Browsing by Author "Tihan, Deniz"
Now showing 1 - 5 of 5
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Effect of platelet-rich plasma on postoperative peritoneal inflammation and adhesions(Termedia Publishing House Ltd, 2021-01-01) Karakaş, Dursun Özgür; Dandin, Özgür; Muftuoğlu, Tuba; Tihan, Deniz; Bal, Ahmet Selim; Yıldırım, Şükrü; Bal, Ahmet Selim; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Klinik Biyokimya Anabilim Dalı; IBB-8079-2023Introduction: Postoperative peritoneal adhesion is an important complication of abdominopelvic surgery. The aim of this study is to reveal the effect of platelet-rich plasma (PRP) on postoperative intraperitoneal inflammation and adhesions.Material and methods: Twenty-four Wistar albino rats were divided into three groups. Cecal incision and suturation was carried out for the experimental model. Intraperitoneally, 3 ml of 0.9% NaCl, 3 ml of PRP, and nothing were applied, and called as saline, PRP, and control groups, respectively. Four subjects in each group were sacrificed at the 3rd and 7th days postoperatively. Adhesion formations and giant cell, lymphocyte/plasmocyte, neutrophil, and histiocyte counts were assessed and hydroxyproline levels were measured in all groups and statistical comparisons were performed.Results: Except giant cell 3rd day scores, PRP had the lowest adhesion, neutrophil, lymphocyte, plasmocyte, histiocyte and fibrosis scores. Both 3rd and 7th days scores of giant cell, neutrophil, lymphocyte, plasmocyte, but only 7th days scores of histiocyte reaction and fibrosis were statistically significant (p < 0.05). Hydroxyproline levels were lower in the saline group at the 3rd day. However, at the 7th day, the levels were lower in the PRP group and no statistically significant difference was found compared to the saline group 3rd day levels (p > 0.05).Conclusions: Platelet-rich plasma has a reducing effect on the postoperative peritoneal adhesions with separation of the damaged tissues, affecting the inflammation, matrix metalloproteinase, plasminogen activation or the other stages of adhesion formation.Item Efficacy of laparoscopic transversus abdominis plane block for elective laparoscopic cholecystectomy in elderly patients(Assoc Basic Medical Sci Federation Bosnia & Herzegovina Sarajevo, 2015-12-07) Totoz, Tolga; Tokocin, Merve; Ercan, Gülçin; Çalıkoğlu, Tuğba Koç; Vartanoğlu, Talar; Çelebi, Fatih; Dandin, Özgür; Tihan, Deniz; Kafa, İlker Mustafa; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anatomi Anabilim Dalı.; 0000-0001-8309-0934; AAG-7125-2021; 14058991800; 8450193200Transversus abdominis plane (TAP) block technique seems to offer one of the most efficient methods for a local pain control. Our aim is to demonstrate the effectiveness and safety of TAP block for post-operative pain control under laparoscopic vision in elderly patients during laparoscopic cholecystectomy. The patients aged more than 65 years old, who had cholecystectomy due to symptomatic cholelithiasis, were retrospectively evaluated. The patients that were operated under general anesthesia + laparoscopic TAP block and those who were operated only under only general anesthesia were compared according to their' age and gender, comorbidities, American Society of Anesthesiologists scores, visual analog scale (VAS) for pain and length of stay in the hospital. Median (+/- interquartile range) values of post-operative 24th-hour-VAS for pain was found consecutively 2 (+/- 1-3) in TAP block + group and 3 (+/- 2-5) in TAP block - group. The median post-operative 24th-hour-VAS value in overall patients was three. Patients' VAS values were higher in the TAP block - group with a statistically significant difference (p = 0.001). Furthermore, no statistically significant difference was found for other parameters in two groups. The laparoscopic-guided TAP block can easily be performed and has potential for lower visceral injury risk and shorter operational time. Efficacy, safety and other advantages (analgesic requirements, etc.) make it an ideal abdominal field block in elderly patients.Item İnguinal herni nedeniyle lichtenstein hernioplasti uygulanan 69 ardışık olgunun ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası yapılan skrotal ultrasonografi sonuçlarının değerlendirilmesi: tek cerrah deneyimi(Uludağ Üniversitesi, 2014-05-12) Tihan, Deniz; Çaycı, Murat; Şenol, Kazım; Duman, Uğur; Bayam, Emrah; Erol, Fatih; Dandin, ÖzgürÇalışmada, gerilimsiz mesh hernioplasti uygulanan hastaların takip sonuçlarını değerlendirmek, inguinal kanal içerisinden