2023 Cilt 37 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/32897
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 14 of 14
- Results Per Page
- Sort Options
Item Alternaria mikotoksinleri ve önemi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-23) Tunalı, Berna; Küçüktopçu, Yeter; Tunalı, Nazlı; Meral, Songül Erken; Eker, Seçil; Kansu, BayramAlternaria, dünyada yaygın olarak görülen önemli bir fungus cinsi olup Ascomycota bölümü, Dothideomycetes sınıfı, Pleosporales takımı ve Pleosporaceae familyasında yer almaktadır. Alternaria cinsi içerisinde, saprofitik, endofitik ve patojenik türler yer almaktadır. Patojen türler arasında ise bitki patojenleri, hasat sonrası patojenler veya insan patojenleri de bulunmaktadır. Alternaria spp. alternariol (AOH), alternariol monometil eter (AME), tenuazonik asit (TEA), altenuen (ALT) ve altertoksin (AT) gibi önemli bazı mikotoksinleri üretmektedir. Mikotoksinler, insan besin zincirine çeşitli şekillerde girebilmekte, birçok farklı gıda ve hayvan yemi ürününde bulunabilmektedir. Bu mikotoksinler, insanlar, memeliler ve diğer hayvanlar tarafından ağız yoluyla alınırsa, mikotoksikoz adı verilen toksik bir tepkiye neden olabilmektedir. Birçoğunun kanserojen olduğu bilinmektedir. Diğerlerinin de cilt hassasiyetinden immün yetmezliğe kadar değişen nörotoksikolojik etkilerle birlikte karaciğer veya böbrek fonksiyonunun bozulması gibi insanlarda çeşitli farklı tepkiler ortaya çıkardığı gösterilmiştir. Alternaria spp., özellikle su aktivitesi (aw), sıcaklık ve pH gibi abiyotik faktörlerden etkilenmektedir. Literatürdeki çalışmalara göre bazı tahıl taneleri dahil sorgum, pamuk tohumu, domates ve soya fasulyesi gibi farklı substratlar fungusun çoğalması ve toksin üretimi ile ilişkilendirilmiştir. Alternaria toksinlerinin incelenmesinde ELISA, sıvı kromatografi ve PCR temelli analizler en kullanışlı yöntemler olarak görülmektedir. Bu derleme, Alternaria türlerinin önemini, ekolojilerini, mikotoksin üretimi ve sıcakkanlılardaki etkileri ile mikotoksin analiz metotlarını içermektedir. Derleme özellikle, Alternaria türlerinin oluşturdukları mikotoksinler hakkında genel bir bilgi sunmak ve önemine dikkat çekmek amacıyla hazırlanmıştır.Item Aspir (Carthamus tinctorius L.) çeşitlerine uygulanan farklı gama ışını dozlarının in vitro adventif sürgün rejenerasyonu üzerine etkileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-23) Yaman, Hümeyra; Bayraktar, NilgünÇalışmada bir iyonize radyasyon kaynağı olan Cs 137 kaynağı kullanılarak aspir çeşitlerinin tohumlarına 200,300,400,500,600 Gy dozda gama ışını uygulanmıştır. Çalışmalar Tesadüf Parselleri Deneme Desenine göre 3 tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Çalışmalarda ışınlanmamış tohumlara da aynı zamanda uygulamalar yapılmıştır. Araştırmadan elde edilen verilerle çeşitlerin ayrı ayrı varyans analizi yapılmıştır. Aspir çeşitlerinin rejenerasyon kapasitesine gama ışınlarının etkisini gözlemlemek için farklı doz ve kombinasyonlarda besin ortamları denenmiştir. Çeşitlere göre kullanılan besin ortamındaki hormon dozlarında farklılıklar olmuştur. Temel besin ortamı olarak Murashige ve Skoog (MS) ortamı kullanılmıştır. Denemeler sonucunda; Remzibey çeşidinde 4 mg/L TDZ ve 