Browsing by Author "Pehlivan, Seda"
Now showing 1 - 20 of 24
- Results Per Page
- Sort Options
Item Ability to perform daily life activities and learning needs of patients with kidney transplantation(Oxford University, 2018-05) Pehlivan, Seda; Vatansever, Nursel; Arslan, İlknur; Yıldız, Abdulmecit; Ersoy, Alparslan; Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Hemşirelik Bölümü.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nefroloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Organ Nakli Bölümü.; 0000-0002-0710-0923; ABG-1164-2020; AAH-5054-2021; AAI-9108-2021Item Akciğer kanseri hastalarında spiritüel iyilik halinin hastalık algısına etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-03-05) Kahraman, Beyza Nur; Pehlivan, Seda; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Hemşirelik Anabilim Dalı.Araştırmanın amacı; akciğer kanseri hastalarında spiritüel iyilik halinin hastalık algısına etkisini incelemektedir. Araştırma, Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Evliya Çelebi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye A-C Blok, Palyatif Servisi, Kemoterapi Ünitesinde takip ve tedavi edilen, çalışmaya katılmaya gönüllü 100 akciğer kanseri hastası ile yapıldı. Veri toplama aracı olarak Hasta Tanıtım Formu, Spiritüel İyilik Hali Ölçeği ve Hastalık Algısı Ölçeği kullanıldı. Verilerin istatiksel analizinde SPSS 21.0 programı kullanıldı. Veriler normal dağılım gösterdiğinden bağımsız örneklem t testi, tek yönlü ANOVA testi yapıldı ve p<0,05 anlamlı kabul edildi. Spiritüel İyilik Hali (SİH) puan ortalaması 28,48±7,20 bulundu. İlaç tedavisine uyduğunu belirten hastaların SİH puanı yüksek, hastalığının tedavi edilemeyeceğini düşünenlerin SİH puanı ise daha düşük bulundu. SİH ile hastalık algısı alt boyutu olan akut-kronik süre (r=0,695), döngüsel süre (r=-0,220), kişisel kontrol (r=0,846), tedavi kontrolü (r=0,693) ve duygusal temsiller (r=0,201) arasında pozitif anlamlı bir ilişki olduğu bulundu. SİH ortalama puanı arttığında hastalık algısı bölümündeki bu puanlar da artmaktadır. Sadece SİH puanı arttığında döngüsel süre de azalma görülmektedir. Bununla birlikte SİH ile sonuçlar (r=0,001) ve hastalık tutarlılığı (r=-0,187) arasında anlamlı bir ilişki olmadığı belirlendi. Bu bulgular doğrultusunda; akciğer kanseri hastalarında spiritüel iyilik halinin hastalık algısını etkilediği sonucuna varıldı. Hastaların hastalık algısını ve tedaviye uyumunu sağlamak için spiritüel iyilik halinin holistik bakım kapsamında değerlendirilmesi ve iyileştirilmesi gerektiği düşünülmektedir.Item Akut lösemi hastalarında alopesinin beden imajı ve benlik saygısına etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-05-30) Doğan, Dilek; Kahraman, Beyza Nur; Pehlivan, Seda; Özkalemkaş, Fahir; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Hemşirelik Bölümü/İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı/Hematoloji Bilim Dalı.Çalışma, akut lösemi hastalarında alopesinin beden imajı ve benlik saygısına etkisini belirlemek ve sağlıklı bireylerle karşılaştırmak amacıyla planlandı. Tanımlayıcı nitelikte olan çalışmaya, 6 aylık sürede hematoloji polikliniği, kliniği ve ayaktan kemoterapi ünitesinde tedavi gören 91 akut lösemi hastası ile 94 sağlıklı birey dahil edildi. Çalışmanın verileri, Hasta/Sağlıklı Bilgi Formu, Kemoterapiye Bağlı Alopeside Yaşam Kalitesi Ölçeği (KBAYKÖ), Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği ve Beden İmajı Ölçeği ile toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde; SPSS kullanılarak, yüzdelik, ki-kare, student t testi, ANOVA ve Pearson korelasyon analizleri yapıldı. Alopesi görülme oranı akut lösemi hastalarında %63.7, sağlıklı bireylerde ise %57.4 olarak bulundu (p>0.05). Ancak alopesi düzeyinin hastaların %84.5’inde gözle açıkça görülebilir, sağlıklı bireylerde ise %75’inde gözle belli belirsiz görülebilir şeklinde olduğu saptandı (p=0.000). Hastaların genel sağlık puanı ile benlik saygısı (p=0.000) ve beden imajı (p=0.000) arasında pozitif ilişki olduğu belirlendi. Alopesinin akut lösemi hastalarında benlik saygısını olumsuz etkilediği, beden imajını etkilemediği saptandı. Akut lösemi hastalarında genel sağlık ile ilişkisi göz önüne alındığında, alopesinin hastalar üzerindeki etkisi, benlik saygısı ve beden imajının değerlendirilmesinin gerektiği düşünülmektedir.Publication Association between effect of acceptance of illness and medication adherence, metabolic control, and risk of diabetic foot in individuals with diabetes(Elsevier Sci Ltd, 2023-07-28) AKÇA DOĞAN, DERYA; Doğan, Derya