Browsing by Author "Okan, Mehmet"
Now showing 1 - 20 of 33
- Results Per Page
- Sort Options
Item 3 yaşında bir çocukta atipik bilateral tutulumlu paralitik spinal poliomyelit tip 1 (vaka sunumu)(Uludağ Üniversitesi, 1996-06-10) Sağır, Zekai; Hacımustafaoğlu, Mustafa; Okan, Mehmet; Kılıç, Şebnem; Ildırım, İbrahim3 yaşındaki bir erkek çocukta tip 1 (vahşi virus) poliomyelit olgusu sunuldu. Ateşli akut flask paralizi ile başvuran olgunun daha önce hiçbir aşısının olmadığı öğrenildi. Beyin omurilik sıvısında pleositoz saptandı. Dışkı kültürlerinde tip 1 poliovirus (vahşi tip) üreyen ve serolojisinde tip 1 spesifik nötrolizan antikorlar saptanan olguya spinal bilateral poliomyelit tanısı konuldu. Paraliziler 6 ay sonra azalmaya başladı ancak tam düzelmedi. Poliomyelit bölgemizde hâlâ sporadik olgular şeklinde görülebilmektedir. Bu nedenle aşılama programlarının tüm toplumu kapsayacak şekilde devam ettirilmesi gerekmektedir.Publication A case of hyperkinetic movement disorder associated with lgi1 antibodies(Turkish J Pediatrics, 2015-09-01) Erer-Özbek, Sevda; Yapıcı, Zühal; Tüzün, Erdem; Giriş, Murat; Duran, Selcen; Taşkapılioğlu, Özlem; Okan, Mehmet; ERER ÖZBEK, ÇİĞDEM SEVDA; Duran, Selcen; Taşkapılioğlu, Özlem; Okan, Mehmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroloji Anabilim Dalı.; 0000-0001-7553-2034; EUN-3732-2022; JZJ-9352-2024; AAK-6623-2020; IMZ-1723-2023Encephalitis associated with leucine-rich glioma inactivated 1 (LGI1) antibodies is often encountered in elderly male patients and may infrequently present with isolated syndromes. A 6-year-old boy was admitted with acute onset severe oral and facial stereotypic and choreiform movements. On his neurologic examination, he had repetitive and rhythmic movements in orolingual muscles including tongue protrusion, limb chorea and minimal facial stereotypic movements. Anti-streptolysin O (ASO) titers were found severely elevated in several measurements. Well-characterized antibodies against ion channels and synapse proteins were negative whereas LGI1 antibody was positive in both serum and CSF. Marked clinical improvement was observed after immunotherapy. Here, we present the first pediatric case with LGI1 antibody associated hyperkinetic movement disorders and emphasize the importance of investigating neuronal autoantibodies in patients with isolated and treatment resistant movement disorders.Item Acute central nervous system complications in pediatric acute lymphoblastic leukemia(Elsevier Science, 2015-10) Baytan, Birol; Evim, Melike Sezgin; Güler, Salih; Güneş, Adalet Meral; Okan, Mehmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Pediatrik Hematoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Nöroloji Anabilim Dalı.; AAH-1452-2021; 6506622162; 36337796600; 55648289500; 24072843300; 6701707256BACKGROUND: The outcome of childhood acute lymphoblastic leukemia has improved because of intensive chemotherapy and supportive care. The frequency of adverse events has also increased, but the data related to acute central nervous system complications during acute lymphoblastic leukemia treatment are sparse. The purpose of this study is to evaluate these complications and to determine their long term outcome. PATIENTS AND METHODS: We retrospectively analyzed the hospital reports of 323 children with de novo acute lymphoblastic leukemia from a 13-year period for acute neurological