2017 Cilt 15 Sayı 3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/8983
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Adı: Meraklı, soyadı: Çocuk, durum: Çevrimiçi, sonuç: Grooming, internette çocuk istismarı(Uludağ Üniversitesi, 2017) Bükre, Çıkman; Özlem, Salman; Deniz, Çalışkanİnternet, hem bir fırsat hem de tehlike olarak değerlendirilmektedir. İnternette çocukları bekleyen tehlikelerden biri de ‘grooming’dir. Grooming, internet ortamında bir yetişkinin kendini çocuk olarak tanıtması, bu şekilde sanal ortamda tanıştığı çocukların güvenini kazanarak sanal ya da gerçek dünyada istismar etmesidir. Bu çalışmada sağlık profesyonelleri açısından “grooming” konusuna dikkat çekmek, bireysel, toplumsal olarak korumaya yönelik sağlık ve sosyal hizmetlerin önemini vurgulamak amaçlanmıştır.Item Evaluation of antiemetic therapy used for chemotherapy induced nausea and vomiting in children(Uludağ Üniversitesi, 2017) Emir, SunaNausea and vomiting associated with chemotherapy is one of the important side effects of treatment in children with cancer. Despite the development of new antiemetic agents, there are still some problems in this regard in children. The combination of a 5-HT3 receptor antagonist plus a corticosteroid is usually used to prevent chemotherapy induced nausea and vomiting (CINV) in children receiving emetogenic chemotherapy. New antiemetic agents do not take part in the current pediatric guidelines. There is also no sufficient data on alternative agents in children with intractable vomiting. This review summarizes the CINV definitions in children, the classification of the antiemetic drugs as standard, newly available and optional drugs in children. Each drug category is discussed according to the mode of action, efficacy in different types of CINV, recommended dose and finally some suggestions for CINV in children.Item Okul çağındaki astımlı olguların çocukluk çağı astım kontrol testi ile değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017) Demirbaş, Başak Ceylan; Çekiç, Şükrü; Canıtez, Yakup; Sapan, Nihat; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Alerji Bilim Dalı.Giriş ve Amaç: Astım çocukluk çağında en sık görülen kronik hastalıktır. Mevsimsel değişikliklerin, astım atak sayıları ve hastalığın kontrol altında olma durumunu etkilediği bilinmektedir. BU çalışmada astım tanılı 6-11 yaş arasındaki olguların çocukluk çağı astım kontrol testi (Ç-AKT) ile değerlendirilmesi ve astım kontrolünü etkileyen faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem ve Gereçler: Çalışmaya astım tanısıyla takipli 6-11 yaş arası 103 olgu alındı. Olgulardan Çocukluk Çağı Astım Kontrol Testi (Ç-AKT) ve tarafımızca hastaların değerlendirilmesi için düzenlenen astımlı anketini doldurmaları istendi. Bulgular: Çocukluk çağı astım kontrol testi (Ç-AKT) sonucuna göre olguların %47,5’inin (n=49) kontrol altında olduğu saptandı. Kontrol altında olan grupta yıllık atak sayısı (medyan=2/yıl, minimum=0/yıl, maksimum=10/yıl) kontrol altında olmayan gruba göre ( medyan=3,5/yıl, minimum=0/yıl, maksimum=10/yıl) anlamlı olarak azdı (p=0,005). Kontrol altında olan olguların %14,3’ünün (n=7), kontrol altında olmayan olguların %38,9’unun (n=21) ailesinde egzama öyküsü olduğu tespit edildi (p=0,005). Hastaneye başvuru oranları kontrol altında olan olgularda: Eylül ayında %30,6 (n=15), Ekim ayında %32,7 (n=16), Kasım ayında %30,6 (n=15) ve Aralık ayında %6,10 (n=3); kontrol altında olmayan olgularda Eylül ayında %5,6 (n=3), Ekim ayında %25,9 (n=14), Kasım ayında %33,3 (n=18) ve Aralık ayında %35,2 (n=19) olarak saptandı. Aralık ayında kontrol altında olmayan olguların, kontrol altında olan olgulara göre daha sık başvurduğu tespit edildi (p=0,001). Tartışma ve Sonuç: Astım kontrol testleri hastaların takiplerinde hekimlere yardımcı olan pratik bir uygulamadır. Çalışma sonucunda astımlı hastaların önemli bir kısmının kontrol altında olmadığı