2014 Cilt 40 Sayı 3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/18444
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Senkopla başvuran non obstrüktif hipertrofik kardiyomyopati olgusu(Uludağ Üniversitesi, 2015-02-26) Bozkurt, Seyran; Köse, Ataman; Gökkıyas, Deniz; Çelik, Ahmet; Ayrık, CüneytSenkop, postural tonusun kaybolduğu, ani, kısa süreli ve dışarıdan herhangi bir müdahale olmadan kendiliğinden düzelen geçici bilinç kaybıdır. Senkop; refleks (nöral kaynaklı) senkop, ortostatik hipotansiyona bağlı senkop ve kardiyak senkop olarak sınıflandırılmaktadır. Kardiyak senkop nedenleri olarak aritmiler ve yapısal kalp hastalıkları yer almaktadır. Kalbin en yaygın yapısal kalp hastalığı hipertrofik kardiyomyopatidir. Hipertrofik kardiyomyopatide yıllık mortalite oranı %3-6 dır. Belirtiler özgül değildir ve nefes darlığı, egzersiz intoleransı, baş dönmesi, near -senkop ya da senkobu içerebilmektedir. Biz 24 yaşında bayılma yakınması ile acil servise gelen hipertrofik kardiyomyopati tanısı alan erkek olguyu sunmayı amaçladıkItem Galaktozemi: asit ve karaciğer yetmezliği ile başvuran bir olgu(Uludağ Üniversitesi, 2014-12-18) Baştürk, Ahmet; Artan, Reha; Yılmaz, AygenKlasik galaktozemi galaktoz-1-fosfat üridil transferaz (GALT) eksikliğine bağlı oluşur. Erken dönemde tedavi edilmeyen hastalar yenidoğan döneminden itibaren büyüme geriliği, sarılık, kanama bozuklukları, koagülopati, karaciğer fonksiyon bozuklukları ve/veya hepatomegali, katarakt, letarji, hipotoni, sepsisle başvururlar. Erken dönemde asit ile başvuran hastalar da olabilmektedir. Otuz beş günlük erkek hasta karın şişliği, tartı alamama, sarılık şikayeti ile tarafımıza başvurdu. Asiti olan ve karaciğer yetmezliği etyolojisi araştırılan hastanın yapılan tetkiklerinde idrarda redüktan madde pozitifliği, göz muayenesinde bilateral katarakt ve galaktoz-1-fosfat üridil transferaz düzeyi çok düşük saptandı. Hastaya galaktozemi tanısı kondu ve laktoz içermeyen mama sonrası tüm bulguları geriledi. Erken süt çocukluğu döneminde karaciğer yetmezliği ve asit ile başvuran hastalarda ayırıcı tanıda galaktozemi düşünülmesinin gerektiği amacıyla bu olgu sunumu yapıldı.Item Pseudomonas dışı ektima gangrenosum: fusarium enfeksiyonu olgusu(Uludağ Üniversitesi, 2014-12-22) Alp, Tuğcan; Gözden, Hilmi Erdem; Özkalemkaş, Fahir; Şahin, Ahmet Bilgehan; Özkocaman, Vildan; Ersal, Tuğba; Ali, Rıdvan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Hematoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim dalı.Fusarium tipleri, bağışıklığı baskılanmış kişilerde giderek artış gösteren ciddi etkenlerdir ve derin nötropenik hastalarda geliştiğinde genellikle ölümcüldür. Uzun süreli ciddi nötropeni(˂500/ mm3), kortikosteroidler, geniş spektrumlu antibiyotikler, intravenöz kateter varlığı yaygın Fusarium enfeksiyonu gelişimi için önemli risk faktörleridir. Olgumuz; nüks Akut Myeloid Lösemi tanılı 52 yaşında, erkek olup kurtarma amaçlı etoposid+ mitoksantron+ sitarabin kemoterapisi verildi. Hastamızda posakonazol profilaksisi altında ciltte ektima gangrenosum benzeri döküntülerle kendini gösteren Fusarium enfeksiyonu gelişti ve vorikonazol ile başarılı şekilde tedavi edildi. Yaygın hastalığın kötü seyirli oluşu lokalize enfeksiyonun erken tanı ve tedavisine dikkat çekmektedir. Bilinen risk faktörleri olan ve fuzariyal enfeksiyondan şüphelenilen hastalarda vakit kaybedilmeden yüksek doz lipozomal amfoterisin tedavisine başlanması önerilmektedir. Fusarium tedavisinde