Akca; Ek, Hulya; Pehlivan, Seda; PEHLİVAN, SEDA; Zengi, Semure; Ersoy, Canan; ERSOY, CANAN; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi.; 0000-0001-7040-2732; 0000-0002-1670-0672; AAI-6539-2021; ABG-1164-2020; B-5037-2017Aims: This study aimed to determine the association between the level of acceptance of illness and medication adherence, metabolic control, and risk of diabetic foot in patients with diabetes.Methods: This descriptive study was conducted with 298 patients with diabetes. The questionnaire comprised the demographic characteristics of the patients, Modified Morisky Scale and the Acceptance of Illness Scale. The study data were collected by the researchers through direct interviews using the questionnaire.Results: Acceptance of illness in patients with diabetes was statistically significantly higher in the group with a higher level of knowledge of medication adherence (p < 0.001). Moreover, the acceptance of illness had a statistically significant negative correlation with fasting plasma glucose (r =-0.198; p < 0.001) and glycated hemoglobin (r =-0.159; p = 0.006) levels in individuals with diabetes. Levels of acceptance of illness had a statistically significant association with the risk of diabetic foot (p < 0.01).Conclusions: The study found that the level of acceptance of illness was associated with the level of knowledge about medication adherence, metabolic control, and risk of diabetic foot in individuals with diabetes. It may be recommended to conduct clinical trials to determine the effect of evaluating the level of acceptance of the illness on diabetes management and to increase this level.Item Behçet hastalarının uyku kalitesi, depresyon düzeyi ve etkileyen faktörler(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-06-10) Araz, Can; Güner, Altuğ; Pehlivan, Seda; Pehlivan, Yavuz; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Romatoloji Bilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Hemşirelik Bölümü/İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı.; 0000-0001-7220-0288; 0000-0002-1670-0672; 0000-0002-7054-5351Çalışma, Behçet hastalarının uyku kalitesi, depresyon düzeyleri ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapıldı. Çalışmaya katılmayı kabul eden 44 Behçet hastası çalışmaya dahil edildi. Çalışmanın verileri, araştırmacılar tarafından hazırlanan “Hasta Bilgi Formu”, “Pitsburg Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ)”, “Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ)”, Behçet Hastalığı Yaşam Kalitesi Ölçeği (BHYKÖ)” ve “Behçet Hastalığı Güncel Aktivite Formu” ile toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde, Mann Whitney U ve Spearman korelasyon analizleri yapıldı. Hastaların yaş ortalamasının 37,38±8,33 yıl, %90,9'unun erkek ve hastalık süresi ortalamasının 7,54±4,72 yıl olduğu belirlendi. Genital ülseri olan hastaların PUKİ puanının anlamlı olarak yüksek olduğu saptandı (p<0,05). Diğer tanımlayıcı özellikler açısından PUKİ, BDÖ, BHYKÖ puanları arasında anlamlı bir fark bulunmadı (p>0,05). Hastalık aktivite skoru ile PUKİ, BDÖ, BHYKÖ puanları arasında anlamlı ilişki olduğu belirlendi (p<0,05). Ayrıca üç ölçek arasında da anlamlı pozitif korelasyon olduğu görüldü (p<0,05). Behçet hastalarında hastalık aktivitesinin uyku kalitesi, depresyon düzeyi ve yaşam kalitesi açısından önemli bir belirleyici olduğu sonucuna varıldı. Hastalık aktivitesi kontrol altında tutularak Behçet hastalarının uyku kalitesi, depresyon düzeyi ve yaşam kalitesinin iyileştirilebileceği düşünülmektedir.Item Comfort and quality of life in patients with breast cancer undergoing radiation therapy(Imprimatur Publications, 2016) Kuzhan, Abdurrahman; Yıldırım, Yasemin; Fadıloğlu, Çiçek; Pehlivan, Seda; Uludağ Üniversitesi/Sağlık Yüksekokulu/Hemşirelik Bölümü.; 0000-0002-1670-0672; B-5037-2017; ABG-1164-2020; 23095733400Purpose: Radiation therapy is generally applied after surgery for the treatment of breast cancer, which is among the most frequently observed types of cancer in females. Radiation therapy may have some negative effects on the quality of life due to various side effects such as changes in the skin, mucositis and fatigue. Our study was planned as a descriptive study, in order to examine the relationship between comfort and quality of life in breast cancer patients undergoing radiation therapy. Methods: This study involved 61 patients with breast cancer undergoing radiation therapy. Data were collected using "Patient Information Form", "Radiation Therapy Comfort Questionnaire" and "EORTC QLQ-BR23". The scales were applied twice, before