2009 Güz Sayı 13
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/10128
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 6 of 6
- Results Per Page
- Sort Options
Item Anlambilim ve yorumbilgisi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Uslu, Muazzez; Linge, David; Gadamer, Hans-GeorgeItem Aristoteles’in varlık görüşü(Uludağ Üniversitesi, 2009) Özcan, MuttalipAristoteles’in “varlık” görüşü genellikle töz görüşüyle bağlantısında ele alınır. Oysa “varlık” ve “töz” biribiriyle bağlantılı kavramlar olsalar da tam olarak örtüşmezler. Aristoteles’e göre, varlık problemi, öncelikle ilineksel anlamda varlıkla ve asıl anlamda varlıkla, ikinci olarak ise kavram olarak “varlık” ve “doğru(luk) anlamında varlık”la ilişkili bir problemdir. Fakat, Aristoteles’in İlk Felsefenin (ontolojinin, Prote Philosophianın) asıl konusu olarak belirlediği şey bunlardan yalnızca “asıl anlamda var olan”lardır. Dolayısıyla, “varlık” ve “töz” kavramının örtüştüğü alan sadece “asıl anlamda var olan”ların alanıdır. “Asıl anlamda var olan”lar alanında var-olan töz olandır ya da töz olan var olandır. Öncelikle bu ayrımın yapılması gerekir. İkinci olarak, Aristoteles, asıl anlamda var olanı duyusal ve düşünsel olarak iki türe ayırırken, aslında “asıl anlamda varlık” ifadesini de iki ayrı anlamda kullanır. Asıl var olan: a) var olmak için başka bir şeye gereksinim duymayan tek tek var olanlardır; b) asıl var olan: bir şeyin özü veya neliğidir; onu o şey yapan şeydir. Birincisi ontik anlamda asıl var olandır, ikincisi epistemolojik anlamda asıl var olandır. Aristoteles’in varlık görüşüne ilişkin bu ayrımların yapılması sadece kendisinin varlık ve töz görüşünün anlaşılması bakımından ya da genel felsefesinin doğru anlaşılması ve değerlendirilmesi bakımından değil, Avrupa felsefesinin nasıl olup da, birkaç filozofun görüşleri dışında, hayatla ve bu dünyayla bağının kopartıldığının anlaşılması bakımından da önemlidir.Item Charles S. Peirce’ün (pragmatik) doğruluk teorisi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Türer, CelalPeirce’ün doğruluğu matematiksel bir kavram olan sınır ile felsefi bir kavram olan “yorumcular, araştırmacılar topluluğu” kavramlarıyla tanıtması pek çok eleştiriye sebep olmuştur. Ancak dikkatlice incelendiğinde bu kavramların onun işaretler teorisinde yerli yerine oturduğu ve felsefesi vizyonu ile tutarlılık arz ettiği görülür. Ona göre doğruluğu anlamanın yolu gerçekliği araştırmadan geçer. Buna göre, gerçekliği araştırma yöntemi, yani bilimsel metot pragmatik olarak doğruluğu araştırabileceğimiz tek yöntemdir, hatta doğruluk araştırmanın bizatihi kendisine işaret eder. Bu açıdan bakıldığında araştırma topluluğunun uzun vadede bulacağı sonuçlar da doğruluğu oluşturur. Bunun böyle gerçekleşeceğini umut etmeliyiz. Eğer başarı için umut yoksa araştırma için de neden yoktur.Item Mekanistik evren anlayışı ya da hakikatin bilgisinden fenomenler bilimine(Uludağ Üniversitesi, 2009) Can, NevzatMekanistik kartezyen dünya görüşü bütün bilimler ve Batılı düşünme tarzının geneli üzerinde güçlü bir etki yapmıştır. Karmaşık fenomenleri temel yapı taşlarına indirgeme ve mekanizmalara karşılıklı etkileri açısından bakma yöntemi, çoğunlukla bilimsel yöntemin kendisiyle özdeşleştirilmiştir. İndirgemeci bilim üzerindeki bu ezici vurgunun bir sonucu olarak Batı kültürü devamlı surette parçalara bölünür hale gelmiş ve temelden sağlıksız teknolojiler, kurumlar ve hayat tarzları üretmiştir. İki buçuk yüzyıldır fizikçiler, klasik fizik olarak bilinen, dünyaya mekanistik bakışın kavramsal çatısını geliştirip işlediler. Onların düşünceleri bir yandan I. Newton’un matematiksel kuramına, bir yandan R. Descartes’in felsefesine ve öte yandan da bu ikisini onyedinci, onsekizinci ve ondokuzuncu yüzyıllarda hüküm süren gerçekliğin genel kavranışıyla uygun düşer tarzda geliştiren F. Bacon’ın ortaya koyduğu bilimsel metodolojiye dayalıydı. Madde bütün varlıkların temel ilkesiydi ve maddi dünya, kocaman bir makine içine yerleştirilmiş birbirinden kopuk nesneler yığını şeklinde anlaşılırdı. Kozmik makine, tıpkı insan-yapısı makinalar gibi ilksel parçacıklardan ibaret görülürdü.Item Nietzsche ve Adorno’da sanat ve hakikat ilişkisi üzerine bir inceleme(Uludağ Üniversitesi, 2009) Becermen, Metin; Uludağ Üniversitesi/Fen Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.Bu yazıda, ilkin, Nietzsche’nin sanat ve hakikat ilişkisine değinilirken, özellikle onun müzik ve hakikat ilişkisi üzerine düşünceleri dile getirilmektedir. Bu bağlamda, Nietzsche’nin görüşlerini ortaya koyabilmek için başvurduğu Wagner ve Schopenhauer’in sanata ve müziğe dair düşünceleri ile onların Nietzsche üzerindeki etkilerine de değinilmektedir. İkinci olarak, Adorno’nun sanat ve hakikat üzerine düşünceleri üzerinde durulmakta ve onun müzik konusundaki görüşleri dile getirilmektedir. Sonuç olarak, Nietzsche ve Adorno’nun sanat ve hakikat görüşleri arasındaki ayrılıklar ve benzerlikler ortaya konmakta ve onların sanata verdikleri önem ile müziğe tanıdıkları ayrıcalık üzerinde durulmaktadır.Item Teleolojik etik anlayışın deontolojik eleştirisi [yararcı etik ve ödev etiği](Uludağ Üniversitesi, 2009) Macit, M. HanifiEtik tarihi boyunca neyin ahlaken doğru ve yanlış, neyin iyi ve kötü olduğunu belirtmeye çalışan etik teoriler sınıflandırılınca, son tahlilde teleolojik ve deontolojik etik anlayışlarına varmak kaçınılmaz gibi görünür. Biz bu çalışmada eylemin sonucunu önceleyen teleolojik etik öğretiye karşı, eylemin sonucuna değil de niyetine bakılması gerektiğini savunan deontolojik etik anlayışının sonuççu etik anlayışına getirdiği çeşitli eleştirileri irdelemeye çalışacağız.