1978 Cilt 7 Sayı 3

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/18808

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 13 of 13
  • Item
    Gelişen ekonomi̇ler i̇çi̇n ne tür bi̇r makro ekonometrik model?
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1978) Klein, Lawrence R.; Cebecinoyan, A. Sinan
    Ekonometrik modeller ilk olarak Hollanda, A.B.D. ve Kanada'da kurulmuş ve uygulanmıştır. Bu tür araştırmalar İngiltere, Japonya, Hindistan, İsrail, Yunanistan ve diğer ülkelerde de benzer çalışmalara önayak olmuştur. İkinci gruptaki ülkelerin çoğu gelişen ülkelerdir ve birinci gruptaki model kurucuları için geliştirilmiş yolların ne ölçüde gelişen ülkeler için kullanılabileceği açık değildir. llk Japon modellerinin bazılarında, denklemlerin parametrik yapıları ve değişken tanımları aynen A.B.D. modellerine benziyecek şekilde belirlenmiştir. Bu tür modeller başarılı ve uzun ömürlü olmamışlar ve çok daha yararlı olan, töresel kurumları ve davranış farklılıklarını kapsayan yöntemlerle değiştirilmişlerdir. Hint modellerinin gelişiminde ilk adımlar N.V.A. Narasimham, sonrakiler ise araştırma öğrencilerinden K. Krishnamurthy ve Kanta Marwah tarafından atıldı. Bu adımlar gerekli idi ve ilginç sonuçlar yarattı. Ancak, Hindistan için gerçekten yeterli bir modelin geliştirilmesi daha zaman gerektirecek ve bu model, öncü modellerden oldukça farklı olabilecektir.Latin Amerika, Afrika ve Sosyalist ülkeleri de ele alabiliriz. Mevcut modellerle karşılaştırıldığında tümünü çok farklı yapılan olsa gerek. önümüzdeki sorunların aydınlatabilmesi açısından İsrail ve Japonya'da bu tür çalışmalarda ortaya çıkmış sorunlara bakalım. tki ekonomi de endüstrileşmiştir, Japonya İsrail'den çok daha fazla olmak üzere. Ancak ikisi de A.B.D., İngiltere ve Batı Avrupa'dakilerden çok farklı bir kalkınma aşamasındadırlar. Bir İsrail modeli göç ve doğal artışdan doğan nüfus artışına, tektaraflı uluslararası transferlere, askeri harcamalara, ticaret dengesine ve yerli sermaye oluşumuna büyük önem vermelidir. üstelik İsrail ekonomisi bir dengesizlik ekonomisi olmuştur ve bu da hesaba katılmalıdır. Reel ücretin emeğin marjinal üretkenliğine eşitlenmesi yerine, wfp = aX/aL' deki gibi, (w fp.- aX/aL)'in rolünü ekonomide stratejik belirleyici bir değişken olarak öne sürebiliriz. Japon modelinde «ikili (düal) ekonominin işleyişini (büyük ve küçük firmaların paralel çalışması) , tasarruf mekanizmasını, gelir eşitsizliğini, büyük bir ada nüfusunun beslenmesini, dış ticaret hareketlerini ve kontrol altındaki bir para piyasasını göstermeye çalışmamız gerekir. Bu tür özellikler tümüyle dikkate alındığında yapılmakta olan çalışmalarda değişik tip modeller elde edebiliriz. Ancak kanımca, Japon ve İsrail modelleri A.B.D.'deki modellerden çoğunlukla detayda farklı olacaktır. Temelde A.B.D. modellerinden farklı olmayabilirler, ama Hint model kuruluşunun sonucu hakkında daha şüpheliyim.
