Fen Bilimleri Doktora Tezleri / PhD Dissertations
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/23
Yasal Uyarı ⚠️ Araştırmacılar, tezlerin tamamı veya bir bölümünü yazarın izni olmadan ticari veya mali kazanç amaçlı kullanamaz, yayınlayamaz, dağıtamaz ve kopyalayamaz. BUU Akademik Açık Erişim Web Sayfasını kullanan araştırmacılar, tezlerden bilimsel etik ve atıf kuralları çerçevesinde yararlanırlar.
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item A proposal for a resilience assessment model in traditional Ottoman city centers: Case of Bursa Bazaar and Han’s District(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-22) Bozdağ, Havva Tlemsani; Vural, Tülin Aslan; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Mimarlık Anabilim Dalı; 0000-0003-1212-4425Geleneksel çarşı bölgelerinin tarih boyunca geçirdiği dönüşüm süreçlerine rağmen günümüze kadar ayakta kalmalarını sağlayan temel dinamikler dikkat çekmektedir. Son zamanlarda çeşitli kentsel bağlamlarda mekanların çeşitli etkiler karşısında gösterdiği dayanımı ölçmeye yönelik çeşitli araçlar geliştirme girişimleri olmuştur. Çeşitli yöntemler geliştirilmiş olsa da, kentsel dayanımı değerlendirmeye yönelik araçların tarihî çarşı alanlarında kanıta dayalı incelenmesi eksik kalmıştır. Bu araştırma, öncelikle teorik bir yaklaşımı benimseyerek bu boşluğu doldurmayı amaçlamaktadır ve uyarlanabilirlik döngüsü çerçevesinde incelenmiştir. Çalışma kapsamında, literatürde yer alan kentsel dayanımlı sistemlerin davranışsal özellikleri ve öz mekansal nitelikleri incelenmiştir. Bu parametreler dikkate alınarak, Bursa’nın Tarihî Çarşı ve Hanlar bölgesinin kuruluşundan itibaren karşı karşıya kaldığı çeşitli etkiler ve dönüşüm dönemlerine karşı dayanımın göstermesinin ardındaki gizli dinamikler ortaya konulmuştur. Çalışma yönteminde, tarihsel süreçte çarşı bölgesinin uyarlanabilirlik döngüsü, bu bölgenin gizli dayanım prensipleri ile birleştirilerek değerlendirilmiştir. Çalışmanın amacı, geleneksel ticaret merkezlerinde kentsel dayanımı değerlendirmeyeyönrlik bir Değerlendirme Çerçeve Önerisi geliştirmektir. Bursa çarşısına ait hem somut hem de soyut unsurları ve gizli mekanizmaları birleştirerek, mevcut araştırma, tarihî çarşı bölgelerinde kentsel Dayanımı değerlendirmek için bir paradigma sunmakta; anket formunda nicel bir yöntem ile Faktör Analizi kullanarak nitel bir yaklaşımı birleştirmektedir. Bulgular, belirlenen kriterlere göre tarihî bir çarşı alanında uygulanabilecek en iyi ölçüm aracı olarak ‘GALLDS’ çerçevesini ortaya koymuştur. Bu araştırma, yöneticilerin bu tür tarihi kentsel dokularda dayanımı teşvik eden önemli mekanizmalar hakkında kapsamlı bilgi edinmelerine ve gelecekteki kalkınma kararlarında onlara rehberlik etmelerine önemli katkılar sağlamaya amaçlamaktadır.Item 5G uygulamaları için 6 GHz altı ve milimetre dalga bantlarında çalışan mikroşerit anten tasarımı, analizi ve üretimi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-25) Iriqat, Sanaa; Yenikaya, Sibel; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı; 0000-0002-8360-15005G teknolojisinin ortaya çıkışıyla birlikte yüksek hızlı, düşük gecikmeli ve güvenilir kablosuz iletişime olan talep önemli ölçüde artmıştır. Kompakt tasarımları ve yüksek verimlilikleri ile bilinen mikroşerit antenler, bu gereksinimlerin karşılanması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu antenlerin optimize edilmesi, çeşitli frekans bantlarında gelişmiş 5G uygulamalarının desteklenmesi açısından önemlidir. Bu tez çalışmasında, modern 5G kablosuz iletişim uygulamaları için 6 GHz altı ve milimetre dalga bantlarında çalışan üç özgün antenin tasarımı, analizi ve üretimi gerçekleştirilmiştir. İlk anten tasarımında, 6 GHz altı bölgesinde izolasyonu artırmak için kusurlu zemin yapısı (DGS) ve geniş bir bant genişliği elde etmek için, stratejik yarık düzenlemesi kullanılmıştır. Tasarlanan Çoklu Giriş Çoklu Çıkış (MIMO) anten, 20 dB’lik yüksek bir izolasyon sağlamış ve ayrıca 2,1 - 3,6 GHz ve 5,9 - 7,4 GHz arasında çift bant davranışı sergilemiştir. İkinci tasarımda, mm-dalga bölgesinde, ultra geniş bant yetenekleri elde etmek için kesik köşeler ve birden fazla yarık entegre edilmiş, performans metriklerini daha da iyileştirmek için parazitik bir yama kullanılmıştır. Tasarlanan MIMO anteni, 25,7 - 42,7 GHz arasında ultra geniş bir empedans bant genişliği sunmuştur. İzolasyonu artırmak için, alt tabakanın şeklini değiştirilmiştir. Böylece, 6 – 15 dB'lik izolasyon artışı gözlenmiştir Üçüncü tasarım, çalışma bant genişliğini hem 6 GHz altı hem de mm-dalga bölgelerine genişletmek için halka monpol bir anten yapısı kullanılmış, süper geniş bant özellikleri elde edilmiştir. Genel olarak, bu optimizasyon stratejileri, yüksek kazancı, düşük zarf korelasyon katsayısı (ECC), düşük kanal kapasite kaybı (CCL) ve yüksek ışıma verimliliğine sahip anten tasarımlarıyla sonuçlanmıştır. Bu antenlerin kompakt boyutu ve gelişmiş ısıma özellikleri, çeşitli 5G uygulamalarında kullanılma potansiyellerini artırmakta ve yeni nesil kablosuz iletişim sistemlerinin ilerlemesine katkıda bulunacağı düşünülmektedir.Item Organik ışık yayan diyotların üretilmesi ve karakterizasyonu(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-06) Gültekin, Zafer; Alper, Mürsel; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Fizik Anabilim Dalı; 0000-0001-8026-0379Bu tez çalışmasında, OLED‘ler ve spin-OLED’leri ve bu yapılarda ETL ve HTL katmanlar olarak kullanılan sırası ile (ZnO ve Mn-ZnO) ve (NiO ve Mn -NiO) filmleri üretmek ve analiz etmek amacıyla çeşitli cihazlar geliştirildi. Üretim aşamasında spin kaplayıcı ve manyetik karıştırıcı/ısıtıcı, analiz aşamasında ise akım-voltaj ölçüm cihazı ve temas açısı ölçüm cihazı kullanıldı. Sol-jel spin kaplama tekniği ile ZnO, Mn-ZnO, NiO ve Mn-NiO ince filmler başarıyla kaplanıp ve Mn katkısının bu filmlerin yapısal (XRD, SEM-EDX), optik (UV-Vis Spektrofotometre), elektriksel (akım-voltaj