1983 Cilt 2 Sayı 2

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Gönderiler

Şimdi gösteriliyor 1 - 14 / 14
  • ÖgeAçık Erişim
    Sığırlarda tırnak bakımı ve ayak hastalıkları
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Görgül, O. Sacit; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.
    Süt ve besi sığırcılığının modern anlamda ve koşullarda yapılmaya bilinçli olarak başlanmasından buyana, çok belirgin olarak ortaya çıkan başlıca problemlerden birisi de, bu hayvanlarda oluşan bozuk (deforme) tırnak yapılan ve bunlara bağlı şekillenen ayak hastalıklarıdır. Bu bozuklukların oluşması ve takiben tırnağın canlı dokuyu koruma niteliklerinin bozulması sonucu, bu doku kısmının değişik derecelerde etkilenmesine bağlı olarak ayak hastalıkları meydana gelmektedir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Sığırların önemli ayak hastalıklarında operatif sağıtım yöntemleri
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Görgül, O. Sacit; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.
    Sığırlarda ayaklarda oluşan lezyonlara bağlı olarak, topallıkla seyreden hastalıklar dizisi, bu hayvanların önemli derecede etkilenmesine, özellikle süt ve et veriminin azalmasıyla ekonomik yönden de büyük oranlara ulaşan kayıplara neden olurlar. Son senelerde bu konuda pek çok çalışmalar yapılmıştır. Özellikle İngiltere 'de yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, 1977/1978 seneleri arasında topallıkla seyreden ayak hastalıklarının, İngiliz süt sığırcılığının 15.5 milyon Paund, yani yaklaşık olarak 4 milyar Türk lirası gibi büyük bir kaybına yol açmış olduğu ve bu kaybın aynı süre içinde, mastitis ve infertilitenin yol açtığı kayıptan daha fazla olduğu saptanmıştır. Diğer taraftan Almanya'da gerçekleştirilen bir çalışmanın sonuçlarına göre ve ayak hastalıkları bulunan bir süt ineğinde, bu proses süresince 100 kg. canlı ağlık, 1000 lt. süt yerimi kaybı olabileceği saptanmıştır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Kuduz
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) İmren, Hüseyin Yılmaz
    İnsan ve hayvanların sinir sistemine yerleştikten sonra felçler ve histopatolojik bozukluklar yapan, bulaşıcı ve öldürücü viral bir hastalıktır. Kuduz hastalığı, köpek, kurt, çakal, kedi gibi et yiyenler, at, sığır , koyun keçi gibi ot yiyenler, fare, sıçan, kobay, hamister, sincap, gelincik gibi kemirgenler, yarasa, maymun vs. gibi diğer hayvanlarda görülen ve bu tür hayvanların ısırmalarıyla da insanlara bulaşmaktadır. Virüs, kuduza yakalanmış hayvanların salyalarında bol miktarda bulunduğu için bulaşma ısırma yolundan ayrı olarak vücutta en küçük bir çizik olması halinde salyanın bu açık yaraya teması yoluyla da olmaktadır. Gerek ısırılma gerekse açık yaraya enfekte salyanın temas etmesiyle salyadaki virüsü yara içindeki açılmış sinir uçlarına geçerek sinirlerle vücudun içlerine ve beyine doğru ilerler. Beyine ulaştığı zaman çaresi ortadan kalkan bir hastalık halini alır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Buzağı ve kuzularda septisemik hastalıklar
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) İmren, Hüseyin Yılmaz
    Süt emen buzağılarda bakteri ve virüsler tarafından meydana getirilen septisemik ve metastazik hastalıklara topluca "Septicaemia neonatorum" = white scour = calf scour = buzağı dyspepsi 'si adı verilmektedir. Sept. neonatorum grubu buzağı hastalıklarının ortaya çıkışında çok sayıda stress faktörü ile Fakültatif patogen durumda bulunan birçok mikroorganizma rol oynar. Enfeksiyonun meydana gelebilmesi için muhtelif faktörlerin bir arada bulunması ve birbirine bağlı şekilde etki yapması gerekir. Yani hayvana, çevreye ve enfeksiyon etkenine ait faktörler birbirine uygun bağlı şekilde etki yapması gerekir. Yani hayvana, çevreye ve enfeksiyon etkenine ait faktörler birbirine uygun düşmelidir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Piliçlerin gumboro hastalığı
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Özkul, İ. Ayhan; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.
    Son yıllarda yurt ekonomisine katkıda bulunan yumurta ve et tavukçuluğu hızla gelişmektedir. Türkiye tavuklarında önemli bir kısım hastalıklar bugüne kadar görülmediği halde, damızlıkçı firmaların kontrolsüz civciv ithal etmeleri neticesinde bazı tür hastalıklar, yurdumuz tavuklarında da görülmeye başlanmıştır. Bu hastalıklar arasında yer alan Gumboro Hastalığı (İnfeksiyöz Bursal Hastalık), Türkiye piliçlerinde ilk defa 1978 yılında Mehmet Kandil tarafından saptanmıştır. Bu hastalıkta, yumurta ve et piliçlerinde morbidite oranı % 10-30 civarında olup, hastalığın etkeni bir virüstür. Hastalık, piliçlerde gelişmeyi engellemekte ve bağışıklık sisteminin iyi çalışmamasına neden olmaktadır.
