2021 Cilt 2 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/27856
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 5 of 5
- Results Per Page
- Sort Options
Item Pamuk bitkisinde yapraktan kükürt uygulamasının uzun süreli su stresi koşullarında yaprak sıcaklığına etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-04-23) Candemir, Derya Kazgöz; Ödemiş, BerkantBu araştırma farklı gelişme dönemlerinde (vejetatif gelişme dönemi (VG), çiçeklenme ve koza oluşumu dönemi (ÇKO), kozaların açılması dönemi (KA)) uzun süreli su stresine maruz bırakılmış Carisma çeşidi pamuk bitkisine yapraktan kükürt uygulamasının yaprak sıcaklığına etkisinin belirlenmesi amacıyla 2015-2016 yıllarında yürütülmüştür. Tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre üç tekerrürlü olarak kurulan bu araştırmada, ana parsellere gelişme dönemleri (OOO, TTT, TOO, OTT, OTO, TOT), alt parsellere kükürt dozları (S₀: Kontrol, S1: 1500 ml ha-¹, S2: 2500 ml ha-¹, S3: 3500 ml ha-¹) konumlandırılmıştır. Çalışmada su stresinin fizyolojik etkilerini belirlemek amacıyla yaprak sıcaklığı ile bitki su tüketimi ve verim ölçümleri yapılmıştır. Ortalama değerler incelendiğinde gelişme dönemlerinde uygulanan sulama suyu miktarındaki artış yaprak sıcaklığı değerlerini önemli ölçüde azaltmıştır. Verilen sulama suyu miktarının azalması (OOO ve TTT karşılaştırıldığında) ile yaprak yüzey sıcaklığında ilk yıl %7.1, ikinci yıl %18.4 oranında artış gerçekleşmiştir. Her iki yılda da en düşük yaprak sıcaklığı bütün gelişme dönemlerinde tam sulama suyu uygulanan TTT konusunda gerçekleşmiştir (27.35-27.28 °C). Stres nedeniyle yaprak sıcaklıklarındaki 1⁰C’lık artış, verimde ilk yıl 78.6 kg da-¹, ikinci yıl 75.2 kg da-¹ azalmaya neden olmuştur. Farklı gelişme dönemlerinde uzun dönemli su stresine maruz kalındığında uygulanan kükürt dozlarının etkileri her sulama konusunda farklılık göstermiş ancak genel olarak S₁ dozunun yaprak sıcaklığını azaltarak aynı zamanda verim değerini artırdığı belirlenmiştir.Item Sustainable design of stormwater runoff treatment systems for small airports(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-06-16) Güneş, KemalAirports designated with special status; where, rather than passenger and cargo transportation; pilot, parachute, model plane and glider trainings are conducted mostly, have important functions in Turkey. They are much smaller than other commercial airports in terms of the space they occupy and the aircrafts that use the same. Nevertheless, wastewater is produced due to runways and other impervious surfaces, though much less than large airports. Therefore, in terms of waste management, it is important to eliminate wastewater that originates from these areas and to include them in waste management plans besides other pollutants. This is even more important especially in small airports that are located on drinking water basins. In this study, exemplary effective and low cost treatment systems, which are easy to construct and manage and intended to treat pollutants which may be carried by stormwater runoff from asphalt and other impervious surfaces of small airports are discussed. According to a research conducted under meteorological conditions of Istanbul, BOD₅ and heavy metal removals are taken as basis in these exemplary treatment systems. It has been calculated and recorded that required constructed wetland system area is 397m² based on the estimated removal efficiency of 95% and the lowest average water temperature for Istanbul. On the other hand, preliminary treatment system that consists of filtration and settling pond has a volume of 20 m³ and has the capacity to discharge into a further treatment system following the preliminary treatment depending on the conditions.Item Biyolojik sistemlerde gelecekteki nano / biyosensör ürünlerine hazırlık(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-06-17) Tüylek, ZülfüBiyosensörler, temel biyolojik süreçleri anlamamıza yardımcı olan değerli bilgileri kodlayan biyomoleküllerin ve biyo-işlevlerin dinamik değişikliklerini izlemek için tasarlanmış temel araçlardır. Günümüzde doku histolojisi, doku analizi ihtiyacını karşılayan en yaygın analitik tekniktir. Bu teknik, uç nokta analizi, yüksek maliyet ve uzun hazırlık süresi ile sınırlıdır. Uygulamalarda, gerçek zamanlı izlemedeki zorluklar ve nitel yorumlamada ortaya çıkan etik sorunlar nedeniyle kullanımı avantajlı değildir. Bu nedenle, boyuta bağlı