etkin olabilen itrakonazol, vorikonazol ve posakonazol gibi daha yeni triazol grubu antifungal ajanlar mevcuttur. Nadir görülen fakat bağışıklığı baskılanmış hastalarda sıklığı giderek artış gösteren, erken tanındığında ve hemen tedaviye başlandığında başarılı sonuçlar alınabilen Fusarium enfeksiyonuna dikkat çekmek istedikDeveloping drug resistance requires the rational use of antibiotics. In this study; it is aimed to assess the affectivity of the oral treatment and monotherapy in febrile neutropenia. In this study, 64 febrile neutropenia attacks that have observed in 44 patients were evaluated retrospectively. In the low risk group, when a starch has provided; imipenem, a starch has been providing three days imipenem+five days oral cefixime, in the high risk group; a starch was provided as cefixime+amicasin, other starch was provided as imipenem. None of the patients who were involved in the study lost their lives. The empiric treatment success without any modification in entire group was 78%. The same success was 53,8% in low risk imipenem brachion, the same success was 92,3% in three days imipenem+five days cefixime brachion (p=0,037), it was 81,3% in high risk cefixime+amicasin brachion and in the imienem brachion, it was 81,8% (p=0,641). Due to the fact that our number of patient is restricted, in the empiric treatment, the oral treatment could be more effective in the oral treatment however, in high risky patients, monotherapy is accepted as betterness because each brachion has same success.Item Pentazomi x karyotipli olgu sunumu(Uludağ Üniversitesi, 2014-12-18) Çolak, Fatma; Değirmenci, Banu; Saatçi, Çetin; Dündar, MunisPentazomi X hipotonisite, gelişme geriliği, orta dereceden ağır dereceye kadar zeka geriliği, kısa boy, kraniofasiyal anomaliler ve kas-iskelet sistemi bozuklukları ile karakterize nadir görülen bir cinsiyet kromozom anöploidi bozukluğudur. Mikrosefali, hipertelorizm, upslent palpebral fissürler, düz burun kökü, mikrognati, kulak anomalileri, kısa boyun ve düşük saç çizgisi gibi kraniofasiyal anomaliler görülür. Küçük el ve ayaklar, kamptodaktili, klinodaktili yaygın bulgulardır. Ayrıca konjenital kalp defektleri, renal hipoplazi ve küçük uterus bulunabilir. Pentazomi X in prevelansı bilinmemektedir fakat literatürde şimdiye kadar yaklaşık 30 vaka tanımlanmıştır. Bu çalışmada 49,XXXXX karyotipli 6 günlük bir yenidoğanı sunduk. Vakanın fenotipik özellikleri değerlendirildi ve literatürle karşılaştırıldı.Item Tip I karaciğer kist hidatik hastalarına standart laparoskopik el aletleri ile minimal invazif cerrahi yaklaşım - kısa literatür tartışması eşliğinde olgu serisi(Uludağ Üniversitesi, 2015-01-22) Çaycı, Murat; Tihan, Deniz; Duman, Uğur; Bayam, Emrah; Dilektaşlı, Evren; Erol, Fatih; Özsay, OğuzhanHayvancılığın yaygın olduğu coğrafyalarda sık görülen ve Echinococcus granulosus’un etken olduğu hidatik kistinde antiparaziter ilaçlar kullanılsa da, en etkili tedavi minimal perkütan girişimlerden açık cerrahiye kadar uzanan invazif yaklaşımlardır. Çalışmamızda tip 1 karaciğer kist hidatik hastalarında standart laparoskopik el aletleriyle uygulanan minimal invazif cerrahinin etkinliğini araştırdık. Kliniğimizde 2013-2014 arasında on tane tip I (CE 1 – pür kistik) karaciğer kist hidatik hastasına uyguladığımız laparoskopik cerrahi girişimin verileri, literatür bilgileri ışığında değerlendirildi. Hastaların 5’i kadın 5’i erkekti. Hastaların ortalama yaşı 44 idi. Ortalama kist çapı 82.6 