ölçer) ve manyetik (VSM) özelliklerine etkileri kapsamlı bir şekilde incelendi. Mn katkısının ZnO’nun kristal yapısında küçük değişikliklere, NiO’nun kristal yapısında ise anlamlı bir değişiklik yaratmadığı, ancak yüzey morfolojisi ve tane yapılarında belirgin değişikliklere yol açtığı tespit edildi. Mn katkısının, ZnO ve NiO’nun bant aralıklarını azalttığı, elektriksel iletkenliklerini artırdığı ve manyetik özelliklerini iyileştirdiği gözlemlendi. Standart OLED cihazları (ITO/PEDOT:PSS/MEH:PPV/Al) yapısında, farklı ETL katmanlarına sahip OLED cihazları ise (ITO/PEDOT:PSS/MEH:PPV/ZnO/Al ve ITO/PEDOT:PSS/MEH:PPV/Mn-ZnO/Al) yapısında üretildi. ETL katmanların OLED’lerin açılma voltajını düşürdüğü, parlaklık ve elektroluminesans yoğunluğunu artırdığı belirlendi. Spin-OLED cihazları, ITO/HTL/MEH:PPV/ETL/Al yapısında üretildi ve en düşük açılma voltajının NiO/ZnO HTL/ETL katmanlı cihazda olduğu saptandı. Mn katkısının artmasıyla spin-OLED’lerin açılma voltajlarının arttığı ve elektriksel performansının azaldığı görüldü. Bu sebep ile parlaklık ve EL ölçümleri alınamadı. Elde edilen sonuçlar, bu HTL/ETL katmanlar ile spin-OLED cihazlarının üretilebileceğini ve bu yapının potansiyel olarak kullanılabileceğini gösterdi.Item Ni-Cr tabanlı alaşımların elektrodepozisyon yöntemiyle üretilmesi ve karakterizasyonu(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-01) Kuş, Esra; Hacıismailoğlu, Mürşide; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Fizik Anabilim Dalı; 0000-0002-1131-6161Bu tez çalışmasında, Cr kaplamalar üç değerlikli Cr iyonları içeren sulu bir çözeltiden elde edildi. Cr’ un elektrodepozisyonu için ilk olarak 5 ile 30 s arasında değişen zaman aralığında -0,7 V potansiyeli uygulandı, daha sonra kalınlığı 50 ile 1000 nm arasında değişen Cr katmanlar için -1,8 V potansiyel uygulandı. Bu yönteme “ikili potansiyel döngü elektrodepozisyonu” adı verildi. Cr çözeltisi dönüşümlü ve ultraviyole görünür spektroskopisi ile araştırıldı. Cr çözeltisinin Cl içeren doğal Cr kompleksleri açısından zengin olduğu ve depozisyonda bu komplekslerin baskın olduğu belirlendi. X-ışını kırınım (XRD) desenlerinden tüm filmlerin cisim merkezli kübik (bcc) kristal yapıda olduğu belirlendi. Taramalı elektron mikroskobu (SEM) görüntülerinde 500 nm' den ince katmanlar için yüzeydeki çatlakların boyutunun nano ölçeğe indiği ve yüzeyin daha pürüzsüz hale geldiği görüldü. Kaplamaların korozyon davranışı %3,5 tuzlu su (NaCl) çözeltisinde açık devre potansiyeli, Tafel ekstrapolasyonu ve elektrokimyasal empedans spektroskopisi ile araştırıldı. Korozyon potansiyeli, akımı ve direnci Tafel eğrilerinden hesaplandı. Bu değerlere göre korozyon direnci ve korozyon hızı belirlendi. İkili potansiyel döngüsüyle büyütülen kaplamaların, sabit potansiyelde büyütülen kaplamalarla karşılaştırıldığında daha düşük korozyon oranlarına ve daha yüksek dirence sahip olduğu bulundu. Cr-Ni ve Cr-Ni-Fe kaplamalar için de benzer çalışmalar yapıldı. Buna göre; ikili potansiyel döngüsüyle çatlakların boyutları nanometre seviyesine indirildi. Bu durum kaplamaların korozyon dirençlerinin artmasını sağladı. Sonuç olarak Cr içerikli kaplamalar herhangi bir kompleks oluşturucu, tamponlayıcı ve pH düzenleyici madde kullanılmadan sadece Cr3+ iyonlarını içeren çözeltiden ikili potansiyel döngü elektrodepozisyonu ile üretilebildi. Bu yöntemin geliştirilmesi sanayide yaygın olarak kullanılan Cr içerikli kaplamaların maliyetlerinin düşürülmesine imkan sağlayabilir.Item Lineer olmayan Schrödinger tipi denklemlerın analitik ve yaklaşık çözümlerinin elde edilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-11) Kopçasız, Bahadır; Yaşar, Emrullah; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Matematik Anabilim DalıBu tez çalışmasında, lineer olmayan oluşum türü denklemlerin yeni bir üyesi olan çift (ikili) modlu lineer olmayan Schrödinger denklemi ile Caputo türev operatörü anlamında zaman-kesir mertebeli lineer olmayan Schrödinger denklemini ele almaktayız. Çift modlu lineer olmayan Schrödinger denklemini, tam mertebeli çift modlu lineer olmayan Schrödinger denklemi ve uyumlu türev operatörü anlamında uzay-zaman kesir mertebeli çift modlu lineer olmayan Schrödinger denklemi olacak şekilde sunmaktayız. Caputo türev operatörü anlamında zaman-kesir mertebeli lineer olmayan Schrödinger denklemini de tuzaklama potansiyeli sıfır olan Caputo türev operatörü anlamında zaman-kesir mertebeli lineer olmayan Schrödinger denklemi ve tuzaklama potansiyeline sahip Caputo türev operatörü anlamında zaman-kesir mertebeli lineer olmayan Schrödinger denklemi olacak biçimde takdim etmekteyiz. Tam mertebeli çift modlu lineer olmayan Schrödinger denkleminin ilerleyen dalga çözümlerini teşkil etmek üzere genişletilmiş ( G ′ G )-açılım metodu, genişletilmiş cebirsel metot, dinamik sistemler metodu ve genişletilmiş rasyonel sinüs hiperbolik-kosinüs hiperbolik metotlarını kullanmaktayız. Ayrıca bu denklem formunun Lie simetri analizini inceleyip, çarpan metodunu kullanarak korunum kanunlarını araştırmaktayız. Uyumlu türev operatörü anlamında uzay-zaman kesir mertebeli çift modlu lineer olmayan Schrödinger denkleminin ilerleyen dalga çözümlerini teşkil etmek üzere genelleştirilmiş eksponansiyel rasyonel fonksiyon metodunu ve fonksiyonel değiştirme metodunu kullanmaktayız. Ayrıca çoklu dalga ve etkileşimli çözümleri araştırmak üzere üç dalgalı metot, homoklinik yaklaşım ve M şekilli, kink-I ve haydut dalga içeren etkileşim çözümleri metotlarını kullanmaktayız. Son olarak, farklı başlangıç değer koşulları altında, tuzaklama potansiyeli sıfır olan Caputo türev operatörü anlamında zaman-kesir mertebeli lineer olmayan Schrödinger denklemi ile tuzaklama potansiyeline sahip Caputo türev operatörü anlamında zaman-kesir mertebeli lineer olmayan Schrödinger denklemini sunmaktayız. Yaklaşık çözümleri araştırmak üzere rezidüel kuvvet serisi metodu olarak adlandırılan yeni bir iteratif yöntem kullanmaktayız. Tüm