  • ÖgeAçık Erişim
    İnsan ve hayvan sağlığı açısından hidatidoz
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Tınar, Recep; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Parazitoloji Anabilim Dalı.
    Türkiye'de hayvancılık önemli bir endüstri dalı olup, yurdumuz hayvan varlığ bakımından Avrupa'nın önde gelen ülkelerinden biridir. Kırsal kesimdeki halkımızın büyük bir çoğunluğu hayvanlarla yakın ilişkileri nedeniyle zoonoz adını verdiğimiz hayvanlardan insanlara geçen hastalık tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bunlar arasında paraziter zoonozlar küçümsenmeyecek bir öneme sahip olup, halkımızın köpek hastalığ veya su kesesi olarak tanımladığ "Hidatidoz" ilk sırayı alır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Laboratuvar hayvanlarının veteriner hekimliğinin deneysel araştırmalarında kullanılması
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Güre, Ataman; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Mikrobiyoloji Anabilim Dalı.
    Bir konuşmada doğrunun anlaşılması, yalnız konuşanın doğru konuşması ile olmaz, dinleyicilerin de doğru anlaması veya anlıyabilmesi gerekir. Bunun için doğru usul, konuşan ve dinleyen için kelimelerin ortak açıklamasını yapmaktır". Canlıları oluşturan Bitkiler ve Hayvanlar alemindeki bireylerin en mükemmeli şüphesiz "İnsan'lar" dır. Çünkü insanlar, baş parmaklarının ucunun diğer parmaklarının ucuna değebilmesinden dolayı (Yeryüzünde bu özelliği gösteren başka hayvan yoktur) alet yapabilmiştir . Bu aletleri doğada mevcut olmayan veya benzerini görmediği şekle dönüştürebilmiştir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Türkiye' de zehirlenme olgusu
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Ceylan, Selahattin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Farmakoloji ve Toksikoloji Bilim Dalı.
    Son zamanlarda, sanayileşme ve yoğun kentleşmenin çevre sorunlarını Türkiye'nin gündemine getirmesi ve bilim adamlarının basın-yayın aracılığı ile zehirli maddelerin yaşam ve doğal çevre üzerindeki etkilerini değişik yönleriyle sergilemesi, "zehir" ve "zehirlenme" kavramlarının toplumca daha iyi anlaşılmasına önayak olmuştur. Bunda en önemli etken, İzmit ve İzmir Körfezleriyle Haliç'in "ölü sular" haline dönüşmesi ve genel olarak endüstriyel, kentsel ve tarımsal çıkaklı artık ve artıkların çevrede açıkça izlenebilen bozucu etkileridir. "Teknolojik gelişimin faturası" olarak nitelendirilen çevre sorunlarının kıskacında bunalan insan, bugünün dünyasında, bir "zehir kokteyli" ile karşı karşıyadır. Hava, su ve besin kirlenmesinin beş duyu ile algılanabilir hale geldiği bir yaşam ortamında, akut zehirlenmeler nedeniyle de her yıl çok sayıda can kaybı olmaktadır. Elimizdeki sınırlı rakamsal veriler bile, yurdumuzda insan ve evcil hayvanlardaki zehirlenmelerin, trafik anarşisine benzer bir "katastrof" niteliğine büründüğünü ortaya koymaktadır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Euthanasia
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Ceylan, Selahattin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Farmakoloji ve Toksikoloji Bilim Dalı.
    Bu terim, hayvanların özel olarak eğitilmiş personel tarafından insancıl veya merhametli sayılabilen yöntemlerle öldürülmesi şeklinde tanımlanır. Ancak, değişik amaçlarla hayvan öldürmelerini ifade eden çeşitli terimler v ardır; bunların arasında euthanasia'nın yerini iyi belirlemek gerekir. Beslenme ve hastalıkların eradikasyonu için hayvanların öldürülmesi "kesim", yalnızca beslenme için evde veya mezbahada öldürülmesi de "kasaplık" olarak adlandırılır. Besin dışında kürk, deri, yağ ve diş gibi ekonomik değeri olan hayvansal maddelerin elde edilmesi amacıyla yapılan öldürmeler de "hasat" olarak nitelendirilmektedir. Gariptir ki, beslenme veya salt sportif eğlence için yaban hayvanları ve balıkların öldürülmesi de çoğu kez insancıl şekilde olmamakla birlikte "avlanma ve balık avlama" diye terimlendirilir. Bir sürüdeki yaşlı, zayıf veya az verimli evcil hayvanların öldürülmesine de "ayıklama " denilmektedir. Hayvan zararlıları, parazitler veya istenmeyen diğer canlıların topluca öldürülmesi "imha" (extermination) kelimesiyle anlatılır. Bu terimlerden hiç biri euthanasia 'nın ifade ettiği anlamı karşılamaz. Euthanasia, insancıl, merhametli ve ağrısız olarak hayvanların öldürülmesi karşılığı olan mesleki bir terimdir. Sahibi tarafından öldürtülmek üzere getirilen hayvanlara uygulanacak öldürme işlem' i için imha ve benzeri terimler yerine "uyutma" terimi kullanılmalıdır; ama hayvan sahibinin uyutma sözcüğünün "anestezi" değil "euthanasia" anlamına geldiğini bilmesi gerekir.
