2013 Cilt 32 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/14262
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Bir alman çoban köpeğinde sertoli hücre tümörü ve seminoma nedenli feminizasyon sendromu(Uludağ Üniversitesi, 2014-12-30) Salcı, Hakan; Akdeşir, Ezgi; Çatık, Serkan; Şen, İsmail Altuğ; Salcı, E. Sinem Özdemir; Mecitoğlu, Zafer; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Yedi yaşlı, erkek bir Alman Çoban köpeği testislerinde şişkinlik, meme başlarında genişleme ve tüy dökülmesi şikayetleriyle kliniklerimize getirildi. Klinik muayenede feminizasyon bulguları (alopecia, deri renginde koyulaşma, meme başlarında büyüme) ve skrotal şişkinlik saptandı. Laboratuar muayenesi kronik yangısal bir hastalığı işaret etti. Ultrasonografik olarak karışık ekojenitede solit bir testiküler kitle saptadı ve diğer organlarda metastaz yoktu. Testis tümörü tanısı konulan hastada, genel anestezi altında bilateral orşiektomi operasyonu yapıldı. Çıkarılan testislerin histopatolojik muayenesinde seminoma ve sertoli hücre tümörü ile uyumlu bulgular saptandıItem Bir inekte solea ülseri komplikasyonuna bağlı tendovaginitis prulenta(Uludağ Üniversitesi, 2014-04-30) Salcı, Hakan; Goncagül, Gülşen; Canatan, Uygun; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.; Uludağ Üniversitesi/Mennan Pasinli Meslek Yüksekokulu.Arka sol ayakta şişkinlik şikayetiyle 4 yaşlı, Holstein ırkı bir inek kliniklerimize getirildi. Şiddetli sol arka ekstremite topallığı, lateral parmağı içeren, metatarsusun ortasına kadar ilerlemiş fluktuan bir şişkinlik, hiperemi, ağrı ve topuk eklemine yakın ülseratif bir yara saptandı. Şiropodi sonrasında rustelholz bölgesinde derin bir ülser alanı tespit edildi. Bölgeden mikrobiyolojik kültür için numune alındı. Radyolojik olarak lateral parmak kemiklerinde osteofitik üremeler, osteolitik alanlar ve deformasyonlar saptandı. Ultrasonografik olarak tendoların etrafında ve tendovagina içinde anekoik alanlar ve corpusküler cisimcikler saptandı. Solea ülserine bağlı şekillenmiş tendovaginitis prulenta tanısı konuldu. Tendovaginanın drenaj ve irrigasyonu gerçekleştirilerek parmak amputasyonu önerildi. Ancak hasta sahibi kabul etmedi. Mikrobiyolojik olarak fekal mikroorganizmaların ürediği saptandı.Item Isolation of first local coranavirus from cattle with winter dysentery in Turkey(Uludağ Üniversitesi, 2014-04-30) Ertürk, Arife; Gülyaz, Veli; Gülaçtı, İrem; Özdemir, Sancak; Onat, Kaan; Akgül, Gülşah; Mecitoğlu, Zafer; Çatık, Serkan; Temizel, E. Mutlu; Şentürk, Sezgin; Şenlik, Bayram; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Parazitoloji Bölümü.Winter dysentery (WD) is a very contagious disease of cattle characterized by profuse diarrhea. The precise etiology of disease is still not fully elucidated. Aim of the presented study was investigation of the causative agents of disease in a herd affected by WD and to evaluate routine haematological and biochemical parameters of cows with WD. This study was carried out on blood and fecal samples collected from 12 cows showing typical signs of disease during an outbreak of WD in Bursa, Turkey. Samples were analysed for the presence of bovine coronavirus (BCoV), Bovine viral diarrhea (BVD), Eimeria oocysts and Campylobacter spp. using ELISA, RT-PCR, flotation technique and culture. Faecal samples were inoculated in HRT cell cultures for virus isolation. Isolated viruses were