve derlenme süresi deksmedetomidin grubunda daha uzundu (p<0.001, p<0.001).Sonuç olarak çalışmamızda, esmolol ve deksmedetomidin derlenme döneminde hemodinamik yanıtları baskılamakla birlikte, uygulanan dozlarda deksmedetomidin ile daha etkin hemodinamik stabilite sağlanmış ve ilk analjezik uygulama süresi de uzamıştır. Ekstübasyon döneminde hemodinamik yanıtın baskılanmasında deksmedetomidin tercih edilebilecek bir ajandır Esmolol ile daha hızlı derlenme sağlanmıştır. Hemodinamik yanıtların daha etkin baskılanması için esmolol ile doz çalışmalarına gereksinim olduğu kanısındayız.Item Endoskopik retrograd kolanjiopankreatografi işlemi için bilinçli sedasyon uygulamasında propofol ile deksmedetomidinin hemodinami ve kognitif fonksiyonlara etkisinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2011-01-27) Ceylan, Gürkan; Yavaşcaoğlu, Belgin; Korfalı, Gülsen; Kaya, Fatma Nur; Moğol, Elif Başağan; Türker, Gürkan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Bu çalışmada endoskopik retrograd kolonjiopankreatografi (ERKP) işlemi sırasında bilinçli sedasyon için uygulanan propofol ve deksmedetomidinin hemodinamik ve respiratuar etkileri, yan etkileri, kognitif fonksiyonlara etkileri ile hasta ve hekim memnuniyeti açısından karşılaştırılması amaçlandı. 18-80 yaşları arasında, Amerikan Anestezistler Birliği’nin (ASA) sınıflamasına göre I ve II anestezi risk grubuna giren 50 olgu çalışmaya alındı. Olguların demografik verileri ve çalışma süresince vital bulguları kaydedildi. Sedasyon skorları takibinde Ramsay sedasyon skoru (RSS) kullanıldı. Olgular randomize olarak iki gruba ayrıldı: Grup P’deki olgulara yükleme dozu olarak 75µg kg-1 propofol iv infüzyon 10 dakika süre ile uygulandı. Olguların RSS’u 3-4 olacak şekilde, 12.5-100.0 µg kg-1dk-1 hızında propofol iv infüzyonuna devam edildi. Grup D’deki olgulara yükleme dozu olarak 1 µg kg-1 sa-1 hızında deksmedetomidin iv infüzyon olarak 10 dakikada uygulandı. Olguların RSS’u 3-4 olacak şekilde, 0.2-0.7 µg kg-1sa-1 hızında deksmedetomidin infüzyonuna devam edildi. Girişimin sonunda ilaç infüzyonları durduruldu. Olgulara sedasyon öncesinde ve derlenme odasında modifiye Aldrete skoru (MAS) 9-10 olduğunda Mini mental test (MMT) uygulandı. Girişimi takiben yüz ağrı ölçeği (YAÖ) ile ağrı değerlendirilmesi yapıldı. Deksmedetomidin grubunda kalp hızı (KH) değeri başlangıç değerine göre 5., 10., 15., 20., 25., 30., 35. ve 40. dakikalarda anlamlı olarak daha düşük bulundu (p<0.001). Tüm bu zamanlarda Grup D olgularda KH değerleri Grup P’ye göre düşük bulundu (p<0.05). Grup D’de ortalama arteriyel kan basıncının kontrol değerine göre daha düşük olduğu saptandı (p<0.05). Her iki grup arasında hasta ve hekim memnuniyeti arasında istatistiksel fark bulunmadı. Derlenme döneminde Grup D’de MMT değerleri daha yüksek bulundu (p<0.05). Endoskopik retrograd kolonjiopankreatografi gibi kısa süreli invaziv girişimlerde bilinçli sedasyon için deksmedetomidin uygulaması propofole alternatif olarak kullanılabilir.Item Intravenous dexmedetomidine, but not midazolam, prolongs bupivacaine spinal anesthesia(Springer, 2010-01) Kaya, Fatma Nur; Yavaşçaoğlu, Belgin; Türker, Gürkan; Yıldırım, Arzu; Gurbet, Alp; Moğol, Elif Başağan; Özcan, Berin; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.; 0000-0002-6503-8232; 0000-0002-3019-581X; AAI-7914-2021; AAI-8213-2021; AAG-9356-2021; A-7994-2018; AAI-6642-2021; 7003619647; 6602742300; 