2023 Cilt 37 Sayı 2

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/38723

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 15 of 15
  • Publication
    İnsan bağırsak mikrobiyomu Covid-19 için tedavi stratejileriyle ilişkilendiren mekanizmalar
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-11-06) Akın, Nihat; Özışık, Damla
    Son zamanlardaki COVID-19 salgını, dünya çapında biyoloji, sosyal etkileşim ve halk sağlığının çehresini değiştirmiştir. Dünyada milyonlarca insan üzerinde yıkıcı bir etkisi ve bunun sonucunda 2020-2021 peryodunda yaklaşık 18 milyonun üzerinde ölüm vakası olduğu tahmin edilmektedir. Ülkemizde bu rakam 100000’in üzerinde olarak belirtilmiştir. Ortaya çıkan kanıtlar, enfeksiyon ile bağırsak mikrobiyom durumu arasında bir bağlantı olduğunu öne sürmektedir. Bu etki, enfeksiyonun şiddetine katkıda bulunabilecek birkaç faktörden biri olarak sayılabilmektedir. Bağırsakların bağışıklık, iltihaplanma durumu ve patojenlerle mücadele etme yeteneği ile yoğun bir şekilde bağlantılı olduğu gerçeği göz önüne alındığında, viral sonuca potansiyel olarak reddetmenin bir yolu olarak bağırsak mikrobiyotasına diyet müdahalesini düşünmek faydalı olacaktır
  • Publication
    Holistik beslenme yaklaşımı: Ruhsal, zihinsel ve fiziksel beslenme
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-11-01) Güneşer, Buket Aydeniz; Kahraman, Azime Miray
    2500 yıl önce ifade edilen "Besinler ilacınız, ilacınız besininiz olsun (Hipokrat)" ifadesi, beslenme ve sağlık arasındaki ilişkinin vurgulanmasında bir kilometre taşı olarak kabul edilirken, güncel beslenme yaklaşımları için de geçerliliğini sürdürmektedir. Kişiye özel beslenme alışkanlıkları; demografik değişkenlere bağlı olarak ivmelenebilen, uzman görüşü almaksızın trend önerilere göre revize edilebilen ve ne yazık ki uzun dönemdeki etkileri göz ardı edilerek mucizevi değişimlerden sorumlu tutulan bir etmendir. Bu nedenle, obezite, yüksek tansiyon, kardiyovasküler rahatsızlıklar, diyabet vb. tanılardaki küresel artışın majör sebeplerinden biri olarak kabul edilmektedir. Popüler söylemlerden ziyade bilimsel verilerden yola çıkan modern tıbbı disiplinlerde, gerek akut gerekse kronik birçok şikâyetin tedavisinde ve önlenmesinde, beslenmeyle ilişkili olası tüm faktörlerin birlikte değerlendirilmesi gerektiği üzerinde durulmaktadır. Çünkü beslenme sadece fiziksel değil, mental ve ruhsal olarak da iyileştirici etkilere sahiptir. Diğer bir ifadeyle, bir rahatsızlığın tedavisinde hastanın şikâyetine en uygun tedaviyi önermekten ziyade, bu şikâyeti tetikleyebilecek tüm faktörlerin göz önüne alınarak temelde yatan sorunun çözümlenebilmesi önem kazanmaktadır. Bu bağlamda hastalığı tedavi edebilecek veya önleyebilecek beslenme alışkanlıklarının yanı sıra bireyin ruhsal, zihinsel ve bedensel durumu da ele alınmalıdır. Bu derlemenin amacı, sürdürülebilir sağlıklı bir yaşam için ruhsal, zihinsel ve bedensel beslenmede holistik yaklaşımın rolünün irdelenmesidir.