identified as coronaviruses from 25% of the samples by ELISA, PCR and serum neutralisation tests. Campylobacter spp. was isolated from 33.3% cows with dysentery. BVD and Eimeria oocysts were not detected in any of the samples. Results of the presented study indicates that BcoV along with Compylobacter spp. may be the primary agent of WD in cows. However negative results for BCoV and Campylobacter spp of 58 % of feacal samples indicates that etiology of the disease is still not fully elucidated and pathogens other than BCoV and Campylobacter could also be involved in pathogenesis of the diseaseItem Bir lori ırkı papağanda (lorius garrulus) rastlanan lipom olgusu(Uludağ Üniversitesi, 2014-04-04) Akgül, Mustafa Barış; Şen, İsmail Altuğ; İpek, Volkan; Demirer, Aylin Alasonyalılar; Çetin, Melike; İntaş, Deniz Seyrek; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu olgu sunumunda 21 yaşlı, erkek, lori ırkı (lorius garrulus) bir papağanda belirlenen tümöral oluşumun tanısı ve sağaltımından bahsedilmektedir. Hasta kliniğimize bir aydır boyun bölgesinde şişkinlik geliştiği şikayeti ile getirdi. Klinik muayenede boynun sağ tarafında ceviz büyüklüğünde, üzerindeki tüyler dökülmüş, katı-esnek kıvamda, sınırları belirgin bir yapı saptandı. Genel anestezi altında kitle ekstirpasyonu gerçekleştirildi. Örneğin histopatolojik değerlendirmesi sonucunda lipom olduğu belirlendi.Item Bir süt sığırı işletmesinde botulismus(Uludağ Üniversitesi, 2014-04-17) Çatık, Serkan; Akgül, Gülşah; Mecitoğlu, Zafer; Şentürk, Sezgin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu olgu sunumunda botulismuslu 5 sığırın klinik, hematolojik ve biyokimyasal analiz sonuçlarının rapor edilmesi amaçlanmıştır. Etkilenen sığırlardaki en önemli klinik bulgular iştahta azalma, ataksi, yerde yatma, iğne batırıldığında kuyruk tonusu ve sensitivitesinin azalması, dil tonusu kaybı ve salivasyon idi. Botulismusun kesin tanısı, çalışılan toksinin rumen ve barsak içeriği ile yem maddelerinde varlığının ortaya konması temeline dayandırıldı. Sığırlarda Clostridium botulinum tip C ve D’nin toksinlerinin direkt izole edilmesiyle botulismus tanısı doğrulandı.Item Kedi ve köpeklerde endokrin sistem cerrahisi(Uludağ Üniversitesi, 2014-04-04) Akgül, Mustafa Barış; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Endokrinoloji vücutta hormon salgılayan iç salgı bezlerinin hastalıklarıyla uğraşan bir bilim dalıdır. Sunulan derlemede, endokrin sisteme dahil olan organların ya da bezlerin cerrahi alanında genel bir bakış çerçevesinde tümüyle ele alınmaya çalışılmıştırItem Enfeksiyöz hayvan hastalıklarının teşhisinde gerçek zamanlı (real-time) PCR’ın geleneksel PCR’a göre avantajları(Uludağ Üniversitesi, 2014-04-28) Kahya, Serpil; Yılmaz, Özge; Carlı, K. Tayfun; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.; Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü.Enfeksiyöz hayvan hastalıkları, hayvan hastalıkları içerisinde en önemli grubu oluşturmakta ve enfeksiyöz hastalıklarının önemli bir bölümü, insan sağlığı için de tehlike arz etmektedir. Zaman kısıtlılığı, pratiklik, sensitivite ve spesifite yüksekliği gibi birçok sebeplerle, teşhis ve epidemiyolojik çalışmalar, günümüzde daha çok moleküler yöntemlerle devam ettirilmektedir. Son yıllarda en hızlı gelişim gösteren, kendisinden önce ve sonra geliştirilen birçok moleküler metotun temelini oluşturan, hem teşhis hem de epidemiyolojik