2001 Cilt 20 Sayı 3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/12866
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Akut interstisyel nefritis’in immunopatogenezi(Uludağ Üniversitesi, 2001-03-09) Durgut, Ramazan; Çelik, SefaAkut interstisyel nefritis (AIN), difteri ve streptokok enfeksiyonları ile ilişkili olan ve primer mononükleer hücre infiltrasyonu, bakteri içermeyen eksudatın varlığı ve epitel dejenerasyonu ile karakterize edilen bir hastalıktır. Hastalığın etiyolojik faktörleri; enfeksiyonlar, ilaçlar, immun hastalıklar ve idiopatik olmak üzere 4 grup altında incelenir. Lokal immun yanıtta artış enfeksiyon başladıktan sonra görülür. Böbrek tubulus epitel hücreleri antijen sunan hücreler olarak görev yapar. Böbrek interstisyumu, yabancı antijenlere karşı immun yanıtın başlatılmasından sorumlu antijen sunan hücreler ile T lenfositlerden oluşan 2 tip hücre içerir. Makrofajlar ve T lenfositleri akut interstisyel nefritis olgularında böbrek epitellerinde yaygın olarak görülen hücrelerdir. Hastalığın immunopatogenezinde Gell ve Coombs aşırı duyarlılık reaksiyonu etkili olmakta ve antikora bağlı ortaya çıkan aşırı duyarlılık reaksiyonu ise nadiren görülmektedir. Tip I aşırı duyarlılığı veya anaflaktik reaksiyonların şekillenmesi spesifik olarak B lenfositler tarafından üretilen antijenlerden kaynaklanır. Tip II aşırı duyarlılıkta doku antijenlerine karşı gelişen reaksiyon; komplement aktivasyonu ve kemotaktik faktörlerin salınmasına neden olur. Bu reaksiyonda nötrofiller ve eozinofiller yangısel bölgeye infiltre olurlar; immunoglobulin G, komplement (daha çok C5a) ve lökotrienler gibi bir çok faktör ortama salınırlar. Akut interstisyel nefritiste gözlenen semptomlar; proksimal ve distal tubul epitellerinin fonksiyon bozukluğuna bağlı aşırı duyarlılığın ve nadiren de anafilaktik reaksiyonların sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. İmmun sistemin, akut interstisyel nefritisin patogenezinde önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Bu nedenle bu derlemede AIN’in immunopatogenezi mevcut literatür ışığı altında tartışılmıştır.Item Performans atlarının rasyonlarına yağ ilave edilmesinin kas glikojen depoları ve bazı besin maddelerinin sindirilebilirliği üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2001-09-04) Biricik, Hakan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Performans atlarının enerji gereksinimlerini karşılamak amacıyla at rasyonlarına yağ ilaveleri yapılmaktadır. Yağ ilavesi ile birlikte kas glikojen depolarında oluşan artış sonucunda büyük bir enerji kaynağı ortaya çıkmaktadır. Bu durum hem aerobik hem de anaerobik egzersiz esnasında bir avantaj olabilmektedir. At rasyonlarına yağ ilavesiyle bazı besin maddelerinin sindirilebilirliğinde artışlar meydana gelmektedir. Ancak bu durum rasyonun sindirilebilir selüloz içeriğine ve ilave edilen yağın miktarına göre değişiklik göstermektedir. Sonuç olarak performans atlarının rasyonlarına yağ ilavesinin kas glikojen depolarını ve bazı besin maddelerinin sindirilebilirliğini olumlu yönde etkileyebileceği düşünülmektedir.Item Hidatidoz ve halk sağlığı yönünden önemi(Uludağ Üniversitesi, 2001-08-29) Akyol, Ç. Volkan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Echinococcosis (Hidatidoz) halen Türkiye’de