2011 Cilt 30 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13941
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 9 of 9
- Results Per Page
- Sort Options
Item Bursa’da çiğ süt ve uht sütlerde aflatoksin m1 düzeyleri(Uludağ Üniversitesi, 2011-09-30) Oruç, H. Hüseyin; Temelli, Seran; Sorucu, Ali; Uludağ Üniversitesi/Veteriner FakültesiBu çalışmada, Bursa’da süt sığırcılığı işletmelerinden toplanan çiğ sütler ile perakende satışa sunulan UHT sütlerdeki aflatoksin M1 (AFM1) düzeylerinin belirlenmesi ve elde edilen sonuçların halk sağlığı yönünden değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, 30 adet çiğ süt ve 54 adet UHT süt olmak üzere toplam 84 adet süt örneğinde AFM1 düzeyleri ELISA tekniği ile belirlenmiştir. İncelenen çiğ süt ve UHT süt örneklerinin tümünde AFM1 tespit edilmiş olup (% 100.0), ortalama AFM1 miktarı 6.40±0.42 ng/kg olarak saptanmıştır. Sonuç olarak, süt örneklerinde bulunan AFM1 düzeylerinin Türk Gıda Kodeksi, AB ve FAO/WHO’nun tolerans limitlerinin oldukça altında olduğu ve halk sağlığı açısından herhangi bir risk oluşturmadığı tespit edilmiştirItem Bursa’daki köpeklerde kalp hastalıklarının prevalansı(Uludağ Üniversitesi, 2011-10-14) Cihan, Hüseyin; Yılmaz, Zeki; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada 2005–2007 yılları arasında küçük hayvan kliniğine (U.Ü. Veteriner Fakültesi/Bursa) getirilen köpeklerde kalp hastalıklarının prevalansının belirlenmesi amaçlandı. Bu amaçla, farklı ırk, yaş ve her iki cinsiyetten kalp hastalığı olan toplam 200 köpek kullanıldı. Kalp hastalıkları elektrokardiyografik ve ekokardiyografik muayenelerle tanımlandı. En yaygın etkilenen ırklar Terrier (%47), melez ırk (%14), Pointer (%7) ve Rottweiler (%6) idi. İlk fiziksel muayenede tespit edilen yaygın bulgular eksersiz intoleransı (%32), öksürük (%29), asites (%13) ve letarji (%12) idi. Elektrokardiyografik olarak supraventrikuler taşikardi (%40), düşük voltajlı QRS (%10), p-mitrale (%7) ve p-pulmonale (%6) belirlendi. Ekokardiyografi öncelikle mitral regurgitasyon (%67) ve mitral kapak prolapsusu (%18) olmak üzere valvular hastalıkları, sol kalp yetmezliğini (%30) ve perikardiyal efüzyonu (%6) gösterdi. Hipertrofik kardiyomyopati nadiren tanımlandı (%2). Bu çalışma ile Bursa’da ki köpeklerde kalp hastalıklarının prevalansı ilk olarak rapor edilmiştir. Pratisyenler eksersiz intoleranslı ve/veya öksürüklü köpeklerin tanısal süreçlerinde kardiyolojik muayenelerinin de yapılması gerektiğini hafızalarında tutmalıdırlarItem Eşek sütünün özellikleri ve gıda alerjilerinde kullanımı(Uludağ Üniversitesi, 2012-06-28) Taşçı, FulyaSüt özellikle yaşamımızın ilk evresinde en yaygın tüketilen gıdalardan biridir. Sonraki evreler esnasında, süt ve süt ürünleri insan beslenmesi için önemini sürdürmektedir. Ancak, sütün aynı zamanda alerjenik olduğu da bilinmektedir. Bu derlemede, eşek sütü ile diğer türlere ait sütlerin bileşimi ve karşılaştırılması, gıda alerjilerine etkileri değerlendirilmiştir.Item Geleneksel yöntemlerle üretilen kurutulmuş et ürünleri(Uludağ Üniversitesi, 2011-09-30) Temelli, Seran; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Geleneksel olarak üretilen kurutulmuş et ürünleri, Orta Doğu ve Güney Asya ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkede halen tüketilmektedir. Etlerin uzun süre muhafaza edilmesi amacı ile tuzlama, baharatlama ve kurutma aşamaları geçiren bu ürünlerin üretimleri aynı ülkenin farklı yörelerinde bile değişiklik