2002 Cilt 21 Sayı 1-2-3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13089
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Broyler rasyonlarına katılan narasin ve nikarbazinin, zeolit İle etkileşiminin besi performansı üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2002-07-09) Gezen, Ş.Şule; Eren, Mustafa; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmanın amacı, broyler rasyonlarına katılan narasin ve nikarbazinin, zeolit ile etkileşiminin, etlik piliçlerin canlı ağırlık artışı, yem tüketimi, yemden yararlanma oranı ve karkas randımanı üzerine etkilerinin belirlenmesidir. Denemede toplam 312 adet bir günlük yaşta Avian Farms broyler erkek civciv kullanılmıştır. Civcivler, her birinde 13 civciv ve 6 replikasyon grubu bulunan 4 ana gruba ayrılmıştır. İzokalorik ve izonitrojenik olarak hazırlanan Grup 1, 2, 3 ve 4 deneme rasyonlarına, sırasıyla, 70 mg/kg narasin, 70 mg/kg narasin + % 2 zeolit, 125 mg/kg nikarbazin, 125 mg/kg nikarbazin + % 2 zeolit katılmıştır. Denemenin 21. gününde zeolit ve antikoksidiyallerin birlikte kullanıldığı grupların yemden yararlanma oranları narasinin tek başına kullanıldığı gruba göre daha iyi olmuştur (P<0.05). Denemenin 40. gününde narasin grubunun canlı ağırlık artışı (P<0.05), besi sonu canlı ağırlığı (P<0.01) ve sıcak karkas ağırlığı (P<0.05), nikarbazin + zeolit grubundan yüksek bulunmuştur. Grupların, 21. gün ortalama canlı ağırlık artışı ve ortalama yem tüketimleri, 40. gün ise ortalama yem tüketimleri ve yemden yararlanma oranları arasındaki farkların istatistiki önem taşımadığı belirlenmiştirItem Bursa-Yenişehir ilçesi süt üretim işletmelerinde teknik üretim parametreleri ve ekonomik verimlilik(Uludağ Üniversitesi, 2002-05-10) Karakaş, Emin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Süt üretim işletmeleri genelinde Holştaynların kızgınlık, gebelik, kısırlık, yavru atma, buzağılama oranları ve ilk tohumlama yaşı sırasıyla % 91.0, 77.7, 2.2, 1.9, 75.7 ve 15.9 ay bulunmuştur. Holştaynların genelinde ilk gebelik yaşı 18.3 ay, ilk buzağılama yaşı 28.0 ay, servis periyodu 128 gün, gebelik için servis sayısı 2.0, doğum aralığı 13.8 ay hesaplanmıştır. Süt üretim işletmeleri genelinde gerçek laktasyon süt verimleri 323 günde 4059 kg bulunmuştur. 2x305 gün ve Ergin Çağ süt verim ortalamaları sırasıyla 4030 ve 4767 kg olarak saptanmıştır. İşletmeler genelinde yem gideri payı % 53.5 bulunmuş bunu % 19.2 ile kredi faiz gideri izlemiş, fayda/gider oranı ise 1.125 olarak hesaplanmıştır. Süt üretim işletmelerinde yavru ve süt verimleri yönünden bildirilen literatürlerde yer alan çoğu işletmelerin üzerinde bir verimlilik düzeyi yansıtmasıyla birlikte, ekonomik karlılığın oldukça düşük olduğu saptanmıştır.Item Bursa-Yenişehir ilçesi sığır besi işletmelerinde teknik üretim parametreleri ve ekonomik verimlilik(Uludağ Üniversitesi, 2002-07-10) Karakaş, Emin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışma Bursa ili Yenişehir ilçesi sığır besi işletmelerinin teknik üretim parametreleri ve ekonomik verimliliklerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Sığır besi işletmeleri genelinde besiye giriş ağırlığı ortalama 223 kg saptanmış ve ortalama 286 gün hesaplanan besi süresinde besi sonu canlı ağırlık ortalaması 539 kg, günlük ortalama canlı ağırlık kazancı 1122 gr bulunmuştur. Günlük % 90 kuru madde yem tüketim ortalaması 10.43 kg ve her kilogram canlı ağırlık artışı için tüketilen yem (yemden yararlanma) 9.29 kg olarak hesaplanmıştır. İşletmelerdeki besi gruplarında besiye giriş, besi sonu canlı ağırlıklar, besi süresi ve günlük canlı ağırlık kazanç ortalamalar arası farklar istatistiksel anlamda önemli bulunmuştur (P<0.01). Besi süresince sığır besi işletmeleri genelinde değişken ve sabit giderler sırasıyla % 82.5 ve 17.5 olarak hesaplanmıştır. Toplam giderler