ve dünyada ciddi sağlık sorunu olan en önemli helmintik zoonozlarından biridir. Hayvan yetiştirme endüstrisinde büyük ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Etken parazit türlerinin yaşam siklusunu tamamlayabilmesi için iki memeli konağa ihtiyacı vardır. Son konak daima karnivorlar olup arakonakların tamamı ise insan dahil memelilerdir. Enfeksiyonun klinik ve ekonomik önemi neredeyse tamamen metacestoda’nın neden olduğu lezyonlara bağlıdır. Son yıllarda halkın eğitimi, hijyen şartlarının iyileşmesi, düzenli olarak antelmentiklerle yapılan ilaçlamalar ve hazır köpek mamalarının yaygınlaşmasıyla birlikte, gelişmiş ülkelerde hastalığın yayılmasında azalmalar olmuştur. Fakat, bütün koruyucu önlemlere rağmen, enfeksiyon Türkiye’de hala ciddi bir sağlık problemidir. Bu derlemede Hidatidoz’un halk sağlığı açısından önemi ele alınmış, teşhis ve tedavisindeki gelişmeler gözden geçirilmiştir.Item Karaciğer karsinojeni olan aflatoksinlerin biyokimyasal, histolojik etkileri ve sağaltım seçenekleri(Uludağ Üniversitesi, 2001-08-01) Çelik, SefaAflatoksinler fındık, mısır, soya fasulyesi ve diğer tahıl ürünlerinde, yeterli yükseklikte nem ve ısı varlığında Aspergillus flavus, Aspergillus parasiticus, Penicillium ve Rhizopus türü mantarlar tarafından üretilirler. Aflatoksikozis dünyanın birçok yerinde yaygın olan bir problemdir ve civciv ve genç kanatlılar üzerinde özellikle ördeklerde, ayrıca hindi, buzağı, kedi ve köpeklerde etkilidir. Toksik etkileri içerisinde mutagenezis, karsinogenezis, teratogenezis ve immun sistemin baskılanması yer alır. Esas olarak etkilenen organ karaciğerdir. Aflatoksinlerin yüksek dozları şiddetli hepatoselluler nekroza sebep olur. Diğer taraftan uzun süreli düşük dozları büyüme hızında yavaşlamaya ve karaciğer büyümesine neden olur. Hastalığın hikayesi, karaciğerin nekropsi ve mikroskopik bulguları toksinin tabiatı ile ilişkilidir. Hayvanlarda aflatoksikozisin tanısı için aflatoksinlerin yemdeki varlığı ve düzeyi saptanmalıdır. Bu makalede aflatoksikozisin biyokimyasal, histolojik ve karsinojenik etkileri ve tedavi seçenekleri mevcut literatür ışığı altında tartışılmıştır.Item Plazma lipoproteinleri ve klinik önemi(Uludağ Üniversitesi, 2000-07-24) Yalçın, Abdullah; Çetin, MeltemPlazma lipoproteinleri genellikle suda çözünmeyen kolesterol, trigliserit gibi makromoleküllerin kandaki taşınma formlarıdır. Plazma lipoproteinleri dansitelerine göre beş gruba ayrılabilir; şilomikronlar, çok düşük dansiteli lipoproteinler (VLDL), orta dansiteli lipoproteinler (IDL), düşük dansiteli lipoproteinler (LDL) ve yüksek dansiteli lipoproteinler (HDL). Plazma lipoproteinlerin yapısında, nispeten her lipoprotein tipi için karakteristik kabul edilen ve alfabetik olarak A, B, C, v.b. şeklinde adlandırılan yaklaşık on değişik apoprotein bulunmaktadır. Gerek insanlarda ve gerekse hayvanlarda lipoprotein metabolizması benzerlikler gösterir. Lipoproteinlerin metabolizmada farklı görevleri vardır. Şilomikronlar eksojen lipitlerin barsaklardan karaciğere transportunda fonksiyon görürken, LDL ve VLDL dokuların lipit ihtiyaçlarının karşılanmasında; HDL ise kolesterolün dokulardan karaciğere transportunda görevlidir. Metabolizmada benzerlikler olmasına rağmen, türler arasında lipoprotein grupları seviyelerinde farklılıklar