görüldü. Astımlı olgularda Aralık ayında yakınmalarda görülen artışın bölgesel iklim değişiklikleri ve çevresel faktörlere bağlı olabileceği düşünüldü.Item Bir olgu eşliğinde asetilsalisilik asite bağlı karaciğer toksisitesi gelişen akut romatizmal ateş hastasına yaklaşım(Uludağ Üniversitesi, 2017) Güvenç, Osman; Çimen, Derya; Aslan, Eyüp; Emiroğlu, Haldun; Arslan, Derya; Oran, BülentÜlkemizde sık görülen akut romatizmal ateş hastalığının tedavisinde artrit veya hafif kardit tablosu olduğunda ilk tercih edilen ilaç asetilsalisilik asittir. Tedavi sırasında birçok yan etki ile karşılaşılabilir. Akut romatizmal ateş tanısı konulan 10 yaşındaki erkek hastada asetilsalisilik asit tedavisi sırasında karaciğer toksisitesi gelişti. Bu durumun çocuk kardiyoloji pratiğinde her zaman görülebilme ihtimalinden ve tedavi yaklaşımı ile ilgili literatür bilgilerinin kısıtlı olmasından dolayı hasta, olgu olarak sunuldu.Item Kutanöz mastositoz tanısı almış yenidoğan bebekte anaflaksi: Olgu sunumu ve literatür tarama(Uludağ Üniversitesi, 2017) Tarakçı, Nuriye; Konak, Murat; Daye, Munise; Altunhan, Hüseyin; Örs, RahmiMastositoz deri ve/veya iç organlarda aşırı mast hücre birikimi ile karakterize kutanöz ve sistemik olarak sınflandırılan bir grup hastalıktır. Semptomlar mast hücre mediatörlerinin aşırı salınımına ve onların lokal veya sistemik etkilerine bağlıdır. Mastositozisli hastalarda semptomlar hafif olabileceği gibi hayatı tehdit eden anaflaktik reaksiyonlara da neden olabilmektedir. Anaflaktik krizler literatürde genellikle sistemik tutulum varlığında ve erişkin ya da çocukluk dönemlerinde bildirilmiştir. Biz burada bir günlük iken kutanöz mastositoz tanısı almış ve yenidoğan döneminde anaflaksi gelişen bir hastayı literatür eşliğinde sunduk.Item Ambliyopi ve güncel tedavi yaklaşımları(Uludağ Üniversitesi, 2017) Çelik, TubaAmbliyopi, çocukluğun erken dönemlerinde sağlıklı görme gelişiminin sağlanamaması sonucu ortaya çıkan görme keskinliğinde azalma durumudur. Refraksiyon kusuru, şaşılık, anatomik ya da konjenital engeller gibi ambliyopiye neden olan risk faktörlerinin ortadan kaldırılması görme gelişiminin arttırılmasını sağlar. Günümüzde erişkinlerde de tedavinin mümkün olduğunu savunan çalışmalar olsa da genel kabul gören görüş ambliyopinin erken tedavi edilmediği takdirde, geri döndürülemez ve yaşam boyu etkisini gösteren bir görme azlığına sebep olmasıdır . Bu derlemede, aileler ve klinisyenler açısından son derece önemli bir durum olan ambliyopinin nedenleri ve günümüzdeki tanı ve tedavi yaklaşımları ele alınmaya çalışılmıştır.Item Trombositozu olan çocuğa yaklaşım(Uludağ Üniversitesi, 2017) Evim, Melike Sezgin; Baytan, Birol; Güneş, Adalet Meral; Uludağ Üniversitesi/Çocuk Hematoloji Bilim Dalı.Trombosit sayısının 450.000 mm3 üzerinde olması trombositoz olarak kabul edilir. Nedenlerine göre sekonder ya da primer olarak gruplandırılır. Çocukluk çağında genellikle trombositozun nedeni sekonder nedenlerdir ve neden olan hastalığın kontrol altına alınması ile trombositoz geriler. Sekonder trombositoz kendini sınırlayan bir durumdur. Nadiren ve özellikle altta yatan bir risk faktörü var ise tromboemboliye neden olur. Myeloproliferatif hastalıklar içinde gruplandırılan primer trombositozlar çocukluk çağında çok nadirdir. Primer trombositozda tromboembolik olaylar en önemli mortalite ve morbidite nedenidir. Primer trombositozlu hastaların bir kısmı kanama bulguları ile gelebilir.Item Flash glucose monitoring experiences of the families of the patient with Type 1 diabetes mellitus(Uludağ Üniversitesi, 2017) Eren, Erdal; Tarım, Ömer; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Endokrin Bilim Dalı.Aim: Patients with type 1 diabetes and their families are increasingly interested in technological development in glucose monitoring. The comfort of frequently monitoring with flash glucose monitoring (Freestyle Libre/Abbott) is appealing although it