çalışmalarda en çok kullanılan moleküler metot, polimeraz zincir reaksiyonu (PCR)’dır. İlk gelişiminden bu yana birçok temele dayanılarak çalışılmış olan PCR, son geliştirilen gerçek zamanlı (real-time) sistemlerle, artık daha çok gerçek zamanlı [Real Time (RT)] olarak çalışılmaya devam edilmektedir. PCR’ın ilk şekli olan, geleneksel PCR, birçok laboratuarda kullanılmaya devam etmekte ve sonraları geliştirilen RT PCR teknolojisi de, kullanılan alet ve kitlerde her geçen gün yapılan güncelleştirmelerle, pek çok alanda yaygınlığını artırmaya devam etmektedir. Bu derlemede; geleneksel PCR’a göre birçok yönden avantajlar sağlayan RT PCR’ın özellikle sonuçların; kalitesi, ortaya çıkış süresi ve yorumlamalarına sağladığı avantajlardan bahsedilecektir.Item Hayvan refahının et kalitesi üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2014-03-04) Yıbar, Artun; Çetin, Ece; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Son birkaç yıl içinde hayvan refahı birçok ülkede ve Avrupa Birliği’nde önemli hale gelmiştir. Tüm etçi hayvanlar kesim öncesinde bazı düzeylerde stres yaşayabilmektedirler ve bu da et kalitesi üzerinde zararlı etkiler oluşturabilmektedir. Kesim öncesi koşullar ve taşıma, mezbahada bekleme, taşımada kullanılan araçlar, diğer müdahale işlemleri ve olumsuz mevsimsel koşullar gibi süregelen çevresel stres faktörleri hayvanlarda stres, çeşitli davranışsal değişiklikler ve bağışıklık sistemlerinin olumsuz yönde etkilenmesi gibi değişikliklere sebep olabilmektedir. Uygun olmayan kesim öncesi koşulların bir sonucu olarak kas glikojen depoları tükenmekte, bunun sonucunda karkas ve et kalite özellikleri (yüksek et Ph’sı, daha fazla su tutma kapasitesi, koyu et rengi ve sert et oluşumu) etkilenmektedir ve bu yüzden ekonomik kayıplar oluşmaktadır. Ekonomik ve kalite kayıplarını önlemek için kesim öncesi hayvan refahı uygulamalarına dikkat edilmelidir.Item Damızlık yumurtacı tavuk rasyonlarına bitkisel kaynaklı 1.25-dihidroksikolekalsiferol katılmasının yumurta kabuk kalitesi ve kuluçka sonuçlarına etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2014-04-30) Kovanlıkaya, Arda; Deniz, Gülay; Ertek, Ece; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu araştırmanın amacı; damızlık yumurtacı tavuk rasyonlarına (Lohmann LB) bitkisel kaynaklı 1.25- dihidroksikolekalsiferol (1.25(OH)2D3) katılmasının, yumurta kabuk kalitesi ve çıkım sonuçları üzerindeki etkilerini belirlemekti. Araştırma; 38 haftalık yaşta 20000 damızlık yumurtacı (Lohmann LB) tavuğun bakıldığı Hastavuk A.Ş.’ye ait damızlık kümesinde yürütüldü. Araştırmada kullanılan rasyonlar yine Hastavuk A.Ş.’ye ait yem fabrikasında toz formda hazırlandı. Araştırma süresince (38-48. haftalar); kontrol grubundaki hayvanlar standart damızlık yumurtacı tavuk rasyonu ile beslenirken, deneme grubunun rasyonuna kontrol grubundan farklı olarak 10 ppm dozda bitkisel kaynaklı 1.25(OH)2D3 katıldı. 