Fen Bilimleri Yüksek Lisans Tezleri / Master Degree

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/22

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 20 of 3882
  • Item
    Toplu taşımada kullanılan elektrikli otobüslerin yüklü ve yüksüz ağırlıklı sürüş koşullarında batarya paketinin fiziksel verilerinin karşılaştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-10-31) Odabaşı, Muhammet Sefa; Sevilgen, Gökhan; Fen Bilimleri Enstitüsü; Hibrid ve Elektrikli Taşıtlar Ana Bilim Dalı; 0000-0002-8834-8196
    Bu çalışmada 12 metre bir bataryalı elektrikli şehir içi toplu taşıma otobüsüne ait batarya sıcaklığı, bataryadan çekilen akımlar, bataryadan çekilen güçler, batarya şarj durumu (SOC) gibi batarya verileri aracın yolcu doluluğu baz alınarak karşılaştırılmıştır. Bu teze konu olan çalışma aracın optimum çalışma koşulları ile en zorlayıcı çalışma koşullarını karşılaştırmaktadır ve batarya ısıl yönetim sisteminin performansı değerlendirmektedir. Verilerin karşılaştırılması için iki farklı test senaryosu hazırlanmış ve araç test rotasında sürülerken CAN Bus hattından veri toplanmıştır. Toplanan veriler sinyal işleme yöntemleri ile analiz edilmiştir. Yüklü senaryoda bataryalardan harcanan enerji ortalama olarak, yolcu yüksüz senaryodan %45 daha fazla olduğu saptanmıştır. Analizlerden elde edilen sayısal sonuçlar, çalışma öncesindeki öngörüleri karşılamaktadır.
  • Item
    Japon çimi (Zoysia japonica Steud.)'nin performansı üzerine gübrelemenin etkisi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-10-22) Uzuner, Bilge Altınay; Bilgili, Uğur; Fen Bilimleri Enstitüsü; Tarla Bitkileri Ana Bilim Dalı; 0009-0004-5611-7301
    Çalışma, değişik azotlu gübre kaynakları ve dozlarının Japon çimi (Zoysia japonica Steud.)’nin Zenith çeşidinin gelişimi üzerine etkilerini belirlemek amacıyla Bursa koşullarında, 6 ay boyunca, 2022 yılı Mayıs ve Ekim aylarında yürütülmüştür. Araştırmada farklı azot kaynakları olarak; amonyum sülfat (AS), CEON Şirketi’ne ait özellikle çim bitkilerinin gübrelenmesi için geliştirilmiş olan Çim Power-1, Çim Power- 2 ve farklı azot dozları olarak; 0,0, 2,5, 5,0 ve 7,5 g/m2 uygulanmıştır. Araştırma üç tekrarlamalı olarak tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre kurulmuştur. Deneme sonuçlarına göre azot kaynakları arasında ölçülen parametreler (renk, kalite ve kuru ot) bakımından %1 olasılık düzeyinde istatistiksel anlamda önemli farklılık bulunmuştur. Özellikle Çim Power-2 gübresi kimyasal gübre kadar, hatta bazı gözlemlerde kimyasal gübreden çok daha yüksek çim renk ve kalite değerleri vermiştir. Çim Power-1 gübresi ise çim performansı üzerine en az etki gösteren gübre olmuştur. Buna karşın en yüksek çim kuru ot verimi kimyasal bir gübre olan amonyum sülfattan alınmıştır. En düşük kuru ot verimleri ise sırasıyla Çim Power-1 ve Çim Power-2 gübrelerinden alınmıştır. Azot dozları; çim performansı üzerine, tüm gözlemlerde istatistiksel anlamda önemli etkilerde bulunmuştur. Çim performansı bakımından en etkili azot dozu uygulamasının 7,5 g/m² olduğu, buna karşın en düşük çim performansının ise kontrol parsellerinden (0,0 g/m²) elde edildiği ölçüm ve gözlemlerle belirlenmiştir.
  • Item
    Kemoterapik ajan L-asparajinazın Cu(II) iyonları içeren polimerik nanopartiküllere immobilizasyonu ve etkinliğinin araştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-10-28) Kaya, Kübra; Osman, Bilgen; Fen Bilimleri Enstitüsü; Kimya Ana Bilim Dalı; 0000-0001-6835-5690
    Bu çalışmada, L-asparajinaz (L-ASNaz) enzimi metal şelat afinite tekniği ile poli(2-hidroksietil metakrilat-N-metakriloil-(l)-histidin metil ester-Cu(II)) [PHM-Cu2+] nanopartiküller üzerine immobilize edilmiş ve immobilize L-ASNaz enzimi, yapay serumda L-asparajin (L-Asn) hidrolizi için kullanılmıştır. Enerji dağıtıcı X-Ray analizi (EDX) ile birleştirilmiş taramalı elektron mikroskobu (SEM), Fourier Dönüşümlü kızılötesi spektroskopisi (FTIR), geçirimli elektron mikroskobu (TEM) ve Zeta potansiyel ve boyut analizi ile karakterize edilmiştir. İmmobilizasyon etkinliği değerlendirilmiştir ve immobilizasyon verimi %86.46 ± 3.32, aktivite verimi %73.65 ± 4.78, immobilizasyon etkinliği %85.18 ± 4.36 olarak hesaplanmıştır. Serbest ve immobilize enzimin bağıl aktiviteleri optimum reaksiyon koşulunu belirlemek için karşılaştırılmıştır. L-ASNaz’ın optimum pH’ı 8,5 sıcaklığı ise 45℃ olarak belirlenmiştir. PHM-Cu2+-L-ASNaz’ın optimum pH’ı 7.0 ve sıcaklığı 50℃ olarak belirlenmiştir. Her iki enzimin termal kararlılığı araştırılmış ve immobilize enzimin başlangıç aktivitesinin %60’ını, serbest enzimin ise sadece %34’ünü koruyabildiği belirlenmiştir. Depolama kararlılığı araştırılmış ve immobilize enzim 4 hafta aktivitesinin %80’nini korumuştur. PHM-Cu2+-L-ASNaz’ın 10 kez tekrar kullanımdan sonra başlangıç aktivitesinin %60’ını koruduğu tespit edilmiştir. Ayrıca metal iyonlarının ve organik çözücülerin enzim aktivitesine etkisi araştırılmıştır. PHM-Cu2+-L-ASNaz tripsin hidrolizine karşı aktivitesinin %45’ini korumuştur. L-ASNaz ve PHM-Cu2+-L-ASNaz enzimleri için kinetik hesaplamalar yapılmıştır. Yapay serum ortamında 7 günde L-ASNaz aktivitesinin %38.98’ini korurken, PHM-Cu2+-L-ASNaz %56.87’sini korumuştur. Sonuçlar, L-ASNaz’ın PHM-Cu2+-L-ASNaz nanopartikülleri üzerine immobilizasyonunun substrat afinitesini arttırdığını ve enzim-substrat bileşiklerinin oluşumunu desteklediğini göstermiştir.
