Browsing by Author "Topuz, Metin"
Now showing 1 - 5 of 5
- Results Per Page
- Sort Options
Item Adil Dünya inancı üzerine bir polemos(Uludağ Üniversitesi, 2017-10-10) Topuz, Arzu Gül; Uca, Onur; Topuz, MetinBu çalışmanın temel amacı, insan için kaçınılmaz olan dünyayı değerlendirme ve anlamlandırma etkinliğinin bir biçimi olarak Lerner’ın “Adil Dünya İnancı” tezini psikolojik, felsefi ve sosyolojik bağlamda değerlendirmektir. Elbette söz konusu değerlendirmeyi bütün perspektifleri serimleyecek biçimde burada ele almak olanaklı değildir, bu nedenle belirli açılardan sınırlandırılmış ve fakat birbirine seslenen bir tartışma ağı kurulmaya çalışılmıştır. Bu tartışma düzleminin ilk dokusunu psikolojik değerlendirme oluşturmaktadır. Burada genel olarak adil dünya inancı tezinin dayanakları ve günlük hayatın idame edilmesindeki düzenleyici rolüne farklı açılardan değinilmiştir. İkinci dokuyu söz konusu tezi, bir yapısöküme uğratma olanağını yoklamak adına Nietzsche’nin sürü ahlakı perspektifinden değerlendirmek oluşturmaktadır. Üçüncü doku bağlamında aynı zamanda kişilerarası ilişkiler açısından önemi olan adil dünya inancı tezi, toplumsal değerlendirme dünyasının bileşenleri açısından ele alınmıştır. Bu bağlamda çalışmanın ikincil amacını disiplinler arası bir çoksesliliğin olanağını sağlamak olduğu söylenebilir.Item Aristoteles ve Augustinus’un insan anlayışları üzerine(Uludağ Üniversitesi, 2013) Ketenci, Taşkıner; Topuz, MetinBu çalışmada bir Antikçağ filozofu olarak Aristoteles ve Ortaçağ’ın hemen başında yer alan Augustinus’un insan anlayışlarının ele alınması amaçlanmaktadır. Bu iki düşünürün insan anlayışları arasındaki farklılığının yol açtığı etkilerin serimlenmesi bu çalışmanın ana eksenini oluşturmaktadır. İnsan varlığına dayalı bilgisel bir insan anlayışı oluşturarak felsefe yapmak ile hazırda bulunan mevcut bir insan anlayışına dayanarak felsefe yapmak arasındaki farktır bu. Bu iki perspektif arasındaki fark, insanı Aristoteles’in yaptığı gibi “insan nedir?” sorusundan hareketle değerlendirmek ile Augustinus’un yaptığı gibi “insanın ne olduğu Hıristiyanlık tarafından anlatılmıştır” ya da bu konuda “İncil, tek ve yeterli kaynaktır” anlayışından hareketle değerlendirmek arasındaki fark ile dile getirilmektedir.Item Gri bölgede iki yitik özne: Muselmann ve sonderkommando(Uludağ Üniversitesi, 2015) Topuz, MetinBu çalışmanın amacı Primo Levi, Jean Améry ve Victor Klemprer’in aktardıklarının ışığında toplama kampının ve toplama kampının yarattığı iki varolma biçimi olan Muselmann ve Sonderkommando’nun etik açıdan konumunu ele almaktır. Bu amaçla toplama kampı, insanın değerinin ve ahlaki ilkelerin askıya alındığı bir gri bölge olarak değerlendirilecektir. Gri Bölge iyi-kötü, doğruyanlış, yasaklı-izinli, insan-insan-olmayan arasındaki ayrımların ortadan kalktığı bir alandır. Muselmann ve Sonderkommando ise bu gri bölgenin bir uzantısı olarak değerlendirilecektir. Gri bölgenin zorunlu üyesi olarak onların yaşamlarını radikalleştirdikleri ve özneliklerini yitirdiklerine değinilecektir. Sonuç bölümünde ise Muselmann ve Sonderkommando’nun durumunun etik tartışmaların odağında tutulması gerektiği çünkü onların ortaya çıkmasına neden olan koşulların bütünüyle yok olmadığı vurgulanacaktır.Item Kirli bir ırmağı arındıran deniz olma istenci: Nietzsche’nin ahlaki iyilik ve kötülüğe yönelik eleştirileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-15) Topuz, MetinNietzsche’nin felsefesinin önemli kısmını ahlaka ve özellikle iyilik ile kötülük değerlerine bağlı eleştirisi oluşturur. Ahlak felsefesi tarihini bu kavramların yalnızca temellendirilmeleri olarak gören Nietzsche’ye göre asıl yapılması gereken onları