Oral mukozitin önlenmesi ve tedavisi: Güncel yaklaşımlar
Date
2006
Authors
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Publisher
Uludağ Üniversitesi
Abstract
Oral mukozit, kanser tedavisinde veya kök hücre ve kemik iliği nakli yapılan hastalarda, sıklıkla karşılaşılan bir sorundur. Doğası, süresi ve şiddeti tam olarak belirlenemeyen bir fonksiyon bozukluğu olup uygulanan tedaviye ve hastaya göre değişkenlik gösterir. Oral mukozit oluşturma potansiyeli yüksek kemoterapötikler, alkilleyici ajanlar, antrasiklinler, antimetabolitler ve vinka alkaloidleridir. Kemoterapötik madde, DNA replikasyonunu ve mukoza hücresinin proliferasyonunu doğrudan inhibe ederek ve bazal epitelin yenilenme kapasitesinde düşüşe neden olarak stomatotoksik etki gösterir. Bu olayların, mukoza atrofisi, kollagen yıkımı ve sonuçta ülserasyonla sonuçlandığı düşünülmektedir. Kanser tedavisi sırasında, ağız-diş bakımına gerekli özenin gösterilmemesi, oral mukosit gelişimini tetikleyici en önemli faktördür. Oral mukozitin şiddeti; ağız kuruluğu, yüzeyi düzensiz dişler, plak ve diş taşı birikimi, kötü dolgular ve protezler gibi lokal irritanlarla artmaktadır. Malinitenin tipi, kullanılan kemoterapötik ilaç (doz ve uygulama döngüsü dahil), kemik iliği baskılanmasının varlığı ve ciddiyeti ile ışınlama alanının lokasyonu diğer faktörlerdir. Oral mukozit lezyonları, enşamasyonlu ve kanamalı ülserasyonlar şeklindedirler ve ağrılıdırlar. Ülserler, keratinize olmayan yanak, ventral lingua ve ağız tabanı gibi bölgelerde gözlenmekle birlikte; dorsum lingua gibi keratinize bölgeler de görülebilirler. Şiform papillerde bariz bir kayıp söz konusudur. Mitotik oranın ve epidermal büyüme faktör reseptörlerinin daha fazla oluşunun, çocuklarda ve 20 yaşın altındaki bireylerde, oral mukozit gelişme riskini artırdığı ifade edilmektedir. Ancak, bu hastalarda lezyonların daha çabuk iyileştiği de unutulmamalıdır. Oral mukozit için çeşitli derecelendirme sistemleri mevcut olmakla birlikte; Dünya Sağlık Örgütü'nce önerilen, sıklıkla kullanılmaktadır. Oral mukozit, başlangıç enşamatuar/vasküler fazı (Faz I), epitelyal faz (Faz II), ülseratif/bakteriyolojik faz (Faz III) ve iyileşme fazı (Faz IV) olmak üzere dört fazlı bir fonksiyon bozukluğudur. Kemoterapi başladıktan birkaç gün sonra veya konvansiyonel radyoterapinin ardışık protokollerinin (yaklaşık 2 Gy/gün) uygulandığı hastalarda tedavi başladıktan 1-2 hafta sonra, genellikle asemptomatik kırmızılık ve eritem şeklinde başlar (Faz I). Daha sonra, hafif ağrılı beyaz yamalı lezyonlardan (Faz II) akut ağrılı, geniş, bulaşıcı lezyonlara dönüşür. Kemoterapi uygulandıktan 6-12. günlerde gözlenen ülseratif/bakteriyolojik faz (Faz III), oral mukozitin en karmaşık ve semptomatik dönemi olarak kabul edilir. Lokalize erozyon alanlarından fibrinöz bir pseudomembran gelişir ve bakteri kolonizasyonu oluşur. Enfeksiyon, oral mukozit patofizyolojisinde önemli bir role sahiptir. Gram-pozitif ve Gram-negatif bakteriler, yapısal bütünlüğü bozulmuş mukoza üzerinde çoğalarak sekonder enfeksiyona neden olurlar ve submukoza yoluyla sistemik dokulara da yayılabilirler. Kandida ve herpes simplex de ana enfeksiyon kaynaklarıdırlar. Ülseratif/bakteriyolojik faz, genellikle 12-16. günlere kadar devam eder. Epitelin yeniden oluşumu, tedaviye başlandıktan 3-5 gün sonra gerçekleşmekle birlikte; mukoza hasarı, tedavi sona erdirildikten 2-4 hafta sonrasına kadar kalıcı olabilmektedir (Faz IV).
Description
Keywords
Oral mukozit, Kanser, DNA, Kemoterapi, Oral mucositis, Chemotherapy
Citation
Çubukçu, Ç. E. vd. (2006). "Oral mukozitin önlenmesi ve tedavisi: Güncel yaklaşımlar". Güncel Pediatri, 4(2), 52-55.