Akademi: Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Dergisi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/18623
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 159
- Results Per Page
- Sort Options
Item 1000 yıl öncesi Türkçesinde hukuk terimleri ve Divanü L'ügat-it-Türk(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1975) Binatlı, Yusuf Z.; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Bu yazımızın sonuna, geçmişi bin yılın ötesine uzanan Orta Asya Türkçesinde kullanılan hukuk terimlerini eklemiş bulunuyoruz. Kuşkusuz bunlar eski Türk Hukukunun tüm terim ve sözcüklerini kapsamamaktadır. Dizin'i yalnızca «Divanü Lûgat-it-Türk» ün taranması sonucu meydana getirmiş bulunuyoruz. Bilindiği gibi Kaşgarlı Mahmut bu yapıtını İslâm kaynaklarının «Hakaniye» diye adlandırdıkları «Karahanlı Türkçesi» ile yazmıştır. Beşinci yüzyıl Türk zümre lehçeleri üzerinde yapılan bilimsel incelemelere göre de «Karahanlılar Devleti» halkının çoğunluğunu «Karluk Türkleri» oluşturmuştur.Item 1861-1957 yılları arasında İngi̇ltere'de i̇şsi̇zli̇k sevi̇yesi̇ i̇le parasal ücretlerdeki̇ deği̇şme haddi̇ arasındaki̇ i̇li̇şki̇(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1974) Phillips, A.W.; Yaman, BerkerBir mal veya hizmete olan talep o mal veya hizmetin arzından fazla ise fiatlarının yükseleceği beklenir, bu yükselme oranı ise talep arttıkça büyüyecektir. Diğer taraftan mal ve hizmetlere olan talep o mal ve hizmetlerin arzlarına göre daha düşük seviyeye inerse fiatların düşeceği ve bu düşme oranının, talep açığının büyümesiyle artacağı beklenir. Bu ilkenin parasal ücret oranlarındaki değişmeyi, diğer bir deyişle, emeğin fiatını tayin eden faktörlerden biri olarak geçerli olması akla uygun gelmektedir. Emek talebinin yüksek ve istihdam edilmemiş emeğin çok az olması halinde işverenler ücret oranlarını çabukça arttırma yolunu seçebilirler, her firma ve endüstri çok az da olsa bir ücret arttırmasına giderek diğer endüstri ve firmalardan emeği kendilerine çekme teşebbüsünde bulunurlar. Diğer taraftan, emek talebi düşük ve işsizlik oranı yüksek olduğunda ücretler ağır ağır düşer, ayrıca cari oranlardan daha aşağı ücret alan işçiler firmaların servislerinde çalışmaya istekli değildirler. Bu yüzden, işsizlikle ücret oranlarındaki değişme arasındaki ilişki doğrusal değildir.Item 1935-1969 Dönemi ticaret hadlerimiz ve iktisadi kalkınma(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1973) İyibozkurt, M. Erol; Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat BölümüTicaret haddi baz yılla mukayese dildiğinde ticaret birimi başına olan kazanç veya kaybı ifade eder. Birçok ticaret haddi kavramı arasında en genel olanı «Net trampa ticaret haddidir.» Buna bazen «Mal ticaret haddi» de denmektedir. Net trampa ticaret haddi indeksi ihracat fiat indeksinin ithalat fiyat indeksine bölünmesiyle elde edilir.Item 2000 yılının senaryosu(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1977) Leontief, Wassily; Schreiber, Jean Louis Servan; Palamut, Mehmet E.; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Gezegenin geleceğine ilişkin yeterli bilgi olmadığından, bugün önüne gelen, rastgele birşey söylemektedir. Bazan, buğdayın, metalin ve enerjinin kıtlığını buruk bir biçimde duyacağımızdan; bazan teknik gelişmelerin sınırsız kaynakları yararlanmamıza hazır bulunduracağından, söz ediliyor.Item A.E.T. ile olan ilişkilerimizin gelişimi (1964 - 1972)(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1973) Unay, CaferA.E.T. una üye olmak için 1959'da yaptığımız müracaatı takiben başlayan müzakereler dört yıl gibi uzun bir müddet