complications. The central nervous system complications of leukemic involvement, peripheral neuropathy, and post-treatment late-onset encephalopathy, and neurocognitive defects were excluded. RESULTS: Twenty-three of 323 children (7.1%) suffered from central nervous system complications during acute lymphoblastic leukemia treatment. The majority of these complications (n = 13/23; 56.5%) developed during the induction period. The complications included posterior reversible encephalopathy (n = 6), fungal abscess (n = 5), cerebrovascular lesions (n = 5), syndrome of inappropriate secretion of antidiuretic hormone (n = 4), and methotrexate encephalopathy (n = 3). Three of these 23 children (13%) died of central nervous system complications, one from an intracranial fungal abscess and the others from intracranial thrombosis. Seven of the survivors (n = 7/20; 35%) became epileptic and three of them had also developed mental and motor retardation. CONCLUSIONS: Acute central neurological complications are varied and require an urgent approach for proper diagnosis and treatment. Collaboration among the hematologist, radiologist, neurologist, microbiologist, and neurosurgeon is essential to prevent fatal outcome and serious morbidity.Item Akut lenfositik ve akut non-lenfositik lösemi olgularımızda ilk tam bulguların karşılaştırması(Uludağ Üniversitesi, 1987) Günay, Ünsal; Okan, Mehmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.Son oniki yıllık sürede Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniğinde 90 akut lösemi olgusunun tanısı kondu. Olgular Akut Lenfositik Lösemi (ALL) ve Akut Non Lenfositik lösemi (ANLL) olarak iki gruba ayrıldı. Her iki gruptaki olguların tanı konulduğundaki klinik ve hematolojik bulgularının dağılımı belirlendi ve birbiriyle karşılaştırıdı. Klinik bulgular yönünden ALL ve ANLL 'li olgular arasında eksoftalmi'nin dışında önemli bir farklılık belirlenmedi. Ancak ANLL grubunun % 11. 7'sinde ekzoftalmi görülürken ALL grubu olgularda ekzoftalmi bulunamadı. ALL grubunun % 1.4 'inde mediastinal kitle bulunurken ANLL grubunda buna rastlanmadı.Item A case of Sjogren-Larsson syndrome(Wiley, 1999) Sarıcaoğlu, Hayriye; Tunalı, Şükran; Bülbül, Emel; Alpakut, Şebnem; Özmen, Ahmet Tuncer; Okan, Mehmet; Palalı, Zeki; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Dermatoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göz Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Pediatri Nöroloji Anabilim Dalı.; 6603722836; 7004191748; 6507149072; 6506017477; 57215467446; 6701707256; 6602430771Item Çocuk ishallerinde Rotavirus Gastroenteritleri'nin sıklığı(Uludağ Üniversitesi, 1988) Okan, Mehmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.Bölgemizde rotavirus gastroenteritlerinin sıklığını belirlemek amacı ile yaşları 6-36 ay arasında değişen akut gastroenteritli 145 olguda prospektif bir çalışma yapıldı. Akut gastroenterit tanısı 1. Hastanın günde en azından 4 veya daha fazla gaita yapması, 2. Dışkı sıvı içeriğinin artması, 3. İshal, ateş, kusma ve diğer ilave yakınmalarının 14 günden fazla sürmemesi halinde kondu. Fizik muayeneyi takiben tüm olgulara polikliniğe başvurularından veya hastaneye yatırılışlarından itibaren birkaç saat içersinde tam kan sayımı, periferik yayma, serum elektrolitleri, grub aglutinasyon testleri, kan-boğaz-gaita kültürü, gaita yayması için örnekler alındı. Gaitada parazit ve yumurtası