2009 Cilt 18 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/14996
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Kitap tanıtımı Ehl-i sünnet’e giden yolda ibn küllâb ve küllâbiyye mezhebi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Yücedoğru, Tevfik; Önal, Recepİslam düşünce tarihinde oldukça önemli bir yeri bulunan ve Ehl-i Sünnet ilm-i kelâmının oluşmasında birçok katkıları olan İbn Küllâb ve Küllâbiyye Mezhebi, ilim ve kültür dünyasına pek çok alanda yeni yaklaşımlar kazandırarak önemli bir rol oynamıştır. Dolayısıyla İslam düşüncesine yaptıkları katkılardan istifade etmek ve bu katkıları günümüz ilim dünyasına sunmak büyük önem arz etmektedir. Günümüzde Ehl-i Sünnet ilm-i kelâmının oluşum sürecinin çok iyi kavranabilmesi için özellikle Küllâbî anlayışın bilimsel anlamda incelenmesi gerekmektedir. Ehl-i Sünnet’in teşekkül etmesine vesile olan Küllâbiyye Mezhebi ve kurucusu kabul edilen İbn Küllâb’ın görüşleri ve hayatının ele alındığı bu eserin, Küllâbiyye Mezhebi’nin özelliklerini yansıtmanın yanı sıra, İbn Küllâb’ın tanınmasına da büyük bir katkı sağlayacağı kanaatindeyiz. Tevfik Yücedoğru tarafından kaleme alınan ve Ehl-i Sünnet’e Giden Yolda İbn Küllâb ve Küllâbiyye Mezhebi adını taşıyan bu çalışma önsöz, giriş, üç temel bölüm ve sonuç kısmından oluşmaktadır.Item Kitap Tanıtımı: Mezhepler tarihine giriş(Uludağ Üniversitesi, 2009) Kutlu, Sönmez; Gömbeyaz, Kadir; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.İslam Mezhepleri Tarihi sahasında nitelikli çalışmalarıyla tanınan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sönmez Kutlu tarafından kaleme alınan, İlahiyat Fakültelerinde lisans düzeyinde öğrenim gören öğrenciler için bir ders ve sahaya giriş kitabı niteliği taşıyan bu eser, Değerler Eğitimi Merkezi tarafından 2008 yılında okuyucuların teveccühüne sunuldu. Eser, hem bir sahaya giriş hem de bir başvuru eseri olma özelliğini ve kullanışlılığını bir el kitabı boyutuyla da temin etmiş durumda. Eserin kapağında yer alan köklerini toprağa güçlü bir şekilde salmış, sağlam tek bir gövdeye, dallarında ise çok sayıda yaprağa sahip bir ağaç resmi, İslam gövdesinden çıkmış birçok mezhep yaprağını simgeleyerek, mezheplerin ortak bir kaynaktan çıkan zenginlikler olarak algılandığı fikrini ihsas ediyor. Gerek anlamlı resmiyle gerekse de güzel seçilmiş renkleriyle eser, başarılı bir dış kapağa sahip. Kitabın arka kapağında, Giriş bölümünün baş tarafından seçilmiş, İslam Mezhepleri Tarihi sahasının tanımının 630 yapıldığı bir pasaj aktarılmış. Bu tanımda sahanın tarihinin İslami bilimler tarihinin başlangıç dönemlerine kadar gittiği vurgulanarak, bu sahayı Kelam veya İslam Tarihi gibi bazı ilimlerin altında kabul eden birtakım anlayışlara da sanki üstü kapalı bir cevap verilmiş. Eser, DEM Yayınları’na ait iki sayfalık sunuş metninde de belirtildiği gibi, herhangi bir bilim disipliniyle uzmanlık derecesinde temas kurmamış fakat onlara karşı ilgi duyan bir kitleye ön okuma sağlamak amacıyla yayımlanması düşünülen Giriş Kitaplığı serisinden çıkmış.Item Kitap tanıtımı: The battle for god: A history of fundamentalism(Uludağ Üniversitesi, 2009) Armstrong, Karen; Aydınalp, Halilİrlandalı bir ailenin çocuğu olarak İngiltere’de dünya gelen Armstrong ilk gençlik yıllarını Katolik bir rahibe olarak geçirmiş, daha sonraki dönemlerde önce