devam edip zor dönemleri aştıktan sonra 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara'da imzalanan «Türkiye ile A.E.T. arasında bir namzet üyelik (association) yaratan» an aşmayı doğurduğu malumdur. Daha üyelik müracaatı yapıldığı tarihlerde başlayan ve farklı seviyelerde devam eden tartışmalara meydan veren, hazırlık dönemi (phase preparatoire), geçiş dönemi (phase transitoire) ve son dönemi (phase definitif) müteakip Türkiye'yi A.E.T. una ekonomik olarak entegre etmek amacına yönelen bu anlaşma 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe girdi.Item A.E.T.'una entegrasyonumuzun doğurabileceği konjonktürel ve strüktürel sakıncalar(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1973) Unay, Cafer; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.İkinci Cihan harbinden harap bir durumda çıkan batı Avrupa ülkeleri, gerek milli ekonomik politikaları ve gerekse uluslararası işbirliği gayretleriyle kalkınma mücadelesine yeniden başladılar. İkinci cihan harbini takiben Avrupa ülkelerinin harcadıkları gayretler ve elde ettikleri sonuçlar ; A.B.D. nin, Japonya'nın ve hatta sosyalist ülkelerin 1949 yılında kurduğu ve 1962 yılında faaliyete geçen C.A.E.M. (Conseil de l'aide economique mutuelle) ile karşılaştırma yapılamayacak bir seviyede kalıyordu.Item Altın piyasası 1968-1973(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1973) Uludağ, İlhanEndüstriyel amaçlarla talep edilen altın miktarının, zaman içerisinde sürekli bir artış gösterdiği görülmektedir. Endüstriyel tüketiminde ki bu artış yaklaşık olarak her yıl % 10 oranındadır. (Bkz. Tablo I) Bunun yanında, fert reel gelir seviyesinin de zaman süreci içinde gittikçe yükelmiş olması, altının, süs eşyası yapımında daha çok kullanımına sebep olmuştur. Ayrıca, spekülatif talep dışındaki altın iddiharı, her zaman güvenilir bir kişi el tasarruf şekli olarak kabul edilmiş olduğundan, altın bu amaçla da önemli bir talep potansiyeline sahip bulunmaktadır. Altın, parasal fonksiyonu yönünden alındığında, arı metal ilk defa para olarak kullanımının, M.Ö. ye kadar da andığı görülür. Bilindiği gibi, modern anlamıyla Altın Standardı ise 19. y.yılın başında kurulmuştur. Para tarihi boyunca, altın para; diğer metal paraların çok üzerinde bir değere sahip olmuştur. Günümüzde ise onun bu değerini aynen muhafaza ettiğini, milli paraların değerleri tespitinde değişmez bir değer ölçüsü (denominatör) olarak seçilmiş olduğu görülmektedir (1). Gerçekten, ilk defa 1819'da Sterlinin, 1870 de İskandinavya paralarının ve Markın, 1897'de rublenin (Rus parası) , 1900'de doların, altın ile aralarında sabit bir oran tespit edilmiştir.Item Altının parasal niteliğinin belirsizlik altında reddi(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1975) İyioğlu, İlhan; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Altının ilk kez, ne zaman insanoğlunun dikkatini çektiği ve dünyanın ilk kez neresinde bulunduğu henüz kesinlikle bilinmemektedir. Fakat arkeologlar ve tarihçilere göre, genellikle altın M.Ö. 4000 yılında Tigris - Euphrates vadisinde bulunmuştur. Yine bazı kazılarda Sümerlere ait altın süs eşyaları bulunmuş ve bu nedenle altının ilk kullanıldığı devir olarak, Sümerliler Devri ileri sürülmektedir. Tarihçiler de şuna inanırlar ki, altın belkide ilk bilinen ve kullanılmış olan bir metaldir. Şüphesiz o çağlarda altın, günümüzdeki elde edilişi şeklinde yani maden filizlerinden çıkarıldığı gibi elde edilmemekteydi. Yine bu sarı metale karşı o zamanlarda birkaç ayrı yönden bir bağlılık bulunuyordu. Başlangıçta bu bağlılık, yalnızca gösteriş düşkünü insanlar için olup, altının