1975 Cilt 2 Sayı 3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/21993
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 13 of 13
- Results Per Page
- Sort Options
Item Sıçanlarda yüksek doz nobrium'un karaciğer ve böbrekler üzerine etkisi(Bursa Üniversitesi, 1975) Tunalı, A.; Ahmet, S.; Yücel, Y.; Tekin, E.; Küçükoğlu, S.; Öbek, A.; Bursa Üniversitesi/Tıp Fakültesi.Bu çalışmada, son zamanlarda geniş bir kullanım sahası bulan Nobrium'un 100 mg/ kg/24 saat lik dozunun sıçanların karaciğer ve böbrekleri üzerindeki toksik etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla ağırlıkları 170-230 gr. arasında değişen 60 adet wistar tipi beyaz sıçan kullanılmıştır. Hayvanlar test ve kontrol grubu olarak ikiye ayrılmış olup böbrekler için, histopatolojik muayene yanında maksimal renal konsantrasyon kapasitesi, glomerüler filtrasyon oranı ile serum kreatinin seviyesi ve akciğerler için de yine histopatolojik muayene yanında serum total proteini, serum protein elektroforezi ve serum transaminazları kriter olarak kullanılmıştır. Deneyimlerimizin sonuçlarına göre, çanlara 30 gün süreyle 100 mg/kg/ 24 saat Nobrium uygulanması bu hayvanların karaciğer ve böbreklerinde gerek morfolojik ve gerekse araştırılan fonksiyon testlerinde anlamlı bir değişikliğe sebep olmamıştır.Item Uzun süreli intermittent pozitif basınçlı ventilasyon sonucu oluşan trakea hastalarının nedenleri(Bursa Üniversitesi, 1975) Özyurt, Güraytan; Bursa Üniversitesi/Tıp Fakültesi.Uzun süreli intermittent pozitif basınçlı ventilasyon sonucu oluşan trakea hasarlarının etiyolojisinde, endotracheal ve trakeostomi tüplerinin, cinsiyetin, steroid tedavisi ,hipotansiyon ve vazokonstriktör ilaçlarının, hava yolu infeksiyonlarının, sterilizasyon maddelerinin kalıntılarının, yetersiz bakımın, yanlış yapIlan trakeostomilerin ve tiroid ameliyatlarının önemi ayrıntılarıyla incelenmiştir.Item Rizikolu gebelikler ve modern tanı yöntemleri(Bursa Üniversitesi, 1975) Eminoğlu, MustafaRizikolu gebeliklerin tanınmasını mümkün kıldığı için önemli olan fetal hipoksinin etyolojisi gözden geçirildi. Fetal hipoksiye erken tanı konulmasını sağlayan yöntemler ve bunların fizyopatolojik dayanakları tartışıldı.Item Proksimal selektif gastrik vagotomi(Bursa Üniversitesi, 1975) Koçak, Nevzat; Bursa Üniversitesi/Tıp Fakültesi.11'i erkek ve 7 'si kadın olmak üzere 18 duodenal ülserli hastaya proksimal selektif gastrik vagotomi uyguladık. Hastaları 1 - 3 sene arasında değişen bir süre takip etmek imkanını bulduk. Bu süre içerisinde hastalar herhangi bir şikayette bulunmamış ve durumlarından memnun olduklarını belirtmişlerdir. Literatürdeki bu yöndeki çalışmalar gözden geçirilmiştir.Item Koledoko-duodenostomiler(Bursa Üniversitesi, 1975) ; Kutlay, Burçin; Çulha, Duruhan; Bursa Üniversitesi/Tıp Fakültesi.Bu makalede koledoko-duodenostomi ameliyat endikasyonları, yapılış teknikleri, komplikasyonları tartışılmış ve bu ameliyat uygulanan iki vak'a takdim edilmiştir.Item Klinik biyokimyada gaz kromatografi metodu(Bursa Üniversitesi, 1975) Özkan, Kemal; Bursa Üniversitesi/Tıp Fakültesi.Bu makalede gaz kromatografi metodunda kullanılan aletler prensip ve