Browsing by Author "Er, Hasan"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Item Dini sözcelerin edimselliği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-04-04) Er, Hasan; Özcan, Zeki; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı/Din Felsefesi Bilim Dalı.Her konuşma her zaman bir olgu durumuna gönderme yapmaz. Bir olay ya da olgu durumunu betimlemeyen ancak yine de anlamlı olan başka konuşma türleri de vardır. Bu konuşma türleri aynı zamanda bir takım eylemlerin icra edilmesi için de gereklidir. Söz verme, emretme, rica etme, teşekkür etme gibi bazı eylemler sadece dil aracılığıyla icra edilebilirler. Austin ve Searle bu tür konuşma biçimlerinin değerini ortaya koymak için Söz Edimleri kuramını üretmişler ve bu tür ifadeleri Edimseller olarak adlandırmışlardır. Söz Edimleri kuramına göre her konuşma aynı zamanda bir yapıp etmedir. Yani bazı eylemler sadece bir takım sözceler aracılığıyla icra edilebilirler. Her konuşma bir eylemdir ya da bir eyleme sebep olmaktadır. Austin, konuşmanın eylem olması durumunu ifade etmek için Edimsöz Edimi, bir eyleme sebep olması durumunu ifade etmek için de Etkisöz Edimi terimlerini kullanmıştır. Bütün metinler gibi kutsal metinler de sözceler aracılığıyla bir takım eylemler icra ederler ya da muhatapta bazı eylemlerin gerçekleşmesini sağlarlar. Bu sebeple Söz Edimleri kuramı Kur'an âyetlerinin anlaşılmasında da önemli imkânlar sağlamaktadır. Bu kuram aracılığıyla Kur'an âyetlerinin hangi eylemleri icra ettikleri ve muhatapta hangi davranış değişikliklerini gerçekleştirmeyi hedefledikleri anlaşılabilecektir.Item Farklı özellikteki toprak iyileştiricilerinin hafif bünyeli toprakların su tutma kapasitesi üzerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-09-26) Er, Hasan; Demir, Yasin; Meral, RamazanTarımsal üretimde su en önemli faktörlerden biri olup; verim ve kalite üzerinde doğrudan etkilidir. Uygulanacak su miktarı toprağın su tutma kapasitesi ile sınırlı olup kumlu topraklarda daha düşük değerdedir. Bitkilerin yararlanabildikleri yarayışlı su miktarı toprağın bünyesi, yapısı, gözeneklilik ve organik madde içeriği gibi faktörlere bağlıdır. Toprağın organik madde içeriğini artıran uygulamalar diğer olumlu etkilerinin yanı sıra yarayışlı su miktarını da artıracaktır. Bu amaçla yapay ve doğal pek çok toprak iyileştirici kullanılmaktadır. Bu uygulamalarda esas olan konu toprak iyileştiricinin beklenen faydaları sağlarken aynı zamanda kolay elde edilebilir ve ekonomik olmasıdır. Bu çalışmada yöre toprak koşulları ve toprak düzenleyicinin elde edilebilirliği dikkate alınarak; ahır gübresi, leonardit ve su tutucu polimer, ağırlık/ağırlık (w/w) esasına göre toprağa ahır gübresi (A) ve leonardit (L), toprağa %1, %2, %4 oranında, su tutucu polimer (S) ise toprağa %0.1, %0.25 ve %0.4 oranında karıştırılmıştır. Uygulamalar %48.6 kum içerikli toprak kullanılarak saksı ortamlarında yürütülmüştür. Elde edilen sonuçlara göre her bir uygulama organik madde içeriğindeki artışa paralel olarak; hacim ağırlığı, porozite ve su tutma kapasitesi üzerinde olumlu etkilerde bulunmuştur. Yarayışlı su değerleri kontrol uygulamasında ortalama %9.47 olarak belirlenirken, leonardit uygulamalarında %9.50-14.04, ahır gübresi uygulamalarında %9.05-17.30, su tutucu polimer uygulamasında ise %10.68-16.48 arasında değişmiştir. Polimer uygulaması tarla kapasitesinde daha yüksek artış göstermiş ancak aynı oranda solma noktasının da artması nedeniyle toplam etkisi sınırlı olmuştur. Sonuç olarak ahır gübresi uygulamasının aynı zamanda etkisinin kalıcı olması ve bitki besin elementi avantajı gibi diğer etkileri de dikkate alındığında; kumlu toprakların su tutma kapasitesinin artırılmasında en etkili yöntem olduğu belirlenmiştir.Item İdeal din dilinin imkânsızlığı(Uludağ Üniversitesi, 2019-02-01) Er, Hasan; Bursa Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.; 000-0001-7412-7635Dil felsefesindeki Mantıkçı Paradigma filozofları şu tezi ileri sürdüler: “Sadece kognitif önermeler anlamlıdır. Gündelik dilimiz az veya çok belirsizlikler içerir. Bu nedenle ideal bir dil oluşturmak zorunludur.” Bu anlayış indirgemeciydi. Dilimizin ifadelerinin çok çeşitli olduğunu, önermelerimizin ve sözcelerimizin kognitif önerme ve sözcelerle sınırlandırılamayacağını göz ardı etmişti ve bu haklı bir tepkiyi ortaya çıkardı. Bu haklı tepki de Gündelik Dil Felsefesi adını almıştır. Dil felsefesindeki bu gelişmeler, Din felsefesi yapma biçimlerine de etki etmiş ve din dili çalışmalarının yaygınlık kazanmasına neden olmuştur. Din dili çalışmalarının ise iki farklı biçimi vardır. Bunlardan ilki, din felsefesinin problemlerine kutsal metinlerdeki ifadelerden dayanak aramadır. Diğeri ise, tüm din felsefesi çalışmalarında uygulanabilecek genel geçer bir dilsel kriter aramadır. İkinci grup din dili çalışmaları, daha çok Mantıkçı Paradigma’nın biçimsel dil kuramının etkisiyle oluşmuşlardır. Bunun sonucunda, kutsal metinlerden seçilen bazı dilsel öğelerden hareketle, Din felsefesinde ideal bir dil ve terminoloji oluşturulmaya çalışılmıştır. Ayrıca ele alınan tezlerin mantıksal bir formda sunulmasına gayret edilmiştir. Oysa kutsal metinleri doğru anlamamızı sağlayan evrensel bir dilsel kriter inşa etmek mümkün değildir. Ayrıca, bir dinî metnin dilinin ve dilsel özelliklerinin idealleştirilmesi imkânsızdır. Kutsal metinler mesajlarını muhataplarına iletirlerken, genel bir dilsel anlamlılık ölçütü ya da bütün dillere kaynaklık eden biçimsel bir dil kullanmazlar. Tersine bütün dilsel ifadeler gibi, hitap ettikleri toplumun gündelik dilini kullanırlar.Item İlk Sûfilerin diğer dinlere bakışı(Uludağ Üniversitesi, 2005) Er, Hasan; Uludağ, Süleyman; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı/Tasavvuf Bilim Dalı.Özellikle XIX. Yüzyılın başlarından itibaren sistemli bir şekilde işlenen dinlerin kurtuluşu temin etmesi ve bir arada yaşama sorunu, her din tarafından farklı şekillerde algılanmakla kalmamış, dinler içerisinde oluşmuş ekoller tarafından da muhtelif değerlendirmelere tabi tutulmuştur. Bunun sonuncunda İslam’ın kendi içinde barındırdığı düşünce ekolleri, sahip oldukları problematik bağlamında meseleye çözüm üretme yoluna gitmişlerdir. İslam düşüncesinin gönül merkezli yorumunu üreten sufiler de bu probleme kendi düşünce bütünlükleri içerisinde yaklaşmışlardır. Tasavvufî düşüncenin sahip olduğu bazı özellikler sûfiler diğer dinlere bakışını etkilemiştir. Özellikle vahdet düşüncesi ve aşk sembolizmi noktasından hareket eden sûfiler diğer dinlerin mensuplarına karşı daha ılımlı yaklaştıkları gözükmektedir. Bununla beraber İslam’ın ilk yıllarında yaşamış sûfiler bu konudaki düşüncelerini sistemli bir şekilde ortaya koymadıklarının tespiti mümkündür. Bunun sebebi, ilk sûfiler henüz diğer din ve kültürlerle karşılaşmamış olmalarıdır. Fakat muhtelif kültür ve medeniyetleri barındırma noktasında diğer yerleşim birimlerinden farklı olan coğrafyalarda yaşayan sûfiler öteki dinlerden insanlarla girdikleri ilişkiler sonunda farklı dinlerden insanlarla akrabalık yapmış sûfiler düşüncelerinde diğer din ve inançların etkisini görmek mümkündür. Sınırlı sayıda sûfinin karşılaştığı bu durum, ilk sûfiler meydana getirdikleri kavramların sahip olduğu tarihsel özelliği ortay koymaktadır. Bilgi sosyolojisi bağlamında değerlendirilecek olursa, sûfiler yaşadıkları konjonktürün bir sonucu olarak ilk dönemde yaşamış sûfiler her ne kadar farklı dinlerden insanlarla girdikleri sınırlı sayıda diyalogları bulunsa da diğer dinlerin kurtuluşu temin edip edemeyecekleri ile ilgili bir tez öne sürmemişlerdir.