içerisinde en büyük gider payını % 42.7 ile canlı hayvan alım gideri oluşturmuş ve bunu % 37.3 payla yem gideri izlemiştir. İşletmeler genelinde fayda/masraf oranı 1.28 bulunmuştur.Item Karma yemlere katılan narasin ve nikarbazinin, zeolit ile etkileşiminin etlik piliçlerin ince bağırsak ağırlığı, tibial diskondroplazi, tibia külü ve kan parametreleri üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2002-11-27) Gezen, Ş. Şule; Eren, Mustafa; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmanın amacı, karma yemlere katılan narasin ve nikarbazinin, zeolit ile etkileşiminin, etlik piliçlerin ince bağırsak ağırlığı (g/100 g canlı ağırlık), iç organ ağırlıkları (karaciğer, taşlık, kalp – g/100 g canlı ağırlık), kan serumu sodyum (Na), potasyum (K), klor (Cl) konsantrasyonları, altlık rutubeti, kemik külü ve tibial diskondroplazi (TD) üzerine etkilerinin belirlenmesidir. Denemede toplam 312 adet bir günlük yaşta Avian Farms broyler erkek civciv kullanılmış ve civcivler 4 ana gruba ayrılmıştır. Ayrıca her ana grup, her biri 13 adet civciv içeren 6 tekrar grubuna ayrılmıştır. Deneme süresince Grup NA, Grup NAZ, Grup Nİ ve Grup NİZ’in izokalorik ve izonitrojenik yemlerine sırasıyla, 70 mg/kg narasin, 70 mg/kg narasin + % 2 zeolit, 125 mg/kg nikarbazin, 125 mg/kg nikarbazin + % 2 zeolit katılmıştır. Denemenin 21. gününde NAZ grubunun ince bağırsak ağırlığı, Nİ ve NİZ grubundan önemli düzeyde düşük bulunmuştur (P<0.01). Aynı dönemde NA grubunun kan serumu Cl konsantrasyonu, Nİ ve NİZ gruplarına göre önemli düzeyde yükselmiştir (P<0.001). Ayrıca, NİZ grubunun kan serumu Cl konsantrasyonu NAZ grubuna göre önemli düzeyde düşük bulunmuştur (P<0.001). Bunun yanı sıra denemenin 40. gününde NA grubunun kan serumu Na konsantrasyonu hem Nİ hem de NİZ grubundan (P<0.001), K konsantrasyonu ise sadece Nİ grubundan düşük (P<0.05) bulunmuştur. NA ve Nİ gruplarıyla karşılaştırıldığında, yemlerine zeolit katkısı (% 2) yapılan NAZ ve NİZ gruplarında 21. günde tibial diskondroplazi görülme sıklığı ve şiddeti azalmıştır. Deneme sonunda NA ve Nİ gruplarının altlık rutubetinin, NAZ grubundan önemli düzeyde yüksek olduğu saptanmıştır (P<0.001). Araştırmada belirlenen diğer parametreler arasındaki farkların istatistiki önem taşımadığı belirlenmiştir. Sonuç olarak, narasin ve nikarbazin içeren broyler yemlerine zeolit katkısı 21. gün tibial diskondroplazi görülme sıklığını azaltmıştır, ayrıca zeolitin narasin ile birlikte kullanımı ince bağırsak ağırlığını azaltmış ve deneme sonunda altlık rutubetini düşürmüştür. Bu sonuçlar, yemlerde narasin ve nikarbazin ile birlikte zeolit kullanımının broylerlerde yararlı etkileri olabileceği kanısını uyandırmaktadır.Item İvesi ve ost-friz x ivesi melez (f1) kuzularda büyüme, yaşama gücü ve bazı vücut ölçüleri(Uludağ Üniversitesi, 2002-01-07) Kul, Selim; Akcan, AbdulkadirBu araştırma İvesi, Ost-Friz x İvesi melezi (F1) kuzularda büyüme, yaşama gücü ile bazı vücut ölçülerinin belirlenmesi amacı ile yapılmıştır. Araştırma için gerekli veriler, süt emme döneminde 23’er baş, İvesi ve Ost Friz x İvesi melezi (F1) ile, vücut ölçüleri ise 11’er baş saf ve melez dişi tokludan elde edilmiştir. Kuzuların vücut ölçüleri bakımından gruplar arası farkın karşılaştırması t-testi ile yapılmıştır. İvesi ve Ost-Friz x İvesi melezi (F1) kuzularda ortalama doğum ağırlığı, sırası ile 4.15 ve 4.64 kg, sütten kesim ağırlığı (105. gün yaşı) 15.39 ve 18.31 kg, sütten kesime kadarki dönemde yaşama gücü %82.61 ve %86.96 olmuştur. İvesi ve Ost-Friz x İvesi melezi (F1) 1 yaşlı dişilerde sırası ile vücut uzunluğu 63.40 ve 73.90 cm, göğüs çevresi 98.20 ve 104.20 cm, cidago yüksekliği 60.10 ve 66.50 cm bulunmuştur. Bu araştırma sonucunda melezleme ile İvesi ırkının doğum ağırlığı ve 105. gün canlı ağırlının arttığı tespit edilmiştir. Bu nedenle