Oxford’da İngiliz edebiyatıyla meşgul olmuş, sonra İngiltere’deki çeşitli televizyonlarda dini konulu programlara danışmanlık yapmıştır. Katolik kilisesinde yaşadıklarından hareketle, temelde, verilen skolastik eğitimi tenkit eden 1982’de kaleme aldığı Through the Narrow Gate isimli eseriyle dikkatleri üzerine çekmiştir. Özellikle karşılaştırmalı dinler tarihi çalışmalarıyla adından söz ettiren Armstrong’un, yüzeysel sayılabilecek farklılıklar bir tarafa, bütün monoteist dinlerin özde aynı mesajı verdiği fikrini işlediği görülmektedir.1 Kendisini formel dini sınırların ötesinde sadece monoteist olarak nitelendiren Armstrong’un 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında, İslam konusunda Amerika ve Avrupa’da en çok müracaat edilen yazarlardan birisi haline geldiği görülmektedir. Çeşitli Müslüman kamuoyu önderleri tarafından da, kendisi, İslam’ın Batıdaki en nesnel yorumcularından birisi olarak kabul edilmektedir.Item Kuran’ın latince tercümeleri: Kısa bir genel bakış(Uludağ Üniversitesi, 2009) Bobzin, Hartmut; Öztel, Yusuf; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Ortaçağ Avrupa bilginlerini büyüleyen ve Avrupa biliminin gelişmesi için genellikle çok etkili olacak bir dizi Latince tercümeyi ortaya çıkaran Arapça ilmî literatürdür. Arapça dinî literatür için durum tam anlamıyla böyle değildir. Başından beri bu tür İslami literatür Arapça bilim ve kültür ile ilgilenen her Hıristiyan bilgin için nefret uyandırıcı gibi görünmüştür.Item Üsküp’te müslümanlar: Dînî ve etnik kimlik bağlamında sosyolojik bir inceleme(Uludağ Üniversitesi, 2009) İdriz, Enes; Uysal, Enver; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Üsküp, 1991 yılında Sosyalist Federal Yugoslavya Cumhuriyeti’nden ayrılıp bağımsızlığını kazanan Makedonya Cumhuriyeti’nin başkentidir. Balkanların en eski şehirlerinden biri olup, bölgede gerek coğrafî konumu, gerekse demografik yapısı ve kültürel zenginliği itibariyle büyük öneme sahiptir. Farklı etnik kökene ve kültürlere mensup milletleri barındırması bakımından adeta Balkanların minyatürü görünümündedir. Bu etnik ve kültürel farklılıklar, tarih boyunca bazen kültürel bir zenginlik olarak algılanmış, bölge sakinlerinin barış ve hoşgörü ortamı içinde yaşamasına zemin hazırlamış, bazen de bir ayrılık ve farklılık unsuru olarak kabul edilip sancılı süreçlerin yaşanmasına yol açmıştır. Geçen asra ve yakın dönemlere bakıldığında her iki yansımanın da örneklerini bulmak mümkündür. Her hâlükârda bölgenin barındırdığı bu renkli ve zengin etnik yapının bölge için büyük bir değer ve zenginlik olduğunu söylemek mümkündür. Bölge, kendi kaderine bırakıldığında ve dışarıdan müdâhaleler olmadığında bu renkliliği her zaman bir kültürel zenginlik olarak kullanmasını bilmiştir.Item Gelenek, İslâm ve modernlik üçgeninde yoruba ailesinin bugünü(Uludağ Üniversitesi, 2009) Odekunle, Jeleel; Bilgin, Vejdi; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Yoruba kabilesi, Afrika halkları içinde köklü ve zengin bir kültüre sahip olan büyük bir kabiledir. Geleneksel Orişa dinine mensup bu kabilenin sömürge haline gelişi ile Hıristiyanlık ve Müslümanlık olmak üzere iki yeni dini kabul etmesi neredeyse aynı dönem içerisinde gerçekleşmiştir. Bu açıdan Yoruba kabilesi, sonradan Müslüman olan toplumların modernite ile karşı karşıya kaldıkları problemleri