1989 Cilt 4 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/16543
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Etching'in tarihi ve gelişimi(Uludağ Üniversitesi, 1989) Bölükoğlu, Hülya; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Çeşitli özgün baskıresim teknikleriyle, sanatçılar yeni anlatım yollarını kullanma olanağını bulmuşlardır. Ayrıca yağlıboya, pastel, guaj, suluboya kullanılarak yaratılan eserler tek özgün eser olarak kalırlar. Fakat özgün baskıresim teknikleriyle yaratılan eserler, özgün değerlerini yitirmeden çoğaltılabilirler. Bu özellikler özgün baskıresminin tutulmasına neden olmuştur. Etching özgün baskıresmin gerçekleştirilmesinde kullanılan çukur baskı tekniklerinden bir tanesidir. Özellikle günümüzde oldukça yaygınlaşmış bir teknik olup, birçok sanatçı tarafından kullanılmaktadır.Item Fütürizm(Uludağ Üniversitesi, 1989) Ercan, Merih; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Fütürizmin temelinde özgürlüğe ulaşmak, geleneksel olandan uzaklaşmak, statik olanı reddedip heyecanlara ve sanatta öznel olanlara yönelmek düşüncesi vardır. Fütüristler Paris'te açıları bir serginin önsözünde söyle yazmışlardır, "Arzumuz mümkün olabildiği kadar resimlerimize sağlam bir temel kazandırmaktır. Herhangi bir geleneği sürekli olarak geriye görmek niyetinde değiliz. Ellerimiz yeteri kadar özgür ve temizdir. Taze ve yepyeni şeylerden hareket etmeliyiz." Fütüristler mekanik olan her şeyi övmüşlerdir. Mekaniği dinamik bir anlayışla ele almışlardır. Teknik olarak kübizmde olduğu gibi formel bir resim değildir. Teknik unsurları Divizyonizmden, kübizmden ve yeni akılardan alınmıştır. İtalyan şairi Marinetti'nin öncülüğünde Boccioni, Cara, Balla, Severini ve Russolo fütürizme damgasını vuran ustalardır. Geride pek çok manifesto bırakan düşünceleri sergileri ve eserleri, yankılar uyandıran fütürizm çatmaz sanatına oldukça katkıda bulunmuştur. Boccioni'nin ölümü ile I. Dünya savaşının sonunda aktivitesini yitirmiş olan Fütürizmin etkisini ve düşüncesini günümüz sanatçılarında da görmek mümkündür.Item Modern matematik ve ilköğretimimizde durum(Uludağ Üniversitesi, 1989) Altun, Murat; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Yüksekokulu.Bu yazıda matematiğin ne olduğu nasıl doğduğu anlatılmış, klasik matematik, modem matematik ayırımına değinilmiştir. Daha sonra ülkemiz eğitiminde, özellikle ilköğretimimizde matematik programlarındaki gelişmeler üzerinde durulmuştur.Item Okulda disiplin(Uludağ Üniversitesi, 1989) Nas, Recep; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Yüksekokulu.Disiplin çocuk ve ergen için gereklidir. Çünkü, disiplin, çocuğun sağlam kişilikli, çevresiyle etkin ve dengeli uyum kuran, kendine güvenen bir birey olarak yetişmesi için önem taşıyan sağlıklı tutum ve kuralları içerir. Öğretmen otoriter de olmamalı, otorite boşluğu da yaratmamalıdır. Otorite sahibi olmalı, demokratik tutum takınmalıdır. Demokratik öğretmen çocuğu sever, sayar. Hakça davranır, tartışmaya açıktır. Sağlam kişiliğiyle öğrenci üzerinde saygı yaratır. Böyle bir öğretmenin öğrencileri dersi, çalışmayı, okulu severler, benimserler; etkin öğrenme çabası gösterirler. Ceza, istenmedik davranışı bastırırsa da, çocuğa, bu davranışın yerine hangi istendik davranışın gösterileceğine ilişkin ipucu vermez; yeni bir davranışı öğrenmesi için yardımcı olmaz Bu nedenle çocuğun ya da ergenin olumsuz davranışının