bunların yanında, her bir metot için elde ettiğimiz değişik türden çözümlerin parametrelerine farklı değerler vererek, sayısal simülasyonlarını da takdim etmekteyiz.Item Nokta direnç kaynağı uygulanan farklı tür paslanmaz çeliklerin mekanik özelliklerinin incelenmesi ve karşılaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-01-22) Aras, Sedat; Ertan , Rukiye; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Otomotiv Mühendisliği Anabilim Dalı; 0000-0002-5651-3484Bu çalışmada kullanımı her geçen gün artan AISI 430 (ferritik paslanmaz çelik) ve AISI 304 (ostenitik paslanmaz çelik) paslanmaz çelikler arasındaki nokta direnç kaynağı bağlantıları için en iyi kaynak parametreleri araştırılmıştır. Çalışma kapsamında 0,4 mm kalınlığında sac plakalar kullanılmıştır. Literatürde bu kalınlık için bir çalışma bulunmamaktadır ve aynı zamanda çalışma kapsamında tuz testi ile kaynaklı bölgenin korozyon dayanımına odaklanılmıştır. Kaynak sonrası içyapıdaki değişim irdelenmiş ve yorumlanmıştır. Çekme testi, mikrosertlik ölçümü, kaynak çapı ölçümü, mikroyapı görüntüleme, tuz testi, kopma türü analizleri ile kapsamlı bir çalışma yapılmış ve literatüre kazandırılmıştır. Çalışmanın amacı, çalışmaya konu olan paslanmaz çeliklerin ve kaynak yönteminin bu analizleri ile ilerleyen çalışmalara referans olabilmek ve endüstüriyel kullanımına katkı sağlamaktır. Araştırma kapsamında, belirtilen paslanmaz çelik türlerinin farklı kaynak parametreleri kullanılarak kendi aralarında (AISI 430-430 ve AISI 304-304) ve birbirleri arasındaki (AISI 430-304) kaynak birleşimleri incelenmiştir. Araştırmada üç farklı kaynak akımı; 2,5 kA, 3,1 kA ve 3,7 kA ve üç farklı kaynak süresi; 40 ms, 70 ms ve 100 ms kullanılmış ve belirtilen malzeme çiftleri için en iyi kaynak parametrelerine ulaşılmıştır. Çalışma kapsamında belirtilen malzeme çiftlerinin kaynak sonrası mekanik özellikleri araştırılmıştır. Kaynak parametrelerinin kaynak çapına etkisini görmek için kaynak çapları ölçülmüştür. Kaynak işlemi sonrası kaynak dayanımını görmek için numunelere çekme testi uygulanmıştır. Paslanmaz çeliklerin en önemli özelliklerinden biri korozyon direncidir. Bu kapsamda numunelerin kaynak sonrası korozyon direncini analiz etmek için 48 ve 96 saatlik tuz testi uygulanmıştır ve tuz testi sonrası kaynak dayanımındaki değişimi görmek için tekrar çekme testi uygulanmıştır. Aynı zamanda tuz testi öncesi ve sonrası yapılan çekme testi sonuçlarına istinaden bulunan en iyi kaynak parametre değerleri için mikrosertlik ve mikroyapı analizleri yapılmıştır.Item Değişken oranlı fertigasyonda dinamik yönetim bölgeleri için modelleme ve veri yönetimi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-05-14) Bantchina, Bere Benjamin; Gündoğdu, Kemal Sulhi; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Biyosistem Mühendisliği Anabilim Dalı; 0000-0002-2593-426XHassas tarım, tarımsal üretim faaliyetlerine ileri teknolojileri entegre etmek, çevresel olumsuz etkiyi azaltmak, su kaynaklarını korumak, ürün verimini ve kalitesini artırmak, ekonomik faydalar sağlamak ve tarımsal sürdürülebilirliğin sağlanmasını temin etmek için veriye dayalı uygulamaları kapsamaktadır. Konuma özgü tarımsal uygulamalar hassas tarımın önemli özelliğidir. Bu çalışmanın amacı Otomatik Tamburlu Değişken Oranlı Fertigasyon Makinesi (HR-VRFM) kullanılarak konuma özel fertigasyon için veri setinin ileri teknolojiler kullanılarak hazırlanması, uygulama haritalarının hazırlanması, azot gübre ve sulama suyunun araziye uygulamasındaki performansın değerlendirilmesidir. Çalışma 2021-2023 yıllarında Bursa, Karacabey ilçesi, Bakırköy Köyü'nde seçilen bir ticari işletme alanında yürütülmüştür. Değişken oranlı fertigasyonun uygulamasında günümüz teknolojilerinden toprak nem sensörleri, görünür ve yakın kızılötesi (Vis-NIR) spektrometre ölçümleri, meteoroloji verileri ve uydu görüntüleri gibi veri kaynakları kullanmıştır. Sözü edilen verilerle ileri modelleme ve kümeleme yöntemleri kullanılarak dinamik yönetim bölgeleri ve uygulama haritaları elde edilmiştir. Uygulama haritaları değişken oranlı sulama (VRI) ve değişken oranlı azot gübrelemesi (VRNF) için hazırlanmıştır. Tarla koşullarında gerçekleştirilen VRI ve VRNF uygulamalarından yüksek uygulama randımanları elde edilmiştir. Uygulama haritasındaki değerler ile uygulanan değerler arasındaki determinasyon katsayı (R²) değerleri VRI için 0,96 ile 0,99 ve VRNF için 0,85 ile 0,99 arasında elde edilmiştir. Bu durum, yüksek çözünürlüklü VRI ve VRNF uygulamalarının Otomatik Tamburlu Değişken Oranlı Fertigasyon Makinesi ile mümkün olduğunu göstermiştir. Yüksek çözünürlüklü VRI ve VRNF veri setinin doğru ve hızlı bir şekilde hazırlanması önem kazanmaktadır.Item Eklemeli imalat ile üretilen alüminyum alaşımlarının MIG kaynağı ile birleştirilmesinde kaynak parametrelerinin bağlantı üzerine etkilerinin incelenmesi ve kaynak parametrelerinin optimizasyonu(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-12) Işılak, Cemil; Uğuz, Agah; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Makine Mühendisliği Anabilim Dalı; 0000-0003-3677-4027Eklemeli imalat yöntemi, hızlı prototipleme, tasarım özgürlüğü ve özgün parça üretimi gibi bir dizi avantaja sahiptir. Ancak, bu yöntem, talaşlı imalat, döküm ve pres gibi geleneksel üretim yöntemleri ile kıyaslandığında sınırlı bir üretim hacmine sahiptir. Bu bağlamda, eklemeli imalat yöntemi geniş hacimli üretim taleplerini karşılamada geleneksel yöntemler kadar avantajlı değildir. Bu nedenle, bilim insanları, bu dezavantajı ortadan kaldırabilmek amacıyla eklemeli imalat yöntemiyle üretilen parçaların birleştirilmesi üzerine birçok araştırma yürütmektedir. AlSi10Mg alaşımı, mekanik özellikleri ve hafifliği nedeniyle bu araştırmalar arasında yer almaktadır. Yapılan bu tez çalışmasında, SLM (Selective Laser Melting) yöntemiyle üretilen AlSi10Mg plakalarının MIG (Metal Inert Gas) prosesi ile kaynaklanabilirliğinin araştırılmasına ve ardından kaynak