the start and at the end of treatment. Data were evaluated via Wilcoxon test and Spearman correlation analyses. Results: No statistically significant difference was determined between comfort and quality of life average score before and after radiotherapy (p>0.05). A positive relationship was determined between the pain and symptom quality of life (p<0.05). Although a positive relationship was determined between comfort score and the functional and general quality of life areas, a negative relationship was detected with the symptom quality of life (p<0.01). Conclusion: Radiation therapy applied to breast cancer patients did not affect comfort and quality of life, On the contrary, the quality of life of patients increased along with their comfort levels and that comfort levels decreased as the experienced symptoms increased.Item Effects of aromatherapy massage on pain, functional state, and quality of life in an elderly individual with knee osteoarthritis(Wiley, 2019-05-30) Karadakovan, Ayfer; Pehlivan, Seda; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Hemşirelik Bölümü.; 0000-0002-1670-0672; B-5037-2017; 23095733400Aim To investigate the effects of aromatherapy massage on pain, functional state and life quality of elderly individuals with knee osteoarthritis. Methods This controlled and experimental study was conducted in two nursing homes. In this study, 90 elderly individuals with knee osteoarthritis were randomized as aromatherapy, massage and control groups. Data were collected in weeks 0, 4, and 8 using Patient Information Form, Western Ontario and McMaster Universities Osteoarthritis Index (WOMAC) Knee Osteoarthritis Evaluation Scale, OsteoArthritis Knee and Hip Quality of Life Scale (OAKHQoL). Aromatherapy and massage groups received a total of 15-20 min total classic leg massage twice weekly for 3 weeks. In the aromatherapy group, two essential oils (ginger and rosemary) were added to the black seed oil. Results In the aromatherapy group, WOMAC (pain and functional state) scores were lower and quality of life scores were higher than the massage and control groups in week 4, and these differences were statistically significant (p < .001). These significant differences were present in the massage group when compared with the control (p < .001). These significant differences in the aromatherapy group were also sustained decreasingly in week 8 (p < .001), while the means were not different from baseline in the massage group (p > .05). Conclusions Aromatherapy massage performed in elderly patients with knee osteoarthritis reduced pain and improved functional status and quality of life. The week 8 findings showed that aromatherapy has more favorable and longer sustained effects than the massage.Item Hemodiyaliz hastalarının egzersiz yararları ve engelleri algısının fiziksel aktivite düzeyine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-07) Türkel, Nagihan; Pehlivan, Seda; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Hemşirelik Anabilim Dalı.; 0000-0002-2344-956XBu araştırmanın amacı, hemodiyaliz hastalarının egzersiz yararları ve engelleri algısının fiziksel aktivite düzeyine etkisini belirlemektir. Araştırma 10 Eylül-10 Aralık 2021 tarihleri arasında (Bursa Özel A Merkez Diyaliz Merkezinde) hemodiyaliz tedavisi gören ve araştırmaya alınma kriterlerine uyan kronik böbrek yetmezliği olan hastalar ile tanımlayıcı, kesitsel ve ilişki arayıcı olarak yapıldı (n=190). Araştırma verilerinin toplanmasında, Hasta Tanıtım Formu, Hemodiyaliz Hastaları Egzersiz Yararları/Engelleri Ölçeği (DPEBBS), Uluslararası Fiziksel Aktivite Kısa Formu (UFAA) kullanıldı. Veriler araştırmacı tarafından yüz yüze tekniği ile toplandı. Verilerin analizinde; SPSS (Statistical Package for The Social Sciences) versiyon 20 kullanıldı ve tanımlayıcı istatistiksel metotlar, parametrik karşılaştırma testleri ve korelasyon testleri kullanıldı. Hastaların yaş ortalamaları 62,24±12,53 yıl olup, hemodiyaliz tedavisi alanların %60,5'i erkek, %70,52'si evli ve %37,9'u ilkokul mezunudur. Hastaların %88,4'ü çalışmıyor ve %53,7'sinin geliri giderine denk olduğu tespit edildi. Egzersiz Yararları ve Engelleri Ölçeği toplam puan ortalaması 65,04±10,28'dir. Cinsiyet, eğitim durumu, günlük aktivitelerini bağımsız yapabilme, egzersiz yapma, tıbbi tanı ve ek kronik hastalığının olması durumlarına göre Egzersiz Yararları ve Engelleri Ölçeği toplam puan ortalamaları istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermektedir(p<0,05). Haftalık MET toplam puanına göre hastaların %84,2'si inaktif, %14,7'si minimal