olabilir. Örneğin, insanlarda LDL, plazmadaki total lipoprotein konsantrasyonunun yarısını oluştururken; sığırlarda HDL plazmadaki ana lipoprotein fraksiyonudur. Hayvanlarda, plazmadaki lipoprotein düzeylerinde değişimlere yol açan bozukluklar ile karşılaşılabilmektdir. Sığırlardaki karaciğer yağlanması, köpeklerdeki hipotiroidizm, Diabetes mellitus ve nefrotik sendrom kandaki lipoprotein seviyelerinde değişimler meydana getiren önemli metabolik hastalıklardandır.Item Yarış atlarının beslenmesinde son gelişmeler(Uludağ Üniversitesi, 2001-05-24) Kocabağlı, Neşe; Riond, Jean-LucYarış atlarının beslenmesine ilişkin bilgiler son on yıldır önemli ölçüde artış göstermiştir. Bu süre içerisinde, araştırmacılar dünyada yarış atlarının beslenmesi ve egzersiz fizyolojisi üzerine yüzlerce araştırma yürütmüşlerdir. Bununla beraber, bu konuda birçok farklı görüş belirmiştir. Bir atın besin gereksinimleri aktivitesine ya da beklenen performansına göre değişir. Ağırlık ve hayvanda istenen vücut kondüsyonu da gereksinimleri etkiler. Yaşama payı rasyonu ergin bir atın normal çevre koşullarında, hiç bir egzersiz yapmadığı durumda ağırlığını ya da kondüsyon derecesini koruyan rasyondur. Egzersiz enerji gereksinimini yükseltir. İşin yoğunluk ve süresine bağlı olarak enerji gereksinimi yaşama payının % 25, % 50 veya % 100 üzerine çıkabilir. Spor atlarının performansını geliştirmeyi amaçlayan bir çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaların çoğu yarışta daha iyi bir performans elde edilmesinde ya da yorgunluğun ortaya çıkış süresinin uzatılmasında istatistiksel yönden önemli bir farklılık oluşturmamıştır. Bununla birlikte yarışlardaki performansın sadece zaman olarak ölçülmediğinin, bazen de sonucun boy hatta burun farkı ile belirlendiğinin unutulmaması gerekir. Bu nedenle atın bireysel performansını etkileyebilecek beslenmeyle ilgili her uygulama önemli olabilir. Bu derleme, yarış atlarında beslenme prensiplerini ve performansı artırmak amacı ile kullanılan yem katkı maddelerini konu almaktadır.Item Alkol (Etanol) kullanımının testis yapı ve işlevi üzerindeki etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2001-05-31) Özfiliz, Nesrin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Alkolün sürekli kullanımının yavaş yavaş alışkanlık oluşturduğu, kullanan kişilerin sindirim sistemleri, karaciğer ve böbreklerinde rahatsızlıklar ile cinsel güçlerinde azalma olduğu bildirilmektedir. Gebelikleri sırasında alkol kullanan annelerin fötüslerinin vücut ağırlığının düşük konjenital anomalili ve mental gelişmelerinin yavaş ve yetersiz olduğu da tespit edilmiştir. Alkol kullanımının erkek üreme sistemi üzerindeki çarpıcı etkilerini iki ayrı açıdan incelemek mümkündür. Bunlardan ilki bireyin kendisinin alkol kullanması, ikincisi bireyin maternal dönemde plasenta arcılığı ile alkole maruz kalmasıdır.Item İmmun ve sinir sistemlerinin karşılıklı etkileşimi(Uludağ Üniversitesi, 2001-07-27) Durgut, Ramazan; Bal, RamazanMerkezi sinir sisteminin (MSS) çalışması, stres gibi durumlar karşısında değişik derecelerde etkilenmektedir. Bu derlemede MSS lezyonlarının, hücresel ve sıvısal bağışıklıkta meydana getirdiği değişiklikler ve buna karşın immun sistemin MSS’nin fonksiyonları üzerine etkileri irdelendi.Item Gıda intoksikasyonlarında