1996 Cilt 23 Sayı 1-2-3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/22062
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 28
- Results Per Page
- Sort Options
Item 3 yaşında bir çocukta atipik bilateral tutulumlu paralitik spinal poliomyelit tip 1 (vaka sunumu)(Uludağ Üniversitesi, 1996-06-10) Sağır, Zekai; Hacımustafaoğlu, Mustafa; Okan, Mehmet; Kılıç, Şebnem; Ildırım, İbrahim3 yaşındaki bir erkek çocukta tip 1 (vahşi virus) poliomyelit olgusu sunuldu. Ateşli akut flask paralizi ile başvuran olgunun daha önce hiçbir aşısının olmadığı öğrenildi. Beyin omurilik sıvısında pleositoz saptandı. Dışkı kültürlerinde tip 1 poliovirus (vahşi tip) üreyen ve serolojisinde tip 1 spesifik nötrolizan antikorlar saptanan olguya spinal bilateral poliomyelit tanısı konuldu. Paraliziler 6 ay sonra azalmaya başladı ancak tam düzelmedi. Poliomyelit bölgemizde hâlâ sporadik olgular şeklinde görülebilmektedir. Bu nedenle aşılama programlarının tüm toplumu kapsayacak şekilde devam ettirilmesi gerekmektedir.Item 434 makrozomi olgusunda doğum şekli: Perinatal-maternal morbiditeye etki(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Uncu, Gürkan; Develioğlu, Osman H.; Macit, Adnan; Kimya, Yalçın; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.Makrozomik bebeklerde doğum şeklinin perinatal-maternal morbiditeye etkisini belirlemek amacıyla, Ağustos 1988 ile Aralık 1993 tarihleri arasında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D. 'nda doğum yapan 5044 gebeden, yenidoğan ağırlıkları 4000 gr ve üzerinde olan 434 'ünün (% 8.60) kayıtları retrospektif olarak değerlendirildi. Gebelerin % 74.2 'si vajinal yoldan doğururken, indüksiyon uygulanan gebelerdeki sezaryen hızı (% 38.9), spontan travaya gidenlerden (% 17.2) 2.26 kat yüksek bulundu. Omuz distosisi gelişen 3 olgudan 2 'sinde ve klavikula kırığı (n = 3) ve brakial pleksus zedelenmesi (n = 2) saptanan olgulardan biri hariç tümünde doğum ağırlığı 4500 gr 'ın üzerinde idi. Bu bulgular, doğum öncesinde fetal ağırlığın 4000 ile -1500 gr arasında tahmin edildiği gebelerde indüksiyondan kaçınılarak spontan travayın beklenmesi, 4500 gr'ın üzerinde oldukları tahmin edilen fetusların ise elektif sezaryen ile doğurtulması gerektiği sonucuna varıldı.Item Altmış yaş üzerindeki sağlıklı kişilerde tiroid disfonksiyonlarının araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Tuncel, Ercan; Ertürk, Erdinç; İmamoğlu, Şazi; Orhan, Bülent; Arınık, Ayhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Endokrinoji ve Metabolizma Bilim Dalı.Altmış yaş ve üzeri sağlıklı kişilerde tiroid disfonksiyonlarını araştırmak amacıyla yapılan çalışmaya 48 kadın, 42 erkek toplam 90 sağlıklı kişi alındı. Kadınların yaş ortalaması 64.7 ±5, erkeklerin 65 ±5 yıl idi. Tüm yaş gruplarında kadınlarda serum TSH düzeylerinin, erkeklere göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu, total ve serbest tiroksin, triiodotironin (TT4, TT3. ST4, ST3) düzeyleri arasında ise anlamlı bir farklılığın olmadığı saptandı. Hipotiroidi, kadınlarda 60-64 yaş grubunda 1 olguda(% 4.3), 65-69 yaş grubunda 2 olguda %4.3); yaş ve üzeri grubunda 1 olguda (%10), hipertiroidi 60-64 yaş grubunda 1 olguda % 4.3) saptandı. Diğer kadın olgularda hipertiroidi ve erkek olguların hiçbirinde tiroid disfonksiyonu saptanmadı. Kadınlarda 60-64 yaş grubunda 5 olguda (% 21. 