  • Item
    Kara mürver (Sambucus nigra L.) pestili üretiminde yanıt yüzey yöntemi ile bileşen optimizasyonu: Fizikokimyasal özellikleri ve in vitro biyoerişilebilirliklerinin belirlenmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-11-15) Deniz, Zehra; Suna, Senem; Fen Bilimleri Enstitüsü; Gıda Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0009-0008-4915-5667
    Bu çalışmada, farklı sükroz seviyeleri ile üretilen kara mürver pestilinde sıcak hava kurutma proses koşullarının yanıt yüzey yöntemi kullanılarak optimize edilmesi ve elde edilen ürünlerin toplam fenolik madde (TFM), toplam antioksidan kapasite (TAK) ve toplam monomerik antosiyanin (TMA) miktarlarının ortaya konularak, bu biyoaktif özelliklerin in vitro gastrointestinal sindirim süreci boyunca incelenmesi ve biyoerişilebilirliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Üretim koşullarının optimizasyonu için Box-Behnken deney tasarımı kullanılmış olup; bağımlı değişkenler TFM ve TAK (DPPH, CUPRAC, FRAP yöntemleri ile); bağımsız değişkenler ise sırasıyla kurutma sıcaklığı (60, 65, 70°C), sükroz miktarı (%12, %14, %16) ve pestil kalınlığı (2, 3, 4 mm) olarak belirlenmiştir. Deneysel olarak elde edilen pestillerin toplam fenolik içerik değerleri 145,62 ile 160,68 mg GAE/100 ka aralığında bulunmuştur. Meyvenin pestile işlenmesi sonucunda TFM değerinde ve TMA değerinde sırasıyla %62- %66 ve %2,7-%23,5 oranında azalma meydana gelmiştir. Benzer azalmalar DPPH, CUPRAC ve FRAP ile belirlenen TAK değerinde de sırasıyla %54-72, %48–75 ve %26–80 oranlarında bulunmuştur. İn vitro gastrointestinal sindirim sonucunda TFM, TMA ve TAK değeri sindirilmemiş pestil örneklerine kıyasla azalmıştır. Ayrıca, sükroz miktarı arttıkça sadece DPPH mide sindirimi sonrasında bir artma gözlemlenmiştir. Bununla birlikte sıcaklık arttıkça sindirilmemiş pestil örneklerinin TAK değeri (DPPH, CUPRAC, FRAP) ve mide sindirimi sonrası TAK (CUPRAC, FRAP) değerlerinde artış bulunmuştur. Pestil örneklerinin mide sindirimi sonrasındaki TFM değeri sıcaklıkla artarken; sindirilmemiş ile bağırsak sindirimi sonrasındaki örneklerin TFM değerleri sıcaklıkla azalmıştır. Ayrıca TFM (sindirilmemiş, mide ve bağırsak sindirimi) değeri sükroz içeriğiyle azalmıştır. Tüm pestil örneklerinde L* ve hueº değeri artarken; a*, b* ve kroma değerleri azalmıştır. Duyusal analiz sonuçlarına göre pestil örnekleri arasında renk, görünüm, koku, tat ve genel kabuledilebilirlik açısından anlamlı farklılık bulunmazken (p>0,05), çiğnenebilirlik ve yapışkanlık açısından istatiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur(p<0,05). Yanıt yüzeyi yöntemi kullanılarak yanıtlar (TAK, TFM ve in-vitro gastrointestinal sindirim) ile değişkenler arasındaki ilişki, yüksek R2 değerlerine sahip indirgenmiş kübik, indirgenmiş kuadratik ve kuadratik modellerine en iyi şekilde uymuştur. Elde edilen tüm yanıtlar için 0,655 bileşik arzu edilebilirliğe sahip optimum koşul: 70°C kurutma hava sıcaklığı, %15,6 sükroz içeriği ve 4 mm dilim kalınlığı olarak belirlenmiştir.
  • Item
    Ticari olarak kullanılan entomopatojen nematod (Heterorhabditis bacteriophora, steinernema carpocapsae, steinernema feltiae) izolatlarının depolama ömürlerinin belirlenmesi ve depolama süresi sonundaki etkinlik ve üreme kapasitelerinin araştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Dede, Emre; Sususrluk, İsmail Alper; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0000-0001-9017-9187
    Entomopatojen nematodlar (EPN), yaygınlıkla tarım zararlılarının mücadelesinde kullanılmaktadır. Bu tez çalışmasında, Ekobioset (Steinernema carpocapsae), Bioteam (Heterorhabditis bacteriophora), Nematac (S. feltiae) ticari ürünlerinin, 1, 25, 45 (Tavsiye Edilen Kullanma Tarihi), 50, 55 ve 65. günlerde canlılıkları, 25. ve 55. günde farklı dozlarda etkinlikleri ve üreme güçlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yapılan çalışmanın sonuçlarında, çalışmada kullanılan tüm ürünlerin 45. güne kadar canlılık açısından oldukça dayanıklı olduklarını göstermiştir. Dayanıklılık en düşük olduğu tür H. bacteriophora olup bu değer 65. günde %50 canlılık olarak belirlenmiştir. Çalışma özelinde dayanıklılığın en yüksek olarak belirlendiği tür ise S. carpocapsae olup 65. günde %76.55 canlılık belirlenmiştir. 25 ve 55. günde farklı dozlarda etkinlikler üzerinde yapılan çalışma sonucunda istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık elde edilmemiştir. Tüm türler için konukçu üzerinde oldukça yüksek oranda %96.66 ile 86.66 arasından değişen ölüm oranları elde edilmiştir. Ek olarak bu tez çalışmasında 25 ve 55. günde farklı dozlarda üreme güçlerinin elde edilmesi üzerinde yapılan çalışma sonucunda türler içerisinde farklı günlerde istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık elde edilememiştir. Ekobioset (S. carpocapsae) için en yüksek üreme gücü 50 infektif Juvenil (IJ), 25. günde ortalama 74134.2 IJ/Galleria mellonella olarak elde edilmiştir. En düşük değer ise 10 IJ, 55. günde ortalama 21082.4 IJ/G. mellonella olarak belirlenmiştir. Bioteam (H. bacteriophora), için 50 IJ, 25. günde en yüksek değer ortalama 61682.3 IJ/G. mellonella olarak belirlenmiştir. En düşük değer ise 10 IJ, 55. günde 13824.5 IJ/G. mellonella olarak belirlenmiştir. Nematac (S. feltiae), için en yüksek üreme gücü 50 IJ/G. mellonella, 25. günde ortalama olarak 95722.3 IJ/G. mellonella şeklinde belirlenmiştir. En düşük değer ise 10 IJ, 55. Günde ortalama 16308.2 IJ/G. mellonella olarak belirlenmiştir.