histamin ve tiraminin önemi(Uludağ Üniversitesi, 2001) Varlık, Hülya; Berker, Aşkın; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Histamin ve tiramin, biyolojik aktiviteye sahip vasoaktif etkidi, düşük modekül ağırlıklı organik bazlardır. Bu aminler meyve, sebze de doğal olarak; balık ve balık ürünleri, peynir, sucuk, şarap ve birada ise üretim sırasında proteolitik süreçle ilgi bir problem olarak, spesifık amino asidlerin (histidin ve tirozin) mikrobiyal dekarboksilasyon sonucunda oluşmaktadır. Histamin ve tiramin zehirlenmesi, bu aminleri yüksek seviyelerde içeren gıdaların tüketimiyle şekillenen kimyasal intoksikasyonlardır. Genellikle bireysel olarak yüksek miktarlarda alınmadıkça, normal katabolizması inhibe edilmedikçe ya da genetiksel olarak bir yetersizlik bulunmadıkça bireylerde her hangi bir zararlı etki yapmamaktadırlar. Histamin ve tiramin detoksifıkasyonunu inhibe eden bazı putreaktif aminler ile farmakolojik ajanlar zehirlenmeyi arttırıcı yönde etki eden önemli faktörlerdir. Bu nedenle, toksisite sınır değerleri arasında farklılıklar bulunmaktadırItem Bir kangal köpekte lenfoma olgusu(Uludağ Üniversitesi, 2000-03-27) Börkü, M. Kazım; Kurtdere, A.; Durgut, R.; Pekkaya, S.Bu çalışmanın materyalini A.Ü. Veteriner Fakültesi İç Hastalıklar kliniğine mandibular bölgede şişkinlik, ekzersiz intolerans, iştahsızlık, halsizlik ve zayıflama gibi şikayetlerle getirilen 5 yaşlı erkek kangal köpeği oluşturdu. Köpeğin klinik muayenesinde mandibular bölgede dorsalden ventrale doğru uzanan belirgin bir şişliğin varlığı, hastanın düşkün ve depresif olduğu, konjuktivaların hiperemik ve mukozaların solgun olduğu gözlendi. Solunumda düzensizlik, taşikardi ve aritmi belirlenirken beden ısısı normaldi EKG’de P-R aralığında uzama vardı. Radyografide perikardiyal kesede düzensizlik ve bronşlar üzerinde kalbe yakın bir kitle, mide dilatasyonu, pilorik antrum ve bağırsaklarda yer yer dolma defektleri, ödematöz alanlar ve kalınlaşmalar vardı. Ultrasonografide perikardiyal effüzyon ve kalbe yakın kitle gözlendi. Eritrosit ve lökosit sayıları, hematokrit yüzdesi ve hemoglobin yoğunluğu azalmış, lökosit yüzdeleri değiştimişti. Kan serumunda albumin, globulin, T3 ve T4 de azalma, ALP, LDH, total CK, kalsiyum, üre nitrojeni ve kreatininde artış belirlendi. İdrar dansitesinde artış ve idrarda kalsiyum okzalat kristalleri vardı. Nekropside faringeal ve mandibular bölgede iki taraflı düzensiz büyüme gösteren 150-200 gr ağırlığında lenfoma kitlesi, yine kalp üzerinde, perikart kesesi altında, lenf düğümlerinde ve mediastinumda yaygın tümör kitlelerine rastlandı. Mandibular bölgedeki şişliğin histopatolojik incelemesinde küçük, derin, çentiksiz, immunoblastik ve diffuz büyük hücrelerin varlığı lenfoma tanısını doğruladı.Item Bir köpekte immun ilişkili hemolitik anemi ve trombositopenin vincristine ile tedavisi(Uludağ Üniversitesi, 2001-06-08) Şentürk, Sezgin; Temizel, Mutlu; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu olgu aşı uygulamasını takiben şekillendiği düşünülen immun ilişkili hemolitik anemi (IHA) ve trombositopeninin (ITP) vincristine ile sağaltımını irdelemek amacıyla değerlendirildi. Olguyu Uludağ Üniversitesi İç Hastalıkları kliniğine kusma ve karın altında morarma şikayeti ile getirilen 5 yaşlı, dişi Terrier