2004 Cilt 2 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/5333
Browse
Browsing by Subject "Kanser"
Now showing 1 - 1 of 1
- Results Per Page
- Sort Options
Item Çocuklarda kanser ve ağrı(Uludağ Üniversitesi, 2004) Sevinir, Betül B.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Onkolojisi Bilim Dalı.Ağrı, devam eden doku zedelenmesi ve inşamasyon nedeniyle oluşan biyolojik alarmdır. Daha ileri derecede hasarların önlenmesi veya sınırlandırılmasına hizmet etmektedir. Genellikle ağrı şiddeti doku zedelenmesinin yaygınlığı ve derecesi ile bağ- lantılıdır. Bununla birlikte her ağrının koruyucu anlamı yoktur. Hem hastalığın başlangıcında hem de sonraki aşamalarda akut ve kronik ağrı çeken önemli bir grup, onkoloji hastalarıdır. Kanser istatistikleri 2000 yılında tüm dünyada 10 milyon yeni hastanın tanı aldığını ve 22 milyon insanın kanserle yaşadığını ortaya koymaktadır (1,2). İlerlemiş kanserde, çoğu hasta için kanser sözcüğü ağrı ile birlikte düşünülmektedir. Gelişmiş ülkelerde ilerlemiş kanserlerin %60-90’ında hastayı düşkün duruma getiren ağ- rılar tanımlanır. Ağrının hastalığın süresi ile arttığı görülmekle beraber hastaların %25’i şiddetli ağrı deneyimi yaşamaz. Çocuk hastaların durumu erişkinlerden bazı açılardan farklıdır (3,4). Çocukluk çağı kanserlerinde hastaların ortalama %62’sinde onkolojik tedavi başlamadan önce ağrı yaşanmıştır . Tedavi sırasında ise tanı, evre ve tedavi yöntemlerine göre değişmek üzere çocuk hastaların % 25-80’i ağrıdan yakınmaktadır. Terminal dönemde bu oran yüksek olmaktadır (5-7). Gelişmiş ülkelerde terminal hastalarda etkin ağrı tedavisi yapılırken geri kalmış ülkelerde hastaların çoğu hiçbir destek alamamaktadır. Dünya Sağ- lık Örgütü ve çeşitli kuruluşlar her yıl kanser gelişen 250.000 çocuktan en az 100.000 kadarının gerekli tıbbi tedaviye ulaşamayan yoksul ve kalabalık ülkelerde olduğuna ve hiçbir ağrı kesici almadıklarına dikkat çekmektedirler (8,9). Ağrı kontrolündeki yetersizlik sağlık personelinin tutum ve davranışları ile de bağlantılıdır. Birçok hekim morfin ve türevlerini kullanmaktan çekinmektedir. Hematoloji ve onkoloji hastalarını tedavi eden hekimlerin üçte biri hiç opioid grubu analjezik reçetesi yazmadıklarını bildirmişlerdir (10). Ebeveynlerin görüşüne göre son döneminde hiçbir ağrısı olmayan hasta oranı %27 olarak verilmektedir (3,11). Halbuki bu ağrı tiplerinin %90’dan fazlası mevcut olanaklarla önlenebilir veya tedavi edilebilir niteliktedir. Amerikan Ağrı Birliği nabız, solunum, kan basıncı ve ateşle birlikte ağrının da “beşinci vital bulgu” olarak monitörize edilmesi gerektiğini önermiştir. Sonuç olarak ağrı çekmemek, bir insan hakkıdır. Bu insani boyut, özel uzmanlık konusu olmasa da tüm hekimlerin ağrı problemini bilmesini zorunlu kılar.