2022 Cilt 21 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/28927
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 16 of 16
- Results Per Page
- Sort Options
Item Atom teorileri paradigma değişimi açısından değerlendirilebilir mi?(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-09-25) Başaran, Vural; Gözütok, Tarık TunaÖnce doğa felsefesinin, sonra ise doğa bilimlerinin en tartışmalı ve ilgi çekici konularından birisi olan atom, antik dönemlerden beri bir şekilde insanların zihinlerini kurcalamıştır. Antik Yunan atomculuğu ile başlayan bu serüvene Orta Çağ’da Müslüman bilginlerinin de katkıları olmuştur. Atomculuk, erken dönemlerde deney yapma olanaklarından uzak olduğundan daha çok aklî muhakeme ile ispat edilmeye çalışılmıştır. XIX. yüzyılda, atom kavramı çağdaş bilimin temel olgularından birisi hâlini almıştır. XX. yüzyıla gelindiğinde ise hem deneysel kanıtlar hem de bilimsel ve teknolojik gelişmeler sayesinde, bölünemez olduğu düşünülen bu temel parçacığın daha temel parçalara ayrılabildiği anlaşılmıştır. Hatta atom sayesinde daha önceleri tahayyül dahi edilemeyecek enerjiler elde edilmeye başlamıştır. Bu çalışmada öncelikle atom fikrinin geçirdiği tarihsel yolculuk kısaca ele alınmıştır. Daha sonra XX. yüzyılın ikinci yarısında bilim tarihi çalışmalarını derinden etkileyen Kuhncu yaklaşım irdelenmiştir. Bunun için öncelikle paradigma ve eş-ölçüştürülemezlik kavramları ele alınmıştır. Sonra Kuhncu bu yaklaşımın çalışmanın ilk kısmında verilen atom tarihindeki yeri tartışılmıştır. Kuhncu paradigma özellikle astronomi tarihini açıklaması bakımından Kuhn ve takipçileri tarafından sıklıkla kullanılmıştır. Bizim çalışmamızda ise bu yaklaşımın atom tarihi incelendiğinde açıklayıcılığının zayıf olduğu ve tadil edilmesi gerektiği gösterilmeye çalışılmıştır.Item Dijital sonrası (post-digital) teori bağlamında bilim üretimi: İnsanı önceleyen bir büyük yakınsama (meta convergence) yaklaşımı için notlar(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-06-23) Ulutaş, Birgül20. yüzyılda “Yakınsama 1.0” (Convergence 1.0) olarak bilinen ve fizik temelli bilimsel yakınsamalar yoluyla üretilen teknolojik gelişmeler, İkinci Dünya Savaşının itici gücünün gölgesinde gerçekleşmiştir. Bugün insan yaşamının ayrılmaz parçalarına dönüşen radyo, televizyon, telefon, uçak, radar, bilgisayar bu yakınsamaların ürünüdür. 21. yüzyıl ise bilimsel üretimde “Yakınsama 2.0” (Convergence 2.0) olarak adlandırılan biyoloji temelli yakınsamaların çağı olarak görülmekte; kanser savaşçısı nanopartiküller, enerji üretimi için kullanılan virüsler, su filtrelemede kullanılan proteinlerle birlikte anılmaktadır. Bilimsel ve teknolojik ilerlemelerin insanlık onuru, insanın üstün yararı adına kullanılması da üretilmesi kadar önemlidir. Dünyada yaşanmaya devam eden savaşlar, göçün yarattığı dramlar, çevresel felaketler sürerken; bilimsel ve teknolojik gelişmelerin felsefeyi ve sosyal bilimleri de kapsayan daha büyük bir yakınsama yaklaşımıyla ele alınması gerekmektedir. İnsanı önceleyecek bir büyük yakınsama için dijital sonrası teori, kendine özgü kavram ve çözümlemeleriyle bilim insanlarına önemli bir çerçeve sunmaktadır. Bu araştırma, dijital sonrası teori çerçevesinde insanın yüksek yararını koruyan ve gelecek kuşaklara taşıyan büyük yakınsamaların olanakları üzerine düşünme daveti olarak görülebilir.Item Dönüşümün imkânı