Browsing by Author "Bulut, Filiz"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Artificial intelligence in medical education: A cross-sectional needs assessment(BMC, 2022-11-09) Civaner, M. Murat; Uncu, Yeşim; Bulut, Filiz; Chalil, Esra Giounous; Tatlı, Abdulhamit; CİVANER, MUSTAFA MURAT; UNCU, YEŞİM; Bulut, Filiz; Chalil, Esra Giounous; Tatlı, Abdulhamit; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Tıp Etiği Anabilim Dalı; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Aile Hekimliği Anabilim Dalı; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi; 0000-0001-5376-3499; 0000-0001-5376-3499; S-4188-2019; CDG-7200-2022; JSP-5105-2023; HGL-1599-2022; HGN-1277-2022Background As the information age wanes, enabling the prevalence of the artificial intelligence age; expectations, responsibilities, and job definitions need to be redefined for those who provide services in healthcare. This study examined the perceptions of future physicians on the possible influences of artificial intelligence on medicine, and to determine the needs that might be helpful for curriculum restructuring. Methods A cross-sectional multi-centre study was conducted among medical students country-wide, where 3018 medical students participated. The instrument of the study was an online survey that was designed and distributed via a web-based service. Results Most of the medical students perceived artificial intelligence as an assistive technology that could facilitate physicians' access to information (85.8%) and patients to healthcare (76.7%), and reduce errors (70.5%). However, half of the participants were worried about the possible reduction in the services of physicians, which could lead to unemployment (44.9%). Furthermore, it was agreed that using artificial intelligence in medicine could devalue the medical profession (58.6%), damage trust (45.5%), and negatively affect patient-physician relationships (42.7%). Moreover, nearly half of the participants affirmed that they could protect their professional confidentiality when using artificial intelligence applications (44.7%); whereas, 16.1% argued that artificial intelligence in medicine might cause violations of professional confidentiality. Of all the participants, only 6.0% stated that they were competent enough to inform patients about the features and risks of artificial intelligence. They further expressed that their educational gaps regarding their need for "knowledge and skills related to artificial intelligence applications" (96.2%), "applications for reducing medical errors" (95.8%), and "training to prevent and solve ethical problems that might arise as a result of using artificial intelligence applications" (93.8%). Conclusions The participants expressed a need for an update on the medical curriculum, according to necessities in transforming healthcare driven by artificial intelligence. The update should revolve around equipping future physicians with the knowledge and skills to effectively use artificial intelligence applications and ensure that professional values and rights are protected.Item Hizmet sunma yükümlülüğü sınırlarının tıp etiği açısından analizi(Uludağ Üniversitesi, 2017-07-25) Bulut, Filiz; Civaner, Mustafa Murat; Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı.Giriş: Olumsuz çalışma koşulları, şiddet, bulaşıcı hastalık salgınları gibi bazı koşullarda sağlık hizmeti sunma yükümlülüğü olup olmadığı Tıp Etiği açısından önemli bir tartışma konusudur. Tezin amacı hizmet sunma yükümlülüğüne dair ileri sürülen argümanları etik açısından sorgulamak, bu savların hangilerinin haklı çıkarılabileceğini analiz etmektir. Gereç ve Yöntem: Tezin amacına yönelik olarak; literatürdeki argümanlar analiz