Browsing by Author "Baran, İbrahim"
Now showing 1 - 20 of 55
- Results Per Page
- Sort Options
Item 12.201 Hastanın koroner risk faktörleri ve koroner anjiografi sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 2014-12-18) Günay, Şeyda; Serdar, Osman Akın; Özyılmaz, Sinem Özbay; Dereli, Seçkin; Aydınlar, Ali; Güllülü, Sümeyye; Yeşilbursa, Dilek; Baran, İbrahim; Özdemir, Bülent; Kaderli, Aysel Aydın; Şentürk, Tunay; Sağ, Saim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Giriş: Koroner arter hastalığı (KAH) Türkiye’de önemli bir sağlık problemi olup erişkin ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Çalışmamızın amacı merkezimizde koroner anjiyografi ile değerlendirilmiş olgularda koroner risk faktörlerinin prevalansını belirlemek, risk faktörleri ile KAH yaygınlığı ve topografik olarak damar tutulumu arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Metod: Bu çalışmaya 1993 ve 2012 yılları arasında elektif şartlarda koroner anjiyografisi yapılmış 12.201 hasta alındı. Retrospektif olarak hastaların dosyaları incelenerek anjiyografi sonuçları ve risk faktörleri saptandı. Risk faktörlerinin KAH yaygınlığı (non-kritik, 1 damar, 2 damar, ≥3 damar hastalığı) ve kritik koroner lezyon yerleşim yeriyle ilişkisi araştırıldı. Bulgular: Çalışmaya 8085 erkek, 4116 kadın hasta alındı. KAH yaygınlığı 80 yaş altında erkeklerde daha fazla iken ≥80 yaş grubunda cinsiyetler arasında anlamlı bir fark saptanmadı. ≥3 damar tutulumu diyabetik hastalarda daha fazla iken, hipertansiyon ve hiperlipidemi KAH yaygınlığı ile ilişkisizdi. ≥80 yaş grubunda kritik koroner yerleşimi açısından cinsiyetler arası anlamlı fark saptanmazken, 80 yaş altında kritik koroner lezyon yerleşimi tüm koronerlerde kadınlara göre erkeklerde daha fazlaydı. Sonuç: Türk hastalarda KAH riskini doğru değerlendirmek için kullanılan skorlama sistemlerinde yaş ve cinsiyetten bağımsız olarak diyabet varlığı diğer risk faktörlerine göre daha ağırlıklı bir değere sahip olmalıdır.Item Acute myocardial infarction associated with use of herbal medication(Springer Heidelberg, 2008-10) Şentürk, Tunay; Baran, İbrahim; Özdabakoğlu, Osman; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; C-1517-2017; 8342098300; 25221805700; 35572557400Item Akut miyokard enfarktüslü hastalarda dört haftalık karvedilol veya metoprolol tedavisinin okside LDL ve paraoksonaz 1 aktivitesi üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2010) Albayrak, Sezgin; Baran, İbrahim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Bu çalışmanın amacı akut MI geçiren hastalarda okside LDL ve PON1 aktivitesini sağlıklı gönüllülerle karşılaştırmaktır. Ayrıca akut MI'lı hastalarda bir aylık karvedilol ve metoprolol tedavisinin okside LDL düzeyi ve PON1 aktivitesi üzerine etkisini araştırmaktır.Çalışma Nisan 2008 ile Nisan 2009 tarihleri arasında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalında yürütüldü. Çalışmaya akut MI tanısı konulan 31 hasta alındı. 31 hastadan onbeşine karvedilol ve onaltısına metoprolol tedavisi verilerek iki guruba randomize edildi.Hastalardan tedavi öncesinde kuru tüpe 5 cc kan örnekleri alınıp 1500 devirde 5 dakika santrifüj yapılarak değerlendirilmek üzere -20 °C'de saklandı.Hastaların bazal fizik muayeneleri yapıldı. Çalışmanın sonunda başvuru ve kontrol vizitinde alınan ve saklanan kan örneklerinden ELISA yöntemi ile okside LDL çalışılarak başvuru ve tedavi sonrası 4. hafta sonuçları ng/ml cinsinden elde edildi. Başvuru ve 4. haftanın sonundaki PON aktivitesi ölçümleri sırasıyla tedavi öncesi PON1 ve