olarak tecrübe: Dewey ve Gadamer’in bakış açılarıyla(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-15) Bağcı, Hatice FakioğluBu çalışmanın amacı, tecrübe kavramını insanın dönüşümü çerçevesinde ele almaktır. Bu amaç doğrultusunda tecrübenin sözlük anlamından başlamak üzere onun çeşitli anlamlarına yer verilmektedir. Amerikalı eğitim filozofu John Dewey ve Alman filozof Hans-Georg Gadamer’in düşüncelerinden hareketle tecrübenin insanın dönüşümünün bir imkânı olduğu tezi ileri sürülmektedir. Günümüzde eğitim kavramının insanın aydınlanarak hakiki bir şekilde dönüşmesi şeklindeki tanımı dikkate alındığında insanın tecrübeleri yoluyla dönüşümünün eğitimsel bir tarafı olduğu aşikârdır. Eğitim, sürekli yolda olmak ise tecrübeler, insanın yolda dönüşerek devam etmesine imkân tanıması açısından önem arz etmektedir. Bu çalışmada tecrübe kavramı eğitim felsefesi ve din eğitimi açılarından ele alınmakta ve onun insanın dönüşümünde bir imkân olarak nasıl işlerlik kazandığı açıklanmaktadır.Item Eleştirel bir deneme: Heidegger’in düşüncesi bağlamında “Logos”a dair yeni bir karakterizasyon(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-08-30) Günaydın, İbrahimBu çalışma logos sözcüğünün yeniden karakterizasyonuna dair girişim niteliğinde bir araştırmadır. Araştırma sürecinde mümkün mertebe Heidegger’in fenomenolojik yöntemi dikkate alınacaktır. Heidegger’in 1927 yılında yayımlanmış eseri Varlık ve Zaman’ın “Mukaddime”sinin “İkinci Bölümü”nde geçen “logos”a dair açıklamalar çalışmanın kapsamını oluşturacaktır. Çalışma dört aşamada araştırmasını ortaya koyacaktır. Bu aşamaların ilkinde logos kavramına genel bir bakış yapılacaktır. İkincisinde Heidegger’in, Varlık ve Zaman isimli kitabında logos sözcüğünü nasıl ele aldığı, hangi yöntemi izlediği ve bu yöntemin dayandığı temel tezler soruşturmaya tabi tutulacaktır. Üçüncü aşamada Heidegger’in fenomenoloji anlayışı özelinde “alêtheia”, “gösteren”, “gösterilen”, “fenomen”, “görünüş” gibi terimler fenomenolojik ilişkiler özelinde tartışılacaktır. Bunun yanında bu çalışmanın yapmış olduğu şey özünde logosa dair fenomenolojik bir açımlama olduğu için fenomenolojik açımlamayı açımlama, çalışmanın kapsamına ayrıca girecektir. Bu açımlamaya yardımcı olması için “explain” ve “interpret” sözcükleri devreye sokulacaktır. “Logosun Yeniden Karakterizasyonu” adlı dördüncü aşamadaysa çalışmanın asıl meselesi olan logos sözcüğü ele alınarak aslına uygun bir şekilde nasıl ifade edilebilir olduğu sorgulanacaktır.Item Essensializmin yeniden doğuşu: William Bagley ve Arthur Bestor’un temel eğitime yönelik bakış açıları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-06-01) Bayrak, BeyhanTarihsel süreç içerisinde farklı eğitim teorileri ortaya çıkmış ve bu teoriler ülkelerin eğitim sistemlerini etkilemiştir. Bu süreçte eğitimi kültürel değerlerin aktarımı olarak nitelendiren ve temel disiplinlerin öğretmen tarafından aktarılmasını savunan özcü anlayış ortaya çıkmıştır. Essensializm (Özcülük) özellikle 20. yüzyılın başlarında, ilerlemeci anlayışa karşı göstermiş olduğu tepkiler sonucunda organize bir hareket olmuş ve bir kuram haline dönüşmüştür. Özcülerin eleştirdiği ilerlemeci eğitim anlayışı pek çok ülkenin eğitim sistemini etkilediği gibi Türk ve Amerikan eğitim sistemini etkilemiştir. Özcü düşünürlere göre son dönemde Avrupa okullarının standartları ve başarıları