7), 65-69 yaş grubunda 3 olguda % 20), 70 yaş ve üzeri grubunda 2 olguda (% 13), erkeklerde 60-64 yaş grubunda 3 olguda % 13). 65-69 yaş grubunda 2 olguda % 20), 70 yaş ve üzeri grubunda ise 2 olguda % 20) antimicrozomal antikor (AMA) pozitifliği saptandı. Total olarak kadınlarda (% 20.8) erkeklerde % 19 oranda AMA'un pozitif olduğu görüldü hipotiroidi ile birlikte AMA pozitifliği kadınlarda 60-64 yaş grubunda I olguda (%4.3), 65-69 yaş grubunda 2 olguda (% 13.3). 70 yaş ve üzeri grubunda ise 1 olguda (% 10) saptandı. AMA pozitif erkek olguların hiçbirinde hipotiroidi saptanmadı.Item Anterior komunikan arter anevrizmalarmda amnezi (olgu sunumu)(Uludağ Üniversitesi, 1996-05-22) Bakar, Mustafa; Bora, İbrahim; Zarifoğlu, Mehmet; Turan, Faruk; Oğul, Erhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroloji Anabilim Dalı.Bu çalışmada rüptüre olmuş anterior komunikan arter anevrizmasına bağlı subaraknoid kanama nedeniyle kliniğimize başvuran bir olgunun nöropsikolojik testleri yapılarak oryantasyon bozukluğu ve amnezi saptandı. Bu olgu nedeniyle özellikle anterior komunikan arter anevrizması rüptürünün yol açtığı nöropsikolojik bozukluklar incelenerek ilgili literatür gözden geçirildi.Item Behçet hastalarında yama testi sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 1996-07-10) Palalı, Zeki; Acar, Ahmet; Sarıcaoğlu, Hayriye; Tunalı, Şükran; Tokgöz, Necdet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Dermatoloji Anabilim Dalı.Kontakt allerjenlerin Behçet hastalığında tetikleyici bir ajan olabileceği düşüncesinden yola çıkarak bu olgularda yama testi sonuçlarını araştırdık. Yirmi beş hastaya Uluslararası Kontakt Dermatit Araştırma Grubunun (ICDRG) standart alerjen serisi ile yama testi uygulandı. On dört hastada 1 veya daha fazla maddeye karşı alerjik reaksiyon saptandı. Bu sayının kontrol grubuna göre fazla olma kontakt duyarlılığın Behçet hastalarında artmış olduğunu düşündürmektedir.Item Büllöz pemfigoid ve metastatik adenokarsinoma (olgu sunumu)(Uludağ Üniversitesi, 1995-12-18) Tunalı, Şükran; Sarıcaoğlu, Hayriye; Ergus, Birsen; Özyıldırım, Rıdvan; Tokgöz, Necdet; Palalı, Zeki; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Dermatoloji Anabilim Dalı.Büllöz pemfigoid tanısı konulan 64 yaşında bir erkek hastada, akciğerlere ve sürrenal bezlere metastaz yapmış, primer odağı bulunamayan adenokarsinoma saptanmıştır. Bu yazıda olgu sunularak, büllöz pemfigoid ile malignite birlikteliğine ilişkin literatür gözden geçirilmektedir.Item Bursa'da özel ilkokul öğrencilerine ait büyüme düzeylerinin bölgesel ölçümler ve NCHS standartlarıyla karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1996-07-02) Cankar, Nedim Şimşek; Ediz, Bülent; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anatomi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Bilim Dalı.Bu çalışmada. Bursa'daki özel ilkokullarda öğrenim gören çocukların büyüme düzeylerinin saptanması amaçlandı. Sonuçların, bölgede daha önceki yıllarda yapılan çalışmalarda elde edilen verilerle ve American NCHS standartları la farklılıklarının belirlenmesi de öngörüldü. Alt 11 yaş grubu çocuklarda antropometrik ölçümler yapılarak boy, oturma yüksekliği ve ağırlık saptandı değerlendirmeye alınan 208 erkek ve 183 kız öğrenciden elde edilen veriler bölgede daha önceden yapılan çalışmalar sonuçlarıyla ve Amerikan NCHS standartları ile karşılaşıldı. Ölçüm yapılan öğrencilere