İvesi ırkının, Ost-Friz ile melezlenmesi ekonomik verimlerinin artırılabileceğini ortaya koymuştur.Item Mutasyonel değişimler ve veteriner virolojideki önemi(Uludağ Üniversitesi, 2002-06-19) Yeşilbağ, Kadir; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.DNA bir çok canlı türünde oldukça stabil bir yapı gösterir. Bu durum büyük oranda DNA polimerazın sahip olduğu eksonükleaz aktivitesiyle ilişkilidir. Oysa RNA viruslarında her 104 baz bağlanmasında bir yanlış eşleşmenin olabileceği bilinmektedir. Bu derlemede nükleik asit baz dizininde meydana gelen değişiklikler sebepleri, moleküler mekanizmaları ve sonuçlarıyla ele alınmış ve hayvan viruslarının epidemiyolojisi veya patogenezinde mutasyonların rollerine ilişkin çarpıcı örnekler verilmiştir.Item Sığırlarda digital ve interdigital dermatitis’lerde klinik tanı, sağaltım ve histopatolojik bulgular(Uludağ Üniversitesi, 2002-11-05) Görgül, Sacit O.; Kahraman, M. Müfit; Çeçen, Göksen; Akkoç, Ahmet; Gül, Nihat Y.; Sevimli, Alper; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Sığırlarda (DD) Digital dermatitis ve (IDD) İnterdigital dermatitis olgularında klinik tanı, sağaltım ve bu süreçle ilgili histopatolojik bulguların değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışma materyalini U.Ü. Araştırma, Uygulama, Sağlık ve Üretim Merkezine ve Cerrahi Kliniğine getirilen, DD ve IDD saptanılan 20 Holştayn süt sığırı oluşturmuştur. Klinik olarak topallık gösteren sığırlarda topallığın derecesinin saptanması ve nedeni oluşturan lezyonun bulunduğu ayakların mekanik temizliğinin yapılmasını takiben, DD ve IDD lezyonları; form, boyut, uni ya da bilateral oluş yönlerinden değerlendirilmiştir. Bu olgularda 0.5 cm çaplı biopsi trefini (punch biopsi) ile 0., 7., 15., 21., 28. ve 36. günlerde toplam 47 biopsi örneği alınmış ve U.Ü. Patoloji Anabilim Dalı Laboratuarında Hematoksilen Eosin ve Warthin-Starry boyama teknikleri ile histopatolojik incelemeleri yapılmıştır. Olguların tamamında antibiyoterapi, mastitis sağaltımında kullanılan mastit tüp antibiyotikler uygulanarak yapılmış ve ayaklar pansumanla korunmuştur. Olguların 11’inde hafif, 8’inde orta ve bir olguda şiddetli topallık gözlenmiştir. DD olgularının 8’inde aynı zamanda IDD saptanmıştır. Olguların 5’inde verrükoz, 4’ünde papilliform, 2’sinde hiperplazik ve 9’unda ülseratif karakterli DD belirlenmiştir. DD ve IDD olguların 14’ünde unilateral, 6’sında ise bilateral olarak saptanmıştır. Lateral ve medial tırnaklarda oluşma yönünden bir farklılık bulunmamıştır. Lezyonların boyutları ortalama olarak; 5 olguda 0. 5 x 1.0 cm (küçük), 6 olguda 1.0 x 3.0 cm (orta) ve 9 olguda 3.0 x 6.0 cm (büyük) olarak değerlendirilmiştir. Sağaltım süresi küçük lezyonlarda ortalama 10 gün, orta dereceli lezyonlarda 16 gün ve büyük dereceli lezyonlarda 22 gün olarak saptanmıştır. Histopatolojik muayene sonuçlarına göre 0. günde; tüm biopsilerde epidermal hiperplazi, hiperkeratosis, subkorneal geniş retiküler dejenerasyon alanları ve vesikül oluşumları, kıl-siğil benzeri hiperkeratolitik kitleler ve SpirochetTreponema benzeri etkenlerin varlığı saptanılmıştır. Takip eden günlerde benzer yapılar görülmüştür. Sağaltım sürecinde etkenler görülmemiştir. Dermiste perivasküler yerleşimli mononükleer hücre infiltrasyonları, kollajenden zengin genç granülasyon dokusu gözlenmiştir. Klinik olarak hastalığın tanısı, histopatolojik bulgularla desteklenmiştir. Lezyonlarda saptanılan etkenlerin, 0. günde sağaltıma başlanmasını takiben diğer histopatolojik muayenelerde görülmemesi, sağaltım sürecindeki histopatolojik kesitlerde granülasyon dokusunun gelişmesinin saptanması yapılan sağaltımın başarılı sonuç verdiğinin kanıtı olarak değerlendirilmiştir. Takip edecek çalışmalarla etken identifikasyonu yapılması ve yöremizde DD ve IDD nedeni olan spesifik bir