edilmiş, ayrıca son 30 yıldır piyasalaştırılan sağlık hizmetlerinin içine doğan hekim adaylarının düşünce ve tutumlarını öğrenmeye yönelik kesitsel bir araştırma yapılmıştır. Araştırmaya Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde öğrenimini sürdüren 266 intern hekimin tamamı dahil edilmiş, veriler 'Olumsuz Çalışma Koşulları', 'Şiddet', 'Bulaşıcı Hastalık Salgınları' ve 'Kişisel Değerler' başlıklarında toplam 10 senaryodan oluşan bir anket ile toplanmıştır. Literatürde bulunan ve ayrıca hekim adaylarının ileri sürülen argümanlar yaşama hakkı, kişilik hakları, sağlık hakkı, hasta hakları, üreme hakları ve meslek ahlakına göre değerlendirilmiştir. Bulgular: Araştırmaya katılan 222 kişi, 10 senaryo içinde sırasıyla en çok transseksüel hastaya bakma ve gebeliğin isteğe bağlı sonlandırılması senaryolarında yükümlülüğün devam ettiğini belirtmiştir. "Hasta hakları" ve "ayrım yapmama" gerekçeleri ise en fazla sayıda benimsenen gerekçelerdir. Tartışma ve Sonuç: Hizmet sunma yükümlülüğünün sınırları, hastanın hizmete erişimini engellemeyen, sağlık hakkını koruyan ve meslek ahlakı yükümlülükleri ile uyumlu bir şekilde çizilmelidir. Tıbbi girişimde rutin korunmayı sağlayacak malzemelerin eksikliği, bulaşıcı hastalıklar, silahlı çatışma, transseksüel hastaya bakma ve gebeliğin isteğe bağlı sonlandırılması olgularında hekimlerin hizmet sunma yükümlülüğü devam etmektedir. Şiddet ve yanı sıra performansa-dayalı ödeme ve tıbbi girişim için kullanılacak malzemelerin kalitesiz olması gibi ödeme gücüne göre sunulan ve gereksinime karşılık gelmeyen sağlık hizmetlerinde hekimin yükümlülüğü bulunmamaktadır.Item Sağlıkta büyük veri: Ulusal düzenlemeler ve veri kayıt sistemlerinin tıp etiği açısından incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-01-12) Bulut, Filiz; Civaner, Mustafa Murat; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı.; 0000-0002-3674-8294Büyük Veri’nin itici gücünü sağlık verileri oluşturmaktadır. Bu verilerin çok büyük miktarlarda işlenebilir olması ve dijital alana aktarılması gibi nedenlerle bu veriler, çeşitli etik sorunları beraberinde getirmiştir. Bu sorunlar mahremiyete yönelik kaygıların ötesinde ahlaki değerlerin dönüşümü, kitlesel gözetim, toplum manipülasyonu ve insan hakları ihlalleri gibi başlıklarda tartışılmaktadır. Ek olarak bu sorunlar çerçevesinde sağlığa erişim, sağlık hakkı, hasta hakkı, sağlıkta mahremiyet ve özerklik, verilerin kötüye kullanılması, ifşa edilmesi ve sağlık hizmetlerinin geleceğinin nasıl şekilleneceği gibi başlıklar da sorgulanmaktadır. Bu tartışmalardan hareketle ülkemizde kişisel sağlık verilerinin korunmasını düzenleyen mevzuatı ve sağlık veri tabanlarını etik açısından inceleyerek bir durum saptamasında bulunmak, Büyük sağlık verisinin yaratabileceği değer sorunları karşısında önemli bir gereksinimdir. Tezin amacı bu gereksinime katkı sağlamak amacıyla kişisel sağlık verilerinin korunmasıyla ilgili ulusal düzenlemelerin ve sağlıkta kullanılan veri tabanlarının neden olduğu etik sorunları saptamak ve bu sorunları meslek ahlakı yükümlülükleri ve insan hakları temelinde önleyecek veya giderecek öneriler geliştirmektir. Tezde iki aşamalı soyut bir analiz gerçekleştirilmiştir. uluslararası etik kılavuzlarda üzerinde uzlaşı sağlanmış olan toplum yararı, minimum veri, hassas veri, eşitlik ve adalet, özerklik, mahremiyet ve gizlilik ilkeleri bu analize temel oluşturmuştur. Bu bağlamda veriler altı başlık altında gruplandırılmış ve tanımlanmıştır. Analizin birinci aşamasında Türkiye Anayasası başta olmak üzere kişisel verilerle ilgili kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge ve Kişisel Verileri Koruma Kurulu'nun rehberleri olmak üzere toplam 44 düzenleme belirlenmiştir. İkinci aşamada sağlık