göstermesi açısından çok önemli bir örneklem olarak kabul edilebilir. Kabile modernleşme süreci içerisinde Orişa dinini de barındıran geleneksel yapısını tamamen terk etmemiş, hatta çokeşlilik gibi bazı geleneksel uygulamalarını İslam ile özdeşleştirerek devam ettirmiştir. Bu süreç, beraberinde, şüphesiz pek çok çatışma alanını da ortaya çıkarmıştır. Bu makalede İslâmlaşması modernizmle tanışmasıyla paralel cereyan eden bir topluluğun aile kurumu örneklem alınmak suretiyle, gelenek, İslâm ve modernlik arasındaki ilişki ortaya konulmaya çalışılmıştır.Item İzmirli İsmail Hakkı’nın cehennemin sonluluğu hakkındaki risalesi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Kaya, Veysel; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Genelde ahiret hayatının, özelde ise inanmayanlar için Cehennem hayatının sonlu olup olmadığı meselesi, kelâmın ilk temsilcileriyle beraber İslâm düşüncesinde yerini bulmuştur. Bu noktada Kur’ân-ı Kerîm’de ahiret hayatına ve bunun niteliğine sıkça yapılan vurguları göz önünde bulundurmak gerekir. Genel olarak, gerek sünnî çizgiye mensup olanların gerekse diğer fırkaların inanmayanlar için azabın sonsuz olacağına inandıkları bilinmektedir. Ancak tarih içerisinde farklı düşünen alimler ortaya çıkmış ve belli bazı dönemlerde bu konu daha bir önem kazanmıştır. Bu makalede, söz konusu genel kanaatten ayrı yaklaşımların, bu konu özelinde de bir örneğini teşkil eden İbn Teymiyye ve İbn Kayyım el-Cevziyye’nin “hümanist” diye nitelenebilecek bir bakış açısı sundukları, İzmirli İsmail Hakkı gibi modern dönemdeki İslâmcı düşünürlerin de, makalenin konusunu oluşturan risalede görüleceği üzere, Batılı değerler karşısında bu bakış açısını tekrar gündeme getirdikleri gösterilmeye çalışılacaktır.Item Endülüs bilim hayatında Yahudiler(Uludağ Üniversitesi, 2009) Yıldız, Şevket; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.VIII. asrın başlarında İslam ordusunun İber yarımadasını fethettiği esnada bölgede yaşayan halklardan birisi de Yahudilerdi. Hıristiyan hâkimiyeti altında iken oldukça zor şartlarda yaşayan Yahudiler, Endülüs Müslümanlarının hoşgörülerinden oldukça memnun olmuşlar ve kimliklerini rahatlıkla ifade edebilmişlerdir. Kısa sürede Endülüs kültürüne adapte olan Yahudiler Endülüs medeniyetinin bir parçası olarak, yaptıkları bilimsel çalışmalarla Avrupa’nın İslam ve bilimle tanışmasına yardımcı olmuşlardır. Süryani mütercimlerin Yunan mirasını İslam medeniyetine aktarmada oynadıkları rolün bir benzerini Endülüslü Yahudi mütercimler oynamış ve yaptıkları çevirilerle İslam bilgi birikimini Avrupa’ya taşımışlardır. Ortaçağ Batı dünyası, bir yandan tercüme edilen felsefe ve bilim eserleri ile özgür düşünce ve bilimsel çalışmayı öğrenmiş, diğer taraftan da şerhler vasıtasıyla Müslüman düşünürlerin teoloji ile metafiziği birleştirme metodunu öğrenmiştir.Item XV. yüzyılda Bursa’da hayırsever bir çift: Hoca Ece ve Ayşe Hatun’un vakıfları(Uludağ Üniversitesi, 2009) Maydaer, Saadet; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Osmanlı toplumunda vakıf kurumu hem sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın göstergesi hem de imar faaliyetlerinin en büyük destekçisi olmuştur. Bursa’da XV. yüzyılda yaşamış olan Hoca Ece ve hanımı Ayşe Hatun, bu destekleme kervanına kurdukları vakıflarla katılmışlardır. Hoca Ece, yaşadığı