tedavi sonrası PON1 aktiviteleri olarak kaydedildi.Kontrol gurubu polikliniğe başvuran akut koroner sendrom tanısı dışlanan 15 gönüllüden oluşturuldu. PON1 aktivitesi ve okside LDL düzeyleri venöz kandan yukarıda tarif edildiği gibi okside LDL1 düzeyleri ve PON1 çalışıldı.Hasta gurubu 20'si erkek, 11'i kadın toplam 31 hastadan, kontrol gurubu 8'i erkek ve 7'si kadın toplam 15 hastadan oluşturuldu. Hasta gurubunda kontrol gurubuna kıyasla başlangıç HDL düzeyi ve PON1 aktivitesi anlamlı olarak düşüktü. HDL düzeyleri hasta ve kontrol gurubunda sırası ile 36,03±9,13 mg/dl ve 44,13±8,32 mg/dl, p=0,002 saptandı. PON1 aktivitesi hasta ve kontrol gurubunda sırası ile 115±13 U/L, 220±32 U/L, p<0,001 saptandı. Okside LDL düzeyi hasta gurubunda kontrol gurubuna göre anlamlı olarak yüksekti. Hasta ve kontrol gurubunda sırası ile 275±23 ng/ml, 75±24 ng/ml saptandı (p<0,001). Hasta gurubunda bir aylık karvedilol ve metoprolol tedavisi sonunda okside LDL düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı düşme, PON1 aktivitelerinde de istatistiksel olarak anlamlı artış saptandı. Metoprolol alan hastalarda okside LDL düzeyi 272±26 ng/ml'den 264±22 ng/ml'ye geriledi (p<0,001). Karvedilol alan hastalarda da benzer şekilde bir ayın sonunda 278±20 ng/ml'den 270±21 ng/ml'ye geriledi (p=0,008). Fakat iki ilacın okside LDL üzerindeki etkileri anlamlı değildi. Okside LDL yüzde değişimi metoprolol ve karvedilol gruplarında sırası ile -0,3±0,02 ve -0,3±0,04 saptandı (p=0,34).Metoprolol gurubunda PON1 aktivitesi bir ayın sonunda 112±13 U/L 'den 120±11 U/L'ye yükseldi (p=0,01). Karvedilol gurubunda ise PON1 aktivitesi 117±15 U/L'den 132±34 U/L'ye yükseldi ( p=0,002). Fakat iki ilacın PON1 üzerindeki etkileri anlamlı değildi. PON1 yüzde değişimi metoprolol ve karvedilol gruplarında sırası 0,07±0,09 ve 0,12±0,23 saptandı (p=0,68).Sonuç olarak bu çalışmada akut MI geçiren hastalarda diğer çalışmalara paralel olarak okside LDL' nin arttığını ve HDL-K düzeyi ile PON1 aktivitesinin azaldığı gösterildi. Akut koroner sendromda sınıf I endikasyonla kullanılan beta blokerler olan karvedilol ve metoprolol tedavisinin okside LDL düzeylerini düşmesinde ve PON1 aktivitesinin artmasında faydalı olduğu fakat her iki ilaç arasında istatistiksel açıdan anlam fark saptanmamıştır.Item Akut miyokard infarktüsünde trombolitik tedavinin QT dispersiyonu üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 1997) Yeşilbursa, Dilek; Serdar, O. Akın; Baran, İbrahim; Aksu, Melih; Gemici, Kani; Aydınlar, Ali; Kazazoğlu, Ali Riza; Kumbay, Ethem; Cordan, Jale; Çobanoğlu, Nedim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.QT dispersiyomu (QTd) ventriküler repolarizasyondaki bölgesel değişkenliği yansıtır. Bu çalışmada trombolitik tedavi uygulanan ve ortalama 7-10 gün içinde koroner anjiyografisi yapılan 59 olgununtedavi öncesi, 3. ve 30 gün EKG'sinde QT dispersiyomına bakıldı.Item Anjiyografik olarak koroner arter yapısı normal bulunan olgularda metabolik sendromun aort distensibilitesi üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2010) Emül, Ali; Baran, İbrahim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Metabolik sendrom, kardiyovasküler riski artıran bir durumdur. Metabolik sendromlu hastalarda aort sertliği artmaktadır. Bu çalışmada, metabolik sendrom tanısı alan ve anjiyografik olarak koroner arterleri normal saptanan hastalarda, metabolik sendromun invaziv olarak ölçülen aortik sertlik parametrelerine olan etkilerini ortaya koymayı amaçladık.