  • Item
    Entomopatojen nematod Heterorhabditis bacteriophora HBH hibrit ırkının konukçu arama davranışı yüksek bireylerinin elde edilmesi ve bunların bazı biyolojik farklılıklarının araştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Bütüner, Alperen Kaan; Susurluk, İsmail Alper; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0000-0002-2121-3529
    Entomopatojen nematodlar (EPN), tarım zararlıları ile mücadelede biyolojik mücadele kapsamında yaygınlıkla kullanılmaktadır. Bu tez çalışmasında Heterorhabditis bacteriophora HBH Hibrit Irkının özel bir düzenek aracılığıyla konukçu arama özellikleri yüksek olan bireylerinin elde edilmesi amaçlanmış ve elde edilen bireylerin, ata kültür (ebeveynleri) ile arasındaki bazı biyolojik özellik farklılıkları incelenmiştir. Çalışmada öncelikle düzeneğin en alt kısmına Galleria mellonella son dönem larvaları plastik bir kafes içerisinde olacak şekilde yerleştirilmiş ve sonrasında düzenek silis kumu ile tamamıyla kapatılmıştır. Devamında 1000 infektif Juvenil (IJ) düzeneğin en üst kısmından uygulanmış ve düzenek 25°C’de tutulmuştur. Enfekte işlemi gerçekleştikten sonra G. mellonella larvaları White Trap düzeneğine alınmış, IJ çıkışları beklenmiştir. Elde edilen IJ’ler içinde aynı işlem 5. döl elde edilene kadar gerçekleştirilmiştir. 5. döl sonunda elde edilen bireylerin biyolojik özellikleri, ata kültür ile karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, seleksiyon sonucu elde edilen bireylerin (HBH Plus) G. mellonella ve Tenebrio molitor larvaları üzerindeki etkinlikleri incelendiğinde sırasıyla bu değerler %100 ve %90 olarak belirlenmiştir. Aynı değerler ata kültür için sırasıyla %80 ve %63.33 olarak belirlenmiştir. IJ ve hermafrodit uzunlukları incelendiğinde HBH Plus için bu değerler sırasıyla 583.75 µ ve 3864.17 µ olarak belirlenmiştir. Aynı değerler ata kültür için sırasıyla 540.30 µ ve 3711.25 µ olarak belirlenmiştir. Üreme güçleri incelendiğinde HBH Plus için ortalama değer 123.825 IJ/G. mellonella larvası olarak görülürken aynı değer ata kültür için 109.116 IJ/G. mellonella larvası olarak belirlenmiştir. Bu tez çalışması sonucunda HBH Hibrit ırkı bireylerinin konukçu arama davranışı yüksek bireylerinin elde edilmesi sonucunda biyolojik özellikler açısından önemli farklılıklar elde edilmiştir.
  • Item
    Türkiye’den toplanan Eirenis eiselti Schmidtler & Schmidtler, 1978 (Eiselt Cüce Yılanı) (Ophidia: Colubridae)’nin Helmint faunası
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-01-01) Redhwan, Adel Mohammed; Yıldırımhan, Hikmet Sami; Fen Bilimleri Enstitüsü; Biyoloji Ana Bilim Dalı; 0009–0007–2702–3092
    Türkiye’nin Doğu Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden 17 farklı lokaliteden toplanmış Eirenis eiselti’ye ait müze materyali 110 konak birey (36 ♀♀, 53 ♂♂, 21 juvenil), helmint parazitleri açısından incelenmiştir. İncelenen 110 konak yılandan sadece iki konakta, iki helmint türü tespit edilmiştir. Bunlar Cestoda’dan Oochoristica tuberculata (Rudolphi, 1819) ve Nematoda’dan Ascaridae larvasıdır. Bu çalışma E. eiselti üzerinde gerçekleştirilen ilk helmintolojik çalışmadır ve teşhis edilen helmintler konak yılan türü için yeni kayıttır.
  • Item
    Kestanede (Castanea sativa mill.) sekonder metabolit yaklaşımlarla kestane Gal arısı (Dryocosmus kuriphilus yasumatsu) zararlısına karşı dayanıklılığın araştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-11-10) Başak, Müftüoğlu; Mert, Cevriye; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bahçe Bitkileri Ana Bilim Dalı; 0000-0003-1059-7042
    Kestane gal arısı (Dryocosmus kuriphilus Yasumatsu), dünya çapında kestane ağaçlarının önemli bir zararlısıdır ve kestane yetiştiriciliğini ciddi şekilde etkilemektedir. Zararlının orta ve uzun vadeli kontrolü, dirençli veya daha az duyarlı çeşitler kullanılarak geliştirilebilir. Ülkemizde bu zararlıya karşı tam dirençli ve hassasiyet dereceleri değişkenlik gösteren Castanea sativa türüne ait çeşit/genotipler tespit edilmiştir. Direncin altında yatan mekanizmalar bilinmemektedir. Bundan dolayı bu tez çalışmasında D. kuriphilus'a karşı genetik direncin altında yatan fitokimyasal mekanizmalar araştırılmıştır. Dayanıklı ve hassas olan Castanea sativa türü ve hibrit çeşitlerin (Castanea sativa x Castanea crenata) yaprak ve tomurcuklarında çalışılmıştır. KGA’nın (Kestane Gal Arısı) tomurcuklara ilk yumurta bırakmasından itibaren tomurcuk kabarması dönemine kadar farklı zamanlarda alınan tomurcuk ve yaprak örneklerinde toplam fenol, toplam flavonoid ve tanenlerin bitki zararlı etkileşimindeki değişimi ve etkinliği belirlenmiştir. Hassas ve dayanıklı çeşitlerin tomurcuklarında DAB (3,3'-diaminobenzidine) testi ile hidrojen peroksit (H2O2) varlığı, lokalizasyonu ve zamansal değişimi gözlenmiştir. Kestane tomurcuklarında her zaman H2O2 nin var olduğu, dönemsel ve çeşitler bazında değiştiği belirlenmiştir. Hidrojen peroksitin programlanmış hücre ölümü ve hücre nekrozunun erken sinyalleri olduğu saptanmıştır. Aynı zamanda hassas ve dayanıklı çeşitlerin tomurcuklarında çalışmada belirlenen beş dönemde 30 adet fenolik bileşiğin LC-QTOF/MS (Sıvı Kromatografi-Uçuş Zamanlı Kütle Spektrometresi) ile miktar tayini yapılmıştır. Castanea sativa ve hibrit çeşitlerin (Castanea sativa x Castanea crenata) tomurcuklarının fenolik bileşen içeriğinde farklılıklar saptanmış ve dayanıklı çeşitlerde dayanımdan sorumlu farklı fenolik bileşiklerin rol oynadığı belirlenmiştir. Ayrıca organik asitlerin bitki savunma ve direnç mekanizmasında etkili olduğu tespit edilmiştir.