parlaklığının ve hoş renginin romantik bulunmasıydı. İkincisi ise altının bulaşıcı hastalıklara karşı koruyucu olduğuna inanılmış olmasaydı ve son olarak da, tüm metaller içinde yalnız altının üstün bir çalışma kolaylığı sağlamasıydı. Bugün ise dördüncü bir faktör olarak şunu da katkıda bulunabiliriz ki o da, onun çok yetersiz bir miktarda bulunduğu halde halen yeryüzünde bulunuşu ve geçerli oluşudur. Şüphesiz belkide bu niteliği ona karşı olan ilgiyi son derece yükseltmektedir.Item Anonim şirketlerin finansmanında kâr politikasının önemi(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1973) Ertürk, Halis; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Anonim şirketler değişen sosyal yapının ve gelişen tekniğin gerektirdiği büyük iktisadi işletmelerin yaşayışında fonksiyonu bulunan kuruluşlar olarak önemlerini sürdürmektedirler. Gerçekten Anonim şirketlerin bir ülkenin ekonomik gelişiminde, sosyal değer yargılarının olumlu bir biçim kazanmasında ve toplumsal refah üzerinde büyük etkileri olduğunu kabul etmek gerekir. Etkinin derecesini, ülkenin birçok gelişme problemlerinin bu yoldan çözümlenmesi şeklinde görmek mümkündür. Gün geçtikçe değişen fikri gelişme süreci içinde ekonomik sorunların önemli yer tuttuğu görülmektedir.Item Azalan tarımsal nüfus kanunu(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1975-03) Dinler, Zeynel; Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi.Ekonomik gelişme, tarımsal karakterli geçim ekonomisinden, endüstrileşmeye dayalı parasal ekonomiye geçişle başlamıştır. İlkel ekonomilerde sadece tarım sektörü vardır ve ekonomik gelişme ile birlikte tarımda verim artışı sağlanması sonucunda tarım dışı sektörler ortaya çıkmıştır. Bu sektörlerin genellikle şehirsel karakterli yerleşme merkezlerinde toplandığı göz önüne alındığında, tarım dışına doğru olan işgücü hareketini şehirleşme olayı olarak niteleyebiliriz. 1800 yıllarına doğru dünya nüfusunun ancak % 1.7'si şehirlerde yaşarken bu oran 1950 yılında % 21'e ve 1960 yılında ise % 25'e yükselmiştir. 1800 ile 1950 yılları arasında dünya nüfusu 2.5 defa artarken şehirler nüfusunun 20 defa artmış olması, tarım dışı sektörlerin gün geçtikçe ne denli bir artış göstereceği, diğer bir ifade ile de tarımsal nüfusun giderek daha da azalacağı, konusunda bir fikir vermektedir.Item Batı işçi hareketlerinin kaynağı ve genel özellikleri(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1975) Kassalow, Everett M.; Yücel, Asım; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Yirminci yüzyılın ortalarına doğru işçi sendikacılığı dünya ölçüsünde yaygın bir gelişme göstermeye başlamıştır. İşçi sendikaları piyasa ekonomisinin hakim olduğu demokratik batı ülkelerinde, komünist ülkelerde ve yeni gelişmekte olan ülkelerde faaliyette bulunmaktadır. Bu farklı tip toplumlardaki işçi sendikalarının bazı ortak özellikleri olmasına rağmen, önemli ve temelden farklı karakteristiklere sahip oldukları da bir gerçektir. Bu açıdan bakıldığında sendikalar üç farklı toplumun özelliklerini yansıtmaktadırlar.Item Bazı sosyalit ülkelerde markalar ve marka lisansları(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1973) Jankovic, Nenad; Öçal, AkarSempozyumun son tebliği teşkil eden bu tebliğimde, ben de, benden önce tebliğ verenler ele alınan konuya değinmek ile beraber açıklamaları Bulgar, Çek ve Yugoslav kanunlarına dayandıracağım. Yapılan bu toplantı aydınlatıcı olmak karakteri taşıdığından temas edilen sorunların hukuki veçhelerini bir tarafa bırakarak özellikle doğu ülkeleri ticaret ve sanayi mensupları için büyük önem arz eden hususlar açıklamakla yetineceğim.Item