Browsing by Author "Rehber, Erkan"
Now showing 1 - 20 of 37
- Results Per Page
- Sort Options
Item Alternatif tarım üzerine bir tartışma(Uludağ Üniversitesi, 1991) Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarım Ekonomisi Bölümü.Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler tarımında, özellikle II. Dünya Savaşından sonra mekanizasyon düzeyi ve ihtisaslaşma artarken, kimyasal kaynaklı girdi kullanımı da artmıştır. Bu entansif tarım yapısı, tarımda yüksek verim ve refah düzeyi sağlarken, başta çevre, gıdalar, tarımda çalışanlarla ilgili olmak üzere bazı problemleri de beraberinde getirmiştir. Günümüz tarımında bu problemli yapısı, alternatif tarımı arayışlarını ve bu konuda araştırma ve inceleme çalışmalarım başlatmıştır. Genel anlamda, organik, düşük girdili dili tarım gibi isimler de verilen alternatif tarımda, kimyasal kaynaklı girdiler dışında günümüz geleneksel tarımın kullandığı tüm yetiştirme pratikleri kullanılmaktadır. Diğer bir anlatımla alternatif tarım, gübre, ilaç, hormon, yeni katkı maddesi gibi sentetik yapılı girdilerin kullanılmasını önlemeyi veya büyük ölçüde azaltmayı hedefleyen tarım şeklidir.Item Bursa ili Karacabey ilçesi entansif süt sığırcılığının ekonomik analizi(Uludağ Üniversitesi, 1990-03-19) Mirza, İlyas; Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı.Bir tarım ülkesi özelliğini koruyan ülkemizde, tarımsal üretim açısından kendine yeter ülkeler içinde kabul edilmesine karşın, beslenme açısından özellikle hayvansal protein yönünde bir açık söz konusudur. Dengeli besIenme açısından, hayvansal kaynaklı proteinin karşılanmasında süt önemli bir yere sahiptir. Türkiye'de süt üretim ve tüketimi de istenen düzeye ulaşmamıştır. Süt üretiminin artırılmasında ve sağlıklı bir şekilde üreticiye ulaştırılmasında önemli sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunların tesbiti ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi, işletme seviyesinden başlayarak kapsamlı araştırmalar yapılmasına ihtiyaç göstermektedir. Bu araştırmada, Bursa ili, Karacabey ilçesi süt sığırcılığının ekonomik yapısı incelenmeye çalışılmıştır. Türkiye'de üretilen sütün % 63'ü inek sütüdür. Süt ineği varlığımız Dünya süt ineği sayısının % 2,6'sına yaklaşırken, süt üretimimiz Dünya süt üretiminin ancak % 0,73'ü kadardır. Bunun en önemli nedeni, süt veriminin düşük olması yanında, barınma, bakım ve besleme koşullarının iyi olmaması ve süt ve süt ürünlerinin sağlıklı bir pazar yapısına sahip olmamasıdır. Türkiye'de süt ineği populasyonunu iyileştirme çalışmaları Cumhuriyet devrine (1925 yılına) kadar uzanmakla birlikte istenilen sonuç elde edilememiştir. Bugün süt ineği populasyonunun ancak % 7'si kültür ırkı, %25'i melez ırkı iken % 68 gibi yüksek bir bölünü düşük verimli yerli ırklardan oluşmaktadır. Bursa ili Karacabey ilçesi Türkiye'de entansif süt inekçiliğinin yoğun olarak yapıldığı bölgelerimizden biridir. Bu bölgemizde kültür ırklarının oranı % 39 ve melez hayvanların oranı % 46 gibi Türkiye ortalamasının üzerinde değerlerdir. İnceleme alanı olan Karacabey ilçesinde kültür ırkı % 78,5 gibi yüksek bir değere ulaşmıştır. Geri kalan hayvanların % 18'ini melez ve % 3,5'ini yerli ırklar teşkil etmektedir. Araştırma yöresinde 6 köyde örneğe alınan 25 işletme 1-5, 6-10 ve 10'dan fazla ineğe sahip işletmeler olarak 3 grupta incelenmiştir. Barınma, bakım ve beslenme açısından işletme grupları arasında önemli farklar bulunmaktadır. I. grup işletmelerde ahırlar teknik koşullara uygun olmayan eski kerpiç binalardır. Bu grupta sağım makinası kullanma % 8 gibi düşük bir orandadır. II. ve III. gruplarda ahırlar teknik koşullara daha uygun olup beton yapılardır. Sağım makinası kullanım düzeyi II. grup ta % 80 iken III. grupta bu oran % 100'e yaklaşmaktadır. Her üç grup işletmede de meralardan yararlanma sınırlı düzeydedir. Birinci grup işletmelerde kaba yem kullanımı diğer iki gruba göre daha yüksek bulunmaktadır. İşletmelerde kullanılan kesif yemin % 85 gibi büyük bir bölümü işletme dışından hazır yem olarak sağlanmaktadır. 2. İşletmelerde tüm işletmeler ortalaması olarak yaklaşık 8 (7,92) süt ineği bulunmaktadır. İnek başına düşen toplam süt üretim masrafları büyüklük gruplarına göre 3 018 470, 3 120 540 ve 3 216 160 TL arasında değişirken işletmeler ortalamasında bu değer 3 120 870 TL'dir. İşletmeler ortalamasında üretim masraflarını % 70,15'ini değişen masraflar, % 29,85'ini sabit masraflar oluşturmaktadır. Toplam üretim masrafları içerisinde önemli masraf kalemIerinin; % 57,70'ini yem masrafları, % 15-65'ini sabit sermayenin faizi, % 9,90'ını daimi işçilik ücretleri, %. 