altında yatan nedenler araştırılıp, bu nedenlerin giderilmesi için eğitsel önlemler alınmalıdır. İşlevsel bir öğretim program, etkin bir rehberlik hizmeti, işlerliği olan okul aile işbirliği ve okul binasıyla bahçesinin "çevre denetimi" kurulacak biçimde kullanılması, okulda disiplin sağlamaya yardımcı başlıca etkenlerdir. Öğretim hizmetinin yeterli ve etkili olması disiplin sağlamayı da kolaylaştır.Item Televizyondaki şiddetin saldırganlığa etkisi(Uludağ Üniversitesi, 1989) Çelen, Nermin; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Filimlerin özellikle televizyonun genç nüfusun şiddet tutumlarını etkileme potansiyelinin artması üzerine büyük ölçüde psikolojik araştırmalar yapılmıştır. Bu konudaki araştırmaları iki grupta toplamak mümkündür. Birinci grup araştırmalar televizyonda şiddet sahneleri izlemenin bireydeki saldırganlık enerjisinin Katharsis aracılığı ile yol bulup boşalmasına ya da fantazi saldırganlığa neden olduğunu savunurken, diğer gruptaki araştırmacılar sosyal öğrenme kuram gereğince televizyondaki şiddetin bireyin saldırganlık davranışına model oluşturduğu gönlünü benimserler. Her iki grup araştırmacılar yaptıkları laboratuvar çalışmalarında kendi hipotezlerini doğrulayan sonuçlar elde etmişlerdir. Tüm bu çalışmalara rağmen televizyon şiddeti ile saldırganlık arasında kurulan nedensellik hipotezi alan çalışmalarında açık değildir. Televizyonun saldırganlığa etkisinde toplumsal değişkenlerin rolü gözardı edilmemelidir.Item Öğrenme kuramı, eğitim araçları ve bireyselleştirilmiş öğretim(Uludağ Üniversitesi, 1989) Gagne, Robert M.; Ulusavaş, Mualla; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Öğrenme sürecine ilişkin görüşlerin başında vurgulanması gereken ilke, "farklı öğrenme türlerinin ayrı ayrı koşullarda gerçekleşebileceği"dir. Her türden öğrenmenin bitişiklik, tekrar ve pekiştirme gibi genel koşulları gerektirdiği konusunda pek çok kuramcı tarafından önemle durulmasına karşın zihinde kavramların, ilkelerin ve kuralların oluşabilmesi için, bu koşullara ek olarak, öğrenme türüne özgü nitelikte başka koşullarda gereklidir. Bu koşullar her tür öğrenme için farklıdır. Problem çözmek için farklı karmaşık ilkeleri öğrenme koşullarının, "hücre! gibi herhangi bir kavramı öğrenme koşullarından farklı olacağı gibi. Her bir aynı öğrenme için, yaratılan dış koşullar öğretimin temelini oluştururlar; iç koşulları ise, öğrencinin daha önceki öğrenme yaşantılarıyla edindiği bilgi ve beceriler belirlemektedir. Öğretimin ikinci önemli ilkesi "birikimli öğrenme"dir. Bu ilkeye göre, her yeni Öğrenme bir önceki öğrenilenler üzerinde yapı kazanır. Bu durumda her bir yeni Öğrenme için minimal düzeyde özgünleştirilebilen önkoşulun varlığı sözkonusudur. Basit bir örnek verilecek olursa, daha önceden öğrendiği rakamlar hatırlayamayan öğrenci, çarpma ve bölmeyi de öğrenmekte güçlük çeker.Item Çocuklarda sözlü iletişim(Uludağ Üniversitesi, 1989) Peker, M. Reşat; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Bu çalışmanın konusu çocukların seçtirici ve ayırt edici sözlü iletişimde (referential iletişim) bulunma yetenekleridir. Bu tür sözlü iletişim ile ilgili kuramsal açıklamalardan "Ben-merkezci" ve konuşma durumunu "analiz edici" yaklaşımlar açıklanıp, bu yaklaşımlarla ilgili deneysel araştırma sonuçlar verilmiştir. Çocukların bu tür iletişimine etki eden faktörler sınıfta iyi bir öğretme-öğrenme ortam hazırlama