gösterebilmektedir. Bu derlemede, dünyada geleneksel olarak üretilen başlıca kurutulmuş et ürünlerinden charque, biltong, kilishi, qwanta, İspanyol cecina, Meksika usulü cecina, pemmican, rougan, roupu, jirge, kaddid ve pastırmanın üretim teknikleri, kimyasal bileşimleri ve muhafaza süreleri ile ilgili güncel bilgilere yer verilmiştir.Item Gıda mikrobiyolojisinde kullanılan yöntemlerin laboratuvar akreditasyonu(Uludağ Üniversitesi, 2012-01-09) Özkök, Sibel; Koluman, Ahmet; Burkan, Zeynep T.; Çalım, H. Duygu; Tezel E., Atanur; Akçelik, NazanGenel bir anlatım ile akreditasyon; laboratuvarların, muayene ve belgelendirme kuruluşlarının ulusal ve uluslararası kabul görmüş teknik kriterlere göre değerlendirilmesi, yeterliliğinin onaylanması ve düzenli aralıklarla denetlenmesi olarak tanımlanabilir. Bu kapsamda yapılan denetlemeler ISO 17025’e göre idari ve laboratuvar genel şartları, analiz koşulları, analize ait tüm parametreler olmak üzere iki ana başlıkta gerçekleştirilir. Akreditasyon kapsamında yapılan tüm analizlerin güvenilir ve doğruluğu yüksek sonuçlar verdiği gözlemlenmektedir. Ülkemizde gıda üretimi ve dağıtımında resmi veya özel kontrol kurumlarının akreditasyona verdiği öneme bağlı olarak toplam gıda güvenirliğinde belirgin bir yükselme kaydedilebilecektir. Bu derleme içerisinde akreditasyon ve akreditasyona ait tanımlar özetlenecektirItem Gıdalarda patojen kontrolünde bakteriyofaj kullanımı(Uludağ Üniversitesi, 2012-09-30) Temelli, Seran; Çetin, Ece; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı.Bakteriyofajlar, yalnız bakteri hücrelerini enfekte eden ve parçalayan viruslardır. Günümüzde bakteriyofajların potansiyel uygulamaları arasında, antibiyotiklere alternatif olarak hayvan sağlığında terapotik amaçlı kullanımları ile gıda zinciri boyunca patojen bakterilerin tespitinde ve gıda biyopreservasyonunda kullanımları yer almaktadır. Son yıllarda ise gıda katkı maddesi olarak kullanımlarının onaylanması, yenilebilir viruslar hakkında yapılan çalışmaların artmasına neden olmuştur. Bu makalede, gıda kaynaklı patojenlerden Escherichia coli O157:H7, Salmonella, Campylobacter jejuni, Listeria monocytogenes, Staphylococcus aureus ve Enterobacter sakazakii’nin kontrolünde bakteriyofajların kullanım olanakları ile ilgili yapılan çalışmalar hakkında bilgiler verilmiştir.Item Hasak melez koyun tipinde neurocranium’un makroanatomik incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2011-12-20) Ünsald, EsinHasak melez koyun tipinde ( % 31.25 Hampshire Down + % 31.25 Alman Siyah Baş + % 37.50 Akkaraman) neurocranium’un makro-anatomik olarak incelenmesi ve diğer evcil ve yabani koyunlarla arasındaki benzerlik ve farklılıkların tespit edilmesi amaçlandı. Araştırmada cinsiyet ayrımı gözetmeksizin 10 adet Hasak koyun tipi kullanıldı. Kafalar, vücuttan ayrıldıktan sonra her bir kafatası kemiği suda kaynatıldı. Kafatası örnekleri baştan yumuşak doku uzaklaştırılarak hazırlandı. İnceleme çıplak gözle yapıldı ve Sony marka digital fotoğraf makinasıyla fotoğrafları alındı. Neurocranium, os occipitale, os sphenoidale, os pterygoideum, os ethmoidale, vomer, os temporale, os parietale ve os frontale’den oluşmaktaydı. Hasak koyun tipinde tuberculum musculare’nin tam ortası düzeyinde longitudinal bir sulcus yapısı gözlendi. Os occipitale’nin squama occipitalis’i düzeyinde bir crista occipitalis externa tespit edildi. Fossa conylaris ventralis, fossa condylaris dorsalis’e göre daha derin ve