temellendirme çabasının arkasında istenci incelemektir. Bu anlamda Nietzsche söz konusu istencin arkasında insanları vicdan azabına mahkûm etme, makul, istikrarlı, kontrol edilebilir, edilgin kılma amacını görür. Ahlak felsefesi tarihinde bu amaç altında değerlerin karşıtlığı, sorumluluk, kendibaşınalık, tözsellik, ego, özgür istenç gibi kavramlara içgüdü karşıtlığına, eylem-eyleyen ayrımına ve dil metafiziğine başvurulmuştur. Bu bağlamda Nietzsche’ye göre décadence değerleri ortaya çıkmıştır. Bu değerlerin kaçınılmaz sonu ise nihilizmdir. Nihilizmi aşmak için ise değerlerin yeniden değerlendirilmesi ve güç istenci ile Übermensch perspektifinden yeni değerlerin oluşturulması gerekmektedir. Bu çalışmada Nietzsche’nin bu konuda izlediği yol incelenmektedir.Item Platon’da beden ve yasa ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 2014) Ketenci, Taşkıner; Topuz, MetinBeden ve bedene ilişkin düzenlemeler hem çağdaş felsefenin hem de çağdaş siyasetin ana konularındandır. Bedenin kavramsallaştırılmasının, felsefe tarihinde çeşitli uğrakları olmuştur. Bu konuda felsefe tarihinde bir tutarlılık ya da süreklilik olduğunu söylemek güçtür. Fakat bedenin felsefi bir bütünlük içinde ele alınmasının en güçlü örneklerini Sokrates ve Platon’da bulduğumuzu söyleyebiliriz. Sokrates ve Platon, beden kavramını bazen çeşitli savların somutlaştırılması veya pekiştirilmesi amacıyla alegorik ve metaforik anlamlarda kullanırlar. Aynı zamanda bedenin bizatihi ele alındığı tartışmalar da mevcuttur. Bedenin kendisinin kavramsallaştırılmasına, Sokrates ve Platon’un ontolojik, epistemolojik, etik, siyasal, eğitime ve sosyal tabakalaşmaya ilişkin görüşlerinin tamamında rastlamak mümkündür. Ontolojik anlamda ruhun sonsuzluğu karşısında sınırlılığıyla konumlandırılmış bir beden söz konusudur. Epistemolojik anlamda mutlak bilginin kavranabilirliği konusunda yetkinsizliğiyle belirlenmiş bir beden vardır. Etik açıdan erdemli yaşamın önüne engeller oluşturan tutku ve iştah merkezi bir beden söz konusudur. Eğitim açısından beden, bir yandan fiziksel olgunluğu sağlayacak fiziksel eğitimin bir parçasıdır. Fakat aynı zamanda ruhun saflığı karşısından lekeli/kirli olan bedenin ruhsal saflığa ulaşmasını kapsayan bir eğitimin parçasıdır. Bu anlamda beden zaman zaman sağlıklı nesiller yetiştirmenin olanağını sağlayan cinsel ve pedagojik eğitimin bir parçası haline de getirilir. Ve son olarak iyi birer savaşçı yetiştirebilmek açısından beden, savaş eğitiminin bir parçası haline gelir. Sosyal tabakalaşma açısından kişinin alacağı sağlık yardımının ölçüsü, bedensel olarak varlığını çalışma yaşamında var etmesine bağlıdır. Bunun yanında bedensel sağlığın tamlığı veya belirlenmiş yaşlar arasında, üreme yoluyla aktarılmaması, toplumsal dışlanmaya neden olmaktadır. Bedenin siyaset felsefesi açısından ele alınışı, diğer bütün ele alma biçimleriyle kesişmektedir. Bu alanda bedene ilişkin değerlendirmelerin genel başlıklarını, eğitimin bir parçası olarak beden eğitimi; beden bakıcısı olarak hekimin yetkileri; sağlıklı beden/tür yetiştiricisi olarak çobanın yetkileri; hekimin ve çobanın yetkisini kendinde birleştiren yönetici-kral; yöneticinin yasalar aracılığıyla toplumun cinsel yaşamlarını düzenlemesi oluşturur. Bu çalışmanın amacı Sokrates ve Platon’un beden hakkındaki düşüncelerini bütünlüklü olarak ortaya koymak ve bu düşüncelerin toplumsal düzen zemininde ne türden yasal karşılıkları olduğunu göstermektir. Ama aynı zamanda çağdaş felsefi tartışma zeminlerinden birini oluşturan beden politikalarını değerlendirmede yardımcı olup olamayacağına veya bu tartışmalarda Sokrates ve Platon’un düşüncelerinin etkisinin bulunup bulunmadığına kısaca değinmektir.