7003400116; 35799165100; 35618853300; 23982134100; 6603825848Midazolam has only sedative properties. However, dexmedetomidine has both analgesic and sedative properties that may prolong the duration of sensory and motor block obtained with spinal anesthesia. This study was designed to compare intravenous dexmedetomidine with midazolam and placebo on spinal block duration, analgesia, and sedation in patients undergoing transurethral resection of the prostate. In this double-blind randomized placebo-controlled trial, 75 American Society of Anesthesiologists' I and II patients received dexmedetomidine 0.5 mu g center dot A kg(-1), midazolam 0.05 mg center dot A kg(-1), or saline intravenously before spinal anesthesia with bupivacaine 0.5% 15 mg (n = 25 per group). The maximum upper level of sensory block and sensory and motor regression times were recorded. Postoperative analgesic requirements and sedation were also recorded. Sensory block was higher with dexmedetomidine (T 4.6 +/- A 0.6) than with midazolam (T 6.4 +/- A 0.9; P < 0.001) or saline (T 6.4 +/- A 0.8; P < 0.001). Time for sensory regression of two dermatomes was 145 +/- A 26 min in the dexmedetomidine group, longer (P < 0.001) than in the midazolam (106 +/- A 39 min) or the saline (97 +/- A 27 min) groups. Duration of motor block was similar in all groups. Dexmedetomidine also increased the time to first request for postoperative analgesia (P < 0.01 compared with midazolam and saline) and decreased analgesic requirements (P < 0.05). The maximum Ramsay sedation score was greater in the dexmedetomidine and midazolam groups than in the saline group (P < 0.001). Intravenous dexmedetomidine, but not midazolam, prolonged spinal bupivacaine sensory blockade. It also provided sedation and additional analgesia.Item İntravenöz deksmedetomidin premedikasyonunun bupivakain ile uygulanan spinal anestezide duyusal blok süresine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2008-05-28) Kaya, Fatma Nur; Yavaşcaoğlu, Belgin; Türker, Gürkan; Yıldırım, Arzu; Gurbet, Alp; Moğol, Elif Başağan; Özcan, Berin; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Çift kör, randomize ve plasebo kontrollü olarak planlanan çalışmada spinal anestezi öncesi intravenöz tek doz uygulanan deksmedetomidin ve midazolamın, duyusal ve motor blok süresi üzerine etkisinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Transüretral prostat rezeksiyonu (TUR-P) operasyonu planlanan ASA I-II, 75 olguda spinal anesteziden 5 dakika önce intravenöz deksmedetomidin 0.5 μg kg-1 (Grup D, n=25), midazolam 0.05 mg kg-1 (Grup M, n=25) veya serum fizyolojik (Grup K, n=25) uygulamasından sonra, sedasyon seviyesi, duyusal blok üst seviyesi, duyusal ve motor blok gerileme zamanı kaydedildi. Ramsay sedasyon skoru, Grup D ve Grup M’de benzer ve Grup K’den daha yüksek bulundu (her iki grup için p<0.001). Duyusal blok üst seviyesi, Grup D’de, Grup M ve Grup K’ye göre daha yüksek olarak saptandı (her iki grup için p<0.001). Deksmedetomidin grubunda duyusal blok süresinin, midazolam ve kontrol grubundan daha uzun olduğu, ancak motor blok süresini uzatmadığı belirlendi (her iki grup için p<0.05). Postoperatif ilk analjezik gereksinim zamanı, Grup D’de Grup M ve K’ye göre daha uzun bulundu (her iki grup için p<0.01). Postoperatif analjezik tüketimi Grup D’de, Grup M ve Grup K’ye göre daha azdı (her iki grup için p<0.05). Deksmedetomidin ile premedikasyon midazolama benzer sedasyon ve daha belirgin analjezi sağlar. Ek olarak, deksmedetomidin bupivakain ile uygulanan spinal anestezinin duyusal blok süresini uzatır.Item İntravenöz parasetamolün torakoskopik cerrahi sonrası postoperatif analjezi üzerine etkinliği(Uludağ Üniversitesi, 2010-05-07) Çınar, Vildan; Kaya, Fatma Nur; Yavaşçaoğlu, Belgin; Gören, Suna; Bayram, Sami; Moğol, Elif Başağan; Kaya, Atilla; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı.Çalışmamızda, torakoskopik cerrahi sonrası intravenöz parasetamol uygulamasının postoperatif analjezi üzerine etkinliğini değerlendirmeyi amaçladık. ASA I-II grubu 40 hasta, anestezi indüksiyonundan önce ve postoperatif 24 saat içinde her 6 saatte bir intravenöz 1 gr parasetamol veya 100 ml serum fizyolojik verilmek üzere randomize olarak ayrıldı. Dinlenme ve hareket sırasındaki ağrı skorları, sedasyon skorları, hemodinamik parametreler, morfin kullanımı, hasta/hemşire memnuniyeti ve yan etkiler değerlendirildi. İlk analjezik gereksinim zamanı, ilk mobilizasyon ve hastaneden çıkış zamanları kaydedildi. Parasetamol grubunda; morfin tüketimi postoperatif 2., 4., 8., 12. ve 24. saatlerde daha düşük (p=0.017, p=0.021, p<0.001, p<0.001, p<0.001), bulantı ve kusma sıklığı daha az (p=0.001, p<0.001); ilk analjezi gereksinim zamanı daha uzun (p=0.0032), ilk mobilizasyon ve hastaneden çıkış süreleri daha kısa bulundu (p=0.0031, p=0.0015). Analjezi açısından hasta/hemşire memnuniyeti anlamlı olarak fazlaydı (p<0.001, p<0.001). Sonuç olarak, parasetamol kullanımı daha az yan etki ile postoperatif morfin gereksinimini azalttı ve hasta/hemşire memnuniyetini artırdı. Bu yaklaşım torakoskopik cerrahi sonrası erken postoperatif mobilizasyona da katkıda bulunabilir.Item İsofluran ve propofolün bazı lenfosit subgruplar ve hematolojik parametreler üzerine olan etkilerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2000) Moğol, Elif Başağan; Özcan, Berin; Yavaşcaoğlu, Belgin; Özkalemkaş, Fahir; Göral, Güher; Budak, Ferah; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı.Çalışmamızda minör cerrahi uygulanan 30 olguda, bir inhalasyon anesteziği olan isofluran ile bir intravenöz anesiezik olan propofolün bazı lenfasit subgrupları ve hematolojik parametreler üzerine olan etkilerini araştırmayı amaçladık. 18-60 yaş arasında ASA (Amerikan Anesteziyoloji Derneği) I grubu hastalar rastgele iki gruba ayrıldılar. İndüksiyon ajanı olarak birinci grup olgulara % 2.5'lik tiyopental 4 mg/kg iv ve ikinci grup olgulara % 1 'lik propofol 2.5 mg/kg iv verildi. Anestezi idamesi I. grupta % 50 N2O/O2 ve % 0.75'lik isofluran gaz karışımı ile, II. grupta % 50 N2O/O2 gaz karışımına ek olarak 6 ,ug/kg/st hızda propofol infüzyonu ile sağlandı. Her iki grupta da kas gevşetici ajan olarak vekuronyum bromür ve analjezik ajan olarak fentanil kullanıldı. İndüksiyondan önce ve operasyonun 90.dakikasında periferik venöz kandan alınan örneklerde lökosit, trombosit, hemoglobin değerleri; periferik kan yaymalarında lenfosit, nötrofil, monosit, eozinofil değerleri; lenfasit subgrupları (CD3, CD4, CD8, CD16, CD20, CD25, HLA DR) değerleri incelendi. lndüksiyondan önce ve operasyonun 90. dakikasında elde edilen değerler karşılaştırıldığında; I. grupta CD4 düzeyinde anlamlı bir artma, ll. grupta ise CD8 düzeyinde anlamlı bir azalma kaydedilirken, diğer parametrelerde bir farklılık saptanmadı. Sonuç olarak kullanılan her iki ajanın da immün sistemi