bölgesi sertliği ve çekme mukavemeti için kaynak parametrelerinin optimize edilmesine odaklanmaktadır. Optimizasyon kapsamında incelenen parametreler voltaj, akım ve kaynak dolgu telleri. Kaynak bölgesinin sertlik optimizasyonunda elde edilen en uygun parametreler 20,6 V, 120 A, 5356 (AlMg5) olarak belirlenmiştir. Çekme mukavemeti optimizasyonu için ise en uygun parametreler 20,6 V, 110 A ve 4047 (AlSi12) olarak belirlenmiştir. Bu tez çalışmasında ortaya koyulmuştur ki 4047 kaynak dolgu teli diğer iki kaynak dolgu teline kıyasla en iyi çekme mukavemeti performansı gösteren kaynak dolgu telidir. Buna ek olarak 4047 kaynak dolgu teli kabul edilebilir bir kaynak bölgesi sertlik performansı sergilemiştir. Ayrıca, bu malzemenin piyasada kolayca bulunabilir olması da dikkate alındığında, 4047 kaynak dolgu telinin, bu çalışma için en uygun kaynak dolgu telini temsil ettiği sonucuna varılmıştır.Item Teğetsel ve eksenel mini siklonların performanslarının deneysel ve teorik olarak incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-06) Mumcu, Ali Galip; Avcı, Atakan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Makine Mühendisliği Anabilim Dalı; 0000-0003-0412-8645Bu tez çalışmasında aynı siklon boyutlarına sahip farklı geometrilerde altı siklon ayırıcının tasarımı yapılmış ve deneysel olarak performansları elde edilmiştir. Bunlar arasından seçilen en uygun performanslı siklon geometrisi kullanılarak multisiklon tasarımı yapılmış ve deneysel olarak performansı incelenmiştir. Siklon tasarımları için uygun model seçimi amacıyla yaygın kullanılan matematik modellerin literatürden elde edilen yaklaşık 400 deneysel veri kullanılarak tahmin performansları elde edilmiş ve başarılı görülen matematik model tasarımda kullanılmıştır. Tasarlanan altı farklı siklon geometrisinin farklı çalışma koşullarında performanslarını belirlemek için deneysel çalışma gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma kapsamında tüm siklonların basınç düşüşü, toplama verimleri ve fraksiyonel verim eğrileri elde edilmiştir. Teğetsel girişli siklonlarda en fazla basınç kaybı ters akışlı konik siklonda, en az basınç kaybı ise ters akışlı sanal siklonda elde edilmiştir. Eksenel girişli siklonlarda konik yapılı siklonun basınç kayıpları sanal gövdeli siklona göre daha fazla bulunmuştur. Teğetsel siklonlarda en iyi toplama verimi ters akışlı konik siklonda meydana gelmekle birlikte ters akışlı sanal siklonun verim değerleri de bu değerlere oldukça yakın bulunmuştur. Düz akışlı teğetsel siklonların toplama verimleri diğer siklonlara göre daha düşük elde edilmiştir. Deneysel çalışmada elde edilen bulgulara göre teğetsel girişli ters akışlı sanal siklon seçilerek dört adetlik multisiklon tasarımı yapılmıştır. Tasarlanan multisiklon deneysel olarak incelenmiş ve elde edilen sonuçlar tek siklonun sonuçları ile uyumlu bulunmuştur.Item Triozfosfat izomerazın meme kanserindeki rolünün in-vitro araştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-21) Tuna, Emine Gonca; Dere, Egemen; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Biyoloji Anabilim Dalı; 0000-0003-2567-8056Kanser hücreleri oksijenin varlığından bağımsız olarak çok miktarda laktat meydana getirir. Warburg etkisi (aerobik glikoliz) olarak tanımlanan bu durum kanser araştırmalarında glikoliz ve enerji metabolizmasını oldukça önemli bir hale getirmektedir. Glikolizde anahtar bir enzim olan Triozfosfat İzomeraz (TPI)’ın kanserle ilişkisi henüz tam olarak aydınlatılmamıştır. Buna göre tez çalışmasının amacı, TPI enziminin meme kanserindeki rolünü ve ilişkili olduğu moleküler bağlantıları ortaya koymak olarak belirlendi. Bu amaçla, öncelikle insan meme kanseri hücrelerinde (MCF-7 ve MDA-MB- 231) ve insan meme epitel hücrelerinde (MCF-10A) TPI seviyeleri belirlendi. Ardından, MCF-7 ve MDA-MB-231 hücre hatlarında TPI ifadesi siRNA Lentiviral Vektör kullanılarak baskılandı, TPI baskılanan/baskılanmayan kanser hücrelerinde canlılık analizleri ve koloni oluşum yöntemleriyle hücre canlılığı, ayrıca migrasyon analizleri ile hücrelerin göç kabiliyetleri belirlendi. Western-blot metoduyla hücresel enerji sinyal yolaklarına ve epitel-mezenkimal dönüşüm (EMT) sürecine ait belirteçler incelendi. TPI baskılanması sonrası glikolitik kapasite ve toksik bir ara ürün olan metilglioksal (MG) seviyeleri değerlendirildi. Çalışmalarımızda TPI'nın meme kanseri hücrelerinde insan meme epitel hücrelerine göre daha yüksek ekspresyon seviyesine sahip olduğu görüldü. TPI baskılanan MCF-7 ve MDA-MB-231 hücrelerinde canlılık azalırken hücrelerin migrasyon yeteneklerinin azaldığı, enerji metabolizmasının düzenleyicileri olarak görev yapan mitojenle aktive edilmiş protein kinaz (MAPK), stresle aktive protein kinaz/ c-Jun N-terminal kinaz (SAPK/JNK) ve fosfatidilinositol-3-kinaz (PI3K) sinyal yollarında disregülasyon meydana geldiği ve EMT belirteçlerinin ifadesinin azaldığı görüldü. Ayrıca, TPI baskılanan hücrelerde glikoz kullanımı ve laktat üretimi azalırken MG birikiminin arttığı görüldü. Bu sonuçlar, TPI’nın meme kanserinde onkojenik aktivite gösterebileceğini ve bu enzimin hedeflenmesinin kanser enerji metabolizmasında önemli bir strateji olabileceğini işaret etmektedir.Item Termal buharlaştırma yöntemi ile üretilen Ag katkılı tungsten oksit ince filmlerinin elektrokromik özelliklerinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-09-10) Sarsıcı, Serhat; Akay, Sertan Kemal; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Fizik Anabilim Dalı; 000-0003-1288-0431Saf WO3 ince filmler ve %2, 5 ve 8 gibi üç faklı oranda Ag katkılı WO3 ince filmler Termal buharlaştırma yöntemi ile üretildi. Elde edilen tüm ince filmler hava ortamında 4500C’ de 1 saat boyunca fırınlandı. Saf ve Ag katkılı WO3 ince filmlerin elektrokromik özelliklerinin belirlenmesi için 1 M LiClO4/propilen karbonat elektrolit çözeltisi içeren 3-elektrotlu bir hücre ortamında döngüsel voltametri, tekrarlı kronoamperometri, sabit potansiyelde