4,60'ını sürü yenileme masrafı, % 3,20' sini ahır amortismanı, % 2,88'ini veteriner masrafı ve % 6,07'sini diğer mas raflar oluşturmaktadır. İncelenen işletmelerde birim süt maliyetleri işletme grupları itibariyle 611,20 TL/1t, 601,30 TL/1t, 584,15 TL/1t iken işletmeler ortalamasında bu değer 589,00 TL/1t olarak hesaplanmıştır. Ortalama 596,80 TL/1t olan süt fiatı dikkate alındığında I. ve II. girip işletmelerin birim süt maliyetlerinin bu fiat üzerinde olduğu dikkat çekmektedir. Diğer yandan bu gruplarda çiftçi eline geçen süt fiatları 590,00, 592,00 TI/1t olarak ortalamanın altında bulunmaktadır. Süt maliyetine etki eden faktörlerin maliyetler ilişkisini saptamak amacıyla; X1 = 863,45 – 7,11 X2 + 0,0003X3 - 0,1639 X4 R2 = 0,6173 (P 0,01) doğrusal regresyon eşitliği tahmin edilmiştir. Burada X1=birim süt maliyeti (TL/1t); X2 = işletmedeki inek sayısı (Baş), X3 = inek başına yem masrafı (TL) ve X4=inek başına süt verimi (1t) dir. Bu ilişki dikkate alındığında inek sayısı ve süt verimi maliyeti olumlu yönde etkilerken, yem masrafları maliyeti artırıcı yönde etki yapmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye süt sığırcılığında olduğu gibi bölge süt inekciliğinin temel sorunları barınma, bakım ve besleme koşullarının yetersizliği, bu olumsuzluklar nedeniyle süt maliyetlerinin yüksek olması, girdi sağlama ve süt pazarlamasında organizasyon ve örgütlenme eksikliği, çiftçinin pazarlık gücünün bulunmaması olarak gözükmektedir. Bu sorunların çözümü için kısaca aşağıdaki öneriler getirilebilir. 1. Süt üretimi Türkiye'de kendi koşulları dikkate alınarak Tarım Politikası içinde gerçekçi politikalara bağlanmalıdır. Üretimi, işlenmesi ve pazarlanması, tüketimi ile bir bütün olarak ele alınmalı ve bunların her birisi ile ilgili sorumlara çözüm getirilmeli, getirilen çözümler de birbirini destekler nitelikte olmalıdır. Bunu yürütecek bir üst kuruluşın kurulması yararlı olacaktır. 2. Elde edilen sütün değerlendirilmesi, üretimde kullanılan girdilerin daha kaliteli ve daha ucuz karşılanması ve aracıların ortadan kaldırılması amacıyla örgütlenme (kooperatifleşme) gerekmektedir. 3. Tohumlama ve gebe düve ithalinde gerekli tedbirler alınmalıdır. 4. Üretimin yıl içinde dengeli bir şekilde dağılması ve elde edilen sütün iyi kaliteli olması da gereklidir. 5. Uygun barınma, bakım ve besleme koşullarının istenilen düzeyde sağlanması gerekmektedir. 6. İşletmede karma yem oluşturmasına gidilmeli ve ucuz yem temini için yem bitkileri tarımını geliştirecek tedbirler alınmalıdır. İştmelerin optimal bir sürü büyüklüğüne ulaşması sağlanmalıdır. 8. Uygulanmakta olan süt teşvik primi devamı sağlanmalı bunun yanında yem destekleme priminin tekrar uygulanması için çalışılmalıdır. 9. Hayvancılık kredileri artırılmalı, faiz oranları düşürülmeli ve geri ödemede kolaylıklar getirilmelidir. 10. Hastalık ve ölümlerin azaltılması için üretici ile hayvan sağlık kuruluşlar el ele vermeli ve bir bütün olarak hastalıktan koruyucu önlemler almalıdırlar. 11. Entansif süt üretiminin, teknik bilgi düzey ve birikimine bağlı olduğu da bir gerçektir. Bu açıdan konuyla ilgili yayım faaliyetleri daha etkin ve verimli şekle getirilmelidir.Item Bursa ili merkez ilçesinde GTZ projesi kapsamındaki süt sığırı yetiştiriciliğinin ekonomik analizi(Uludağ Üniversitesi, 1996-08-28) Yazgan, Özlem; Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı.Bu çalışma ile Bursa ili Merkez ilçesi'nde G.T.Z projesi kapsamındaki 29 adet süt sığırı işletmesinin ekonomik analizi yapılmıştır, incelenen işletmelerde aile işgücü kaynağı % 55.62, yabancı işgücü kaynağı ise % 44.'38 olarak belirlenmiştir, işletme masrafları ortalaması 1.13 milyar TL olarak bulunurken % 73. 7 oranla bu değer içindeki en büyük payı yem giderleri almıştır. Gayri safi üretim değeri ise 1.06 milyar TL olarak tahminlenmiştir. Diğer taraftan 1 İt süt maliyetinin 6 759.10 TL, düve maliyetinin ise 9.7 milyon TL olduğu saptanmıştır.Item Bursa İli'nde soğuk hava depolarının ekonomik yapı ve sorunları(Uludağ Üniversitesi, 1988-03-04) Güllenoğlu, Serdar Sinan; Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı.Soğuk hava depoculuğu, tarımsal pazarlamada önemli bir fonksiyondur. Son verilere göre Türkiye'de toplam kapasiteleri 696389'a ulaşan 915 soğuk hava deposu bulunmaktadır. İçinde Bursa'nın da yer aldığı Marmara Bölgesi 246265 tonluk depolama kapasitesiyle ilk sırada yer almaktadır. Bugün,Bursa'da faal durumda 51 soğuk hava deposu bulunup, bunların toplam kapasitesi 66105 ton civarındadır. Yapılan