Çalışmaya Erişkin tedavi paneli-III (ATP-III) ölçütlerine göre metabolik sendrom tanısı konan 30 hasta (4 erkek, 26 kadın; ort. yaş 52±7,8) ve kontrol grubu olarak metabolik sendrom tanısı bulunmayan 20 hasta (8 erkek, 12 kadın; ort. yaş 54±9,3) alındı. Hastaların kan basınçları, nabız basıncı, bel çevresi ve kan örneklerinde total kolesterol, HDL-kolesterol, LDL-kolesterol, trigliserid, açlık kan şekeri ve insülin düzeyi ölçüldü. Hemodinamik ölçümler hasta yatar pozisyonda kardiyak kateterizasyon yapımı esnasında değerlendirildi, aort sistolik ve diyastolik çapları ölçüldü ve aort sertliğinin göstergeleri olan aort gerilimi (strain) ve esneyebilirliği (distendibilite) hesaplandı.Metabolik sendrom grubunda, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında beklendiği üzere sistolik ve diyastolik kan basıncı, nabız basıncı, bel çevresi, trigliserid düzeyi, açlık kan şekeri değerleri daha yüksek, HDL-kolesterol düzeyleri düşük bulundu (p<0,05). Metabolik sendrom grubunda aort gerilimi (% 6±1,4 ve % 5,8±1,7; p=0,181) istatistiksel olarak anlamlı olmasa da daha yüksek saptandı, esneyebilirlik (1,6±0,5 cm2.dyn-1.10-3 ve 2,5±0,5 cm2.dyn-1 .10-3; p<0,001) ise istatistiksel olarak anlamlı olarak daha düşük idi. Aort esneyebilirliğinin bel çevresi (r= -0,589, p<0,001), açlık kan şekeri (r= -0,721, p<0,001), sistolik kan basıncı (r= -0,729, p<0,001), diyastolik kan basıncı ( r= -0,425, p=0,002) ve nabız basıncı (r=-0,676, p<0,001) ile anlamlı olarak ilişkili olduğu görüldü. Aort esneyebilirliğinin bağımsız değişken seçildiği çok değişkenli regresyon analizinde, sistolik kan basıncı (ß=-0,17, p=0,004) ve açlık kan şekeri (ß=-0,16, p=0,11) ile aortun esneyebilirliği arasında bağımsız ilişki saptandı.Sonuç olarak; biz bu çalışma ile metabolik sendrom tanısı alan hastalarda invaziv olarak bakılan aort sertlik parametrelerinden aortik gerilimin kontrol grununa kıyasla artmış ve esneyebilirliğin ise azalmış olduğunu gösterdik. Metabolik sendromlu hastalarda arteryel sertlik değerlendirilerek ve risk faktörlerine yönelik tedavi ile kardiyovasküler hastalıklar ve mortalitede azalma sağlanabilir.Item Aortic distensibility and coronary artery bypass graft patency(Bmc, 2009-03-26) Özdemir, Levent; Özdemir, Bülent; Biçer, Murat; Baran, İbrahim; Kaderli, Aysel Aydın; Şentürk, Tunay; Emül, Ali; Yetgin, Zeynel Abidin; Güllülü, Sümeyye; Aydınlar, Ali; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı.; 0000-0002-8974-8837; C-1517-2017; ABC-2231-2020; AAI-6632-2021; 7004168959; 6507770944; 35572557400; 7801322152; 8342098300; 23967725800; 26436271200; 57204660708; 6603131517Background: Aortic distensibility is an elasticity index of the aorta, and reflects aortic stiffness. Coronary artery disease has been found to be substantially associated with increased aortic stiffness. In this study we aimed to retrospectively analyze the association of angiographically determined aortic distensibility with the patency rates of coronary bypass grafts Methods: The study was conducted in the Cardiology department of the Applied Research Centre for Health of Uludag University. The coronary angiograms of 53 consecutive coronary bypass patients were analysed retrospectively. Aortic distensibility was calculated using the formula: 2 x (change in aortic diameter)/(diastolic aortic diameter) x (change in aortic pressure). The number of stenosed and patent bypass grafts and the patient characteristics like age, risk factors were noted. Results: There were 44 male (83%) and 9 female (17%) cases. Eighteen cases had only one saphenous vein grafting. The number of cases with two, three