2020 Cilt 13 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/18660
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 12 of 12
- Results Per Page
- Sort Options
Item Almanya’da radikal sağın yükselişi: Almanya için alternatif partisi, popülizm ve demokrasi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-01-11) Aknur, MügeAlmanya için Alternatif Partisi’nin (Alternative für Deutschland – AfD) kısa sürede güçlenmesine 2009 avro krizi, Avrupa Birliği’nin (AB) Almanya’nın iç siyasetine artan müdahalesi, 2015 yılında başlayan göçmen ve mülteci krizi, artan terör saldırıları ve Almanların kendi kimliklerini koruma çabaları neden olmuştur. AfD, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Alman Parlamentosu’na girmeyi başaran ilk radikal popülist sağ partidir. AB, göç ve İslam karşıtı politikalar izleyen AfD, 2017 genel seçimlerinde oyların %12,6’sını alarak parlamentoda üçüncü parti olmuştur. AfD’nin bu hızlı yükselişi halkta partinin Alman demokrasisine zarar vereceği konusunda yaygın bir kaygı oluşturmuştur. Bu çalışmanın amacı, AfD’yi Cas Mudde’nin (2007: 22) popülist radikal sağ ideolojinin üç bileşeni olarak tanımladığı “popülizm, yerlicilik ve otoriterlik” çerçevesinde inceleyerek partinin Alman demokrasisini zayıflatıp zayıflatamayacağını tartışmaktır. Bu amaçla makale, parti programı ve politikacılarının söylemleri üzerinden AfD’nin toplumu “biz” ve “öteki” şeklinde kutuplaştıran “popülist politikalarını” ve ülkesinde sadece Alman halkının yaşaması gerektiğini belirten ve diğerlerini ulusal kimlik ve Alman kültürüne tehdit olarak gördüğü “yerlicilik politikalarını” incelemektedir. Ayrıca “ötekini” kabul etmemek için önerdiği otoriter hukuki düzenlemeleri analiz etmektedir. Çalışma bu “popülist” politikaların yerleşik Alman demokrasisine özellikle siyasal çoğulculuk, siyasi haklar ve kişisel özgürlükler konusunda tehlike oluşturduğuna ancak Alman anayasasında alınan önlemlerin ve Alman siyasi kültürünün bu tehlikeyi asgariye indirdiğini savunmaktadır.Item Bulanık mantık ve kontrol sistemlerinin bireysel kredilendirmelerin nihai karar aşamasında kullanımı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-01-01) Petriçli, Gülcan; Emel, Gül Gökay; Sosyal Bilimler Enstitüsü; İşletme Bölümü; 0000-0001-6296-6183; 0000-0002-2921-1368Batık kredilerdeki hızlı artış, bankaların kredi verirken risklerini minimize edebilmeleri için daha temkinli ve seçici davranmalarını gerektirmektedir. Kredilendirme işlemleri, her ne kadar nesnel ve nicel finansal kriterler kullanılarak yapılıyor olsa da müşteriye sunulan kredi teklifi müşterinin beklentilerini karşılamadığı zaman, nihai karar aşaması sezgisel olarak gerçekleştirilebilmektedir. Bu gibi durumlarda, alınan kararların başarımı banka personelinin veya birim yöneticisinin tecrübelerine bağlı kalmaktadır. Bu tür öznel uygulamalar, hem bir banka içinde tek tip olmayan kredilendirme kararlarının alınmasına hem de batık kredi olasılığının artmasına neden olabilmektedir. Bu sakıncaları gidermenin yollarından biri, nihai karar aşamasının banka üst yönetimi tarafından ortak akıl ile belirlenmiş bazı öznel kurallar dahilinde standartlaştırılıp otomatikleştirilmesidir. Bulanık mantık, öznel yargıların ve nitel kriterlerin nicel olarak değerlendirilmesine ve analiz edilmesine olanak sağlamaktadır. Bu çalışmanın amacı, kredilendirme sürecinin nihai karar aşamasında kullanılmak üzere oluşturulan örnek bir öznel değerlendirme kural tabanı için bulanık mantık yaklaşımlarından nasıl yararlanılabileceğini incelemektir. Çalışmada, hipotetik bir kredilendirme problemi ele alınmış, bulanık dilsel niteleyiciler, bulanık önermeler ve bulanık mantık kontrol sistemi (BMKS) kullanılarak modellenmiş ve çözülmüştür. Çözüm sonucunda