  • Publication
    Mikofag coccinellidae (Coleoptera) türleri ve biyolojik mücadeledeki potansiyelleri
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-02-10) Yalçın, Furkan; Ülgentürk, Selma
    Uğur Böcekleri (Coleoptera; Coccinellidae)'nin dünyada 6.000'den fazla tanımlanmış türü bulunmaktadır. Çoğu türler yaprakbitleri, kabuklubitler, beyazsinekler, psillid ve akarın avcısı olup tarımsal alandaki zararlıların biyolojik mücadelesinde başarılı şekilde kullanılmaktadır. Avcı olan bu türlerin diyetleri içinde polen, ballımadde, funguslar ve bitkiler yer alabilmektedir. Ancak özellikle Psylloborini (Halyzinii) türlerinin diyetinde funguslar önemli bir yere sahiptir. Mikofag cocinellidler adını alan yaklaşık 35 türün önemli bir bitki hastalık grubu olan külleme (Erysiphaceae) etmenleri ile beslendiği bilinmektedir. Mikofag türlerin dünyadaki yayılışları iyi bilinmekle birlikte, funguslarla ilişkileri basit gözlemlerle sınırlı kalmıştır. Dünya'da ve Türkiye'de külleme etmenleriyle olan ilişkileri üzerinde en fazla araştırma yapılan türler, Illeis indica Timberlake, Psyllobora bisoctonotata Mulsant ve Psyllobora vigintiduopunctata Linnaeus dır. Bu çalışmada mikofag türlerin biyolojileri, yayılışları, külleme etmenleri ile ilişkileri ve biyolojik mücadele etmeni olarak kullanım olanakları tartışılmıştır
  • Publication
    Katı kültür fermantasyonu: hayvan beslemede güncel biyoteknolojik uygulamalar
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-10-26) Ghorbel, Roukaya; Koşum, Nedim
    Dünya çapında artan nüfus ile birlikte hayvansal gıdalara (et, süt ve yumurta gibi) talep de artmaktadır. Dolayısıyla hayvansal üretim verimliliğinin artırılmasında yeni ve verimli stratejilerin uygulanması önem taşımaktadır. Geleneksel hayvancılık ıslah yöntemleri, şu anki üretimi sürdüremez; bu yüzden, üretkenliği artırmak için biyoteknoloji dahil olmak üzere yeni yoğun ve güncel tekniklere ihtiyaç duyulmaktadır. Yem fiyatları, çiftçilik sistemlerinin karşılaştığı en önemli kısıtlamalardan biridir. Fiyat dalgalanmaları ve sürekli artan yem fiyatları nedeniyle beslenme uzmanları, yerel yem kaynaklarından yararlanmak için alternatif biyoteknolojik uygulamalara dikkat çekmiştir. Bu sınırlamaları kaldırmak için, katı kültür fermantasyonu (KKF) harika bir biyoteknolojik çözüm olarak bildirilmiştir. Aslında besin biyo-yararlanımını artırmak, bağırsak patojenik bakterilerini sınırlamak ve yem kaynaklarında anti-besin faktörlerini azaltmak için kullanılmaktadır. Bu makale, biyoteknolojinin güncel uygulamalarından biri ‘Katı Kültür Fermantasyonu’na odaklanarak, hayvan besleme ve yem teknolojisinde biyoteknolojinin önemini göstermeyi amaçlamaktadır
  • Publication
    Kurutmada termal ve termal olmayan ön işlem uygulamaları
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-08-01) Günaydın, Seda; Çetin, Necati; Sağlam, Cevdet
    Hasat edilen tarımsal ürünler depolama sürecinde solunum faaliyetlerini bir süre daha devam ettirmektedir. Bu durum, içerdikleri yoğun nemden dolayı ürünlerin kısa sürede bozularak çürümesine neden olmaktadır. Çürüyen ürünlerin renk değerlerinde, görünüşünde, besin elementi ve biyokimyasal içeriğinde önemli ölçüde kayıplar meydana gelmektedir. Kalite kayıplarını en aza indirerek ürünlerin raf ömrünü artırmak amacıyla pek çok muhafaza tekniği uygulanmaktadır. Kurutarak muhafaza yöntemi; biyoaktif bileşenler yönünden ürünler daha konsantre olması, nakliyenin kolay olması, depolamanın ekonomik olması ve ürünün uzun süre bozulmadan muhafaza edilebilmesi gibi önemli avantajlara sahiptir. Kurutmada işlem süresinin uzun olması enerji tüketiminin artmasına sebep olmaktadır. Bu olumsuzlukları aşmak amacıyla kurutma işleminden önce termal ve/veya termal olmayan ön işlem uygulamaları yapılmaktadır. Bu çalışmanın amacı literatür araştırmaları kapsamında kurutma öncesi uygulanan termal (haşlama, ohmik ısıtma, mikrodalga, kızılötesi) ve termal olmayan (ozmotik dehidrasyon, soğuk plazma, darbeli elektriksel alan, gum arabic, şeker, bal çözeltisi, sitrik asit, ultrases) ön işlemlerinin incelenmesidir.