and four saphenous grafting were 18, 11 and 1; respectively. In the control angiograms the number of cases with one, two, three and four saphenous vein graft obstruction were 15 (31.3%), 7 (14.6%), 1 (2.1%) and 1 (2.1%) respectively. The aortic distensibility did not differ in cases with and without saphenous graft occlusion (p > 0.05). Also left internal mammary artery (LIMA) graft patency was not related to the distensibility of the aorta (p > 0.05). We also evaluated the data for cut-off values of 50 and 70 mmHg of pulse pressure and did not see any significant difference between the groups in terms of saphenous or LIMA grafts. Conclusion: In this study we failed to show association of angiographically determined aortic distensibility with coronary bypass graft patency in consecutive 53 patients with coronary artery bypass graft surgery (CABG).Item Association between paraoxonase 1 activity and severity of coronary artery disease in patients with acute coronary syndromes(Taylor & Francis, 2008-06) Şentürk, Tunay; Sarandöl, Emre; Güllülü, Sümeyye; Erdinç, Selda; Özdemir, Bülent; Baran, İbrahim; Aydınlar, Ali; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.; 0000-0002-2593-7196; 0000-0002-8974-8837; C-1517-2017; ABE-1716-2020; AAI-6632-2021; 8342098300; 55943324800; 57204660708; 24334883200; 7004168959; 35572557400; 6603131517Objective - We sought to investigate serum paraoxonase/arylesterase activities in patients with acute coronary syndromes (ACS) and their correlations with the severity and extent of coronary artery disease (CAD). Methods and results - Three groups of patients were investigated: 89 patients with ACS, 54 patients with normal coronary angiograms (no-CAD group), and 27 healthy comparison subjects. ACS patients were divided into three groups according to their clinical presentation: unstable angina pectoris (UAP Braunwald Ill-B, n = 31), non-ST elevation myocardial infarction (NSTEMI) (n = 27), and ST-elevation myocardial infarction (STEMI) (n = 31). Serum paraoxonase/arylesterase activities were measured spectrophotometrically. Angiographic CAD extent was expressed both by the number of vessels diseased and by the Gensini scoring system. Results showed that serum paraoxonase/ arylesterase activities and the paraoxonase/high density lipoprotein-cholesterol (HDL-C) ratio were significantly lower in the STEMI, NSTEMI, UAP groups than in no-CAD and control groups. Serum paraoxonase/arylesterase activities and paraoxonase/HDL-C ratio were reduced in patients with 2-vessel disease (VD) and 3-VD compared to the I-VD and no-CAD group (P<0.001). In patients with ACS, the Gensini score correlated inversely with serum paraoxonase (r = -0.419, P< 0.001), arylesterase (r = -0.492, P< 0.0001), and the paraoxonase/HDL-C ratio (r = -0.377, P< 0.001). Serum arylesterase (r = 0.161, P = 0.03) and paraoxonase (r = 0.135, P = 0.002) activities were positively correlated with HDL-C levels. Serum arylesterase activity (P< 0.0001), gender (P = 0.0037), diabetes mellitus (P = 0.005) and LDL-C levels (P = 0.03) were independent predictors of CAD presence. Conclusions - Serum paraoxonase/arylesterase activities are reduced in ACS patients and inversely correlated with the severity of CAD.Item Association of microalbuminuria with presence and severity of coronary artery disease in non-diabetic cases(Springer, 2007-11) Aydın Kaderli, Aysel; Şentürk, Tunay; Özdemir, Bülent; Baran, İbrahim; Kazazoğlu Ali, Rıza; Ekicibaşı, Erkan; Aydınlar, Ali; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Publication Can infectious endocarditis during pregnancy be cured with only drug treatment?