mahalledeki çocukların eğitimini sağlamak için bir mekteb kurmuş, bir mescidin ihyasına katkıda bulunmuş, ayrıca Bursa’nın en büyük camisi olan Ulucami’nin hasır ihtiyacı için para vakfetmiştir. Hanımı Ayşe de eşinin izinden giderek mahallesindeki halkın eğitimi için kitap okunmasını sağlamak üzere bir evin gelirini vakfetmiştir. Onları ve daha adı çoktan unutulmuş nice hayırseveri günyüzüne çıkarmak bir çeşit vefa borcudur.Item Dindarlık ile benlik saygısı arasındaki ilişki: Yetişkinler üzerine ampirik bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 2009) Koç, MustafaGelişim dönemlerinden yetişkinlik döneminde dindarlık ile benlik saygısı arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlayan bu çalışma, din psikolojisi bilim dalında yapılan bir saha araştırmasıdır. Bu ampirik çalışmada, kurgulanan bağımlı ve bağımsız değişkenleri ölçmek için Türk toplumu ve kültürü üzerinde psikometrik açıdan geçerlik ve güvenirlik testleri yapılmış ‘Her Yaş İçin Uygun Dinsel Eğilim Ölçeği’ ile ‘Yetişkinlerin Benlik Saygısı Kaynakları Envanteri’ olmak üzere toplam iki adet ölçme aracı kullanılmıştır. Araştırmada kullanılan anket formu, Bursa’da çeşitli meslek gruplarına mensup yetişkinlerin seçildiği evreni temsilen, yine Bursa il sınırları içerisinde beş farklı türden meslek grubuna sahip kamu ve özel kurum ve kuruluşlarında çalışan 600 yetişkin denek üzerinde rastsal örnekleme yoluyla uygulanmıştır. Anket aracılığıyla deneklerden alınan ham verilere, Pearson Moment Korelasyon Analizi, t Testi ve Tek Yönlü Varyans Analizi gibi parametrik istatistiksel analiz teknikleri uygulanarak, dindarlık ile benlik saygısı arasındaki ilişki ve farklılıklar betimlenmiştir. Dolayısıyla bu araştırma üzerinden operasyonel biçimde çalışılan dindarlık ile benlik saygısı arasındaki ilişkiye bakıldığında; genel olarak içgüdümlü dindarlık ile benlik saygısı arasındaki ilişkilerde pozitif yönde bir ilişki saptanırken; dışgüdümlü dindarlık ile benlik saygısı arasında ise pozitif veya negatif anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir.Item Fenâ: Son dönem mutezilesinde teklîfin sonlandırılması üzerine tartışmalar(Uludağ Üniversitesi, 2009) Koloğlu, Orhan Ş.; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Mutezilî metinlerde görülen kavramlardan biri de fenâdır. Fenâ özellikle teklîfin bitişi ve varlığın sonu hakkındaki tartışmaları ifade eden bir kavramdır. Mutezilî düşüncede teklîfin sonlandırılması hususunda iki temel görüş vardır: Birinci görüş teklîfin, âlemin bütünüyle yok edilmek sûretiyle sonlandırılacağı yönündedir. “İ‘dâm” denen bu görüş, Behşemiyye tarafından kabul edilmiştir. İkinci görüş ise teklîfin ölümle sonuçlanacağı şeklindedir. Buna göre âlem ve âlemdeki varlıklar yok olmayacak, sadece çürüyerek parçalara ayrılacaktır. “Tefrîk” denen bu görüş ise Hüseyniyye tarafından kabul edilmiştir.Item Beyzâvî tefsîrinde işârî yorumlar ve muhtemel kaynakları(Uludağ Üniversitesi, 2009) Kiraz, Celil; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Beyzâvî, tefsirinde ayetleri zâhiren açıkladıktan sonra çok az da olsa işârî yorumlara yer vermektedir. Müfessirimiz, bu yorumları yaparken bazı tasavvufî ıstılahlar da kullanmaktadır. Ayrıca o, sûfîlerin sıkça kullandığı, fakat genel olarak hadisçilerin sahih görmediği "Nefsini bilen Rabbini de bilir", "Küçük cihaddan