  • Publication
    Soğuk plazma uygulamasının gıda bileşenleri üzerine etkileri
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-23) Aydın, Ömer Şerif; Birlik, Pınar Manarga; ŞAHAN, YASEMİN
    Isıl işlemlerin gıdaların duyusal özelliklerinde sebep olabildiği değişim, protein denatürasyonu, vitamin kaybı gibi olumsuz etkiler ve tüketici beklentileri çalışmaları ultrases, ışınlama, yüksek hidrostatik basınç, vurgulu elektrik alan, ohmik ısıtma, mikrofiltrasyon, gibi ısıl olmayan teknolojilere yönlendirmektedir. Söz konusu teknolojiler içerisinde bulunan soğuk plazma uygulamaları düşük maliyet, kısa işlem süresi ve gıda güvenliği açısından son yıllarda önem kazanmaktadır. Ancak arzu edilen ürün kalitesine ulaşabilmek için soğuk plazma uygulamasının, gıda bileşenleri ile etkileşimleri ve bu etkileşimlerin sonuçlarının bilinmesi gerekmektedir. Bu çalışmada gıdalardaki soğuk plazma uygulamalarının, protein, lipid, karbonhidrat ve biyoaktif bileşenler gibi gıda bileşenleri üzerine etkileri derlenmiştir.
  • Publication
    Yerleşmeler tarihinde peyzaj bitkilerinin ilk kullanımları
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-11-03) ZEYBEK, OSMAN
    Bitki ve insan ilişkisi, Neolitik Çağ’dan itibaren insanların yerleşik hayata geçmeye başlaması ile farklı bir boyuta taşınmıştır. Avcılık ve toplayıcılık ile geçinen insan toplulukları tarımın keşfi ile birlikte verimli topraklar, temiz ve erişilebilir su, uygun iklim şartları ve yaşam alanı kurmak için yeterli doğal malzemenin bulunduğu bölgelerde, en az bir vejetasyon dönemi boyunca yerleşik düzene geçmeye başlamışlardır. Başlarda gıda üretimi amacı ile gelişen bu ilişki, zaman içinde bitkilerin estetik ve işlevsel özellikleri amacı ile kullanılmasına evrilmiştir. İlk kent denemelerinin ise Mezopotamya Uygarlıkları tarafından gerçekleştirildiği bilinmektedir. Bu çalışmada, Mezopotamya Uygarlıklarına ilişkin geniş envanterleri bulunan The British Museum (İngiliz Müzesi), Louvre Museum (Louvre Müzesi), Metropolitan Museum of Art, New York (Metropolitan Sanat Müzesi, New York), Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve İstanbul Arkeoloji Müzesi koleksiyonları incelenmiştir. Mezopotamya Uygarlıklarına ait buluntular tek tek incelenmiş ve üzerinde bitki figürü bulunan en eski buluntular araştırma kapsamına dahil edilmiştir. Metropolitan Sanat Müzesi ile İngiliz Müzesi’nin Mezopotamya Uygarlıklarına ait ve üzerinde bitki figürleri bulunan en eski eserlere sahip olduğu anlaşılmıştır. Araştırma kapsamında bu müzelerden beş eser seçilmiş ve eserlerdeki bitki figürlerinin tür tespitleri yapılmaya çalışılmıştır. Henüz global ticaret ağlarının gelişmediği, dolayısı ile bitkilerin evrildikleri anavatanlarında yaşamlarını sürdürdüğü kabul edilmiştir. Bu bağlamda, incelenen eserlerde kullanılan bitki figürleri için tür tahminleri yapılırken bitkilerin anavatanlarına özellikle dikkat edilmiştir. Eserlerde bitkilerin alle bitkilendirmesi şeklinde yol kenarlarında ve sınırlarda kullanıldığı rahatlıkla görülebilmektedir. Yapılan değerlendirmeler sonucunda hurma ağacı (Phoenix dactylifera L.) ve üzüm asması (Vitis vinifera L.) net şekilde tanımlanmış ve silindir mühürde ise Lübnan sedirinin (Cedrus libani L.) kullanıldığı düşünülmektedir.