1.25(OH)2D3 katkılı rasyonu tüketen deneme grubunun yumurta kabuk kalınlığında 40 (P<0.05) ve 48. (P<0.01) haftalarda, yumurta kabuk kırılma direncinde ise 42. haftada (P<0.05) istatistik düzeyde bir iyileşme saptandı. Ancak araştırma süresince yapılan ölçümler total olarak değerlendirildiğinde (38-48. haftalar), kontrol ve deneme grubunun kabuk kalitesi ve kuluçka sonuçları arasında oluşan farklılıkların istatistik açıdan önem taşımadığı tespit edildi. Sonuç olarak; Vitanin D’nin aktif formu olan 1.25(OH)2D3’ün, vitamin D metabolizmasında aksaklıkların yaşandığı yaşlı hayvanların rasyonlarına katılması durumunda etkili olabileceği kanısına varıldı.Item Comparison of different sample types for salmonella detection from chicken layer breeder flocks(Uludağ Üniversitesi, 2014-04-28) Kahya, Serpil; Eyigör, Ayşegül; Çarlı, K. Tayfun; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.The object of this study was to detect Salmonella from different chicken samples in same flocks to compare sample types for Salmonella detection by both International Organization for Standardization Method 6579:2002/Amd 1:2007 (ISO) and as molecular by a polymerase chain reaction (PCR) method. Salmonellosis is a zoonotic infection and apart from this, infection can be transmitted via vertically to embryo, and this is very important for breeding flocks. A total of 115 samples, comprised of 451 individual samples each pooled into 3, 4, 5 and 6 including 14 drag swabs, 28 pooled wet faeces, 11 pooled embryonated chicken eggs, 62 pooled cloacal swabs, were collected from 14 chicken layer breeding flocks, and tested by culture method (ISO 6579) and conventional PCR. Overall Salmonella infection rate in chicken layer breeder flocks by PCR and culture was 18.2% (21/115). According to sample type, Salmonella rate in culture positive samples were: 0% (0/14) in drag swabs, 90.9% (10/11) in embryonated chicken eggs, 21.4% (6/28) in wet faeces, 8% (5/62) in cloacal swabs. PCR results were in 100% agreement (100% sensitivity and specificity) with culture results. We determined Salmonella rate in 14 chicken layer breeder flocks by using culture and PCR methods, and the use of embryonated chicken eggs and wet faeces samples, respectively in Salmonella detection would yield reliable results. These results indicate that Salmonella screening can be done together with different types of sample. And the most reliable and high results were taken from embryonated chicken egg samples for layer breeding poultry. As a conclusion, Salmonella infection seems to be the major problem in poultry flocks in Turkey, and both conventional culture method and PCR methods were found sensitive for the detection of Salmonella from poultry with different types of sampleItem Effect of yeast culture on growth performance, haematological and biochemical ındices of new zealand white rabbits(Uludağ Üniversitesi, 2014-04-30) Seyidoğlu, Nilay; Galip, Nurten; Sonat, Füsun Ak; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Effect of Sacchoromyces cerevisiae live yeast culture on growth performance, haematological and biochemical indices of rabbits was studied with 6-7 weeks old New Zealand white rabbits. Thirty male rabbits were divided equally into 3 groups; I.control group (basal diet), II.group (added S. cerevisiae, 2 g/kg diet) and III.group (added S. cerevisiae, 4 g/kg diet). Blood samples were obtained via ear venipuncture on the 85th day of feeding yeast of rabbits. No significant difference was observed in blood composition and growth performance by S. cerevisiae. Leukocyte, haematocrit and haemoglobin concentration slightly increased while serum cholesterol slightly decreased by S. cerevisiae (p>0.05). However, monocyte count (p<0.05) increased in groups fed 2 g/kg and 4g/kg S. cerevisiae. Yeast culture has a positive effect on immune system. Increased monocyte value by S. cerevisiae is beneficial