0.2 mg/L NAA, Dinçer çeşidinde 1 mg/L TDZ ve Shifa aspir çeşidinde ise 2 mg/L NAA ve 2 mg/L BAP içeren MS besin ortamlarında adventif sürgün rejenerasyonunun arttığı sonucuna varılmıştır. Bunun yanısıra her üç çeşitte farklı eksplant tipleri denenmiş ve en iyi sonuçları verenler sırasıyla hipokotil ve sürgün ucu eksplantları olmuştur. Çalışmada kullanılan eksplant tiplerinin verdiği cevaplar ışın dozuna ve genotipe bağlı olarak değişim göstermiştir. Kullanılan eksplant tipine göre kallus oluşumlarında yapısal değişiklikler meydana gelmiştir. Kallusların oluşumu üzerinde meydana gelen bu yapısal farklılıklar sürgün oluşumunu etkilemiştir. Bu sonuçlar canlılık değerlerine yansımıştır. Çalışmada genel anlamda direk olarak elde edilen sürgünlerden gelişen bitkiler daha hızlı sonuç vermiştir. Yapılan çalışmalardaki veriler incelendiğinde genetik çeşitlilikler ve mutagen dozlara bağlı olarak gelişen değişimler en fazla 300-400 Gy dozlarında ortaya çıkmıştır. Mutagen uygulamaların in vitro da tepkisini ölçmek amacıyla yapılan bu çalışmada adventif sürgün rejenerasyonu üzerine olumlu etkiler elde edilmiştir. Bu verilerden yola çıkarak genetik varyasyonu ve somaklonal çeşitliliği ortaya çıkarmak için ıslaha yardımcı olarak doku kültürü tekniklerinden de faydalanılacağı açıkça görülmüştür.Item Bitki iyonomiks: İyonların biyolojik dili(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-03-01) Baş, Bernaİyonomiks giderek genişleyen, disiplinlerarası yeni bir alandır ve bir dış uyarana tepki sonucunda canlıların fizyolojisi, gelişimi ve gen ifadesinde değişimine neden olan besin elementlerinin niceliği, haritalanması ve aynı zamanda elementler ağ sisteminde elementler-arası etkileşimi çalışır. Bu perspektiften, iyonomun vizyonu elementlerin kapsamlı fonksiyonel analizidir ve organizmaların metabolizması, gelişimi, genomu ve çevresinin etkisiyle iyon dengesini kontrol etmek amacıyla stratejiler gelişimine de imkan vermektedir. Bu yaklaşımla bitkilerdeki besin maddelerinin elemental/iyonik pozisyonları bitkilerin doğal çevrelerine adaptasyonları, hastalık durumları ve hastalıklara dayanıklılık özellikleriyle ilgili bilgiler verir. Sunulan derleme iyonomiks konusunun tanıtımı, iyonomun potansiyeli ve uygulama alanları özellikle patogenezdeki rollerini ortaya koymak amacıyla ele alınmıştır.Item Bursa ili Mudanya ilçesi aktif yeşil alanları üzerine bir araştırma(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-03-01) Müdük, Burcu; Zencirkıran, Murat; Ziraat Fakültesi; Peyzaj Mimarlığı Ana Bilim Dalı; 0000-0001-8260-5043; 0000-0003-0051-8937Şehir hayatı içerisinde insanlar, ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri, yorgunluklarını ve streslerini azaltabilecekleri aktif yeşil mekânların arayışı içerisindedir. İnsanların ve doğanın kaynaşmasına olanak sağlamak için oluşturulan bu alanlar planlama ve tasarım yönleriyle ülkeler ve bölgelere göre farklılıklar göstermektedir. Aktif yeşil alanların ulaşılabilirlik ve etkin hizmet alanları kapsamında değerlendirildiği bu çalışma; Mudanya ilçesinin yüz ölçümünün yalnızca %11,61’lik kısmının etkin hizmet alanları içerisinde bulunduğunu, ilçede bulunan 29 mahallenin ortalamanın altında etkin hizmet alanına sahip olduğunu ortaya