(Forum Multimedia Publishing, 2015-02-01) Çalışkan, Serhat; Beşli, Feyzullah; Sağ, Saim; Güngören, Fatih; Baran, İbrahim; Çalışkan, Serhat; Sağ, Saim; Güngören, Fatih; Baran, İbrahim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0001-8404-8252; AAW-9185-2020; AAA-3163-2021; ERK-8925-2022; CDA-1396-2022During pregnancy, infective endocarditis (IE) is quite rare but has a high mortality rate in terms of the mother and the fetus. In this article, a 24-year-old patient with a history of mitral valve prolapse (MVP) who was hospitalized due to IE and treated successfully is presented. On echocardiography, severe mitral valve prolapse, severe mitral regurgitation, and vegetation on the posterior leaflet of mitral valve were observed. Streptococcus mitis was subsequently isolated from four sets of blood cultures. The patient was diagnosed with IE. After 6 weeks of antibiotic therapy, the patient was cured completely without surgical treatment. At 40-weeks of pregnancy, the patient gave birth via a normal vaginal delivery. There were no problems with the 3,800-gram baby born. In current guidelines, there is very limited advice on treatment options for patients who develop IE during pregnancy. Therefore, evaluation of patient-based treatment options would be appropriate. In addition, IE prophylaxis for MVP is not recommended in current guidelines. However, in MVP patients with mitral regurgitation, prior to procedures associated with a high risk of infective endocarditis, IE prophylaxis may be rational.Item Cardiac metastasis in a laryngeal carcinoma and associated electrocardiographic changes(Sage Publications, 2006-10) Güllülü, Sümeyye; Özdemir, Bülent; Şentürk, Tunay; Baran, İbrahim; Cordan, Jale; Filiz, Gülaydan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.; C-1517-2017; 57204660708; 7004168959; 8342098300; 35572557400; 6602518666; 6602693514In patients with cancer, metastases to the heart are rare and usually difficult to diagnose unless they cause symptoms. Cardiac metastasis of laryngeal carcinoma is also rarely reported in the literature. This report deals with a 63-year-old male patient with carcinoma of the larynx that involved the heart. The patient presented with chest pain, and the electrocardiogram revealed new ST segment elevation in the precordial leads. The cardiac markers were negative, and the electrocardiogram showed no changes during the course in the cardiology clinic. Although the patient was stable, he had massive hemorrhage at his tracheotomy site and died on the sixth day of hospitalization. A necropsy of the myocardium showed metastasis of squamous cell carcinoma to the heart. We conclude that the electrocardiographic changes in cancer patients during the course of the disease may provide a clue for detection of cardiac involvement. Heart metastasis in cancer patients is rare. When this rare events occurs, diagnoses are usually based on postmortem examinations. However, electrocardiographic changes may serve as a clue for detection of involvement of the myocardium. Here we present a male patient, aged 63 years, with laryngeal carcinoma with heart metastasis, a rare condition reported 3 decades ago by Harrer et al.Item Çarpıntı ve/veya senkop şikayeti ile başvuran hastaların elektrofizyolojik çalışma ile değerlendirilmesi: 10 yıllık tecrübemiz(Uludağ Üniversitesi, 2013-12-09) Günay, Şeyda; Hamidi, Mehmet; Baran, İbrahim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Çarpıntı