olarak farklı fizikokimyasal özelliklere sahip nanometre ölçekli malzemeler, son zamanlarda biyolojik algılama (sensör) uygulamaları için umut verici adaylar olarak ortaya çıkmıştır. Bu sensör yapıları, önemli fizyolojik parametrelerin gerçek zamanlı değişikliklerine benzersiz bir bakış açısı sağlar. Sensör bileşenlerinin iki veya daha fazla sinyal aktarım mekanizmasına dayalı olarak çalıştığı çok modlu (multi mod) nanosensörlerin yarattığı sinerji daha ayrıntılı olarak elde edilir. Yogi Berra'nın "Sadece izleyerek çok şey gözlemleyebilirsiniz" ifadesi, biyosensörlerde biyoalgılama işlevinde sadece küçük bir ayarlama ile yerine getirilir. Pek çok biyolojik süreç, basitçe yüksek uzay- zamansal algılayıcı tepkileri takip edilerek gözlemlenir. Makalemizde son yıllarda in vitro veya in vivo ölçümlere uygulanan nanobiyosensör cihazlarındaki önemli gelişmelere değinilmektedir. Biyolojik algılama uygulamaları için birden fazla mekanizma içeren nanobiyosensörlerin son gelişmelerine kısaca değinilecektir.Item Sulama göleti suyunun yüzeysel su kalitesi ve sulama suyu kalitesi açısından değerlendirilmesi; Uşak ili Güllübağ göleti örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-06-25) Kapdı, Esra Bozan; Aşık, Barış Bülent; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Toprak ve Bitki Besleme Bölümü.; 0000-0003-2842-7535; 0000-0001-8395-6283Su kaynaklarının kalitesinin belirlenmesi ve izlenmesi, kullanım amacına bağlı olarak büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada, Uşak ilinde sulama amaçlı kullanılması planlanan Güllübağ baraj göletinden farklı dönemlerde (Mart, Mayıs ve Temmuz) alınan su örnekleri yüzeysel su kalitesi ve sulama suyu kalite parametreleri açısından değerlendirilmiştir. Su örneklerinde yönetmeliklerde belirtilen fiziksel ve kimyasal analizler yapılmış ve sınır değerler ile karşılaştırılmıştır. Çalışmada gölet suyu sulamaya uygunluk açısından; Elektriksel İletkenlik (EC), ve Toplam Sertlik (TS) değerleri ile Sodyum Adsorbsiyon Oranı (SAR), Sodyum Yüzdesi (%Na), Magnezyum Adsorbsiyon Oranı (MAR), Potansiyel Tuzluluk (PS) ve Permeabilite İndeksi (PI), Kelley İndeksi (KI) gibi parametreler kullanılmıştır. Elde olunan sonuçlara göre Güllübağ göleti amonyum azotu, nitrat azotu, nitrit azotu, toplam kjeldahl azotu ve toplam fosfor içeriği bakımından yüzeysel su kalitesi olarak 3. ve 4. sınıfta yer aldığı, Cl ve SO4 içeriği açısından 2. ve 1 sınıf, B konsantrasyonu açısından ise 2. sınıf, N bileşikleri açısından 4.sınıf, BOİ 3. sınıf, KOİ 2. sınıf sulama suyu olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca sulamaya uygunluk açısından hesaplanan parametreler değerlendirildiğinde; Güllübağ sulama göleti suyu % Na değeri 52.8 ile 54.6 arasında, SAR değeri 3.1 ile 3.5, MAR değeri 35.6 ile 37.1, TDS değerleri 782 ile 1038 mg L-1, PS açısından değerlendirildiğinde 4.41-5.72 meq L-1, Kelley indeks değerleri 0.94 ile 1.0 ve PI değerleri 72.5 ile 74.9 arasında değişim göstermiştir. Analizi yapılan ağır metaller açısından sulama yönünden bir problem bulunmamaktadır. Sonuç olarak, değerlendirilen su kaynağının sulama amaçlı kullanımında dikkatli olunması ve toprak özellikleri ile yetiştirilecek bitkinin toleransları da dikkate alınarak uygulamalar yapılmalıdır.Item Okullarda atık yönetimi yaklaşımı: Balıkesir ili örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-06-30) Hacısalihoğlu, SaadetDünyada nüfusun, kentleşmenin ve teknolojik çalışmaların her geçen gün artması, atık miktarını da dolaylı olarak artırmaktadır. Bu artıştan dolayı insan ve çevre sağlığının korunabilmesi adına atık yönetimi çalışmalarının yapılması zorunlu hale gelmektedir. Bu çalışmada, Balıkesir’de yer alan özel bir orta öğretim kurumunda çalışanların ve öğrencilerin çevre ve atık yönetimi konusunda, sahip oldukları bilgi düzeyini test etmek amacı ile 60 kişilik bir örneklem kitlesine anket çalışması uygulanmıştır. Anket çalışması ile öğrencilerin ve çalışanların demografik yapıları belirlenmiş, çevre ile ilgili geçmiş deneyimleri ilk anket çalışması (ön test) uygulanarak test edilmiştir. Daha sonra eğitim ve seminer çalışmaları ile çevresel duyarlılıkları aynı anketin tekrar uygulanması ile (son test) yeniden değerlendirilmiştir. Çalışmada uygulanan eğitim ve seminerler ile okullarda daha az atık oluşumu, su ve enerji tasarrufu ve atıkların ekonomik ve çevresel boyutları da düşünülerek toplanması konularında farkındalık ve bilinçlendirme hedeflenmiştir.