baskılamadığı kanısına varıldı.Item Bir kolloid olan hidroksietil nişasta (HES) 130/0.4 (voluven®) solüsyonunun kan şekeri üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Uzunalioğlu, Semiha; Moğol, Elif Başağan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Çalışmamızda %6 HES (130/0,4) solüsyonunun kan şekeri üzerine etkisini incelemeyi amaçladık. Altmış ASA l-ll grubu, non- diabetik, 18-75 yaş aralığında, spinal anestezi uygulanarak elektif cerrahi planlanan olgu çalışmaya dahil edildi. Fakülte etik kurul onayı alındıktan sonra hastalar rasgele 2 gruba ayrıldı: Grup-HES: 500 mİ % 6 HES (130/0,4) Grup-SF: 1000 mİ %0.9 serum fizyolojik Hastalara spinal anestezi öncesi 30 dk. içinde önyükleme amacıyla sıvı infüzyonu uygulandı. İnfüzyondan önce (Zı), infüzyon tamamlandıktan hemen sonra (Z2) ve İnfüzyonun tamamlanmasından sonra sırasıyla 45 dk (Z3), 6 saat (Z4) ve 12 saat sonra (Z5) toplam 5 kez kalibrasyonları düzenli olarak yapılan standart kan şekeri ölçüm cihazıyla, kapiller kan şekeri ölçümleri yapıldı. Buna eş zamanlı olarak ortalama arteriyel kan basıncı, kalp atım hızı ve SpÜ2 kaydedildi. Prehidrasyon uygulanan tüm hastalara, spinal anestezi sol lateral pozisyonda, L3-4 veya L4-5 intervertebral aralıktan, orta hattan 25G Quincke spinal iğne kullanılarak 12.5 mg %0.5 hiperbarik bupivakain uygulandı. Operasyon bitiminde anestezi ve cerrahi süreleri ayrı ayrı kaydedildi. Gruplar arasında cerrahi ve anestezi süreleri, ASA skoru ve cinsiyet açısından fark saptanmadı (p>0.05). Kan şekeri değerleri infüzyondan önceki değerine göre SF grubunda infüzyon tamamlandıktan 6 saat sonra (p<0.05), HES grubunda ise tüm zamanlarda yüksek bulundu (p<0.001, p<0.01, p<0.001, p<0.01). HES grubunda infüzyondan sonraki 6. saatte kan şekeri değerleri açısından iki grup arasında anlamlı fark vardı (p<0.001). Sonuçlarımız, 500 mİ %6 HES (130/0,4) uygulanan grupta kapiller kan şekeri düzeylerinin, diğer gruba göre daha yüksek olduğunu gösterdi. Çalışmamızdan elde ettiğimiz bulgular doğrultusunda %6 HES (130/0,4) uygulamasının kan şekeri düzeylerini etkilediği, özellikle infüzyondan 6 saat sonra bu artışın en yüksek düzeye ulaştığı sonucuna vardık. Bu sonucun kan şekeri izleminin önemli olduğu olgularda dikkate alınması gerektiği düşüncesindeyiz.Item Koroner arter bypass greftleme cerrahisinde uzak iskemik önkoşullamanın perioperatif kardiyak ve renal fonksiyonlar üzerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018) Argadal, Elif Kaya; Moğol, Elif Başağan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Koroner arter bypass greftleme (KABG) cerrahilerinde doku ve organ perfüzyonu etkilenmesi üzerine görülebilecek renal ve kardiyak komplikasyonların önlenmesi için öne sürülen yöntemlerden biri uzak iskemik önkoşullama (UİÖK)'dır. Çalışmamızda KABG cerrahisi geçiren hastalarda UİÖK'nın kardiyak belirteçler, intraoperatif ve postoperatif aritmiler, inotrop ihtiyacı, böbrek fonksiyon testleri, saatlik ve 24 saatlik idrar miktarları, ekstübasyon zamanları, yoğun bakım ve hastane kalış süreleri üzerine etkisi olup olmadığını araştırmayı amaçladık. Çalışmamız KABG uygulanan (kapak onarımı yapılan ve yapılmayan tüm hastalar dahil edilerek) 18 yaş üzeri, ASA skoru II-III olan 100 hastada gerçekleştirildi. Hastalar önkoşullama uygulanan (Grup ÖK) ve uygulanmayan (Grup K (kontrol)) olarak 2 gruba ayrıldı. Grup ÖK'daki hastalara sağ üst ekstremiteye yerleştirilen tansiyon