Treponema türü olup olmadığının saptanılmasının doğru olacağı kanısına varılmıştır.Item Doberman ve labrador retrıever ırkı köpeklerde başlıca döl verimi özellikleri, yavrularda ölüm oranı ve beden ölçüleri(Uludağ Üniversitesi, 2002-07-29) Baran, Alper; Kırmızı, Engin; Karakaş, Emin; Petek, Metin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışma Doberman ve Labrador Retriever ırkı köpeklerin başlıca döl verimi özellikleri, yavrularda ölüm oranı ve beden ölçülerini saptamak amacıyla yapılmıştır. İlk kızgınlık gösterme yaşı ve ortalama gebelik süresi; Doberman ırkı köpekler için sırasıyla; 9.07 ay ve 63.00 gün, Labrador Retriever ırkı köpekler için sırasıyla; 8.7 ay ve 61.20 gün bulunmuştur. Doberman ırkı köpekler için bir batında doğan yavru sayısı 7.33 adet, iki kızgınlık arası geçen süre 6.00 ay, yavru ölümleri erkeklerde %57.65 ve dişilerde %51.23 saptanmıştır. Aynı parametreler Labrador Retriever için sırasıyla; 9.20 adet, 6.4 ay, %28.00 ve %42.86 bulunmuştur. Doberman ırkı köpeklerde canlı ağırlık, baş uzunluğu, kulak uzunluğu, cidago yüksekliği, göğüs çevresi, bilek çevresi ve sağrı genişliği (P<0.01, P<0.05, P<0.05, P<0.01, P<0.05, P<0.05, P<0.05), Labrador Retriever ırkı köpeklerde, canlı ağırlık, cidago yüksekliği, göğüs çevresi ve vücut uzunluğu bakımından erkek ve dişiler arası farklılıklar önemli bulunmuştur (P<0.05, P<0.001, P<0.05, P<0.01).Item Bursa-Yenişehir ilçesinde yetiştirilen holştayn buzağıların doğum ağırlığı, sütten kesim yaşı, süt tüketimleri ve yaşama güçleri(Uludağ Üniversitesi, 2002-07-10) Karakaş, Emin; Uludağ Üniversitesi/Yenişehir İbrahim Orhan Meslek Yükseokulu.Bu çalışma Bursa ili Yenişehir ilçesinde süt sığırı yetiştiren 10 işletmede doğan 135 buzağının doğum ağırlığı, sütten kesim yaşı, süt tüketimleri ve yaşama güçlerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmada yer alan işletmelerde yetiştirilen Holştayn dişi ve erkek buzağılarda doğum ağırlığı sırasıyla 32 ve 35 kg bulunmuştur. İşletmelerde buzağıların sütten kesim yaşı ortalaması 82 gün, bu süre içerisinde tüketilen süt miktarı ise 419 kg bulunmuştur. Sütten kesim yaş ortalamaları arası farklar önemsiz olmasına karşın, süt tüketim ortalamaları arası farklar önemli bulunmuştur (P<0.01). Buzağıların yaşama gücü büyümenin 0-3 ve 0-6 aylık iki devresinde incelendi. Buzağıların 3. ve 6. aya kadarki gelişme dönemlerinde ölüm oranları sırasıyla % 14.1 ve % 16.3 bulunmuştur. Buna göre bu gelişme dönemlerindeki yaşama gücü ise yine aynı sırayla % 85.9 ve % 83.7 olarak hesaplanmıştır.Item Sürdürülebilir hayvan yetiştiriciliği ve yaşam tablosu analizi(Uludağ Üniversitesi, 2002-11-04) Doğan, İsmet; Dündar, YılmazBu çalışmada, Cutler-Ederer Yaşam Tablosu Metodu olarak da bilinen yaşam tablosu tekniği tanıtılmış ve doğal ölüm ile hayatı sonlanan hayvan türlerinin yaşam sürelerinin belirlenmesinde bu tekniğin kullanılabilirliği araştırılmıştır. Çalışmanın amacı, insanlar için yoğun bir şekilde kullanılan yaşam tablosu tekniğinin, doğal ölüm sebebiyle hayatı sonlanan hayvan türleri ile ilgili geleceğe yönelik tahminlerde de kullanılabileceğini göstermektir. Çalışmada kullanılan veriler, gerçeği yansıtacak şekilde herhangi bir yılda A bölgesinde yaşayan erkek cinsiyete sahip bir Kangal Köpeği populasyonu için rasgele türetilmiştir. Hazırlanan yaşam tablosunda, Kangal Köpeği’nin 15 yıllık bir yaşam süresi ile yaş gruplarından ziyade yaşları doğrudan dikkate alınmıştır. Türetilmiş verilere göre, yeni doğmuş bir Kangal Köpeği’nin beklenen yaşam süresi 13 yıl ve 15 yaşından fazla yaşaması beklenen hayvan sayısı ise 1000 bireyden oluşan populasyon için yaklaşık olarak 204’dür. Sonuç olarak yaşam tablosu tekniğinin hayatı doğal ölüm ile sonuçlanan ve birer endemik tür olan Van Kedisi, Kangal Köpeği, Deniz Kaplumbağaları, süs hayvanları vb. gibi