aktif ve %1,1'i ise yeterince aktiftir. Hemodiyaliz hastalarının egzersiz engelleri, egzersiz yararları ve toplam puanları ile fiziksel aktivite skorları arasında pozitif yönde ve orta düzey korelasyon olduğu belirlendi (p<0,01). Araştırma sonucunda; Hemodiyaliz hastalarının egzersiz yararları engelleri algısının orta düzey olmasına karşın hastaların inaktif olduğu görüldü. Erkeklerin, üniversite mezunlarının, günlük aktivitelerini bağımsız yapanların, egzersiz yaptığını ifade edenlerin, ek kronik hastalığı olmayan hastaların egzersiz yararları puan ortalaması daha yüksek bulundu. Egzersiz yararlarını yüksek algılayan hastaların toplam fiziksel aktivite skorunun da anlamlı olarak yüksek olduğu görüldü. Bu sonuçlar doğrultusunda, hemodiyaliz hastalarına egzersiz konusunda verilecek eğitimlerin önemli olduğu düşünülmektedir.Item Hemşirelerin yaşlıya yönelik tutumları ve etkileyen faktörler(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-01-02) Pehlivan, Seda; Vatansever, Nursel; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Hemşirelik Bölümü/İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Hemşirelik Bölümü/Cerrahi Hastalıklar Hemşireliği Anabilim Dalı.Çalışma, hemşirelerin yaşlıya yönelik tutumlarının ve etkileyen faktörlerin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapıldı. Araştırma, çalışmaya katılmayı kabul eden 217 hemşire ile yapıldı. Çalışmanın verileri, araştırmacılar tarafından hazırlanan “Hemşire Bilgi Formu”, “UCLA Yaşlı Tutum Ölçeği” ve “KOGAN Yaşlı Tutum Ölçeği” ile toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde, student t testi, ANOVA, Pearson korelasyon analizleri yapıldı. Hemşirelerin yaş ortalamasının 33.79±7.05 yıl, çalışma sürelerinin 11.40±7.69 yıl olduğu belirlendi. Hemşirelerin %70.5’i evli, %83.9’unun ailesinde en az bir yaşlı yakını olduğu ve %34.1’inin çalıştığı klinikte yatan hastaların yarısından fazlasının yaşlı olduğunu ifade etti. Hemşirelerin yaşlı yönelik tutumlarının olumlu olduğu, yaş ve çalışma yılı arttıkça yaşlıya yönelik tutum puanının arttığı saptandı (p<0.05). Evli, çocuk sahibi olan, yaşlı yakını olan, anne/babası vefat etmiş olan hemşirelerin yaşlı yönelik tutum puan ortalamalarının daha yüksek olduğu ve özel birimlerde çalışanların en düşük yaşlı tutum puan ortalamasına sahip olduğu belirlendi (p<0.05). Hemşirelerin geriatri hemşireliği dersini alma durumunun yaşlı yönelik tutumunu etkilemediği belirlendiğinden, toplumsal, kültürel ve bireysel değerlerin yaşlıya yönelik tutumu etkilediği sonucuna varılmıştır.Item Investigation into complementary and integrative health approaches for Turkish patients with gastrointestinal cancer(Springer, 2018-08) Süner, Ali; Yıldırım, Yasemin; Fadıloğlu, Çiçek; Pehlivan, Seda; Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Hemşirelik Bölümü.; 0000-0002-1670-0672; B-5037-2017; ABG-1164-2020; 23095733400The study was conducted to determine the levels of usage of complementary and integrative health (CIH) approaches and the symptoms experienced by Turkish patients with gastrointestinal cancer. A descriptive study was conducted on 81 patients with gastrointestinal cancer attending the medical oncology department of an oncology hospital. In the data collection stage, the patient description form that prepared by the researchers and the "Edmonton Symptom Assessment Scale" were used. Data were evaluated via Chi-square and student t test. It was determined that 55.6% of the patients with gastrointestinal cancer applied at least one CIH approaches, and these CIH approaches were praying (80.0%), herbal medicine (57.7%), a special diet (40.0%), therapeutic touch (15.6%), exercise (13.3%) and psychotherapy (4.4%). 68.8% of patients who used the CIH approach stated that they applied the CIH approaches in order to supplement the medical treatment, and 91.1% stated that they did not inform health employees about that they using the CIH approach. It was also found that the use of CIH approaches was not related to socio-demographic characteristics, disease characteristics and experienced symptoms. It is very important that patients with gastrointestinal cancer be questioned in terms of CIH approaches used.Item Kemik iliği aspirasyonu ve biyopsisi sırasında müzik terapinin hastanın ağrı ve memnuniyet düzeyine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-03-05) Doğan, Dilek; Pehlivan, Seda; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Hemşirelik Anabilim Dalı.Bu çalışma, kemik iliği aspirasyonu ve biyopsisi sırasında müzik terapinin hastanın ağrı ve memnuniyet düzeyine etkisini