büyük cihada döndük" gibi bazı hadislere de yer vermektedir. Onun zikrettiği işârî yorumlar, yaptığımız karşılaştırmalar sonucu anlaşıldığı üzere, genel olarak işârî tefsir geleneğinde kendine yer bulmuş yorumlardır. Müfessirimiz, bu yorumların çok az bir kısmını Zemahşerî’den, bir-iki tanesini Isfehânî’den, bunlardan biraz daha fazlasını Râzî’den, diğerlerini de kendinden önce yaşamış olan Sülemî, Kuşeyrî ve Baklî gibi sûfî müfessirler tarafından yazılmış işârî tefsirlerden veya başka tasavvufî kaynaklardan ve şeyhinin sohbetlerinden istifade ederek eserinde zikretmiş gibi görünmektedir.Item Klasik Arap nesrinde ‘hazırcevaplık’ olgusu(Uludağ Üniversitesi, 2009) Şahin, Şener; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Klâsik Arap edebiyatının hacimli kaynakları, Müslüman mizahı ve eğlence edebiyatı noktasında zengin bir muh-tevaya sahiptir. Bu makale, mizahın önemli temalarından biri olan ‘hazırcevaplık’ olgusunu, nesirle sınırlı kalarak ve metin eksenli olarak irdelemektedir.Item İbn Hazm’ın ilimler tasnifi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Peker, Hidayet; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Bu makale, İbn Hazm’ın ilimler tasnifi hakkındadır. Konu, İslam düşüncesindeki bazı ilimler tasnifi ve İbn Hazm’ın ilim anlayışı da verilerek ele alınmaktadır. Düşünüre göre ilimler, bir millete özgü olan ve bütün milletler için geçerli olan ilimler şeklinde tasnif edilmektedir. Birinci kısma din, dil, tarih ilimleri dahil edilirken; ikinci kısım astronomi, matematik, tıp ve felsefi ilimleri kapsamaktadır. İbn Hazm, daha çok dini ilimleri dikkate almakta ve diğer ilimlere, dini ilimlere katkısı ölçüsünde önem vermektedir.Item İslâm’ın ilk dönemine ait bir hiciv örneği: Hassân b. Sâbit’in Hemziyye’si(Uludağ Üniversitesi, 2009) Taşdelen, HasanHiciv, Câhiliye dönemi şiirinin önemli bir temasıdır. Bazen kişisel garazlardan, çoğu zaman ise kabileler arası rekabetten dolayı, Câhiliye şiirinde hicve başvurulmuştur. Ancak Câhiliye dönemi hicvinin en büyük özelliği, bedenî kusurlardan daha çok, muhatapta insanî erdemlerin (cesaret, vefakarlık, cömertlik vs.) bulunmaması üzerine kurulmuş olmasıdır. Bu tarz hicvin en parlak dönemi, Medine’ye hicretten itibaren, İslâm’ın tamamen yerleştiği halifeler dönemine kadar olan zaman dilimidir.Item Rumeli Fatihi Osmanlı şehzadesi: Gazi Süleyman Paşa(Uludağ Üniversitesi, 2009) Pay, Salih; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Bu araştırma Süleyman Paşa’nın Rumeli’ye yönelik askerî faaliyetleri ile Rumeli’yi Türkleştirme ve İslâmlaştırma çerçevesinde izlediği yöntemleri tanıtmayı amaçlamaktadır. Süleyman Paşa, Orhan Gazi’nin büyük oğlu olup genç yaşta vefat etmiştir. O, Bizans İmparatorluğu’ndaki taht mücadeleleri ve bölgede meydana gelen şiddetli depremin de etkisiyle savunmasız hale gelen Rumeli’yi, tecrübeli diğer Türk beylerinin de desteğini alarak fethetmişti. Onun, gayrimüslim halka hoşgörüyle davranması, imar faaliyetlerinde bulunması ve çok sayıda Türkmen aileyi bölgeye yerleştirmesi, Rumeli’de Türk-İslâm kültürünün ve Osmanlı hâkimiyetinin oluşması ve gelişmesinde etkili olmuştur.Item Kırgızistan’da bir din eğitimi kurumu: Medreseler(Uludağ Üniversitesi, 2009) Pay, Salih; Kılavuz, M. Akif; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Kırgızistan’da ilk ve ortaöğretim düzeyinde din eğitimi-öğretimi veren okullar bulunmamaktadır. Yaygın eğitim alanında bireyler din eğitimi ve öğretimi ihtiyaçlarını medrese ve cami kursları aracılığıyla karşılamaktadırlar. Medreselerdeki öğretim programları çağdaş sorunlara cevap verecek nitelikte değildir. Bu programlar genellikle XII.