artarken, ilerlemeci anlayışı benimseyen ve disiplinli temel eğitimi göz ardı eden Amerikan okullarının akademik standartları düşüşe uğramıştır. Bu çalışmanın amacı da, ilerlemeci ve yapılandırmacı teorilerin eğitim sistemini zayıflattığını ve güçsüzleştirdiğini düşünen ayrıca 20. yüzyıl Essensialist yaklaşımın kurucuları olarak değerlendirilen William Bagley ve Arthur Bestor’un eğitime yönelik fikirlerini analiz etmektir. Çalışmada, öncelikli olarak Bagley’in temel eğitime dair görüşleri ve öğrenci deneyimini ön planda tutan ilerlemeci anlayışa karşı açmış olduğu savaşı irdelenecektir. Daha sonraki süreçte Bestor’un liberal eğitim çerçevesinde oluşturduğu disiplinli entelektüel eğitim anlayışı ve eğitimi hayata hazırlık olarak nitelendiren ilerlemeci anlayışa yönelik eleştirileri analiz edilecektir.Item Estetiğin etik dönüşü: Jacques Rancière’in Jean-François Lyotard eleştirisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-08-11) Önol, Tuğba AyasJacques Rancière, özellikle 1990 yılı sonrasında Jean-François Lyotard’ın politika ve sanatta “etik dönüş” (ethical turn) olarak ifade edilebilecek bir sapmaya neden olduğunu iddia eder. Ona göre Lyotard uyuşmazlığı (dissensus) bir yanlış (wrong) ya da felaket olarak mutlaklaştırmak suretiyle politikayı; estetik deneyimi temsil edilemeyene tanıklık statüsüne indirgeyerek de sanatı bir etik dönüşe sevk eder. Bu makalede sadece estetiğin etik dönüşü ele alınacaktır. Rancière açısından bakarsak günümüzde estetik ve sanat alanındaki sorun aslen politik ve entelektüel olan estetik alanın politik niteliğinin etiğe indirgenmiş ve bu vesileyle de politik kapasitesinin elinden alınmış olmasıdır. Rancière’e göre özellikle Lyotard’ın, Kant’ın yüce teorisi aracılığıyla estetik otonomi ile Kantçı ahlaki otonomiyi birleştirmiş olması, estetiğin politik niteliğinin etiğe indirgenmesine sebep olmuştur. Bu çalışma ilk olarak Rancière’in bu iddialarını sırasıyla ele alarak estetik ve sanatta sözü geçen etik dönüşün nasıl gerçekleştiğine odaklanacaktır. Ardından Lyotard’a yöneltmiş olduğu iddialar özelinde Rancière’e yapılan eleştirileri de göz önüne alarak son bölümde bu iddiaların haklılığını değerlendirmeye çalışacaktır.Item “Evrensel pragmatik nedir?” iletişim eyleminin dilbilimsel temelleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-29) Torun, Tayfun; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.; 0000-0001-7169-5944Habermas’ın İletişimsel Eylem Kuramı’nın en provakatif ve en can alıcı argümanı, iletişim eylemine katılan tarafların, şayet amaçları “birbirleri üzerinde tahakküm/baskı kurmak ya da birbirlerini manipüle etmek değil de anlaşmaya varmak ise, her hâlükârda karşılıklı ortak bir anlaşmaya ve uzlaşıma varabileceği iddiasıdır. Onun bir bütün olarak toplum felsefesinin temelinde yer alan bu iddia, iletişim eyleminde anlaşmaya varmanın koşullarının bir analizini gerektirir. Bu bağlamda Habermas söz konusu koşullara ilişkin en detaylı analizi dilbilimsel açından “Evrensel Pragmatik Nedir?” adlı metininde gerçekleştirir. Bu makale, “Evrensel Pragmatik Nedir?” adlı metninin ayrıntılı bir okuması üzerinden Habermas’ın İletişimsel Eylem Kuramı’na getirdiği dilbilimsel temellendirmeyi tartışmaktadır.Item Kant’ın aydınlanma anlayışı: Tarihi arka planı ve aydınlanmada eğitimin rolü(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-09-29) Vatansever, SaniyeKant