2022 Cilt 15 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/27896
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Tek taraflı çekilmenin ardından Gazze(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-06-17) Topuz, Zuhal ÇalıkGazze Şeridi, Kudüs’ün sahip olduğu kültürel ve dini özelliklerden yoksun olmasına rağmen her dönem tarım ve ticaretin merkezi konumunda olmuş ve bu yüzden sık sık imparatorlukların askeri çatışmaları arasında kalmıştır. Günümüzde ise Filistin ve İsrail arasında siyasi ve askeri çatışmanın odak noktası haline gelmiştir. 2005 yılında, İsrail’in tek taraflı olarak Gazze’den çekilmesinin ardından geçen 17 yıl boyunca, İsrail çeşitli gerekçelerle Gazze’ye yönelik operasyonlarda bulunmaya devam etmiş ve 2008-2021 yılları arasında dört şiddetli saldırıyla iki taraf arasındaki çatışmada asimetrik güç dengesi daha net bir şekilde gün yüzüne çıkmıştır. Literatürde Gazze sorununun farklı yönlerini ele alan birçok araştırma bulunmaktadır. Bu araştırmada mevcut çalışmalar sistematik olarak analiz edilerek, (i) İsrail’in 2005 yılında neden çekilme kararı aldığı sorusunun yanıtı aranmış, (ii) çekilme kararının ardından geçen 17 yıl boyunca bölgedeki operasyonların seyri takip edilerek bir bütünlük oluşturulmuş ve (iii) gelinen noktada Gazze’nin hukuki statüsü değerlendirilmeye çalışılmıştır.Item Bütüncül kanal entegrasyon kalitesi boyutlarının tüketicilerin satın alma niyeti üzerindeki etkileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-06-12) Kılıç, Serkan; Tutan, Büşra; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İşletme Bölümü; 0000-0001-8060-7504; 0000-0001-8595-9701Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, perakendeciler ile tüketiciler arasındaki işlemlerin gerçekleştirilmesi için alternatif kanalların giderek yaygınlaşmasına ve benimsenmesine neden olmuştur. Bu durum; perakendecilerin sorunsuz müşteri deneyimini geliştirmeleri, veri uyumsuzluğunu azaltmaları ve birden çok kanalı bağımsız olarak yönetme güçlüğünü aşmak için, mevcut kanalların sinerjisine ve entegrasyonuna odaklanan bütüncül kanal stratejisine geçişi teşvik etmiştir. Bütüncül kanal sisteminin kurulmasının ve başarılmasının temel özelliği, kanal entegrasyon kalitesinin sağlanmasıdır. Bu bağlamda çalışmada, tüketicilerin hizmet kalitesi değerlendirmesi için büyük önem taşıyan bütüncül kanal entegrasyon kalitesi boyutlarının belirlenmesi ve bu boyutların tüketicilerin satın alma niyeti üzerindeki etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada bütüncül kanal entegrasyon kalitesi boyutlarının belirlenmesinde ve bu boyutların tüketicilerin satın alma niyeti üzerindeki etkisini ölçmede ilgili literatürden yararlanılarak oluşturulan bir modelden yararlanılmıştır. Çalışma, 18 yaşın üzerinde olan ve giyim alışverişlerinde bütüncül kanal deneyimi bulunan 459 tüketicinin katılımıyla, çevrimiçi anket yöntemiyle yapılmıştır. SPSS ve Smart PLS paket programı kullanılarak yapılan analizde bütüncül kanal entegrasyon kalitesinin; kanal hizmet yapılandırma, içerik tutarlılığı, süreç tutarlılığı, güvence ve kanal karşılıklılık kalitesi boyutlarından oluştuğu bulunmuştur. Smart PLS programı ile gerçekleştirilen yapısal eşitlik modellemesi analizi sonucuna göre, güvence, kanal hizmet yapılandırma ve süreç tutarlılığı kalitesi boyutları tüketicilerin satın alma niyeti üzerinde anlamlı etkilere sahipken; kanal karşılıklılık ve içerik tutarlılığı kalitesi boyutları anlamlı etkilere sahip değildir.Item Realist konstrüktivizm perspektifinde Bill Clinton döneminde uygulanan güvenlik ve terör politikalarının