  • Item
    Küçük i̇şletmelerde sermaye gereksi̇nimi̇ni̇n beli̇rlenmesi̇
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1978) Ceylan, Ali
    Küçük işletmelerin gerek ülkemiz, gerek diğer ülke ekonomileri içinde mal ve hizmet üretiminde çok büyük payları vardır. Bununla beraber özellikle ülkemizde küçük işletmelerin sorunlarını çözme konusunda yoğun çalışmalar yapılmamaktadır. örneğin; küçük işletmelerin finansal sorunlarına yardımcı olmak için Türkiye Halk Bankasından başka bir kuruluş yoktur. Bu bankanın da çok az sayıda küçük işletmeye çok yetersiz miktarda finansal yardım sağladığını belirtmek gerekir. Yapılan araştırmalar küçük işletmelerin başarısızlık nedenlerinden birinin finansal yönetim açısından yetersizlikten kaynaklandığını ortaya çıkarmıştır. Başka bir deyişle başarısızlığın nedeni öz kaynak sermayesinin yetersizliğidir (1). özellikle işe başlandıktan sonra sermaye gereksinimleri ne öz ne de yabancı kaynaklardan karşılanamadığından işler iyi gitmemekte ve işletmeyi başarısızlığa kadar sürüklemektedir. Başarısız olan işletmelerin ilk 5 yıl içinde iflasla karşılaşma olasılıklan çoktur. A.B.D.'de yapılan araştırmalar başarısızlıkların % 57'sinin ilk 5 yıl içinde olduğunu ortaya çıkarmıştır (2). Bunun nedenlerinden birisi de işletmeye kredi sağlayan satıcıların ilk 5 yıl içinde küçük işletmelere fazla güvenmemeleridir. Finansal yönetimin önemi günümüzde şu nedenlerle artmıştır (3). 1 - Finansal kararların merkezi rolü, 2 - Finansal yönetimin görevinin 1950'lerden sonra fonların elde edilmesi yanında yatırımı da içermesidir. Bilindiği gibi günümüzde yatırım kararlarının önemi artmaktadır. 3 - Yüksek sermaye maliyeti Bu çalışmada finansal yönetimin fonksiyonlarından biri olan, işletmelerin sermaye gereksiniminin başka bir deyişle toplam varlıklara yatırılacak fonların belirlenmesi üzerinde durmaya çalışacağız. özellikle, yeni kurulan küçük işletmelerin sermaye gereksinimlerini belirlerken önemsemedikleri noktalar ayrıntılı olarak belirtilmeye çalışılacaktır.
  • Item
    Kidem tazmi̇natı açısından i̇şsi̇zli̇k si̇gortası ve i̇şletme emekli̇li̇ği
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1978) Karapınar, İsmail
    3008 sayılı İşK. ile getirilen ve sonraki İş Kanunlarında da yer alan kıdem tazminatı, gerek işçiler ve gerek işverenler yönünden büyük önemi olan bir müessesedir.
  • Item
    Holdi̇nglerarası çatışmalar
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1978) Soydan, Hakkı Y.
    Günümüz dünyasında mal ve hizmet üretimi, ülkelerin ekonomik yapısına bağlı olarak, büyük tekellerde gerçekleşmektedir. Herhangi bir ülkede temel endüstri malı niteliği yaşıyan demir - çelik üretimi yıllardan beri bir özel firmanın tekelinde olmasına karşın, diğer bir ülkede, aynı mamulün devlet sektörü tekeli altında olduğu bir gerçektir.
  • Item
    Si̇yasal analizlere kanti̇tati̇f yaklaşımlar geçmişteki denemeler ve gelecek i̇le i̇lgi̇li̇ ümitler I
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1978) Deutsch, Karl W.; Özgüven, Bilal Murat
    1950'den beri siyasal bilimler, 1930'lardan sonrasının iktisat biliminin geçirdiği evrimlere benzer bir dönüşüm içine girmiştir. Bu yıllardaki iktisat bilimi milli gelir hesaplamaları verileri, ekonometrik metodlar, Keynez ve diğerlerinin teorik katkıları ile bir gelişim içindedir. Siyasal bilimler, tarama araştırması ve kütle verileri dahil olmak üzere, büyük ölçüde kantitatif veri ve veri toplamalarının kümülatif etkisi altına sırasıyla 1950'lerden ve 1960'lardan sonra girmiştir. Çeşitli neticeleri ile istatistiksel analiz metotları matematiksel modeller ve bilgi işlem makinaları kullanımı nisbeten geniş bir şekilde siyasal bilimlere ancak 1960'lardan sonra girebilmiştir. Siyasal bilimlerde çatışma modelleri, oyun teorisi ve koalisyonlar, sistem analizleri, sistem teorisi, haberleşme ve kontrol teorisi ile ilgili çalışmalar 1950'den sonra hızlanmaya başlamış fakat asıl etkileri müteakip on yıl içinde görülmüştür. Bugüne kadar siyasal bilimlerde, Keynes'in ve takipçilerinin geniş, faydalı ve belirgin çalışmaları ile mukayese edilebilir nitelikte gerçek bir katkı ortaya çıkmamıştır. Böyle bir siyasal teori aranması 1970 ve 1980'lerin siyasal bilimi için temel görev niteliğindedir.
  • Item
    Kalkınmada eği̇ti̇mi̇n i̇şlevi̇
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1978) Palamut, Mehmet E.
    1978-79 öğretim yılının her düzeyde başladığı ve önümüzdeki beş yıllık döneme her yönüyle ışık tutacak olan 4. BYKP taslağının ilgili örgütçe hazırlanarak tüm demokratik kuruluşlara gönderildiği bir sırada, eğitimin kalkınma sürecinde üstlendiği doğurgan işlevlerin bilinmesinde, yarar olduğu kanısındayız. Çünkü, kalkınma devinimini eğitimden ayrı düşünmek olası bulunmadığı gibi, eğitimsiz bir kalkınma girişiminin de ne denli yararlı ve yerinde 1 bir ekonomik olgu olduğu da kuşkuludur. Bu bakımdan, Çoğu düşünürler, kalkınmanın bir ölçütü (critérium) olarak birey başına düşen ulusal geliri değil; fakat, genel eğitim düzeyini ele almaktalar; değişik yaklaşım ve gözlemlerini buna dayandırılmaktadırlar.
  • Item
    Yabancı kaynak kavramı ve Türki̇ye'ni̇n gereksi̇ni̇mi̇
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1978) Palamut, Mehmet E.
    İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra geniş ve yaygın bir biçimde oluşan sosyo-politik bilinçlenme, azgelişmişliğin olumsuz koşulları içerisinde bulunan tüm yoksul ülkeleri, müşterek ve toplumsal bir devinime sürüklemiştir: Ekonomik kalkınma çabası! .. Bu çabanın, süreklilik kazanarak günümüze dek geldiği; birtakım büyük, yadsınmaz, somut ve olumlu sonuçlan sergilediği bir gerçektir. Ama ne var ki, azgelişmiş ülkelerin büyük bir umutla başlattıkları bu sürekli ve doğurgan atılım devinimi, 1973 Arap-İsrail savaşından sonra ortaya çıkan ve olumsuz etkisi bütün ülkelerde duyulan petrol bunalımından sonra, durmuş veya en azından durma noktasına gelmiş bulunmaktadır. Çünkü, anılan bunalımdan sonra, petrol üreticisi olmayan ülkelerin büyük çoğunluğunun dış ilişkileri, alışılmış seyirlerini değiştirerek, olumsuz yöndeki sapmayla her yıl giderek artan bir dış ödeme açığıyla alnaç alnacak kalmışlardır. Evrensel nitelikteki bu bunalımdan, ileri ülkeler, gelişmişliğin verdiği yaygın gönenç ve ellerindeki geniş birikimlerden ötürü, derin ve duyarlı bir biçimde etkilenmemişlerdir. Salt, çoklarının büyüme ve dev adımlarla <> tempoları aksamıştır. Zaten bulundukları düzeye, daha alt bir aşamadan gelen gelişmiş uluslar, yönetici makamlarca alınan bazı kayıtlayıcı önlemlerle gönençlerinin sınırlandırılmaları alnacında, fazla bir tepki göstermemişler; alınan her türlü politik ve teknik kararlan benimsemişlerdir. Fakat, genellikle petrol bunalımının belirlediği bu değişimsel ekonomik olgu, petrol üreticisi durumunda bulunmayan gelişme yolundaki ülkelerde, geniş ve derin etkiler yaratmış, sözkonusu ülkelerin yabancı kaynak gereksinimlerini bir kat daha arttırmıştır.