is not commercially available yet in Turkey. In this study, we aimed to investigate the data obtained by this method as well as the experience, satisfaction, and the problems encountered by the families. Materials-Methods: A questionnaire was given to the families of diabetic patients by a web based program. The questions involved information about age, gender, last HbA1c, and duration of diabetes as well as information about the device. Repetitious answers, incomplete data, and patients above 18 years of age were not included. Results: Mean age of the 72 patients was 8.29 years and 42% was male. Mean duration of diabetes was 2.6 years and mean HbA1c was 7.27%. Freestyle Libre was used for 5.6 months (15 days-19 months). The families had heard about the device from internet (62%), friend (23.9%), doctor (9.9%), or relatives (4.2%). In response to confirmation of the results by finger stick measurement, 70.8% said sometimes, 27.8 frequently, 1.4% no. HbA1c was claimed to improve in 73.6%, and it did not change in 23.6%. 96% reported that the device made their life easier and 97% was willing to recommend it to other families. Conclusions: The families are in search to make glucose monitoring easier for their children. Although, they have some concerns about the reliability of the measurements at extremely high and low blood glucose levels, they are happy because it is easy and practical to use.Item Çocukluk çağında böbrek apsesi: Beş vakalık bir seri ve literatürün gözden geçirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017) Taktak, Aysel; Çaycı, Fatma Şemsa; Acar, Banu; Uncu, Nermin; Çakar, NilgünBöbrek apsesi çocukluk çağında nadir görülür ve özgün belirtileri olmadığından tanıda güçlükler olabilir. Hastaların tanısında klinik, laboratuar ve görüntüleme yöntemleri yardımcıdır. Tanıyı takiben hızla antibiyotik tedavisi başlanmalıdır. Bazı olgularda perkütan ve/veya cerrahi drenaj, ciddi olgularda ise nefrektomi gerekebilir. Bu çalışmada böbrek apsesi olan 5 hasta tartışılmış ve literatür gözden geçirilmiştir.Item Beta talasemili ergenlerde sosyal, duygusal ve davranışsal güçlüklerin ve ebeveynlerinde psikopatolojinin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017) Adanır, Aslı Sürer; Taşkıran, Gülseren; Koparan, Cem; Özatalay, EsinGiriş ve Amaç: Bu çalışmada, beta-globin sentezinde defekt nedeniyle ortaya çıkan azalmış eritrosit sentezi, anemi ve demir birikimiyle karakterize kalıtsal bir kronik hastalık olan beta-talasemili ergenlerde sosyal, duygusal ve davranışsal güçlüklerin ve ebeveynlerinde psikopatoloji yaygınlığının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem ve Gereçler: 24 Beta-talasemili ergen ve ulaşılabilen ebeveyn hasta grubu; daha önce fiziksel ve mental hastalık öyküsü bulunmayan, yaş ve cinsiyet açısından eşleştirilmiş 20 ergen ve ulaşılabilen ebeveyn de kontrol grubu olarak çalışmaya dahil edilmiştir. Ergenlerde işlevsellik Güçler-Güçlükler Anketi (GGA) ile değerlendirilmiştir. Ebeveynlerde psikopatolojiyi değerlendirmek için 90 itemlik bir özbildirim ölçeği olan Ruhsal Belirti Tarama Listesi 90-R (RBTL 90-R) kullanılmıştır. Bulgular: Talasemili ergenlerde GGA yaşıt ilişkileri, emosyonel semptomlar ve total güçlük subskorları, bu alanlarda soruna işaret eder şekilde anlamlı olarak daha yüksek bulundu. Ebeveynlerde, hasta grubunda yüksek çıkan obsesif-kompulsif skalası hariç, tüm RBTL 90-R alt skorları ve genel semptom indeks skoru her iki grupta normal sınırlarda olsa da, ailede ikinci bir talasemili çocuk varlığı ile ebeveynlerde anksiyete düzeyi arasında anlamlı bir ilişki saptandı. Benzer şekilde, çocukta dismorfi varlığında tüm alt skorlar ve genel semptom indeksi skoru anlamlı olarak artmaktaydı. Tartışma ve Sonuç: Hastalığın kronik ve ölümcül oluşu, tedaviye bağlı zorluklar ve demir birikimine bağlı ortaya çıkan ikincil rahatsızlıklar nedeniyle hasta çocukta ve ebeveynlerde psikolojik ve