2010 Cilt 11 Sayı 18
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13798
Browse
Browsing by Rights "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 9 of 9
- Results Per Page
- Sort Options
Item Bulgaristan’ın coğrafi – jeopolitik konumu ve yansımaları(Uludağ Üniversitesi, 2010-01-06) Atasoy, Emin; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi/İlköğretim Bölümü.Bulgaristan her şeyden önce kalabalık Türk ve Müslüman nüfus kitlelerine sahip olan bir Balkan ve Karadeniz ülkesi olarak Türkiye’nin asırlar boyu en eski komşularından biridir. Fakat ne yazık ki Türkiye jeopolitiği açısından önem taşıyan bu ülke ile ilgili coğrafi çalışmaların sayısı çok yetersizdir. Bu çalışmada bir yandan komşumuz Bulgaristan’ın sınır özellikleri ve kısa tarihsel gelişimi irdelenmiş, diğer yandan da bu Balkan ülkesinin coğrafi ve jeopolitik konumunun avantaj ve dezavantajları tartışılmıştır. Yapılan çalışmanın öncelikli amacı bir yandan tarihi ve kültürel bağlarımız olan bu komşu ülkenin iç sorunlarını irdelemek, diğer yandan da coğrafi ve jeopolitik konum özelliklerini tartışarak, gereken sonuçları elde etmektir.Item Bursa’da On Beşinci Yıl Cumhuriyet Bayramı kutlamaları(Uludağ Üniversitesi, 2010-01-06) Çakmak, FevziUlusal Kurutuluş savaşı sonrası, devrimci kadro her alanda değişimler gerçekleştirmeye başlamıştır. Bu değişimlerin en önemlisini, ümmet anlayışı etrafında, dini inanç bağı ile birbirine bağlanmış olan insanlardan, bir yurttaş kimliği içerisinde, modern bir Türk Milleti yaratma süreci oluşturur. Türk halkının benliğinde önemli etkiler yaratmış olan günlerin, milli bayramlar olarak kutlanması, bu sürecin oluşumunda önem taşımaktadır. Atatürk’ün Samsun’a çıkış tarihi olan 19 Mayıs, Büyük Millet Meclisi’nin açılış tarihi olan 23 Nisan, Cumhuriyet’in ilan tarihi olan 29 Ekim gibi günler, coşku içersinde, tüm yurttaşların katıldığı milli bayramlar olarak kutlanacaktır. Bu çalışmada, Cumhuriyet’in ilanı ile kutlanmaya başlanan Cumhuriyet bayramları içersinde, gerek hazırlanışı ve gerekse kutlanışı bakımından çok önemli bir yere sahip olan On Beşinci Yıl Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının Bursa’da nasıl gerçekleştirildiği ortaya konulacaktır.Item Cumhuriyet dönemi sosyo-kültürel değişim üzerinde Türk aydınının etkisi (İsmail Hakkı Tonguç örneği)(Uludağ Üniversitesi, 2010-01-06) Çelik, Hacer; Uludağ Üniversitesi.Köy Enstitüleri, Cumhuriyet’in modernleşme ve eğitim politikalarının en özgün örneklerindendir. Cumhuriyet projesinin ve onun felsefesinin toplumla buluşması ve mesleki ve niteliksel anlamda eğitimli yurttaşlar yetiştirilmesi konusunda önemli katkıları olan Köy Enstitülerine ilişkin birçok inceleme ve değerlendirme yapılmıştır. Çoğunlukla kapatılması bir hata olarak görülen köy enstitülerine, ilgili dönemde birçok aydın, fikirleri ve projeleri ile katkıda bulunmuştur. Bu aydınlardan biri de, bu çalışmada incelediğimiz gibi İsmail Hakkı Tonguçtur.Item Edebî bir tür olarak mevlitler - şekil özelliklerine dair bazı değerlendirmeler -(Uludağ Üniversitesi, 2010-01-06) Eroğlu, Süleyman; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.İslamiyet’le birlikte, Müslüman toplumlarda yeni edebî türler ortaya çıkmıştır. Hz. Muhammed’in doğumunu esas alan mevlit türü de bunlardan biridir. İlk örneklerine Arap edebiyatında rastlanılan mevlit türü eserler, kısa süre sonra Türk edebiyatında da kendini göstermiştir. Edebiyatımızdaki en meşhur örneği ise şüphesiz Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-Necât’ı olmuştur. XV. yüzyılda Süleyman Çelebi ile açılan mevlit çığırı, zamanla yüzlerce mevlidin kaleme alınmasına da vesile olmuştur. Edebî eserlerimiz içerisinde kayda değer bir sayıya sahip olan mevlit türü eserler, şekil ve muhteva yönünden bir hayli edebî malzemeyi