MATLAB yazılımı ile görselleştirilen BMKS kural tabanı, farklı seviyelerdeki öznel değerlendirme puanlarının nihai karar üzerindeki etkisinin incelenmesini olanaklı kılmıştır. Ayrıca, elde edilen pseudo-code iki boyutlu yüzey görüntüsü ile karar alanları ve müşteri grupları oluşturulmuşturItem Güvenlikleştirme aracı olarak propaganda ve algı yönetimi: II. Dünya Savaşı’nda afiş ve posterler(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-11-11) Şahin, Güngör; Mercimek, AslıTarihin ilk düzenli ordularından günümüze askeri strateji, teknolojik gelişmişlik düzeyi, ikmal desteği, askerlerin niteliği, saha ve manevra kabiliyetleri gibi birçok faktör yanında askeri psikoloji de savaşın galibini ya da mağlubunu belirlemiştir. I. Dünya Savaşı’nda cephelerin sivilleri de içine alacak şekilde genişlemesiyle birlikte sivil kayıpların artması sonucu, yeni bir psikoloji alanı ortaya çıkmıştır. Devlet yöneticileri, kamuoyunun ve halkının desteğini kazanmak için savaşın toplum tarafından nasıl algılandığı ile daha çok ilgilenmişler, toplumları savaşın gerekliliği ve haklılığına ikna etmek için söylevlerin yanı sıra görselliğe hitap eden propaganda unsurlarını da kullanmışlardır. 20. yüzyılın başından günümüze, afişler ve posterler propaganda aracı olarak toplumsal algının yönetilmesi için kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, II. Dünya Savaşı’nda propaganda ve algı yönetiminin afiş ve posterler aracılığı ile nasıl yürütüldüğünü örnekleriyle ortaya koymak, günümüzdeki “güvenlikleştirme” süreciyle benzerliğine ışık tutmaktır. Propaganda ve algı yönetimi faaliyetlerini incelemek, karar vericiler tarafında kullanılan “güvenlikleştirme” sürecinin nasıl işlediğini anlamak adına önem arz etmektedir. Çalışmada, nitel araştırma yöntemi ve veri toplama tekniği olarak literatür taraması kullanılmış ve döneme ait afiş ve posterler üzerinden içerik analizi yapılmıştır. Araştırmada, savaşın bir unsuru olarak yürütülen propaganda ve algı yönetimi faaliyetlerinin, savaşın gidişatını değiştirmenin, toplumları yönlendirmenin ve bireylerin desteğini kazanmanın en önemli yöntemlerinden biri olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.Item Hegel’in uluslararası hukuk felsefesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-11-15) Güneysu, GökhanHegel’in uluslararası ilişkiler ve hukuka ilişkin felsefesinin çeşitli yorumları mevcuttur. Önemli sayıda yazar, Hegel’i realist kuramın öncüleri arasında sayarken, az sayıdaki bazı düşünürler Hegel’de bir liberal kuram temsilcisi görebilmektedir. Bu tartışmaların ışığında, bu çalışmanın konusu Hegel’in; devlet, sivil toplum, uluslararası hukuk ve tanıma konularındakini yaklaşımını incelemektir. Hegel’de devlet mutlaktır. Önemli görevler üstlenecek bürokratik kadrolara ihtiyaç duyar. Bununla beraber, sivil toplum ve orada geliştirilen ilişkiler de önemlidir. İkincisinin her hal ve şartta ilkine fedası gibi bir durum söz konusu değildir. Tıpkı sivil toplumdaki gibi, tanıma kurumu uluslararası siyasal ilişkilerde de önemli roller oynar. Tanımanın, devletin meşruiyetini tamamlayıcı bir etkisi vardır. Tanımanın sonucu olarak, devletler birbirlerini devlet olarak görürler ve bu, savaş zamanı dahi devam edecek bir minimum hukukilik alanı oluşturmaktadır. Çalışmanın sonunda, Hegel’in uluslararası hukuk felsefesinin, realist kuram ile benzeşen yahut bu kuramdan ayrılan yönleri ele alınacaktır. Burada temel ölçüt, Hegel düşüncesindeki devlet veya sivil toplum kavramlarından hangisine daha büyük önem verileceğidir.Item Kıbrıs’ta canbulat haber merkezi’nin propaganda ve iletişim yöntemleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-11-20) Keser, Ulvi; Saygılı, NerimanKitle iletişim araçlarının tümü bilgilendirme ve kamuoyu