  • Publication
    Algının mekan değerlendirmesi üzerine etkisi: Bursa hanlar bölgesi örneği
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-10-31) Şengül, Sena; ENDER ALTAY, ELVAN
    Bu araştırma kamusal bir mekan ile kullanıcı etkileşimindeki mekansal algıların anlaşılması için peyzaj mimarlığı disiplininde daha fonksiyonel ve bütüncül tasarımların ortaya konmasına katkı sağlamak amacıyla yapılmıştır. Araştırmada tarihi bir dokuya sahip olan araştırma alanı, kent kimliği kapsamında mekanı algılama kavramları ile değerlendirilerek incelenmiştir. Kentsel mekanlarda mekanın kent kimliği yönüyle değerlendirilmesinin yanında insan zihninde hangi ölçütlerle olumlu duygular oluşturulmasının araştırılması yönüyle çalışma önem kazanmaktadır. Araştırma alanı, Bursa'da Osmangazi İlçesi’nde bulunan Hanlar Bölgesi’dir. Araştırma; ölçütlerin belirlenmesi için literatür taraması, alan analizi, anket çalışması, verilerin analizi, sonuç ve önerilerin geliştirilmesi olmak üzere beş aşamada gerçekleştirilmiştir. Alan analizi 49 ölçütün değerlendirilmesiyle gerçekleştirilmiştir. 1 ile 5 puan aralığında seçeneklerin bulunduğu bir puanlama sistemi içeren likert ölçeği ile değerlendirilen ölçütler sonucunda 25 ölçütün ortalamanın altında kaldığı, hiçbir ölçütün en yüksek puan olan 5’e yakın olmadığı bulunmuştur. Bu durum Hanlar Bölgesi’nin mekansal algı açısından kullanıcıya olumlu duygular yüklemediğini göstermektedir. Araştırma sonucunda belirlenen ölçütlerin ve elde edilen bulguların gelecek çalışmalar için bir altlık niteliği taşıması hedeflenmiştir.
  • Publication
    Investigation of disease-yield relationship of yellow rust in some bread and durum wheat varieties by phenological periods using hyperspectral data
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-10-02) Aydoğdu, Metin; Akan, Kadir
    The aim of this study was to evaluate the severity of yellow rust in different phenological periods by subjecting bread (Bayraktar 2000, Demir 2000, Eser and Kenanbey) and durum (Çeşit-1252, Eminbey, Kızıltan 91 and Mirzabey 2000) wheat varieties to different spore doses (0%, 25%, 50% and 100%) under controlled epidemic conditions. The research was conducted in Yenimahalle, Ankara, Turkey during the 2018-2019 growing season. In the study, the morphological changes in yellow rust severity were determined at different phenological developmental stages of the test materials with the reflectance values obtained by using handheld spectroradiometer in different spore dose applications during the period from tillering to stalk emergence. These reflectance values were converted into vegetation index values expressed by mathematical formulae and used in determining yield estimates. Considering the results obtained, it was determined that the spectral indices calculated especially in the early flowering period (25 May 2019, Feekes 10.5.1) were effective in yield estimation for all bread varieties except Kenanbey variety (15 June 2019, Feekes 10.5.4). It was determined that the spectral band region of 25 May 2019 (Feekes 10.5.1), which includes all indices determined to predict yield in all bread and durum varieties and which is the beginning of flowering, was effective. In grain yield estimation, it was determined that there was a decrease in the correlation values of the spectral indices starting from the early flowering period (Feekes 10.5.1) towards the grain setting period (Feekes 10.5.3) and milk maturity period (Feekes 10.5.4). When the correlations between these index values and yield values were examined, it was determined that prominent phenological periods and high correlation indices could be calculated for these periods. Nowadays, with the use of optical sensor technology instead of traditional disease surveillance methods, the way has paved the way for the development of new approaches for early, fast and accurate yield estimation as a result of the verification of images taken by unmanned aerial vehicles on which multispectral and hyperspectral cameras are located with ground data using artificial intelligence and deep learning techniques.