  • Item
    Marksi̇st açıdan genel ve uzun dönem i̇stihdam kuramı
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1978) Robinson, Joan; Yaman, Berker
    Uzun dönem ortodox denge kuramı kapital stoğunun ekonomik koşullara uyduğu ve net yatırımların sıfır olduğu varsayımına dayanır. Ekonomik koşulların değişmesine göre kapitalin buna uyma süreci daha yavaş ortaya çıkar. Bu nedenle uzun dönem istihdam kuramına birikim sürecinin devam ettiği kısa dönem analizini ilave etmek gerekir.
  • Item
    Statik Leontief modeli̇ i̇çi̇n üreti̇m fonksi̇yonu
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1978) Öztürk, Ahmet
    Gelişmiş ülkelerde yönetim ve iktisat gibi sosyal bilimlerle mühendislik bilimleri model çalışmalarına dayandırılmaktadır. Çünkü model çalışmaları bilimsel yöntemin, teknolojik gelişmenin ve ekonomik kalkınmanın özünü teşkil eder. Bu nedenden, yöneticiler faaliyetlerini düzenli ve etkin bir şekilde yürütebilmeleri ancak firmaları için bir model geliştirilmekle sağlanır. Üretim faaliyeti herhangi bir imalat firması faaliyetlerinin esasını teşkil ettiğinden, yöneticinin ana amacıda söz konusu firma için bir üretim modelini geliştirmek olmalıdır. Herhangi bir üretim modelini geliştirmek için önce üretim fonksiyonu ele alınır ve sonra da uygun yapısal matrisi araştırılır. Yönetici firması için bir model geliştirmek istediğinde, ürünlerine olan talep bilgisi yanında, firması için elverişli olan üretim teknolojisi bilgisine de tam olarak sahip olmalıdır. Çünkü, bu bilgiler firmanın üretim fonksiyonunu belirlemede yardımcı olur. Üretim teknolojisi bilgileri, genellikle aşağıda sıralanan bilgilerden oluşur: - Üretim sürecine girecek olan üretim faktörleri yani girdiler. - Sürecin ürünleri yani çıktılar - Girdiler ve çıktılar arasındaki ilişkilerdir. İktisatçılar piyasa ekonomisinde çalışan firmaların davranışı hakkındaki bilgileri elde etmek ve teknolojik olarak uygun ürün imkanlarını belirlemek için üretim fonksiyonlarından yararlanırlar. Aslında herhangi bir girdi-çıktı dönüşüm süreci, üretim fonksiyonu tarafından betimlenir. Bir bakıma üretim fonksiyonu, firmanın ürün çıktıları ile faktör girdileri arasındaki ilişkileri ifade etmektedir. Aynı zamanda Leontief modelini firma düzeyinde ele aldığımızda söz konusu model, firmanın üretim bölümleri ve satış bölümleri arasındaki karşılıklı mal ve hizmet akışını sayısal olarak analiz ettiğini göreceğiz. Buna göre herhangi bir üretim fonksiyonu, Leontief üretim modelinde olduğu gibi firma için geliştirilecek herhangi bir üretim modelinin esasını teşkil edecektir. Çalışmamızın ana amacı, Leontief'in makro ekonomik analizler için geliştirdiği modeli, firma düzeyinde bir üretim modeli olarak eie alındığında, onun üretim fonksiyonunun nasıl olması gerektiği ortaya konulmaya çalışılacaktır (1). Çalışmamız iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde üretim fonksiyonunun genel bir tanımı yapıldıktan sonra, statik Leontief modelinin yapısına uyacak üretim fonksiyonu hangi özelliklere sahip olması gerektiği anlatılacak, sonra da söz konusu özelliklerden bazılarını içeren literatürdeki doğrusal homojen üretim fonksiyonları ele alınarak, onların hangi özellikleri Leontief üretim fonksiyonunun özelliklerine uyduğu tartışılacaktır. İkinci bölümde de, statik Leontief modelinin esasını teşkil eden üretim fonksiyonu üç üretim bölümüne sahip bir imalat firması için geliştirilmeye çalışılacaktır.