oluşturma açısından çok önemlidir. İnsanların düzenli takibinde olduğu bilindiği ve her iletiden olumlu veya olumsuz etkilendiği görüldüğü için propaganda amaçlı da sürekli kullanılmıştır. Siyasal amaçlara uygun yapılan yayınlarla insanlarda ve kitlelerde algı yaratma amaçlı kullanılan söz konusu araçlar onları harekete geçirmede ya da korkutup baskı altına almada çok etkilidir. Bu çalışmada da radyonun Kıbrıs’ta kullanımı ve özellikle Türkler üzerinde yapılmak istenen dezenformasyon yoluyla propaganda konu edilmektedir. Kurdukları Bayrak Radyosu ve sancak radyolarıyla Rumların kötü propagandasına karşı koyan Kıbrıslı Türkler başta Mağusa Canbulat Radyosu’nun Haberler Merkezi’nde hazırlanan yayınlarla karşı propaganda yapmış, kendi halkının moral gücünü sürekli yüksek tutmuştur. Tüm imkânsızlıklara ve kısıtlı teknolojiye rağmen Türkler kendi strateji ve iletişim yöntemleriyle kendi algısını yaratmıştır.Item Mülteci krizi: Mültecilerin hukuki ve sosyal statüleri ile ulusal çıkarlar ilişkisi bağlamında bir değerlendirme(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-09-21) Erayman, İbrahim Oğulcan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü; 0000-0002-6687-9973Refugees are the main actors of a fundamental issue in which many states are now in a dilemma: On the one hand welfare of citizens and national interests, on the other hand, there is help to people who take refuge in the borders of other countries for compelling reasons such as war and famine, and to recognize their refugee status. One of the main factors shaping the migration policies of states is their position towards this critical dilemma. Of course, it should not be concluded that the countries dealing with the refugee issue can only act on two attitudes (the unconditional admission of refugees or the complete rejection of refugee status). There are also countries that try to manage the support process with economic assistance, although they accept refugees very limited numbers at their borders. What we mean here is that governments shape refugee policies around two basic discourse forms. In the face of the refugee issue, the form of discourse argues that states should ensure the welfare of their citizens or keep the current level of welfare as a priority, focuses on the economic, social and cultural problems that migrants and refugees can create. If the situation of refugees is considered as a struggle to survive and it is accepted that these people have to seek asylum in order to survive, it will be easier to recognize their social and legal status. Throughout our study, we will focus on the manifestations of these two forms of discourse and try to evaluate the issue of refugee being in the present age in terms of host society and displaced people.Item Myndos antik kenti’nde bir ayazma yapısı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-11-20) İhtiyar, Metehan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; 0000-0003-4573-1571Antik Myndos Kenti, Karia Bölgesi’nin önemli yerleşim yerlerinden birisidir. Makale konusu olan Ayazma ise bu antik kentin Liman Yapısı’nda bulunmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde liman girişinde yer alan yapı kalıntısında 3 sezon sürdürülen kazı çalışmaları anlatılmıştır. Burada Liman Yapısındaki ayazma kuyusunun ve mozaikli alanın bulunduğu odalar mimari açıdan değerlendirilip ana hatlarıyla ortaya konmuştur. Torba, Sardes ve Kos mozaikleri stil ve motif özellikleri açısından Myndos Liman yapısındaki mozaikle çok yakın benzerlik göstermektedir. Söz konusu mozaikler MS Geç 5. Erken 6. yüzyıla tarihlenmektedir. Bu durum aynı zamanda Myndos Ayazması’nın tarihine de ışık tutmaktadır. Tatlı su kuyusunun bulunduğu arka oda da üzeri