  • Publication
    Bazı şeker sorgum (Sorghum bicolor var. saccharatum (L.) Mohlenbr.) çeşitlerinde kuraklık stresinin çimlenme özellikleri üzerine etkisi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-10-23) Erol, Sebiha; Karabağ, Tarık; BUDAKLI ÇARPICI, EMİNE
    Bu çalışma, bazı şeker sorgum çeşitlerinin çimlenme döneminde kuraklık stresine tepkilerini belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Deneme de bitki materyali olarak Erdurmuş, Gülşeker, Sweet Betty ve Uzun çeşitleri kullanılmıştır. Araştırmada altı farklı kuraklık stresi seviyesi (0, −0.1, −0.2, −0.3, −0.4 ve −0.5 MPa) ele alınmış ve farklı seviyelerde kuraklık stresi oluşturmak amacıyla Polietilen Glikol-6000 (PEG-6000) kullanılmıştır. Deneme Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Bitki Fizyolojisi Laboratuvarı’nda tesadüf parselleri deneme deseninde dört tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Çalışmada çimlenme yüzdesi, çimlenme indeksi, ortalama çimlenme süresi, kökçük uzunluğu, sapçık uzunluğu, kökçük yaş ağırlığı, sapçık yaş ağırlığı kökçük kuru ağırlığı ve sapçık kuru ağırlığı gibi özellikler incelenmiştir. Araştırma sonucunda; şeker sorgum çeşitlerinin kuraklık stres seviyelerine farklı tepki verdikleri ve bu tepkinin de istatistiksel olarak önemli olduğu belirlenmiştir. Uygulanan kuraklık stres seviyesine bağlı olarak çimlenme indeksi, ortalama çimlenme süresi, kökçük uzunluğu, sapçık uzunluğu, sapçık yaş ağırlığı ve sapçık kuru ağırlığı artan kuraklık seviyelerinden olumsuz etkilenirken, kökçük yaş ağırlığı ve kuru ağırlığı olumlu etkilenmiştir. Artan kuraklık stres seviyeleri sapçık ve kökçük uzunluğunu önemli derecede kısıtlamıştır. Erdurmuş ve Sweet Betty çeşitlerinde kökçük yaş ve kuru ağırlığına ait en yüksek değerler -0.5 MPa kuraklık stres seviyesinden elde edilmiştir. -0.5 MPa kuraklık stres seviyesinde tüm çeşitlerin sapçık yaş ve kuru ağırlığı kontrole kıyasla büyük oranda azalış göstermiştir. Çimlenme özellikleri incelendiğinde Erdurmuş ve Uzun çeşitlerinin diğer çeşitlere oranla kurağa dayanım yönünden ön plana çıktığı belirlenmiştir.
  • Publication
    Machine learning-based detection and severity assessment of sunflower powdery mildew: A precision agriculture approach
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-09-18) Erdinç, Atilla; BÜTÜNER, ALPEREN KAAN; ŞAHİN, YAVUZ SELİM; ERDOĞAN, HİLAL
    Sunflower powdery mildew (Golovinomyces cichoracearum (DC.) V.P. Heluta) is a substantial threat to sunflower crops, causing significant yield loss. Traditional identification methods, based on human observation, fall short in providing early disease detection and quick control. This study presents a novel approach to this problem, utilizing machine learning for the early detection of powdery mildew in sunflowers. The disease severity levels were determined by training a Decision Trees model using matrix of soil, powdery mildew, stems, and leaf images obtained from original field images. It was detected disease severity levels of 18.14% and 5.56% in test images labeled as A and C, respectively. The model's demonstrated accuracy of 85% suggests high proficiency, indicating that machine learning, specifically the DTs model, holds promising prospects for revolutionizing disease control and diseases prevention in agriculture.