  • Item
    Çift yönlü DWDM Gpon sistem performansı üzerindeki SPM, XPM, FWM ve SRS birleşik dörtlü etkisinin modellenmesi ve benzetimi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-23) Yıldırım, Yağmur; Karlık, Sait Eser; Fen Bilimleri Enstitüsü; Elektronik Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0009-0009-0998-0942
    Günümüz teknolojisinde, erişim ağları üzerinden sunulan hizmetlerin, sadece veri iletiminden ibaret olmadığı, yüksek çözünürlükte video aktarımı, kayıpsız ses iletimi, gerçek zamanlı veri aktarımı gibi servislerin kullanıcılar için büyük önem arz ettiği görülmektedir. Bunların hepsinin bir sonucu olarak, uzak mesafe ve erişim altyapılarında her türlü bilginin hatasız ve hızlı bir şekilde iletilmesi gereksinimi oluşmuş, yüksek bant genişliği gerekliliği ortaya çıkmıştır. Optik erişim ağları, bu gereksinimleri karşılayan en önemli alternatiflerdendir. Bu tezde, tüm bu gereksinimleri karşılayabilecek erişim ağlarından olan dalgaboyu bölmeli çoğullama-pasif optik ağ (WDM-PON) sistemleri için modelleme ve benzetimler yapılmıştır. Ayrıca, yoğun dalgaboyu bölmeli çoğullamalı gigabit pasif optik ağ (DWDM-GPON) teknolojileri incelenerek, bu teknolojilerin literatürdeki ve uygulamalardaki ağ yapısı ele alınmış; öz faz modülasyonu (SPM), çarpraz faz modülasyonu (XPM), dört dalga karışımı (FWM) ve uyarılmış Raman saçılması (SRS) birleşik etkileri altındaki performansları ve farklılıkları benzetimler yardımıyla analiz edilmiştir. Analizlerde, yalın FWM, birleşik FWM+SRS ve birleşik SPM+XPM+FWM+SRS etkilerinin, işaret-çapraz karışım oranı (SXR) üzerinde doğurduğu farklılıklar gözlemlenmiştir. DWDM-GPON sistemlerde, SXR'ın, kanal giriş güçleri, fiber uzunluğu, kanal aralığı değerleri ve işaret giriş gücü ile değişimi incelenmiştir. Elde edilen benzetim sonuçları, FWM etkisindeki DWDM-GPON sistemlerde minimum 23 dB SXR değerli güvenli iletimin sağlanabilmesi amacıyla farklı kanal sayılarına sahip sistemler için uygun kanal giriş gücü, kanal aralığı ve kanal uzunluğu değerlerinin seçimi ile ilgili yol göstermesi açısından oldukça önemlidir.
  • Item
    Farklı azot kaynakları ve dozlarının bazı bermuda çimi (Cynodon dactylon L.) çeşitlerinin bitki gelişimi ve çim kalitesi üzerine etkileri
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-10) Taşkan, Hatice; Bilgili, Uğur; Fen Bilimleri Enstitüsü; Tarla Bitkileri Ana Bilim Dalı; 0009-0000-4601-9645
    Araştırma, melez Bermuda çiminin Tifdwarf, yaygın Bermuda çiminin (Cynodon dactylon L.) Gobi ve Sydney çeşitlerinde farklı azot kaynakları ve dozlarının bitki gelişimi ve çim kalitesi üzerine etkilerini incelemek amacıyla Mayıs-Ekim 2022 tarihleri arasında 6 ay süreyle Bursa koşullarında yürütülmüştür. Araştırma, tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre 3 tekrarlamalı olarak kurulmuş olup, çim çeşitleri ana parsellere, azot kaynakları [amonyum nitrat (%26), solucan gübresi (%1,5)] alt parsellere ve azot dozları (0 ve 5 g/m2) altın altı parsellere yerleştirilmiştir. Ana parsel boyutları 4 m x 6 m, alt parsel boyutları ise 1 m x 2 m'dir. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre Bermuda çim çeşitleri arasında çim rengi ve kalite değerleri açısından yapılan gözlemlerde istatistiksel olarak bir farklılığa rastlanmamıştır. Bermuda çeşitlerinin haziran, temmuz ve ağustos aylarındaki kuru ot ölçümleri istatistiksel olarak anlamlı bulunurken, yalnızca eylül ayı önemsiz çıkmıştır. Azot kaynakları arasında çim renk değerleri açısından tüm gözlemler istatistiksel olarak anlamlı bulunurken, kalite değerleri açısından ise Mayıs ve Haziran gözlemleri dışındaki tüm kalite gözlemleri istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Kuru ot verileri tüm ölçümlerde istatistiksel olarak anlamlıydı. Amonyum nitratın vermikompostla karşılaştırıldığında renk, kalite ve saman değerleri üzerinde önemli etkileri olduğu görülmüştür. Solucan gübresi kimyasal gübreler kadar üstün performans göstermese de bazı renk ve kalite gözlemlerinde kabul edilebilir renk ve kalite sınırı olan 6'nın üzerinde performans göstermiştir.