ekonomik analizler, bu işletmelerin bazı teknik ve ekonomik problemler nedeniyle düşük kapasitelerle çalıştıklarını ve kârlılık oranlarının da oldukça düşük olduğunu göstermiştir. Nitekim, işletmeler ortalamasında, işletmelerin ancak % 44,4'ü belirlenen başa-baş noktasının üzerinde bir kapasite ile faaliyetlerini sürdürebilmektedir. Ortalama karlılık oranı ise %0,52 gibi oldukça düşük bir düzeydedir.Item Bursa ilinde bitkisel yağ sanayiinin ekonomik yapı ve sorunları(Uludağ Üniversitesi, 1995-03-21) Ulusoy, Şule; Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı.Türkiye’de bitkisel yağ üretimi son yirmi yılda büyük artış kaydetmiş ve 1993 yılı itibariyle toplam bitkisel yağ üretimi 1 milyon tonu aşmıştır. Yapılan çalışmaya göre; tarıma dayalı sanayi bakımından oldukça gelişmiş durumda bulunan Bursa ilinde, ayçiçek yağı üretimi toplam bitkisel yağ üretimi içinde %98’lik bir paya sahiptir. Bursa ilinde faaliyet gösteren işletmelerin tamamını oluşturan 6 işletmede 1993 yılı itibariyle 116 000 ton ayçiçek tohumu ve 23 000 ton ham ayçiçek yağı işlenerek, 52 000 ton rafine ayçiçek yağı üretilmiştir. Bitkise] yağ üretiminde temel sorunlardan biri, düşük kapasite kullanımına neden olan hammadde teminidir. İncelenen işletmelerde kapasite kullanım düzeyi %20-79 arasında değişmektedir. Hammadde ihtiyacının karşılanmasında; hammadde olarak tohum ithal edilmesi veya ayçiçek tohumu yurtiçi üretim artışının teşvik edilmesi yerine, ham ayçiçek yağının ithalatı tercih edilmektedir. Bitkisel yağ sanayinde üretim iç pazara yönelik olup, bir miktar da rafine yağ ve margarin ihracatı yapılmaktadır.Item Bursa ilinde domates salçası üretiminin ekonomik yapı ve sorunları(Uludağ Üniversitesi, 1992) Akgül, Çiğdem; Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Gıda Bilimi ve Teknolojisi Bölümü.Türkiye'deki domates salçası üretimi son yıllarda çok büyük gelişmeler göstermiş olup 1990 yılında 289295 fort düzeyine ulaşmıştır. Bursa ilinin bu üretimdeki payı % 54.76 gibi yüksek bir orandadır. Türkiye'deki mevcut salça fabrikalarının % 31'i Bursa ilinde bulunmaktadır. İlde toplam 11 adet salça işletmesinde 302040 ton salça üretim kapasitesi mevcut olup, bu kapasite ildeki toplam salçalık domates üretimi nin üzerinde bulunmaktadır. Araştırma alanı olar Bursa ilinde sanayi tipi domates üretiminin büyük bir bölümü sözleşmeli üretim şeklinde yürütülmektedir. Sözleşme koşullarında üretici açısından bazı sorunlar bulunmaktadır. Salça sanayinde üretim daha çok dış pazarlara satış imkanlarına göre belirlenmektedir. Bununla beraber ambalaj malzemesi maliyetinin yüksek oluşu, kalitesinin yetersizliği dış satımda sorunlar yaratmaktadır. Önemli bir pazar durumundaki Atın dış alımda koyduğu kotalar da diş satımcılan olumsuz yönde etkilemektedir.Item Bursa ilinde domates salçası üretiminin ekonomik yapı ve sorunları(Uludağ Üniversitesi, 1992-11-04) Akgül, Çiğdem; Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı.Türkiye'deki domates salçası üretimi son yıllarda çok büyük gelişmeler göstermiş olup 1990 yılında 289 295 ton düşeyine ulaşmıştır. Bursa ilinin bu üretimdeki payı 3C54.76 gibi yüksek bir orandadır. Türkiye'deki mevcut salca fabrikalarının 5K31 ' i Bursa ilinde bulunmaktadır. ilde toplam 11 adet salca işletmesinde 302 040 ton salça üretim kapasitesi mevcut olup, bu kapasite ildeki toplam salçalık domates üretiminin üzerinde bulunmaktadır. Araştırma alanı olan Bursa ilinde sanayi tipi domates üret imin in büyük bir bölümü sözleşmeli üretim şeklinde olmaktadır. Sözleşme koşullarında üretici açısından bazı sorunlar bulunmaktadır. Salça sanayinde üretim daha çok dış pazarlara satış imkanlarına göre belirlenmektedir. Bununla beraber ambalaj malzemesi maliyetinin yüksek oluşu, kalitenin yetersizliği dış, satımda sorunlar yaratmaktadır. önemli bir pazar durumundaki AT' in dış alımda koyduğu kotalar da dış satımcıları olumsuz yönde etkilemektedir.Item Bursa ilinde tarım ürünleri pazarlamasında kooperatifçiliğin yeri ve önemi(Uludağ Üniversitesi, 1995) Rehber, Erkan; Dayanıklı, Gül Gün; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı.Tarım Bursa için en önemli ekonomik faaliyetlerden birisidir. İl'de tarım yapılan - kültür arazisi 441 554 ha. olup, hemen her türlü tarımsal ürün yetiştirilmektedir. Bursa ilinde tarım ürünlerinin pazarlanmasında yer alan ve özellikle üreticilerin ürünlerini en iyi şekilde pazarlamayı hedeflemiş kuruluşların başında kooperatifler gelmektedir. Tarımsal ürünlerin pazarlanmasında etkin rolleri olan kooperatifler ise Köy Kalkınma