hayvanların yaşam sürelerinin belirlenmesi ile ilgili tahminlerde kullanılabileceği kanaatine varılmıştır.Item Gıda zehirlenmesine neden olan e.coli o157:h7 ve önem(Uludağ Üniversitesi, 2002-08-28) Temelli, Seran; Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi.Bu makalede, son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde gıda zehirlenmelerine sebep olması nedeniyle önem taşıyan E.coli O157:H7’nin gelişim ve canlılığını etkileyen faktörler, enfeksiyon kaynakları ve salgınlar ile enfeksiyonun kontrolü ve önleme yolları konularında bilgiler derlenerek sunulmuştur.Item Yüksek verimli süt ineklerinde laktasyonun çeşitli evrelerinde kandaki bazı biyokimyasal parametreler ile süt verimi arasındaki ilişkiler(Uludağ Üniversitesi, 2002-04-27) Polat, Ümit; Çetin, Meltem; Yalçın, Abdullah; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada, laktasyonun çeşitli evrelerindeki ineklerin metabolik profilleri ile süt verimleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlandı. Materyal olarak Karacabey Doğancı Çiftliğinde bulunan 60 adet sağlıklı, 4 yaşlı, Holstein ırkı süt ineği kullanıldı. Laktasyon döneminin 48-51., 147-161. ve 180. ve sonraki günleri sırasıyla erken, orta ve geç laktasyon evresi olarak değerlendirildi. Her laktasyon evresindeki 20’şer inekten alınan kan örneğinde glukoz, kolesterol, toplam lipit, toplam protein, albumin, globulin, kreatinin, magnezyum (Mg), kalsiyum (Ca), inorganik fosfor (İP) düzeyleri ve aspartat aminotransferaz (AST) ve alanin aminotransferaz (ALT) enzim aktiviteleri belirlendi. Bu parametreler erken, orta ve geç laktasyon evrelerinde sırasıyla 52.70, 48.35 ve 47.65 mg/dl; 215.00, 238.75 ve 227.75 mg/dl; 561.50, 512.30 ve 373.95 mg/dl; 7.63, 6.69 ve 6.14 g/dl; 3.40, 3.84 ve 3.65 g/dl; 4.52, 4.23 ve 4.19 g/dl; 0.99, 1.02 ve 1.01 mg/dl; 2.58, 2.76 ve 2.68 mg/dl; 9.69, 10.36 ve 9.88 mg/dl; 6.53, 6.14 ve 5.89 mg/dl; 74.05, 75.30 ve 67.21 U/l; 31.40, 41.05 ve 38.20 U/l olarak saptandı. İstatistiksel incelemede erken laktasyonda kolesterol (p<0.01) ve magnezyum (p<0.05), orta laktasyonda toplam lipit (p<0.05) ve kreatinin (p<0.05); geç laktasyonda ise kolesterol (p<0.001), toplam lipit (p<0.001) ve magnezyum (p<0.01) düzeyleri ile süt verimi arasında korrelasyon saptandı. Sonuç olarak bazı biyokimyasal parametrelerin çeşitli laktasyon evrelerindeki ineklerde süt verim düzeyinden etkilendiği kanısına varıldı.Item Broylerlerde inorganik ve organik selenyum ilavesinin biyokimyasal kan parametreleri üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2002-02-27) Çetin, Meltem; Deniz, Gülay; Deniz, Gülay; Polat, Ümit; Yalçın, Abdullah; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Çalışmada 30 adet günlük Avian Farms broyler erkek civciv materyal olarak kullanıldı. Kontrol, deneme 1 ve deneme 2 olmak üzere 3 gruba ayrılan hayvanlar sırasıyla selenyum katılmayan, 0.3 ppm inorganik Se (sodyumselenit) ve 0.3 ppm organik Se (Sel-Plex 50) katılan rasyonla 42 gün beslendi. Deneme sonunda kesim esnasında alınan kanlarda glukoz, kolesterol, toplam protein, üre, ürik asit, sodyum (Na), potasyum (K), klor (Cl), inorganik fosfor (İP) düzeyleri ve aspartat amino transferaz (AST) ve gama glutamil transpeptidaz (GGT) enzimi aktiviteleri otoanalizör kullanılarak belirlendi. İstatistiksel incelemeler sonucunda kontrol ve organik selenyum verilen deneme 2 grubu arasında protein ve ürik asit değerleri p<0.05 düzeyinde önemli bulunurken, diğer parametrelerde gruplar arasında önem belirlenmedi. Sonuç olarak broylerlerde yeme ilave edilen inorganik veya organik selenyum ilavesinin biyokimyasal parametreler üzerine önemli bir etkisi olmadığı, hayvanların sağlığı açısından negatif bir etki yaratmadığı kanısına varıldı.Item Köpek ve kedilerde diabetes mellitus: Böbrek fonksiyon bozuklukları ve idrar