sosyal sorunlar görülebilmektedir. Bu nedenle tıbbi tedavinin psikososyal destekle kombine edilmesi, çocukaileyi bir bütün olarak ele almak ve olası psikopatolojilerin tanısı ve tedavisi bir gerekliliktir.Item Zihinsel engelli 3-7 yaş arasındaki çocuklarda sesletim (artikülasyon) bozukluklarının değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017) Ünsal, Selim; Uçak, Meryem Merve; Bal, Fatih; Sarıgül, Ahmet Yasin; Cengiz, Deniz UğurGiriş ve Amaç: Bu çalışmanın amacı; zihinsel engelli çocuklarda görülen artikülasyon bozukluklarını normal çocuklar ile karşılaştırıp zihinsel yetersizliğin artikülasyon bozukluğuna etkisini tespit etmektir. Yöntem ve Gereçler: Bu çalışmaya özel eğitim ve rehabilitasyon merkezine devam eden 3-7 yaş arasında 30 (23 erkek,7 kız) hafif düzey zihinsel engelli ve normal zihinsel gelişime sahip 30 (13 erkek, 17 kız) çocuk dahil edilmiştir. Her iki gruba Ankara Artikülaston Testi (AAT) uygulanmıştır. Ailenin gelir durumu, ebeveynlerin öğrenim durumu, cinsiyet ve yaş faktörlerinin artikülasyon bozukluğuna olan etkileri incelenmiştir. AAT testinden yüksek puan alınması artikülasyon bozukluğunu göstermektedir. Bulgular: Zihinsel engelli çocuklar normal çocuklara göre yüksek puan almışlardır (p=0,000). Her iki grup cinsiyete göre incelendiğinde artikülasyon puanı yönüyle anlamlı farklılık tespit edilmiştir (p˂0,05). Gruplar ekonomik duruma göre incelendiğinde, orta ve altı gelir seviyesine sahip zihinsel engelli çocukların üst gelir grubundaki zihinsel engellilere göre daha az artikülasyon bozukluğu göstermiştir(p˂0,05). Gruplar ebeveynlerin öğrenim durumuna göre incelendiğinde, lise altı anne ve babanın öğrenim durumuna göre gruplar karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı farklılık elde edilmezken (p>0,05), lise üstü öğrenim durumuna göre gruplar arası anlamlı fark görülmüştür (p˂0,05). Her iki grup yaşa göre incelendiğinde artikülasyon puanı yönüyle 3,4 yaşta anlamlı bir fark görülmezken, (p>0,05) 5,6,7 yaşta her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark mevcuttur (p˂0,05).Item Konjenital diyafragma hernisi: On yıllık tek merkez sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 2017) Dorum, Bayram Ali; Çakır, Salih Çağrı; Yakut, Uğur; Özkan, Hilal; Gürpınar, Arif Nuri; Köksal, Nilgün; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Neonatoloji Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı.Giriş ve Amaç: Konjenital diyafragma hernisi (KDH) yüksek mortalite ve uzun dönem morbiditeler ile ilişkili nadir bir anomalidir. Bu çalışmanın amacı ünitemizde KDH tanısı ile takip edilen hastaların demografik, klinik özelliklerini, uygulanan tedavi ve sonuçlarını tanımlamaktır. Yöntem ve Gereçler: Bu çalışmada Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi yenidoğan yoğun bakım ünitesinde KDH tanısı ile tedavi gören hastalar retrospektif olarak taranmıştır. Ocak 2007 ile Aralık 2016 arasında ünitemizde tedavi gören hastaların medikal kayıtları incelenmiştir. Hastaların demografik ve doğum özellikleri, pulmoner hipertansiyon durumları, karaciğer ve mide herniasyonları, ek konjenital anomalileri, mekanik ventilasyon şekilleri değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışma periyodu boyunca KDH nedeniyle tedavi gören 40 hasta çalışmaya alınmıştır. Tüm hastalar içinde ölüm oranı %67.5 (27/40) olarak gerçekleşmiştir. Düşük doğum ağırlığı, düşük gestasyonel hafta, düşük APGAR skorları ve başlangıçta yüksek oksijen ihtiyacı mortalite ile ilişkili bulunmuştur. Opere edilen hastalar içinde yaşama oranı %61 (13/21) idi. Yaşayan hastaların ortalama hastanede kalış süreleri 23 (14–35) idi. Taburculuk sonrası komorbid durumlar kronik gastrointestinal, pulmoner sorunlar ve büyüme geriliği olarak saptandı. Tartışma ve Sonuç: KDH halen yüksek mortalite ve morbiditeye sahiptir. Prenatal tanı alan hastaların uygun merkezlerde doğması başarılı müdahale şanslarını artıracaktır.