manşonu 200 mmHg'ya kadar şişirilerek 5 dk-3 siklus olacak şekilde UİÖK işlemi uygulandı. Hastaların perioperatif aritmi, idrar miktarı, inotrop/vazoaktif ilaç gerekliliği, arter kan gazı (AKG) sonuçları, postoperatif 6, 12 ve 24. saat troponin I, CK-MB, üre, kreatinin, GFR sonuçları, ekstübasyon zamanları, yoğun bakımda kalış süreleri ve hastanede kalış süreleri kaydedildi. Hastaların demografik verileri açısından 2 grupta anlamlı farklılık görülmedi. Gelişen postoperatif aritmi sıklığı Grup ÖK'da daha düşük bulunmuştur (p=0,046). Kardiyak belirteçler (troponin, CK-MB) açısından anlamlı farklılık görülmemiştir (p>0,05). Üre, kreatinin değerleri Grup K'da anlamlı yükselmiştir (p<0,05). 24 saatlik idrar miktarı Grup K'da anlamlı azalmıştır (p=0,04). Grup ÖK'daki hastaların mekanik ventilatörde kalış süreleri anlamlı kısalmıştır (p=0,01). Grup ÖK'da postop 6, 12, 24 saatte inotrop ilaç ihtiyacı azalmıştır (p<0,05). Sonuç olarak UİÖK uygulanarak postoperatif aritmilerin, inotrop ilaç gerekliliğinin ve mekanik ventilatörde kalış süresinin azaltılabileceğine inanıyoruz. Ayrıca UİÖK işleminin KABG ilişkili renal hasarın önlenmesinde önemli bir rolü olduğunu düşünmekteyiz.Item Metoklopramid ve ondansetronun mivakuryum ile oluşan kas gevşemesine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Tercan, Mehmet; Moğol, Elif Başağan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Postoperatif dönemde görülen bulantı kusma hastaya büyük sıkıntı veren önemli sorunlardan birisidir. Metoklopramid ve ondansetron postoperatif bulantı kusmanın tedavisinde sık kullanılan ilaçlardandır. Metoklopramidin etkisinin sonlanması, başlıca plazma kolinesteraz enzimi ile olmaktadır. Anestezi pratiğinde son yıllarda kullanıma giren nondepolarizan kas gevşetici ajan olan mivakuryum da başlıca plazma kolinesteraz enzimi ile yıkılmaktadır. Metoklopramidin mivakuryumla elde edilen nöromusküler blokajı etkilediği bazı çalışmalarda gösterilmiştir. Bir serotonin antagonisti olan ondansetronun sinir kas kavşağındaki transmitterler üzerine etkili olabileceğine dair çalışmalar vardır. Çalışmamızda metoklopramid ve ondansetronun mivakuryum ile oluşan kas gevşemesi üzerine etkisini nöromusküler ileti monitörizasyonu ve plazma kolinesteraz ölçümleriyle incelemeyi amaçladıkÇalışma etik kurul onamı alındıktan sonra, elektif cerrahi girişim planlanan ASA I-II grubunda, 18-65 yaşları arasındaki toplam 75 hasta ile gerçekleştirildi. Hastalar 10 mg metoklopramid (Grup M), 4 mg ondansetron (Grup O) ve serum fizyolojik (Grup SF) kullanımına göre 3 gruba ayrıldı. Nöromusküler monitörizasyon için ulnar sinir tercih edildi ve bu amaçla akseleromiyografi prensibi ile çalışan TOF-Watch® SX (Organon,Ireland) kullanıldı. Nöromusküler bloğun %100'e ulaşma süresi etki başlama süresi olarak kabul edilip kaydedildi. Plazma kolinesteraz ölçümü için tüm hastalardan çalışma ilaçları uygulanmadan önce, çalışma ilaçları uygulandıktan 5 dakika sonra ve mivakuryum uygulandıktan 5 dakika sonra olmak üzere 3 kez 4 ml kan örneği alındı. Nöromusküler ileti ile ilgili etki başlama süresi, kas gevşemesinin %25, %75, %90 geri dönme süreleri ve derlenme endeksi değerleri kaydedilerek, gözlenen parametrelerdeki farklılıklar karşılaştırıldı.Metoklopramidin etki başlama süresini hem serum fizyolojik hem de ondansetron verilen gruba göre anlamlı derecede azalttığını (p<0,001), buna karşın ondansetronun bu süreyi serum fizyolojik