araştırıldı. Gaita örneklerinde rotavirus varlığı güvenirliliği yüksek olan buna özgü latex aglutinasyon yöntemine dayanan rotalex testi ile incelendi. Çalışma sonucu toplam 145 olgunun 60'ının (% 41.4) gaitasında rotavirus varlığı saptanırken bunların 3 'ünde (% 5.0) rotaviruslere patojen mikroorganizmalar eşlik etmekteydi (Grup I). Gaitasında rotavirus saptanmayan 85 olgu Grub II yi oluşturdu. Bu gruptaki olguların 41'inin (% 48.2) gaitasında shigella, salmonella ve stafilokok koagulaz pozitif gibi patojen mikroorganizmalar üretildi. Bu şekilde iki gruba ayrılan olguların klinik ve laboratuar özellikleri karşılaştırıldı. Her iki grubu oluşturan olguların başlıca başvuru yakınmaları ateş, ishal ve kusma şeklinde sıralanıyordu. Ancak grup I'deki olguların çoğunda diğer grubun aksine ilk yakınma kusma şeklinde başlarken bunu ateş ve belli bir süre sonrada ishal izlemekteydi. Grub I'deki olgularda diğer grubun aksine yakınmaların çok gürültülü başlayıp hastalığın kısa süre içinde iyileştiği görüldü. Sekiz aylık çalışma süresinde bölgemizde gastroenteritin hemen hemen aynı şiddette sürdüğü tesbit edildi. Ancak Aralık, Ocak, Şubat Mart ayları gibi soğuk iklimlerde akut gastroenteritli olguların büyük bir oranını rotavirus gastroenteritleri oluştururken iklimin ılımanlaşması ile bu oranın oldukça azaldığı görüldü. Başvurudaki laboratuar bulgularında lökosit sayısı, mutlak granülosit sayısı Grub I de diğer gruba göre düşük bulunurken aynı grubtaki olguların büyük bir oranının gaita yaymasında bir özellik göstermiyordu.Item Çocuklarda baş ağrısı(Uludağ Üniversitesi, 2003) Okan, Mehmet; Özdemir, Hakan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Aile Hekimliği Anabilim Dalı.İnsanların sık karşılaştığı yakınmalardan birisi olan baş ağrısı kafatası içinde veya dışında yer alan ağrıya duyarlı oluşumların değişik nedenlerle etkilenmesi sonucu ortaya çıkar. Bu yakınma merkezi sinir sistemindeki (MSS) patolojilerden kaynaklanabildiği gibi vücudun diğer bölümlerinin rahatsızlıklarının bir belirtisi olarak da karşımıza çıkabilir. Baş ağrıları bazen hayatı tehdit edici bir patolojinin habercisi olabildiği gibi, bazen de bir enfeksiyona, ailevi olarak geçebilen vasküler patolojilere veya psikojenik kökenli nedenlere bağlı olabilir. Yetişkinler arasında baş ağrısı yakınması ile karşı- laşmayan hemen hemen yok gibidir. Ancak yaş küçüldükçe bu yakınma ile başvuran hasta sayısı da azalmaktadır. Bu da küçük yaştaki çocukların muhtemelen ağrıyı ve niteliğini ifade edememelerinden kaynaklanmaktadır. Çocuklarda baş ağrısı prevalansı yaş ile birlikte artış göstermektedir. Polonya’da yapılan retrospektif çalışmada bir yıl içerisinde okul çağı çocuklarının % 75’inin baş ağrısı geçirdiği tespit edilmiştir (1). iskandinavya’da yapılan bir çalışmada ise, 7 yaş civarındaki çocukların % 1,4’ünde gerçek migren, % 2,5’inde non migrenöz baş ağrısı, % 35,0’inde de diğer nedenlere bağlı baş ağrısı tanımlanmıştır (2). On beş yaş civarında ise, migren sıklığı % 5,3 olarak verilirken, non migrenöz baş ağrıları % 15,7, diğer nedenlere bağlı baş ağrıları da % 54,0 oranında bildirilmiştir (3). Ülkemizde bu konuda geniş kapsamlı çalışmalar sınırlı olup 6-15 yaş arasındaki çocuklarda baş ağrısı oranı % 37,3 olarak bildirilmiştir (4). Altı yıllık periyodu kapsayan bir çalışmada ise çocukların % 80,0’inin baş ağrısı yakınması ile karşılaştığı bildirilmektedir (3). Sonuç olarak yapılan epidemiyolojik