açısından ele alınıp önerilerde bulunulmuştur.Item Spor sosyolojisinin bir bilim olarak değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 1989) Anar, Suat; Uludağ Üniversitesi/Necatibey Eğitim Fakültesi.Bu makalede, günümüzün özelliği olan uzmanlaşma nedeniyle sosyolojinin bir alt dalı olarak ortaya çıkan ve geçmişi itibariyle oldukça yeni bir bilim olan spor sosyolojisi ele alınmaktadır. Özellikle spor sosyolojisi ile sosyoloji arasındaki ilişkiler üzerinde durulmakta, sosyolojinin genel karakteristiklerinin spor sosyolojisinde nasıl yer aldığı incelenmekte ve spor sosyolojisinin günümüzdeki durumu değerlendirilmektedir.Item Nouveaute ou evolution: Une historique des “lnventaires des Mots”(Uludağ Üniversitesi, 1989) Bozbeyoğlu, SibelL'objet de cet article est l'évolution des "inventaires des mots" élaborés suivant divers critères, et qui constituent l'essentiel dans l'apprentissage des langues étrangères. On y remarque aussi que loin d'être une nouveauté, de nombreux concepts et méthodes considérés comme des éléments nouveaux dans ce domaine SoHE COMITUS ET Alexandrie au ler siècle el que les siècles suivants ne les sont pas ignorés, et que, par conséquent, nous parlerons à propos de ces "inventaires" plutôt d'évolution que de nouveauté.Item Bref historique des methodes & methodologies d'enseignement du Français langue etrangere(Uludağ Üniversitesi, 1989) Roux, Pierre - YvesDilsel bildirişim, dilin göndergesel işlevinden yararlanırken, dilde göndermeler yapar. Bu da gönderge ile gösterenin bağlılaşımı demektir. Öte yandan, bir gönderme işlemi, her biri birer söylemsel öğe olan göstericilerin aracılığı ile gerçekleşir. Bu yazıda, dilde öznelliği sağlayan ve üç temel ulamda toplanan göstericiler ayrıntılarıyla incelenmektedir.Item Dilde öznellik ve göstericiler(Uludağ Üniversitesi, 1989) Semercioğlu, UfukDilsel bildirişim, dilin göndergesel işlevinden yararlanırken, dilde göndermeler yapar. Bu da gönderge ile gösterenin bağlılaşımı demektir. Öte yandan, bir gönderme işlemi, her biri birer söylemsel öğe olan göstericilerin aracılığı ile gerçekleşir. Bu yazıda, dilde öznelliği sağlayan ve üç temel ulamda toplanan göstericiler ayrıntılarıyla incelenmektedir.Item Robert Musil: Die parallelaktion (Paradigma einer Zeit, Zeitloses Paradigma)(Uludağ Üniversitesi, 1989) Söder, Thomas; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Innerhalb des Romans 'Der Mann ohne Eigenschaften' beansprucht die Parallelaktion, neben der Agathe- Ulrich Hanellung einen weiten Raum. Auf einer satirischen Art und Weise vergegenwärtigt Musil in ihr eine kritische Darstellung der Wirklichkeit in dem Spannungsfeld der Dichtung. Sie gilt nicht nur als Paradigma jener Zeit als der Roman geschrieben wurde, vielmehr spricht sie jede Zeit an und ist somit als ein zeitloses Paradigma zu verstehen, da Musil die Vorgänge innerhalb der Zeitstufen Vergangenheit, Gegenwart und Zukunft als identisch auffasst. Gerade dadurch, dass sich in ihr ein eigentümlicher Leerlauf zu erkennen gibt, wird Denken und Handeln durch diesen bestimmt.Item Georg Büchner: Poltisches engagement und asthetische realisierung(Uludağ Üniversitesi, 1989) Braun, Joachim; Uludağ Üniversitesi/Pedagoji Fakültesi/Almanca Bölümü.Vor dem Hintergrund einer kurzen historischen Skizze wird Georg Büchners progressiver politischer Standort aus seinen brieflichen Äußerungen und seiner