işleyiş tarzı bakımından gözden geçirildi. Kolonlar ile dolgu maddeleri, hareketsiz ve hareketli fazların tahlil sonuçlarına etkileri açıklandı. Kimyasal maddelerin separasyonuna etki eden faktörler, sıcaklık derecesi, kolon boyutları, taşıyıcı gaz ve hareketsiz fazların nitelikleri belirtildi. Tahlil edilecek maddelere göre seçilerek dedektörlerin özellikleri ve cinsleri anlatıldı.Item Biliyer siroz ve enfeksiyon(Bursa Üniversitesi, 1975) Koçak, Nevzat; Bursa Üniversitesi/Tıp Fakültesi.Biliyer sıralarının oluşumu safra yollarında husule gelen obstrüksiyonun derece ve süresine bağlı olduğu gibi safra stazı ile birlikte enfeksiyonun da var olup olmaması ile yakından ilgilidir. Bu çalışma, enfeksiyonun biliyer sirozların oluşumu üzerine etkisini araştırmak amacıyla 10 köpek üzerinde yapılmıştır. Birinci seriyi kapsayan 5 köpekte sadece koledok kanalı ligatüre edilmiş, hayvanlar postoperatuvar olarak 3 hafta takip edilmiştir. Bu sürenin sonunda öldürülen hayvanların karaciğer ve safra yolları makroskopik ve mikroskopik incelenmeye tabi tutulmuştur. ikinci serideki 5 köpekte de koledok kanalları birinci serideki köpeklerde- olduğu gibi, ligatüre edilmiş. ve fakat ayrıca birer jejunum fistülü yapılmıştır. Bu serideki hayvanlara bu fistül aracılığı ile infeksiyon arnilleri verilmiştir. Bu ikinci serideki hayvanlarda, postoperatuvar 3 hafta takip edilmiş ve bu süre sonunda öldürülen köpeklerin karaciğer ve safra yolları makroskopik ve mikroskopik olarak incelenmiştir. Sadece koledok kanalları ligatüre edilmiş birinci seri hayvanlarda, post operatoire 3 .hafta sonunda karaciğer içi safra yollarında genişleme ve karaciğer hücrelerinde bulanık şişme tespit edilmesine karşılık, duktus kaledokuslar ligatüre edildikten sonra jejunal fistül yapılmış ve fistül yolu ile enfeksiyon amilleri verilmiş olan 2 . serideki hayvanlarda postoperatif 3 . hafta sonunda biliyer sirozun teşekkül ettiği saptanmış, ve ayrıca karaciğer dışı safra yollarında , bilhassa safra kesesinde iltihabi proçesler gelişmiştir.Böylece hematojen enfeksiyonların biliyer stazlı vakalarda sirozun gelişmesini hızlandırıcı inancı belirmiştir.Item Konjenital karın kasları yokluğu "Prune - belly sendromu"(Bursa Üniversitesi, 1975) Eralp, Ö.; Ildırım, İ.; Yurtseven, A. N.; Bursa Üniversitesi/Tıp Fakültesi.Karın kaslarının doğuştan yokluğu, üriner sistem anomalileri ve inmemiş testislerle belirlenen Prune- Belly sendromlu 15 günlük bir erkek çocuğu sunuldu. Bu nedenle literatür tarandı.Item Troid bezi hastalıklarında K.B.B. hekimlerinin problemleri(Bursa Üniversitesi, 1975) Tiedemann, R.; Tezel, İlker; Bursa Üniversitesi/Tıp Fakültesi.Troid bezi yakın komşuluğu dolayısıyla K.B.B. hekimlerinin çalışma sharına sıklıkla girmektedir. Troid ile karşılaşan cerrahın tutumu, bezin önemli olan fonksiyonları nedeniyle çok mühimdir. Yazımızda , karşılaştığımız toroidal menşeli vak 'alar özellikleri ne göre ayrı ayrı değerlendirilmiş ve K. B.B. hekimi olarak tedavi metodlarımız eleştirilmiştir. Netice olarak troid üzerine öngörülen müdahalelerin muhakkak surette bezin fonksiyonel durumunun açıklığa kavuştu olmasından sonra yapılmasında zorunluluk olduğu