mm idi. Kistlerin en sık yerleşim yeri segment 2-3 idi. On hastanın sadece birinde indirekt hemaglitunasyon testi pozitif bulundu. Tüm hastalarda tanı histopatolojik olarak doğrulandı. Hastaların tamamına standart laparoskopik el aletleri kullanılarak laparoskopik unroofing+total kistektomi+drenaj uygulandı. Ortalama ameliyat süresi 95 dakika, hastaların ortanca yatış süresi 4 (2-18) gün, ortalama takip süreleri 13 aydı. Poliklinikten takip edilen hastalarda nüks saptanmadı. Günümüzde deneyimli merkezlerde seçilmiş hastalarda laparoskopik cerrahi girişimler karaciğer kist hidatik hastalığının tedavisinde etkin ve güvenli bir alternatif olarak tedavi algoritmasında yerini almaktadır ve düşük komplikasyon oranlarıyla uygulanabilmektedir. Özellikle pür kistik ekinokokkozların cerrahisinde özelleşmiş laparoskopik aletlere gerek olmadığını düşünmekteyizItem Febril nötropenili çocuklarda risk temelli tedavi(Uludağ Üniversitesi, 2015-02-06) Köse, Doğan; Ünal, Ekrem; Küçükkeleş, Hediye; Köksal, YavuzGelişen ilaç direnci antibiyotiklerin akılcı kullanımını gerektirmektedir. Bu yazıda; febril nötropenide monoterapi ve oral tedavinin etkinliğinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmada, 44 hastada görülen, 64 febril nötropeni atağı retrospektif olarak değerlendirildi. Düşük risk grubunda, bir kola; imipenem, bir kola ise üç gün imipenem+beş gün oral sefiksim verilirken, yüksek risk grubunda, bir kola; seftazidim+amikasin, diğer kola da sadece imipenem verilmişti. Çalışmaya alınan hastalardan kaybedilen olmamıştı. Tüm grupta modifikasyonsuz ampirik tedavinin başarısı %78 idi. Aynı başarı düşük risk imipenem kolunda %53,8, üç gün imipenem+beş gün sefiksim kolunda %92,3 iken (p=0,037), yüksek risk seftazidim+amikasin kolunda %81,3 ve imipenem kolunda ise %81,8 idi (p=0,641). Hasta sayımız kısıtlı olmakla birlikte, ampirik tedavide, düşük riskli hastalarda oral tedavi daha başarılı olurken, yüksek riskli hastalarda her iki kolun başarılarının aynı olması nedeniyle monoterapi daha üstün olarak kabul edilmiştir.Item Opere edilecek olgularda bitkisel ürün kullanımının değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2014-12-22) Bayraktar, Selcan; Yavaşcaoğlu, Belgin; Özyurt, Gürayten; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Günümüzde, tıbbi ilaçların yanında bitkisel ürünler yoğun bir şekilde kullanıma girmiştir ve bu ürünlerin yan etki ve toksisitelerinin olmadığına inanılmaktadır. Çalışmamızda, preoperatif olguların bitkisel ürün kullanım sıklığını, kullanılan ürünlerin türlerini ve olgularda operasyon sırasında karşılaşılabilecek komplikasyonları araştırmayı amaçladık. Çalışmaya dahil edilen olguların %54.2’sinin bitkisel ürün kullandığı saptandı. Bitkisel ürün kullanan olguların kullanmayanlara göre daha ileri yaştaki olgular olduğu görüldü (p<0,05). Tüm hastalar değerlendirildiğinde, bitkisel ürün kullanan kadın hastalar, bitkisel ürün kullanmayan bayan hastalardan sayıca fazla bulundu (p<0,05). Tüm olgular incelendiğinde %13.6 olguda hipotansiyon gelişirken, diğer %86.4 olguda komplikasyon gözlenmedi. Çalışmamızda ciddi bir komplikasyon saptanmamış olsa da, bitkisel ürünlerin yaygın olarak kullanıldığı ve literatürde komplikasyonlara rastlanması nedeni ile, bitkisel ürün kullanan hastalar yan etki, toksisite ve ilaç etkileşimleri yönünden izlenmelidir.Item 12.201 Hastanın koroner risk faktörleri ve koroner anjiografi sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 