1972 Cilt 1 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/18833
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 15 of 15
- Results Per Page
- Sort Options
Item Üretim planlamasında üretim dönemlerine ait sürelerin hesaplanması(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972) Gülerman, AdnanÜretim planlaması, bir yandan üretim faaliyetlerinin hangi sırayı izlemesi gerektiğini belirtirken, diğer yandan da faaliyet sürelerinin ne kadar olması gerektiğini belirtirler. Aslında üretim planının kapsamı, yukarıdaki kadar kısıtlı da değildir. Plan genellikle ürünün, a) Nerede? b) Ne zaman? c) Hangi sürede? d) Kimler tarafından? e) Hangi sırayla? f) Kimler için? g) Ne kadar? h) Hangi fiatlarla? üretileceği sorularını cevaplandıracak bir genişliktedir.Item Geri kalmış toplumların gelişmesinde karizmanın rolü(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972) Aşkun, İnal CemToplum evrimsel bir olgudur. Kendisini meydana getiren bireylerin düşünsel (zihni) yetilerinin (kapasitelerinin) elverdiği derecede gelişme gösterebilecektir. Birey, sosyal çevresini değiştirdiği bu durumla uzun süre ilgilenmiştir. Son yıllarda, sosyal değişmeye karşı ilgi, gerek yöresel, gerek ulusal ve uluslararası örgütlerin yürüttükleri çalışmalarca son derece artmıştır. Söz konusu çalışmaların başlıca amacı Asya, Afrika, Latin Amerika gibi dünyanın geri kalmış ya da az gelişmiş ülkelerinin toplandığı büyük kesimlerde, sosyal ve ekonomik değişmeye, başka deyişle toplum kalkınmasına yön vermektir.Item Harrod ve sonrası: post- keynezyen ve neoklasik büyüme modelleri(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972) Savaş, VuralBu makalenin amacı «Büyüme Teorisi» nin başlangıcı sayılan Harrod Modeli'nin daha sonraki yıllarda hangi yönlerde geliştirildiğini tesbit etmektir. Konuyla uğraşanların yakından bildikleri gibi «Büyüme Teorisi» ile ilgili literatür; çoğu defa birbiri ile çelişen hatta tamamen aykırı görüşlerin öne sürüldüğü çok geniş bir (savaş meydanı) halindedir. Biz bu makalemizde, sadece; Harrod Modeli'nin gelişme yönlerini tesbit etmeğe çalışacak ve bunu yaparken de bazı konularda okuyucuyu tatmin etmiyecek tarzda, kendimizi sınırlamağa çalışacağız.Item Türk basını ve basın ilân kurumu üzerine bir istatistik araştırma(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972) Serper, Özer; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiOkunması bugün bütün dünyada günlük alışkanlık haline gelen gazete; dolar veya altın gibi kalkınmanın derecesini tayin eden bir ölçü olarak kullanılmaktadır. UNESCO'nun yayınladığı bir istatistiğe göre, dünya nüfusunun % 70 inin yaşadığı 100 civarında ülke (kalkınmamış) sayılmaktadır. Bunun için mihenk taşı şudur: «Her iki aileye bir gazete, her dört aileye bir radyo alıcısı ve her on aileye bir televizyon cihazı isabet etmiyorsa, o ülke kalkınmamıştır.»Item Modanın pazarlama politikasına etkileri(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972) Aksu, Yusuf ZiyaModanın tesir sahaları günümüzde çok sür'atli bir şekilde yayılmakta ve her geçen gün yeni tüketim alanlarında modanın derin etkilerine rastlanmaktadır. Çok eski yıllardan beri sadece kadın giysilerinde meydana gelen periyodik dalgalanmalar, bugün hangi tüketim alanına bakılırsa bakılsın karşımıza çıkmakta ve bizi bir çok çözüm arayan sorunlarla baş başa bırakmaktadır. Biz bu yazımızda pazarlama ile moda arasında mevcut ilişkilere değinecek ve moda fenomeninin pazarlamacıyı ilgilendiren yönünü ele alacağız.Item Finansal planlamanın işletmelerde karar almadaki rolü(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972) Bayar, DoğanMuhakkak ki bir sanayi işletmesinin problemlerinin başında kalite, fiat ve sayıca piyasanın istediği malın temini, üretilmesi ve satılması gelir. Bununla beraber bu işlerin ve fonksiyonların yerine getirilebilmesi için gerekli mali zeminin kurulması gerekmektedir. Bu ilişkiyi aşağıdaki şekilde belirtmek mümkündür.Item İşletmelerde kuruluş yeri faktörleri ve TOFAŞ üzerinde bir uygulama(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972) Astarlıoğlu, Sabri; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesiİşletmenin iktisadi yönden kurulmasında ön proje (Fizibilite