kabul edilmiştir. Ayrıca, icab eden yerlerde vakalara ait muayene ve operasyon metotlarında kısaca değinilmiştir.Item Tetanoz serumu ile intratekal tedaviden sonra görülen komplikasyonların nedeni(Bursa Üniversitesi, 1975) Ildırım, İbrahim; Bursa Üniversitesi/Tıp Fakültesi.Köpeklerde yapılan deneysel çalışma intratekal T.A .T. (tetanoz antitoksini ) uygulamasından sonra görülen konvülsiyon ve ölümlerin preparat içindeki fenolden ileri geldiğini, fenol konsantrasyonu artınca komplikasyonlarında şiddetinin arttığını gösterir. İçinde fenol olmayan T.A.T. ve T. I.G. 'nin (Tetanus Immune Globulin Human) intratekal enjeksiyonundan sonra kayda değer bir komplikasyon görülmedi.Item Reseptör stimole ve bloke edici ilaçların agonistik ve antagonistik kuvvetlerinin kantitatif değerlendirilmesi(Bursa Üniversitesi, 1975) Kıran, Burhan K.; Ulus, İsmail H.; Bursa Üniversitesi/Tıp Fakültesi.Biz bu çalışmada bir reseptör sistemi ile etki eden ilaçların etki güçlerinin kantitatif olarak değerlendirilmesini, model olarak aldığımız kalpteki beta 1 -adrenerjik reseptör sistemi üzerinde örneklemek istedik. Bu amaçla kalpte, kronotropik ve inotropik etki agonistlerle (isoprenaline ve adrenalin), kompetitif antagonistler varken ve yokken, doz-cevap eğrileri çizildi. Antagonistlerin (propranolol, alprenolol, LB-46 ve practolol) pA2 ve pA10 değerleri Arunlakshana ve Schiller'e göre hesaplanır. Antagonistlerin molar dozlarının algoritmalarına karşı, log (agonist doz oranı eski 1) değerli apsis-ordinat sisteminde işaretlendi. pA2 ve pA10, agonist doz ranını 2 ve 10 katı arttıran antagonist dozunun eksi logaritmasıdır. Maksimum etkinin % 50 sini meydana getiren agonist dozunun eksi logaritması olarak bilinen pD2 değerleri ise, agonistlerin kendi doz-cevap eğrilerinden hesaplandı.Item Maxillo-fasiyal kırıklar(Bursa Üniversitesi, 1975) ; Arat, Metin; Tezel, İlker; Hızalan, İbrahim; Bursa Üniversitesi/Tıp Fakültesi.Maxilla fasiyal kırıkların tedavilerinin başlıca amacı okular motor bozukluklar, yüz şekil bozuklukları, çene kapanma bozuklukları, nazal obstrüksiyon ve kafa içi komplikasyonları önlemektir. Dislokasyon göstermeyen kırıklar cerrahi bir işlem gerektirmez fakat diğer bir çokları açık veya kapalı cerrahi teknikler gerektirebilirler. Etmoid ve frontal sinüs kırıklarında, şayet kırık hattı kribriform kemik veya basis kraninin başka bir yerinden geçecek olursa durağı expose edebilir ve bu gibi vakalarda likare görülebilir. Bu tebliğimizle iki maxilla fasiyal kırık vakası takdim ederek, klinik ve röntgen bulgular tartışılmıştır.Item Ultrasonik plasentografi(Bursa Üniversitesi, 1975) Eminoğlu, Mustafa; Ulukuş, Mustafa;Ultrasonik plasenta lokalizasyonunun güvenilirlik derecesini saptamak amacıyla 72 gebede bu yöntemle tespit edilen plasentanın yapışma yeri, doğumdan sonra daha somut yöntemlerle kontrol edildi. Yani, Sezaryen abdominal yapılan 12 gebede gözle, vajinal doğum yapan 60 hastada elle uterus boşluğuna girilerek plasenta yapışma yeri saptandı. Ultrasonik placenta lokalizasyon 4 vakada (% 5. 7) yanlış sonuç verdi. Bu arada, plasenta lokalizasyonunun önemi ve bu hususta kullanılan diğer yöntemler tartışıldı.