Browsing by Author "Tillich, Paul"
Now showing 1 - 6 of 6
- Results Per Page
- Sort Options
Item Din dilinin doğası(Uludağ Üniversitesi, 2002) Tillich, Paul; Çınar, Aliye; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Paul Tillich’e göre, birbirinden kesinlikle farklı gerçeklik seviyeleri mevcut olup, bunlar farklı yaklaşımları ve farklı dilleri talep etmektedir. Din dilinin doğası semboliktir. Semboller ile işaretler arasındaki temel ayrım şudur: İşaretler, her hangi bir şekilde işaret ettikleri şeyin gerçekliğine ve gücüne katılmazlar. Oysa semboller, sembolize ettikleri şeyle aynı olmamalarına rağmen, onun anlamına ve gücüne katılırlar. Peki, “Semboller nereden doğar?” Onların kaynağı, bugünlerde genellikle grup bilinçaltı ya kolektif bilinçaltı denilen yerdir. Dinî semboller, bütün diğer sembollerin yaptığı aynı şeyi yani aksi takdirde bize gizli kalan, hiçbir surette açılamayan bir gerçeklik seviyesini açma işini yapar. Bütün dinî sembollerin iki temel düzlemi vardır: Tecrübî gerçekliğin ötesine geçen aşkın düzlem ve tecrübî gerçekliğin içinde karşılaştığımız içkin düzlem.Item Din, bilim ve felsefe(Uludağ Üniversitesi, 2001) Tillich, Paul; Çınar, Aliye; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Bu makale, din, bilim ve felsefe arasındaki ilişki meselesini tartışır. Tillich, iki tür din kavramı arsında ayrım yapar. Temel ve evrensel olan ilk kavram, basit iki kelimeli nihaî ilgi ibaresi ile ifade edilebilir. İkincisi ya da daha dar anlamdaki din kavramı yani somut tarihi din ise, kendine has düşünce ve eylem sembolleri olan toplumsal bir gruptur. Tillich’e göre felsefe, bütüne (whole) yönelik bilişsel erostur. Bilim ve felsefenin din ile ilişkisi hakkında onun burada söylemek istediği her şeyin altında felsefenin bu anlamı yatar. Son olarak din ile bilim arasındaki çatışmanın gerçek temeli şudur: Kendine has dili olan nihaî boyut ile bilimsel dile hâiz sonlu ilişkiler boyutunun karıştırılması.Item İki tip din felsefesi(Uludağ Üniversitesi, 2003) Tillich, Paul; Çınar, Aliye; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Tillich’e göre Tanrı’ya yönelik iki farklı yaklaşım tarzı birbirinden ayırt edilebilir: Yabancılaşmanın üstesinden gelme ve bir yabancıyla karşılaşma. İlk tarzda insan, Tanrı’yı keşfederken bizzat kendini keşfeder; keşfettiği kendini sonsuzca aşmasına rağmen, bizzat kendiyle özdeş olan, yabancılaşmakla birlikte, kesinlikle kopmadığı ve kopamayacağı bir şeyi fark eder. İkinci yolda insan, Tanrı’yla karşılaşırken bir yabancıyla karşılaşır. Bu iki tarz, ontolojik ve kozmolojik olmak üzere, iki mümkün din felsefesi tipini sembolize eder. Yabancılaşmanın üstesinden gelen yol, din felsefesindeki ontolojik metodu sembolize ederken, bir yabancıyla karşılaşma şekli ise, kozmolojik yolu temsil eder.Item İmânın sembolleri(Uludağ Üniversitesi, 2000) Tillich, Paul; Çınar, Atiye; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.