  • Item
    Yeni̇ vergi̇ tasarısının değerlendi̇ri̇lmesi̇
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1978) Şener, Orhan
    Bilindiği gibi, yeni vergi tasarısı Türk Vergi Sisteminde önemli bazı değişiklikler yapmaktadır. Yapılan bu değişikliklerin amacı, öteden beri adaletsiz bir yapıya sahip olan vergi sistemini günün ekonomik ve sosyal koşullarına uydurarak, daha adil bir vergi düzeni yaratmaktadır. Bu nedenle, Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Taşıt Alım Vergisi, Motorlu Kara Taşıtları Vergisi, İşletme Vergisi, Belediye Gelirleri Vergisi, Dış Seyahat Harcamaları Vergisi ve Vergi Usul Kanununda bazı önemli değişiklikler yapılmıştır. Ancak, tasarıda yer alan bu değişiklik ve düzenlemelerin genel bir değerlendirilmesi yapıldığında, vergi adaletinin sağlanması yönünden batı ülkelerinde geliştirilen ve uygulamada başarılı sonuçlara ulaşan yöntemlere yer verilmediği kolayca görülmektedir. Bu önemli yöntemlerin vergi adaletinin sağlanmasında ve vergi kaybının önlenmesindeki etkin rolü hesaba katılmadan bir vergi reformu yapılamaz. Tasarının değerlendirilmesini her vergi yönünden uygulamadaki durum; tasarı ve değerlendirme alt başlıkları altında incelenmektedir. Sonuç kısmında ise, tasarının genel bir değerlendirilmesi yapılmaktadır.
  • Item
    Uluslararası para si̇stemi̇nde Bretton Woods si̇stemi̇ni̇n çöküşünden sonraki geli̇şmeler
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1978) Parasız, M. İlker
    Para bugün endüstrileşmiş ülkelerin elinde ticari durumlarının savunulmasında ve yeni piyasaların fethinde imtiyazlı bir silahtır. Para son on yıl içinde o denli boyutlara ulaşmıştır ki, artık sadece ülkelerin hazinelerine Maliye Bakanlarına ve Merkez Bankası başkanlarının eline bırakılmaktan çıkmış bizzat Devlet Başkanlarının veya hükümetlerin en önemli uğraşı konusu olmuştur. Bretton Woods sistemi çeyrek asırdan daha fazla bir süre için uluslararası ekonomik ilişkileri düzenledikten sonra 1971 yılında önce doların altına konvertibilitesinin askıya alınması ve 1973 yılında da sabit kur sisteminin terk edilmesinden sonra artık işlevini yitirmiştir.
  • Item
    Marji̇nali̇zm ve Marki̇sm
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1978) Meek, Ronald L.; İyibozkurt, M. Erol
    Marjinalizm ve marksizm ilk bakışta tartışmak için çok bayat, sadece antika meraklıları ve çağ kutlayıcılarının ilgisini çeken konular olarak görünmektedir. Denebilir ki bir asır kadar önce ileri sürülen ve önemli birtakım koşullarla geçerlilikleri kabul edilen iki kuramsal sistem hakkında ne düşünülebilir? Bugün tek metalizme karşı ikili metalizm tartışmaları hakkında kendimizi sıkmayız; Öyleyse niçin <>? Konuya girmeden önce iki nokta üzerinde durmakta yarar vardır.
  • Item
    Marki̇st ve Ortodoks ekonomi̇ bili̇mi̇
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1978) Sweezy, Paul M.; İyibozkurt, M. Erol
    Böyle ilgili bir topluluk karşısında dahi, Markist sosyal düşünce ilkelerini bilinmiş varsaymakta muhtemelen haklı değilim. Marksizm tamamiyle, Üniversitelerimizin korumak için üzerinde titizlikle durdukları «batı uygarlığının» bir parçasıdır; ayrıca Marx, anti-Markist bir ekonomistin (1) son günlerde söylediği gibi <<19 yy.'ın en etkin kişisi>> dir. Buna rağmen üniversitelerimizin Marx ve Marksizm üzerine ilgilerinin bir düzüne ikincil entellektüel düşünce üzerine olanlardan daha az olması da çelişkilidir. Bu nedenle, daha sonra söyleyeceklerimin özünü içermesi bakımından Markist ekonominin çok kısa bir özetiyle konuşmama başlayacağım.