ve senkop, kardiyolojide en sık karşılaşılan şikayetlerden olup morbidite veya mortalite sebebi olan hastalıklarla ilişkili olabilir. Etiyolojik tanının konulması için non-invaziv metotlar mevcutsa da bunlar kesin tanı koymada yetersiz kaldığında elektrofizyolojik çalışma (EFÇ) gerekir. Bu çalışmamızda çarpıntı ve/veya senkop şikayeti ile UÜTF Kardiyoloji polikliniğine başvuran, non-invaziv tanı yöntemleri ile kesin tanı konulamayan hastalarda elektrofizyolojik çalışma yapılması ile elde edilen sonuçları ve bu sonuçların yaş ve cinsiyetle ilişkisini araştırdık. Retrospektif, tanımlayıcı nitelikteki bu çalışmada Uludağ Üniversitesi Kardiyoloji polikliniğine çarpıntı ve/veya senkop şikayeti ile başvuran, non-invaziv tanı yöntemleri ile kesin tanı konulamayarak EFÇ yapılan 1047 hasta (506 kadın, 541 erkek) incelendi. Hastalar yaşlara göre gruplandırıldı. EFÇ sonuçları cinsiyet ve yaş grupları açısından karşılaştırıldı. Erkek olgular tüm olguların % 48’ini,kadın olgular % 52’sini oluşturmaktaydı. Çalışmaya dahil edilen hastalar yaş ve cinsiyet ayırımı yapmaksızın değerlendirildiğinde en az saptanan ritim atriyal flatter (%3) olup sonuçların %40’ı normal saptandı. AVNRT kadınlarda (p<0.001) ve VT erkeklerde (p<0.001) daha fazlaydı. Çarpıntı ve/veya senkop şikayeti ile başvuran, gerekli sistemik değerlendirme yapılan ve non-invaziv tekniklerle tanı konamayan hastalarda EFÇ yapılmalıdır. Ancak EFÇ ile çarpıntının açıklanmasının her zaman mümkün olmayabileceği unutulmamalıdır.Item Catheter-directed ultrasound-accelerated thrombolysis may be life-saving in patients with massive pulmonary embolism after failed systemic thrombolysis(Springer, 2016-10) Sağ, Saim; Nas, Ömer Fatih; Kaderli, Aysel Aydın; Özdemir, Bülent; Baran, İbrahim; Erdoğan, Cüneyt; Güllülü, Sümeyye; Hakyemez, Bahattin; Aydınlar, Ali; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0001-8404-8252; 0000-0002-3425-0740; 0000-0002-8974-8837; AAW-9185-2020; AAG-8561-2021; AAI-2318-2021; AAI-6632-2021; 12140008100; 51864050100; 7801322152; 7004168959; 35572557400; 8293835700; 57204660708; 6602527239; 6603131517The treatment options for high risk acute pulmonary embolism (PE) patients with failed systemic thrombolytic treatment (STT) is limited. The clinical use of catheter directed thrombolysis with the EkoSonic Endovascular System (EKOS) in this population has not been evaluated before. Catheter directed thrombolysis is an effective treatment modality for high risk PE patients with failed STT. Thirteen consecutive patients with failed STT were included in the study. EKOS catheters were placed and tissue plasminogen activator (t-PA) in combination with unfractionated heparin were given. Clinical and echocardiographic properties of the patients were collected before EKOS, at the end of EKOS and during the follow-up visit 6 months after discharge. The duration of EKOS treatment was 21.8 +/- 3.8 h and the total dose of tPA was 31.2 +/- 15.3 mg. One patient who presented with cardiac arrest died and the clinical status of the remaining subjects improved significantly. Any hemorrhagic complication was not observed. EKOS resulted in significant improvement of right ventricular functions and decrease of systolic pulmonary artery pressure. During a follow-up period of 6 months none of the patients died or suffered recurrent PE. In addition, echocardiographic parameters or right ventricular function significantly got better compared to in-hospital measurements. EKOS is an effective treatment modality for high