bireyin aydınlanmasını insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulması olarak tanımlar. Bu tanımda aydın olamayan bireyler başarısızlıklarından kendileri sorumlu tutulur. Zira bu metinde Kant, aydın bireyler olabilmemiz için gereken tek şeyin – mental olarak sağlıklı her bireyde var olan- düşünme kapasitesini kullanabilmek olduğunu ima eder. Aklını kullanma cesareti ve azmi gösteren herkesin aydın olabileceğini iddia etmesi sebebiyle Kant’ın eşitlikçi bir aydınlanma anlayışını olduğu düşünülebilir. Ancak bu metne daha yakından baktığımızda ve Kant’ın diğer metinlerine danıştığımızda, bireyin aydın olup olmamasında bireyin kontrolü dışındaki başka bir faktörün daha rol oynadığını görüyoruz. Bu faktör de bireyin yetiştirilme tarzı ve aldığı eğitimdir. Eğer aydın olmamızda aldığımız eğitimin rolü varsa ve aydın bireyler olabilmek için herkes gerekli olan eğitimi alamıyorsa, Kant’ın aydınlanma konusunda elitist bir yaklaşıma sahip olduğunu düşünebiliriz. Bu çalışmada bireyin aydınlanması konusunda Kant’ın metinlerinde görünür bir gerilim olduğuna işaret edilecektir. Kant’ın aydınlanma konusunda kendi dönemine hâkim olan Platoncu aydınlanma anlayışından ve buna bağlı olarak gelişen elitist tavırdan farklı olarak Stoacı aydınlanma anlayışını benimsediği ve dolayısıyla da eşitlikçi bir tutum sergilediği gösterilerek bu gerilim çözümlenecektir.Item MacIntyre's virtue ethics as a historicist interpretation of rational moral tradition(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-09-30) Tüzen, M. AhmetAlasdair MacIntyre, who does not see tradition as a dead concept but evaluates it as an argument that has expanded historically and socially embodied in terms of methodology, asserts that the rational virtue tradition created by Aristotle, a figure that unites the predecessor and the successor of a very ancient tradition should be revived in order to overcome the moral and sociopolitical problems of the contemporary world. According to MacIntyre, the consistent and rational basis that moral philosophy has lost due to liberal individualism in a period of about three centuries can be restored by the Aristotelian tradition. This study deals with MacIntyre's analyses of the problems of modern moral philosophy which focus on the view that the tradition in question has an understanding of the teleological human nature and the essence that determines the real purpose of man.Item Modern sanatın doğuşu: Flaneur figürü ve aktör-ressam Manet(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-09-30) Genç, Ceylan PınarHer devrim gibi Sanayi Devrimi’nin de üretim ve ekonomik ilişkilere olan etkisi, sosyal ve toplumsal alanda önemli değişimleri beraberinde getirmiş; ortak yaşamın paylaşıldığı kent anlayışının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu erken dönem modern, yeni kent yaşamındaki gelişmeler insanların duygu ve düşüncelerini etkileyerek kentli insan algısının oluşmasını sağlamış ve şehirli insan profillerini yaratmıştır. İlk olarak Charles Baudelaire’in ‘Modern Hayatın Ressamı’ kitabında karşılaşılan kentli insan profillerinden ‘Flaneur’ de bunlardan biridir. Baudelaire’e göre Flaneur, modern kentin en ücra köşelerini dahi dolaşan, kalabalıklardan ve kentin kaosundan faydalanarak gizlenen/peçelenen, kalabalıkların gizlediği kent insanıyla empati kuran, onların kılığına bürünen, taklit