koymuştur. Tespit edilen bu olumsuzlukların giderilebilmesi için aktif yeşil alanların dağılımının etkin hizmet alanları dikkate alınarak gerçekleştirilmesi ve bu tip alanların yer almadığı mahallelere öncelik verilmesi gerekmektedir.Item Çavdarın yem bitkisi olarak arpa ve tritikale ile karşılaştırılması; ot verimi ve kalitesinin biçim dönemine bağlı değişimi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-23) Bulut, Bekir; Başaran, UğurBu çalışmada çavdar (Secale cereale L.)’ın kaba yem olarak farklı olum dönemlerinde verim ve besleme değeri incelenmiş ve bu amaçla yerel popülasyonlardan ve çeşitten “Aslım -95” oluşan 10 çavdar genotipi ile kontrol olarak birer tritikale ve arpa çeşidi kullanılmıştır. Deneme 2018-2019 ve 2019-2020 yetişme sezonlarında Yozgat-Sorgun’da çiftçi arazinde bölünmüş parseller deneme deseninde 3 tekrarlamalı olarak yürütülmüştür. Bitkilerde başaklanma öncesi (BÖ), tam çiçeklenme (TÇ) ve döllenme sonrası (DS) olmak üzere 3 farklı zamanda bitki boyu, kuru ot verimi, ham protein oranı ve Nispi Yem Değeri (NYD) araştırılmıştır. İncelen özellikler üzerinde genotip, yıl ve biçim zamanı çok önemli (p<0.01) olmuştur. Bütün bitkilerde biçim zamanına bağlı olarak bitki boyu, kuru ot verimi artarken, ham protein ve NYD azalmıştır. Birleştirilmiş yıllar dikkate alındığında; çavdarın kuru ot verimi, genotipe bağlı olarak bütün dönemlerde arpa ve tritikaleden üstün olmuştur. Ancak biçim zamanını geciktikçe çavdarda hap protein oranı ve NYD kaybı arpa ve tritikaleden daha fazla olmuştur. Buna göre, üç türde de, özellikle çavdarda ot hasadının TÇ döneminde yapılmasının uygun olacağı görülmüştür. Nitekim iki yıllık ortalama sonuçlara göre; TÇ döneminde kuru ot verimi arpada 10.40 t ha-1, tritikalede 9.99 t ha-1 iken Sorgun1 popülasyonunda 12.95 t ha-1 seviyesine kadar çıkmıştır. TÇ döneminde ham protein içeriği bakımından Sorgun1 poulasyonu (% 14.92) arpa (%14.14) ve tritikale (% 14.55) ile benzer hatta göreceli olarak daha yüksek bir değere sahip olmuştur. Aynı dönemde ortalama NYD bakımından çavdar 75.51 (Çekerek) – 87.63 (Sorgun1) arasında değişen değerlerle arpa (102.22) ve tritikalenin (97.95) gerisinde yer almıştır. Bu sonuçlar çavdarın kaba yem olarak, önemli bir potansiyele sahip olduğunu, olgunlaşmayla birlikte kalitesinin hızlı bir şekilde düştüğünü ve ot hasadının TÇ veya kalite açından daha öncesinde yapılabileceğini göstermemiştir. İncelenen çavdarlar arasında da Sorgun1 popülasyonu verim ve kalitesiyle öne çıkmıştır.Item Çukurova koşullarında Lavandin (Lavandula x intermedia emeric ex Losiel.) ekotip ve çeşitlerinde verim ve kalite özelliklerinin belirlenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-23) Ferahoğlu, Elif; Kırıcı, Saliha; Özer, Perihan Ceren; Ziraat Fakültesi; Tarla Bitkileri Bölümü; Tarla Bitkileri Ana Bilim Dalı; 0000-0002-6206-5390Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Araştırma ve Uygulama Çiftliğinde 2018-2020 yılları arasında iki yıllık bir deneme olarak yürütülen bu çalışmada farklı Lavandin çeşitleri ve bir Lavandin ekotipinin Çukurova koşullarında verim ve kalite özellikleri incelenmiştir. Başak sap uzunluğu ve başak uzunluğunda birleştirilmiş yıllarda Akmeşe ekotipi (53.47 cm; 10.67 cm) en yüksek