barındırmaktadırlar. Bu çalışmada, oldukça geniş bir konu olan mevlit türünün doğuşu, gelişimi ile mevlitlerin şekil özelliklerine dair değerlendirmelerde bulunulmuştur.Item From the 19th century up to present day the scriveners parallel to orientalist paintings: Its historical and sociological background(Uludağ Üniversitesi, 2010-01-06) Topallı, Elvan; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Sanat Tarihi Bölümü.The paper written by a single person or a group of people to the government bodies about declarations, demands, complaints is called “arzuhal” (petition). For illiterate people or the ones who don’t know the proper style of a petition, these are written by an “arzuhalci” (scrivener) who makes his living by this way. So they are supposed to know law and rules, legible in writings, have a fluent, correct and strong expression, and also be honest and reliable as a person. Besides, personal letters to the parents, spouses, brothers and sisters, friends and lovers are also written by scriveners. Looking at the scriveners in orientalist paintings, we observe that they are especially visualised with their women clients in most cases. By pointing at these paintings I will be trying to reach to the conclusion that the reason for these painters interests in the subject is attributable not only to their interest in showing men and women together in the same painting but also their wishes to point out the low literacy rate in the community, the women’s role in public and their desires to have their private letters scribed. Even though the scriveners are observed a lot in the Turkish stories, novels, poems, and songs, their appearance in Turkish paintings are not very many. After the declaration of Turkish Republic, with the acceptance of Latin alphabet in 1928 and the great advances in education of the people, the works and the importance of the scriveners are started to decline.Item Kitâb-ı Güzîde ya da Sultâniyye(Uludağ Üniversitesi, 2010-01-06) Küçüker, PakiAnadolu’da Türkçe telif ve tercüme ilk tıp eserleri 14. yy.dan itibaren verilmeye başlanmıştır. Önceleri Arapça ve Farsça eser veren tabipler özellikle Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonraki Beylikler Devrinde beylerin teşvikiyle Türkçeye yönelmiş, bir taraftan Türkçe eserler verirken diğer yandan daha önce Arapça ve Farsça kaleme aldıkları eserlerini Türkçeye tercüme etme çabası içerisine girmişlerdir. Gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışındaki çeşitli kütüphane ve koleksiyonlarda bu dönemden kalma birçok yazma bulunmaktadır. Bu yazmaların her biri ayrı bir önem ve değer taşımaktadır ancak nüsha sayısı tek olan yani bilinen başka bir nüshası bulunmayan eserler daha da önem arz etmektedir. Bu çalışmada bilinen tek nüshası İngiltere’de The British Library Oriental and India Office Collections 15049 numarada kayıtlı Kitâb-ı Güzîde üzerinde durulmuştur.Item Parçalanmış zamanın şairlerinden Doktor Ziya Ahmed Kaya: (Sisli) yollar ve (garip) izler(Uludağ Üniversitesi, 2010-01-06) Eğri, Sadettin; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.Tanzimat’tan beri modernleşme sürecindeki aydınlarımız, parçalanmış zamanın fertleri olarak zihniyet ve iç insan buhranı yaşamışlardır. Osmanlı toplumunun bu sancılı batılılaşma gayretleri içerisinde aydınlarımız, iç dünyalarındaki ikiye bölünmüşlüğü daha fazla hissetmişlerdir. Çağdaş düşüncelerle eski kültür arasındaki bu çatışma; Beşir Fuad, Tevfik Fikret ve Abdullah Cevdet gibi aydınların hayat ve eserlerinde bariz bir şekilde görülmüştür. Tıp doktoru, siyaset adamı ve şair kimliği ile dikkati çeken Ziya Ahmed Bey’in hayatı ve eserleri de bu süreçten nasibini almıştır. Kuvâ-yı Milliyeci ve Gemlik belediye başkanı olan Ziya Ahmed, eserlerini Yollar ve İzler, Dhamma, Keloğlan