  • Publication
    Bursa ilinde tüketicilerin kırmızı et tüketim tercihlerinin belirlenmesi üzerine bir araştırma
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-08-01) GÜRBÜZ, İSMAİL BÜLENT; Er, Simge; Kadağan, Özgecan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi; 0000-0001-5340-3725; 0000-0002-8011-2699; 0000-0003-0122-4148
    Kırmızı et, insanların hayatını sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmeleri için yeterli ve dengeli beslenme yönünden önemli bir hayvansal protein kaynağıdır. Tüketicilerin gelirleri doğrultusunda kırmızı et satın alma alışkanlıkları değişmektedir. Kırmızı et satın alımını, tazelik, lezzet, marka, kolay bulunabilirlik, ambalaj gibi faktörler yakından etkilemektedir. Bu unsurlar, tüketicinin geliri doğrultusunda esneklik gösterebilmektedir. Çalışmada tüketicilerin gelirleri doğrultusunda kırmızı et satın alma davranışlarını incelemek amaçlanmıştır. Tüketicilerin gelirlerine göre kırmızı et satın alma davranışlarının incelenmesi de diğer amaçlar arasındadır. Araştırmada, basit tesadüfi örnekleme yöntemi ile belirlenen 433 kişi ile yüz yüze anket yapılmıştır. Veriler SPSS 28 ile analiz edilmiştir. Araştırma sorularına cevap bulmak amacıyla Frekans analizi, One-Way ANOVA ve Korelasyon analizi uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, tüketiciler kırmızı eti çoğunlukla haftada birkaç defa tüketmektedir (%49). Bu tüketiciler kırmızı eti en çok ayda birkaç defa satın almaktadır (%27). Ankete katılan bireyler öncelikli olarak tavuk (%40.9) ve sığır eti (%38.1) tercih etmektedir. Tüketicilerin küçükbaş hayvan tüketiminin oldukça az olması da kırmızı et tüketimini etkileyen bir diğer unsurdur. Gelir durumunun değişmesi, tüketicilerin satın alma sıklıklarını etkilemektedir. Özellikle 5 500 TL ve altı gelir grubu ile diğer gelir grupları arasında farklılıklar mevcuttur. Araştırmaya katılan tüketicilerin gelirleri arttıkça kırmızı et satın alırken tercih ve beklentileri de farklılaşma eğilimi göstermektedir. Gelirleri artan tüketiciler daha lüks markalara ve ambalajlara yönelmektedir. Bursa’da kırmızı et satın alma sıklığının artırılması için tüketiciler küçükbaş hayvanların besin ve sağlık yönünden olumlu katkısı konusunda bilgilendirilmelidirler. Ayrıca, üreticilere ve girdi temin edenlere daha fazla destek verilerek kırmızı et yetiştiricileri teşvik edilebilir.
  • Publication
    Tüketicilerin beyaz et tercihlerini etkileyen faktörler ve gıda harcamaları içerisinde beyaz etin payı: Bursa ili örneği
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-08-01) GÜRBÜZ, İSMAİL BÜLENT; Kadağan, Özgecan; Gemeç, Esra; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi; 0000-0001-5340-3725; 0000-0003-0136-7042; 0000-0003-0122-4148
    Sağlıklı bir hayatın devam etmesi ve yaşam kalitesinin yükselmesinde beyaz etin önemli bir rolü vardır. Bu besin maddesinin en önemli özelliği yeterli miktarda vitamin ve minerale sahip olmasına ek olarak kolay sindirilebilmesidir. Bu çalışmada, beyaz et tercihlerini etkileyen faktörlerin birbirleriyle olan ilişkisi ve gıda harcamaları içerisinde bu besin için harcanan payın, tüketim tercihleriyle olan ilişkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırma, Bursa ilinde ikamet eden 155 kadın ve 241 erkek olmak üzere, toplam 396 katılımcı ile yüz yüze anket yapılmıştır. Elde edilen veriler, SPSS 28 kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sorularına cevap bulmak amacıyla Frekans analizi ve Korelasyon analizi uygulanmıştır. Analiz sonucunda katılımcıların %36.6’sı gıdaya %36-50 arasında pay ayırdığı ve beyaz ete %25 ve altında pay ayıran katılımcıların %41.9’luk bir kısım oluşturduğu görülmektedir. Ürünlerin tazeliği (r=.379) (p=.001), kalitesi (r=.340) (p=.001), lezzeti (r=.379) (p=.001) ile organik sertifikalı olması arasında pozitif yönlü kuvvetli bir ilişki bulunmaktadır. Tüketiciler beyaz ette tazelik, kalite ve lezzet arttıkça organik ürünlere daha da eğilim göstermektedir. Gıda harcamaları içerisinde beyaz etin payı ile alışkanlık (r=.117) (p=.020), bulunma kolaylığı (r=.194) (p=.020), damak zevkine uyması (r=.177) (p=.001), fiyatının düşük olması (r=.132) (p=.009), daha sağlıklı olması (r=.207) (p=.001) arasında güçlü bir ilişki bulunduğu belirlenmiştir. Beyaz ete ayrılan pay arttıkça alışkanlık, bulunma kolaylığının ve sağlıklı olan bu ürünün tüketimi artış göstermektedir. Tüketicilerin et tüketim sıklıklarının artırılması ve dengeli beslenme için tüketiciler daha çok bilinçlendirilmelidir. Ayrıca, sağlık açısından daha faydalı olan organik ürün tüketimi de yüksek gelir grupları başta olmak üzere teşvik edilmelidir.