değerlere sahip olmuştur. Yıllar bazında ise ölçülen her iki bileşen için de 2. yılda 1. yıla oranla daha yüksek değerler elde edilmiştir. Yeşil herba ve kuru herba verimlerinde birleştirilmiş yıllarda ve ÇeşitxYıl interaksiyonunda Abrial çeşidinin en yüksek verime, Akmeşe ekotipinin ise en düşük verime ulaştığı saptanmıştır. Yıllar bazında yeşil herba ver kuru herba verimlerinde 1. yılda 2. yıla oranla daha yüksek verim değerlerine ulaşılmıştır. Kuru çiçek verimi, uçucu yağ oranı ve uçucu yağ verimi bakımından “Grosso” çeşiti öne çıkmıştır. İki yıllık veriler birlikte değerlendirildiğinde uçucu yağ bileşenleri 1,8-cineol (%6.51-20.53), linalool (%24.62-34.68), camphor (%6.02- 18.87) endo-borneol (%3.42-20,21) ve linalyl asetat (%1.33-22.69) olarak belirlenmiştir.Item Ekstrüzyon teknolojisi ve buğday öğütme yan ürünlerinin ekstrüde gıda üretiminde kullanımı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-01-16) Şahin, Nazlı; Sayaslan, AbdulvahitEkstrüzyon teknolojisi gıda sanayiinde kullanılan ve önemli avantajlara sahip olan bir gıda işleme tekniğidir. Ekstrüzyon yoluyla gıda üretiminde, hammadde özellikleri (nişasta tipi ve içeriği, protein içeriği, yağ içeriği vb) ve proses parametreleri (tek/çift vida, vida hızı, vida konfigürasyonu, besleme oranı, besleme nem içeriği vb) son ürünün duyusal (renk, tat, koku, tekstür vb) ve besleyicilik özellikleri üzerinde belirleyici olmaktadır. Buğday öğütme yan ürünleri olan kepek, ruşeym ve bonkalite un, ana ürün olan beyaz un ile kıyaslandığında besleyicilik ve fonksiyonel özellikler bakımından daha üstündür. Türkiye’de yıllık 3-5 milyon ton civarında buğday öğütme yan ürünü ortaya çıktığı tahmin edilmekte olup ağırlıklı olarak yem sanayiinde kullanılmaktadır. Ancak son yıllarda ekstrüzyon gibi farklı gıda işleme teknikleri sayesinde yan ürünlerin gıdalarda kullanım olanakları artmaktadır. Bu çalışmada ekstrüzyon teknolojisi ve buğday öğütme yan ürünlerinin ekstrüde gıda üretiminde kullanımı değerlendirilmiştir.Item Hakkari ilinde Mısır cücelik mozaik virüsü ve Mısır mozaik virüsü’nün belirlenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-03-20) Akdura, Nevin; Kılıç, Handan ÇulalMısır (Zea mays L.) dünyanın ılıman ve tropik bölgelerinde yetiştirilen ve tarla bitkileri içerisinde yer alan bir bitkidir. Bu çalışmada mısır bitkisinde zararlı ve ekonomik kayıplara neden olan Maize dwarf mosaic virus (Mısır cücelik mozaik virüsü; MDMV) ve Maize mosaic virus (Mısır mozaik virüsü; MMV) etmenleri serolojik bir yöntem olan DAS-ELISA (Double Antibody Sandwich Enzyme-Linked Immunosorbent Assay) kullanılarak araştırılmıştır. Survey çalışması ile 2021 yılı Haziran-Eylül aylarında Hakkari’nin mısır üretiminin yapıldığı belli alanlarının viral hastalıklar açısından şüpheli bulunan mısır bitkilerinden cüceleşme, yapraklarda mozaik, şerit şeklinde çizgilenme, kızarma ve buruşma simptomları sergileyen yaprak örnekleri toplanmıştır. DAS-ELISA testi sonuçlarına göre, 92 örnekten 13’ünde MMV (%14.13), 3’ünde ise MDMV (%3.26) enfeksiyonu tespit edilmiştir. Örneklerin toplandığı Otluca ve Kırıkdağ’da MMV ve MDMV enfeksiyonu tespit edilirken Merzan ve Merkez’de virüs enfeksiyonlarına rastlanılmamıştır. Bu viral etmenler Hakkari ilinde serolojik