Kooperatifleri ve özellikle Tarım Satış Kooperatifleridir. Köy Kalkınma Kooperatiflerinin il 'deki sayısı 177 adet olup bu kooperatiflerden incelemeye alınanların bulundukları yerdeki ürünün % 12.5 ile % 60 arasında değişen kısmını alarak pazarladıkları görülmüştür. Bursa ilinde tarımsal ürünlerin pazarlanmasında üç Tarım Satış Kooperatifleri Birliği etkin rol oynamaktadır. Bunlardan Kozabirlik il' deki yaş kozanın % 28.4' lük kısmını alarak pazarlamakta, Trakyabirlik ve Marmarabirlik ise il 'de üretilen zeytin ve ayçiçeğinin sırasıyla % 6.8 ve % 25.14' lük kısmını alarak pazarlamaktadır. Bu kooperatiflerin pazarlamada karşılaştığı en büyük sorunlar ise ürün işleme ve pazarlama maliyetinin yüksekliği nedeniyle rekabet şansının azalmasıdır.Item Bursa merkez ilçesi kasaplık piliç işletmelerinin ekonomik yapı ve sorunları(Uludağ Üniversitesi, 1990) Arabacı, Ertan; Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tarım Ekonomisi Bölümü.Bu çalışmada Bursa Merkez İlçesi Kasaplık Piliç(Broiler) işletmelerinin ekonomik yapı ve sorunlarının, 12 kasaplık piliç işletmesinden toplanan verilere bağlı olarak tespiti amaçlanmıştır. İşletmeler kapasitelerine göre 10 000 adete kadar ve 10 000 adetten büyük olmak üzere iki gruba ayrılarak incelenmiştir. Buna göre, incelenen işletmelerde tavuk eti maliyeti birinci grupta 2774 TL/Kg, ikinci grupta 2549 TL/Kg, saf hasılaları ise birinci grupta 24 448 448 TL ve ikinci grupta da 115 306 195 TL olarak hesaplanmıştır. Üretim maliyetinde yem masrafları, yaklaşık % 70 değeri ile en yüksek paya sahiptir. Yapılan Cobb-Douglas üretim fonksiyonuna göre yem, civciv ve ısıtma- aydınlatma girdilerinin üretim üzerinde pozitif etkiye sahip oldukları saptanmıştır.Item A comparison of energy use in organic and conventional tomato production(Wfl Publication, 2008) Turhan, Şule; Özbaş, Başak Canan; Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarım Ekonomisi Bölümü.; 0000-0001-9155-8170; AAG-8086-2021; 15822717900; 15822920800; 6506098192The organic agriculture began in 1985-1986 production year in Turkey thanks to the fact that the companies in Europe demanded organic products and introduced this production technique to the producers. Organic farming was begun with traditional exportation crops such as raisins, dried fig, dried apricot, hazelnut, chickpea, beans, lentil, olive and olive oil. Tomato production is very important for Turkey in terms of both domestic consumption and exports. The total value of tomato exports of Turkey in 2004 is 109,563,000$ and it constitutes 25% of the total vegetable exports of Turkey in 2004. Organic tomato processed into tomato paste is one of the organic export products of Turkey. Energy auditing is one of the most common approaches of examining energy efficiency and environmental impacts of the production system. The energy consumption patterns in organic and conventional tomato production in Canakkale province of Turkey were investigated in this study. The findings of this study show that energy consumption in organic tomato production per decare is 40.7% and per ton 8% less than in conventional tomato production. The energy output-input efficiency ratio in organic tomato production (0.213) is higher than in conventional tomato production (0.197). While the direct and renewable energy consumption of organic production is higher, the indirect and non-renewable energy consumption is lower than in conventional production. Benefit/cost ratios for organic and conventional tomato production are 2.73 and 2.18. The results also imply that organic tomato production is more profitable for farmers compared to conventional production.Item Elektronik ticaret ve tarımsal pazarlamada uygulama olanakları(Uludağ Üniversitesi, 2004-04-05) Özer, A. İlker; Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı.Uluslararası ticaretin küreselleşmesinde, bilgi ekonomisi ve diğer iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler önemli bir role sahiptir. Dünyada internet kullanımının artmasıyla birlikte, "elektronik iş" ve "elektronik ticaret" gibi yeni ekonomi kavramları da ortaya çıkmıştır. 