belirlemek amacıyla planlandı. Çalışmaya, Uludağ Üniversite Hastanesi Hematoloji Polikliniğinde, 18 yaş ve üzeri, ilk defa kemik iliği aspirasyon ve biyopsi işlemi yapılan hastalar dâhil edildi. Araştırma girişim grubunda 39, kontrol grubunda 41 hasta ile gerçekleştirildi. Girişim grubuna işlem sırasında müzik dinletildi. Kontrol grubuna rutin poliklinik uygulamaları dışında müdahale edilmedi. Araştırmanın verileri, İşlem Öncesi Hasta Bilgi Formu, İşlem Sonrası Hasta Bilgi Formu ve Hekim Değerlendirme Formu ile toplandı. Verilerin istatistiksel analizleri, SPSS Versiyon 21.0 ile yapıldı ve p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Veriler normal dağılım göstermediğinden; ki-kare, Mann Whitney U testi, Spearman korelasyon analizleri yapıldı. Sosyodemografik özellikler ve işlem öncesi veriler açısından iki grup arasında anlamlı bir fark bulunamadı (p>0,05). İşlem sonrasında girişim grubunda anlamlı olarak ağrı düzeyinin daha düşük, memnuniyet düzeyi ve işleme uyumun daha yüksek olduğu belirlendi (p<0,05). Sonuç olarak, kemik iliği apirasyonu ve biyopsi işlemi sırasında dinletilen müziğin ağrıyı azalttığı ve memnuniyeti artırdığı saptandı. Bu doğrultuda, işlem sırasında oluşan ağrıyı azaltmak ve hasta memnuniyetini artırmak için hemşireler tarafından nonfarmakolojik bir girişim olan müziğin kullanılması önerilebilir.Item Kemoterapi alan hematoloji hastalarında mandala boyamanın yorgunluk ve uyku kalitesi üzerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-01-20) Karagöz, Fahriye; Pehlivan, Seda; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Hemşirelik Anabilim Dalı.; 0000-0002-4435-6186Araştırma, kemoterapi alan hematoloji hastalarında mandala boyamanın yorgunluk ve uyku kalitesine etkisini belirlemek amacıyla yapıldı. Bu araştırma, randomize kontrollü deneysel çalışma olarak Nisan-Kasım 2022 tarihleri arasında Bursa Şehir Hastanesi Hematoloji servisinde kemoterapi tedavisi gören ve dahil edilme kriterlerine uyan hematoloji hastaları ile yapıldı. Araştırma deney grubunda 11, kontrol grubunda 13 hasta ile gerçekleştirildi. Deney grubuna kemoterapi süresince mandala boyama yaptırıldı. Kontrol grubuna rutin hemşirelik uygulamaları dışında herhangi bir işlem yapılmadı. Çalışma verilerinin toplanmasında, Hasta Bilgi Formu, Pittsburg Uyku Kalite İndeksi (PUKİ) ve Kısa Yorgunluk Ölçeği kullanıldı. Çalışmanın analizleri SPSS 23.0 programında yapıldı ve istatistiksel karşılaştırmalarda tip I hata oranı 0,05 olarak kabul edildi. Verilerin analizinde; Mann Whitney U, Wilcoxon işaretli sıra testi, ki-kare ve Fisher-Freeman-Halton testleri kullanıldı. Deney ve kontrol grubunda yer alan bireylerin yaş dışında, cinsiyet, medeni durum, yaşam şekli, eğitim düzeyi, güvence durumu ve yaşadıkları yer değişkenlerine göre gruplar arasında istatistiksel olarak önemli fark olmadığı bulundu (p>0,05). Mandala boyama öncesi PUKİ ve Kısa Yorgunluk Ölçeği puanları açısından iki grup arasında anlamlı bir fark bulunmadı (p>0,05). Deney grubunda girişimler sonrası PUKİ ve Kısa Yorgunluk Ölçeği puanlarında kontrol grubuna göre daha fazla düşüş gözlendi ve bu fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0,05). Hematoloji hastalarının uyku kalitesi puanı ile yorgunluk skoru arasında pozitif yönde korelasyon olduğu belirlendi (p<0,05). Sonuç olarak, kemoterapi işlemi sırasında mandala boyamanın yorgunluğu azalttığı ve uyku kalitesini arttırdığı saptandı. Bu doğrultuda, kemoterapinin yan etkilerini azaltmak amacıyla nonfarmakolojik bir girişim olan mandala boyamanın hemşireler tarafından kullanılması önerilebilir.Item Level of daily life activities and learning needs in renal transplant patients(Başkent Üniversitesi, 2020-08) Pehlivan, Seda; Vatansever, Nursel; Arslan, İlknur; Yıldız, Abdülmecit; Ersoy, Alparslan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Cerrahi Hemşireliği Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nefroloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-0710-0923; 0000-0002-1670-0672; AAH-5054-2021; B-5037-2017; ABG-1164-2020; AAI-9108-2021; 23095733400; 56222181700; 57218497922; 56256977500; 35612977100Objectives: Transplantation affects the patient's psychological state and daily life activities. Although there are various studies regarding the quality of life of patients, there are limited studies on the daily life activities and learning needs of patients after renal transplant. Here, we investigated the daily life activities and learning needs of patients after renal transplant. Materials and Methods: This descriptive and cross-sectional study was conducted