1975 Cilt 2 Sayı 2

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/21990

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 11 of 11
  • Item
    Bilirübin miktar tayininde standart problemi
    (Bursa Üniversitesi, 1975) Özkan, Kemal; Tıp Fakültesi; Biyokimya Ana Bilim Dalı
    Bilirübin miktar tayininde standart madde olarak saf bilirübin elde edilmesinin güçlüğü gözönüne alınarak, onun yerine geçmek üzere ileri sürülen kimyasal maddelerden birisi olan kobalt sülfat incelendi. Belirli bilirübin konsantrasyonuna karşılık olabilen kobalt sülfat konsantrasyonu spektrofotometrik metotla hesaplandı. Elde edilen renk şiddeti (optik dansite) eşdeğerliği sonucuna göre standart eğri grafiği hazırlanması amacıyla bir çalışma şeması düzenlendi.
  • Item
    İnsanlarda görülen kronik beyin hastalıklarının etyolojisi üzerinde bugünkü görüşlerimiz
    (Bursa Üniversitesi, 1975) Tezok, Fethi; Tıp Fakültesi; Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı
    Son on yılda insanlardaki kronik ensefalopatilerin etiyolojisi üzerindeki çalışmalar bir viral ajanın dejeneratif proçes ile ilgili olduğunu göstermiştir. En önemli nokta kuru, creutzfeld-jacob ve SSPE ye benzer insan hastalığının hayvanlara nakledilebilmesidir. Bu bize, kızamık gibi akut bir hastalığın seyri esnasında kronik ensefalopatilerde hiç olmazsa ikinci bir yavaş büyüyen virusla ilgili olduğunu gösterir.
  • Item
    Hipotiroidizm ve kas hipertrofisi "Kocher-Debre-Semelaigne sendromu"
    (Bursa Üniversitesi, 1975) Ildırım, İbrahim; Eralp, Özgen; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
    Hipotiroidizm ve kas hipertrofisi olan Kocher-Debre-Semelaigne Sendromlu 5 yaşındaki bir kız çocuğu tanımlandı. Tiroid bezi tozu (Thyranon) tedavisi ile vakadaki hipotiroidi belirtileri ve kas hipertrofisi çabucak kayboldu. Vaka nedeniyle literatür gözden geçirildi.
  • Item
    4 vak’ a nedeniyle Hodgkin hastalığı
    (Bursa Üniversitesi, 1975) Kutlay, Burçin; Koçak, Nevzat; Tıp Fakültesi; Cerrahi Ana Bilim Dalı
    Hodgkin hastalığının teşhis ve tedavisinde gelişen yöntemler, hastalığın etyo- patogenezi, klinik devreleri, histo- patolojisi 4 vak'a nedeniyle yeni literatüründe ışığı altında incelenmiştir.
  • Item
    Solunum reanimasyonu sonucu oluşan trakea hasarlarının düzeltilmesinde anesteziyoloğun karşılaştığı sorunlar
    (Bursa Üniversitesi, 1975) Özyurt, Gürayten; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı
    Trakea hasarı olan 14 hastada cerrahi girişim sırasında, vantilasyon ve yeterli oksijenlenmenin temini en büyük sorun olmuştur. Ameliyat öncesinde yapılan bronkoskopi sırasında larinks ödemi gelişeceğinden ameliyata hazır bulunmak gerekmektedir. Ameliyat sırasında, yüksek oksijen yüzdesi ile kontrollu vantilasyon ve sodyum bikarbonatın verilmesi aritmileri önlemektedir. Ameliyat sonrası anastomozun altından yapılan küçük, yardımcı bir trakeostomi; vantilasyonda, sekresyonun aspirasyonunda yararlı olmaktadır.
  • Item
    Normal ve diabetik şahıslarda insülinin ön kolda total keton cisimleri ütilizasyonu üzerine olan tesirinin araştırılması
    (Bursa Üniversitesi, 1975) Arınık, Ayhan; Tıp Fakültesi; İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
    Bu çalışma, insülinin periferide total keton cisimleri ütilizasyonu üzerine olan tesirini araştırmak gayesi ile 15 normal ve 12 diabetik şahısta yapılmıştır. Bu maksatla hastaların ön kol kan akımı da ölçülerek, brakial arterlerine pompa ile sabit bir süratle insülin perfüze edilmiş ve vena sefalikadan alınan kan numuneleri ile, diğer kol arterinden alınan kan numuneleri arasındaki total keton cisimleri farkından ve ölçülen ön kol kan akımından net total keton cisimleri ütilizasyonu hesaplanmıştır. Netice olarak insülinin normal ve diabetik şahısların ön kolunda total keton cisimleri ütilizasyonunu anlamlı bir şekilde arttırdığı tesbit edilmiştir.
  • Item
    Yeni doğan tetanozunda intratekal homolog veya heterolog antitoksin tedavisi
    (Bursa Üniversitesi, 1975) Ildırım, İbrahim; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
    49 yeni doğan tetanozlu bebek intratekal 250 ünite T.I.G. (Tetanus Immune Globulin Human) ve prednisolone karışımı ile tedavi edildi (vaka ölüm hızı % 20.5). 54 bebek intratekal 2500 ünite T.A.T. (Tetanoz antitoksini equine) ve prednisolone karışımı ile tedavi edildi (vaka ölüm hızı % 14.8). Diğer tedavi metodları iki grupta da ayni idi. Tedavi grupları arasında istatistiksel anlamlı farklılık tesbit edilemedi.