kronokulometri, EIS ve Mott-Scottky ölçümleri gerçekleştirildi. WO3 ince filmlerinin rengi, -1.8 V'ta mavi ve +1.9 V'ta ise şeffaf olduğu gözlemlendi. Üretilen filmler arasında en iyi renklenme ve şeffaflaşma süreleri (2,33 ve 1,25 s), yüksek tersinirlik (%69), yüksek renklenme verimliliği (141 cm2/C) olarak Ag(%2):WO3 ince filmler için elde edildi. %5 ve %8 gibi daha yüksek oranlarda Ag katkılamasının WO3 filmlerin elektrokromik performansını düşürdüğü gözlemlendi. EIS verilerinden yararlanarak elektrotlara eşdeğer elektronik devre fiti yapıldı. Yük transfer direnci en düşük %2 katkılı Ag için elde edildi. Düşük yük transfer direnci elektrot/elektrolit ara yüzeyinde reaksiyon kinetiklerinin daha etkin olduğunu gösterdi. Bu sonuçlar da FESEM ve EDS haritalamalarından elde edilen sonuçlar ile uyum içerisinde olduğu görüldü. Ayrıca, üretilen filmler, FESEM, EDS haritalama, XPS, XRD ve Raman ölçümleri ile karakterize edildi. Termal buharlaştırma yöntemiyle elektrokromik ince filmlerin üretilmesi ve karakterizasyonu ile ilgili literatürde sınırlı sayıda çalışma bulunduğundan, bu çalışmada elde edilen bulguların elektrokromik uygulamalar için umut verici nitelikte olduğu sonucuna varıldı.Item Gemlik Körfezi anıtsal yapılarında özgün harç karakterizasyonlarına uygun enjeksiyon onarım harcı üretimi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-20) Örteş, Şule Ayengin; Bağbancı, Özlem Köprülü; Mardani, Ali; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Mimarlık Anabilim Dalı; 0000-0003-4304-2895Tarihi yapıların korunması ve bu özgün yapıların geleceğe aktarılması için hem ulusal hem de uluslararası düzeyde çalışmalar yürütülmektedir. Ayrıca koruma konusunda uluslararası anlaşmalara taraf olan ülkelerin ana mevzuatlarında ilgili tüzük ve bildirgeler yer almaktadır. ICOMOS'un (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) "Mimari Mirasın Analizi, Korunması ve Yapısal Restorasyonu için İlkeler" başlıklı tüzüğü, koruma uygulamalarında tarihi yapının malzeme ve strüktür özelliklerinin tam olarak bilinmesini oldukça önemli görmektedir. Büyük bir bölümü deprem kuşağında yer alan Türkiye'de tarihi yapılara uygulanacak onarım çalışmalarından önce gerçekleştirilen analizler bu sebeple oldukça önemlidir. Ancak ülkemizde tarihi yapıların korunmasına yönelik uygulamaların büyük çoğunluğu detaylı malzeme analizleri gerçekleştirilmeden yapılmaktadır. Malzeme analizlerinin yapılması, tarihi yapılara yönelik güçlendirme ve koruma yöntemlerine ilişkin kararları etkilediği için daha güvenilir ve nitelikli müdahaleler yapılmasını sağlamaktadır. Onarımlarda sıklıkla kullanılan enjeksiyon yöntemi ise yapıya uygulandıktan sonra geriye dönüşü olmamaktadır. Günümüzde onarımlar genellikle hazır harçlar kullanılarak yapılmaktadır. Ancak hazır harçların karışım oranlarının özgün harç oranları ile uyumunun gözetilmesi önemlidir. Her yapının kendine özgü malzeme bileşenleri ve karışım oranları tespit edilerek bu karışım oranlarına ve malzeme bileşenlerine uygun enjeksiyon harcının üretilmesi gerekmektedir. Bu amaçla tez çalışması kapsamında Bursa’nın Gemlik Körfezinde yer alan ve özgün yapı malzemesine ulaşılabilen 15 tarihi yapısı tez kapsamında iki aşamada çalışılmıştır. İlk aşamada tarihi yapıların harçlarının malzeme karakterizasyonları saptanmıştır. İkinci aşamada ise bu yapılardan 6 tanesi için özgün harçlar ile uyumlu olabilecek enjeksiyon onarım harcı geliştirilirmiş ve diğerleri için de karışım oranları önerisinde bulunulmuştur.Item Kuvars camın ultrasonik titreşim destekli imalat yöntemi ile beş eksenli işleme merkezinde işlenmesi ve işleme parametrelerinin optimizasyonu(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-24) Erdoğan, Özlem; Çakır, Cemal; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Makine Mühendisliği Anabilim Dalı; 0000-0002-2129-9414Sert ve kırılgan kuvars camın geleneksel imalat ile işlenmesi zordur. Bu nedenle, bu tür malzemeler için ultrasonik işleme tercih edilmektedir. Bu çalışmada, döner ultrasonik destekli delme işlemi (RUD) ile kuvars malzeme, boru tipi takım kullanılarak delinmiş ve ultrasonik güç, takım dönme hızı (devir sayısı), ilerleme hızı ve gagalama delme derinliği parametrelerinin çapak alanı (CA), kaldırılan malzeme hacmi (MRR) ve yüzey pürüzlülüğü (SR) üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Deneylerin tasarımı için yanıt yüzey metodolojisi (RSM)’ndeki Box-Behnken tasarımı kullanılmıştır. Deney sonuçlarına göre, Gri İlişkisel Analiz (GRA) yöntemi kullanılarak, ultrasonik gücün %90, devir sayısının 1300 rpm, ilerleme hızının 30 mm/dak ve gagalama delme derinliğinin 0,75 mm olduğu deney şartı, ideal proses parametreleri olarak bulunmuştur. İdeal şartlara göre, minimum çapak alanı, minimum yüzey pürüzlülüğü ve maksimum malzeme kaldırma hacmi, sırasıyla, 56,962 mm2, 1,222 μm ve 162,68 mm3/s’dir. Ayrıca, parametrelerin her bir seviyesi için ortalama Gri İlişki Derecesi (GRG) hesaplanmıştır. Maksimum GRG değerlerine karşılık gelen seviyelerdeki yeni parametrelerle (P= %60; n=1600 rpm; Vf=30 mm/dak; dp=0.40 mm) ve RSM analizindeki çoklu yanıt optimizasyonu ile bulunan diğer parametrelerle (P= %61,52; n=1478,79 rpm; Vf=28,18 mm/dak; dp=0,69 mm) ultrasonik destekli ve ultrasonik destek olmadan işlemler gerçekleştirilmiş ve sonuçlar karşılaştırılmıştır. Deneylerin sonuçlarına göre, GRA çoklu optimizasyonunda, minimum ortalama yüzey pürüzlülüğü, minimum çapak alanı ve maksimum kaldırılan malzeme hacmi üzerindeki en önemli etkinin devir sayısı parametresi olduğu tespit edilmiştir. ANOVA sonuçlarına göre ise en etkili parametrelerin, SR üzerinde ultrasonik güç (P), CA üzerinde devir sayısı (n) ve MRR üzerinde ilerleme hızı (Vf) olduğu görülmüştür.Item Üç boyutlu organotipik tümör modellerinin geliştirilmesi, karakterizasyonu ve ilaç yanıtlarının araştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-06) Asa, Sibel Çınar; Arı, Ferda; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Biyoloji