-XV. asırlarda hazırlanmıştır. Medreselerdeki ders programlarında genellikle sosyal bilimler ve eğitim bilimlerine yer verilmemektedir. Medreseler devletten ve vakıflardan düzenli destek almamaktadırlar. Kırgızistan medreselerinde geleneksel medrese kuruluş yapısı ve ders programları konusunda köklü ve düzenli yeniliklere ihtiyaç duyulmaktadır.Item Sa‘dîlik ve Sa‘diyye kültürünün Bursa’daki temsilcileri(Uludağ Üniversitesi, 2009) Tek, Abdurrezzak; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.XII. yüzyılda Şam bölgesinde oluşan Sa‘diyye kültürünün Osmanlı topraklarına aynı yüzyılda Kastamonulu Şeyh Osman tarafında getirilmiş, İstanbul’da temsil edilmesi ise altı asır sonra, yani III. Mustafa döneminin sonlarında (1673-1736) Abdüsselam eş-Şeybânî ile olmuştur. İstanbul’da otuz civarındaki Sa‘dî tekkesi arasında Abdüsselam (Kovacıdede) Tekkesi, Etyemez (Mirza Baba) Tekkesi, Yağcızâde (Balabânî) Tekkesi, Taşlıburun (Lagarî) Tekkesi ile Hasîrîzâde Tekkesi önde gelen tekkelerdir. Bursa da ise Vefâiyye kolunun temsil edildiği Zincirî Ali Tekkesi, merkez tekke olarak ön plana çıkmaktadır. Bu makâlenin amacı, Anadolu ve İstanbul’daki Sa‘dî tekkelerinden ziyade, tasavvuf kültürü ve tarihi açısından Sa‘diyye tarikatının Bursa’daki etkisini ve nasıl temsil edildiğini ortaya koymaktır.Item XVII. yüzyılda melâmî şeyhlerinden Sunullah Gaybî’nin bakışı ile tarîkat âdâbı(Uludağ Üniversitesi, 2009) Tek, Abdurrezzak; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.XII. Tasavvufî terbiyede önemli bir yer teşkil eden âdâb konusu, tarîkata girişin ardından manevî yolculuk sürecinde uyulması gereken kurallar, mürşid ve ihvâna karşı göz önünde bulundurulması istenen tavırları ifade etmiştir. Bu manada dervişlere yol gösteren tavsiyeler âdâb ve erkân başlığı altında ya müstakil risâleler halinde veya tasavvufa dair genel bilgiler veren eserlerin içinde bir bölüm olarak ele alınmıştır. Bu çalışmanın amacı, Osmanlı döneminde etkin bir rol oynayan Bayramî-Melâmîliği’nin temsilcilerinden Sunullah Gaybî’nin konuya bakışını ortaya koymak ve adâb açısından bu anlayış ile diğer tarikatlar arasındaki benzerliği veya farklılığı göstermektir.Item Didaktik şiirin Abbasiler döneminde ortaya çıkışı ve gelişimi üzerine bir inceleme(Uludağ Üniversitesi, 2009) Yıldırım, KadriArap edebiyatı araştırmacıları Abbasiler dönemini dil ve edebiyat açısından birinci ve ikinci olmak üzere ikiye ayırırlar. Didaktik şiirin ortaya çıkışı birinci dönemin; bu şiirin gelişme göstermesi de ikinci dönemin önemli edebî özelliklerinden biridir. Fabl, dil, edebiyat, din, astronomi, tarih ve ahlâk gibi değişik konuların ezberlenmesini kolaylaştırmak için nazmedilen öğretici şiirlere didaktik şiir denir. Arap edebiyatında bu şiir türüne genellikle “eş-şi’ru’t-ta’lîmî” adı verilir. Bu makalenin amacı didaktik şiirin Abbasiler döneminde ortaya çıkışı ve gelişimini, bu şiiri temsil eden ünlü şair ve ediplerin kimler olduğunu ve araştırmacılar tarafından bunların şiirlerinden hangilerinin didaktik sayıldığını tespit etmektir.