Sosyal Bilimler Yüksek Lisans Tezleri / Master Degree
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/26
Browse
Browsing by Language "fr"
Now showing 1 - 5 of 5
- Results Per Page
- Sort Options
Item L' Eclectisme methodologique dans l'enseignement du Français Langue etrangere et ses consequences(Uludağ Üniversitesi, 1990) Eryılmaz, Tarık; Senemoğlu, Osman; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Fransız Dili Eğitimi Anabilim Dalı.Bu çalışmada daha etkin ve verimli bir öğretimin gerçekleştirilmesi amacıyla Işıklar Askeri Lisesi'nde 1989- 1990 eğitim-öğretim yılında-, hazırlık sınıfında: uygulanan yöntembilimsel seçmeciliğin etkinliği ve sonuçları, ince lendi. Birinci bölümde, Işıklar Askeri Lisesi hazırlık sınıfın da uygulananan metodların (La France en Direct I,Voix et Images de France I.Archipel) yararlandığı dilbilim, ruhdilbilim,toplumdilbilim kuramları ortaya kondu. İkinci bölümde, sözkonusu metodların bu kuramların. Hangilerinden ve ne ölçüde yararlandıkları araştırıldı. Üçüncü bölümde,uygulanan metodların yararlandıkları kuramlar açısından benzerlik ve farklılıkları incelendi. Dördüncü bölümde, uygulanan seçmeciliğin sonuçlarını gözlemek amacıyla seçilen öğrencilere uygulanan anketin sonuçları irdelendi. Sonuç bölümünde ise tüm bu veriler ışığında daha; et kili olacağı düşünülen bir seçmecilik önerildi.Item Medee de la mythologie grecque aux ecrivains d'aujourd'hui(Uludağ Üniversitesi, 1990) Dara, Ramis; Özçelebi, Ali; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü.Item La notion de l'absurde chez meursault dans l'etranger de Camus(Uludağ Üniversitesi, 1990) Faydacı, Benan; Özçelebi, Ali; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü.Item Les problemes d'acte d'action a travers les poemes traduits en Français pendant la republique(Uludağ Üniversitesi, 1994) Kazanoğlu, Fatma; Özçelebi, Ali; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Yabancı Diller Eğitimi Bölümü/Fransız Dili Eğitimi Anabilim Dalı.Türkçe'den Fransızca'ya yapılan şiir çevirilerinde ortaya çıkan edim ve eylem sorunlarını konu alan araştırmamızda özellikle Cumhuriyet dönemi şiir çevirilerden seçerek incelemeyi uygun gördük. Doğal olarak bu tür bir araştırmaya girişmeden, kuramsal çalışmaları göz önünde tutmak, yapılan incelemeyi daha sağlam temellere oturtmak açısından neredeyse kaçınılmaz. Bu nedenle, kuramsal çalışmalara ayırdığımız ilk bölümde, incelemenin ana malzemesini şiir çevirileri oluşturduğu için, öncellikle çeviri olgusunu ele alarak bu alanda yapılan çalışmaları görmekti amacımız. Bu bölümün ikinci aşamasını, edim ve eylemin kuramsal olarak incelenmesi ve bu kavramların dilin genel kuramı çerçevesinde durumlarını belirlemek oluştururken, bu çabamız ilk edim sınıflandırmasını yapan Austin ve takipçisi Searle'e verilen ayrıcalıklı önemi göstermekti. Şiirlerde edim ve eylem sorunlarının incelendiği ikinci bölümde ise öncelikle seçilen şiirlerde bu iki kavramı tespit etmeye çalıştık. Amacımız saptanan edim ve eylemlerin çevrilen şiirlerde de ne denli gerçekleştiğini gözlemek ve ortaya çıkan sonuçlarla bir çeşit sınıflandırmaya ulaşılıp ulaşılamayacağı belirlemekti. Elde edilen sonuçlar bizi kesin bir sınıflandırmaya ulaştırmadıysa bile şiir çevirisi alanında, Türkçeden Fransızcaya yapılan nitelikli çalışmalar oldukça umut verici. Sonuç olarak belirtmemiz gereken en önemli nokta edim kavramının çeviri alanına sağlayacağı birçok katkının yanı sıra, eksikliği duyulan şiir çözümlemelerin ve daha genel bir çerçevede ele alırsak metin çözümlemelerin gerekliliği, ve bu çözümle-melerden daha sağlıklı çevirilerin yapılabileceği gerçeği göz ardı edilemeyecek önemli bir unsurdur.Item Le theme de la justice dans l'electre de Jean Giraudoux(Uludağ Üniversitesi, 1990) Salı, Mesut; Anamur, Hasan; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Fransız Dili Eğitimi Anabilim Dalı.Araştırmamızda Giraudoux'nun Elektra adlı oyunun da adalet kavramını ve "bu kavramın Devlet kavramıyla olan ilişkisini irdelemeye çalıştık. Giriş bölümünde Giraudoux'nun tiyatrosunu genel ni telikleri açısından ele alıp yazarın tiyatroya verdiği öne mi vurguladık. Giraudoux için tiyatro en iyi"gece okulu"dur. Ayrıca yazara iletilerini kitlelere ulaştırma konusunda şiir ve romana göre ç.ok daha geniş olanaklar sağlar. Yazın yaşamına