  • Publication
    Managerial practices related to the survival of calves in dairy cattle breeding farms in Hendek district-II
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-14) Karaca, Merve; Koyuncu, Mehmet; KOYUNCU, MEHMET; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Zootekni Bölümü; 0000-0003-0379-7492
    This research was conducted out to determine the knowledge, ideas and behaviors related to the managerial practices of calf survival in dairy cattle farms in Hendek district of Sakarya province, and to analyze the status of the existing farms. In the research, were identified farms which are registered to Turkvet and e-breeding system database having 10 or more dairy cattle in Hendek district. Random sampling method was used to determine the sample size. The identified farms are divided into 5 groups which are 10-20 heads, 21-30 heads, 31-40 heads, 41-50 heads and over 50 heads of cattle. In this context, after obtaining general data about the farms, questions related to the main topics about the care and management of calves such as colostrum use, feeding practices, health protection and housing were evaluated. Milk-fed to calves, marketed milk, marketed milk + waste milk, and marketed milk + milk replacer are given in three ways. Within the scope of the size of the farms, the difference between the source of the milk consumed during the milk feeding period was found to be significant (P<0.05). Until the first 30 days of age, in farms with a capacity of over 30 heads, approximately 8 liters of milk are given (P<0.05), while in small farms, sucking milk from the mother or giving less milk is preferred. Farms are sensitive about reaching the concentrate and rough feed of the calves, and they generally apply it from the first week. The concentrated feed used in calf feeding is approximately 70% in pellet form. The weaning age of the calves is 90 days in farms with 40 heads and below and after 90 and 120 days in farms over 40 heads (P<0.05). Age criterion taken into consideration at weaning was found to be more important than body weight and feed consumption (P<0.05). While the calves are housed mainly in groups (60%) in small-scale farms, individual pens (70%) stand out among the preferences due to the increase in capacity. Small-scale farms prefer metal, wood, and brick, and large-scale farms mainly plastic and metal materials for calf shelters (P<0.05). Eight weeks or more is preferred for keeping calves in individual pens (P<0.05).
  • Publication
    Managerial practices related to the survival of calves in dairy cattle breeding farms in Hendek district-I
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-14) Karaca, Merve; Koyuncu, Mehmet; KOYUNCU, MEHMET; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Zootekni Bölümü; 0000-0003-0379-7492
    This research was conducted out to determine the knowledge, ideas and behaviors related to the managerial practices of calf’s survival in dairy cattle farms in Hendek district of Sakarya province, and to analyze the status of the existing farms. In the research, were identified farms which are registered to Turkvet and e-breeding system database having ten or more dairy cattle in Hendek district. Random sampling method was used to determine the sample size. The identified farms are divided into five class which are 10-20 heads, 21-30 heads, 31-40 heads, 41-50 heads and over 50 heads of cattle. In this context, after obtaining general data about the farms, questions related to the main topics about the care and management of calves such as colostrum use, feeding practices, health protection and housing were evaluated. In feeding management, farms with a capacity of 40 heads and less prefer grazing and supplementary feeding, while farms with a capacity of 40 heads and above prefer to feed in barns (P<0.05). While 74% of all farms have an annual average milk yield of less than 5000 liters, 26% yield more than 5000 liters (P<0.05). 15.6% of the farms produce less than five calves, 33.8% 6-10 calves, 28% 11-20 calves, and 22.5% have 20 or more calves (P<0.05). In 70.5% of the farms, calf losses occur within the first 30 days, followed by a decrease in deaths in the following weeks. While the answer to the question of separating the calves from their mothers after birth comes to the forefront in small-scale farms, the approach to separate them immediately or within the first 12 hours becomes prominent as the farm capacity increases (P<0.05). It was determined that approximately 77% of the farms did not have such an approach to determine the quality of the colostrum given to the calves, and it was determined that quality assessments were made as the farm capacity increased (P<0.05).