Anabilim Dalı; 0000-0002-3064-6449Akciğer kanseri, küresel mortalite oranlarında üst sıralarda yer alarak yeni tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, üç boyutlu (3B) hücre kültürü yöntemleri, kanser biyolojisine yönelik in vitro ve klinik çalışmalar arasındaki ilaç yanıtı farklılıklarını ortadan kaldırabilmesi ve kişiselleştirilmiş tedavi stratejilerinin geliştirilmesi açısından önemlidir. Bu çalışmanın amacı, akciğer kanseri için yeni 3B organotipik tümör modelleri geliştirmek, tümör oluşumu ve inhibisyon mekanizmalarını incelemek ve ilaç yanıtlarını değerlendirmektir. A549 ve H1299 akciğer kanseri hücreleri kullanılarak 3B tümör modelleri oluşturulmuş ve karakterize edilmiştir. Öncelikle Niklozamid’in çeşitli kemoterapötikler (Setuksimab, Holoxan, Pemetrexed, Cisplatin, Doksorubisin, Caelyx, 5-Flurourasil, Paklitaksel, Dosetaksel, Gemsitabin), Klorokin ve Resveratrol ile kombinasyonları 2B hücre kültüründe incelenmiştir. Kombinasyonlar arasında etkili bulunan Niklozamid ve Dosetaksel kombinasyonunun canlılık üzerine etkileri SRB ve ATP testleri, hücre ölüm modu (üçlü floresan boyama ve Z-VAD-FMK inhibitör analizleri), hücre göçü (yara iyileşmesi), koloni oluşturma yeteneği (koloni oluşturma analizi), western blot analizleri ve immünositokimya analizleri (hematoksilen-eozin ve Ki-67 boyamaları) ve ko-kültür çalışmaları kapsamında tümör mikroçevresinin etkileri değerlendirilmiştir. Niklozamid-Dosetaksel kombinasyonunun hücre canlılığı üzerinde monoterapötik etkilere göre daha güçlü bir etki gösterdiği ve tümör yapısında belirgin bozulmaya yol açtığı gözlemlenmiştir. Mikroskobik ve inhibitör analizleri, apoptotik hücre ölümü varlığını ortaya koymuş; Western blot analizleri ise apoptoz ile ilişkili proteinlerden DR-4, kaspaz-8, k-PARP’ta artış ve Bcl-2’de azalma göstermiştir. Ayrıca, kombinasyonun hücre göçünü azalttığı ve koloni oluşturma kapasitesini engellediği tespit edilmiştir. İmmünositokimya analizleriyle tümör zonları belirlenmiş kombinasyonun etkisi ile tümör inhibisyonunun gerçekleştiği tayin edilmiştir. Ko-kültür çalışmaları canlılığın tümör mikroçevresi etkisiyle arttığını göstermiştir. Bu bulgular, akciğer kanserinde kişiselleştirilmiş tedavi stratejilerinin geliştirilmesine yönelik daha fazla araştırmanın gerekliliğini ortaya koymaktadır. Gelecek araştırmalar, ek ilaç kombinasyonları, farklı hücre tipleri ve 3B tümör modelleri ile in vitro’dan in vivo’ya geçişteki potansiyelini artırmayı hedeflemektedir.Item Optik fiberlerdeki doğrusal olmayan olayların tek ve çok segmentli DWDM uzak mesafe iletişim sistemlerinin performansı üzerindeki birleşik etkilerinin modellenmesi ve karşılaştırmalı analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-24) Yıldırım, Abbas; Karlık, Sait Eser; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı; 0009-0006-5106-9210Doğrusal olmayan olayların etkisi optik haberleşme sistemlerinin performansını kısıtlamaktadır. Yoğun dalgaboyu bölmeli çoğullamalı (DWDM) sistemlerde öz faz modülasyonu (SPM), çapraz faz modülasyonu (XPM) ve dört dalga karışımının (FWM) birleşik etkisi, doğrusal olmayal optik olayların karmaşık hali, test ekipmanlarının sınırlı olması ve uzak mesafe ölçümlerindeki zorluklar nedeniyle, modelleme ve benzetimlerle incelenebilmektedir. Ayrıca, literatürdeki WDM tabanlı sistemlerde birleşik SPM+XPM+FWM etkisini inceleyen makale ve yayın sayısı sınırlıdır. Genellikle, yayınlarda birleşik etki, SPM, XPM ve FWM’nin tekli etkilerinden elde edilen sonuçların toplanmasıyla belirlenmektedir. Bu nedenle SPM, XPM ve FWM arasındaki etkileşim genel olarak ihmal edilmektedir. Bu tezde, uzak mesafeli DWDM sistemlerinde segment açısından iki tür sistem incelemesi yapılmıştır. Tek segmentli DWDM sistemlerde, birleşik SPM+XPM+FWM etkisi ile FWM yalın etkisi modellenmiş olup elde edilen sonuçlar karşılaştırılmıştır. İşaret çaprazkarışım oranının (SXR), 15, 31 ve 63 kanallı sistemlerde kanalların giriş gücü ve kanal aralıklarındaki değişime göre değişimi gözlemlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre SPM+XPM+FWM etkisi, FWM yalın etkisine göre baskın biçimde SXR değerini daha fazla etkilemektedir. Erbiyum katkılı fiber kuvvetlendirici (EDFA) kullanan çok segmentli sistemlerde, birleşik SPM+XPM+FWM+SRS+ASE gürültüsü etkisi altında ve birleşik FWM+SRS+ASE gürültüsü etkisi altında modellemelerden elde edilen benzetim sonuçları karşılaştırılmıştır. 63 kanallı DWDM sistemlerde merkez kanalları etkileyen doğrusal olmayan olayların birleşik etkisi altında optik işaret gürültü oranının (OSNR), kanalların giriş gücü, kanal aralıkları ve kullanılan EDFA sayısı kriterlerine göre değişimi gözlemlenmiştir. Elde edilen sonuçlar, birleşik SPM+XPM+FWM+SRS+ASE gürültüsü etkisinin, birleşik FWM+SRS+ASE gürültüsü etkisine göre baskın biçimde OSNR değerini daha fazla etkilediğini göstermektedir.Item Development of a probiotic beverage (synbiotic) from different edible wild fruits fortified with gum Arabic(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-09-16) Babeker, Hager Hassan Ali; Bayizit, Arzu Akpınar; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı; 0000-0003-1898-1153Probiotics have various advantages for human health. Fermented dairy products constitute the majority of probiotic foods on the market today. However, these products cannot be consumed by individuals allergic to milk proteins or have severe lactose intolerance. However, the demands of vegetarians, people who are allergic to milk proteins and those with lactose intolerance for lactose-free products with high nutritional value and low cholesterol have increased. Therefore new food matrices that support probiotic development have become a current research topic. In this context, fruits and vegetables are among the alternative food matrices because they are rich in health-beneficial components such as vitamins, minerals and phenolic compounds, as well as