Türkiye-ABD ilişkilerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-04-03) Gürel, Onur; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı; 0000-0002-0007-85671991 yılı Aralık ayı itibariyle sona eren Soğuk Savaş sürecinin akabinde George Bush, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) süper güç olarak “yeni dünya düzeni” içerisinde yerini alacağını belirtmiştir. Bush dönemi sonrası, Demokrat Parti adayı olarak başkan seçilen Bill Clinton, yeni düzen dizaynının gereklilikleri çerçevesinde, bir yol haritası oluşturmuştur. Realist parametreler ile hareket etmiş olan Bush yönetiminin aksine Clinton göreve gelir gelmez, güvenlik ve terör politikaları konusunda idealist bir bakış açısıyla hareket edileceğine dikkat çekmiştir. Clinton bu durumu, uluslararası örgütler, müttefikler ve diğer devletler ekseninde “sert güç”ten “yumuşak güç”e geçiş olarak değerlendirmiştir. Bu bağlamda, 1990 yılı Ağustos ayında başlayan Körfez Savaşı’ndan itibaren ortak müttefik anlayışıyla sürdürülen Türkiye-ABD ilişkileri, Clinton dönemi ile birlikte yakın işbirliği hedefli olarak ilerlemiştir. Türkiye’nin, Irak Savaşı sırasında oynadığı etkin rol ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) kapsamında ABD’nin yanında yer alması, Clinton dönemi itibariyle ilişkileri, kimileri tarafından kabul görmüş olmasa da “stratejik ortaklık” boyutuna taşımıştır. Çalışma, Clinton’un başkanlık dönemi içerisinde, Türkiye ile ABD’nin birbirlerine karşı aldıkları pozisyonu, dış politika analizleri üzerinden, realist konstrüktivist analitik bakış açısı doğrultusunda değerlendirmeyi amaçlamıştır.Item Neoklasik makro göç kuramı çerçevesinde uluslararası göç: En çok göç alan ülkeler üzerine bir analiz(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-04-26) Bozkaya, Şeyma; Kum, HakanUluslararası göç teorileri genel anlamda geliştirilen ilk teoriden itibaren emek göçü üzerine odaklanmaktadır. Bu teorilere göre göçmen akışı ekonomik sistem içinde bir emek arzı oluşturmaktadır. Oluşan bu emek arzı emek talebini de beraberinde getirmektedir. Göç teorileri ülkeler arasındaki ücret düzeyi farklılıkları, gelir farklılıkları, istihdam imkanları göçü harekete geçiren önemli unsurlar üzerinde durmaktadır. Ülkeler arasındaki ekonomik farklılıklardan hareketle bu çalışma Uluslararası Göç Enstitüsüne göre en çok göç alan ülkelerin göç alma faktörlerini Neo-klasik Makro Göç Teorisi çerçevesinde ele almaktadır. Çalışma 1990-2017 dönemini kapsamaktadır. Heterojen panel nedensellik testi olan Dumitrescu-Hurlin nedensellik testinden faydalanılmıştır. Uygulama sonucunda elde edilen bulgulara göre göçün, kişi başı GSYİH, istihdam oranları ve ortalama yıllık ücret ile arasında çift yönlü bir nedenselliğin varlığı tespit edilmiştir.Item Arif Dirlik’in düşüncesinde neoliberal küreselleşmenin eleştirisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-03-05) Elmalı, Elif Bengi Akkuş; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı; 0000-0002-6582-10911980’li yıllardan itibaren yeniden canlanan ulus ötesi üretim/ticaret ve güçlenen kapitalist hedeflerle kendini gösteren neoliberal politikalar, modern dönemin disipline yapısından sıyrılıp; toplumsal alanın örgütlenmesinin önemini vurgulayarak ekonomik ve politik amaçlarını gerçekleştirebilmek adına öznelerin bizzat katılımlarının ve aidiyetlerinin kazanımı üzerine kurulu, tüm küreyi farklılıkların ötesinde üst bir toplumsal alan içerisinde bütünleştirmeyi hedefler. Bu yeni dönem, klasik modern dönemin aksine toplumları ikili karşıtlıklar içerisinde kategorize etmeden ve ötekileştirmeden