olarak ilk defa tespit edilmiştir.Item İki ve altı sıralı arpa (Hordeum vulgare conv. distichon ve Hordeum vulgare conv. hexastichon) çeşitlerinde kolçisin uygulamasının meydana getirdiği varyasyonlar(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-23) Akgün, İlknur; Karaman, Ruziye; Türkay, CengizBu araştırmada çimlenmeye başlayan iki sıralı (Hordeum vulgare conv. distichon) (Ünver) ve altı sıralı (Hordeum vulgare conv. hexastichon) (Altıkat) arpa çeşitlerinin tohumlarına % 0.1’lik kolçisin solüsyonu farklı sürelerde (4, 8 ve 12 saat) uygulanmıştır. Kolçisin uygulaması ile genetik yapıda meydana gelen değişimlerin bazı tarımsal özelliklere etkisi incelenmiştir. Çalışma tarla ve laboratuvar koşulları olmak üzere iki aşamalı yürütülmüştür. Kolçisin uygulama süresi uzadıkça hem laboratuvar hem de tarla koşullarında çimlenme oranı önemli seviyede azalmıştır. Ancak tarla koşullarında her iki çeşitte de çıkış oranındaki azalma daha fazla olmuştur. Kolçisin uygulamasından sonra yaşayan bitkilerde (Co) bitki boyu, başak uzunluğu, başakta başakçık sayısı, başak sıklığı, başakta tane sayısı ve tane ağırlığı yönünden varyasyon belirlenmiştir. İncelenen özellikler yönünden kontrol bitkileri önemli seviyede geçen bitkiler tespit edilmiştir. Bu bitkilerin seçilerek ileri generasyonlara aktarılması, farklı amaçlar için yeni çeşitlerin elde edilmesine imkân sağlayabilir.Item Süt ürünlerinin zenginleştirilmesinde kullanılan baharatların fonksiyonel etkileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-26) Kanat, Nihal; Ersan, Lütfiye Yılmaz; Özcan, Tülay; Karacabey Meslek Yüksekokulu; Gıda İşleme Bölümü; 0000-0002-6321-1337; 0000-0002-8482-5055; 0000-0002-0223-3807Gıdalara tat ve aroma vermek amacı ile kullanılan baharatların aynı zamanda antimikrobiyal, antioksidan, antimutajenik, antienflamatuar ve bağışıklık düzenleyici gibi özelliklere sahip olduğu çeşitli çalışmalarda belirtilmiştir. Yapılan çalışmalar baharatların çok sayıda biyoaktif bileşen (fenolik bileşenler, karotenoidler gibi) içerdiğini göstermektedir. İçermiş oldukları biyoaktif bileşenler sayesinde baharatlar ilave edildikleri gıdaların raf ömrünün uzatılmasına ve oksidasyon reaksiyonlarına karşı korunmasına da katkı sağlamaktadır. Tüketicilerin doğal içeriğe sahip gıdalara karşı artan talebi baharatlara olan ilgiyi de arttırmakta ve süt ürünlerinde doğal bir ingredient olarak kullanılmalarına yönelik araştırmalar da önem kazanmaktadır. Bu derlemede, multifonksiyonel özellikli baharatların süt ve ürünlerindeki fonksiyonel etkileri üzerine bilgi verilmesi amaçlanmıştır.Item Tarımda sürdürülebilirlik ve gıda güvenliği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-03-22) Kayışoğlu, Çağla; Türksoy, SeçilSürdürülebilir tarım ve gıda vizyonu, besleyici özellikleri bakımından vazgeçilmez olan gıdanın herkes için erişilebilir olduğu ve doğal kaynakların günümüzde ve gelecekte ihtiyaçları karşılamaya yönelik ekosistem fonksiyonlarını sürdürecek şekilde yönetildiği bir dünya için büyük önem taşımaktadır. Bununla birlikte, 19. yüzyılın sonlarına doğru üretim süreçlerinde aşırı enerji kullanımı ve hızlı nüfus artışı ile şekillenen tüketim alışkanlıklarının değişmesi sonucu doğal kaynakların yoğun kullanımı birtakım tartışmalara yol açmıştır. Artan talebi karşılamak amacıyla uygulanan konvansiyonel tarım, fazla miktarda kimyasal girdi kullanımı ile çevreye zarar vermekte ve gıda güvenliğinin sağlanmasında birtakım sorunlara yol açmaktadır. Bu durum, doğal kaynakları koruyan, çevreye zarar vermeyen, gıda güvenliğinin ön planda tutulduğu ve gelecek nesiller için çevre dostu olan sürdürülebilir tarım kavramının önemini ortaya çıkarmıştır. Sürdürülebilir tarım ile doğal kaynak tüketimini minimize etmek, doğal ortama zarar vermeden güvenli gıda üretimi yapmak, çiftçilerin ekonomik düzeyini ve yaşam kalitesini arttırmak amaçlanmaktadır. Bu kavram içerisinde yer alan organik tarım ve iyi tarım uygulama sistemleri dünyada ve ülkemizde son zamanlarda yaygın olarak kullanılan sürdürülebilir tarım sistemleri olup, güvenli ve sağlıklı gıda üretimi ve tüketimine katkı sağlamaktadır. Bu çalışma kapsamında, sürdürülebilir tarım uygulamalarının avantajları ve gıda güvenliği ile olan ilişkisi ile dünyada ve ülkemizde bu alandaki son gelişmeler üzerine güncel bir derleme sunulması amaçlanmıştır.Item Tarımsal sulamada bireysel olarak uygulanan teşvik ve desteklerin değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-23) Suzan, Umut; Gürgülü, Hatice; Ul, Mehmet AliNüfus artışı, iklim değişikliği ve çevre kirliliği ile birlikte kullanılabilir su kaynaklarımız gün geçtikçe azalmaktadır. Bu durumun olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik olarak Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından “Kırsal Kalkınma Destekleri Kapsamında Bireysel Sulama Sistemlerinin Desteklenmesi” başlıklı tarım programı yürütülmektedir. Burada amaç yaklaşık olarak %70’i tarım sektöründe sulama suyu olarak kullanılan suyun etkinliğini ve verimliliğini artırmaktır. Söz konusu literatürde bu amaca yönelik olarak hazırlanan uygulama rehberinin değerlendirilmesi yapılmış ve sahaya yansımaları çeşitli bilimsel çalışmalar üzerinden incelenmiştir. Değerlendirmeler ve incelemeler sonucunda bahsi geçen tarım programının eksikliklerinin giderilmesi ile ilgili olarak yapılması gerekenlerin üzerinde durulmuştur.Item Tere (Lepidium sativum L.) tohumlarının farklı kurşun konsantrasyonu stresi ve vermikompost uygulamalarında çimlenme ve bazı erken gelişim parametrelerinin belirlenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-26) Dere, Sultan; Daşgan, Hayriye YıldızBu çalışma, Bu-Ter tere (Lepidium sativum L.) tohumlarına uygulama olarak ağır metal kurşunun farklı konsantrasyonları ve vermikompost uygulamasının çimlenme ve fide gelişim parametrelerine etkisi belirlenmesi amacıyla tesadüf parselleri deneme desenine göre üç tekrarlamalı olarak yürütülmüştür. Çalışma Siirt Üniversitesi Bahçe Bitkileri Bölümü Laboratuvarında gerçekleştirilmiştir. Denemede kullanılan uygulamalar 0, 500, 1000, 1500 ppm, vermikompost, 500 ppm+vermikompost, 1000 ppm+vermikompost, 1500 ppm+vermikompost olarak belirlenmiştir. Petrilere tohumlar eklenmiş ve uygulamalar yapıldıktan sonra 22±1 °C sıcaklığa ayarlanmış etüve yerleştirilmiştir. Çalışma sonunda çimlenme yüzdesi (%), ortalama çimlenme zamanı (gün), çimlenme hızı (çimlenme indeksi), vigor indeksi gibi çimlenme parametreleri ile fide boyu (cm), hipokotil çapı (cm), kök