taşı oluşumu ile ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 2002-04-01) Çelik, Sefa; Bal, RamazanŞeker hastalığı kan şekerinin yükselmesi ile karakterize karbonhidrat metabolizması bozukluğudur. Hastalığın komplikasyonları körlükle sonuçlanan retinopati, böbrek yetmezliği, neuropati ve arteriosklerozdur. Hastalığın ilerlemesi, gangren, koroner arter hastalığı ve felç gibi ciddi ve tehlikeli sonuçlara yol açabilmektedir. Uzun süren Diabetes mellitus’un en önemli komplikasyonlarından biri böbrek bozukluğudur ve bu daha çok Tip 2 diyabetin bir komplikasyonu olarak ortaya çıkmaktadır. Diyabetin böbreklerde meydana getirdiği bozukluk “diyabetik nefropati” olarak ifade edilir ve böbreğin yapısal ve fonksiyonel bozukluğu ile karekterizedir. Bu makalede; sığır, at, koyun ve domuzlarda nadiren görülen ancak kedi ve köpeklerde özellikle dişi ve yaşlı köpeklerde insidensi yüksek olan şeker hastalığının böbrek fonksiyon bozuklukları, böbrek yetmezliği ve idrar taşı oluşumu üzerine etkileri mevcut literatür ışığı altında derlenmiştir.Item Alternatif barındırma sistemlerinde yetiştirilen tavukların biyokimyasal kan parametrelerindeki değişikliklerin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2002-03-15) Güneş, Nazmiye; Polat, Ümit; Petek, Metin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Çalışma U.Ü. Veteriner Fakültesi Araştırma ve Uygulama Merkezi tavukçuluk ünitesinde hazırlanan 4 araştırma odasında yapıldı. Bu araştırma odalarında kafes, kuşluklu, tünekli ve serbest dolaşımlı sistemlerin mini modelleri oluşturuldu. Hayvanlar bu yetiştirme sistemlerine adapte olduktan sonra her bölümde bulunan 45 haftalık Tetra SL ırkı 25 tavuktan rastgele seçilen 10’ar tanesinden vakumlu tüplere kan alındı ve serumları ayrıldı. Glukoz, toplam kolesterol, toplam protein, kalsiyum (Ca), inorganik fosfor (İn.P), sodyum (Na), potasyum (K) konsantrasyonları ile Aspartat amino transferaz (AST) ve Alanin amino transferaz (ALT) enzim aktiviteleri ölçüldü. Çalışma sonuçlarına göre glukoz, kalsiyum, ALT değerlerinde kafes sistemi ile diğer alternatif yetiştirme sistemleri arasında p<0.05 derecesinde önem olduğu tespit edildi. Kafes sistemi ile alternatif barındırma sistemleri arasında belirgin bir farklılık bulunmamakla beraber, Avrupa Topluluğu göz önüne alındığında serbest dolaşımlı sistemin geliştirilmesinin uygun olacağı kanısına varıldı.Item Isobrown ırkı tavuklarda kırmızı acı biberli rasyonla beslemenin M. Iliofibularis ve m. Pektoralisin yapısal özelliklerine etkilerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2002-03-28) Özfiliz, Nesrin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Çalışmada M. Pektoralis ve M. İliofibulariste kırmızı acı biberli rasyon ile beslenme nedeniyle glikojen ve lipid metabolizmasına bağlı olarak ortaya çıkabilecek olası histolojik değişiklikleri incelemek amaçlandı. Araştırma yumurtacı karakterde 40 adet Isobrown ırkı civciv ile başladı ve 5 ay devam etti. Kontrol grubu yumurtacı civciv gelişimine uygun rasyon ile beslendi. Deneme grubu, kontrol grubu rasyonuna %1 oranında Kahraman Maraş yöresi kırmızı acı biberi ilave edilerek beslendi. M. İliofibularis ve M. Pektoralisden alınan doku örnekleri Formol ve Bouin solusyonlarında tepit edildi. Parafin kesitlere yapısal özelliklerin tespit edilebilmesi için Mallory’nin Crossmonn tarafından modifiye edilen üçlü boyama, nötr mukopolisakkaritler için PAS, dondurma kesitlerine lipidler için Sudan Black B teknikleri uygulandı. Kontrol ve deneme gruplarında karkasın rengi bakımından makroskobik olarak bir farklılık görülmedi. Karın içi yağ miktarının özellikle 5. ay deneme gruplarında kontrollere göre az olduğu tespit edildi. Sudan Black B tekniği uygulanan dondurma kesitlerinde; tüm kontrol gruplarında M. İliofibularisin çoğunlukla lipidden