in improving the immunity. On the other hand, other parameters of natural and induced immune system may be expressed to determine. So, more studies would be necessary to elucidate the effects of supplementing yeast on immunity and determine the optimum dietary concentration in animals.Item Kıvırcık ırkı koyunlara ait bazı biyokimyasal değerlerin belirlenmesi üzerine bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 2014-03-26) Udum, Duygu; Üstüner, Hakan; Belenli, Deniz; Uzabacı, Ender; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmanın amacı Kıvırcık ırkı koyunlara ait kan örneklerinde bazı biyokimyasal parametrelerin belirlenmesidir. Araştırma, Manisa ili ilçelerinde yetiştirilen 5 farklı çiftlikten oluşan, 1-6 yaş aralığında, klinik olarak sağlıklı, 30 adet Kıvırcık ırkı koyunlarında yapıldı. Bu hayvanlara ait plazma ve serum örneklerinde, total kolesterol, total protein, trigliserit, fosfolipit, kalsiyum, inorganik fosfor ve glikoz, ticari spektrofotometrik kitler kullanılarak spektrofotometre yardımıyla belirlendi. Kıvırcık ırkı koyunlar arasında çiftliklere göre istatistiksel farkın anlamlı olmadığı saptandı (p<0.05). Bu araştırma bu ırk ile yapılacak olan diğer çalışmalar için temel teşkil edecek niteliktedir.Item Tavşanlarda orta dönem gebeliklerin sonlandırılmasında kullanılan aglepriston’un bazı oksidatif stres parametreleri üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2014-03-19) Sonat, Füsun Ak; Bağdaş, Deniz; Gül, Zülfiye; Özalp, Gözde R.; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi /Farmakoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Deney Hayvanları Yetiştirme Uygulama Merkezi.Aglepriston son yıllarda küçük hayvan hekimliğinde abort indüksiyonları için başarıyla kullanılabilen bir progesteron reseptör antagonistidir. Yapılan klinik çalışmalarda ilacın hiçbir yan etkisinin olmadığı belirtilmişse de oksidatif stres üzerine etkisi hakkında bilgi bulunmamaktadır. Bu çalışmada tavşanlarda orta dönem gebeliklerin sonlandırılması için uygulanan aglepristonun, oksidatif stres parametreleri olan Malondialdehit (MDA), Süperoksit Dismutaz (SOD) ve redükte Glutatyon (GSH) üzerine etkisinin araştırılması amaçlandı. Çalışmada kullanılan 12 aylık yaşta 15 adet Yeni Zelanda Beyaz tavşanı kontrollü olarak çiftleştirildi ve çiftleştirildikleri gün gebeliklerinin 0. günü olarak kabul edildi. Gebe olan tavşanlar rastgele üç gruba ayrıldı. Grup I (kontrol) tavşanlarına gebeliğin 15. ve 16. gününde 1ml/3kg olacak şekilde % 0.9 NaCl, Grup II tavşanlarına gebeliğin 15. gününde, Grup III tavşanlarına ise gebeliğin 15. ve 16. gününde 10 mg/kg dozda subkutan (s.c.) olarak aglepristone (Alizin®) enjeksiyonu yapıldı. Tavşanlardan alınan kan örneklerinde MDA, SOD ve GSH ölçümleri yapıldı. Grup III de MDA seviyesinde artış saptandı. Bu artış Grup I (p<0.01) ve Grup II ye (p<0.05) göre anlamlı bir şekilde yüksek çıkmıştır. SOD aktivitesinde Grup II ve Grup III’de azalma saptanmıştır. Kontrol grubuna kıyasla SOD’daki bu düşüş istatistiki olarak anlamlı (p<0.01) bulunmuştur. GSH ise Grup I’e kıyasla diğer 2 grupta da azalmıştır. Grup III’ün GSH düzeyindeki bu düşüş Grup I (p<0.001) ve Grup II’ye (p<0.01) göre istatistiksel olarak anlamlıdır. Bu sonuçlar abort indüksiyonunda kullanılan aglepristonun çift enjeksiyon yapıldığında oksidatif stresi tetiklediği ve antioksidan enzim aktivitelerini değiştirdiğini düşündürmektedir