uygulamasına göre anlamlı fakat küçük bir miktar kısalttığını (p<0,05) bulduk. Metoklopramidin, akseleromyelografik yöntemle değerlendirilen nöromusküler ileti ölçümlerini serum fizyolojik ve ondansetrona göre uzattığı saptandı. Grup M grup SF ile karşılaştırıldığında, kas gevşemesinin %25, %75 ve %90 oranında geri dönme süreleri ve derlenme endeksi ölçümleri bakımından anlamlı farklılık bulundu (p<0,001). Metokolopramid ve ondansetron uygulanan gruplar karşılaştırıldığında ise kas gevşemesinin %75 ve %90 oranında geri dönme süreleri ile derlenme endeksi değerleri arasındaki fark anlamlıydı (p<0,001; p<0,01; p<0,001). Grup O ile grup SF arasında kas gevşemesinin %25 ve %75 oranında geri dönme süreleri bakımından anlamlı farklılık vardı (p<0,01; p<0.05). Plazma kolinesteraz düzeyleri normal değerler içinde kalmasına karşın hem metoklopramid hem de ondansetron uygulamasından sonra düşüş gösterdi (p<0,001), mivakuryum uygulandıktan sonra da bu düşme devam etti (p<0,001) ancak iki grup arasında belirgin fark yoktu.Kas gevşetici olarak mivakuryum kullanılan olgularda, metoklopramid uygulandığı zaman nöromusküler fonksiyonların monitörle izlenmesi, gelişebilecek rezidüel bloğu belirlemek ve postoperatif solunumsal komplikasyonlardan korunma açısından faydalıdır. Ondansetronun mivakuryumla oluşturulan nöromusküler blokaj üzerine etkileri metoklopramide göre daha az belirgin olduğu için, peroperatif dönemde daha güvenle kullanılabilecek bir antiemetik ajan olduğu görüşündeyiz.Item Posttorakotomi ağrısında torakal paravertebral blok için bupivakain ile levobupivakainin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2012) Kaya, Şener; Moğol, Elif Başağan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Bu çalışmada, torakotomi olgularında paravertebral kateter yoluyla fentanil ile birlikte bupivakain ve levobupivakain uygulanan iki grubun operasyon sonrası ağrıları ve solunum fonksiyonları karşılaştırılmıştır.Çalışmaya torakotomi uygulanacak, ASA I - III, 18-65 yaş arası 40 hasta dahil edilerek iki gruba randomize edildi. Tüm hastalara gruplarına göre 20 ml lokal anestezik bolus olarak uygulandı. Grup B'de %0.25 bupivakain, Grup L'de ise %0.25 levobupivakain 2 mcg/ml fentanil ile kombine edilerek paravertebral kateter yoluyla 0.1 ml/kg hızında infüze edildi. Hastalara operasyondan önceki gün ve sonraki 1., 6., 24. ve 48. saatlerde vizüel analog skala (VAS) ile ağrıları soruldu, arteriyel kan gazları değerlendirildi ve solunum fonksiyon testi uygulandı. Yan etkiler kaydedildi. VAS 4 ün üzerinde olan hastalara 1 mg/kg intramüsküler pethidin uygulandı. Uygulama zaman ve dozları kaydedildi.Hastaların demografik özellikleri ve cerrahi sürelerinde fark yoktu (p>0,05). Birinci saatteki VAS skorları her iki grupta da sonraki saatlerden yüksekti (p<0.001) ve gruplar arasında fark yoktu (p>0.05). Ek analjezik olarak uygulanan pethidin dozu ve uygulama sayısı iki grupta da benzerdi (p>0.05). Postoperatif 1. ve 2. günde ölçülen FEV1 ile FVC değerleri iki grupta da preoperatif değerlerden anlamlı olarak düşüktü (p<0.001), ancak gruplar arasında fark yoktu (p>0.05). Ortalama PaO2, PaCO2 ve SaO2 değerlerinde gruplar arasında farklılık yoktu (p>0.05) ve bu değerler tüm ölçüm zamanlarında normal sınırlar içindeydi. Grup B ve Grup L'de ikişer hastada bulantı, Grup B'de iki, Grup L'de bir olguda hipotansiyon gözlendi. Yan etkiler açısından iki grup arasında fark saptanmadı (p>0.05).Sonuç olarak posttoraktomi ağrısının tedavisinde paravertebral blok uygulamasında bupivakain ve levobupivakainin eşdeğer etkinliğe sahip olduğu ve güvenle kullanılabileceği kanısına varılmıştır.Item Santral venler yoluyla gerçekleştirilen kateterizasyon işlemlerinin retrospektif değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2015-12-29) Karaman, Emine Uzlaş; Gören, Suna; Girgin, Nermin Kelebek; Efe, Esra Mercanoğlu; Şentürk, Sinem; Kıraç, Filiz; Moğol, Elif Başağan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Çalışmamızda Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı tarafından gerçekleştirilen santral ven kateterizasyonu (SVK) işlemlerini retrospektif olarak inceleyerek oluşan mekanik komplikasyonları, nedenlerini ve işlemin başarısını etkileyen faktörleri belirlemeyi amaçladık. Kasım 2009-Haziran 2012 tarihleri arasında ameliyathane ve yoğun bakımda SVK işlemi gerçekleştirilen 922 hastanın verileri retrospektif incelendi. Hastaların demografik özellikleri, girişimin özellikleri, uygulayıcının deneyimi ve mekanik komplikasyonlar ile ilgili veriler değerlendirildi. Hastalardan 23’ü verilerin eksikliği nedeniyle çalışma dışı bırakıldı ve toplam 899 hasta incelendi. En sık sağ internal juguler venin (%84.1) kullanıldığı saptandı. Zor kateterizasyon (ikiden fazla deneme gereken) hasta yaşı (p<0.001), venin önceden kullanılmış olması (p<0.001), uygulayıcının deneyimi (p<0.001) ile ilişkiliydi. Hastaların %16.7’sinde komplikasyon geliştiği, en sık komplikasyonun arter ponksiyonu olduğu saptandı (%11.2). Kateter yerleştirilen veni daha önce kullanılmış olan, yaşı ≤8 olan, ikiden fazla deneme yapılan ve başarısız kateterizasyon yaşanan hastalarda komplikasyon oranı yüksek idi (p<0.001, p=0.008, p<0.001, p<0.001). Uygulayıcının eğitim süresinin 4 yıldan ve daha önce yerleştirdiği kateter sayısının 30 adetten az olması komplikasyon oranını arttırmıştı (p<0.001) (p<0.001). Sonuç olarak, uygulayıcının yeterli deneyime sahip olmaması ve başarısız kateterizasyon girişimleri SVK işlemini zorlaştırmakta ve komplikasyon oranını artırmaktadır. SVK işleminin; pediyatrik olgularda deneyimli kişilerce yapılması ve uygulayıcının ikiden fazla deneme yapması gerekiyorsa işlemi daha deneyimli kişiye devretmesi gerektiği kanısına varılmıştır.Item Thoracic paravertebral block for video-assisted thoracoscopic surgery: Single injection versus multiple injections(W. B. Saunders - Elsevier, 2012-02) Kaya, Fatma Nur; Türker, Gürkan; Moğol, Elif Başağan; Bayraktar, Selcan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.; 0000-0002-3019-581X; AAI-8213-2021; AAI-6642-2021; 7003619647; 7003400116; 23982134100; 34879358300Objective: Thoracic paravertebral blocks (PVBs) have been shown to be effective for analgesia after video-assisted thoracoscopic surgery (VATS) with single- and multiple-injection techniques. The efficacy of single-injection PVB was compared with multiple-injection PVB on postoperative analgesia in VATS was studied. Design: Prospective, randomized study. Setting: Single university hospital. Participants: Fifty patients undergoing VATS. Interventions: A nerve stimulator-guided PVB was performed in the sitting position before surgery using a solution of 20 mL 0.5% bupivacaine with 1:200,000 epinephrine by a single injection at T6 (group S, n = 25) or by 5 injections of 4 mL each at T4 to T8 (group M, n = 25). Measurements and Main Results: A