ırkı köpek oluşturdu. Yapılan klinik muayenede mukozalarda solgunluk, ekstremitelerde ve abdomende peteşi ve ekimoz, laboratuar muayenelerinde de mikrositik bir anemi, yüksek MCHC değeri ve trombositopeni belirlenmiş olup kan frotisinin mikroskopik muayenesinde sferosit saptandı. Lam aglütinasyon testinde ise aglütinasyon pozitifti. Klinik ve laboratuar bulguları doğrultusunda immun-hemolitik anemi ve trombositopeni tanısı konulan hastada, tedavinin birinci günü prednisolon (2mg/kg i.v.), ranitidin (2,5mg/kg i.v.) ve sucralfate (200 mg P.O.) uygulandı. Tedavinin 3. gününde klinik bulgular ve laboratuar bulguları kötüye gittiği için hastaya kan nakli yapıldı ve vincristine (0.025 mg/kg, i.v., haftada bir kez 3 doz) tedavisine başlandı. Bu tedaviyi takiben 3. ve 9. günde klinik ve laboratuar bulgularında önemli bir düzelme belirlenmiş, 21. günde de olgunun tamamen normale döndüğü gözlenmiştir. Sonuç olarak aşı uygulamasını takiben şekillendiği düşünülen immun hemolitik anemi ve trombositopenilerde prednisolona yanıt alınamayan durumlarda vincristine ile tedavide başarılı sonuçlar alınabileceği kanısına varılmıştırItem Bir köpekte malassezia dermatitisi(Uludağ Üniversitesi, 2001-05-14) Şentürk, S.; Batmaz, H.; Şen, A.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Malassezia dermatitisi, Malassezia pachydermatitis tarafından meydana getirilen bir maya enfeksiyonudur. Kulak kepçesi, dış kulak kanalı, yüz, karın altı ve interdigital bölgeler en yaygın olarak etkilenen kısımlardır. Köpeklerdeki başlıca semptomları şiddetli kaşıntı, eritem, liknifikasyon ve hiperpigmentasyon oluşturur. Olgumuzu U.Ü. Veteriner Fakültesi Kliniklerine getirilen 3 yaşlı, erkek, Pointer ırkı bir köpek oluşturdu. Anamnezde 2 ay süresince sefazolin, ivermectin ve klorfenoksamin uygulanmasına rağmen düzelmenin olmadığı bildirildi. Otitis eksterna ile birlikte kulaklarda şiddetli kaşıntı, eritem, liknifikasyon ve hiperpigmentasyon gözlendi. Mikolojik inceleme için, deriden selofan bant yapıştırılarak örnekler alındı. Selofan bant yöntemi ile patojenik mantarlar için selektif besiyerinde Malassezia pachydermatitis izole edildi.. Tedavide dört hafta boyunca günde iki kez oral yolla 10 mg/kg dozunda ketakonozol verildi. Tedaviye başladıktan sonra ikinci haftada lezyonlar belirgin olarak azaldı ve dördüncü haftada tam olarak düzeldi. Sonuç olarak, rutin tedaviye cevap vermeyen eritematöz, hiperpigmentasyon, liknefikasyon ve şiddetli kaşıntıya sahip dermatitis ve otitis eksternada, Malassezia dermatitisi göz önünde bulundurulmasının gerektiği ve tedavide ketakonozol’un etkili olduğu görüşüne varıldı.Item Farklı karma yem formları ile beslenen Karayaka Kuzuları Rumenlerinin histolojik ve morfometrik yönden incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2001-08-11) Zık, Berrin; Biricik, Hakan; Özfiliz, Nesrin; Altunbaş, Korhan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada, farklı karma yem formlarının rumen mukozası üzerine etkisinin histolojik yönden incelenmesi amaçlandı. Araştırma, her biri 5’er kuzudan oluşan 3 grup üzerinde yürütülmüştür. Kuzular, deneme boyunca sırasıyla toz karma yem + yonca kuru otu, öğütülmemiş karma yem + yonca kuru otu ve sadece öğütülmemiş karma yem ile beslenmişlerdir. Araştırmada deneme sonu hayvanların