2003 yılı itibariyle, dünya genelindeki e-ticaret hacmi 1,14 trilyon dolara ulaşmıştır. Tarımsal ürünlerin üreticileri, tedarikçileri, dağıtıcıları ve alıcıları için en önemli internet ortamları; tarımsal ürün ticaret borsalarının internet siteleri ile "elektronik pazaryerîeri" olarak nitelendirilen, küresel çaptaki internet siteleridir. AB ve ABD kaynaklı olarak gerçekleştirilmiş olan araştırma projelerinin sonuçlarına göre, özellikle gelişmiş ülkelerdeki çiftçiler ve tarımsal ürün tüccarları tarafından, internet ve elektronik ticaret uygulamalarının yoğun olarak kullanılmaktadır. ABD' deki küçük ve orta ölçekteki tarımsal işletmelerin yaklaşık %40'ı e-ticaretten yararlanmakta olup, Avrupa kaynaklı birçok tarımsal içerikli internet sitesi de faaliyetlerini sürdürmektedir. Türkiye'de tarımsal ürünlerin pazarlanması aşamasında e-ticaretin kullanımı ile ilgili olarak; ticaret borsaları, tarımsal sanayi işletmeleri ve perakendecilerin internet kullanımı da bu çalışma kapsamında incelenmiştir. Buna göre, Türkiye'deki tarımsal ticaret borsalarına ait internet sitelerinin, etkin olarak e-ticareîe yönelik olmayan, tanıtım amaçlı uygulamalar olduğu görülmüştür. Bazı büyük perakendeci şirketlerin e- ticarete yönelik başarılı uygulamalarına rastlanılmıştır. İnternet ve e-ticaret altyapısının henüz yeterli düzeye ulaşamadığı Türkiye'de, diğer birçok sektörde olduğu gibi, tanm sektöründe de teknolojik altyapı ve bilgi birikimi eksiliğinin, e-ticaretin önündeki en büyük engel olduğu görülmektedir. Gelişmekte olan diğer ülkelerde olduğu gibi, Türkiye'de de elektronik ticaretin tarımsal pazarlamada yaygınlaştmlabilmesi için, yapılması gerekli olan çalışmaların başlıcalan; teknolojik altyapının geliştirilebilmesi için gerekli yatırımların hızlandırılması, tanm ürünlerinin ticareti ile uğraşan firma ve kişilere internet kullanımının benimsetilmesini sağlayacak eğitim ve teşvik kampanyaları düzenlenmesi olarak belirtilebilir.Item Environmental impact assessment (EIA) for agriculture in developing countries(Wageningen Academic Publishers, 1999) Çetin, Bahattin; Rehber, Erkan; Uludad Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarım Ekonomisi Bölümü.Environmental economics plays a key role in identifying options for efficient natural resource management that facilitate sustainable development. Thus, environmental issues has been a rather important topic and given priority in public agenda of both developed and developing worlds, in recent decades. A number of developing country, at the beginning stage of development have focused on industry at the expense of agriculture, in spite of agriculture was a main source sector of their economies. When the environment has emerged as a major world-wide concern, natural resource degradation is becoming a serious impediment to economic development and the alleviation of poverty in the developing world. Therefore in a number of country both developed and developing, make case studies, which cover a wide range of environments impacts and valuation concept and techniques. Because these type of studies (environmental cost-benefit analysis) play a key role in identifying options for efficient natural resource management that facilitate environment friendly development.Item Evaluation of an integrated wetland management plan: Case of Uluabat (Apollonia) Lake, Turkey(Springer, 2006) Gürlük, Serkan; Rehber, Erkan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarım Ekonomisi Bölümü.; 15750677500; 6506098192Wetlands have global, regional, and local values in terms of hydrologic, biogeochemical, and ecological criteria. Especially in developing countries such as Turkey, a continued unsustainable development process, which degrades nature, has also been threatening wetlands. The main problem is the relationship between the stakeholders and local economic interests, which is often conflicting. International agreements such as the Ramsar Convention are key actions for solving these problems in terms of wise-use principles. In this study, Uluabat Integrated Wetland Management Plan, which was prepared under Ramsar principles, has been evaluated as a case study. Uluabat is one of the most important wetlands, not only because of its regional and local usage, but also its global merits such as serving as a wintering and feeding area for some endangered species. The investigated plan is important for Turkey as a pioneer study. It can be seen as a framework rather than a comprehensive plan. It needs not only some revision in its content but also some additional activities, such as monitoring and evaluation. Integrating it with a regional rural development project is needed in order to achieve proposed objectives.Item Gıda sektöründe kalite güvence sistemleri ve fayda-masraf analizi(Uludağ Üniversitesi, 2001-03-16) Ulusoy, Şule; Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı.İnsan yaşamının sürdürülmesinde temel ihtiyaçlardan biri olan beslenme, ulusal ve uluslararası düzeyde tüm dünyayı ilgilendiren ve etkileyen stratejik bir konudur. Her bireyin, gereksinim duyduğu nitelik ve miktarda gıdayı tüketmesinin temel bir hak olarak kabul edildiği günümüzde gıda güvencesinin ve gıda güvenilirliğinin sağlanması dünya çapmda bir amaç halini almıştır. Gıda güvenilirliği, insan sağlığım, işletme verimliliğini ve karlılığını, ulusal ve uluslararası gıda ticaretini farklı boyutlarda etkileyerek, önemli mali ve ekonomik sonuçlar yaratmaktadır. Gıda güvenilirliğinin sağlanması, gıda üretim ve tüketim koşullarının ürün kalitesini garanti altma alacak biçimde geliştirilmesine bağlıdır. Bu amaçla, gıda sektöründe kalite güvence sistemlerinin kullanımı her geçen gün artmaktadır. Bu çalışmada, ülkemiz gıda sektörünün kalite konusundaki mevcut durumu incelenerek, kullanılan kalite güvence sistemlerinin mali ve ekonomik değerlendirmesi yapılmıştır. Türkiye’de gıda sektörü farklı ve kompleks bir yapıdadır. Endüstrinin bir bölümündeki işletmeler iyi dizayn edilmiş ve modem üretim koşullarına sahipken diğer bölümünde ilkel koşullarda ve geleneksel yöntemlerle üretim yapılmaktadır. Görüşülen 206 işletmenin %30’u ikinci kategoriye girmektedir. Bu yapı, gıda sektöründe kullanılan kalite yöntemlerini ve düzeyini etkilemektedir. Araştırma kapsamında incelenen işletmelerde kalite uygulamaları içinde önceliği kalite kontrolü ve TSE markası kullanımı almaktadır. HACCP ve ISO 9000 kalite güvence sistemlerinin kullanımı sırasıyla %16 ve %20 olarak saptanmıştır. İşletmeler HACCP sistemini öncelikle bir üretim prensibi olarak tercih etmektedirler. Dış pazar, müşteri istekleri ve rekabet diğer tercih nedenleridir. HACCP’in işletmeler üzerindeki en önemli etkisi tüketici şikayetlerinin azalmasıdır. ISO 9000 sistemi için de benzer bulgular elde edilmiştir ancak tercih nedenleri arasında üretim prensibi öncelikli değildir. Her iki sistemin uygulamasında karşılaşılan en önemli zorluk çalışanların eğitim ve motivasyonudur. HACCP’in ürün kalitesini artırmak ve garanti etmek konusunda etkin bir sistem olduğu tüm işletmeler tarafından kabul edilmekte ve sistemin getirdiği yararların, yapılan masrafları karşılayacağı düşünülmektedir. İşletmeler, gereği gibi uygulanması durumunda ISO 9000’in de işletmeye önemli katkılar sağlayacağım ve yapılan yatırımların olumlu sonuçlanacağmı ifade etmektedirler. Ancak gıda sektörü açısından HACCP sisteminin daha önemli ve vazgeçilmez olduğunu vurgulamaktadırlar. ISO 9000 sistemi işlerin organizasyonunu sağlayarak HACCP uygulaması için bir altyapı oluşturmaktadır. Bu nedenle işletmeler her iki sistemin entegre olarak uygulanması gerektiğini ifade etmektedirler. HACCP sisteminin gerektirdiği yatırımlar işletmelerin mevcut kalite düzeylerine bağlı olup büyük ölçekli ve modem işletmeler daha avantajlı durumdadır. Bu nedenle HACCP yatırım giderleri ve pazar riskleri açısından olduğu kadar deneyim, işgücü, ve teknik donanım açısından da yetersiz durumda olan küçük ve orta ölçekli gıda işletmelerinin devlet tarafından desteklenmesi gerekmektedir. Sektörün gerekli teknik altyapısı ve modernizasyonu sağlanmadan, işletmeler arası varyasyon azaltılmadan, ülke koşullarına uygunluğu ve etkinliği tartışılan yasal zorlamalarla bu tür sistemlerin yaygınlaştırılması olanaklı değildir.Item Industrialization in the agri-food sector and globalization(Teknoscienze Publication, 2004) Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarım Ekonomisi Bölümü.; 6506098192Major structural changes have been occurring in food production and distribution system from input procurement to the consumer tables. These changes in the food production and distribution system have been popularly referred to as the industrialization of agriculture. The other important change is globalization, which is mainly described as the liberalization of the agricultural sector and trade without any international barriers mainly after 1980s. Nowadays there is a considerable movement against industrialization and globalization. It is generally argued that industrialization and globalization of food and fibers systems imperil humanity and the natural world. Economic globalization under the current rules has widened the gap both between rich and poor countries and between the rich and the poor within most countries. Undesirable economic, social and environmental consequences of the modern agricultural system have been attributed to industrialization and globalization, omitting the economic system in which these major movements have been shaped. Why don't