çalışmalar adölesan öncesi dönemde baş ağrısı insidansının % 20,0 ile % 54,0 arasında değiştiğini göstermektedir (2,3).Item Çocuklarda mental retardasyon(Uludağ Üniversitesi, 2005) Okan, Mehmet; Özdemir, Özlem; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı.Mental retardasyon; gelişim dönemlerinde ortaya çıkan, çevreye uyum ve davranışlardaki bozulma ile birlikte olan, genel zihinsel fonksiyonların ortalamanın anlamlı derecede altında olması şeklinde tanımlanabilir. Mental retardasyon zihinsel yeteneklerin yetersiz gelişimidir. Zihinsel yetenekler bir toplumda en yüksekten en düşüğe kadar bir devamlılık gösterdiğinden mental gerilikli grubu, normal gruptan kesin sınırlarla ayırt etmek güçtür. Yine de belirli alanları kapsayan testlerle, sayısal ölçülerle ayırım yapılmaya çalışılmaktadır. Bu sayede kişilerin kapasiteleri oranında eğitilmesini, kendisine, ailesine ve topluma yük olmadan verimli bir yaşam sürdürebilmesini sağlamak mümkündür. Çocuk hekimi, aileden sonra mental retardasyonu tanımak, önlemek, yol göstermek konumundadır. Mental retardasyon tıbbi, sosyal, eğitsel ve ekonomik olmak üzere çok yönlü bir problemdir. Bunlardan elde edilen sonuçlar akademik başarı konusunda ipucu vermekte, iş yaşamına yönelik yetenekleri göstermemektedir. Akademik başarı; görme, duyma, akılda tutma, soyut düşünce düzenleme, eğitim ve sözlü yetenek gibi özellikler gerektirirken, iş yaşamındaki başarı, el, göz koordinasyonu, sebep-sonuç ilişkileri ve kişilik özellikleriyle ilgilidir.Item Çocukların subdural effüzyonlarında kranial ct' nin yeri ve değeri(Uludağ Üniversitesi, 1988) Eralp, Özgen; Okan, Mehmet; Aksoy, Kaya; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroşirürji Anabilim Dalı.Çocuklarda önemli kalıcı sekellere neden olan subdural effıizyonların tanısı erken konulduğunda iyi sonuçlar alındığı bilinmektedir. Kliniğimize başvuran 13 çocuk çalışmaya alındı. Özellikle konvulziyon yakınması ile gelen çocuklarda transillüminasyon, kraniografi ve kranial tomografi çalışmaları yapıldı. Olguların klinik, laboratuar, kranial CT bulguları karşılaştırıldı. Kranial CT'nin tanıda en önemli yardımcı tanı yöntemi olduğu saptandı.Item Çocukluk çağı akut lenfositik lösemi olgularımız(Uludağ Üniversitesi, 1987) Günay, Ünsal; Okan, Mehmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.Oniki yıllık sürede Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniğinde 72 olguya Akut Lenfositik Lösemi (ALL) tanısı kondu. indüksiyon tedavisi uygulanabilen 54 olgudan 51'inde tam remisyon elde edildi (% 94.4). Bu olgulardan 44'üne tedavi protokolümüz eksiksiz uygulandı. İdame tedavisi olarak Methotrexate ve 6-Merkaptopurin uygulanan 8 olgudan 1 'inde tedavi sonlandırıldı ve bu hasta 66 aydır izlenmektedir. Methotrexate ve 6-Mercaptopurine ilave olarak 3 ay ara ile Vincristine ve Prednisolon verilen 25 olgudan 3 'ünde uzun süreli yaşam elde edildi ve bu hastalar 38-44 aydır izlenmektedir. Bu son gruptan 15 olgumuz komplikasyonsuz olarak ilk remisyonlarında median 15 aydır izlenmekte ve tedavileri devam etmektedir.Item Çocukluk çağı akut nonlenfositik lösemi olgularımız(Uludağ Üniversitesi, 1987) Günay, Ünsal; Okan, Mehmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.Son 12 yıllık sürede Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniğinde toplam 16 Akut non-lenfositik lösemi olgusunun tanısı konmuştur. Bunlardan 10 'una tedavi protokolu tam