zengin, M. Pektoralisin ise lipidden fakir kas tellerinden oluştuğu görüldü. Deneme gruplarında ise lipid miktarının çok az olduğu tespit edildi. Periodic Acide Schiff tekniği uygulanan preperatlarda kontrol ve deneme grupları arasında bir farklılık gözlenmedi. Sonuç olarak; rasyona %1 oranında Kahraman Maraş yöresi kırmızı acı biberi ilave edilmesi M. İliofibularis ve M. Pektoralisin lipid birikimini olumsuz yönde etkilerken, PAS reaksiyonu üzerinde bir etkisi olmadığı görüldü.Item Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi iç hastalıkları küçük hayvan kliniğine getirilen kedi ve köpeklerin değerlendirilmesi (1990-2000)(Uludağ Üniversitesi, 2002-02-26) Yılmaz, Zeki; Kennerman, Engin; Şentürk, Sezgin; Temizel, Mutlu; Aytuğ, Nilüfer; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada 1990-2000 yıllarında Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Küçük Hayvan Kliniği’ne getirilen kedi ve köpeklerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. 9297 hasta ile ilgili olarak köpek ve kedi sayıları sırasıyla 7831 ve 1466 idi. Değişik ırklardaki köpek ve kedilerin sırasıyla 4350’si dişi ve 3481’si erkek, 785 dişi ve 681’i erkek olarak belirlendi. Hastalıklar köpek (%53,7) ve kedilerde (% 37,9) en yaygın olarak 0-6 aylarda tespit edildiler. Köpeklerde 12, kedilerde 5 ırk değerlendirilmiştir. Köpeklerde kangal (%17,5), Terrier (%17,2), Pointer (%15,5) ve German Sheepdog (%15,4) en yaygın ırklar olurken, sokak kedileri %52,7 oranı ile kliniğe getirilen kedilerin en büyük kısmını oluşturmuştur. Köpeklerde en çok sindirim sistemi hastalıkları (%29,5) ve endoparaziter hastalıklar (%23,3) belirlendi, bu hastalıkları deri hastalıkları (%13,9), solunum sistemi hastalıkları (%8,0), üriner sistem hastalıkları (%7,8), ektoparaziter hastalıklar (%4,2) ve enfeksiyon hastalıklar (%4,1) izledi. Benzer olarak, kedilerde de en çok sindirim sistemi hastalıkları (%29,1) tespit edildi. Bu hastalıkları solunum sistemi hastalıkları (%14,7), endoparaziter hastalıklar (%12,4), üriner sistem hastalıkları (%11,5), enfeksiyon hastalıklar (%6,6) ve deri hastalıkları (%5,4) takip etmiştir. Sonuç olarak, hasta sahiplerinin eğitilmesinin köpek ve kedilerin enfeksiyon ve paraziter hastalıklarından korunmada etkili olabileceği kanısındayızItem Civcivlerde deneysel oluşturulan gumboro (IBD) infeksiyonu üzerine vitamin E ve selenyum’un etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2002-03-07) Gürel, Aydın; Türkmen, Gülhan; Kuşçu, Burak; Yeşildere, TahsinBu çalışmada, beş günlükten itibaren yemlerine 200 ppm Vitamin E (Vit E) ve sularına 1,75 mg/l Selenyum (Se) katılmış olan civcivlere, 11. gün IBD virusu (İBDV) verilerek civcivlerde Gumboro hastalığının gelişimi incelendi. Bu amaçla 60 tane günlük SPF civciv kullanıldı. Bu civcivlerin 48 tanesi deney, 12 tanesi kontrol grubunu (E grubu) oluşturdu. Deney grubunu oluşturan civcivler 12’şer civcivden oluşan Vit E + Se+ IBDV(Agrubu), Vit E + IBDV (Bgrubu), Se + IBDV (Cgrubu), IBDV (Dgrubu) olmak üzere dört gruba ayrıldı ve ayrı kümeslere alındı. 5- 17 günler arası ilgili gruplara yukarıda belirtilen dozlarda Vit E ve Se verildi ve kontrol grubu dışındakilere 11. gün IBDV inokule edildi. Deney ve Kontrol gruplarındaki civcivlerden inokulasyon sonrası 9. ve 15. günlerde alınan kan serumlarında IBDV antikor düzeyleri belirlendi. İnokulasyon sonrası 15. gün sakrifiye edilen piliçlerin nekropsisi yapılarak bursa Fabricius lezyonları belirlenip, bursal indeks değerleri tespit edildi. Bursa Fabricius’ta oluşan makroskopik ve mikroskopik lezyonlara ve bursal indeks değerlerine göre, çalışmada A ve B gruplarındaki civcivlerde gelişen Gumboro hastalığı lezyonlarının, diğer gruplardaki civcivlerde gelişen Gumboro lezyonlarına göre daha sınırlı ve hafif olduğu saptandı. Çalışmada bütün gruplarda kan