haç motifli birçok mermer plaka ve freskolu sıva parçalarının bulunması burasının daha önce kutsal bir amaca hizmet eden yapı olduğunu düşündürmektedir. Bu alanda henüz kazılar tamamlanamamış olsa da Liman Yapısının Ayazma olarak inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir.Item Orta Doğu'da devlet dışı aktör olarak özel askeri ve güvenlik şirketleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020) Güneş, BurakBu çalışmada devlet-dışı aktör olarak “Özel Askeri ve Güvenlik Şirketleri” ele alınmıştır. Bu yapılırken, Özel Askeri ve Güvenlik Şirketlerinin Orta Doğu coğrafyasındaki etki alanları ve faaliyetlerine odaklanılmıştır. Esas itibariyle Özel Askeri ve Güvenlik Şirketleri, güvenliğin değişen gündemine uygun şekilde gelişmiş ve yayılmıştır. Ayrıca, uluslararası ilişkilerde meydana gelen ekonomi-politik dönüşüm de söz konusu aktörlere dolaylı ve doğrudan etki etmiştir. Orta Doğu coğrafyasının bu dönüşümden etkilenmemesi ise olanaklı görülmemektedir. Temelde ise, söz konusu aktörlerin modern devletin bir ayırıcı özelliği olduğu varsayılan ‘meşru şiddet tekelinin sahipliği iddiası’ düsturunun zayıflatılmasında önemli rol oynadığı savlanmaktadır. Bu savların açıklanması için Orta Doğu coğrafyasında faaliyet gösteren kimi şirketler ele alınmıştır ve bu şirketlerin devletin özerk konumunu nasıl etkilediği de ortaya konulmaya çalışılmıştırItem Rusya-Japonya ilişkilerinde kuril adaları sorunu’nun analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-11-20) İpek, NiyaziRusya ve Japonya, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri devam eden toprak ihtilafı nedeniyle ilişkilerini özel bir düzlemde sürdürmektedir. Bugün bu iki komşunun karşılıklı ilişkileri, sahip oldukları bölgesel etki kapasitesi ve Kuril Adaları sorunun taşıdığı küresel etki nedeniyle ikili ilişkinin ötesinde bir anlam ifade etmektedir. Söz konu anlamın, inşacı teorinin savladığı sosyal inşa perspektifinden değerlendirileceği bu çalışma, tarafların ilişkilerine yön veren temel etmeni tespit etmeye çalışmaktadır. İkinci Dünya Savaşında başlayan Kuril Adaları meselesi, nihai çözüme henüz ulaşmamıştır. Bu nedenle karşılıklı tehdit algısı, güven sorunu ve çekişme, dış politikaların karşılıklı olarak rekabet eksenli kurgulanmasına neden olmaktadır. Çalışma, söz konusu rekabetin tetikleyicisi olarak Kuril Adaları meselesinin ortaya çıkışını ve seyrini ele almaktadır. Ayrıca Kuril Adaları meselesinin Rusya-Japonya ilişkilerine olan etki kapasitesini değerlendirmektedir. Bununla birlikte, tarafların birbirlerini algılama biçimleri ve ulusal rollerine etkileri analiz edilmiştir. ABD’nin meseledeki özel konumu da incelemeye dâhil edilmiştir.Item Siber zorbalık: üniversite öğrencileri üzerine bir araştırma(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-11-10) Dursun, Salih; Gökçe, Ahmet; Aytaç, Serpil; İktisat ve İdari Bilimler Fakültesi; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri Bölümü; 0000-0001-6659-4639Günümüzde bilgi iletişim teknolojilerinin yaygın kullanımı beraberinde birtakım yeni ve farklı sorunları da getirmektedir. Bu sorunlardan biri de sanal ortamlarda hakaret, aşağılanma, sosyal ortamlardan dışlanma, tehdit, teşhir ya da rahatsız edici davranışlar olarak ifade edilen siber zorbalıktır. Siber zorbalık davranışları mağdurlar üzerine önemli etkileri olan bir sorundur. Bu çalışmanın amacı da, siber zorbalığın yaygınlığı, siber zorbalığın uygulandığı araçlar, mağdurların siber zorbalığa karşı gösterdiği tepkiler ve siber zorbalığın mağdurlar üzerine etkilerini ortaya koymaktır. Çalışmanın örneklemini bir üniversitenin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde eğitim gören 610 öğrenci oluşturmaktadır. Çalışma, tanımlayıcı bir araştırma