ait değerlerin her üç parametrede de diğer çalışmalara oranla daha fazla olduğu tespit edildi . Bursa çocukları ile Amerikan çocuklarına ait verilerin ise benzer bir seyir izlediği görüldü. Farklılığa yol açabilecek olası faktörler tartışıldı. Daha doğru değerlendirmelere ulaşabilmek için antropometrik ölçümleri yapan personelin belirli standartlar çerçevesinde eğitilmesinin önemi vurgulandı.Item Davranışsal ve emosyonel bozukluk gösteren çocukların annelerine ve öğretmenlerine uygulanan Louisville ölçeklerinden elde edilen bulguların karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1996-04-12) Yurtbay, Tülin; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/ Çocuk Psikiyatrisi Bilim Dalı.Bu çalışmada tarafımdan Türkçeye uyarlanan Louisville BCL-Davranış Ölçeği ile SBC Okul Davranış Ölçeği , normal zekalı olup davranışsal ve emosyonel bozukluk gösteren çocukların ailelerine ve öğretmenlerine uygulanmıştır. Toplam 75 denek örneklem grubunu teşkil etmiştir. Çalışmada öğretmen değerlendirmeli davranış ölçeği ile anne değerlendirmeli davranış ölçekleri arasında; SD- Okula uyumsuzluk, AGG- Saldırganlık, TD- Toplam patoloji alt ölçekleri arasında anlamlı seviyede bir korelasyon bulunmuştur. Sonuç olarak bazı alt ölçekler arası korelasyon bulunmama nedenini; ölçeğin sadece Türkçe uyarlamasının inandığı bir ön çalışma olması, örneklem grubunun yaş gruplarına göre frekansının az olması, öğretmen ve annenin görüş ayrılıklarının, çocukların daha çok duruma bağlı davranışlarını ya da öğretmen veya anne tarafından yapılan suçlamaları neden olarak gösterebiliriz.Item Esansiyel hipertansiyon tedavisinde isradipin'in yavaş salınımlı formunun etkinliği ve güvenilirliği(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Cordan, Jale; Çobanoğlu, Nedim; Yeşilbursa, Dilek; Gemici, Kanı; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Hafif ve orta dereceli esansiyel hipertansiyonlu 20 olguda isradipinin yavaş salınımlı formunun antihipertansif etkinliği ve güvenilirliği araştırıldı. İlacın iyi tolere edildiği hafif ve orta dereceli hipertansiyon tedavisinde ilk ilaç olarak kullanılabileceği gösterildi.Item Gebeliğe bağlı hipertansiyonun öngörülmesinde mikroalbuminürinin yeri(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Uncu, Gürkan; Develioğlu, Osman H.; Kolsal, Nedret; Kimya, Yalçın; Esmer, Ahmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.Gebeliğe bağlı hipertansiyonun öngörülmesindeki rolünü belirlemek amacıyla, 24.-30. gebelik haftalarındaki 79 normal gebeden alınan idrar örneklerinde mikroalbumin düzeyleri ölçüldü. İdrar mikroalbumin düzeyleri normal olan gebelerde % 1.5 olan gebeliğe bağlı hipertansiyon insidansı,kabul edilen 18 mikrogram/dk lık sınırın üzerinde değere sahip olanlarda % 21.4 olarak bulundu. Mikroalbuminürinin gebeliğe bağlı hipertansiyonu öngörmekteki sensilivilesi % 75. 0, spesifikasi % 85.3, pozitif prediktif değeri % 21. 4, negatif prediktif değeri ise % 98.5 olarak belirlendi. Bu bulgularla gebeliğin 24.