  • Item
    Mikroalg (Dunaliella salina) ilavesiyle fonksiyonelliği zenginleştirilmiş kocayemiş (Arbutus unedo l.) cipsinin kuruma karakteristikleri ile kalite parametrelerinin belirlenmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Yetan, Ersin; Bayizit, Arzu Akpınar; Karabacak, Azime Özkan; Fen Bilimleri Enstitüsü; Gıda Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0000-0001-9489-740X
    Bu çalışmada ilk defa Dunaliella salina ilaveli kocayemiş (Arbutus unedo L.) cipsi üretilmiştir. Dunaliella salina mikroalg biyokütlesi, ürünün fonksiyonel ve besleyici özelliklerinin iyileştirilmesi amacıyla farklı oranlarda (%0, %1, %3 ve %5) ilave edilmiştir. Cips örnekleri enerji verimliliği yüksek ve çevre dostu bir teknoloji olan ısı pompalı kurutma sistemi ile iki farklı sıcaklık (40 ve 45 °C) ve iki farklı hava hızında (2 ve 3 m/s) kurutulmuştur. Dunaliella salina ilaveli kocayemiş cipsinin kurutma karakteristiklerini tanımlayan en uygun ince tabaka kurutma modeli belirlenerek; toplam fenolik madde, toplam flavonoid madde, antioksidan kapasite, renk, tekstür ve duyusal analizleri gerçekleştirilmiştir. Meyve cipsinde bulunan toplam fenolik madde, toplam flavonoid madde ve antioksidan kapasitenin in vitro biyoerişilebilirliği ortaya konulmuştur. Cips örneklerinin kurutma karakteristiklerini en iyi tanımlayan kurutma modelleri Difüzyon Yaklaşımı, Verma vd., Logaritmik, Page ve İki Terimli modelleri olarak belirlenmiştir. Örneklerdeki toplam fenolik madde miktarı 754,62-1019,90 mg GAE/ 100 g km arasında değişkenlik göstermiştir. Toplam flavonoid miktarları 299,11-406,00 mg RE/100g km, toplam antioksidan kapasite; DPPH: 270,63-452,76; CUPRAC: 57,38-79,32; FRAP: 24,66-32,51 µmol TE/g km olarak bulunmuştur. Kurutma işlemi sonucunda toplam fenolik madde miktarında %63,49-%165 oranında; toplam flavonoid madde miktarında %159,10-321,65 oranında artış gözlenmiştir. Toplam antioksidan kapasite değeri DPPH; %17,55-%155,96 oranında; CUPRAC %76,88-%262,61 oranında; FRAP %81,86-%161,33 oranında artış göstermiştir. Sindirim sonrası örneklerin toplam fenolik madde, toplam flavonoid madde ve antioksidan kapasite biyoerişilebilirliğinde azalma görülmüştür. Tüm ürün formülasyonlarında L*, a*, b*, değerleri kurutma ile artış göstermekte olup, alg içermeyen cips karışımlarında a* değeri kurutma ile azalmıştır. Cips örneklerinin tekstürel özelliklerinde (tokluk ve kayma parametreleri) istatistiksel olarak önemli farklılıklar bulunmuştur (P<0,05). Duyusal özellikler bakımından tüketiciler tarafından en çok tercih edilen örnek, alg içermeyen ve 45°C’de kurutulan olmuştur. Alg içeren örnekler arasında ise en çok beğenileni %1 alg içeren ve 45°C 2 m/s hava hızı ile kurutulan ürün olmuştur.
  • Item
    Türkiye’de bitki hastalıklarına karşı ruhsatlı bazı biyofungisitlerin, insanlarda otomikoz nedeni Aspergillus niger’e karşı in-vitro koşullarda etkililikleri
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Basut, Oğuz İbrahim; Tezcan, Himmet; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0000-0002-9573-5194
    Bu çalışmada, Türkiye’de halen pamuk, domates ve sera’da yetiştirilen hıyar ve çilekte Fusarium spp., Pythium spp., Rhizoctonia spp., Sclerotinia spp. ve Botrytis cinerea’ya karşı ruhsatlı olan iki Trichoderma türünü içeren (Trichoderma harzianum Rifai KRL-AG2) ve (Trichoderma viride strain Tv1) bitki koruma ürünü biyolojik fungisitlerin (T-22 Planter Box ve Bio-Cure F) Aspergillus niger’e in vitro koşullarda etkililikleri iki farklı sıcaklıkta araştırılmıştır. Çalışmada kullanılan Trichoderma türleri piyasada bitki koruma ürünü olarak satılan ticari kutulardan bir miktar ürünün, Patates Dekstroz Agar (PDA) ortamı üzerinde geliştirilmesi ile, A. niger ise hastalıklı domates köklerinden yine aynı ortam üzerinde izolasyonla elde edilmişlerdir. Çalışma tesadüf parselleri deneme desenine göre, içerisinde PDA ortamı bulunan 9 cm çapındaki petri koşullarında ikili kültür yöntemine göre yapılmıştır. Trichoderma izolatları ve A. niger izolatı 7 günlük kültürlerinden 5 mm çapında diskler alınarak aynı petri içerisinde aynı anda ekilerek karşı karşıya getirilmiştir. Çalışma, biri fungusların ideal gelişim sıcaklığı olan 23°C’de, diğeri de insanların normal vücut sıcaklığı olan 37°C de çalışan inkübatörde fungusların 15 gün inkübasyona tabi tutulmaları şeklinde yapılmıştır. Daha sonra A. niger’in petride gelişerek kapsadığı alan 0-4 skalasına göre belirlenerek, Trichoderma izolatlarının A. niger’in gelişimine etkileri saptanmıştır. Çalışma sonunda, T. harzianum Rifai KRL-AG2 ve T. viride strain Tv1’nin A. niger’e in vitro koşullarda ve 23°C’de etkililikleri en yüksek olarak, inkübasyonun 7. gününde, sırasıyla %43,7 ve %52,1 olarak belirlenmiştir. T. harzianum Rifai KRL-AG2’nin aynı fungusa, aynı koşullarda fakat 37°C’deki etkililiği ise, en yüksek olarak, yine inkübasyonun 7. gününde, %39,6 olarak saptanmıştır. T. viride strain Tv1 ise 37°C’de gelişemediğinden, bu sıcaklıkta A. niger’e tamamen etkisiz bulunmuştur.