politischen Tätigkeit herausgearbeitet. Die Entsprechungen seiner politischen Überzeu gungen werden auf drei Ebenen - seiner Kunsttheorie, seinen Stoffen und an formalen Kriterien - im Werk nachgewiesen. Dabei wird deutlich, daß Büchner über libe ral-bürgerliches Gedankengut hinaus bis ins 20. Jahrhundert vorgreift.Item Les Turcs a toulon(Uludağ Üniversitesi, 1989) Mattei, Jean-Louis; Uludağ Üniversitesi/Pedagoji Fakültesi/Fransızca Öğretmenliği Bölümü.En 1543, la flotte ottomane, cous le commandement de Barberousse Hayreddin Pacha passa l'hiver dans le port français de Toulon. La royaume de France et l'empire offoman étaient alliés à époque. Comment Chrétiens et Musulmans sont-ils entrés en contact? Commant l’"occupation” de la ville s'est-elle déroulée? A vrai dire, il n'y eut pas d'incident sérieux causé par le côté turc. Malgré tout, certains historiens français postérieurs ont qualifié de "tragédie" l'occupation de Toulon. L'auteur après avoir étudié tous les textes et documents de l'époque rétablit la vérité et explique ces erreurs d'interprétation par la force de la propagande et par les préjugés.Item Un nouveau roman: La jalousie de Robbe-Grillet(Uludağ Üniversitesi, 1989) Efeoğlu, Ertuğrul; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Un univers d'objets qui s'étend comme une nappe sans profondeur ni arrière-plan, c'est ce que le narrateur parvient à nous faire sentir au fil de La Jalousie, traduction de ce qu'il perçoit de son "oeil impassible". C'est ce qui ne fait du narrateur qu'un "voyeur". C'est de là que viennent néanmoins l'objectivité et le réalisme de l'écrivain du Nouveau Roman; de telle sorte qu'en baptise ce mouvement littéraire l'école du regard". Encore que tout se présente et se déroule dans l'’"ici" et le "maintenant, c'est une présence hallusinatoire qui se dissimule derrière les phrases, une réalité presque irréelle qui voile les interlignes. Une bande étroite sépare le réel et l'imaginaire. On va et vient entre les deux lignes de cette bande, comme si on parcourait perpétuellement une immense distance. C'est ce qui donne le "vertige" a La Jalousie selon le mot de Genette.Item Vatikan'ın zindanları, bir inceleme(Uludağ Üniversitesi, 1989) İldem, Arzu EtenselVatikan'ın Zindanları Gide'in eserleri arasında özel yeri olan bir romandır. Bu eserde Gide'in geleneksel Tanrı-Yazar anlatımına yeni boyutlar getirdiği söylenebilir. Gide yine bu romanda nedensiz eylem teorisini ortaya atmaktadır. Ayrıca eserin genel yapısı ve olaylar kurgusu da ilginçtir; aralarında hiçbir ilgi olmayan iki tema, apayrı iki konu kahramanlar yoluyla birbirlerine bağlanır ve romanı oluşturur. Roma bir buluşma yeri, kahramanların ve temaların biraraya geldikleri bir merkezdir. Romanın son sayfalan sanki bir son değil, başka bir roman için bir başlangıçtır. Gide bu eserinde toplumun bütün kesimlerini ele alarak ince bir din eleştirisi de yapmıştır.Item Camus'nün yapıtlarında ölüm(Uludağ Üniversitesi, 1989) Yılmaz, NevzatKuşkusuz ölüm, kesin bir son olarak, insanoğlunun değişmeyen tek alınya zisi olarak çoğu yazarların en önde gelen temalarından birini oluşturmuştur. Bunların içerisinde Camus kadar ölüm fikriyle yoğrulanını bulmak güçtür. Ayi rimsiz Camus'nün bütün yapıtlarında ölüm teması, bazen ön planda bazen de geri planda, ama kesinlikle yer alır. Camus'nün bütün insanlarını ölümle savaş halinde görürüz Claude Treil'in