eden fakat kendi benliğinin aralarında erimesine izin vermeyen bir modern kent kahramanıdır. Flaneur haber arayan, haberi bulmak için dolaşan bir gazetecinin görevi gibi değil de kent ile bütünleşen, dokusuna karışan bir seyyah, bir aylaktır. Hayatını bir kent seyyahı, flaneur olarak sürdüren Manet, Paris sokaklarındaki modern değişiklikleri ve sakinlerinin hayatlarını kaydetti. Manet’in büründüğü flaneur figüründe, ressamlığın aslında bir aktörlük oluşunda keşfederek mümkün olabilmiş görünmektedir. Manet’in modern sanatın babası oluşuna dair yerleşik sarsılmaz yargının anlamı da budur. Bu durum neden 20. yüzyıl estetiğinin öncesinden bu kadar sert bir ayrımla farklılaştığını da açıklar. Sanatçılar artık sonuç yapıta değil, giderek artan bir tarzda yaratıcı fiile odaklanmaya başlamışlardır.Item Paul Ricoeur’de sembol hermeneutiği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-09-12) Bingöl, SedatRicoeur açısından dilsel ifadeler çoğunlukla kapalıdır, bulanıktır, açık-seçik değildir. Dilde bir söylemin birincil/literal/lafzi anlamının içinde başka bir anlam kendini gizler. Dilde yer alan bu çok anlamlı yapıyı sembol olarak adlandıran Ricoeur, metaforu çok anlamlılığı yaratması bakımından sembole geçiş aşaması olarak görür. Yorumu da semboldeki bu çok anlamlılığı kavrayan, bu anlamların şifresini çözen bir düşünce faaliyeti olarak belirler. Yorumlama kuramı veya yorumbilgisi olarak Hermeneutiği ise, semboldeki anlam belirsizliğini, anlam çeşitliliğini ve anlam zenginliğini kavramaya yönelik bir yöntem olarak tanımlar. Bu bağlamda bu çalışmanın amacı sembol ile yorum, sembol ile anlam ve sembol ile metafor arasındaki ilişkiyi açıklayarak Ricoeur’de sembol hermeneutiğinin nasıl ortaya çıktığını ortaya koymaktır.Item Platon’un etik ve politik düzensizliği çevreleyen varlık anlayışı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-22) Elmas, Mehmet Fatihİlk dönem Yunan düşünürlerinden itibaren evren, insan ve toplum üzerine bütünlüklü bir tarzda düşünme çabalarına rastlanır. Platon da eserlerinde bu üç problem ağı üzerine son derece kapsamlı bir biçimde eğilir. Platoncu sistemde filozofun idealara referansla gerçekleştirdiği etkinlik, bir yönüyle evren, diğer yönüyle ise insanla ve toplumsal düzenle ilgilidir. Bu çerçevede, olanların (ta onta) meydana gelmesi, kendisi bir olan olmayan Demiurgos’un etkinliğine bağlanacak tarzda irdelenir. Ancak evrenin yapılandırılmasında karşımıza çıkan Demiurgos’un fiilleri ile bu fiilleri saf düşünme düzeyinde idrak edebilen filozof yöneticinin etkinliği arasında bir anlamda yakınlık vardır: her iki fail de belirli bir biçimlendirme ustasıdır. Nasıl ki ontolojik kurulumda Demiurgos ideaları temel/doğal malzemeye aksettirmek suretiyle evreni bir düzenlilik olarak şekillendirip, güzel bir iş ortaya çıkarmışsa, tıpkı bunun gibi filozofun işi de bu ontolojik zeminde bireysel mutluluğu olanaklı kılabilecek, herkesin hakkaniyet içinde bir yaşam sürebileceği politik bir örgütlenmeye dayalı bir site kurmaktır. Bu yazıda Platon’un varlık ve oluş konusundaki düşünceleri üzerine -arka planını oluşturan etik ve politik motivasyonuyla bütünlenerek- bir irdeleme yapılmaktadır.Item Should we be modest? Dummett and McDowell on theories of meaning(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-08-22) Özaltun, EylemIn this paper I engage with a certain debate between Michael