belirgindi. Proc. pteryogoideus hafifçe lateral yönlü bir kıvrım oluşturmaktaydı. Fossa mandibularis sığ bir oluk şeklindeydi. Os parietale, planum parietale ve planum temporale’den oluşmuştu. Crista tentorica keskindi ve yay tarzında bir şekle sahipti. Hasak koyununun boynuzsuz olduğu ve yabani koyunlardaki boynuz çıkıntısının bulunduğu bölgede bir fossa yapısının bulunduğu gözlendi. Yeni bir tip olan Hasak melez koyununda herhangi bir makro-anatomik çalışma mevcut olmadığından bu çalışmanın gelecek araştırmalara kaynak teşkil etmesi beklenmektedirItem Saanen ırkı keçilerde hastalıkların değerlendirilmesi üzerine bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 2011-01-09) Üstüner, Hakan; Uzabacı, Ender; Kirman, Kübra; Ogan, M. Mustafa; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Son istatistiklere göre Türkiye’de 5.1 milyon baş keçi bulunmaktadır. Son 18 yılda ülkemizde keçi varlığı farklı nedenlere bağlı olarak %52,4 azalmıştır. Türkiye’de İsviçre orijinli keçi ırklarına talep günden güne artmaktadır ve bunlar arasında yaygın olarak tercih edileni Saanen ırkıdır4,8,9,13 Toplam keçi varlığımızın %26’sı Marmara ve Ege bölgelerinde bulunmaktadır. Marmara Bölgesi’nde özellikle Çanakkale, Balıkesir ve Bursa yoğun olarak Saanen yetiştiriciliğinin yapıldığı illerimizdir4,14,25. Bu araştırmada, Saanen ırkı keçilerde üç yıllık süreçte sık görülen hastalıklar ve bunlardan korunma yollarının etkinliği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu sıkça rastlanan hastalıklar arasında; sindirim sistemi hastalıkları %44,3, solunum sistemi hastalıkları %23,3, ayak hastalıkları %4,9, göz hastalıları %2,3, meme hastalıkları %7,4, diğer hastalıklar %17,8 oranında bulunmaktadır. Koruyucu olarak yapılan şap, kuduz, çiçek, anthraks, küçük ruminant vebası, brucella, pseudotuberculosis aşılamalarıyla alınan önlemler neticesinde bölgede herhangi bir salgın hastalık görülmemiştir. Bireysel olarak karşılaşılan hastalıklara ait görülme sıklıkları ve yaygınlığı bu araştırmada değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu çalışma, ülkemizde süt keçisi yetiştiriciliği yapan ya da yapmayı planlayan işletmelere sürü sağlığı ve yönetimi bakımından değerlendirebilecekleri yararlı bir kaynak niteliğindedir.Item Vanilloid reseptör 1 (vr1) (capsaicin reseptörü)(Uludağ Üniversitesi, 2011-10-21) Tütüncü, Şerife; Özfiliz, Nesrin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Vanilloid Reseptör-1, capsaicin ve capsaicine benzer etki oluşturabilen, ısı ve asit ile aktive olan bir iyon kanal reseptörüdür. Vanilloidlerin bağlandığı reseptörlere vanilloid reseptör denir. Vanilloidler ekzojen ve endojen olarak ikiye ayrılır. TRPV1 (Transient receptor potential vanilloid receptor-1) ilk olarak dorsal root, trigeminal ve nodos gangliyonlarda eksprese edilmiş, seçici olmayan iyon kanal proteinidir. Capsaicin’in spesifik olarak bağlandığı reseptöre capsaicin reseptörü ya da vanilloid reseptör 1 (TRPV1 ya da VR1) adı verilmiştir. VR1, 426 aminoasit içeren ve ~ 95 kDa ağırlığında bir proteindir. VR1, 430C’nin üzerindeki sıcaklıkta ve düşük pH’da (pH≤5) oluşan membran depolarizasyonu ve iyon kanallarının açılması sonucu capsaicin tarafından aktive edilir. VR1 ilk olarak santral sinir sistemindeki nöyronlarda ortaya konulmuştur. Ancak son zamanlarda yapılan çalışmalar VR1’in mast hücreleri, derideki keratinositler ve idrar kesesi epitel hücreleri gibi nöyron içermeyen çeşitli hücrelerde de bulunduğunu göstermiştir