İnsanın nihaî ilgisi sembolik olarak ifade edilmelidir, çünkü nihaî olanı, yalnız sembolik dil ifade eder. Bu ifade birkaç yönüyle açıklanmaya muhtaçtır. Çağdaş felesefede sembollerin anlam ve fonksiyonu hakkında devam eden birçok araştırmaya rağmen, sembol terimini kullanan her yazar onu nasıl anladığını açıklamalıdır. Sembollerin göstergelerle (signs) ortak bir özelliği vardır. Onlar kendilerinin ötesindeki başka bir şeye işaret ederler. Caddenin köşesindeki kırmızı gösterge arabaların hareketlerini belli aralarla durdurma düzenine işaret eder. Kırmızı bir işaret ile arabaların durdurulmasının birbirleriyle özde hiçbir ilişkisi yoktur. Fakat onlar, konvansiyon devam ettiği sürece, uzlaşımsal olarak birleştirilirler. Aynı şey harfler, sayılar ve hatta kısmen sözcükler için de geçerlidir. Onlar kendilerinin ötesindeki seslere ve anlamlara işaret ederler. Göstergelere bu özel fonksiyon, bir ülke içindeki uzlaşımla veya matematiksel göstergelerde olduğu gibi, uluslararası uzlaşımlar tarafından verilir. Bu türden göstergelere bazen semboller adı verilmektedir; bununla birlikte onun göstergeler ile semboller arasındaki ayırımı güçleştirmesi talihsizlik olmuştur. Semboller gösterdikleri şeyin gerçekliğinden pay aldıkları halde, göstergelerin işaret ettikleri şeyin gerçekliğinden pay almamaları belirleyici bir olgudur. Bundan dolayı, göstergeler uzmanlık ya da uzlaşım nedeniyle gösterdikleri şeyin yerine ikâme edilebilirler, oysa semboller edilemezler.Item Sevgi, güç ve adâletin birliği(Uludağ Üniversitesi, 2003) Tillich, Paul; Çınar, Aliye; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Bu makale, Tillich’e göre değer-ontoloji ilişkisini tartışır. Tillich düşüncesinde sevgi, güç ve adâlet, ilâhi temelde bir bütündür ve insan varoluşunda da bütün olması gerekir. Mesela hem evrensel yasanın hem de belirli durumun talebi dikkate alınmazsa ve somut durumda etkin kılınmazsa adâletin gerçekleşmesinden söz edilemez. Ancak somut duruma katılımı sağlayan sevgidir. Kısacası somut durumda ya da insan varoluşunda bunlar bir bütündür dolayısıyla, somut durum kesinlikle teoriyi aşar. Yine kötülük problemini de bu bağlamda düşünebiliriz. Tanrı’nın bizzat-varlık (being-itself) olduğu söylendiği zaman, sevgi, güç ve adâletin Tanrı’yla ilişkisine dair temel bir iddiada bulunulmuş demektir. Bizzat-varlık hakkında söylenen her şey sembolik olmalıdır. Yine sevgi, güç ve adaletin de nihaî ve dolayısıyla sembolik bir anlam içinde Tanrı’ya uygulanması gerekir.Item Varoluşsal analizler ve dini semboller(Uludağ Üniversitesi, 2001) Tillich, Paul; Çınar, Aliye; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Bu makalenin amacı, yirminci yüzyılın pek çok felsefe, edebiyat ve sanat temsilcisinin varoluşsal sorulara gösterdiği ilginin, dini sembollere yaklaşımı yeniden nasıl canlandırdığznı incelemektir. Çünkü dini semboller kısmen, varoluşçu soruların ilgilendiği şeyle ilgilenmenin bir başka yoludur; onlar, kısmen de durımı içinde (situation) ima edilen sorulara birer cevap oluşturın·lar. Dini semboller, insandan ve insanın maruz kaldığı çıkmazdan söz ettiklerinde bunlardan ilki, yani varoluşsal sorular; Tanrı'dan ve Tanrı 'mn bu çıkmaza tepkisinden söz ettiklerinde ise bu kez ikincisi söz konusudur. Ancak Tillich 'e göre, dini sembolleri öncelikle lafzi olarak alan ve daha sonra da saçma görerek reddeden varoluşsal analizler, onların modern zihinlerden atılmasım daha da zorlaştırmıştır. Sembolizme herhangi bir saldırı, daha derin bir seviyede yani sembolizm düzleminde yürütülmelidir. Gerçek sembollerin üstesinden, onların lafzi tahriflerinin tenkitleriyle değil yalnız ve yalnız diğer gerçek sembollerle gelinebilir.