öykü, roman, anılar yazarak başlaman yazar tüm bu nedenlerle 1928 yılından sonra kendini tiyatroya adamış, oyunların da tüm insanları çok yakından ilgilendiren savaş, bar iş, sevgi, kardeşlik, özgürlük temalarını işlemiş, insanı tinsel ve kültürel açıdan geliştirmeyi amaçlamıştır. Amaç bu olunca seyirciyi tiyatroya çekmek bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor. İşte bu nedenle yazar biçerane özen göstermek, sahne de olağan yaşamdan çok farklı büyülü bir ortam yaratmak yükümü altına giriyor. Bunun bilincinde olan Giraudoux biçemi en önemli öğelerden biri olarak algılıyor ve "yaratıcı öğe biçemdir"diyor. I. bölümde oyunun kişilerini toplumsal konumları ve özellikle de yazarın bu kişilere yüklemiş olduğu görevler açısından inceledik. Oyunun kişilerini"salt adalet "kavra-80 mı karşısındaki tutum alışlarına göre iki öbekte topladık: 1. öbek: salt adalet kavramından yana olanlar, Electre, Oreste, Dilenci, Bahçıvan s Narses kadın.dilenciler, topallar, sakat ve körler, kısacası ezilen ve horlananlar, 2. öbek :Egisthe,Clytemnestre, Mahkeme Başkanı, Agathe, kısacası yönetici ve soylular. II. bölümde farklı adalet tanımlarını ele alıp bu tanımların içerdiği anlamlara değindik. Ardından bu farklı adalet anlayışlarının yapıta nasıl yansıdığını, bu anlayışlar karşısında yazarın tutum'1 alışının hangi yönde olduğunu belirlemeyi amaçladık. Gördük ki tüm yapıt boyunca yazılı yasalardan kaynaklanan adalet, bir başka deyişle varolan adaletle, insan bilincinin ürünü olan ve varolması gerekeni belirten adalet sürekli bir çatışma içindedir. Tanrı sal adalet anlayışına karşı çıkan yazar, var olması gerekeni belirleyen salt adaleti yasalardan kaynaklanan var olan adalete yeğliyor. tüm toplumsal kurumların bu adalet anlayışı üzerine kurulmasından yana oluyor. Bunu belirledikten sonra Giraudoux'nun Electre' in kişiliğinde sergilediği a- dalet anlayışının Proudhon'un adalet anlayışıyla örtüştü ğünü saptadık. Gerek Giraudoux, gerekse Proudhon adaleti, en üstün ahlaksal bir değer olarak algılayıp adaleti yeryü-81 zünde egemen kılmanın insana saygının bir gereği olduğu nu vurguluyorlar. Sonuçta insanın insana saygı duyduğu bir dünya toplumunun evrensel barış amacına ulaşmada en etkin yol olacağı görüşünde birleşiyorlar. III. bölümde yazarın yapıtında Egisthe'in kişiliğinde her türden totaliter yönetimlere karşı olduğunu belirle meye çalıştık. I, Dünya savaşı öncesi yapıtlarında kişisel sorunlara ağırlık veren yazarın savaş sonrası toplumsal ve siyasal sorunlara eğilmeye başladığını, 1930' lu yıllardan sonra bu eğilimin pekiştiğini vurguladık. Totaliter yöne timlerin giderek tüm dünya ülkeleri için yaşamsal bir tehlike oluşturmasının yazarı toplumun dikkatini bu tehlike ye çekmek amacıyla 1937 yılında Electre adlı yapıtı yaz maya yönelttiğini belirledik. İnsana saygı, insan onuru kav ramlarını herşeyin üstünde tutan yazarın bu tür yönetimleri kesinlikle onaylamayacağı doğaldır. Öyleyse yazarın özlemini duyduğu yönetim biçimi hangisidir?Bu soruya yanıt ararken gördük ki Giraudoux yapıtında tüm kötülükler den arınmış bir toplum öneriyor. Electre' in kişiliğinde sevgi ve adalet temellerine dayalı bir Devlet 'i savunuyor. Yapıtın baş kişilerinden Electre 'e göre "eğer bir suç insan onuruna zarar veriyor, halkı kirletiyor, toplum sal çürümeye"ye yol açıyorsa kesinlikle bağışlanamaz. İki yüzlülüğün, adaletsizliğin, eşitsizliğin egemen olduğu bir 82 toplumun yok olması var olmasından iyidir. Giraudoux' nun özle mini duyduğu Devlet insan haklarına saygılı olmalı, insan onurunu ve adalet ilkelerini herşeyin üstünde tutmalıdır. Sonuç "bölümünde yazarın bir erdem olarak algıladığı adaletin bireye bazı görevler yüklediği görüşünde olduğunuzu nedenle Electre'in adaleti gerçekleştirme yolunda verdiği savaşımı onayladığını, bu savaşımın herkese örnek olmasını önerdiğini ortaya koymaya çalıştık. Gerçekten de sos yal eşitsizliklerin ileri boyutlara ulaştığı, insan onuru nun zedelendiği toplumlarda bu savaşımdan kaçınan kişi her türden aşağılanmayı daha baştan kabullenmiş demektir. Yazarın vurguladığı gibi Electre ; ve O'nun gibiler zaman zaman yıkımlara neden olsalar da eğer bu yıkımlardan sonra adale tin egemen olduğu, kötülerden ve kötülüklerden arınmış yepyeni bir dünya kurulacaksa buna yıkım denemez, olsa olsa bu bir yeniden doğuştur.