Bilgisayar, dünya ve Türkiye'de bilgisayar kullanımı ve sorunları(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1978) İlhan, İsmailKlasik ekonomi biliminin üretim faktörlerini emek, sermaye ve doğal kaynaklar olarak üç ana grupta topladığı bilinmektedir. Günümüzde bunlara bir dördüncüsünü eklemek kaçınılmaz olmuştur. Bu, yönetim faktörüdür. Yönetim faktörü, ilk üç faktörün en verimli bir biçimde kullanılabilmesi sağlamaktır. İkinci Dünya Savaşı ile birlikte bu dördüncü faktör olağan dışı bir gelişine göstermiş, günümüzde yönetim teknikleri olarak bilinen teknikler. teknolojik gelişmeler kadar önem kazanmıştır. Söz konusu teknikler gelişmiş ülkelerde tüm işletmelerde uygulanmakta, işletmenin verimine ve bunun sonucu olarak yönetimin önemine büyük katkılar sağlamaktadır. İşletme tekniklerinin bu denli önem kazanmasının ve yaygın kullanım alanları bulmasının aş nedeni ise bilgisayarlar olmaktadır.Item Bi̇r kutuplaşma anali̇zi̇ i̇çi̇n araştırma şeması(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1974) Boudeville, M.Jacques; Dinler, ZeynelGelişme kutbu kavramı, A.B.D.'de olduğu gibi Avrupa'da da bazılarını ona karşı çıkaracak yoğunlukta bir başarı kazandı. Neticede, kuramsal yönden olduğu kadar, iktisat politikası yönünden de, eksperler yuvarlak masalarında çözümü gerektirecek nitelikte karışıklıklar ortaya çıktı. Fransız kökenli olan bu fikri, Güney İtalya, İrlanda, Kanada, Hollanda, İspanya, Colombiya gibi birçok ülke, bünyelerine adapte ederek uyguladılar. Gerçekte, hareketi gerektiren kutuplaşma analizinin amacı devlet adamlarına yön vermektir. Analizin önerdiği kalkınma politikası aynı zamanda teknik ve coğrafiktir. Bundan dolayıdır ki, kuramsal gelişmeye konu olmaktadır. Eğer bu çalışmalar derinleştirilir ve zenginleştirilirse, elde edilecek sonuçlar faydasız denemeleri önleyecektir. Şehirsel kutupları, teknik kutupları ve onların hiyerarjisi veya çalışmasını ve kalkınma süreçlerini ilgilendirsin, bunların hepsini bilmekten çok uzağız. Fakat bugünden itibaren gelecekteki politikalar ve araştırmalara yön verecek olan birtakım temel noktaları saptamak mümkündür.Item Bireysel tercihlerin stokastik olması halinde çiftli mamul karşılaştırma testleri(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1978) Wierenga, B.; Gürsakal, Necmi; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Bu çalışmada, bireylerin tercihlerinin olasılık dağılımları iki sonuç üzerinde toplandığı ve her bireysel tercih testi sonucunun, tesadüfi 0-1 değişkeni olduğu durumlarda çiftli mamul karşılaştırma testlerini (Paired comparison tests) inceleyeceğiz. önce, her bireyin her zaman aynı tercihi yapması gerektiğini savunan deterministik yaklaşıma karşı kullanılacak, olasılığa dayanan bir tercihler kavramının, deneysel sonuçlarda elde edildiği gibi gerçeği yansıttığını göstereceğiz. Daha sonra, yalnızca seçeneklerden birini tercih edenlerin ana kütledeki oranını bilmektense, tercih dağılımı hakkında daha fazla bilgi edinmenin üstünlüklerini araştıracağız.Item Bölgesel dengesizliğin ortaya çıkış nedenleri, fayda ve sakıncaları(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972) Dinler, Zeynel; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Eğer bölgesel dengesizliği, aynı alanın (espace) farklı yerlerinde (zones) görülen her çeşitten eşitsizlik olarak belirlersek, her memlekette ve her memleket grubunun bünyesinde bölgesel dengesizlik bulunacaktır. Gözlemler gösteriyor ki, «İktisadi ve sosyal kalkınma çeşitli milletler arasında olduğu gibi, ayni millet bütünü içinde de farklı hızlarla gerçekleşti ve gerçekleşmektedir». «Dengesizlik» kavramı, ilk