we try to question the worldwide economic system "free-market economy"? The "invisible hand" of the free-market economy has become so visible. Then, using the visible hand of the planned economy to some extent might give better outcomes than the hidden hand of market oriented economies which is mainly supported and controlled by leading countries and trans-national companies.Item Kamulaştırmada, tarımsal arazilerin kıymet takdiri(Uludağ Üniversitesi, 1985) Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarım Ekonomisi Bölümü.Kamulaştırma bir taşınmazın, sahibinin rızası alınmadan, bir bedel ödenerek, kamu yararına elinden alınmasıdır. Kamulaştırma, tarım işletmesinin tamamı için olacağı gibi, bir bölümü için veya işletme arazisi üzerinde irtifak hakkı kurulması şeklinde de olabilmektedir. Kamulaştırma, yasalarla düzenlenmiştir. Kamulaştırma işleminde, yapılacak kıymet takdirlerinde uygulanacak yol ve yöntemlerin tüm detayıyla yasalarda bulunması beklenemez. Diğer yandan, kamulaştırma işlemine yaygın olarak konu olan tarımsal işletme ve arazilerin kıymet takdiri işlemi, özel birtakım güçlükler taşımaktadır. Kabul edilebilir bir takdir işlemi için yasaların iyi bilinmesi, takdir konusunda gerekli teorik bilgiye sahip olma yanında belirli bir deneyi me de sahip olmak gerekmektedir. Bu makalede, yasaların ışığında, tarımsal işletme ve arazilerin kıymet takdirinde izlenmesi gereken yol kısaca tartışılmağa çalışılmıştır.Item Küreselleşme ve Avrupa Birliğinin ilişkilerinin Türkiye gıda sanayi işletmeleri üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2003) Acar, Barış; Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı.Günümüzde yaşanan dünya ticaret hacmindeki gelişmeler, uluslararası sermaye hareketlerindeki artış, bilgi teknolojisi ve iletişim olanaklarındaki gelişmeler, çok uluslu şirketlerin gün geçtikçe daha fazla büyümesi ve güçlenmesi, küreselleşme olarak tanımlanan süreci ortaya çıkarmaktadır. Bu sürecin sonucu olarak tüm sektörlerde yeni ürünlere ve yönetim sistemlerine yönelmeler görülmektedir. Gıda endüstrisi de bu değişimden etkilenmekte, özellikle gıda kalitesi ve güvenliği alanında küreselleşmenin getirdiği tüm olanaklardan yararlanılarak üst seviyelerde bir rekabet yaşanmaktadır. Dünya Ticaret Örgütü, yaşanan bu rekabetten ulusal ve uluslararası gıda ticaretinin olumsuz yönde etkilenmemesi için ilgili anlaşmaları hazırlamıştır. Uruguay Round Çok Taraflı Ticaret Görüşmeleri sonucunda kabul edilen anlaşmaların, 1995 yılında uygulamaya geçmesiyle birlikte gıda sektörünün küresel ekonomiye entegrasyonu hızlanmış ve çok taraflı ticaret sisteminde gıda ticaretine uygulanacak kurallar hükme bağlanmıştır. Bu çalışmada küreselleşmenin farklı tanımları, yaklaşımları ve getirdiği yenilikler incelenmiş, Türk gıda sanayiine etkilerinin neler olabileceği ortaya konup değerlendirilmiştir. Bu etkilenmeler dört ana başlık halinde ele alınmıştır. İlk olarak dünyadaki gıda güvencesi ve güvenliği kavramları üzerinde durularak gıda güvencesinin küreselleşme ile bağlantısı irdelenmiştir. Ardından Türkiye' nin gerek Avrupa Birliği ile olan ilişkileri gerekse Dünya Ticaret Örgütü' ne üye olmasından doğan sorumlulukları dikkate alınarak ilgili anlaşmalara değinilmiş ve Avrupa Birliği gıda yasaları ile Türk gıda mevzuatında yaşanan gelişmelere yer verilmiştir. Üçüncü olarak ise Türk gıda sanayinin yapısı ve yabancı sermayeli gıda şirketleri ile yapılan iş ortaklıkları ve şirket birleşmeleri örnekler ile ele alınmış ve değerlendirilmiştir. Etkilenmenin son ayağını ise Toplam Kalite Yönetimi ve gıda güvenliği yönetim sistemleri oluşturmaktadır. Türk gıda şirketlerinin de uluslararası gıda ticaretinde rekabet edebilir duruma gelmeleri HACCP, GMP, ISO 9000, ISO 15161 gibi gıda güvenliği yönetim sistemlerini, toplam kalite yönetimi ile birleştirerek kaliteli ve güvenli gıdayı, verimli ve düşük maliyetli bir şekilde üretmelerine bağlıdır.Item Manyas Gölü ve Kuş Cenneti'nin çevresel değerlemesi üzerine bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 2006) Gürlük, Serkan; Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı.Manyas Gölü ve Kuş Cenneti Milli Parkı’ndaki çevresel sorunlar göl suyu kalitesini etkileyen faktörlerden kaynaklanmaktadır. Baraj projeleri, gölü besleyen akarsulardan çekilen endüstriyel ve tarımsal sulama amaçlı sular, sanayi kirliliği, evsel atık sular ve tarımsal kimyasallardan gelen kirlilik, gölün temel çevresel problemleridir. Bir değer tahmini, gölün toplam ekonomik değerlerini yansıtacak ve bu problemlerin önemini