rumenlerinin atrium, kaudodorsal, dorsal ve ventral bölgelerinden alınan örneklerde histolojik ve morfometrik değerlendirmeler yapıldı. Sonuç olarak I. grup beslemeden III. grup beslemeye doğru rumen bölgelerinde keratinizasyonun ve PAS pozitif reaksiyonun arttığı ve papillaların dallanmaya başladığı, veziküler hücrelerin ise azaldığı gözlendi. Ayrıca morfometrik ölçümlerde I. grup beslemeden III. grup beslemeye doğru papilla genişliği ve uzunluğunun azaldığı belirlendiItem Bursa Bölgesi koşullarında yetiştirilen devekuşlarına (struthio camelus) ait bazı serum biyokimyasal değerleri ve hematolojik parametreler(Uludağ Üniversitesi, 2001-09-25) Polat, Ümit; Aydın, Cenk; Ak, İbrahim; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Zootekni Bölümü.Bu çalışmada Bursa bölgesinde yetiştirilen devekuşlarına (Struthio camelus) ait bazı serum biyokimyasal değerler ve hematolojik parametreler incelendi. Bu amaçla 16 aylık, 5 dişi ve 5 erkek, toplam 10 devekuşundan kan örnekleri alındı. Glukoz, toplam kolesterol, toplam protein, kalsiyum, fosfor, klor, kreatinin, üre, ürik asit, albümin, değerleri ve aspartat amino transferaz (AST), alanin amino transferaz (ALT), laktat dehidrojenaz (LDH) ve kreatin kinaz (CK) aktiviteleri, hematokrit, alyuvar sayısı, hemoglobin, plazma sodyumu, plazma potasyumu, tam kan sodyumu, tam kan potasyumu, alyuvar potasyumu, glutatyon, sedimentasyon, akyuvar sayısı ve akyuvar formülü kan, serum ve plazmadan ölçüldü.Item Koyunlarda metabolizma kafesinde tutulmanın bazı fizyolojik parametreler üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2000-10-23) Cengiz, Fahrünisa; Yalçın, Murat; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu araştırma 4 erkek Kıvırcık tokluda stresin etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Metabolizma kafesine konulmadan önce ve konulduktan 30 ve 60 dakika sonra alınan kan örnekleri hematokrit, hemoglobin, alyuvar sayısı, OAH, OAHb ve OAHbY, akyuvar sayısı, glikoz, total kolesterol ve total protein değerleri yönünden incelenmiştir. Yine aynı şekilde kafes öncesi ve sonrası rektal ısı ve kalp atım sayısı tespit edilmiştir. Metabolizma kafesine konulmadan önce rektal ısı 38.30 C, kalp atım sayısı 73.5/dak., glikoz 46.00 mg/dl olarak bulunmuştur. Metabolizma kafesine konulduktan 30 ve 60 dakika sonra bu değerlerin p<0.05 oranında artış gösterdiği görülmüştür.Item Comparison of the effects of classical fluid therapy and total parenteral nutrıtion in the treatment of dogs with gastroenteritis(Uludağ Üniversitesi, 2001-09-27) Yılmaz, Zeki; Şentürk, Sezgin; Gölcü, Esin; Yalçın, Ebru; İlçöl, Yeşim; Torun, Serhat; Temizel, Mutlu; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.In the study, it was aimed to compare the effect of clasical fluid therapy and total parenteral nutrition (TPN) in the management of dogs with gastroenteritis. Seventeen dogs with gastroenteritis were divided into 2 groups at the treatment stage: TPN group (n=10) and control group (n=7). Solution of TPN group included an aminoacids solution (8.5% Fre-Amine), a lipid solution (20% lipovenouse), a dextrose solution (20% Dextrose), a balanced electrolyte solution (Lactated Ringers) and a vitamin solution (Polybion). The combination of lactated ringers and dextrose (5%) solutions were