serumlarında saptanan optik dansite değerlerinin birbirine çok yakın olduğu görüldü. Farklı günlerde alınan bu serum antikor düzeyleri artmasına rağmen değerlerinin birbirine yakın bulunması, virusun antijenik özelliğinin zayıf olmasına, veriliş yoluna v.b. bazı kriterlere bağlı olduğu ve bu hayvanlarda humoral bağışıklığın oluşum süresinin tam olarak tamamlanmadığı sonucuna varıldı. Bu nedenle yeme ve suya Vit E ve Se katılmasının IBDV antikor düzeylerine etkisi net olarak saptanamadı. Sonuç olarak, özellikle klinik bulgular, b.Fabricius’ta saptanan makroskobik ve mikroskobik lezyonlara göre A ve B gruplarında Gumboro hastalığı klinik bulgu ve lezyonlarının diğer gruplardakilerine göre daha sınırlı ve hafif geliştiği belirlendi.Item The comparison of total cholesterol, triglyceride, high density lipoprotein cholesterol, low density lipoprotein cholesterol and total cholesterol: high density lipoprotein cholesterol ratios ın breeds of labrodor retriever dogs, german shepherd dogs, pointer dogs(Uludağ Üniversitesi, 2002-01-24) Şentürk, Sezgin; Yılmaz, Zeki; Kennerman, Engin; Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi.This study was carried out to compare the levels of total cholesterol, triglyceride, HDL – C, LDL – C, TC: HDL – C ratio and to determine of ischemic heart disease risk in healthy German shepherd, Labrodor retriever and Pointer. Material of this study included a total of 65 healthy dogs from both sexes and 2 to 4 years old, 15 of which were Pointers, 21 of which were German shepherd and 29 of which were Labrodor retrievers. Blood samples were taken from each dog fasted for at least 12 hours, to evaluate total cholesterol, triglyceride, HDL - C, LDL – C. Plasma total cholesterol level was significantly (p< 0.001) lower in Pointer than in German shepherd and Labrodor retriever. The serum HDL - C level was significantly (p< 0.001) higher in German shepherd and Labrodor retriever than in Pointer. However, LDL - C level was lower in Pointers compared with German shepherd and Labrodor retriever. Also, it was observed that total cholesterol: HDL – C ratio was higher (p< 0.001) in Labrodor retriever when compared with other two breeds. As a result, in this study, ıt was concluded that the prevalence of lipoprotein metabolism disorders and coronary artery disease might be lower in pointer than in German shepherd and Labrodor retrieverItem İvesi ve ost-friz x ivesi melez (f1) kuzularda besi performansı, kesim ve karkas özellikleri(Uludağ Üniversitesi, 2002-01-07) Kul, Selim; Akcan, AbdulkadirBu araştırma, İvesi Ost-Friz x İvesi (F1) melezi kuzuların besi performansı, kesim ve karkas özelliklerinin araştırılması amacıyla yapılmıştır. Besi döneminde saf genotipden 7, melez genotipden 9 baş, kesim ve karkas özelliklerinin belirlenmesinde saf genotipden 7, melez genotipden 6 baş erkek kuzu kullanılmıştır. Kuzular ortalama 20 kg besi başı canlı ağırlığı ile büyüklükleri aynı, fakat farklı iki bölmede besiye alınmış, 45 kg canlı ağırlığa ulaşana kadar kuzulara ad libitum kesif yem ve kuru yonca verilerek beslenmiştir. Besi süresince kuzulara daima temiz içme suyu sağlanmıştır. Daha sonra kesim ve karkas özelliklerini incelemek amacıyla kesilmişlerdir. Besi süresince günlük ortalama canlı ağırlık artışı, saf ve melez grupta sırasıyla 225 ve 222 g, 1 kg canlı ağırlık artışı için tüketilen ortalama konsantre yem 5.98 ve 5.15 kg olarak bulunmuştur. Kırkbeş kg kesim ağırlığında kesilen İvesi ve Ost-Friz x İvesi (F1) kuzularda sırasıyla, soğuk karkas ağırlığı 21.80 ve 20.93 kg, karkas randımanı %48.31 ve 44.29, karkas da but oranı %31.04 ve 30.79, karkasta kol oranı %16.78 ve 18.37, kuyruk yağı oranı %11.60 ve 1.72 (P<0.01), MLD kesit alanı 19.08 ve 16.08cm2 , kabuk yağı kalınlığı 16,35 ve 6.1 mm (P<0.001) olarak bulunmuştur.