olarak uygulanabilmiştir. Bu olgularımızdan % 50'sinde tam remisyon sağlanmıştır. Bu olgularımızın median ilk remisyon süresi 8 ay olarak belirlenmiştir. Bir eritrolösemi olgumuzda uzun süreli yaşam elde edilmiş olup, hastayı 46 aydır izlemekteyiz.Item Dermatomyozitte distrofik kalsifikasyonlar (Bir olgu bildirimi)(Uludağ Üniversitesi, 1991) Köksal, Nilgün; Eralp, Özgen; Okan, Mehmet; Gülen, Ahmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.Juvenil dermatomyozitis iskelet kaslarını ve deriyi tutan nonsupuratif enflamatuar bir kollagen doku hastalığıdır. Juvenil dermatomyozitisin seyri sırasında % 40-70 oranında distrofik kalsifikasyonlar görülür. Kliniğimizde yatan distrofik kalsifikasyonlar ve eklem kontraktürleriyle komplike bir dermatomyozit olgusu sunuldu ve kaynaklar taranarak tartışıldı.Item Gastric emptying time in children with progressive muscular dystrophy(Turkish National Pediatric Society, 1997) Okan, Mehmet; Alper, Eray; Çil, Ergün; Eralp, Özgen; Ağır, Hasan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Pediatri Anabilim Dalı.; AAG-9324-2021; AAH-3865-2021; 6701707256; 7006827670; 35587943300; 6603426177; 36927214100Gastric emptying was evaluated in 11 male children (mean age 82 +/- 3.2 years) with progressive muscular dystrophy to detect gastrointestinal smooth muscle involvement No patient had gastrointestinal symptoms. Gastric emptying studies were performed by using 500 mu Ci ct technetiun 99m sulfur colloid bound to a scrambled egg,and scintigraphic measurements were taken continuously for 60 to 90 minutes The gastric emptying studies wan compared with those of eight male children (mean age 8.2 +/- 2.8 years) without gastrointestinal or muscular disorders The mean percentage of retention of gastric isotope was significantly greater in the study group than in the control group. These data suggest that dysfunction of the smooth muscle of the upper gastrointestinal tract is detectable in children with progressive muscular dystrophy, even when gastrointestinal symptoms are absent.Item Guillain Barre Sendromu(Uludağ Üniversitesi, 2005) Özdemir, Özlem; Okan, Mehmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı.Guillain Barre Sendromu (GBS), sıklıkla hızlı progresif, asendan, simetrik güçsüzlük ve areşeksi ile karakterize akut inşamatuar polinöropatidir. Tablo sıklıkla nonspesifik enfeksiyondan birkaç gün veya haftalar sonrasında ortaya çıkan progresif güçsüzlük, eşlik eden hafif duysal semptomlar ve albuminositolojik dissosiasyonla karakterizedir. Güçsüzlük çoğunlukla, hastalığın başlangıcında distalde olup, çocukların %15-20'sinde proksimalde görülebilir. Çocukluk çağında görülen Guillain Barre Sendromunda kranial sinir tutulumu yaygındır. Distal paresteziler sıktır ve nöropatik ağrı birçok çocukta göze çarpan bir bulgudur. Nörolojik defisit, günler-aylar içinde ilerleme gösterir. Guillain Barre Sendromu tanısı albuminositolojik dissosiasyon (BOS'ta pleositoz olmaksızın BOS protein seviyesinde artış) ve akut nöropatiyi destekleyen nörofizyolojik bulgularla (sıklıkla demiyelinizan) doğrulanır. Bu bulgular hastalığın erken evresinde her zaman bulunmayabilir. Tanı tutarlı klinik, laboratuar ve nörofizyolojik bulgularla diğer durumların dışlanması ile konur. Guillain Barre Sendromu çocukluk çağında akut şask paralizilerin en sık nedenidir. GBS insidansı, toplum kaynaklı çalışmalarda 16 yaşın altında 0.25-1.5/100.000 olarak bulunmuştur. Her iki cins eşit olarak etkilenir.Item İnatçı epilepsili çocuklarda ek tedavi olarak topiramat etkinliğinin ve yan etkilerinin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Özdemir, Özlem; Okan, Mehmet; Beyazıt, Aysun N.