küresel toplum içerisine kendi rıza ve farklılıklarıyla dâhil eder. Böylelikle neoliberal küreselleşme, heterojenliğin ve çok merkezli bir yapının görünür olduğu bir düzeni mümkün kılar. Fakat aynı zamanda tüm bu farklılıklar, oluşan küresel toplum içerisinde onun anlam ve sembol dünyalarıyla birleşerek aslında bir noktada ona dönüşmeye ya da melezleşmeye başlamaktadır. Yeni bir paradigma olan neoliberal küresel dönem getirdiği kaotik ve parçalı yapısıyla modernitenin Avrupamerkezci temellerini sarssa da düşünsel ve toplumsal bağlamda ondan tam anlamıyla kopmamıştır. Bu bağlamda, bu yeni düzeni “küresel modernite” kavramı üzerinden eleştiren Arif Dirlik’e göre neoliberal küreselleşme, dünyayı çoklukların görünür olduğu çok merkezli bir yapı olarak tahayyül ederken aynı zamanda bu farklılıkların getirdiği hareketlenmeleri kontrol altında tutabilmek adına özneleri ve toplumların aidiyetlerini kazanmaya ve kontrol altında tutmaya çalışmakta ve bütünleşmeyi, parçalanmayla eşanlı olarak ortaya koymaktadır. Bu durumda küreselleşme modernitenin yapı bozumu üzerinde yükselse de onu yeniden yorumlamanın ötesine gidememiştir.Item Çalışan evli kadın ve erkeklerin toplumsal cinsiyet rol algısı bağlamında aile içi rol dağılımı: Bir nitel araştırma(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-05-10) Ünver, Şura; Demirli, CihadGünümüz modern aile yapısında kadın ve erkek rolleri, eğitim seviyesinin yükselmesi ve her iki eşin çalışmasına bağlı olarak geleneksel düzenden ayrışıp daha eşitlikçi yönde paylaşılmaktadır. Buna rağmen ailede para kazanma rolünün kadın ve erkek arasındaki paylaşımı, ev içi rollerin paylaşımını aynı oranda artırmamaktadır. Bu bağlamda çalışma, beyaz yakalı çalışan evli kadın ve erkeklerin aile içi rol paylaşımının toplumsal cinsiyet rol algısı bağlamında incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Nitel araştırma yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılarak yürütülen bu çalışmada kartopu örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Veriler, temalara ayrılarak yorumlanma sürecini içeren yöntemlerden olan betimsel analiz ile çözümlenmiştir. Çalışma grubunu çocuk sahibi ve çalışan 10 evli çift olmak üzere toplamda 20 katılımcı oluşturmaktadır. Araştırma sonucunda, ailede her iki eşin çalışması karar alma durumu ve rollerin paylaşılması noktasında geleneksel rol anlayışıyla kıyaslandığında eşitlikçi yönde anlamlı bir artış olduğu görülmektedir. Buna rağmen ev içi rollerin büyük çoğunluğunun kadında ve ev dışı sorumlulukların büyük çoğunluğunun erkekte olması toplumsal cinsiyet rol algısının içselleştirilmiş olduğundan kaynaklandığı gözlemlenmektedir.Item XVIII. Yüzyılda malikâne olarak mütegallibe eline geçen sancaklardan reayanın dağılmasına dair bir örnek: Eğinli İshak Paşa ve Arapgir Sancağı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-04-03) Metin, NihalXVIII. yüzyıl Anadolusu’nda reayanın göç etmesinin nedenlerinden biri de bölgedeki nüfuz sahibi mütegallibelerdi. Eğinli İshak Paşa da bunlardan biriydi. Nitekim paşanın ele geçirdiği Arapgir sancağına dair bir hükümde, ahalinin malikâne olarak yönetilmeye başladıkları günden itibaren rahat görmediği ve bir süre sonra da dağılmaya başladığı ifade edilmekteydi. Bu makalede, Arapgir Sancağı Mutasarrıfı Eğinli İshak Paşa’nın eşkıyalıktan paşalığa giden sürecinin bölgedeki sosyal ve idarî alanda etkileri incelenmektedir. Uzun yıllar Eğin ve Arapgir ahalisinin kendisi hakkında İstanbul’a şikâyette bulunduğu paşa, hakkında çıkan pek çok yakalama emrine rağmen bir türlü ele geçirilip cezalandırılamamıştır. Mahkemeler