anlamaya yardım edecektir. Bu çalışmada, miras değeri, tercih değeri, dolaylı kullanım değeri ve doğrudan kullanım değerlerini kapsayan toplam bir değer Manyas Gölü’nün toplam ekonomik değerine bir yaklaşım olarak tahmin edilmeye çalışılmıştır. Öncelikle koşullu değerleme yöntemi Manyas Gölü’nün ekosisteminden sağlanan faydaların geliştirilmesi için ödeme arzusu tahminlerini elde etmede kullanılmıştır. Bu değer, gölün “ekosistem değeri” olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, seyahat maliyeti yöntemi Kuş Cenneti Milli Parkı’ndaki kuş gözlemciliğinin rekreasyon değerinin doğrudan kullanım değerinin bir parçası olarak tahmin etmek için kullanılmıştır. Koşullu değerleme yöntemiyle kişi başına düşen ödeme arzusu 55,83 Yeni Türk Lirası (YTL)/yıl olarak tahmin edilmiştir. Manyas Gölü’ndeki yerleşim birimlerine yönelik toplam fayda 4.466.400,00 YTL/yıl olmuştur.Kuş Cenneti Milli Parkı’nın toplam tüketici fazlası değeri de 10.342.783,744 YTL/Yıl olmuştur. Bu değer, Manyas Gölü’nün toplam ekonomik değerinin en önemli parçalarından biri olmuştur. Toplam 14.809.183,74 YTL/yıl değeri gölün toplam ekonomik değerinin bir yaklaşımı olarak ekosistem ve rekreasyon değerleri dikkate alınarak tahmin edilmiştir. Bölgedeki kamuoyu ve karar vericiler için önemli bir gösterge olabilecek bu sonuçlar, göldeki çevresel mal ve hizmetlerin kalitesinin geliştirilmesi için önemli bir talep olduğunu göstermektedir.Item Markov zinciri analizlerinin tarımsal işletme büyüklük dağılımlarının projeksiyonunda kullanılması(Uludağ Üniversitesi, 1985) Rehber, Erkan; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarım Ekonomisi Bölümü.Markov zincirleri kavramı 1907'lerde ortaya çıkmasına rağmen ekonomi alanında kullanılması oldukça yenidir. Bu yöntemin ekonomide yaygın kullanım alanlarından birisi de işletme büyüklük dağılımı analizleridir. Bu araştırmada Türkiye'de 1970-1980 Genel Tarım Sayımı verileri kullanılarak, yöntemin, işletme büyüklük dağılımlarının analiz ve projeksiyonlarının yapılmasında kullanımı sunulmağa çalışılmıştır . Gelişmiş batılı ülkelerde, yıldan yıla, gelişmelere paralel olarak önemli ölçüde azalma olmasma karşılık, Türkiye 'de işletmelerin sayı olarak arttığı gözlenmektedir. Nitekim, 1970-1980 döneminde de toplam işletme sayısı 241 250 kadar artmıştır . Bu dönemde, 20-5000ha büyüklükteki işletme gruplarında artış, daha büyük ve daha küçük işletme gruplarında ise' azalma eğilimi belirlenmiştir. Bu yapısal değişimler yanında, araştırmada. tahmin edilen geçiş matrisi yardımı ile 1990 ve 2000 yıllarına ait büyüklük dağılımı tahminleri yapılmıştır. Ancak, sağlıklı ve yeterli veri bulunmadığından, deneysel sonuçlardan çok, yöntem uygulamasının açıklanması amacı ön planda yer almıştır.Item Marmara Bölgesi bağcılığın ekonomik önemi ve yaş üzüm maliyetleri(Uludağ Üniversitesi, 1990) Rehber, Erkan; İnan, İ. Hakkı; Türkben, Cihat; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarım Ekonomisi Bölümü.; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Bahçe Bitkileri Bölümü.Marmara Bölgesi 1986 yılı verilerine göre, tarımsal bölgeler içinde bağ alanları itibariyle Türkiye genelinde % 6.89 oranı ile 7. sırada yer alırken, üretimde % 9.11 oranı ile 5., verimde ise 661 kg/da ile 2. sırada yer almaktadır. Bölgede önemli sofralık ve şaraplık üzüm çeşitleri üretilmektedir. Bölgede bağ alam ve üzüm üretiminin yaklaşık % 80'ine sahip Bursa, Sakarya ve Tekirdağ illerinde yapılan 80 anket sonuçlarına göre 1987 yılı yaş üzüm maliyetleri şaraplık üzümlerde 133.60 TL/kg, sofralık üzümlerde ise 154.50 TL/kg olarak tahmin edilmiştir. Aile işgücü ücret karşılığı dışındaki nakdi harcama gerektirmeyen masraflar dikkate alınmazsa, sofralık üzümlerde üretim maliyetleri içerisinde, en yüksek paya % 31.20 oranı ile işçilik masrafla sahiptir. Bunu % 15.00 oranı ile mücadele ilaç bedeli izlemektedir. Makine ve hayvan kirasının oram % 11.09, gübre bedeli payı ise % 4.60'dır. Şaraplık üzümlerde yine işçilik masrafları % 36.10 ile ilk sırayı alırken, bunu % 11.27 oranı ile makine ve hayvan kirası izlemekte, mücadele ilaç ve gübre bedelinin paylan ise sırasıyla % 6.20 ve % 3.67 olmaktadır. Şaraplık üzüm/erde, 1987 yılı çiftçi eline geçen fiyat 147.- TL/kg iken, sofralık üzümlerde 252.- TL/kg'dır. Yaş üzüm maliyetleri dikkate alındığında üreticilerin de anketlerde belirttiği gibi, bu fiyat seviyeleri oldukça tatminkârdır. Bölge bağcılarının girdi fiyatlanın yüksekliği, pazarlık gücü eksikliği ve etkin bir pazarlama sisteminin olmayışı gibi önemli ekonomik sorunları bulunmaktadır.