-30. haftalarında ölçülecek mikroalbuminürinin gebeliğe bağlı hipertansiyonun öngörülmesi amacıyla kullanabileceği sonucuna varıldı.Item Graves hastalığında insan lenfosit antijenleri(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Ertürk, Erdinç; Akdiş, Cezmi; İmamoğlu, Şazi; Orhan, Bülent; Tuncel, Ercan; Şengül, Ferah; Arınık, Ayhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Mikrobiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Endokrinoloji Bilim Dalı.Graves hastalığında HLA klas I ve klas ll antijen Türk toplumundaki sıklığını saptamayı amaçladık. HLA antijenleri 42 Graves olgusu ve 86 sağlıklı kişide çalışılarak sıklıkları karşılaştırıldı.HLA antijenlerine immünomanyetik olarak pürifiye edilen T ve HLA +hücreler kullanılarak iki renkli immünofloresans mikrolenf toksisite yöntemi ile bakıldı. HLA-B8 antijeni hasta grubunda %21, kontrol grubunda %3 pozitif idi relative risk RR= 7.54). HLA-B21 antijeni hasta grubunda %28, kontrol grubunda (RR=3.51). HLA -Aw/9 antijeni hasta grubunda %28, kontrol grubunda % 12 (RR= 2. 45) mevcut idi. Bu bulguların istatistiksel analizi, Graves'li grupta B8, B21, Aw19 antijenlerinin kontrol grubuna göre anlamlı şekilde yüksek olduğunu gösterdi sırası ile p-0.002, p - 0.004, p=0. 024). HLA-DR3 antijen pozitifliği hasta grubunda %34, kontrol grubunda %12 saptandı (RR 2.66, p=0.025). Bulgularımız Kuzey Amerika ve Avrupa ülkeleri popülasyonlarında Graves hastalığında HLA -B8 ve HLA -DR3 antijen pozitifliği gösteren yayınlarla uyumludur. Bunun yanında HLA -B21 ve HLA Aw19 antijenlerinin bizim toplumumuzdaki Graves'li hastalarda daha sık görüldüğü saptandı.Item Hipertiroidili olgularda aritmi oranının normal popülasyonla karşılaştırılması ve tiroid hormonları ile ilişkilerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Tuncel, Ercan; Cordan, Jale; İmamoğlu, Şazi; Ertürk, Erdinç; Orhan, Bülent; Arınık, Ayhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Hipertiroidide aritmilerin sıklığı, cinsleri ve tiroid hormonları arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla yaptığımız çalışmaya, tiroid fonksiyon testleri ve elektrokardiyogram (EKG) ile takip edilen 90 hipertiroidili olgu (8 kadın, 12 erkek) alındı. Olguların yaş ortalaması kadınlarda 78, erkeklerde 35-idi. Kontrol grubuna. sağlıklı, 84 kadın 16 erkek, toplam 100 olgu alındı. Kadınların yaş ortalaması 28±9, erkeklerin ise 26±7 yıl olarak saptandı. Tüm hipotiroidili olguların serum TSH düzeyleri 1 m/U/ml. nin altında idi. Hipertiroidi olgularda atrial aritmi sıklığı ve serum tiroid hormon düzeyleri, kontrol grubuna göre, anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0,001). Ventriküler aritmilerde aynı farklılık saptanmadı. Kalp hızları, hipertiroidi grubunda, kontrol grubuna göre, anlamlı derecede yüksek bulundu (124±9 ve 78±8/dk. , p<0,001). Kalp hızı ile tiroid hormonları arasında pozitif ilişki saptandı (r = 0,621 , r =0, 792, r = 0,57, r = 0, 72 , p<0. 001). Bu bulgular, atrial aritmilerin hiperlipidemi olgularda, normale göre daha sık görüldüğü ve aritmi cinslerini bilmenin klinik takip ve tedavide yol gösterici olduğu kanısına varılmıştır.Item İmmobilizasyon stresinin plazma lipit ve lipoprotein fraksiyonları üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Dirican, Melahat; Taş, Sibel; Noyan, Behzat; Kahveci, Nevzat; Güler, Asuman H.; Özlük, Kasım; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.Bu çalışmada 30 gün immobilizasyon stresi uygulanan Wistar türü sıçanların lipit ve lipoprotein fraksiyonları incelendi.