uzunluğu (cm), yaş ağırlık ve kuru ağırlık (mg) parametreleri değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, Pb konsantrasyonu arttıkça çimlenme yüzdesinin azaldığı belirlenmiştir. En düşük çimlenme yüzdesine 1500 ppm Pb uygulamasında %60.75 olduğu belirlenmiştir. Ortalama çimlenme süresi bakımından, vermikompost uygulamasının Pb ile birlikte uygulanmasının 500 ppm Pb ve 1500 ppm Pb uygulamasındaki ortalama çimlenme süresini düşürdüğü ancak 1000 ppm Pb uygulamasında ise negatif etki yaparak ortalama çimlenme süresini arttırdığı belirlenmiştir. Çimlenme indeksinin en düşük 1500 ppm Pb uygulamasında 9.900 olduğu görülmüştür. En yüksek çimlenme enerjisinin 93.333 ile vermikompost uygulamasında, en düşük ise 500 ppm kurşun uygulamasında 2.667 olarak belirlenmiştir. Vigor indeksi, boy uzunluğu, hipokotil çapı ve kök uzunluğunu en yüksek vermikompost uygulamasında olduğu görülmüştür. Fide yaş ve kuru ağırlığı bakımından uygulamalar arasındaki farklılığın istatistiksel olarak önemli olmadığı belirlenmiştir. Sonuç olarak Bu-Ter tere tohumunda uygulamaların belirli düzeylerde etkili olduğu ve elde edilen sonuçlar ışığında ilerde tere genotip ve çeşitleri üzerine yapılacak olan daha geniş çaplı çalışmalara referans olacağı düşünülmektedir.Item Tuzak bitkilerin kök-ur nematodları ile mücadelede kullanım potansiyelleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-10-04) Aydınlı, Gökhan; Çaltepe, Esra; Mennan, SevilhanNematolojik açıdan tuzak bitki uygulamaları, topraktaki nematod populasyonunu baskılamak amacıyla uygulanabilecek bitki temelli stratejilerden biridir. Tuzak bitkilerin temel felsefesi, nematodu kendine çekerek, belli bir alanda toplaması ve toplu olarak kolayca imha edilmesine imkan vermesidir. Böylece tuzak bitkiler, hedef ana ürün bitkisini nematod saldırısından korumak, zararlının bu bitkilere ulaşmasını önlemek veya zararlıyı kendine çekerek ekonomik olarak yok edilebilecekleri şekilde yoğunlaştırmak amacıyla yetiştirilirler. Tuzak bitkilerin, zararlıyı belli bir alanda toplama etkisinin yanında, zararlıya olumsuz etkiler göstermesi durumunda; bu tip bitkiler ingilizcede “dead-end” yani “çıkmaz sokak” olarak nitelendirilirler. Her ne kadar, nematodlar için tuzak bitki olarak bilinen bitki sayısı sınırlı olsa da, nematodun konukçusu ile olan beslenme davranışı da dikkate alındığında, hassas bitkilerin bile tuzaklama amacıyla kullanılabilecek potansiyelde olması, bu uygulamanın bir mücadele stratejisi olarak kullanılabilme potansiyelini artırmaktadır. Tuzak bitkilerin ana ürün bitkileri arasında kısa süreli yetiştirilmesiyle, üretim yapılan alandaki nematod populasyonunun etkili bir şekilde azaldığı ve kendinden sonra yetiştirilen bitkide, belirgin verim artışı sağlandığı bilinmektedir. Ayrıca, kimyasal kullanımının da azalmasına katkı sağlayan bu yaklaşımlar, hem ekonomik olarak daha karlı hem de çevre ve insan sağlığı için güvenli ve sürdürülebilir bir üretimin gerçekleştirilebilmesini sağlamaktadır. Bu nedenle, kök-ur nematodları ile mücadelede tuzak bitkilerin kullanımının ele alındığı çalışmada, tuzaklama stratejileri açıklanmaya çalışılarak, tuzaklama uygulamasını destekleyici stratejiler, günümüze değin yapılan örneklerle derlenerek özetlenmiştir.