hizmetleri basamaklarını temsil eden veri tabanları ve mobil sağlık uygulamaları seçilmiştir. Belirlenen bu düzenleme ve veri tabanlarının tanımlanan altı ilke ile ne kadar uyumlu olduğu sorgulanmıştır. Bu tezde Türkiye’deki kişisel verileri korumayı amaç edinen temel düzenlemeler ve sağlık hizmetlerinde kullanılan veri tabanlarının uluslararası etik kılavuzlarda belirlenen toplum yararı, minimum veri, hassas veri, eşitlik ve adalet, özerklik ile mahremiyet ve gizlilik ilkesi ile uyumlu olmadığı saptanmıştır. Temel bir düzenleme olan Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nun 6. maddesinin 3. fıkrası ve 28. madde, bu ilkelerden hiçbiri ile uyumlu olmadığı belirlenmiştir. Özerklik açısından düzenlemelerdeki ve veri tabanlarındaki ortak sorun aydınlatılmış onamla ilgilidir. Veri tabanları ve mobil uygulamalara işlenen hassas veriler ve bu programların uygulanma biçimleri açısından mahremiyet ve gizliliğe ilişkin risk yaratabilecekleri tespit edilmiştir. Sağlık veri tabanlarına işlenen yarı yapılandırılmış bilgiler, bireyleri kategorilere ayırmak ve sınıflandırmak gibi temel bir işleve sahiptir. Bu işlev, bireyleri hedef olarak belirlemeyi kolaylaştırmaktadır. Dolayısıyla sağlıkta Büyük Veriyle, sağlık verilerinin mahremiyet ve gizliliğini korumak giderek güçleşmekte, ortaya çıkabilecek etik sorunlar çeşitlenmektedir. Bu sorunları önlemek ve gidermek amacıyla uluslararası etik kılavuzlarda altı ilke belirlenmiştir. Bu ilkeler geliştirilmeye ve tartışmaya açıktır. Bu tezde ülkemizde halihazırda veri işleme sürecine dair durumun bu ilkelerle uyumlu olmadığı gösterilmeye çalışılmış ve somut bir şekilde pratikte karşılığı bulunan bu ilkelere uygun yaklaşımların benimsenmesinin başta devletin bir ödevi olduğu vurgulanmıştır.Item Siborg teknolojisi ve uygulamalarının tıp etiği açısından değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-08-25) Bulut, Filiz; Özkan, Gülten; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı.; 0000-0002-3674-8294; 0000-0002-1679-0380Sağlık hizmetlerinde kullanılan tıbbi teknolojinin olanakları giderek genişlemektedir. Tıbbi teknolojinin hızlı gelişimi sayesinde günümüz tıbbında, insan vücudunun hemen her yerini değiştirme ve geliştirme olanağından sıkça söz edilir olmuştur. Protez uzuvlardan beyin içine implante edilen protezlere, kalp pillerinden kusma yetisine sahip plastik mideye, koklear implantlardan giyenin ne yapmak istediğini anlayabilen biyonik kol ve bacaklara uzanan birçok gelişme bulunmaktadır. Günümüz tıbbındaki bu gelişim çağının en önemli örneğini Siborg teknolojisi oluşturmaktadır. Kişisel duyularını, yeteneklerini geliştirmek amacıyla insan vücuduna kalıcı olarak yerleştirilmiş veya kalıcı olarak tutturulmuş elektronik bir cihaza sahip insan biçiminde tanımlanan Siborg, birçok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Bu teknolojinin en büyük riski olarak gelişmiş motor ve hesaplama yeteneklerine sahip bir sınıfı ortaya çıkarması ve bu sınıfa ait kişilerin yeteneklerinin genel popülasyonun ötesine geçmesi gibi etik ve hukuki boyutları açısından kaygı verici sorun alanları bulunmaktadır. Bu sorunları Tıp Etiği açısından değerlendiren bu çalışmada, Siborg teknolojisinin tıpta kendini tedavi edici bir hizmet alanı olarak sunduğu saptaması yapılmıştır. Bu durum sağlık hizmetlerinin boyutlarının dönüşümüne işaret etmektedir. Bununla birlikte bir tedavi edici hizmet alanı olarak Siborg uygulamalarının modern tıbbın içinde yer alması Tıp Etiği açısından da daha kabul edilebilir görünmektedir. Bu saptamadan hareketle Siborg uygulamalarının sağlık hizmetlerinin dönüşümüne olası etkileri tartışılmaya açılmakta ve Siborg uygulamalarına yaklaşımın nasıl olması gerektiği Tıp Etiği açısından değerlendirilmektedir.