  • Item
    Jet-grouting, derin zemin karıştırma ve taş kolon uygulamalarının 2D sonlu elemanlar analizi ile karşılaştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-29) Gündoğdu, Hakkı; Ünsever, Yeşim Sema; Fen Bilimleri Enstitüsü; İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0009-0001-0590-8961
    Artan kentleşme ve sanayileşmeye bağlı olarak, dünya üzerindeki yapı miktarı hızla artmaktadır. Bu durum, geoteknik açıdan elverişli zemin miktarının azalmasına ve geoteknik açıdan elverişsiz zeminlerde yapılaşmanın artmasına yol açmaktadır. Bu tür zeminlerde taşıma gücü yetersizliği, aşırı oturma, sıvılaşma potansiyeli veya stabilite sorunları gibi problemler ortaya çıkabilmektedir. Bu problemlerin çözümü için zemin iyileştirme yöntemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışmada, geoteknik açıdan elverişsiz zeminlerde yaygın olarak kullanılan jet grouting, derin zemin karıştırma ve taş kolon zemin iyileştirme yöntemlerinin birbirleriyle karşılaştırılması amaçlanmıştır. Aynı çalışma sahası için kolon çapının, D, 0,60-0,80 m ; kolonlar arası mesafenin, s, 1,5-2,0-2,5 m; kolon uzunluklarının, L, 10-15-20 m olarak değişkenlik gösteren durumlar drenajsız ve drenajlı koşullarda olmak üzere Plaxis 2D sonlu elemanlar programıyla analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre, jet grouting yöntemi, diğer iki yönteme kıyasla drenajsız ve drenajlı durumlardaki oturma davranışlarında en önemli iyileşmeyi sağlamıştır. Derin zemin karıştırma yöntemi ise jet grouting yöntemine yakın bir performans gösterirken, Taş kolon yöntemi ise her iki durumda da zemin iyileştirme açısından yetersiz kalmıştır. Bu çalışma ile birlikte geoteknik açıdan elverişsiz zeminlerde zemin iyileştirme yöntemlerinin birbirleriyle karşılaştırılmasıyla elde edilen bulgular, bu tür zeminlerde yapılaşma için rehber oluşturulması ve daha güvenli zemin iyileştirme uygulamalarının geliştirilmesi için kullanılabilirliği amaçlanmıştır.
  • Item
    Elektrikli araçlarda batarya soğutma plakasının nümerik analizler ile termal yönetimi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Martin, Mustafa; Etemoğlu, Akın Burak; Fen Bilimleri Enstitüsü; Makine Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0009-0001-5307-6346
    Elektrikli araçlarda batarya sistemlerinin soğutulması, bataryaların performansı, ömrü ve güvenliği açısından büyük bir öneme sahiptir. Yüksek sıcaklıklar, bataryaların enerji verimliliğini düşürmekte ve kimyasal yapısına zarar vererek ömrünü kısaltmaktadır. Bu nedenle, bataryalar için soğutma sistemleri, enerji kayıplarını minimize etmek ve batarya ömrünü uzatmak için kritik bir role sahiptir. Bu çalışmada, elektrikli araçlarda kullanılan silindirik hücreli lityum-iyon batarya modülünün sıvı soğutmalı sisteminin iyileştirilmesine odaklanılmıştır. İlgili çalışmada, paralel akışa sahip soğutma plakaları için oluşturulan farklı tasarımlar ile batarya modülünün soğutma verimliliğinin artırılması amaçlanmıştır. Çalışmanın amacı, deşarj esnasında pil hücrelerinde oluşan ısının neden olduğu sıcaklık dağılımını iyileştirmektir. Bu doğrultuda, farklı tasarımların performansları Ansys Fluent ortamında incelenmiştir. Modül, 4 seri 20 paralel dizime sahip (4x20) 18650 tipli silindirik pillerden oluşup, simetrik bir yapıya sahiptir. Bu yüzden analizler esnasında simetrik sınır şartı tercih edilmiştir. Yeni tasarımlar, soğutma plakasına eklenen kanatçıklar vasıtasıyla oluşturulmuştur. Kanatçıkların silindirik hücrelerin arasına konumlandırılması ile temas yüzeyinin artması ve deşarj anında oluşan ısıyı emerek maksimum sıcaklığı düşürmesi beklenmektedir. Bu bağlamda kıyaslamaların yapılabilmesi adına; baz model, kanatçık eklenmiş tasarım-1, genişletilmiş kanatçığa sahip tasarım-2 ve zıt akışlı, genişletilmiş kanatçığa sahip tasarım-3 olmak üzere dört adet sistem tasarlanmıştır. Ayrıca, sistemde kullanılan etilen glikol-su karışımının oransal değişiminin ve farklı soğutma sıvısı giriş hızlarının (0,1 – 0,3 m/s) batarya üzerindeki termal etkileri incelenerek sıcaklık dağılımı ve basınç düşümü gibi çıktılar değerlendirilmiştir. Sonuçlar incelendiğinde, tasarım-3 modelinde maksimum sıcaklığın en düşük seviyeye geldiği, fakat birbirine temas eden batarya hücrelerinde sıcaklık dağılımının homojen olmadığı görülmüştür. Maksimum sıcaklık ve sıcaklık dağılımının homojenliği dikkate alındığında, tasarım-2 modelinin en ideal sonuçları verdiği belirlenmiştir.
  • Item
    6x6 Elektrikli bir aracın aktif süspansiyon sisteminin matematiksel modeli ve optimizasyonu
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-27) Aydoğan, Berk; Yıldız, Ahmet; Fen Bilimleri Enstitüsü; Otomotiv Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0000-0002-6096-1554
    Araç süspansiyon sistemleri, yoldan gelen kuvvetlerin iletilme kapasitesi ve araç performansında önemli bir rol oynamaktadır. Yol ve araç gövdesi arasındaki yükler, sürücü sağlığını, konforunu ve araç sürüş özelliklerini önemli ölçüde etkilemektedir. Bazı araştırmalar, araç kaza oranlarında süspansiyon sistemlerinin kalitesinin önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Süspansiyon sistemi, yol tutuşunu da önemli ölçüde etkiler. Bu çalışmada, 6x6 tekerlek içi elektrik motoru bulunan bir araç için matematiksel modelleme yapılmıştır. Sistem için serbest cisim diyagramı oluşturulmuş ve matematiksel simülasyon modellemesinde tekerlekler, araç gövdesi, koltuk, insan modeli ve tekerlek içi elektrik motorları ele alınmıştır. Yol girdileri olarak "bump" tipi yol modeli ve rastgele yol modeli senaryoları oluşturulmuştur. Oluşturulan matematiksel modelde, pasif ve aktif süspansiyon sistemli modellerin simülasyonları gerçekleştirilmiş ve sistem doğruluğu teyit edilmiştir. Optimizasyon için Genetik Algoritma ve Parçacık Sürü Optimizasyonu olmak üzere iki farklı yöntem kullanılmıştır. Optimizasyon probleminin tasarım değişkenleri; tekerlek süspansiyonunun rijitlik ve sönümleme katsayıları, aktif süspansiyon kontrolörlerinin değişkenleri, koltuk süspansiyonunun sertlik ve sönümleme katsayıları ve tekerleğe monteli motorların süspansiyonunun sertlik ve sönümleme katsayıları olarak seçilmiştir. Optimizasyon gerçekleştirilirken iki farklı yol senaryosu için ayrı ayrı optimizasyonlar yapılmış ve karşılaştırmalar gerçekleştirilmiştir. Bu karşılaştırmalarda, hangi sistemin daha verimli olduğu, ISO 2631-1 Sağlık Rehberi standardı baz alınarak insan sağlığı ve konforu üzerindeki etkileri ile değerlendirilmiştir. ISO 2631-1, titreşime maruz kalma sınırlarını tanımlar ve sürücü sağlık limitlerini hesaplamada kullanılmıştır. Aktif süspansiyon ile elde edilen optimizasyon sonuçları, pasif süspansiyon ile gerçekleştirilen simülasyonlara kıyasla daha iyi gelişme göstermiştir. Özellikle uzun süre kullanılan sistemlerde, optimizasyon sonuçları daha sağlıklı sonuçlar vermiştir.