ve evler basmış, vergi yolsuzluğu yapmıştır. Ancak bazen suçunu inkâr edip af dilemiş, bazen nüfuzlu akrabalarına sığınarak onlardan yardım almış, bazen de bölgedeki Kürt aşiretlerden aldığı destekle kendisini yakalamaya gelen valilere karşı koymuştur. Bölgenin malikâne olarak tasarrufunu ele geçirdiğinde ise yalnızca maddî bir güce sahip olmamış, idarî olarak da nüfuzunu arttırmıştır. Paşanın hayatı boyunca huzur görmeyen ahali, ölümünden sonra dahi kurtulamamış, bu defa da malikânesinin zaptı için bölgedeki diğer mütegallibeler birbirine düşmüştür. Bölgeden göçleri önlemek isteyen devlet ise bu duruma çare olarak Arapgir’in malikâne kaydına müdahalelerde bulunmuştur.Item Anadolu’daki bazı aziz kültlerinin Geç Antik Çağ sonrasında Kuzeybatı Karadeniz’in sosyoekonomik ve dini yapısına katkısı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-03-28) Yılmaz, Sinan; Gür, DurmuşGeç Antik Çağ’da Anadolu’da birçok dini kültün etkisi görülmektedir. Azizler özellikle, Anadolu ve imparatorluk sınırlarındaki çoğu yerleşimin dini yapısının gelişmesine ve şekillenmesine etki ederek dini yapıların inşa edilmesini hızlandırmıştır. Bu durum kentlerin gelişmesine ve zamanla zenginleşmesine katkı sunmuştur. Farklılık gösteren aziz kültleri, Anadolu’nun diğer bölgelerinde olduğu kadar Karadeniz ve yakın çevresinde de büyük öneme sahiptir. Karadeniz Bölgesi’nde etkin güce sahip olan azizlerin, inanış kapsamında pagan kültleri ve yerleşik inançlarından etkilendikleri belirlenmiştir. Batıdan doğuya Karadeniz Ereğlisi, Safranbolu, Bartın, Amasra, Sinop gibi çeşitli yerlerde görülen; Alypios Stylites, Georgios, Hyakinthos, Hypatius, Anthimus, Niketas, Nikholaos, Philaretos, Phokas, Stephanos ve Theodoros gibi bazı azizlerin, bölgenin dini inanışı, yapılaşması ve sosyoekonomisine katkısı incelenmiştir.Item Türkiye’de kadın cinayeti haberlerinin içerik analizi (2008-2021)(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-05-13) Kırışkan, Işın; Aslan, Ayda; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İktisat Bölümü; 0000-0002-3768-5213Toplumsal olguların dayattığı cinsiyetçi rol paylaşımı başta aile olmak üzere toplumun tüm katmanlarında özümsenmekte ve içselleştirilmektedir. Dolayısıyla aile içinden tüm topluma yayılan cinsiyet eşitsizliği, kadınların ekonomik ve sosyal alanda birçok ayrımcılığa maruz kalmasına neden olmaktadır. Öte yandan, erkek egemen kültürün toplumda yarattığı kadın ve erkek arasındaki asimetrik güç ilişkisinden yani toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan kadına yönelik şiddet, kadının üzerindeki güç ve baskının daha da artmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla kadına yönelik şiddet hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde görülen evrensel bir kalkınma sorunudur. Bu bağlamda kadına yönelik şiddetin bir sonucu olarak ortaya çıkan kadın cinayetlerinin yeniden üretilmesine neden olan değerler, mekanizmalar ve araçlar sorgulanmalıdır. Bu çalışmada, 2008-2021 döneminde, Türkiye’de kayıtlara geçen kadın cinayetleri, nitel ekonometrik yöntemler çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu amaçla, kayıtlara geçen kadın cinayetlerine ait haber verileri tek tek ele alınmıştır. Çalışmada toplam 4508 kayıtlı kadın cinayeti haber verileri kullanılarak, haberlerin medyaya yansıma biçimlerinden hareket edilerek haber içeriklerinin nitel analizi yapılmış ve Nvivo paket programı kullanılmıştırItem Kadınlara yönelik şiddetin karşılaştırmalı bir analizi: Cadı avlarından Türkiye’deki kadın cinayetlerine(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-02-28) Kara, YunusCadı