2014-12-18) Günay, Şeyda; Serdar, Osman Akın; Özyılmaz, Sinem Özbay; Dereli, Seçkin; Aydınlar, Ali; Güllülü, Sümeyye; Yeşilbursa, Dilek; Baran, İbrahim; Özdemir, Bülent; Kaderli, Aysel Aydın; Şentürk, Tunay; Sağ, Saim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Giriş: Koroner arter hastalığı (KAH) Türkiye’de önemli bir sağlık problemi olup erişkin ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Çalışmamızın amacı merkezimizde koroner anjiyografi ile değerlendirilmiş olgularda koroner risk faktörlerinin prevalansını belirlemek, risk faktörleri ile KAH yaygınlığı ve topografik olarak damar tutulumu arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Metod: Bu çalışmaya 1993 ve 2012 yılları arasında elektif şartlarda koroner anjiyografisi yapılmış 12.201 hasta alındı. Retrospektif olarak hastaların dosyaları incelenerek anjiyografi sonuçları ve risk faktörleri saptandı. Risk faktörlerinin KAH yaygınlığı (non-kritik, 1 damar, 2 damar, ≥3 damar hastalığı) ve kritik koroner lezyon yerleşim yeriyle ilişkisi araştırıldı. Bulgular: Çalışmaya 8085 erkek, 4116 kadın hasta alındı. KAH yaygınlığı 80 yaş altında erkeklerde daha fazla iken ≥80 yaş grubunda cinsiyetler arasında anlamlı bir fark saptanmadı. ≥3 damar tutulumu diyabetik hastalarda daha fazla iken, hipertansiyon ve hiperlipidemi KAH yaygınlığı ile ilişkisizdi. ≥80 yaş grubunda kritik koroner yerleşimi açısından cinsiyetler arası anlamlı fark saptanmazken, 80 yaş altında kritik koroner lezyon yerleşimi tüm koronerlerde kadınlara göre erkeklerde daha fazlaydı. Sonuç: Türk hastalarda KAH riskini doğru değerlendirmek için kullanılan skorlama sistemlerinde yaş ve cinsiyetten bağımsız olarak diyabet varlığı diğer risk faktörlerine göre daha ağırlıklı bir değere sahip olmalıdır.Item Yerleştirme sırasında gerçekleşen meme implantı rüptürü(Uludağ Üniversitesi, 2014-02-17) Ersen, Burak; Şakı, Mehmet Can; Tunalı, Orhan; Aksu, İsmail; Özbek, Serhat; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı.Cronin ve Gerow`un silikon jel ile doldurulmuş silikon torbaları meme büyütme amaçlı kullanmasından beri silikon jel implantlar 50 yıl boyunca yaygın olarak kullanıldı. Bu prosedür için çeşitli istenmeyen komplikasyonlar mevcuttur. Bunlardan bir tanesi de implant rüptürüdür. İmplant rüptür oranları üzerine bir çok çalışma yapılmıştır. İnsidans %3.1 - 5.7 arasında değişmektedir. Kliniğimize bilateral meme büyütme amacı ile başvuran 30 yaşında kadın hasta sunmaktayız. 240 ml`lik anatomik implantın sol memeye yerleştirilmesi sırasında rüptürü gerçekleşmiştir. Bu durumun nadir görünen bir durum olduğu görüşündeyiz.Item Erişkin hastada atipik hemolitik üremik sendrom: olgu sunumu(Uludağ Üniversitesi, 2015-02-19) Ayar, Yavuz; Ersoy, Alparslan; Yıldız, Abdülmecit; Taymur, Derya Köseoğlu; Karayel, Sevinç Tuğçe; Gömleksiz, Muhammed Rıdvan; Güllülü, Mustafa; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.Atipik hemolitik üremik sendrom (aHÜS), hayatı tehdit eden, kontrolsüz kompleman aktivasyonu ile seyreden, ilerleyici bir hastalıktır. Hastalık, normal HÜS e göre erişkin yaş grubunda daha fazla görülmektedir. Hastalığın morbiditesi ve mortalitesi yüksektir. HÜS ün gelişiminde enfeksiyöz faktörlerin ve toksinlerin büyük rolü vardır. Salmonella enfeksiyonları da nadir olarak bu sendroma yol açmaktadır. Olgumuzda erişkin yaşta Salmonella typhii enfeksiyonuna sekonder gelişen non-oligürik böbrek yetmezliği olan, atipik HÜS olgusunun, klinik ve laboratuar bulgularını sunduk.