Çalışma 3 grupta yapıldı: Kontrol grubu (grup 1), grup 2 ve grup 3. Her grupta 8 sıçan bulunmaktaydı. Grup 2 ve 3 'e 30 gün süresince sırasıyla, günde 5 ve 16 saat immobilizasyon stresi uygulandı. Stres işlemi sonunda plazma total kolesterol (TK), trigliserit (TG), lipoprotein elektroforez fraksiyonları (a, preß ve ß) ve kortikosteron düzeyleri ölçüldü. Grup 2 ve grup 3 kontrol grubu ile karşılaştırıldığında TK düzeyinde anlamlı bir fark gözlenmedi ancak grup 3 'ün TK düzeyleri grup 2 ye göre anlamlı (p < 0. 001) olarak düşük olduğu görüldü. TG düzeyi 2. grupta, kontrol grubuna göre ve 3. gruba göre anlamlı olarak daha düşüktü. Lipoprotein elektroforezi de 3. grup kontrol grubu ile karşılaştırıldığında % a-lipoprotein ve a-lipoprotein -kolesterol (a-Lp-K) 'ün daha düşük; % preß-Lp ve TK/ a-Lp-K oranının daha yüksek olduğu saptandı. Kortikosteron düzeyinin grup 2 'de kontrol grubuna göre anlamlı olarak (p < 0. 001) daha yüksek olduğu bulundu. Kortikosteron plazma tiplerinin korelasyonları incelendi ve kontrol grubunda kortikosteron kolesterol ve aLp-K arasında anlamlı pozitif korelasyonlar (sırasıyla r = 0. 79 ve r = 0. 72) olduğu saptandı. Sonuçta daha uzun süren immobilizasyon stresinin a-Lp-K değerini düşürüp TK/a-Lp-K oranını artırarak lipoprotein metabolizması etkilediği sonucuna varıldı .Item M. biceps femoris yerleşimli hidatik kist(Uludağ Üniversitesi, 1996-05-10) Kırıştıoğlu, İrfan; Balkan, Emin; Gürpınar, Arif Nuri; Avşar, M. İzzet; Doğruyol, Hasan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/ Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı.7 yaşındaki bir kız çocuğunda biseps femoris adalesine yerleşmiş hidatik kisl olgusunu; nadir lokalizasyonu, ekstremite yumuşak doku kitlelerinin ayırıcı tanısında düşünülmesi gerektiğini vurgulamak ve preoperatif tanının tedaviyi planlama ve anaflaksiden korunma önemini belirtmek amacıyla yayınlamayı uygun bulduk.Item Bir olgu nedeniyle servikal ektopik gebelik(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Ozan, Hakan; Küçükkömürcü, Şakir; İşler, Cevdet; Esmer, Ahmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.Ektopik gebelik, mortalite oranı yüksek ve teşhisi zor bir patoloji türüdür. Her ne kadar cerrahi gelişse de halen yaygın olarak kabul gören bir tedavi yöntemidir. Rutin antenatal vizitlerde teşhis edilen sekiz haftalık bir servikal gebelik olgusu sunulmuş ve denek kullanılmıştır.Item Pankreasın papiller kistik tümörü(Uludağ Üniversitesi, 1996-04-04) Bayer, Ahmet; Bayer, Sibel Altınok; Tolunay, Şahsine; Nizam, Olcay; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.Çalışmamızda 20 yaşındaki bayan hastada pankreas kuyruğunda yerleşen 4x4x3,5 cm boyutlarında papiller kistik tümör tanımlanmaktadır. Hastanın üç yıldır karaciğerde kist hidatik tanısıyla takip edildiği bildirilmekte idi. Tümör makroskopik olarak solid ve papiller komponent içermekte idi. Mikroskobik olarak yuvarlak ve poligonal şekilli, nükleusları oldukça uniform görünüşlü, bir kısmı berrak bir kısmı eozinofilik sitoplazmalı atipik epitelyal hücrelerden oluşan solid ve psödopapiller yapılar içermekle idi. Grimellus boyamasında argirofilik granüller tesbit edildi. Peroksidaz antiperoksidaz yöntemi ile NSE için yapılan immünohistokimyasal boyamada pozitif sonuç elde edildi. Morfolojik ve immünohistokimyasal olarak papiller kistik tümör olarak değerlendirdiğimiz bu nadir olguyu kaynak bilgileri ışığı altında sunmayı amaçladık.Item Parafın kesit tekniğinde doku takibi(Uludağ Üniversitesi, 1996-09-03) Yardımoğlu, Melda; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı.Histoloji