avları, cadı veya büyücü olduğuna inanılan kimselerin suçlanması, yakalanması ve yargılanmadan cezalandırılmasıdır. Cadılığın, başka bir kişinin sağlığını, davranışını etkilemek ya da sosyal bir probleme neden olmak için gerçekleştirildiğine inanılmaktadır. Kadınların cadı olarak suçlanması ve damgalanması, temelini, kadın düşmanı ve ataerkillik üzerine inşa edilmiş köklü batıl inançlardan ve sistemlerden almaktadır. Küreselleşme, sömürgeleştirme ve kapitalizm gibi farklı ekonomik ve politik durumlarla kadına yönelik şiddet artarak devam etmekte ve meşrulaştırılmaktadır. Böylece kadınları “cadılaştıran” politikalar ile kadın bedeni yeniden inşa edilerek, ataerkil ideolojiler kendi sistemlerini sürdürmeye uygun bir algı oluşturmaktadır. Türkiye’de ismi konulmuş bir “cadılık” olgusu bulunmamasına rağmen kadınlar şiddete maruz bırakılmakta, işkence görmekte ve öldürülmektedir. Kadınların “cadı” olarak adlandırılıp “cadılık” ile suçlandıkları gözlemlenmese de Türkiye’de kadınlara yönelik bir “cadı avı” gerçekleştirildiği düşünülmektedir. Bu çalışmada, cadı avlarına ilişkin uluslararası karşılaştırmalı literatür incelenerek, kadın cinayetlerinin Türkiye bağlamında değerlendirilmesi planlanmaktadır.Item Sosyal medyada duygu analizi: COVID-19 sürecinde 5G algısı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-02-28) Çakmak, Elçin Timur; Oğuzlar, Ayşe; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İstatistik Ana Bilim Dalı; Ekonometri Bölümü; 0000-0003-3247-6823; 0000-0003-3228-9366Bu çalışmada toplum için fırsatlar yaratacak yeni yetenekler getirmesi beklenen beşinci nesil hücresel ağlar (5G) ile COVID-19 aşısının dünya genelinde insanlar üzerinde oluşturduğu algının Duygu Analizi yöntemi ile ölçülmesi hedeflenmektedir. Bu amaçla, yaygın olarak kullanılan bir sosyal medya aracı olan Twitter’dan Ekim – Aralık 2020 tarihleri arasında 25642 adet tweet çekilmiş ve Python yazılımı aracılığı ile hesaplamalar yapılmıştır. Buna göre dünya genelinde Twitter üzerinden fikrini beyan eden kişilerin %36,4’ünün 5G ile COVID-19 aşısı hakkında pozitif algıya sahip olduğu görülmüştür. Tweet atan kişilerin %35,6’sının ise konuyla ilgili olarak pozitif ya da negatif görüşe sahip olmadığı ve %28’inin de negatif görüş bildirdiği sonucuna varılmıştır. Tüm tweetler için genel duygu skoru ortalaması 0,15 olarak bulunmuştur. Çalışmada ayrıca verilere makine öğrenmesi yöntemlerinden Sınıflandırma ve Regresyon Ağaçları (CART), Naïve Bayes (NB), k-En Yakın Komşuluk (KNN) ve Rastgele Orman (RF) algoritmaları uygulanmıştır. Elde edilen bulgulara göre sınıflandırmada en iyi sonuçları 0,7852 kesinlik (P) ve 0,7445 doğruluk (A) değerleri ile NB; 0,8209 duyarlılık (R) değeri ile KNN ve 0,7866 F-ölçütü (F) değeri ile RF algoritmaları vermiştir.Item COVID-19 salgınını küresel sosyal adalet perspektifinden düşünmek(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-05-27) Özgültekin, Ahmet; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı; 0000-0001-8133-398XCOVID-19 küresel salgını, dünyanın farklı yerlerinden olan insanların krizlerden çeşitli biçimlerde etkilendiğine yönelik önemli bir kesit oluşturmaktadır. Salgının küresel eşitsizlikleri gün yüzüne çıkarıcı, derinleştirici ve yenilerini yaratan yönü dikkat çekmektedir. Belirli risklerle yüz yüze gelme ve başa çıkabilecek imkanlara sahip olma bakımından bazı kişilerin o risklere daha açık olduğu görünmektedir. Salgın döneminde küresel istihdam kayıplarının geçici ve yarı zamanlı çalışanlara etkisi, sağlık ve iş güvencesine sahip olma konuları