skrotuma inen kord yapılarının yabancı cisim reaksiyonundan nasıl etkilendiğini irdelemek ve sonuçları literatürdeki verilerle karşılaştırmak amaçlandı. İnguinal herni nedeniyle gerilimsiz mesh hernioplasti tekniğiyle ameliyat edilen ve ilk tanı anında anamnez ile saptanan ek skrotal patolojisi bulunmayan 69 ardışık erkek hastanın yapılan preoperatif ve 6. aydaki postoperatif skrotal ultrasonografi sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi. Ayrıca hastalar nüks ve komplikasyon açısından da incelendi. Hastaların preoperatif skrotal ultrasonografilerinde 40 hastada (%58) fıtığa eşlik eden patoloji saptanmadı; 29 hastada (%42) çeşitli düzeylerde varikosel, hidrosel ve spermatosel saptandı. Herniorafi öncesi skrotal ultrasonografik incelemelerinde kasık fıtığı olan ve varikosel saptanan toplam üç hastanın ameliyat sonrası 6. ayda ultrasonografik varikosel bulgularının kaybolduğu görüldü. Preoperatif skrotal ultrasonografik bulguları normal olan 10 hastanın postoperatif 6. ayda yapılan incelemelerinde, klinik şikayetleri olmamasına rağmen, evre 1 veya 2 varikosel (n=4) ve minimal hidrosel (n=6) gelişmiş olduğu görüldü, ancak ameliyat öncesi ve sonrası yapılan ultrasonografi bulguları arasında skrotal patoloji açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı (p=0,092). Lichtenstein herniorafinin varikosel, spermatosel, hidrosel gelişimi açısından risk faktörü olmadığını; komplikasyon ve nüks oranları düşük olan tekniğin, inguinal herni onarımında ideal ameliyat yöntemi olduğunu düşünüyoruz.Item Karaciğer kist hidatik tedavisinde güncel yaklaşım(Uludağ Üniversitesi, 2016-04-21) Çaycı, Murat; Tihan, DenizKist hidatik veya kistik ekinokokozis dünya üzerinde belli bölgelerde yoğun olmakla beraber her ülkede karşılaşılabilen genel bir sağlık sorunudur. En sık görülen organ tutulumu karaciğerdir. Asemptomatik olmakla beraber kist boyutları büyüyerek bası semptomlarına veya biliyer ağaca açılarak komplikasyon gelişimine neden olabilir. Kist hidatik tedavisinde medikal ajanlar ve cerrahi girişimler kullanılmakla beraber, son dönemde minimal invaziv özelliğe sahip olan perkutan girişimler ve laparoskopik cerrahi girişimler seçilmiş hastalarda güvenle uygulanmaktadır. Gözden geçirme yazımızda Science Direct ve Pubmed Central üzerinden anahtar kelime olarak ekinokokal kist, hidatik kist, hidatik hastalık, kistik ekinokokkozis, karaciğer kist hidatik, hidatidoz, cerrahi kist tedavisi, mebendazole, albendazole, praziquantel, kist kemoterapisi, PAIR, perkutan tedaviler, WHO ve Garbi sınıflaması kullanılmış, özellikle son dönemde yapılan çalışmalar incelenerek karaciğer yerleşimli kist hidatik hastalığındaki son gelişmeler takip edilmeye ve yeniden derlenmesine çalışılmıştır.Item Tip I karaciğer kist hidatik hastalarına standart laparoskopik el aletleri ile minimal invazif cerrahi yaklaşım - kısa literatür tartışması eşliğinde olgu serisi(Uludağ Üniversitesi, 2015-01-22) Çaycı, Murat; Tihan, Deniz; Duman, Uğur; Bayam, Emrah; Dilektaşlı, Evren; Erol, Fatih; Özsay, OğuzhanHayvancılığın yaygın olduğu coğrafyalarda sık görülen ve Echinococcus granulosus’un etken olduğu hidatik kistinde antiparaziter ilaçlar kullanılsa da, en etkili tedavi minimal perkütan girişimlerden açık cerrahiye kadar uzanan invazif yaklaşımlardır. Çalışmamızda tip 1 karaciğer kist hidatik hastalarında standart laparoskopik el aletleriyle uygulanan minimal invazif cerrahinin etkinliğini araştırdık. Kliniğimizde 2013-2014 arasında on tane tip I (CE 1 – pür kistik) karaciğer kist hidatik hastasına uyguladığımız laparoskopik cerrahi girişimin verileri, literatür bilgileri ışığında değerlendirildi. Hastaların 5’i kadın 5’i erkekti. Hastaların ortalama yaşı 44 idi. Ortalama kist çapı 82.6 mm idi. Kistlerin en sık yerleşim yeri segment 2-3 idi. On hastanın sadece birinde indirekt hemaglitunasyon testi pozitif bulundu. Tüm hastalarda tanı histopatolojik olarak doğrulandı. Hastaların tamamına standart laparoskopik el aletleri kullanılarak laparoskopik unroofing+total kistektomi+drenaj uygulandı. Ortalama ameliyat süresi 95 dakika, hastaların ortanca yatış süresi 4 (2-18) gün, ortalama takip süreleri 13 aydı. Poliklinikten takip edilen hastalarda nüks saptanmadı. Günümüzde deneyimli merkezlerde seçilmiş hastalarda laparoskopik cerrahi girişimler karaciğer kist hidatik hastalığının tedavisinde etkin ve güvenli bir alternatif olarak tedavi algoritmasında yerini almaktadır ve düşük komplikasyon oranlarıyla uygulanabilmektedir. Özellikle pür kistik ekinokokkozların cerrahisinde özelleşmiş laparoskopik aletlere gerek olmadığını düşünmekteyiz