prebiotics that support probiotic development such as inulin, galactooligosaccharide, gum Arabic and fructooligosaccharide. By using fruits and vegetables as probiotic carriers, alternative products that do not contain milk allergens and for consumers with lactose intolerance are being developed. In this thesis study, Gum Arabic was added at different concentrations (0, 2, 4%) as a prebiotic to different fruit juices of Sudanese wild baobab fruit, tamarind, roselle and Guddaim either with Lactobacillus acidophilus LA-5 or Bifidobacterium animalis subsp. lactis BB-12 cultures as a single strain. Various physico-chemical, microbiological and bioactive component analyses of fruit juices were carried out using standard methods. Physico-chemical, microbiological and bioactive components were determined on days 0, 7, 14, 21 and 28 of storage. Fermentation of juices with Lactobacillus acidophilus LA-5 or Bifidobacterium animalis subsp. lactis BB-12 reduced pH to 4.1 or less and increased titratable acidity to 0.65% or more during 28 days of storage due to lactic acid production. Similarly, the amount of sugar decreased throughout storage. The characteristic colors of the samples were preserved throughout their shelf life, and no browning was observed. The average viable cell counts of Lactobacillus acidophilus LA-5 or Bifidobacterium animalis subsp. lactis BB-12 were 7.8×108 and 2.8×108 CFU mL-1, respectively. This number was evaluated as sufficient to associate this product with probiotic potential. Both bacterial strains tested covered good growth in juices with different gum Arabic concentrations. According to the results obtained in the study, it is thought that fermented Sudanese wild fruit juices of baobab fruit, tamarind, roselle and guddaim fortified with gum Arabic by Lactobacillus acidophilus LA-5 and Bifidobacterium animalis subsp. lactis BB-12 might be an alternative product to deliver probiotics to provide health benefits for consumers.Item Pirinç ve mercimeğin probiyotik fermente içecek üretiminde potansiyel kullanım olanağının araştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-09-13) Kilci, Zeynep; Bayizit, Arzu Akpınar; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı; 0000-0003-1700-8597Günümüzde süt proteinleri alerjisi ve/veya laktoz intoleransı gibi rahatsızlıkların görülme sıklığında yaşanan artış, hayvansal kaynaklı gıda ürünlerinin sağlık ve çevresel etkileri konusundaki artan farkındalık ve bunun bir sonucu olarak vegan beslenme tarzına yönelme eğiliminde artış yaşanması tüketicileri hayvan kökenli süt ve süt ürünlerine bir çeşit alternatif olarak bitkisel matrisli yiyecek ve içeceklere yöneltmeye başlamıştır. Ticari ürün portföyleri incelendiği zaman bitkisel sütlerin baklagiller, tohumlar, kabuklu kuruyemişler, tahıllar, yalancı tahıllar (pseudocereal) gibi farklı pek çok bitkisel kaynaktan elde edildiği görülmektedir. Dünyanın her coğrafyasında insanlar için önemli olan besin kaynakları arasında gösterilen tahıllar ve baklagiller önemli bir karbonhidrat kaynağı olmalarının yanı sıra protein, vitamin, mineral, diyet lif gibi bileşenler açısından da önemli kabul edilmektedirler. Tahıl proteinleri lisin ve triptofan açısından fakir olmakla birlikte optimal düzeyde metiyonin ve sistein gibi kükürtlü amino asit bileşimine sahiptir. Bu nedenle tahılları baklagiller ile birleştirmek üretilen ürünün kalitesini geliştirmek için tercih edilebilecek bir yoldur. Tüm bu bilgiler göz önünde bulundurulduğunda bir baklagil olan mercimek (kırmızı, sarı ve yeşil) ile bir tahıl olan pirinç ve bu iki hammaddenin karışım formülasyonuna sahip bitkisel fermente içeceklerin tüketiciler tarafından talep göreceği değerlendirilmiş olup, bu tez çalışması kapsamında mercimek, pirinç, mercimek ve pirinç karışımı içeceklerin bazı fizikokimyasal, mikrobiyolojik ve duyusal özellikleri incelenmiştir. Bu çalışmada pirinç ve mercimek ile starter kültür olarak ticari YoFlex non-dairy karışık kültür (Lactobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus, Streptococcus thermophilus, Lactobacillus paracasei, Lactobacillus acidophilus, Bifidobacterium spp) kullanılarak bitkisel bazlı fermente içecekler geliştirilmiş ve bazı fizikokimyasal, mikrobiyolojik ve duyusal nitelikleri araştırılmıştır. Pirinç ve mercimek sütlerinin karışım oranı ön deneme üretimleri sonucunda 85:15 şeklinde ve starter kültürün inokulasyon oranı %0,04 olarak belirlenmiştir. Belirlenen formülasyonlara göre üretilen fermente bitkisel içeceklerin mikrobiyal canlılık değerleri 4°C’de gerçekleştirilen 21 günlük depolama sürecinin son gününde dahi her bir içecekte her bir suş için 6 log10kob/g değerinin üzerinde tespit edilmiştir. Bitkisel fermente içeceklerin pH değerleri 3,93-6,98, titrasyon asitliği değerleri 0,04-0,41 (% laktik asit), viskozite değerleri 0,29-2,80 (Pa.s), L* değerleri 64,01-83,97, a* değerleri (-0,54)-15,33, b* değerleri 8,11-24,90, kuru madde değerleri 8,73-9,70 (%), protein miktarı değerleri 1,01-3,74 (%), yağ miktarı değerleri 0,33-0,79(%), glukoz değerleri 0,25- 1,21 (g/100g), laktik asit miktarı değerleri 0,30-5,10 (g/L), asetik asit miktarı değerleri 0,08-0,20 (g/L), toplam fenolik madde değerleri 1,52-8,39 (mg gallik asit eşdeğeri (GAE)/100 mL örnek), toplam antioksidan kapasite değerleri 0,85-3,21 (CUPRAC) ve 1,47-1,57 (DPPH) (mg Trolox eşdeğeri (TE)/100 mL örnek), biyoerişilebilirlik değerleri 66-1051 (%) olarak belirlenmiştir. Duyusal değerlendirmelerde sadece mercimek kullanılarak üretilen içecekler en düşük puanları almıştır. Uygulanan analizler neticesinde elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde fermente pirinç ve mercimek içeceklerinin olumlu besinsel özelliklere sahip olduğu ve tüketiciler tarafından kabul göreceği öngörülmektedir.Item Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı akıllı enerji dağıtım sisteminin tasarımı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-26) Doğan, Gülay