ve Embriyoloji laboratuvarlarındaki deneysel çalışmaların sonuçlarını almamızda çok önemli işlemlerden olan 'Doku takibi tekniği " incelendi ve tüm araştırmacılara faydalı olacağı ümit edilerek sunuldu.Item Periodik asit schiff (PAS) reaksiyonu(Uludağ Üniversitesi, 1995-12-18) Yardımoğlu, Melda; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı.Periodik Asit Schiff (PAS) reaksiyonu, dokulardaki karbonhidratların varlığını göstermede faydalı bir indikatördür ve bu teknik özellikle bir diastaz sindirim enzimi ile beraber uygulandığı zaman glikojen için uygundur. Birçok histokimyasal metod çoğunlukla laboratuvar teşhisinde kullanılır. Dokularda glikojeni ve glikuzumoglikanları mukopolisakkaritleri depolayan hastalıklara sahip hastalardan alınan dokuların biyopsilerinde PAS amilaz reaksiyonu rutin olarak kullanılabilir.Item Serum total kalsiyum tayininde üç değişik yöntemin kıyaslanması(Uludağ Üniversitesi, 1996-05-14) Serdar, Zehra; Ağaoğulları, A. Neşe; Tokullugil, H. Asuman; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.Bu çalışmada, serum total kalsiyum ölçümünde kullanılan titrimetrik ve kolorimetrik yöntemlerin kıyaslanması amaçlandı. Titrimetrik yöntem olarak kompleksometri yöntemi, kolorimetri yöntem olarak ta methylthymol Blue (MTB) yöntemi hem manuel olarak, hem de otoanalizörde çalışıldı. Ölçümler aynı serum havuzundan ayrılan örneklerde yapıldı. Çalışmaları sonucunda deney içi değişkenlik katsayısı (%CV) kompleksometri yönetim için %1. 78, manuel çalışılan MTB yöntemi için %1.65 ve otoanalizörde çalışılan MTB yönetim için de %1.16 olarak saptandı. Deneyler arası %CV değerleri ise kompleksometri yöntemi için %3. 07, manuel çalışılan .'MTB yöntemi için %2.58 ve otoanalizörde çalışılan MTB yöntemi için de %1 66 bulundu. "Recovery" değerleri ise kompleksometri yöntemi için %96, manuel MTB yöntemi için %98, otoanalizörde çalışılan MTB yöntemi için ise %101 olarak bulundu. Sonuç olarak, manuel çalışılan kolorimetrik MTB yönteminin linearite sınırı ve "recovery" değerlerinin daha yüksek, % CV değerlerinin ise otoanalizör değerlerine daha yakın olması nedeniyle, titrimetrik kompleksometri yöntemine göre daha güvenilir olduğu kanısına varıldı.Item Serum ürik asit konsantrasyonu ile koroner arter hastalığı risk faktörlerinin ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-02) Dirican, Melahat; Cangül, Hakan; Tokullugil, H. Asuman; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.Serum ürik asit (ÜA) düzeyi ile koroner arter hastalığı (KAH) riski arasında bağlantı olduğunu ortaya koyan çalışmalar vardır. Bu çalışmada 98 kişide serum ÜA düzeyi ile KAH risk faktörü olan diğer bazı parametrelerin ilişkisi incelendi. Total kolesterol (TK), LDL-K ve ÜA ile vücut kitle indeksi (VKİ). TK. trigliserid (TG) VLDL-K, LDL-K, ve TK HDL-K arasında anlamlı pozitif korelasyon olduğu saptandı. Serum ÜA düzeyi ile HDL-K arasında ise negatif korelasyon olduğu bulundu. Kadınlarda yapılan korelasyon incelemesi sonucunda ÜA ile VKİ. TG. TK, VLDL-K, TK HDL-K arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyonlar bulundu. Erkeklerde ise ÜA ile aynı parametreler arasında bu korelasyonların azaldığı gözlendi. Serum ÜA düzeyinin TK, LDL-K, TG, VLDL-K. TK/HDL-K ve VKİ gibi risk faktörleri ile korelasyon göstermesi, ürik asitin de KAH için bir risk faktörü olduğunu düşündürmektedir.