  • Item
    Duodenal ülserli hastalarda kalsiyum karbonatın mide asid sekresyonuna etkisi
    (Bursa Üniversitesi, 1975) Koçak, Nevzat; Tıp Fakültesi; Cerrahi Ana Bilim Dalı
    Kalsiyum karbonatın mide asiditesine olan etkisi 35 duodenal ülserli hasta üzerinde araştırılmıştır. Oral yolla verilen 2 gr. kalsiyum karbontın, verilişini takip eden ilk yarım saatte mide asiditesini önemli derecede bazal seviye altına düşürdüğü tesbit edilmiştir. Bilahare yükselen mide asidite seviyesi 2 saat bu yükselişini devam ettirmiş ve 2. saatte düşmeye başlamıştır. Bu düşüş değerleri yinede bazal asidite değerlerinin üstünde bulunmuştur. Aynı araştırma aynı hastalara bir kerede atropin enjekte edilerek tekrarlanmıştır. Nervus vagusun atropinle inhibisyonuna rağmen kalsiyumun mide asiditesini stimüle etme etkisi, nisbeten azalmışsa da bozulmamıştır. Bu nedenle kalsiyum karbonatın bir antiasid olarak peptik ülser tedavisindeki yeri etraflı bir şekilde tartışılmış ve elde edilen bulguların daha önceki çalışmalardaki bulgularla uygunluk içersinde oldukları görülmüştür.
  • Item
    Kinidin ve beta bloke edicilerin miyokarda depressif etkisinin kalsiyum ile ilişkisi
    (Bursa Üniversitesi, 1975) Kıran, Burhan K.; Tıp Fakültesi; Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Ana Bilim Dalı
    Miyokardın kontraksiyonu esnasında hücre membranından içeri kalsiyum girdiği bilinmektedir. Hücre içi kalsiyum ise kontraksiyon şiddetini tayin eden önemli faktörlerden biridir. Kinidin ve beta adrenerjik reseptör bloke ediciler iyokard üzerine depressif etkiye sahiptirler. Bu çalışmada depressif etki gösteren dozlarda kinidin, propranolol, praktolol, alprenolol ve LB-46'nın izole kobay papiller adalesinde dışardan verilen kalsiyumun meydana getirdiği (+) - inotropik etkiye karşı çizilen doz- cevap eğrilerini değiştirmedikleri gösterildi. Böylece kinidin ve beta adrenerjik reseptör bloke edicilerin depressif etkilerinin, miyokard hücre membranından kalsiyum girişini önlemek veya kontraktil proteinleri etkilemek suretiyle meydana gelmediği sonucuna varıldı.
  • Item
    Reserpinden sonra kalp ve beyinde meydana gelen katekolamin boşalmasının geri dönme zamanına soğuk stresinin etkisi
    (Bursa Üniversitesi, 1975) Ulus, İsmail Hakkı; Kıran, Burhan K.; Tıp Fakültesi; Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Ana Bilim Dalı
    Reserpin verilen kobaylarda kalp ve beyin katekolamin seviyeleri zerkten sonraki çeşitli günlerde tayin edildi. Bir grup kobay her gün 8 saat + 4°C de tutularak soğukta kalmanın katekolamin miktarlarının normale dönme zamanına etkisi incelendi. Soğukta tutulan kobaylarda katekolamin seviyeleri hem kalpte ve hem de beyinde daha erken artmağa başladı ve daha kısa sürede sabit bir seviyeye ulaştı. Bununla beraber soğuğa maruz kalındığı sürece katekolaminlerin başlangıç seviyelerine dönemediği tespit edildi. Sonuçlar kacekolamin sentezindeki düzenleyici mekanizmalar açısından tartışıldı.
  • Item
    Radyoimmündeney ile insülin miktar belirtiminde kağıt kromatografi metodu
    (Bursa Üniversitesi, 1975) Özkan, Kemal; Tıp Fakültesi; Biyokimya Ana Bilim Dalı
    Antiinsülin ve insülin bağlanmasıyla meydana gelen antikor-antijen kompleksinden radyoimmünolojik deneylerle faydalanılarak kanda insülin seviyesi tayini metotlarında serbest ve bağlı insülin fraksiyonlarının separasyonu son derece önemli bir konudur. Bu separasyon için zaman alıcı, kompleks ve masraflı metotlar ileri sürülmüştür. Bizim bu çalışmamızda oldukça kolay yapılabilen ve ufak bir kağıt şeritle yükselen kromatografi tekniği uygulayarak bahis konusu separasyonun mümkün olduğu gösterilmiştir. Ayrıca bu metotla altı kişide ağız ve damar içi yollarıyla yapılan glükoz yükleme testleri esnasında kanda insülin seviyesinin, ağız yoluyla verilenlerde daha belirgin tarzda yükseldiği de saptanmıştır.