adlı kitaplarda toplamıştır. Yiğit ve vatansever olması bütün kayıtlarda özellikle vurgulanan şair, şiirlerinin toplandığı Yollar ve İzler adlı eserinin “Tenkidnâme” kısmını Abdullah Cevdet’e yazdırmıştır. Bu çalışmada eski harflerle yayımlanan (1928) Yollar ve İzler adlı eserinden yola çıkarak; özellikle Ziya Ahmed, genel olarak o devir aydınlarının geride bıraktıkları garip izler değerlendirilecektir.Item Physician in Divan poetry in the light of physicianpatient relations: Reflections from the Shari'a Court Records of Bursa(Uludağ Üniversitesi, 2010-01-06) Ercan, Özlem; Düzbakar, Ömer; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi/İlköğretim Bölümü.In Divan Poetry which is the subject of our article, physician as a model takes part in two ways: In the first one, he is a physician attempting to find a cure to problems of lover but failing in all circumstances; in the second one, he comes forth as a physician who will make the lover experience the beauty of getting together and cure his disease in other words as a lover. In poetry, it is what items like physician, fortune, and river are likened. However, since there was no social reflection of the physician model in these couplets, these examples are left outside the scope of subject. Besides, exemplary couplets in question are focused largely on complaints regarding physicians. In this study, the view that divan poetry is a literature distant from society is put aside, but traces of the model of physician in real life is being searched. Couplets obtained regarding physicians with the scanning of Divan (It is the name given to books in which Divan poets collect their poems.) of thirteen poets of miscellaneous centuries are supported with examples based on real life obtained from Bursa Shari’a Court Records and Bursa Registers which a large part of contents are made up of Bursa Shari’a Court Records. Hence, physician-patient relations in Divan Poetry will be considered from a different perspective. Shari’a court records are a reflection of life beyond being simple lawsuit records and they are among irreplaceable resources of Ottoman historical researches. Almost in all spheres relating society like education, health, culture, economy, agriculture, commerce, it has become possible to benefit from shari’a court records. In the texts the numerous which are given in the parentheses; the first one is poem, the second one is couplet.Item The relationship between the Anatolian Seljuks and the Ottoman Emirate: A look at interactions in Amasya(Uludağ Üniversitesi, 2010-01-06) Gündüz, Sema; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Sanat Tarihi Bölümü.14th century, the period during which the Emirates arose following the political collapse of the Anatolian Seljuks, manifests the formation of an architectural expressive language of the Ottoman Emirate. When the regional diversities and the period in which the resumption of the Seljuk existence are taken into consideration, the distinction between the Seljuks and the Ottoman Emirate became prominent. An important Danişmendid (1071-1178) centre during the Byzantine period, Amasya, different from several cities in Anatolia, namely Ankara, Tokat, Antalya and Sivas, conquered by Ottoman emirate during the last decades of the 14th century, succeeded in carrying (surviving) the architectural examples of the Seljuks (1071-1308/1318) and Ottomans (1300-1453) till nowadays. Hence, Amasya was the only city witnessing both the architectural activities of the Seljuks and the Ottoman Emirate. As a result of the uninterrupted Seljuk and Ottoman Emirate periods, the traditional reflections of the Seljuks can be surprisingly or rather naturally encountered on the Ottoman architectural monuments of Amasya.