risk PE patients with failed STT and can be applied with very low hemorrhagic complications.Item Ciddi mitral darlığı olan gebe kadında mitral balon valvüloplasti uygulaması(Uludağ Üniversitesi, 2015-04-29) Güngören, Fatih; Sağ, Saim; Çalışkan, Serhat; Özdemir, Bülent; Baran, İbrahim; Aydınlar, Ali; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Mitral darlığı olan gebeler gebeliğin özellikle ikinci trimesterinde kardiyovasküler sistemle ilgili sorunlar yaşayabilmekte ve bu durum anne ve fetus hayatının tehlikeye sokabilmektedir. Son zamanlarda bu olgularda mitral balon valvuloplasti işlemi yapılması önerilmektedir. Bu olgu sunumumuzda gebeliğinin 26. haftasında ciddi mitral darlığı (MVA:0.8 cm2) olan sol kalp yetmezliği gelişen bir gebede başarı ile uygulanmış mitral balon valvuloplasti sonrasında miadında ve sorunsuz doğum yapmış bir vaka sunulmuştur.Item Contribution of (99)mTc-sestamibi infusion SPECT to the characterization of fixed perfusion defects(Springer, 2006-08) Akpınar, Ali T.; Baran, İbrahim; Güllülü, Sümeyye; Güneş, Neşe; Saltan, Yelda; Alper, Eray; Özdemir, Bülent; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nükleer Tıp ve Kardiyoloji Anabilim Dalı.; AAJ-8660-2021; 14324350600; 35572557400; 57204660708; 34975332000; 23499465200; 7006827670; 7004168959In patients with coronary artery disease, the distinction between scar and viable myocardium by means of myocardial perfusion imaging (MPI) sometimes can be difficult because of the equivocal meaning of fixed perfusion defects. In this study we examined whether addition of a Tc-99m-sestamibi infusion study to the standard MPI could provide extra information regarding the fixed defects. Thirty-seven patients underwent standard MPI and an extra SPECT study in which Tc-99m-sestamibi was given as a prolonged constant infusion. Of R4 myocardial segments available for analysis, 134 had fixed or resting perfusion abnormalities on standard MPI studies, of which 25% (33/134) in 12 patients showed partial improvement in the perfusion pattern whereas in 6% (8/134) the improvement was very significant in infusion studies. In 19 patients who were also examined with dobutamine echocardiography, 13 showed concordance between echocardiography and infusion MPI. This study suggests that infusion MPI may provide complementary information to the conventional scintigraphy with regard to interpretation of standard myocardial perfusion scans with fixed defects.Publication Coronary risk factors and coronary angiography results of 12.201 patients(Elsevier, 2015-07-01) Günay, Şeyda; Serdar, Osman Akın; Özyılmaz, Sinem; Dereli, Seçkin; Aydınlar, Ali; Baran, İbrahim; Özdemir, Burhan; Yeşilbursa, Dilek; Güllülü, Sumeyye; Kaderli, Aysel Aydın; Şentürk, Tunay; GÜNAY POLATKAN, ŞEYDA; SERDAR, OSMAN AKIN; Özyılmaz, Sinem; Dereli, Seçkin; AYDINLAR, ALİ; Baran, İbrahim; Özdemir, Burhan; YEŞİLBURSA, DİLEK; GÜLLÜLÜ, NAZMİYE SÜMEYYE; Kaderli, Aysel Aydın; ŞENTÜRK, TUNAY; Uludağ Üniversitesi; 0000-0003-1744-8883; 0000-0003-0090-3835; 0000-0002-8974-8837; 0000-0003-4829-8400; 0000-0003-0012-345X; AAI-5350-2021; AAI-6632-2021; AAG-8709-2020; AAB-5861-2021; AAJ-3962-2020; C-1517-2017; AAF-5116-2019; CDA-1396-2022; FRF-3343-2022Publication Coronary risk factors and coronary angiography results of 12.257 patients(Elsevier, 2013-10-29) Günay, Şeyda; Serdar, Osman Akın; Özyılmaz, Sinem Özbay; Dereli, Seçkin; Aydınlar, Ali; Baran, İbrahim; Özdemir, Bülent; Yeşilbursa, Dilek; Güllülü, Sümeyye; GÜNAY POLATKAN, ŞEYDA; SERDAR, OSMAN AKIN; Özyılmaz, Sinem