Dummett and John McDowell on the possibility of the full-blooded theories of meaning. This is a debate on what sort of semantic theories can be of use in giving an account of the speaker’s knowledge of a language. After defining modesty and full-bloodedness for a theory of meaning, I proceed to uncover Dummett’s reasons for his two central claims: Truth-conditional theories of meaning are modest and a theory of meaning must be full-blooded. Then I critically evaluate McDowell’s and Richard Kimberly Heck’s takes on the latter claim. I conclude that with the same descriptions of our linguistic competence it is impossible to characterize our language use as a rational activity and also give a full-blooded theory of meaning that can be used to study thought.Item Toplumsal cinsiyet rollerinin mekân bağlamında analizi: Feminist yaklaşımlar ve özen etiği perspektifi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-15) Öner, Yasemin; Atsız, HasanBu makale, kadınların toplumsal cinsiyet normlarının tarihsel koşullarıyla sınırlandırılmasına karşı ciddi bir literatüre sahip feminist çalışmalarda, kadın ve ev mekânı arasında kurulan bağı incelemeyi amaçlamıştır. Çalışmanın sınırları çerçevesinde, kadınların özel alan pratiklerinin ayrı bir değer ve kültür oluşturduğu iddiasına sahip feminist özen etiği perspektifi ve onun bir kritiğine yer verilmiştir. Öncelikle feminist perspektifin ev ve ev işlerine bakışına değinilmiştir. Özel alanın, kadınları ikincil kılan bir cinsel farklılığının kurulmasında ön plana çıkarıldığı görülmüştür. İkinci olarak özen etiği yaklaşımın kadınların toplumsal cinsiyet rollerine atfettiği bakım (care) kavramına ilişkin görüşlerine yer verilmiştir. Son olarak Carol Gilligan’ın özen etiği yaklaşımını, homojen bir kadınlık ve erkeklik varsayma riski açısından sorunsallaştıran Joan Tronto’nun açtığı bazı sorular incelenmiştir. Kadın ve erkek psişelerinin farklı işleyişini, kadınların bilme yapıları ve ahlaki muhakemelerinin farklılığını annelik ve ev deneyimi ile ilişkilendiren özen etiği yaklaşımı; kadınları, “ilişkisellik” temelinde anlamaya/anlamlandırmaya çalışmaktadır. Buna göre, kadınerkek farklılığının kabul edilerek bazı problemlerin aşılabileceğine dair umut taşıyan; ilişkisellik, bağlantılılık, görecelik ve çok anlamlılığın önemini hatırlatan feminist özen etiğinin alternatif bakış açısı hem etik hem de feminist çerçeveyi yeniden yorumlamaya imkân tanımaktadır. Yine de bu yaklaşım, ön planda tuttuğu ve değer verdiği bakım kavramı hakkında, kadınların bireysel özerkliğinin gerçekleşmesine engel olabileceği eleştirisiyle başa çıkmak durumundadır. Ayrıca özenin bir cinsel farklılık teması olarak sunulmasındaki ısrar, güçlü bir etik teori kurma ve politik eylemi yönlendirmede yetersizlikle eleştirilmektedir.Item Türkiye'deki eğitim kurumlarında uygulanan çocuklar için felsefe (philosophy for children- p4c) program uygulamalarının öğretmen görüşlerine göre değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-08-09) Akan, Ramazan; Bilgin, Asude; Bursa Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.; 0000-0001-8153-9080Yapay zekanın egemen olmaya başladığı günümüzde çocukların var olan olay, olgu ve durumlarla ilgili kavramlar geliştirirken sorgulaması ve tartışmacı bir tutum sergilemeleri çocukları anlamlı öğrenmeye taşımakta ve bilgilerin kalıcılığının sağlanmasını