  • Item
    Derin öğrenme yaklaşımıyla gerçek zamanlı görüntüler üzerinde tehlikeli nesne tespiti
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-28) Atmaca, Şuayip Aykut; Gençosman, Burcu Çağlar; Fen Bilimleri Enstitüsü; Endüstri Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0000-0002-7146-641X
    Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, yapay zekâ alanında yapılan çalışmalarda ciddi bir artış meydana gelmiştir. Toplumsal yaşamın her alanında yapay zekâ çalışmaları gerçekleştirilmekle beraber güvenlik sistemleri alanında da çalışmalar yapılmaktadır. Bu alan ile ilgili çok karşılaşılan konulardan biri, güvenlik kameraları üzerinde suçun tespit edilmesidir. Bu ihtiyacın en önemli sebebi, günümüzde güvenlik kameralarının yaygın olarak kullanılmasına rağmen suçun ve suçlunun tespiti için insan operatörlerin uzun saatler boyunca ilgili bölgeyi farklı açılardan görüntüleyen video kayıtlarını izlemek zorunda olmasıdır. Bu çalışmada, tehlikeli nesnelerle işlenen suçları derin öğrenme yöntemleri ile güvenlik kameraları üzerinde gerçek zamanlı tespit edebilmek ve ilgili kişileri anlık olarak uyarabilmek amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında tehlikeli nesnelerden ‘tabanca’, ‘tüfek’ ve ‘bıçak’ sınıf etiketleri için herkese açık veri setleri kullanılarak popüler derin öğrenme mimarilerinden YOLOv5, YOLO NAS, YOLOv8, YOLOv9 ve MobileNet mimarileri kullanılmıştır. Eğitimler sonucunda en başarılı model seçilerek web tabanlı bir uygulama geliştirilmiş ve gerçek zamanlı olarak uygulama üzerinde ön tanımlı kişilere tehlike durumunda bildirim gönderebilmek hedeflenmiştir. Çalışmadan beklenen fayda, insan kaynaklı hataların önüne geçilmesi ve güvenlik personeli maliyetlerinin azaltılmasının yanında suçun gerçek zamanlı tespitiyle birlikte önlenebilme olasılığını arttırmaktır.
  • Item
    Türkiye'de mısır (Zea mays L.) ekim alanlarından izole edilen Fusarium verticillioides (=F.moniliforme), Fusarium proliferatum türlerinin bazı moleküler yöntemler ile tanılanması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-05-30) Güre, Şule; Tezcan, Himmet; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0009-0000-6707-4280
    Dünya’da buğday ve çeltikten sonra en fazla tarımı yapılan bir tahıl bitkisi olan mısır bitkisi Türkiye’de yetiştirilen en önemli buğdaygillerdendir. Mısır yetiştiriciliğinin Türkiye’de ve Dünya genelinde en önemli sorunlarından biri haline gelen Fusarium spp. patojeni mısır’da kök, kök boğazı, sap ve koçan çürüklüğüne sebep olmaktadır. Özellikle koçanda göstermiş olduğu pembe küflü tabaka insan sağlığına da zarar vererek önemli derecede ürün kayıplarına sebep olmaktadır. Bu çalışmada mısırda Türkiye’de yaygın olarak görülen Fusarium proliferatum ve Fusarium verticillioides türlerinin moleküler markörler kullanılarak polimeraz zincir reaksiyonu amplifikasyonu (PCR) ile teşhis edilmiştir. Teşhisi yapılan izolatların DNA ekstraksiyonu yapılarak genel EF1-EF2 primerleri ile PCR ürünü elde edilmiştir. Elde edilen PCR ürünü sanger sekans ile tespit edilerek teşhiste kullanılan moleküler markörlerin doğruluğu kanıtlanmıştır.
  • Item
    Küçük boyutlu elektrikli araçların şehir içinde kullanımının arttırılmasına yönelik sürdürebilirlik analizi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-06) Çapraz, Aylin; Karamangil, Mehmet İhsan; Fen Bilimleri Enstitüsü; Hibrid ve Elektrikli Taşıtlar Ana Bilim Dalı; 0009-0002-6545-4137
    Dünyaya salınan toplam CO2 gazının %76’sı karayolu ulaşımından meydana gelmektedir. Paris Antlaşması hedeflerine ulaşabilmek için ulaşım kaynaklı yayılan sera gazı emisyonunun önünün hızlıca kesilmesi gerekmektedir. Bu sebeple ulaşımda temiz enerjinin öncüsü olan sıfır egzoz emisyonlu elektrikli araç modelleri yaygınlaşmaktadır. 2022’de 26 milyondan daha fazla elektrikli aracın yollarda kullanıldığı kaydedilmiştir. Bu olumlu bir gelişme gibi gözükse de otomotiv üreticilerinin daha çok kâr edebilmek adına özellikle SUV (Spor amaçlı araç) gibi daha ağır ve daha büyük elektrikli araç modellerini, her sene daha fazla olacak şekilde piyasaya sürmeleri, kentlerdeki sürdürülebilir ulaşımı tehdit etmektedir. Büyük araçların trafikte daha çok yer kaplaması, hızla artan şehir nüfusuyla birleşince, trafik sıkışıklığı ve park yeri bulamama gibi şehir içi yaşam kalitesini düşürecek negatif çevresel etkiler oluşturmaktadır. Halbuki elektrikli araçların yaygınlaşma trendi, araç boyutlarında küçülmeye gidilmesi için bir fırsat olarak kullanılabilir. Bu çalışmada, piyasada bulunan mevcut elektrikli araç modelleri araç boyutları açısından büyük veya küçük olarak nasıl sınıflandırıldığı incelenmiş, Bursa’da yaşayan insanlara bir anket düzenlenerek SEV(Küçük elektrikli araçlar)’lerle alakalı düşünceleri araştırılmış, Bursalıların bakış açılarıyla literatür araştırmaları birleştirilerek SEV’lerin avantajlara ve dezavantajları analiz edilmiştir. En önemli avantajlar olarak SEV’lerin 1 kWh başına sağlayabilecekleri menzilin, büyük elektrikli araçlara göre yaklaşık 3 kat daha fazla olduğu, SEV’lerin, büyük elektrikli araçlara göre yol üzerinde ortalama 2 kat daha az yer kapladıkları ve SEV’lerin neredeyse 3 kat daha ekonomik olabileceği gözlenirken, en önemli dezavantajlar olarak yangın ve çarpışma güvenliği, şarj süresi ve iç mekân hissiyatı olarak bulunmuştur. Tezin en sonunda ise tüm çalışma GZFT analizinde özetlenmiş ve SEV’lerin paylaşımlı mobilite ile yaygınlaştırılmasının Türkiye’nin şehir içi sürdürülebilir ulaşım hedeflerinin sağlanmasını destekleyeceği görülmüştür.