on 120 renal transplant recipients. Data were collected using the "Patient Information Form," the "Nottingham Extended Activities of Daily Living Scale," and the "The Patient Learning Needs Scale." Data were evaluated with t test, analysis of variance, and Pearson correlation analyses. Results: In our patient group, the mean general health score was 6.8 +/- 2.34, and the fatigue score was 4.53 +/- 2.88. Although 66.7% of our patients reported that they had information about the drugs that they used, 58.3% could not answer questions regarding the most important adverse effects of their drugs. We found that 20% of the patients had a respiratory problem, 34.2% had sexual problems, and 26.7% had sleep problems. The average Nottingham Extended Activities of Daily Living Scale levels were lower in patients with only primary school education, patients who did not work, and patients with other illnesses. Learning needs of patients were as follows in order: quality of life, feelings related to the conditions, treatment, and complications. Conclusions: Our study patients reported that their overall daily life activities and quality of life, given the holistic approach to treatment and care, were good. However, when we examined each activity separately, our findings showed that patients lacked information regarding how to cope with stress, emotions, and the effects of renal transplant on their life.Publication Nurses' views and applications on palliative care(Wiley, 2020-11-14) Lafcı, Diğdem; Yıldız, Ebru; Pehlivan, Seda; PEHLİVAN, SEDA; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi.; 0000-0002-1670-0672; B-5037-2017; ABG-1164-2020Purpose This study was carried out descriptively to determine the view and applications about pallative care of nurses working in a university hospital.Design and Methods The data were collected with the questionnaire form: "Individual Information Form" and "Views and Appllications on Palliative Care," created by the researchers in line with the literature.Findings A total of 96.6% of the nurses evaluated the scope of palliative care as pain relief, and the most common difficulties in care were identified as bad news (88.1%). In all, 22.0% of the nurses talked to the patient and their family about death.Practice Implications It is thought that the majority of nurses are not trained in palliative care and their opinions about palliative care are affected by this situation.Item Pandemi sürecinde hemşirelerin COVID-19 korkusu ve tükenmişliğinin bakım davranışlarına etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-12-01) Poyraz, Aslıhan; Pehlivan, Seda; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Hemşirelik Anabilim Dalı.; 0000-0002-3521-5306Çalışma, pandemi sürecinde hemşirelerin COVID-19 korkusu ve tükenmişliğinin bakım davranışlarına etkisini belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapıldı. Araştırmanın evrenini, Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi (n=112) ve Beytepe Murat Erdi Eker Devlet Hastanesi’nde (n=43) çalışan toplam 155 hemşire oluşturdu. Örneklemini ise; araştırmaya dahil edilme kriterlerini karşılayan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 131 hemşire oluşturdu. Çalışmanın verileri, hemşirelerin sosyodemografik özelliklerini ve pandemi sürecine ilişkin verileri içeren “Hemşire Bilgi Formu”, “COVID-19 Korkusu Ölçeği”, “Maslach Tükenmişlik Ölçeği” ve “Bakım Davranışları Ölçeği-24” ile toplandı. Verilerin analizi, SPSS sürüm 23 kullanılarak yapıldı. Tanımlayıcı istatistiklerde normal dağılıma sahip sürekli değişkenlerde ortalama ve standart sapma, normal dağılıma sahip olmayan sürekli değişkenler için ise ortanca, minimum-maksimum değerleri incelendi. Kategorik değişkenlerde sıklıklar ve yüzde kullanıldı. Çalışmamızın bulgularında; COVID-19 korkusu ile bakım davranışları arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki tespit edildi (p<0,05). Aynı zamanda tükenmişlik ile bakım davranışları arasında negatif yönlü anlamlı ilişki saptandı (p<0,05). COVID-19 korkusu ve tükenmişlik arttıkça hemşirelerin bakım davranışlarının azaldığı tespit edildi. Ayrıca, COVID-19 geçiren ve hastalığı ağır atlatan, aile üyelerinden COVID-19 tanısı alan, pandemi sürecinde normal mesai süresinden fazla çalışan, bakım davranışlarının olumsuz etkilendiğini düşünen, çalışma arkadaşlarıyla ilişkisinde değişiklik olan, aile ilişkileri olumsuz etkilenen ve çocuklarından ayrı kalmakta zorlanan hemşirelerin bakım davranışları anlamlı şekilde diğerlerinden düşük bulundu (p<0,05). Sonuç olarak, hemşireler pandemi sürecinde