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.Giriş: Bu çalışmada çocukluk çağında dirençli epileptik vakalarda ek ilaç olarak topiramat tedavisinin etkinliğinin ve yan etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya alınan 166 hasta (67 kız, 99 erkek) topiramat etkinliği ve yan etkiler açısından retrospektif olarak incelendi. Hastaların 82’si (%49,4) parsiyel, 8’i (%4,8) generalize, 6’sı (%3,8) sekonder generalize, 24’ü (%14,5) myoklonik epilepsi tanısı alırken, 34 hasta (%27,7) epileptik sendrom sınıfında yer aldı. Topiramat dozu 0,5 mg/kg/g dozunda başlanarak ortalama 9 mg/kg/g’e çıkıldı. Hastalar her kontrol sırasında nöbet sıklığı, süresi ve yan etkiler açısından değerlendirildi. ‹lacın etkinliği iyi (tam, >%75), kısmi (%25-75) ve kötü (%0-25) şeklinde sınışandırıldı. Bulgular: Çalışmaya alınan 166 hastanın 85’inde (%51,2) iyi, 39’unda (%23,5) kısmi ve 42’sinde (%25,5) kötü yanıt elde edildi. Topiramat tedavisi ile parsiyel epilepsili hastaların 45’inde (%54,9) iyi, 22’sinde (%26,8) kısmi, 15’inde (%18,3) kötü yanıt, generalize epilepsili hastaların ise tümünde (n=8) iyi yanıt alınırken myoklonik epilepsili hastaların 10’unda (%41,7) iyi, 4’ünde (%16,7) kısmi ve 10’unda (%41,7) kötü yanıt elde edildi. Genel olarak topiramat tedavisi parsiyel epilepsili hastalarda generalize ve myoklonik epilepsiye göre daha etkin bulundu (p=0,008, p=0,024). Topiramata bağlı yan etki 33 hastada (%19,9) saptandı. En sık görülen yan etki somnolans (n=9, %5,4) idi. Topiramat tedavisi 33 hastada (%19,9) yanıt alınamaması, 4 hastada (%2,4) ciddi yan etkinin görülmesi, 3 hastada (%1,8) nöbet artışı ve 2 hastada da (%1,2) uzun süreli nöbetsiz izlem nedeniyle sonlandırıldı. Sonuç: Topiramatın inatçı epileptik vakalarda ek tedavi olarak etkinliğinin yüksek, ciddi yan etkilerinin olmaması nedeniyle güvenilir olduğu görülmüştür. ‹natçı epilepsilerde ek tedavi olarak tercih edilebileceği, ancak ilacın kendine özgü yan etkileri açısından yakın takip edilmesi gerektiği düşünüldü.Item İşitme kaybı saptanan olgularımızın değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2003-10-01) Nacarküçük, Ergun; Okan, Mehmet; Öztürk, Bülent; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Nöroloji Bilim Dalı.İşitme kaybı çocukluk çağında çeşitli etiolojik faktörlere bağlı olarak ortaya çıkabilir ve bu nedenle de konuşma ve psikososyal problemlere yol açabilir. Bununla birlikte çocukluk çağında işitme kaybını saptanmanın kolay olmadığı da bir gerçektir. Bu çalışmanın amacı BERA (Brainstem Evoked Response Auditory; İşitsel beyin sapı cevapları) testi kullanılarak işitme kaybı saptanan olgularımızın özelliklerini incelemektir. Çalışmaya işitme kaybı ön tanısı ile başvuran 540 vaka (265 kız, 275 erkek) alındı. Toplam 29(%5,4) çocukta işitme kaybı saptandı. İşitme kaybı saptanan grup içinde 10 serebral felçli, 9 psikomotor gerilikli, 1 epilepsili, 1 normal çocuk ve 8 değişik tanılar almış vakalar bulunmaktaydı. Olgularımızın işitme kaybı tanısı aldıkları ortalama yaş 26. 4±4. 