administered to dogs in control group. Solutions were administered for 2 days in each group. Clinical and laboratory examination were carried out, before and at 24th, 48thand 72nd hr after initiation of the treatment. Body temperature was gradually decreased in the control and TPN groups. The alterations of heart and respiratory rates were similar in each group. Capillary filling time was gradually decreased and within normal limits at 72nd hr in both group (p<0.05). Hematologic parameters, except from PLT count, were higher at baseline in the TPN group than in the control group. While total protein and albumin concentrations were decreased from baseline to the 48th hr, they increased at 72nd hr in the control group. Urea and Cr values were decreased after the treatment in both groups. Cholestrerol and TG concentrations were decreased at 72nd hr after the discontinued infusion in the TPN group. While alanine transaminase enzyme activity was increased from base line to at 48th hr, it decreased at 72nd hr in the TPN group. Glucose concentration at 24th hr in the control group was significantly lower than in the TPN group (p<0.05). Plasma osmolality was lower in the TPN group througout the study (p<0.01). Sodium and chloride concentrations in the TPN group were lower than the control group at 24 hr (p<0.05). Potassium concentrations in serum samples of the TPN applied group were lower through the study than those of control group (p<0.05). As a result, it was concluded that the total parenteral nutrition could be used effectively and safety for 2 days in the management of dogs with gastroenteritisItem Fare colliculus inferiore sinir hücreleri üzerine asetilkolinin etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2001-09-16) Bal, Ramazan; Köse, HayrullahBu çalışmada nörotransmitterlerden asetilkolinin colliculus inferiore sinir hücrelerini ne şekilde etkilediğinin belirlenmesi amaçlandı. Fare colliculus inferiore’unda yer alan sinir hücrelerinden tüm hücre patch clamp tekniğini kullanılarak hücre içi kayıtlar alındı. Düzenli ateşleme modeli oluşturan sinir hücrelerinin kendiliğinden oluşan aktiviteleri ve katot ile anot akımları uygulanarak uyarılan aktiviteleri kaydedildi. Küçük miktardaki katot akım uygulamaları (0.05-0.15 nA) ile çok sayıda aksiyon potansiyeli oluşturuldu. Dinlenme zar potansiyelinin anot akımlarla hiperpolarize edildikten sonra aynı miktarlarda katot akım uygulamalarına yanıt olarak, aynı hücrelerde uyarılan aksiyon potansiyel sayısının belirgin olarak azaldığı gözlendi. Perfüzyon solusyonu içerisinde uygulanan asetilkolinin (0.05 mM), dinlenme zar potansiyelini 17 mV değerinde depolarize ettiği, kendiliğinden oluşan aksiyon potansiyel sayısını belirgin olarak artırdığı, ve membran potansiyelinde dalgalanmalar meydana getirdiği gözlendi. Sonuç olarak, asetilkolinin colliculus inferiore’un sinir aktivitesini artırdığı belirlendiItem Değişik zorlamalı tüy dökümü programlarının ticari yumurtacı tavuklarda başlıca verimler üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2001-02-27) Petek, Metin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışma, değişik zorlamalı tüy dökümü programlarının ticari yumurtacı tavuklarda başlıca verimler üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Çalışmada