COVID-19 korkusu, tükenmişlik ve pandemiye ilişkin zorluklar yaşamaktadır. Bu durumda hemşirelerin bakım davranışlarını olumsuz yönde etkilemektedir.Item Patients' concerns regarding biological agents in rheumatology(Wiley, 2018-01) Kimyon, Gezmiş; Zengin, Orhan; Küçük, Adem; Şahin, Ali; Tomas, Nazmiye; Kısacık, Bünyamin; Akar, Servet; Onat, Ahmet Mesut; Pehlivan, Yavuz; Oruçoğlu, Nurdan; Pehlivan, Seda; Öksüz, Mustafa Ferhat; Dalkılıç, Ediz; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Romatoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Hemşirelik Bölümü.; 0000-0002-1670-0672; 0000-0002-8613-5373; B-5037-2017; AAG-8227-2021; ABG-1164-2020; 13205593600; 57199625557; 23095733400; 56016440100; 6506739457ObjectiveThe potential side effects of biological agents may increase the anxiety levels of patients and influence not only their desire to use these therapies but also their concordance to treatment. This study aimed to determine the level and prevalence of drug-related concern in patients treated with biological agents and to acquire additional information regarding the related causes. Materials and MethodsA total of 1134 patients who were using biological agents for at least 3months with a diagnosis of rheumatic diseases were enrolled. General anxiety levels were evaluated using the State-Trait Anxiety Inventory (STAI). ResultsThe most common cause for drug-related concerns was the potential side effects of the drugs (59.5%). Among the potential side effects, cancer risk was the most common cause for concern (40.1%), followed by the risk of tuberculosis activation (30.7%). Anxiety levels were higher in patients who experienced side effects than in other patients, and this difference was statistically significant (P<0.05). STAI trait and state scores were moderately correlated with anxiety levels related to the drug (P<0.001). ConclusionAnxiety related to biological agents may significantly affect the patients' anxiety levels. Awareness regarding the patients' concerns and expectations related to the drug is important to ensure drug adherence and concordance to treatment.Publication Relationship between death anxiety of Turkish nurses and their attitudes toward the dying patients(Sage Publications, 2019-12-19) Pehlivan, Seda; Lafçi, Diğdem; Vatansever, Nursel; Yıldız, Ebru; PEHLİVAN, SEDA; VATANSEVER, NURSEL; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı; 0000-0002-1670-0672; AAI-9108-2021; B-5037-2017This study aims to investigate the relationship between death anxiety of the Turkish nurses and their attitudes toward the dying patient. This study involved 203 nurses who were working at a university hospital. The data were collected using "Nurse Information Form" (which was prepared by the authors of this research), "Thorson-Powell Death Anxiety Scale," and "Attitude Scale about Euthanasia, Death, and Dying Patient." There was a positive correlation between death anxiety and dying patient avoidance behavior and euthanasia score (p < .05). The findings showed that nurses, death anxiety, and death scores were high in the loss of a close relatives (p < .05). Our findings suggest that the situation of the dying patients and their families and also nurses should be improved. Thus, special psychological education/training should be given to the nurses to deal with death anxiety and their attitude to the dying patient.Publication Rheumatology patients' attitude regarding Ramadan and fasting(Wiley, 2020-05-27) Pehlivan, Seda; Pehlivan, Yavuz; Yağız, Burcu; Coşkun, Belkıs Nihan; Ermurat, Selime; Dalkılıç, Ediz; PEHLİVAN, SEDA; PEHLİVAN, YAVUZ; YAĞIZ, BURCU; COŞKUN, BELKIS NİHAN; Ermurat, Selime; DALKILIÇ, HÜSEYİN EDİZ; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Hemşirelik Bölümü.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Romatoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-1670-0672; 0000-0003-0298-4157; 0000-0001-9945-8940; ABG-1164-2020; AAG-8227-2021; JQW-5031-2023; B-5037-2017; ABE-4424-2022; AAG-7155-2021Objective Fasting may lead to some problems in patients who have to use drugs on a regular and continuous basis. The objective of this study is to identify rheumatology patients' attitudes toward Ramadan and fasting. Method The descriptive and cross-sectional study was conducted with 374 patients. The study data were collected using a questionnaire form. SPSS was used and percentage and Chi-square analyses were performed. Results It was determined that 56.1% fasted during Ramadan. When asked about the effect of fasting on the disease, 88.4% of