sağlamaktadır. Bu araştırmaya veri elde etmek amacıyla yapılan çalıştaydı Türkiye’deki eğitim kurumlarında uygulanan çocuklar için felsefe (P4C) program uygulamalarının öğretmen görüşlerine göre değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu araştırmaya veri elde etmek amacıyla Eğitim kurumlarında “Çocuklar İçin Felsefe (P4C) Programı” uygulamalarına dönük yapılan çalışmaların belirlenerek ortaya çıkan açık alanlara yönelik stratejiler ile eylem ve faaliyet önerilerinin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Bu araştırma durum deseni çalışması olup, örneklem seçiminde çoklu çeşitlilik kullanılmıştır. Araştırma çalışma grubunu 2020-2021 eğitim öğretim yılında Türkiye’de uluslararası bir kongreye katılan farklı branşlardan oluşan gönüllü öğretmenler oluşturmaktadır. Araştırmada veriler üç gruptan oluşan, her bir grupta yer alan beş katılımcıdan oluşan toplamda on beş öğretmenin görüşleri doğrultusunda gerçekleştirilen çalıştay ile swot analizi ile bilgiler toplanmış ve alınan görüşler doğrultusunda betimsel analizi yöntemiyle çalışılmıştır. Öğretmen görüşlerinden oluşan doğrudan alıntılara yer verilmiştir. Bu araştırma konusu üzerinde öğretmenlerin yeterli düzeyde hizmet içi eğitime katılmamış olmaları, Çocuklar için Felsefe (P4C) uygulama sahası olarak alanda yeni bir yaklaşım ve uygulama çalışması olması bu bağlamda fiziki donanım ve materyal eksikliklerinin ihtiyacı karşılar nitelik ve nicelikte olmayışı, öğrenci ve öğretmenlerin sorgulamacı ve tartışmacı davranış sergilemede kendilerini ifade etmede özgür ve özgüvenli hissetmemiş olmaları yanlış anlaşılma kaygıları bu araştırmada karşılaşılan sorunlar olarak gözümüze çarpmaktadır. Buna karşın öğretmenlerin Çocuklar için felsefe yaklaşımını doğru soru sorma ve analizinin gerçekleştirilmesinin çocukta öz güven, sorgulama, yaratıcılık, eleştirel düşünme, işbirlikli ve özenli düşünme yönlerini desteklemesi nedeniyle öğrencide akademik başarı, öğretmenlerin mesleki gelişimleri açısından olumlu görüş bildirdiklerini, kendilerini geliştirme fırsatını verdiğini ve farklı bakış açısı kazandırdığını ifade etmişlerdir.Item Yapay bilinç tartışmasında biyolojik doğalcı yaklaşımın hataları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-09-29) Tümkaya, SerdalJohn Searle tarafından öne sürülen Biyolojik Doğalcı kuramın bir tarafı Church–Turing tezinden güç alan von Neumann mimarili dijital bilgisayarların neleri asla başaramayacağı üzerine iken diğer bir yanı zihin felsefesinde ikicilik olarak bilinen görüşlere karşı bilincin her yönüyle bilimsel, nesnel, üçüncü-şahıs bakış açısından araştırılabileceğini iddia etmektedir. Hem bilincin doğal dünyanın, öznel, asla indirgenemez, niteliksel ama biyolojik bir parçası olduğunu, hem de zihnin seri işlemcili, von Neumann mimarili dijital bilgisayarla taklit edilmesinin mümkün olduğunu kabul eden Searle, diğer yandan, güçlü yapay zekâ doktrininin temel hedefinin halen imkânsız olduğunu düşünmektedir. İçerik yüklü zihin, sentakstan ibaret programdan daha fazlasıdır. Bu kuramın tüm radikal sonuçlarının üstünde yükseldiği tek temel, sentakstan semantiğin çıkamayacağının, Searle tarafından, kavramsal bir doğru olarak kuvvetle benimsenmesidir. Tüm sorun, gelip kendisinin özdeşlik, indirgeme, eleyicilik, simülasyon, kavramsal doğruluk ve nedensellik terimlerini alışılmadık şekillerde kullanmasına dayanmaktadır.