de belirttiği gibi, bu savaş, ölümü yenme ya da verdiği korku ve nefrete egemen olabilme isteğinden kaynaklanmaktadır.: "Ces oeuvres (les oeuvres de Camus) ont toutes la mort comme thème principal et dans chacune d'elles l'indifférence est une éthique qui permet de mieux mourir ou de mieux tucr. De toutes façons, il s'agit, pour les personnages ultras, de dominer la mort, et de combattre la peur, l'angoisse ou la haine qu'elle provoque".Item Arthur Rimbaud et l'Orient(Uludağ Üniversitesi, 1989) Gökmen, Ayla; Uludağ Üniversitesi/Pedagoji Fakültesi.Cet article, composé en deux parties, propose de retracer la place tout à fait remarquable de l'Orient dans l'oeuvre puis dans la vie d'Arthur Rimbaud. La notion d'Orient au XIXe siècle connote l'exotisme, le thème le plus abondant de la littérature dudit siècle. En examinant la relation d'un poète français, en son temps, avec l'Orient, il semble fort bien souligner que passer ses onze dernièrs années ininterrompues en Moyen-Orient, donc le tiers environ de son brève existance de Trente-sept ans, est particulièrement frappani. Dans la première partie de l'article on aborde la question, rarement posée par le critique du pourquoi ce choix* ainsi que les raisons qui poussent cet errant vers cette destination à travers ses poèmes choisis d'Une Saison en Enfer et Illuminations qui reflètent la parfaite vision d'un autre monde, de l'Orient. Non seulement la nostalgie pour les pays du soleil qui alimentait le rêve du jeune poète vagabond, mais le mepris pour les valeurs dominant qu'il trouvait insupportables de l'occident le préfreait la sagesse de l'orient qui se présente comme porteur des vraies valeurs.Item Dix-Sept poemes D'Emily Dickinson(Uludağ Üniversitesi, 1989) Denis, Philippe; Uludağ Üniversitesi/Pedagoji Fakültesi.Par la Soif -- l'eau. Par les Mers Franchies -- la Terre. Par la Terreur -- la Joie -- Par I'Histoire -- la Paix -- Par le Sceau de la Memoire -- l'Amour -- Par la Neige -- les Oiseaux -- Tout cela revele...Item Jean-Paul Weber'in tekizlekçi çözümlemesine bir örnek: Charles Baudelaire(Uludağ Üniversitesi, 1989) Özçelebi, Ali; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi/Yabancı Diller Eğitimi Bölümü.Bundan dört yıl önce Jean-Paul Weber'in tekizlekci eleştirisini incelemeyi amaçlayan üç makalelik bir dizinin birincisini yayımlamış; bu makalenin başında amacımızın, Weber'in eleştiri yöntemini özetlemek, yazan Şiirsel Yapıtın Oluşumu ve İzleksel Alanlar adlı yapıtlarında yer alan on altı incelemesinden birini tanıtmak ve kendi düşüncelerimizi de ekleyerek Weber'e yöneltilen itirazları dile getirmek olduğunu belirtmiştik. Bu makalede Weber'in eleştirel yaklaşımı: bir kez daha kısaca sergiledikten sonra onun Baudelaire'le ilgili çözümlemesini özetlemeye çalıştık. Baudelaire'in izlek yapısı Weber'e "göreceli basit görünür. Çocukluğa ve ölüme ilişkin düşlemeler." "Baudelaire'ın yapıtı, der Weber, fürdeşikliğiyle esininin tek çizgililiğiyle dikkatimizi çeker: denebilir ki, Baudelaire, tıpkı Edgar Poe ya da Paul Valéry gibi, tek bir saplantının insanıydı." Burada ileri sürülenlerin tümü şuna indirgenebilir: Baudelaire'in şiirlerinin hemen hemen tümünde tek bir izlek, çocuklukla ilgili bir izlek vardır ve Baudelaire'in şiir buradan esinlenir, burada beslenir. Üçüncü ve sonuncu makalemizde, kendi düşüncelerimizi de ekleyerek Weber'e yöneltilen itirazlardan söz edeceğiz.