successful PVB was achieved in all patients. The times to perform the blocks were 6.8 +/- 1.9 minutes in the S group and 17.9 +/- 3.0 minutes in the M group (p < 0.001). The times to block onset were 8.3 +/- 1.8 minutes in the S group and 7.2 +/- 0.9 minutes in the M group (p = 0.014). The numbers of anesthetized dermatomes were 5.8 +/- 0.8 for the S group and 6.6 +/- 1.1 for the M group (p = 0.009). The postoperative pain scores and morphine consumption with patient-controlled analgesia were comparable in the two groups. There were no significant differences in times to the first mobilization and hospital discharge for two groups. Patient satisfaction with the analgesic procedure was greater in the S group (p < 0.05). No complications were attributed to the blocks. Conclusions: The two techniques provided comparable postoperative analgesia. However, single-injection PVB may represent an advantage over multiple-injection PVB in patients undergoing VATS, with greater patient satisfaction associated with a shorter procedure and the likelihood of decreased complications.Item Üst ekstremite cerrahisinde infraklavikuler brakiyal pleksus bloğunda bupivakain ile bupivakain+deksmedetomidinin anestezik etkilerinin retrospektif olarak karşılaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022) Şahinkaya, Şahan; Moğol, Elif Başağan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Retrospektif olarak planlanan çalışmamızda, el ve önkol cerrahisi hastalarında anestezi amacıyla uygulanan infraklavikuler brakiyal pleksus bloğunda bupivakaine adjuvan olarak eklenen deksmedetomidinin anestezik etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. Etik kurul onayı sonrası, elektif el ve önkol cerrahisi uygulanan, Amerikan anestezistler derneği (ASA) sınıflaması I-II olan (Ek-1), 18-70 yaş arası, anestezisi ultrason eşliğinde infraklavikuler brakiyal pleksus bloğu ile yapılan 84 hasta çalışmaya dahil edildi. Grup B (n=42): 20 ml bupivakain %0,5+20 ml SF, Grup (B+D) (n:42): 20ml bupivakain %0,5+1mcg/kg deksmedetomidin eklenerek blok uygulanan hastalardan seçildi. Hastaların demografik bilgileri (isim-soyisim, protokol numarası, kilo, boy, yaş, vücut kitle indeksi, komorbidite, ASA skoru) preoperatif anestezi değerlendirme formundan alınarak kaydedildi. Hasta izlem formunda kayıtlı olan bilgilerden 0. dk, 10. dk, 20. dk, 30. dk, 1. saat, 2. saat, 4. saat, 8. saat, 12. saatte kaydedilmiş olan kalp tepe atımı, ortalama arteryel basınç, oksijen saturasyon yüzdesi, Vizüel Analog Skala (VAS) skorları, pinprick testi skoru ve bromage skoru çalışma verileri olarak kayıt altına alındı. Hastalara uygulanmış ek analjezik ilaçlar ve kaydedilen yan etkileri, operasyon süresi, gelişen komplikasyonlar, hasta ve cerrah memnuniyeti sorgulamasındaki veriler kaydedildi. Grup B ile karşılaştırıldığında, Grup B+D'de duyusal ve motor blok başlama zamanı istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha erken, duyusal blok, motor blok ve analjezi süresi istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha uzundu (p<0,05). Grup B+D'de VAS skoru 10.dk, 20.dk, 8.saat ve 12.saatte istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha düşüktü (p<0,05). İnfraklavikuler brakiyal pleksus bloğunda 20 ml %0,5 bupivakaine 1mcg/kg deksmedetomidin eklenmesinin duyusal ve motor blok başlama zamanlarını hızlandırdığını, motor, duyusal blok ve analjezi sürelerini uzattığını tespit ettik.