birincil olarak öne çıkmaktadır. Çalışmak zorunda kalınan sektörler, eğitim düzeyi ve kazancı daha yüksek olan kişilerin iş faaliyetlerini evlerinden yapabilmeleri, evlerinde çocuklarını eğitecek yerlerinin olması, uzaktan eğitim imkanlarına sahip olma başlıkları bunları izleyen eşitsizliklerden yalnızca bazılarıdır. Salgın dönemi tedbirlerinden karantina altında kalma, ev içi ve dışı olmak üzere mekânsal eşitsizlikler yine küresel eşitsizliklerin bir parçasıdır. Küresel ekonomik faaliyetler sonucu ortaya çıkan bölüşüm adaletsizliklerinin, çeşitli eşitsizlikleri nasıl ve ne biçimde yeniden ürettiği salgın döneminde daha fazla dikkat çekmekte, adaletin uluslararası boyutu sorgulanmaktadır. Adaletin küresel yükümlülüklerine vurgu yapan kozmopolitan eşitlikçiler, zenginlik ve kaynakların bölüşümünde John Rawls’ın iki adalet ilkesinin uluslararası boyutta uygulanabileceği iddiasındadırlar. Bu noktadan hareketle çalışmamızda COVID-19 salgınının küresel eşitsizlikler üzerindeki etkilerini, salgın dönemi yardım uygulamalarını kozmopolitan eşitlikçilik bağlamında ele almaya çalışacağız.Item How can the post-COVID-19 economy of Turkey help to improve gender equality?(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-01-28) Yenilmez, Meltem İnceGender equality is not only a fundamental human right, but it is also necessary for a peaceful society, the attainment of full human potential, and long-term progress. It can also play a significant role in the growth of any modern economy. Therefore, it is critical to realize that men and women may both contribute to societal growth. A holistic approach, sound policies, and long-term commitment by all levels of government are essential for women's empowerment to become a reality. In addition, gender equality must be a priority in developing national policies and initiatives. Despite improvements in Turkish women’s social, political, and economic lives, women's empowerment has yet to be attained. This research explores the position of women in school and the labor market in Turkey before and after the emergence of COVID-19. The research highlights the problems and opportunities that women regarding participating in the Turkish economy.Item The effect of trust among employees on dysfunctional behavior and the mediating role of management’s positive behavior: A theory of values analysis(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-04-05) Durmuş, İbrahimIn the activities of the employees in an organization, trust, positive behavior, and dysfunctional behavior can be investigated as a whole, in addition to the universal principles of the theory of values. In previous studies, the concepts of trust among colleagues (TYC), dysfunctional behavior (EDB), and positive behavior of management towards employees (PBM) in organizations were examined separately in different areas. Unlike in previous studies, these concepts were, in this study, applied together to employees in different organizations. In this research, employees’ trust in one another positively and significantly affected their dysfunctional behavior. Employees’ trust in one another also positively and significantly affected their management’s positive behavior towards employees. The positive behavior of the management towards their employees in turn affected the dysfunctional behavior of the employees in a positive and meaningful way. In the study, the positive behavior of the management towards their employees had a full mediator effect on the impact of employees’ trust one another on employees' dysfunctional behaviors.