Özbay; Dereli, Seçkin; AYDINLAR, ALİ; Baran, İbrahim; ÖZDEMİR, BÜLENT; YEŞİLBURSA, DİLEK; GÜLLÜLÜ, NAZMİYE SÜMEYYE; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı; 0000-0003-1744-8883; 0000-0002-7788-9739; 0000-0003-0090-3835; AAF-5116-2019; AAG-8709-2020; AAI-5350-2021; AAI-6632-2021; AAJ-3962-2020; AAB-5861-2021; CDA-1396-2022; JHE-3353-2023; EHA-0046-2022; JGR-6552-2023Item Coronary-subclavian steal syndrome in a hemodialysis patient with ipsilateral subclavian artery occlusion and contralateral vertebral artery stenosis "Case Report"(Aves, 2016-07) Sağ, Saim; Nas, Ömer Fatih; Bedir, Ömer; Baran, İbrahim; Güllülü, Sümeyye; Hakyemez, Bahattin; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0001-8404-8252; 0000-0002-3425-0740; AAG-8561-2021; AAW-9185-2020; AAI-2318-2021; 12140008100; 51864050100; 57191868066; 35572557400; 57204660708; 6602527239Item Dev sağ atrial miksoma olgusu(Uludağ Üniversitesi, 1995-02-08) Kumbay, Ethem; Serdar, Osman Akın; Özkan, Hayati; Yeşilbursa, Dilek; Önol, Hakan; Saba, David; Baran, İbrahim; Çobanoğlu, Nedim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı.51 yaşında erkek olgu, sağ kalp yetmezliği bulguları ile değerlendirildi. Renkli Doppler Ekokardiyografi'de sağ atriumda 7x8 cm boyutlarında büyük bir kitle tespit edildi. Nadir bir vaka olması nedeni ile, bu çalışmada cerrahi olarak başarı ile opere edilen dev sağ atrial miksomalı bir olgu sunduk ve literatürü gözden geçirdikItem Diffuse intra-alveolar haemorrhage as a complication of thrombolytic therapy in acute myocardial infarction(Taylor and Francis, 2004-06) Baran, İbrahim; Özdemir, Bülent; Coşkun, Şenol; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; 35572557400; 7004168959; 7004440099Diffuse intra-alveolar haemorrhage is a rare complication of thrombolytic therapy (TT). We report a patient who developed haemoptysis due to pulmonary haemorrhage. This diagnosis should be considered in any patients with respiratory distress, diffuse pulmonary infiltrates, and haemoptysis and otherwise unexplained decrease in haemoglobin concentration after thrombolytic therapy.Item Diffuse involvement of the heart and great vessels in primary cardiac lymphoma(Oxford Univ, 2010-01) Kaderli, Aysel Aydın; Baran, İbrahim; Aydın, Özlem; Biçer, Murat; Akpınar, Tayyar; Özkalemkaş, Fahir; Yeşilbursa, Dilek; Güllülü, Sümeyye; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nükleer Tıp Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; ABC-2231-2020; AAG-8495-2021; 7801322152; 37012019200; 57197050271; 6507770944; 37011914700; 6601912387; 36658194500; 57204660708Primary cardiac lymphoma (PCL) is an extremely rare disorder. In this report, a 57-year-old male with diffuse large B-cell lymphoma involving the heart and great vessels is presented. Trans-thoracic echocardiography was the first modality used to establish the diagnosis. Fluorine-18-fluorodeoxyglucose positron emission tomography/computed tomography (FDG PET/CT) showed diffuse increased metabolic activity of the heart walls and hypermetabolic lesions occupying cardiac chambers in some areas. The patient underwent systemic chemotherapy, and after 13 days, a marked regression of the tumour mass was evident based on echocardiographic examination. After completing six R-CHOP chemotherapy treatments, PET imaging was planned to control the residual mass, but the patient was intubated due to pneumonia that developed after the sixth chemotherapy session and subsequently died due to sepsis.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »