2010 Cilt 36 Sayı 2

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/18363

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 5 of 5
  • Item
    Alkol ile ilgili adli tıp sorunları
    (Uludağ Üniversitesi, 2010-06-23) Durak, Dilek; Baduroğlu, Erol; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim Dalı
    Alkol; tüm dünyada şiddet ve hastalıklarla ilişkili olan, toksikoloji laboratuarlarında en sık rastlanan bir maddedir. Adli Tıp Uzmanlarının mesleki uygulamalarında sık karşılaştığı sorunlardan biridir. Alkolün etkisini değerlendirmede; alkolün fizyolojik fonksiyon, davranış, motorlu araç kullanımı, işyeri ile ilişkili aktivite ve sosyal davranışlar üzerine olan etkileri hakkında sıklıkla sorular sorulabilmektedir. Ayrıca adli otopsilerde ölüme neden olan maddenin etil alkol olup olmadığı, diğer toksinlere ek olarak rol oynayıp oynamadığı, toksin olmadığı zaman tek başına ölümden sorumlu olup olmadığı, postmortem tespit edilmiş miktarın ölümden önceki davranışa etkisinin ne kadar olduğu, gecikmiş ölüm vakalarında yaralanma zamanındaki kan alkol konsantrasyonunun ne kadar olduğu hakkında sorunlar doğmaktadır. Bu derlemede alkol ile ilgili adli tıp sorunları ele alınarak ülkemizdeki bu konudaki yasal düzenlemeler değerlendirilmiştir.
  • Item
    Subdural ampiyemlerin 20 yıllık retrospektif analizi
    (Uludağ Üniversitesi, 2010-08-05) Kaplan, Tolga; Kuytu, Turgut; Taşkapalıoğlu, Mevlüt Özgür; Kocaeli, Hasan; Korfalı, Ender; Bekar, Ahmet; Tıp Fakültesi; Nöroşirurji Ana Bilim Dalı
    İntrakranial subdural ampiyem potansiyel yıkıcı komplikasyonlarla giden bir nöroşirürji acilidir. Erken tanı, erken cerrahi ve uygun antibiyotik tedavisi mortaliteyi azaltır. Bu makalede 1990-2009 yılları arasında opere edilen 31 hasta retrospektif olarak incelenmiş ve klinik prezentasyon, etyolojik faktörler ve tedavi stratejileri açısından karşılaştırılmıştır. En sık etken Stafilococcus aureus idi. En sık başvuru şikayeti ateşti ve tanı tüm olgularda konrastlı kranial BT ile konuldu. En sık yerleşim yeri frontal konveksite idi. Kraniotomi 24 olguya, sadece burr-hole 4 olguya, hem burr-hole hem kraniotomi 3 olguya uygulandı. Ortalama takip süresi 20 (±23.25) ay idi. 4 hastada rekürrens izlendi. Agresif tedaviye rağmen mortalite ve morbiditenin hala yüksek olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Kraniotomi ile ampiyem boşaltılması önerdiğimiz tedavi şeklidir.
  • Item
    Sinovyal sarkom olgularımızın genel özellikleri
    (Uludağ Üniversitesi, 2010-06-28) Elezoğlu, Bahar; Aşık, Naile; Kılıçoğlu, Mehtap Kasap; Yalçınkaya, Ulviye; Tıp Fakültesi; Patoloji Ana Bilim Dalı
    Sinovyal Sarkom tüm yumuşak doku sarkomlarının %5-10’unu oluşturur. Sıklıkla 3.-5. dekad arası görülür. Olguların %65’i alt ekstremite yerleşimli olup diz çevresi en sık yerleşim yeridir. Bifazik tip, monofazik fibröz tip ve kötü diferansiye tip olmak üzere 3 histopatolojik tipte görülür. Histopatolojik tanısı mikroskobik bulgular, epitelyal markırlarda pozitif boyanma ve t(X;18)translokasyonunun belirlenmesi ile konur. Prognozu kötü olup 5 yıllık ve 10 yıllık sağkalım oranları %38-76 ve %20-63’tür. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalında 2005-2009 yılları arasında sinovyal sarkom tanısı alan 20 olguya ait preparatlar ve immünboyamalar retrospektif olarak yeniden incelendi.Çalışmanın sonunda serimizin küçük ve takip süremizin az olmasına rağmen tümör çapı, tümör lokalizasyonu, yaş ve histopatolojik tip gibi prognoza yönelik kriterler dikkate alındığında bulgularımızın literatür bulguları ile uyumlu olduğu ve uzun süreli takipli daha büyük serili çalışmalarla prognoza yönelik daha sağlıklı verilere ulaşılabileceği kanısına varıldı.
  • Item
    Vertebral kemik iliği t2 relaksasyon zamanının osteoporozda tanı değeri
    (Uludağ Üniversitesi, 2010-03-26) Gökalp, Gökhan; Mutlu, Fatma Şentürk; Cebeci, Hakan; Uçar, Ayşe Kalyoncu; Yazıcı, Zeynep; Sığırlı, Deniz; Tıp Fakültesi; Radyoloji Ana Bilim Dalı
    Çalışmanın amacı osteoporozda, lomber vertebra kemik iliği T2 relaksasyon zamanının tanı değerini araştırmaktır. Aydınlatılmış onam formu ve etik kurul onayı tüm katılımcılardan alındı. “Dual x-ray absorptiometry” (DEXA)’ya göre değişken kemik mineral dansitesi (KMD) olan 56 hasta (50-65 yaşlar arası) prospektif olarak çalışmaya alındı. DEXA sonuçlarına göre hastalar normal, osteopeni ve osteoporoz olarak gruplandı. T2 relaksasyon zamanı (MR relaksometri), sagittal planda multi spin eko sekans ile yapıldı. Kantitatif değerler, DEXA sonuçlarına göre istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Gruplar arası karşılaştırmada “Kruskal-Wallis” ve “Mann-Whitney-U” testleri kullanıldı. DEXA’ya göre 18 olgu normal kemik dansitesi (ortalama T skoru, 0,39 ±1,13 [standart sapma]), 20 olgu osteopeni (ortalama T skoru, -1,79±0,38) ve 18 olgu osteoporoz (ortalama T skoru, -3±0,5) olarak değerlendirildi. Vertebral kemik iliği T2 relaksasyon zamanı değerleri normal olgularda 113.6 (min:max=104:124), osteopenide 114.2 (min:max=107:135), osteoprozda 112.8 (min:max=102:121.4) idi. T2 relaksasyon zamanı bakımından gruplar arasında anlamlı farklılık bulunmadı (p>0.05). 50-65 yaş grubundaki kadın hastalarda, vertebral kemik iliği T2 relaksasyon zamanı, KMD’nin öngörülmesinde güvenilir bir parametre değildir.
  • Item
    İntravenöz parasetamolün torakoskopik cerrahi sonrası postoperatif analjezi üzerine etkinliği
    (Uludağ Üniversitesi, 2010-05-07) Çınar, Vildan; Kaya, Fatma Nur; Yavaşçaoğlu, Belgin; Gören, Suna; Bayram, Sami; Moğol, Elif Başağan; Kaya, Atilla; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı
    Çalışmamızda, torakoskopik cerrahi sonrası intravenöz parasetamol uygulamasının postoperatif analjezi üzerine etkinliğini değerlendirmeyi amaçladık. ASA I-II grubu 40 hasta, anestezi indüksiyonundan önce ve postoperatif 24 saat içinde her 6 saatte bir intravenöz 1 gr parasetamol veya 100 ml serum fizyolojik verilmek üzere randomize olarak ayrıldı. Dinlenme ve hareket sırasındaki ağrı skorları, sedasyon skorları, hemodinamik parametreler, morfin kullanımı, hasta/hemşire memnuniyeti ve yan etkiler değerlendirildi. İlk analjezik gereksinim zamanı, ilk mobilizasyon ve hastaneden çıkış zamanları kaydedildi. Parasetamol grubunda; morfin tüketimi postoperatif 2., 4., 8., 12. ve 24. saatlerde daha düşük (p=0.017, p=0.021, p<0.001, p<0.001, p<0.001), bulantı ve kusma sıklığı daha az (p=0.001, p<0.001); ilk analjezi gereksinim zamanı daha uzun (p=0.0032), ilk mobilizasyon ve hastaneden çıkış süreleri daha kısa bulundu (p=0.0031, p=0.0015). Analjezi açısından hasta/hemşire memnuniyeti anlamlı olarak fazlaydı (p<0.001, p<0.001). Sonuç olarak, parasetamol kullanımı daha az yan etki ile postoperatif morfin gereksinimini azalttı ve hasta/hemşire memnuniyetini artırdı. Bu yaklaşım torakoskopik cerrahi sonrası erken postoperatif mobilizasyona da katkıda bulunabilir.