ticari bir genotipten (Nick Brown) 86 haftalık yaşta 1093 adet tavuk kullanılmıştır. Tavuklar 1 kontrol ve 2 deneme grubuna ayrılmışlardır. Kontrol grubunda yer alan tavuklar deneme süresince ticari yumurta tavuğu yemi ile yemlenmişlerdir. I. deneme grubunda yer alanlar 10 gün tane arpa ile yemlenmiş, 11. günde ticari yumurta tavuğu yemine geçilmiştir. II. deneme grubuna 10 gün yem verilmemiş, 11. günden 28. güne kadar tane arpa ile yemleme yapılmış, 29. günde ticari yumurta yemine geçilmiştir. Bütün gruplarda deneme süresince su serbest bırakılmış, günde 16 saat aydınlatma uygulanmıştır. I. ve II. deneme gruplarında; tüy dökümü programının başlamasından % 50 yumurta verimine kadar geçen süre sırasıyla; 30 ve 43 gün bulunmuştur. Tavuk kümes yüzde yumurta verimi, tavuk başına tavuk-gün sayısal yumurta verimi, kırık-çatlak yumurta oranı ve ortalama yumurta ağırlığı bakımından gruplar arası farklılıklar istatistiki olarak önemli bulunmuştur (P<0.001, P<0.001, P<0.01, P<0.05). Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında zorlamalı tüy dökümü yemden yararlanmayı önemli düzeyde geliştirmiş ve ölüm oranını azaltmıştır.Item Kuş yemlerinde tal aflatoksin, nitrat ve nitrit(Uludağ Üniversitesi, 2001-09-26) Oruç, H. Hüseyin; Sonal, Songül; Ceylan, Selahattin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bursa’daki pet ve kuş dükkanları, süpermarketler ve Bursa Hayvanat Bahçesi’nden, 2000 yılı aralık ayında toplanan 22 kuş yeminde total aflatoksin, nitrat ve nitrit düzeyleri belirlendi. Aflatoksin ELISA, nitrat ve nitrit spektrofotometrik bir metodla ölçüldü. Aflatoksin 0.0-9.2 µg/kg, nitrat 0.0-3.1 mg/kg ve nitrit miktarları 0.0-1.3 mg/kg arasında bulundu. Aflatoksin ve nitratın bulunma oranı %72.72, nitrit %9 olarak hesaplandı. Sonuç olarak yem numunelerindeki total aflatoksin, nitrat ve nitrit düzeylerinin kuşların sağlığı açısından bir risk oluşturamayacağı kanısına varıldı.Item The effect of saccharomyces cerevisiae on in vitro rumen digestibilities of dry matter, organic matter and neutral detergent fibre of different forage: concenrate ratios in diets(Uludağ Üniversitesi, 2001-07-03) Biricik, Hakan; Türkmen, İ. İsmet; Bursa Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.The aim of this research was to investigate the effect of supplementation of Saccharomyces cerevisiae viable yeast culture (Yea-Sacc1026,5x109 organisms/g) into diets having different forage: concentrate ratio on the in vitro rumen dry matter, organic matter and neutral detergent fibre digestibilities. In this research, four cannulated sheep were used in 4x4 latin square design and fed on 70 % alfalfa hay + 30 % concentrate (Diet I), 70 % alfalfa hay + 30 % concentrate + 4 g Yea-Sacc1026 (Diet II), 30 % alfalfa hay + 70 % concentrate + 4 g Yea-Sacc1026 (Diet III) and 30 % alfalfa hay + 70 % concentrate (Diet IV) respectively. The duration of each experimental period was 20 days. On the 20th day, rumen digesta was collected from sheep for in vitro incubation 2 h after morning feeding. At the end of experiment, supplementation of yeast culture on high forage ration significantly increased the in vitro rumen dry matter, organic matter and neutral detergent fibre digestibilities (P<0,001), while did not affect on high concentrate ration.