olup, verilerinin toplanmasında anket tekniği kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre katılımcıların %41,8’i son altı ay içinde en az bir kez siber zorbalığa maruz kalmıştır. Siber zorbalığın uygulandığı araçlarda ise, ilk üç sırada sırasıyla, e-posta, sosyal paylaşım siteleri ve mesajlar gelmektedir. Ayrıca siber zorbalığın mağdurlar üzerine etkileri incelendiğinde kızgınlık, kaygı, üzgün hissetme, uyku ve konsantrasyon problemleri gibi sorunlara yol açtığı görülmektedir. Elde edilen bu sonuçlar siber zorbalığın önüne geçilmesi için bazı önlemler alınması gerektiğini göstermektedir.Item Sömürgecilik mirasının Somali’ye etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-11-20) Pirinççi, Ferhat; Demirtaş, Tunç; İktisat ve İdari Bilimler Fakültesi; Uluslararası İlişkiler Bölümü; 0000-0001-5495-5425; 0000-0001-9267-9345Geniş çerçevede Somali toprakları, sömürgecilik döneminde çoğu sömürge bölgelerinden farklı olarak İtalya, İngiltere ve Fransa olmak üzere üç ülke tarafından sömürülmüştür. Günümüz Somali sınırlarının İtalya ve İngiltere tarafından farklı biçimlerde yönetilmesi ülkenin sömürgecilik sonrası dönemde sürekli olarak sorunlar yaşamasında ve devletin kurumsal yapısının oluşturulamamasında önemli bir etken olmuştur. Bunun yanı sıra Somali’nin sahip olduğu jeopolitik konum ve ekonomik kapasiteyi kullanamaması da sömürgecilik dönemi mirasından bağımsız değildir. Somali’de sömürgecilik döneminden sonra yaşanan iktidar mücadelesi sonucunda Siad Barre ülkede iktidarı ele geçirmiştir. Ancak Barre dönemi sonrasında ülke tam anlamıyla bir çöküş sürecine girmiş ve uluslararası toplum tarafından unutulmuştur. 2011’de dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Somali’ye geniş katılımlı bir heyetle gitmesi Somali’nin kaderini önemli ölçüde değiştirmiştir. Bu ziyaretten sonra Somali’ye diğer devletlerin angajmanında bir artış gözlenmiştir. Günümüzde Somali’de bölgesel ve küresel rekabet ciddi anlamda kendisini hissettirmektedir. Bu çalışma sömürgeciliğin Somali’ye nasıl etki ettiğini devletin yeniden yapılandırılması çerçevesinde incelemektedir. Çalışmada sömürge döneminin Somali’ye ekonomik, toplumsal ve siyasal açıdan yansımaları analiz edilmiştir. Nihayetinde Somali’de sömürgecilik döneminin mirasının henüz ortadan kalkmadığı değerlendirilmektedir.Item Yaşam kalitesini açıklamada sosyal dışlanma ve yaşam tatmininin rolü(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-10-21) Aydemir, Mine; Arlı, Nuran Bayram; İktisat ve İdari Bilimler Fakültesi; Ekonometri Bölümü; 0000-0003-3276-8148; 0000-0001-5492-184XBu çalışmada bireylerin yaşam kalitesini açıklamada sosyo-demografik değişkenlerin yanı sıra, sosyal dışlanma ve yaşam tatminin rolünün ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Bu amaçla katılımcılara Yaşam Kalitesi, Sosyal Dışlanma, Yaşam Tatmini ölçeklerinin ve sosyo-demografik soruların yer aldığı bir anket formu verilmiştir. Gönüllü olarak 864 kişinin katıldığı bu çalışmada veriler ikili lojistik regresyon ile analiz edilmiştir. Analiz sonucuna göre kadınların yaşam kalitesinin erkeklere göre daha yüksek olduğu, ekonomik düzeyi yüksek olanların yaşam kalitesinin ekonomik düzeyi düşük olanlara göre daha yüksek olduğu, yaşam tatmini yüksek olanların yaşam kalitesinin yaşam tatmini düşük olanlara göre daha yüksek olduğu sonuçları elde edilmiştir. Bunun yanı sıra sosyal dışlanma bağlamında sosyal katılımcılığı düşük olan bireylerin yaşam kalitesinin daha düşük olduğu ve uygun ev ve çevre koşullarına sahip olmanın bireylerin yaşam kalitesini arttırdığı sonuçları elde edilmiştir. Bu sonuçlar sosyal dışlanmanın bazı boyutlarının, yaşam tatmininin ve ekonomik durumun yaşam kalitesini açıklamada önemli rol oynadığını göstermiştir.