those who fasted answered "it had no effect", and 80.1% of those that did not fast said "it affected negatively" (P < .05). It was determined that 41.9% of the fasting patients did not visit the doctor during Ramadan, 52.9% continued using their drugs without any change, and 73.3% did not ask for information on fasting. The rate of patients who were informed by the doctor without any request for information was found to be only 9% (P < .05). Conclusion It was determined that more than half of the rheumatology patients fasted, the majority of these patients thought that it would not affect their disease, and the rate of request for information from the doctor was low. It is considered that a drug program could be prepared for fasting individuals who are willing to fast, in which drugs are taken between theIftarandSuhurtimes, and patients can safely fast without any additional risk to their disease.Item Romatolojik hastalıklarda sosyal destek ve bakım veren yükü(Uludağ Üniversitesi, 2017-12-11) Pehlivan, Seda; Özgür, Yıldız Fethiye; Yıldız, Hicran; Dalkılıç, Hüseyin Ediz; Pehlivan, Yavuz; Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Romatoloji Bilim Dalı.Çalışma, romatolojik hastalıklarda sosyal destek ve bakım veren yükü düzeylerinin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapıldı. Çalışmaya 271 hasta ve yakını dahil edildi. Çalışmanın verileri, araştırmacılar tarafından hazırlanan “Hasta Tanıtım Formu”, “Hasta Yakını Tanıtım Formu” ile “Sağlığı Değerlendirme Anketi (HAQ)”, “Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği” ve “Bakım Veren Yükü Ölçeği” ile toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde, Mann Whitney U, Kruskal Wallis ve Spearman korelasyon analizleri yapıldı. Hasta yakınlarının %82.3’ü kadın, hastaya yakınlığının ise çoğunluğunda eş/çocuk olduğu belirlendi. Hastalık tanısı açısından bakım yükünde anlamlı fark bulunamadı (p>0.05). Hastaların aktif hastalığı, eklem deformitesi, sistemik tutulumu, artmış semptom şiddetinin, bakım verenlerin ise; kötü ekonomik durumu, hasta ile birlikte yaşaması, bakım verme süresinin fazlalığı ve sosyal destek düzeyinin düşüklüğü bakım yükünü artıran faktörler olarak belirlendi. Fiziksel kısıtlılığın eşlik ettiği kronik hastalıklarda, hastanın olduğu kadar hastaya bakım verenin de olumsuz etkileneceği unutulmamalıdır.Item Sedef hastalığı güçlendirme ölçeği geçerlik-güvenirlik çalışması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-01-20) Şen, Şafak; Pehlivan, Seda; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Hemşirelik Anabilim Dalı.; 0000-0002-9444-6550Bu çalışma, “Sedef Hastalarını Güçlendirme Ölçeğinin” Türkçe geçerlik-güvenirlik çalışmasını yapmak amacıyla planlandı. Araştırmaya, Bursa Uludağ Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Deri ve Zührevi Hastalıkları polikliniğine 14 Şubat-14 Temmuz 2022 arasında başvuran ve araştırmaya katılmayı kabul eden 200 sedef hastası dahil edildi. Verilerin toplanmasında, 12 soruluk “Sosyodemografik Veri Toplama Formu” ve 12 maddeden oluşan “Sedef Hastalığı Güçlendirme Ölçeği” kullanıldı. Araştırmanın istatistiksel analizleri için Pearson korelasyon katsayısı, T testi ve Kruskal Wallis testleri kullanıldı. Maddelerin uygunluğu için uzman görüşleri alındı. İç tutarlılık için Cronbach Alfa, ölçeğin yapı geçerliliğiyle ilgili olarak orijinal ölçekteki faktör yapısını doğrulamak için doğrulayıcı faktör analizi (DFA) ve gizli faktör yapısını belirlemek için açıklayıcı faktör analizi (AFA) kullanıldı. AFA sonucunda özdeğerler incelendiğinde; ölçeğin faktör sayısı iki, madde sayısı 6 olarak belirlendi. Faktör 1’de yük alan üç madde (6, 9, 11) “sedefte tedavi yönetimi”, faktör 2’de yük alan üç madde (2, 10, 12) “sedefte özyönetim” olarak isimlendirildi. Ölçekteki maddelerin Cronbach Alfa değerleri 0,661-0,717 arasında ve ölçeğin toplam güvenirliği 0,736 olarak değerlendirildi. Kadınların erkeklere göre sedef hastalığının tedavisi hakkında daha fazla bilgiye ihtiyacı olduğu, büyükşehirde yaşayanların ve geliri giderinden fazla olanların, sedef hastalığının tedavisi hakkında daha bilgili olduğu fakat sedef hastalığının yaratacağı sorunları çözme isteğinin daha az olduğu görüldü (p>0,05). Yeni tanı almış olanların sedef hastalığı hakkında daha az bilgili olduğu ve sedefin yaratacağı sorunları çözmeye daha istekli olduğu belirlendi (p>0,05). Sonuç olarak, sedef hastalarının güçlendirme düzeyinin belirlenmesinde; 12 maddelik “Sedef Hastalığı Güçlendirme Ölçeği”nin, 6 madde ve 2 alt boyut olarak geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu belirlendi.