4 (ort ± standart sapma) ay idi.Item Joubert sendromu: beş olgu sunumu(Uludağ Üniversitesi, 2004-05-14) Saraç, Vedat; Yazıcı, Zeynep; Aktürk, Çağlar; Erdoğan, Cüneyt; Okan, Mehmet; Köksal, Nilgün; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.Joubert sendromu otozomal resesif geçiş gösteren, hipotoni, ataksi, epizodik hiperpne nöbetleriyle seyreden bir hastalıktır. Klinik olarak anormal göz hareketleri, nistagmus, hiperpne-apne epizodları ve mental-motor gelişme geriliği izlenir. Temel radyolojik bulgular; vermisin tam veya parsiyel yokluğu, hipoplastik serebeller pediküller ve buna bağlı 4. ventrikül deformitesidir. Joubert sendromunda pons ve inferior kollikulus arasındaki beyin sapı bölgesinde (istmus) disgenezise bağlı ponto-mezansefalik birleşkede uzama, incelme ve interpediküler fossada derinleşme izlenir. Ayrıca süperior serebeller pediküllerde kalınlaşma ile 4. ventrikülde lobulasyon ve genişlemeye neden olan vermis hipoplazisi görülür. Bu üç bulgu aksiyal MR görüntülerde ‘molar diş’ görünümüne neden olur. Bu yazıda, Joubert sendromlu beş hastanın klinik ve radyolojik bulguları sunulmaktadır.Item Küçük çocuklarda salmonella enfeksiyonları(Uludağ Üniversitesi, 1989) Ildırım, İbrahim; Okan, Mehmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.Aralık 1986 - Mart 1988 tarihleri arasında kliniğimize değişik yakınmalarla başvurarak salmonellozis tanısı alan yaşları 2-24 ay arasında değişen 73 olgu incelendi. Olguların başvuru yakınmaları başvurudaki fizik muayene bulguları, laboratuvar bulgular, kültür antibiyogram sonuçları ve tedaviye verdikleri yanıtlar gözden geçirildi. Olgularımızda aile içi enfeksiyon araştırıldığında 14 (% 19.1)'inin anne, baba ve kardeşlerinde hastalık olduğu öğrenildi. Olguların 55 (% 75.4)'inin başvuru yakınmaları arasında ishal mevcuttu. Gaitada üretilen mikroorganizmalar ise 40 (% 54.8) olguda salmonella typhimurium, 23 (% 31.5) salmonella paralifo B iken 10 (% 13.7) olguda salmonella grubu basil üretilmesine rağmen olanaksızlıklar nedeni ile tiplendirme yapılamadı. En iyi sonucu Cefotaxim + Amikasin uyguladığımız gruptan alırken (% 86. 7), Kloramfenikol uygulanan grupta iyileşme oranı % 22.0 ve Ampisilin grubunda ise bu oran % 18.7 olarak bulundu. Olgularımızın kültür antibiyogram sonuçlan incelendiğinde mikroorganizmaların % 77.5'inin Amikasin'e, % 59.2 sinin Cefotaxime, % 40.2 sinin Ceftriaxona, % 9.7'sinin Kloramfenikol'e ve % 5.5'inin Ampisilin'e duyarlı olduğu görüldü.Item Long-term neurologic and psychomotor sequelae after neonatal tetanus(Sage Publications, 1997-06) Okan, Mehmet; Hacımustafaoğlu, Mustafa; Ildırım, İbrahim; Dönmez, Osman; Eralp, Özgen; Özer, E. Tülay; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Nörolojisi ve Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı.; AAA-8778-2021Item Mitokondrial sitopatiler(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Okan, Mehmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/ Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.Mitokondrial sitopatiler yaşamın herhangi bir döneminde çok değişken klinik belirtilerle seyreden heterojen bir grup hastalıklar. Hastalıkta özellikle merkezi sinir sistemi ve iskelet kası tutulumu yanı sıra kalp, karaciğer . böbrek, endokrin, hematopoetik sistem gibi diğer organ ve sistemler de tutulur. Merkez sinir sistemi ve iskelet kasların özellikle tutulması as ağrı mitokondriyal miyopatiler mitokondriyal ensefalo miyopatiler adını da almasına neden olmuştur. Hastalığın tanısı morfolojik ve biyokimyasal testler ve nadiren klinik bulgular konur.