raporları) araştırmaları önemli rol oynamaktadır. İşletme kuruluşunda, çalışılacak konu seçildikten, işletme iriliği saptandıktan sonra, iktisadi amaçlarına en uygun olan yerin seçilmesi gereklidir. İşletmenin en uygun yerde kurulması demek üretim giderlerinin, az satış hacminin çok olduğu ve dolayısiyle kar oranı fazla olacak yer demektir. Yerin uygun olmadığı halde kurulan işletmenin kar iriliği düşük olacak ve rakipleri karşısında işletme için elverişli olmıyan durumlara düşülecektir. Kuruluş işlemi sırasında yapılması gereken ön proje etütleri ekonomik, teknik, ve mali yönlerden yapılan etütlerdir. Yapılan etütlerin değerlendirilmesi ile işletmeyi o yere kurup kurmamak hususunda karar verilir. İşletme yönünden bu etütlerin değerlendirilmesinde en önemli kriter karlılık durumudur. Kuruluş yeri işletmenin dış yapısı ile ilgili olan bir durumdur.Item Yüksek öğretimde sigortacılık(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972) Öçal, AkarSigortacılığın gelişmesinde öğretimin büyük rolü vardır. Gerçekten sigortacılığın gelişmesi akdedilen sigorta mukavelelerinin artmasına; sigorta mukaveleleri sayısının artması ise büyük ölçüde sigorta ettirenlerin sigortanın fayda, önem ve lüzumuna inanmalarına bağlıdır. Sigorta ettirenler sigorta hakkında gerekli şekilde aydınlatılmış, onun önem ve faydası hakkında iyice bilgi sahibi kılınmış iseler, sigortacılığın gelişmesindeki en önemli şartlar yerine getirilmiş demektir. Öğretimin sigorta mukavelesinin öteki âkidi durumunda olan sigortacı bakımından da büyük önemi vardır. Sigortacılığın gelişmesi aynı zamanda ehil ve bilgili personelin; aydın, inandırıcı yardımcıların çalışmasına da bağlıdır. Bu sebeple sigortacılık öğretimi her iki âkit bakımından da önemlidir ve üzerinde titizlikle durulması gereken bir konudur.Item İşletmeler için korelasyon-regresyon analizi(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972) Yoğurtçugil, M. KemalBugün özellikle ilmi kanunlara bağlanabilen, yani sebep - netice münasebeti ile izah olunabilen hadiseler müstesna, başta iktisat olmak üzere sosyal ilimler insanın gerek fert gerek bir gurubun üyesi sıfatıyle davranışlarını tayin eden temayül, prensip ve kanunları keşfetme hususunda büyük çabalar sarfetmektedirler. Bu konudaki gelişmelerde psikoloji, sosyoloji ve istatistik gibi ilimlerden ve bunların tâIi kollarından faydalanılmaktadır. Elde edilen neticelere göre, bu ilimlerde her zaman ve her yerde kullanılacak adedi formüller şeklinde miktar kanunları tesisinin imkansız olduğu, bununla beraber bazı istatistik tahliller ile tahminlerde bulunulabileceği ve bu tahminlerin muayyen bir ihtimal ile geçerlilik hudutlarının hesaplanabileceği kabul edilmiştir. Ancak bulunacak kanunların diğer bütün şartlar aynı kalmak üzere şu şartlar mevcutsa şu neticelerin doğmasını bekliye biliriz şeklinde olacağı; diğer bir ifade ile bir kat'iyet değil, bir ihtimal ifade edeceği ve bir bütünün cüz'lerinden her birini ayrı ayrı kat'i olarak bağlamaksızın bütün için geçerli sayılacağı da hatırlanmalıdır.Item Türkiye'de 1963 sonrası iş uyuşmazlıklarına toplu bakış(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972) Önal, GüngörToplu sözleşme, grev, lokavt gibi temel hak ve özgürlüklere sahip ülkelerde dahi, iş mücadelelerinin grev ve lokavtlar şeklinde ortaya çıkabilmesi, geniş ölçüde işçilerin sendikalar içinde organize olmaları ve toplu pazarlık sisteminin sendikalar eli ile işletilmesine bağlı bulunmaktadır. Özellikle sendikalaşma oranının çok düşük, çocukların ve vasıfsız kadın işçilerin yaygın bulunduğu bir ekonomide tatminsizlikler, kendisini, yüksek işçi devri veya diğer şekillerde ortaya koyabilir.Item Bölgesel dengesizliğin ortaya çıkış nedenleri, fayda ve sakıncaları(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972) Dinler, Zeynel; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiEğer bölgesel dengesizliği, aynı alanın (espace) farklı yerlerinde (zones) görülen her çeşitten eşitsizlik olarak belirlersek, her memlekette ve her memleket grubunun bünyesinde bölgesel dengesizlik bulunacaktır. Gözlemler gösteriyor ki, «İktisadi ve sosyal kalkınma çeşitli milletler arasında olduğu gibi, ayni millet bütünü içinde de farklı hızlarla