Yıldız; Öztürk, Nursel; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı; 0000-0001-6810-8198Son yıllardaki nüfusun hızlı artması, ekonomilerin büyümesi ve teknolojinin ilerlemesi ile birlikte elektrik enerjisinin tüketiminde önemli bir artış yaşanmaktadır. Elektrik enerjisi tüketimindeki artışlar, mevcut enerji kaynaklarının tükenmesine ve fosil yakıta dayalı elektrik üretiminden kaynaklı hava kirliliğine yol açmaktadır. Dünyada kaynakların çeşitlendirilerek sürdürülebilir enerji arzının sağlanması, enerji üretiminin çevreye zararlı etkisinin en aza indirilmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının değerlendirilmesi ve enerji verimliliğinin artırılması önemli hale gelmeye başlamıştır. Bu tez çalışmasının amacı, artan öneme sahip yenilenebilir enerji kaynaklı dağıtık üretim tesislerini akıllı şebekeye entegre etmektir. Şehirlerin enerji ihtiyacını karşılamak için gereken dağıtık üretim tesislerinin sayısına, kapasitesine ve şebekeye bağlanacağı konuma karar vermek için çok amaçlı karma tamsayılı doğrusal programlama modeli oluşturulmuştur. Modelin parametrelerinden biri olan elektrik enerjisi talebindeki belirsizliği ortadan kaldırmak için evrişimli sinir ağını (Convolutional Neural Network: CNN) ve uzun kısa süreli bellek sinir ağını (Long Short-Term Memory: LSTM) birleştiren bir derin öğrenme modeli önerilmiştir. Elektrik enerjisi talebini tahmin etmek için önerilen derin öğrenme modeli LSTM modeli ile karşılaştırılmıştır. İki model performans metrikleri ile karşılaştırıldığında CNN-LSTM hibrit modelinin LSTM modelinden daha iyi sonuçlar verdiği ve elektrik enerjisi talep tahmini için uygun olduğu görülmüştür. Çok amaçlı model ise ağırlıklı toplam yöntemi ve genetik algoritma ile çözülmüştür. Önerilen tahmin modeli ve programlama modelinin şehirlerin elektrik enerjisi ihtiyacını karşılayabilecek yenilenebilir enerji kaynaklarının planlanmasında ve şebekeye entegrasyonunda faydalı olacağı düşünülmektedir.Item CIELAB renk uzayında renk farkı formüllerinin düzenli renk koordinatı değişimlerine olan bağımlılığının araştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Çinko, Uğur Onur; Becerir, Behçet; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tekstil Mühendisliği Anabilim Dalı.; 0000-0002-4469-4046Bu tez çalışmasında dört renk farkı formülünün sonuçları [CIELAB (1976), CMC (2:1), CIE94 (2:1:1) ve CIEDE2000 (2:1:1)], renk koordinatlarındaki düzenli değişiklikler için CIELAB renk uzayında değerlendirilmiştir. L*, a* ve b* koordinatları, renk uzayının farklı ışıklılık (açıklık-koyuluk) ve renk açısı bölgelerinde artan ve azalan adımlarla düzenli olarak değiştirilmiştir. Dört formülün bağımlılığı ve tutarlılığı, düzenli ve sabit renk koordinat değişimlerine bağlı olarak araştırılmıştır. Deneysel çalışmanın amacı, CIELAB renk uzayının farklı renk bölgelerinde, her formülün en uyumlu ve en güvenilir sonuçları vereceği toplu bölgede farklı renk farkı formülleri kullanma olasılığının olup olmadığını belirlemekti. Deneysel çalışma, amaca yönelik hazırlanmış özel bir yazılım (C# programa dilinde yazılan) kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar, CIELAB ve CIE94'ün hesaplama aralıklarında birbirleriyle karşılık gelen renk farkı sonuçları verdiğini göstermiştir. CIELAB formülü kartezyen koordinat hesabına bağlı olarak hep lineer artışlar vermiştir. Tüm formüller, hesaplama aralıklarında farklı hesaplama özellikleri gösterdi. CMC formülü, gri noktanın yakınında hesaplama yaparken en yüksek renk farklılıklarını vermiştir. CIEDE2000 formülünün, hesaplama adımlarındaki değişikliklere göre kendisine en uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Tüm koordinatları (L*, a* ve b*) aynı anda değiştirerek hesaplamanın gerçekleştirileceği formüllerin hassasiyetini belirlemek için daha karmaşık bir yazılım gerekli olacaktır.Item Batı çiçek tripsi, Frankliniella occidentalis (Pergande) (Thysanoptera: Thripidae) popülasyonlarının farklı insektisit gruplarına karşı direnç durumunun araştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-02-23) Demiröz, Duygu; Kumral, Nabi Alper; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Bitki Koruma Anabilim Dalı.; 0000-0002-0593-0165Bu tez çalışması, yoğun Bitki Koruma Ürünü (BKÜ) kullanımı olduğu bilinen Ege ve Marmara Bölgelerindeki İzmir, Manisa, Bursa ve Çanakkale illerinde bulunan örtü altı sebze ekiliş alanlarından toplanan örneklerle gerçekleştirilmiştir. Sentetik piretroitli, karbamatlı ve spinosyn grubu insektisitlere karşı farklı Frankliniella occidentalis (Pergande) (Thysanoptera: Thripidae) popülasyonlarının direnç durumu IRAC 10 nolu kapsül daldırma testi ile belirlenmiştir. Direnç mekanizmalarını belirlemek amacıyla karboksilesteraz, asetilkolinesteraz, glutathion-S-transferaz, sitokrom P-450 enzim aktiviteleri incelenerek, sodyum kanallarındaki mutasyonlar ve Foα6 (nicotinicace tylcholine receptor subunit) nokta mutasyonu moleküler çalışmalar ile araştırılmıştır. Laboratuvar çalışmaları 2020-2023 yıllarında Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü laboratuvar ve sera koşullarında yürütülmüştür. Biyoassay çalışma sonuçlarına göre Menderes/Altıntepe, Akhisar/Selçikli ve Orhangazi/Fatih popülasyonlarının direnç oranları ve enzim miktarları diğer popülasyonlara göre önemli düzeyde yüksek bulunmuştur. Bayındır/Karaveliler ve Yenişehir/Kavaklı popülasyonlarının direnç oranları ve enzim miktarları ise duyarlı popülasyona benzer olarak düşük tespit edilmiştir. Bu çalışmada Türkiye’de ilk kez F. occidentalis’te T929V, T929I ve G275E nokta mutasyonları bulunmuştur. Bütün popülasyonlarda sodyum kanalında piretroit direnci ile ilişkilendirilmiş T929V gen bölgesinde mutasyon belirlenmiştir. En dirençli Menderes/Altıntepe popülasyonunda ise T929V ve T929I mutasyonları kombine halde tespit edilmiştir. Frankliniella occidentalis’in yine tüm popülasyonlarında spinosad direncine neden olan G275E gen bölgesinde mutasyon belirlenmiştir.