2011 Cilt 25 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/1986
Browse
Browsing by BUU Author "Yağdı, Köksal"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Item Genetik kullanımı sınırlayıcı teknolojilerin olası etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2011-02-23) Kurt, P. Özlem; Çifci, Esra Aydoğan; Yağdı, Köksal; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarla Bitkileri Bölümü.Genetik olarak modifiye olmuş, kazandırıldıkları kısırlık (sterilite) gibi özellikler nedeniyle ikinci generasyonda kullanımları kısıtlanan bitkilerin eldesi Genetik Kullanımı Sınırlayıcı Teknolojiler ya da Terminatör Teknoloji adı verilen uygulamalar ile gerçekleştirilmektedir. Bu teknolojilerde, bitkiler yeniden üreyebilme kabiliyetlerini yada bazı özel karakterlerini, genlerinde yapılan değişiklikler sonucu kaybetmişlerdir. Bu teknolojiler V-GURT (Variety Genetic Use Restriction Tecnology.; Çeşit Kullanımı Sınırlayıcı Teknolojiler) ve T-GURT (Trait Genetic Use Restriction Tecnology.; Belli Özelliğin Kullanımını Sınırlayıcı Teknolojiler) olmak üzere iki ana grup altında incelenmektedir. V-GURT teknolojisi kullanılarak üretilen tohumlar kısır olduğu için bu tohumu kullanan üreticiler, üretimin ilk yılında aldıkları tohumları ikinci yıl ekerek yeni ürün elde edemezler. T-GURT ise dış faktörlerin başlatma (tetikleme) özelliğini kullanarak bitkinin hastalıklara dayanıklılığını gösteren özel karakterlerin açılıp kapatılmasına olanak sağlamaktadır. Bu teknolojide üreticiler üretimlerinden tohumluk alabilmeleri mümkündür ve bu tohumlar kısır (steril) olmayıp bir sonraki yılda kullanılabilirler. Ancak, önemli bir özelliği tanımlayan karakterin bir sonraki yıl aktif olabilmesi için, tohum firmaları vb. firmalardan alınan özel kimyasallarla, başka bir deyişle tetikleyici (aktivatör) birleştiricilerle muamele edilmeleri gerekmektedir. Bu teknolojiler sayesinde tohum kuruluşları tohumlarını izinsiz kullanımlardan yasal zorlamalar dışında da koruyabilmektedirler. Bu teknoloji ticari olarak kullanıldığında, ilk üründen son ürün oluşumuna kadar ortaya çıkan maliyeti arttırmaktadır. Bu teknolojiye sahip olmak ve bu konuda araştırmalar yapmak için büyük AR-GE yatırımları gerektiğinden ve bu tip tohumlar ikincil uygulamaları yapmaksızın ancak bir generasyon kullanılabildiğinden, üreticiler tohumculuk şirketlerine bağımlı hale gelmektedirler. Kimyasallarla yapılan uygulamalar sonucu toprağın kirlendiği, toprakta yaşayan çeşitli mikroorganizmaların öldüğü ve toprağın yapısının da zarar görebileceği düşünülmektedir.Item Türkiye’de yetiştirilen bazı makarnalık buğday çeşitlerinde genetik farklılıkların belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2011-01-10) Çifci, Esra Aydoğan; Yağdı, Köksal; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarla Bitkileri Bölümü.Bu çalışma yurdumuzda tescil edilmiş ve tarımı yapılan makarnalık buğday (Triticum durum Desf.) çeşitleri arasındaki genetik çeşitliliği RAPD yöntemi ile inceleme amacıyla Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Tohumluk Laboratuarında yürütülmüştür. Çalışmada 14 adet makarnalık (Triticum durum Desf.) buğday çeşidi kullanılmıştır. RAPD analizi sonuçlarına göre, kullanılan 45 primerden 27 tanesi polimorfik, 1 tanesi monomorfik bantlar oluşturmuştur. Çalışılan makarnalık buğdaylarda ortalama polimorfizm oranı % 66.7 olarak saptanmıştır. Polimorfik primerlerden, toplam 200 PCR ürününden 129 tanesi polimorfik olarak belirlenmiştir. Elde edilen DNA bantlarının büyüklükleri 300-4000 bç arasında saptanmıştır. Primer başına düşen bant sayısı 2 ile 12 arasında değişmiştir. Polimorfik primer başına elde edilen ortalama bant sayısı 7.14, polimorfik primer başına elde edilen ortalama polimorfik bant sayısı ise 4.77 olarak belirlenmiştir. Makarnalık buğday çeşitleri arasındaki genetik benzerlik indeksi 0.434-0.874 arasında değişim göstermiştir. UPGMA (Aritmetik Ortalamayı Kullanan Ağırlıksız Çift Grup Metodu) metodu kullanılarak çizilen dendrogramda makarnalık buğdayların 6 grupta toplandığı gözlenmiştir. Bu analiz sonucuna göre, makarnalık buğday çeşitlerinde genetik olarak birbirine en yakın çeşitlerin Çakmak79 ve Kızıltan-91, genetik olarak birbirine en uzak çeşitlerin ise Ege-88 ve Ankara-98 olduğu saptanmıştır.*Makarnalık buğday çeşitleri arasındaki genetik varyasyonun tespit edilmesi amacıyla kullanılan Temel Bileşenler Analizi (PCA) sonucunda ise makarnalık buğdayların 8 grup oluşturduğu belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre çeşitler arasında varyasyon bakımından Fuatbey-2000, Çakmak-79, Altıntaş-95, Kızıltan-91, Amanos-97, Meram-2002 ve Kunduru-1149 çeşitleri aynı grupta toplanmışlardır. Bunun yanı sıra Gediz-75, Yelken ve Çeşit-1252 çeşitleri kümeleme analizi sonucunda dendrogramda aynı grupta yer almasına rağmen PCA sonucu farklı bölgelerde yer almışlardır. Bu çalışma ile ülkemizde tescil edilmiş makarnalık buğday çeşitleri arasında göreceli olarak dar bir genetik farklılığın bulunduğu ve bitki ıslahı programlarında uygun anaçların seçiminde genotiplerin benzerliklerinin saptanmasında RAPD markörlerinden yaralanılabileceği sonucuna varılmıştır.