gerçekleşti ve gerçekleşmektedir». «Dengesizlik» kavramı, ilk defa çok yakın bir geçmişte gelişmiş ve az gelişmiş memleketlerin muakeyesesini takiben dünya kamu oyunca sezinlendi. Bir devlet bütünü içinde görülen bölgesel dengesizlik ise ancak 1929 büyük krizinden sonra dikkatleri üzerinde topladı. Ve nihayet ikinci dünya harbinden sonra, başta Batı Avrupa devletleri olmak üzere birçok devletlerde bölgesel denge politikası uygulanmasına geçildi.Item Sosyal fail haddi(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972) Aşkan, HasanGünümüzde, insanlar içinde yaşadıkları toplumun ekonomik çalkantıların mekanı olmamasını, refahlarının artmasını (ki haberleşme vasıtalarındaki gelişme öteki toplumlarda yaşayanların refah seviyeleri hakkında bilgi edinmelerini kolaylaştırmıştır), ve adil bir gelir dağılımına sahip olmayı arzularlar. Bu gayelerin gerçekleşmesi ise, amme ve özel sektör harcamalarının toplam seviyesinin, ve bu toplam harcamanın sektörler arasındaki dağılımının optimum olmasına bağlıdır. İçinde yaşadığımız toplumlarda harcama seviyeleri, amme makamları ile fertlerin kararlarına bağlı bulunmaktadır, şüphesiz bu kararların alınmasında tarafların ağırlıkları çeşitli toplumlarda değişmektedir. Toplam harcamaların seviyesinin belirlenmesi, bilindiği gibi harcanan liranın nihai faydasının bulunması demektir. Bu nihai faydanın bir mana ifade edebilmesi ise toplumdaki nihai sosyal zaman tercihinin bilinmesine bağlıdır ki bu, makalemin konusunu teşkil etmektir.Item Gümrük himayesi, reel ücretler ve reel gelirle(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972) Bhagwati, J.; İyibozkurt, M.Erol; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiSon zamanlardaki bir makalede Lancaster (1957, s. 199) ünlü Stolper - Samuelson teoremini yeniden inceleyip, şöyle sonuçlandırdı: Bu makale gümrük himayesinin faktörlerden birinin reel ücretini yükselteceğini reddetmez, fakat Stolper- Samuelson'daki faktörlerin nisbi kıtlığından bunun hangi faktör olacağını çıkarmak için genel bir durum elde edilemiyeceğini gösterir. Stolper - Samuelson teoremindeki gümrük himayesi kıt faktörün reel ücretini yükseltir'in doğru olmıyan bir genelleme olduğu gösterilmesine rağmen, gümrük himayesi ithal malının nisbi olarak bol olduğu faktörün reel ücretini yükseltir diye yeniden ileri sürülmüş bir beyanın genel bir geçerliliği vardır.Item Katma değer vergisi rejiminde esnaf ve çiftçilerin vergilendirilmesi(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972) Özel, Mehmet Hakkı; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiMevzubahis bu rapor İsveç, Norveç, Hollanda, Lüksemburg, Almanya, Fransa, Danimarka ve Belçikada, 1971 yılında yürürlüğe giren K.D.V. karşısında küçük esnaf ve çiftçilerin durumlarıyla alakalıdır. I. ve II. kısımlar küçük esnaf ve çiftçilerin özel rejimlerine ayrılmıştır. III. ve IV. kısımlar da bu özel rejimlerle ilgili genel idari ve politik meselelerle ilgilidir. Kullanılan terminoloji ülkeden ülkeye farklılıklar arzeder. Bir ülkede farklı bir sistem olarak nazarı itibare alınan, aslında, başka bir ülkede tatbik edilen normal sistemin değiştirilmiş şeklidir. Bu raporda kullanılan terminoloji bu sebeple ilgili ülkelerinkine tamamen uymaz.Item Cari hesap sözleşmesi(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1972-01) Edgü, Ekremİki kimsenin para, mal, hizmet ve diğer hususlardan dolayı birbirlerindeki alacaklarını ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem zimmet ve matlup şekline çevirerek, hesabın kesilmesinden çıkacak bakiyeyi isteyebileceklerine dair olan mukaveleye «Cari Hesap Mukavelesi» denir. (T. T. K. Mad. 87). Bu tarife göre, karşılıklı olarak birbirleriyle devamlı iş gören kimselerin, birbirlerine karşı alacaklı ve borçlu durumunda bulunmaları neticesinde meydana gelen borçlanmaların hemen ödenmeyerek bir hesaba kaydı ile sonradan hesap görülmesi hakkında yapılan anlaşmadır. Bu gibi kimselerin her borçlanma sonunda bir ödeme yapılması hem zor hem de fazla vakit kaybına sebep olduğundan cari hesap anlaşması ile münasebete girenler. Karşılıklı alacaklarını hesap kesimi sonuna kadar istemekten vazgeçerler ve bu alacaklar, zimmet ve matlup şeklinde hesaba kaydolunurlar.