  • Item
    “Modern” kent ve kentli kimliğinin inşasında bir araç olarak işçi yerleşkeleri
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Dinar, İldem; Ensarioğlu, Sebla Arın; Fen Bilimleri Enstitüsü; Mimarlık Ana Bilim Dalı; 0000-0003-1581-4392
    Sanayi Devrimi 18. Yüzyıldan beri günlük yaşantının bir parçası olarak süregelen ve bugün halen tüm dünya ülkelerinde dönüşümü tetikleyen bir süreci tanımlamaktadır. Bu doğrultuda, tez çalışması Cumhuriyet’in devraldığı miras üzerinden gelişen ve günümüze kadar süregelen sanayi tesislerinin mekânsal planlamalarının, kentin hem fiziksel hem de toplumsal yapısını nasıl dönüştürdüğünü belirlemeye yönelik bir okuma yapmayı amaçlamaktadır. Devrimin beraberinde getirdiği yeni yaşam biçimlerinin, bir arada yorumlanabileceği mekânlardan biri olarak fabrika yerleşkelerinin sürecin eleştirel bir zeminde incelenmesine olanak sağladığı düşünülmektedir. Bu bağlamda “modern” kent ve kentli tahayyülünün Türkiye ve özelinde Bursa’daki karşılıkların araştırılmaktadır. Cumhuriyetin erken dönemlerinde Türkiye’deki iktisadi kalkınma planının dayandığı sanayi faaliyetleri doğrultusunda kurulan birinci sanayileşme dalgasının önemli tekstil fabrikalarından İpek- İş Fabrikası (1925), Merinos Fabrikası (1938) ve ikinci önemli sanayileşme dalgasının lokomotiflerinden olan otomotiv sektöründen Tofaş (1971) ve Renault (1971) fabrikaları ele alınmaktadır. Bu sektörler ve örnek kuruluşlar, faaliyet gösterdikleri süreç boyunca kente sağladıkları ekonomik, sosyal ve kültürel etkiler temelinde incelenmektedir. Bu tez çalışması, sanayi kuruluşlarının çalışanlarına yönelik olarak geliştirdiği barınma ve sosyalleşmeye yönelik yapılaşmalarını, üretim araçlarının ve toplumsal yapının modernleşme politikaları çerçevesinde değerlendirmektedir. Bu analiz, kentsel mekân ve toplumsal dinamikler üzerindeki karmaşık etkilerin anlaşılmasına katkı sağlamayı hedeflemektedir.
  • Item
    Libya’da arpa üretiminin ekonomik analizi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Barkah, Adim Ahmed Seedi; Vural, Hasan; Fen Bilimleri Enstitüsü; Tarım Ekonomisi Ana Bilim Dalı; 0009-0003-9772-4573
    Son yıllarda meydana gelen ekonomik krizler, savaşlar ve iklim değişikliği dünyada birçok ülke gıda güvencesizliğine sebep olmuştur. Bu durum Libya nüfusunun %10'unu insani yardıma muhtaç hale getirmiştir. Bu nedenle, Libya’nın tahıl tüketiminin büyük ölçüde ithalata bağımlı olduğu ve ülke ekonomisinde çok önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir. Arpa özellikle güney Libya Fizan bölgesinde en fazla yetiştirilen bitkidir. Çünkü Libya’nın yaşadığı kuraklık koşulları göz önüne alındığında arpanın diğer tahıl ürünlerine göre daha iyi bir seçim olduğu düşünülmektedir. Bu araştırma, arpa üretimini etkileyen en önemli faktörler, Ubari ili örnek alınarak arpa üretiminin durumu ve pazarlama sorunları ve Libya'da arpa üretiminin gelişmesi, bazı değişkenlerin analiziyle 2004-2022 tarihleri arasında incelenmiştir. Bu amaca yönelik olarak Ubari ilindeki arpa üretimi yapan 80 çiftçiyle yüz yüze anketlerin verileri ki-kare testi ve basit regresyon analizi kullanılarak değerlendirilmiştir. Araştırma sonuçlarında çiftçilerin %93,8'inin erkek ve eğitim düzeyleri genellikle düşük olup, %28,8'i okuryazar seviyesindedir. Arpa ekim alanlarını belirleyen en önemli faktörlerin sulama sistemi (%25) ve üretim maliyetleri (%21,5) olduğu tespit edilmiştir. Arpa üretimini engelleyen en önemli faktörlerin arasında satış fiyatların düşüşü(%23) olduğu belirlenmiştir. Pazarlama sürecinde ise çiftçilerin %81,3'ünün sorun yaşadığı belirtilmiştir. Arazi büyüklüğü ortalama 12,75 hektar olup, arpa üretimi ortalaması 1,20 ton/hektardır. 2004-2022 yılları arasında arpa üretimi ve tarım alanında azalma, İthalatta ise artış gözlemlenmiştir. Arpa üretim alanlarının genişletilmesi ve modern tarım tekniklerinin teşvik edilmesi, Libya'nın gıda güvencesini artırabilir. Tarım kooperatiflerinin desteklenmesi ve çiftçilere yönelik eğitim programları düzenlenmesi, Libya’nın kendi arpa ihtiyacını karşılamasına, tarım sektörünün büyümesine katkı sağlayacaktır.