defa çok yakın bir geçmişte gelişmiş ve az gelişmiş memleketlerin muakeyesesini takiben dünya kamu oyunca sezinlendi. Bir devlet bütünü içinde görülen bölgesel dengesizlik ise ancak 1929 büyük krizinden sonra dikkatleri üzerinde topladı. Ve nihayet ikinci dünya harbinden sonra, başta Batı Avrupa devletleri olmak üzere birçok devletlerde bölgesel denge politikası uygulanmasına geçildi.Item Bölgesel INPUT- OUTPUT modelinin yapımında kullanılan gözlemsiz teknikler(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1975) Öztürk, Ahmet; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Son günlerde karar organlarımız, ülkenin kalkınması için, bölgesel planlara yönelmenin kaçınılmaz olduğunu belirtmekte ve Doğu Bölgesinin kalkınma planlarının hazırlanması için gerekli tedbirlerin acilen alınmasını önermektedirler. Diğer uluslar, bölgeler arasındaki dengesiz gelişmeyi önlemek, bölgelerin işsizlik, enerji, yakıt sıkıntısı gibi sorunlarının çözümü ve de bölgelerin gelişme potansiyelini saptamak için, 1950'lerde bölgesel input-output çalışmalarına yönelmişlerdir.Item Bölgesel kalkınma politikasının ilke amaç ve vasıtaları(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1973) Dinler, Zeynel; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Her ülkenin bünyesindeki bölgeler, iktisadi ve sosyal kalkınma seviyeleri bakımından farklılıklar göstermektedir. Bölgesel dengesizlik yoğunluğu, az gelişmiş ülkelerde gelişmiş ülkelere nispeten daha fazladır. Durum bu iken, bölgesel dengesizlik sorunu bilincine ilk defa: ikinci dünya savaşını takiben, işsizlik ve tam istihdam problemleri karşısında, gelişmiş batı ülkeleri varmıştır. Henüz bölgesel kalkınma teorisinin temelleri dahi atılmadan, bu dengesizliğin ortadan kaldırılması için devlet müdahalesinin gerekliliğine karar kılınmıştır. Hükümetlerin, programlarına, mevcut bölgesel dengesizlikleri azaltacak tedbirler almalarını takiben, iktisatçıların dikkatleri bu denli bir politikanın ilke, amaç ve vasıtaları üzerinde toplanmıştır.Item Bürokratik yapıda haberleşme kanalları(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1975) Özgüven, Bilal MuratÖrgütler sistematik bir şekilde ve bilinçli olarak güçlerini ortak bir amacın gerçekleştirilmesi için birleştiren bireylerin meydana getirdiği topluluklar olarak tanımlanabilirler. Örgüt konusu gerek yönetim bilimi gerekse sosyal bilimler tarafından son derece detaylı bir şekilde işlenmiştir. Örgütler hakkında başlıca teori ve yaklaşımlar şöyle özetlenebilir. A - Ekonomik insan varsayımı temel alınarak geliştirilmiş olan klasik organizasyon teorisi. B – Klasik örgüt teorisinin bazı noksanlarını insan ilişkileri akımının açıklamalarıyla doldurmaya çalışan Neo klasik örgüt teorisi. C-- Sosyal bilimlerde son zamanlarda geliştirilen «Sistem» yaklaşımına paralel olarak gelişen modern örgüt teorisi. Örgütlerin incelenmesi analizi ve kavranması için en tutarlı yaklaşım bu teorileri birbirlerini tamamlayıcı olarak ele almaktır.Item Bursa iktisadi ve Ticari ilimler Akademisine bağlı Balıkesir işletmecilik ve Turizm Yüksek Okulunun açılışı vesilesiyle(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1975) Binatlı, Yusuf Ziya; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Yurdumuzda okuliçi işletmecilik eğitiminin geçmişi yüzyılı almaktadır. Bu alanda (Mekteb-i Ali-i Ulûmu Ticariye) adı altında 1883 yılında açılan yüksek okul faaliyetini 1888 yılına kadar sürdürmüştür. Kısa bir aralıktan sonra okul 1892 yılında tekrar eğitim faaliyetine geçmiştir. İstanbul İktisadi ve Ticari ilimler Akademisinin çekirdeği yukarıda adı geçen okuldur.