  • ÖgeAçık Erişim
    İneklerde fertilite sorunları ve çözüm yolları
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Alaçam, Erol; Gökçen, Hazım; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Doğum ve Dölerme Hastalıkları Anabilim Dalı.
    Gerek dişi , gerekse erkek hayvanlarda döl verimi düşüklüğü olarak tanımlana bilen infertilite olgusu bazen bir, çoğu zamanda birkaç öğenin bir araya gelmesiyle ortaya çıkmaktadır. Ana ve erkek hayvanda oogenesis veya spermatognesis'ten baş• layarak, östral ,siklusların devamlılığında, östrüs ve ovulasyonun şekillenmesinde, tohumlamada, fekondasyonda, bölünmeler sırasında, embriyonal dönemde, gebelik süreci içinde, doğum sırasında veya sonrasında şekillenebilecek herhangi bir fiziki, hormonal veya enfeksiyöz dış etki fertiliteyi bireysel olarak aksatabilir. Bazende infertilite olgusu salgın enfeksiyonlara, bakim ve beslenme koşullarına bağlı olarak, büyük parasal boyutlara ulaşan bir sürü sorunu olarak karşımıza çıkabilir. Döl veri mi düşüklüğünün nedenleri Cetvel 1 'de görüldüğü biçimde gruplandırılabilir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Vagus indigestionları
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) İmren, Hüseyin Yılmaz
    Vagus lndigestionu (Kronik indigestion = Hofflund sendromu= Lokal peritonitis) terimi; ön mideleri innerve eden ve Şekil: 1 'de şeması görülen Nervus vagus'un kollarındaki çeşitli disfonksiyonlardan ileri gelen sindirim bozukluğunu ifade etmektedir. N. vagus'un kollarının çeşitli fonksiyon bozuklukları sonucu ön midelerde sıvı veya gaz toplanmakta ve bunlara bağlı olarak karın bölgesi belirgin bir şekilde şişip gerginleşmektedir. Büyük gevişenlerde kanım şişmesi ve gerginleşmesi bir sendrom veya bir dizi hastalık kolleksiyonu olarak ortaya çıkmış olmaktadır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Evcil hayvanlarda embrio nakli
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Alaçam, Erol
    Embrio nakli, fekonde olmuş ve normal olarak gelişmesine devam eden ovum' un verici hayvanın oviduct veya uterusundan alınarak diğer bir hayvana transferi olarak tanımlanabilir. Ancak yöntemin ekonomik olabilmesi için hormon enjeksiyonları ile ovaryumlarda birden fazla sayıda follikül geliştirilip , ovulasyon yaptırılması gereklidir. Böylece yüksek verimli bir hayvandan bir batında ve ilk kuşakta, genetik olarak ananın tüm verim özelliklerini taşıyan, çok sayıda yavru elde edilmesi mümkün olmaktadır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Koç spermasının dondurulması ve dölveriminde kimi sorunlar ile bu sorunların çözümüne ilişkin araştırma bulguları ve öneriler
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Gökçen, Hazım; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Doğum ve Dölerme Hastalıkları Anabilim Dalı.
    Spermanın dondurulması konusunda ilk çalışan İtalyan fizyolog Lazzaro Spallanzani'dir. Bu bilgin, 1776'da bir erkek köpekten onani yoluyla aldığı spermayı kar içinde sakladığında, spermatozoitlerin hareketlerinin yavaşladığını, soğutulmuş spermanın yüksek ısıda çözülmesi sonucunda ise hareketin yeniden başlayarak, spermatozoitlerin normal duruma geldiklerini bulmuştur. Spallanzani'nin bu buluşu, spermanın dondurulması sürecinin başlangıcı olarak nitelendirilebilir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Dislocatio abomasi'ler (sola, sağa veya dilatation ve torsion)
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) İmren, H. Yımaz
    Abomasum, sığrlarda karın boşluğunda, median hattın sağında ve 10-11 ci kastalar altına isabet eden bir organdır. Bu organ bir ucu aşağda Omasum'a, diğer ucu Doudenum'un ön kısmına uzunlamasına bağlı Cranio-Caudale dönük pozisyonda adeta asılı hamak gibi durmaktadır.